iltasyazilim
FD Üye
************************************************** ****
Pek çok kimse, Osmanlı padişahlarının hacca neden gitmediklerini ısrarla sorar durur Bu hakikaten kafa karıştırıcı konuda net bir bilgiye veya beyana sahip değiliz ne yazık ki Ama bazı ilmi değerlendirmelerde bulunmak mümkündür
Yıllardır pek çok okurum, Osmanlı padişahlarının hacca neden gitmediklerini ısrarla sorar durur Bu hakikaten kafa karıştırıcı konuda net bir bilgiye veya beyana sahip değiliz ne yazık ki Öte yandan da ilginç bir gerçek duruyor karşımızda: Osmanlı hanedanında, bırakınız padişahları, şehzadeler arasında bile Cem Sultan’dan başka kimse hac farizasını eda etmemiş Ancak II Bayezid’in tam hacca gitmek üzereyken, babası Fatih’in ölüm haberini aldığına ve bir an önce Amasya’dan İstanbul’a hareket etmesi gerektiğinden hacca gitmekten vazgeçtiğine dair sınırlı bir bilgi var elimizde
Her iki teşebbüsün de 14811482 yıllarına denk düşmesi ve Fatih’in oğullarından gelmiş olması ayrı bir renk katıyor meseleye O zaman şu soruyu tarihin tozlu tavanına hevenk üzümü gibi asmamızda sakınca yok:
Acaba Fatih 1481 Mayıs’ında çıktığı son seferinde Amasya ve Karaman’da valilik yapan oğullarını da yanına alarak Mekke üzerine mi yürüyecekti? Bu soru şimdiye kadar sorulmuş değil Ama hemen hemen aynı yıllarda Fatih’in bir oğlunun hacca niyetlenmiş, diğerinin ise Memlûklere sığındıktan sonra hac vazifesini yerine getirmiş olması karşısında, Fatih’in ölümüyle sonuçsuz kalan son seferine ilişkin böyle bir ihtimali de hesaba katmalıyız
Osmanlı padişahlarının az bilinen akim kalmış iki hac teşebbüsü vardır
Bunlardan birincisi, II Osman’ın, özellikle orduyu ve ulemayı kızdıran ve feci ölümüne yol açan yarısiyasî bir hac niyeti içinde olduğunu biliyoruz (1622)
İkinci olarak da Sultan Vahdettin, 1922’de tahttan indirilip yurdu terk ettikten sonra Mekke’ye kadar gitmiş, fakat bir İngiliz oyunuyla hilafetin Şerif Hüseyin’e devredileceği planından kuşkulanarak hac vazifesini yerine getirmeden geri dönmüştü İlginçtir, Tarık Mümtaz Göztepe’nin verdiği bilgiye göre Vahdettin, Mekke’deki misafirliği sırasında Kâbe’yi tavaf etmiş, namazlarını özellikle Mescidi Haram’da cemaatle eda etmiştir
Garip bir tevafuk eseri olarak 401 yıl arayla cereyan eden bu iki sultanî hac teşebbüsünden birincisi, yeniçerilerce ‘düşman ve hain’ ilan edilen II Osman’ın hayatına mal olacak, ikincisi ise yine ‘hain’ damgasını bugün bile üzerinden silip atamayan bir eski padişahın hayatının son büyük hayal kırıklığını teşkil edecektir
Osmanlı hanedanının erkek üyeleri arasında durum buyken, kadın üyelerden bazıları hacı olmuşlardı İlk hacı Osmanlı hanedan üyesinin Çelebi Mehmed’in kızı olduğunu biliyoruz Son üye olarak da I Mahmud’un kızı Ayşe Sultan’ı biliyorduk Ancak Süreyya Faruki’nin çalışması “Hacılar ve Sultanlar, hacı olan hanım sultanların sayısının sandığımızdan daha fazla olduğunu ortaya koydu Muhtemelen şehzadelerin haccı siyasî bir faaliyet fırsatı olarak değerlendirebileceği korkusuyla engellenmesine mukabil, kadın üyeler için böyle bir endişeye yer bulunmaması, onların bu dinî vazifelerini daha rahat yerine getirmelerine kapı açmış olmalıdır
Sorumuza dönelim yine: Osmanlı padişahları neden hacca gitmediler?
Benim kişisel kanaatim biraz mantık dışı görünebilir size: Osmanlı padişahları sanki kendilerini hac gibi yüce bir iltifata layık görmüyorlardı! Bu davranışlarını, Ertuğrul Gazi ile Osman Gazi’ye ortak olarak atfedilen şu Kur’anı Kerim’in bulunduğu odada uyumama tavrıyla irtibatlandırıyorum Burada adeta kendilerini günahkâr addettiklerinden o yüce vazifeye layık görmeme tavrının kokusunu alıyorum ben Dediğim gibi bu tamamen kişisel bir yorum
Padişahların, Peygamber Efendimiz’e (sas), Ehli Beyt’e ve mukaddes beldelere duydukları derin saygıyı ve bu saygının gereğini yerine getirmek için neler yaptıklarını bir hatırlayalım Kanuni’nin Mescidi Haram’ın minarelerini yenilettiğini ve oğlu Selim’e Cidde’ye su getirmeyi vasiyet ettiğini hatırlatmak yeterlidir Yüzyıllar boyu Mekke ve Medine halkına Sürre alayları ile birlikte her yıl hiç aksatmadan son derece değerli hediyeler yolladıklarını biliyoruz; yine her yıl “iskâtı hac için kendi yerlerine birilerini mutlaka hacca gönderdiklerini de Bu saygıyla yetişmiş insanların hac gibi bir farzı ifa etmek istemediklerini düşünmek anlamlı olmaz
Demek ki hac ibadetini yerine getirmek istiyorlardı Yine de gitmediler Neden?
Hacca gitmeme sebepleri olarak kimileri güvenlik gerekçesini öne sürüyor (‘o kadar kalabalığın arasına girince her şey olabilirdi’), kimileri de devletin başsız kalması riskini (‘fitne çıkmasını’) göze alamadıklarını ve cihadı daha fazla önemsediklerini Buna göre o devirlerde bir insanın hacca gidişdönüşü en az 3 ay sürüyordu; dolayısıyla bir padişahın bu kadar uzun süre işin başından uzak kalması anarşiye sebebiyet verebilir, fitne çıkabilirdi Ne var ki, Halife Harun Reşid’in tam 9 kez hacca gittiğini öğrenince aslında isteselerdi bu güvenliği bir şekilde temin edebilirlerdi sonucuna varıyoruz
Benim kişisel olmayan yorumum Ahmet Akgündüz’ünküne yakın:
Oğlu Korkut’u hacca yollayan gelin görün ki Mısır’dan geri çevrilmişti II Bayezid’den itibaren Osmanlı padişahları ve onları etkileyen ulema, bir padişahın devlet başkanlığı görevlerini ‘şahsî ibadetleri uğruna’ aylar boyu terk etmesini caiz görmemişlerdi Yani bu tutumda şahsî ibadetlerini kamusal hizmetlerinin önüne geçirmeme kaygısı ağır basmış ve bu, zamanla hanedanın erkek üyeleri için tartışılmaz bir gelenek halini almıştı Nitekim II Osman da, hacca gitmeye niyetlendiğinde en başta kayınpederi Şeyhülislam Esad Efendi kendisine karşı çıkarak, “Padişahlara hac lazım değildir, oturup adl eylemek evlâdır Caiz ki bir fitne zuhur eyleye fetvasını vermişti
Osmanlı padişahı tahtın üzerinde artık gerçek bir kişilik değil, tüzel bir kişiliktir ve anlaşılan, hac gibi şahsî bir farzı uğruna devlet işlerini aylar boyu ihmal etmesi, dinen caiz görülmemiştir Ahmet Akgündüz’ün dediği gibi, “Bazen kamu haklarından olan bir mesele, şahsî farzlardan daha ehemmiyetli hale gelmektedir Bu nokta üzerinde durmaya değer
Mustafa Armağan
alıntıdır
Pek çok kimse, Osmanlı padişahlarının hacca neden gitmediklerini ısrarla sorar durur Bu hakikaten kafa karıştırıcı konuda net bir bilgiye veya beyana sahip değiliz ne yazık ki Ama bazı ilmi değerlendirmelerde bulunmak mümkündür
Yıllardır pek çok okurum, Osmanlı padişahlarının hacca neden gitmediklerini ısrarla sorar durur Bu hakikaten kafa karıştırıcı konuda net bir bilgiye veya beyana sahip değiliz ne yazık ki Öte yandan da ilginç bir gerçek duruyor karşımızda: Osmanlı hanedanında, bırakınız padişahları, şehzadeler arasında bile Cem Sultan’dan başka kimse hac farizasını eda etmemiş Ancak II Bayezid’in tam hacca gitmek üzereyken, babası Fatih’in ölüm haberini aldığına ve bir an önce Amasya’dan İstanbul’a hareket etmesi gerektiğinden hacca gitmekten vazgeçtiğine dair sınırlı bir bilgi var elimizde
Her iki teşebbüsün de 14811482 yıllarına denk düşmesi ve Fatih’in oğullarından gelmiş olması ayrı bir renk katıyor meseleye O zaman şu soruyu tarihin tozlu tavanına hevenk üzümü gibi asmamızda sakınca yok:
Acaba Fatih 1481 Mayıs’ında çıktığı son seferinde Amasya ve Karaman’da valilik yapan oğullarını da yanına alarak Mekke üzerine mi yürüyecekti? Bu soru şimdiye kadar sorulmuş değil Ama hemen hemen aynı yıllarda Fatih’in bir oğlunun hacca niyetlenmiş, diğerinin ise Memlûklere sığındıktan sonra hac vazifesini yerine getirmiş olması karşısında, Fatih’in ölümüyle sonuçsuz kalan son seferine ilişkin böyle bir ihtimali de hesaba katmalıyız
Osmanlı padişahlarının az bilinen akim kalmış iki hac teşebbüsü vardır
Bunlardan birincisi, II Osman’ın, özellikle orduyu ve ulemayı kızdıran ve feci ölümüne yol açan yarısiyasî bir hac niyeti içinde olduğunu biliyoruz (1622)
İkinci olarak da Sultan Vahdettin, 1922’de tahttan indirilip yurdu terk ettikten sonra Mekke’ye kadar gitmiş, fakat bir İngiliz oyunuyla hilafetin Şerif Hüseyin’e devredileceği planından kuşkulanarak hac vazifesini yerine getirmeden geri dönmüştü İlginçtir, Tarık Mümtaz Göztepe’nin verdiği bilgiye göre Vahdettin, Mekke’deki misafirliği sırasında Kâbe’yi tavaf etmiş, namazlarını özellikle Mescidi Haram’da cemaatle eda etmiştir
Garip bir tevafuk eseri olarak 401 yıl arayla cereyan eden bu iki sultanî hac teşebbüsünden birincisi, yeniçerilerce ‘düşman ve hain’ ilan edilen II Osman’ın hayatına mal olacak, ikincisi ise yine ‘hain’ damgasını bugün bile üzerinden silip atamayan bir eski padişahın hayatının son büyük hayal kırıklığını teşkil edecektir
Osmanlı hanedanının erkek üyeleri arasında durum buyken, kadın üyelerden bazıları hacı olmuşlardı İlk hacı Osmanlı hanedan üyesinin Çelebi Mehmed’in kızı olduğunu biliyoruz Son üye olarak da I Mahmud’un kızı Ayşe Sultan’ı biliyorduk Ancak Süreyya Faruki’nin çalışması “Hacılar ve Sultanlar, hacı olan hanım sultanların sayısının sandığımızdan daha fazla olduğunu ortaya koydu Muhtemelen şehzadelerin haccı siyasî bir faaliyet fırsatı olarak değerlendirebileceği korkusuyla engellenmesine mukabil, kadın üyeler için böyle bir endişeye yer bulunmaması, onların bu dinî vazifelerini daha rahat yerine getirmelerine kapı açmış olmalıdır
Sorumuza dönelim yine: Osmanlı padişahları neden hacca gitmediler?
Benim kişisel kanaatim biraz mantık dışı görünebilir size: Osmanlı padişahları sanki kendilerini hac gibi yüce bir iltifata layık görmüyorlardı! Bu davranışlarını, Ertuğrul Gazi ile Osman Gazi’ye ortak olarak atfedilen şu Kur’anı Kerim’in bulunduğu odada uyumama tavrıyla irtibatlandırıyorum Burada adeta kendilerini günahkâr addettiklerinden o yüce vazifeye layık görmeme tavrının kokusunu alıyorum ben Dediğim gibi bu tamamen kişisel bir yorum
Padişahların, Peygamber Efendimiz’e (sas), Ehli Beyt’e ve mukaddes beldelere duydukları derin saygıyı ve bu saygının gereğini yerine getirmek için neler yaptıklarını bir hatırlayalım Kanuni’nin Mescidi Haram’ın minarelerini yenilettiğini ve oğlu Selim’e Cidde’ye su getirmeyi vasiyet ettiğini hatırlatmak yeterlidir Yüzyıllar boyu Mekke ve Medine halkına Sürre alayları ile birlikte her yıl hiç aksatmadan son derece değerli hediyeler yolladıklarını biliyoruz; yine her yıl “iskâtı hac için kendi yerlerine birilerini mutlaka hacca gönderdiklerini de Bu saygıyla yetişmiş insanların hac gibi bir farzı ifa etmek istemediklerini düşünmek anlamlı olmaz
Demek ki hac ibadetini yerine getirmek istiyorlardı Yine de gitmediler Neden?
Hacca gitmeme sebepleri olarak kimileri güvenlik gerekçesini öne sürüyor (‘o kadar kalabalığın arasına girince her şey olabilirdi’), kimileri de devletin başsız kalması riskini (‘fitne çıkmasını’) göze alamadıklarını ve cihadı daha fazla önemsediklerini Buna göre o devirlerde bir insanın hacca gidişdönüşü en az 3 ay sürüyordu; dolayısıyla bir padişahın bu kadar uzun süre işin başından uzak kalması anarşiye sebebiyet verebilir, fitne çıkabilirdi Ne var ki, Halife Harun Reşid’in tam 9 kez hacca gittiğini öğrenince aslında isteselerdi bu güvenliği bir şekilde temin edebilirlerdi sonucuna varıyoruz
Benim kişisel olmayan yorumum Ahmet Akgündüz’ünküne yakın:
Oğlu Korkut’u hacca yollayan gelin görün ki Mısır’dan geri çevrilmişti II Bayezid’den itibaren Osmanlı padişahları ve onları etkileyen ulema, bir padişahın devlet başkanlığı görevlerini ‘şahsî ibadetleri uğruna’ aylar boyu terk etmesini caiz görmemişlerdi Yani bu tutumda şahsî ibadetlerini kamusal hizmetlerinin önüne geçirmeme kaygısı ağır basmış ve bu, zamanla hanedanın erkek üyeleri için tartışılmaz bir gelenek halini almıştı Nitekim II Osman da, hacca gitmeye niyetlendiğinde en başta kayınpederi Şeyhülislam Esad Efendi kendisine karşı çıkarak, “Padişahlara hac lazım değildir, oturup adl eylemek evlâdır Caiz ki bir fitne zuhur eyleye fetvasını vermişti
Osmanlı padişahı tahtın üzerinde artık gerçek bir kişilik değil, tüzel bir kişiliktir ve anlaşılan, hac gibi şahsî bir farzı uğruna devlet işlerini aylar boyu ihmal etmesi, dinen caiz görülmemiştir Ahmet Akgündüz’ün dediği gibi, “Bazen kamu haklarından olan bir mesele, şahsî farzlardan daha ehemmiyetli hale gelmektedir Bu nokta üzerinde durmaya değer
Mustafa Armağan
alıntıdır