iltasyazilim
FD Üye
Osmanlı ramazan yemekleri
Türkler arasında 11 ayın bir sultanı diye anılan Ramazan ayının kendine özgü öyle çok töresi vardır Biz burada yalnızca bu törenin sofrasından söz edebileceğiz
Ramazan günlerinde de sofraların her gün iki türlüsü kuruluyor Bir iftar sofrası Öbürü sahur sofrası
İftar sofrası, saati belirli olan ve akşam saatlerinde açılan sofradır Başlıca oruç açma zamanını ve sofraya daveti şehirlerde ve kasabalarda toplar patlatarak haber verirlerdi insanlara
Top sesini duyanlar aile sofralarının töresine uyarak yerlerine otururlar ve oruç açarlardı Yani bütün günü hiçbir şey yemeden geçirenler oruç bozarlardı Ya birkaç yudum suyla Ya bir zeytinle
Ramazan sofralarının ilki olan iftar sofrası iki aşamalıdır Birinci aşama İftariyedenilen birincil fasıl, ikincisi de yemeklerin yendiği ikinci fasıl
İftariye, açlığın verdiği çabuk yemeklerin üstüne atılmayı önlemek üzere tertiplenmiş çerez sofrasıdır bir anlamda Küçük tabaklarda ve sahanlarda reçeller, peynirler, zeytinler ve güya yiyeceklerden teker teker alınır Bunların yanına fırınlardan yeni çıkmış pideler vardır
İftar sofrası bittikten sonra bir anda kaldırılır O sıra akşam namazının okunma sırasıdır İsteyenler ezanla gelen sese uyarak akşam namazını kılar Daha Sonra, yeniden hazır olan sofranın başına oturulur Çorbadan sonradan araya giren yemek normal sofralarda pek olmayan yumurtalı pastırmadır Yalnız pastırma da olabilir Bu pastırmanın pişiriminde bir takım özellikler vardır Soğanlı pişmesi gibi
Saray sofralarında anında her ramazan günü var olan pastırma evlerde her gün olur muydu bilemiyorum
Daha Sonra gelen yemekler etle başlar ve genelde güllaçla biter
Belli saatlerde yenen sahur yemeği ikinci ve orucu karşılama yemeğidir Sabaha karşısında yenir Bu yemeğin misafiri olmaz Ev halkı aralarında yenir Gündüz, insanı susatmayacak, lakin tok tutacak yemekler yapılır Sahur sofrasında mutlaka hoşaf olur Pilav, makarna, börek türleri bu yemeğin tutucu yemekleridir
Hıdırellez gibi, bayram günleri gibi, ailede vefat ayı gibi, düğünler, sünnetler gibi sayılı özel günlerde bazılarının özel bir yemeği vardır, o da pişirilir Lakin her zamanki yemek listelerinden seçmeler yapılır Özel gün yemekleri ve tatlıları içinde dikkati çeken en önemli yemek yemek helvadır
Doğum, vefat, gurbetten gelme, gurbete gitme, sünnet, hastalıktan kurtulma gibi böylece çok olayda ya bir kazanç ve sevimlilik sonnuda ya da bir kayıp ve üzüntü nedeniyle Osmanlı evlerinde mutlaka helva pişer ve eşe dosta ya helva dağıtılır ya da helvaya gösteri edilirdi
Neden helva? Bunu bilemiyorum Lakin bu törenlerin baş oyuncusu bakıyorum her zaman HELVA
Osmanlı İmparatorluğuna ilk İngiliz büyük elçisi olarak gelen Sir Edward Burton'un İstanbul'da şerefine verilen ilk ziyafetin raporunda Kraliçeye yazdıkları için şunlar da var:
Takriben yüz türlü yemek yemek saymış
Gül şerbetinin nefis lezzetini unutamıyormuş
Yemek bitince ellerini buhur suyu denilen, içinde öd ağacı, misk, sandalağacı ve çiçek suyu yer alan fazla güzel kokulu bir suyla yıkamışlar
üstelik: Her padişah, her ramazanda her on yeniçeriye bir büyük tepsi olmak üzere baklava yaptırıyor Her tepsiyi iki yeniçeri saraydan alarak yeniçeri ocağına getiriyor Ertesi gün bu gümüş tepsiler ve üzerine örtülen futalar saraya gönderiliyor
Yeniçeriler, yönetimden memnunsalar tepsilerdeki baklavaları kabul ediyorlar ve bitiriyorlar Fakat hoşnut değilseler, baklavalar olduğu gibi geri gönderiliyor *
Türkler arasında 11 ayın bir sultanı diye anılan Ramazan ayının kendine özgü öyle çok töresi vardır Biz burada yalnızca bu törenin sofrasından söz edebileceğiz
Ramazan günlerinde de sofraların her gün iki türlüsü kuruluyor Bir iftar sofrası Öbürü sahur sofrası
İftar sofrası, saati belirli olan ve akşam saatlerinde açılan sofradır Başlıca oruç açma zamanını ve sofraya daveti şehirlerde ve kasabalarda toplar patlatarak haber verirlerdi insanlara
Top sesini duyanlar aile sofralarının töresine uyarak yerlerine otururlar ve oruç açarlardı Yani bütün günü hiçbir şey yemeden geçirenler oruç bozarlardı Ya birkaç yudum suyla Ya bir zeytinle
Ramazan sofralarının ilki olan iftar sofrası iki aşamalıdır Birinci aşama İftariyedenilen birincil fasıl, ikincisi de yemeklerin yendiği ikinci fasıl
İftariye, açlığın verdiği çabuk yemeklerin üstüne atılmayı önlemek üzere tertiplenmiş çerez sofrasıdır bir anlamda Küçük tabaklarda ve sahanlarda reçeller, peynirler, zeytinler ve güya yiyeceklerden teker teker alınır Bunların yanına fırınlardan yeni çıkmış pideler vardır
İftar sofrası bittikten sonra bir anda kaldırılır O sıra akşam namazının okunma sırasıdır İsteyenler ezanla gelen sese uyarak akşam namazını kılar Daha Sonra, yeniden hazır olan sofranın başına oturulur Çorbadan sonradan araya giren yemek normal sofralarda pek olmayan yumurtalı pastırmadır Yalnız pastırma da olabilir Bu pastırmanın pişiriminde bir takım özellikler vardır Soğanlı pişmesi gibi
Saray sofralarında anında her ramazan günü var olan pastırma evlerde her gün olur muydu bilemiyorum
Daha Sonra gelen yemekler etle başlar ve genelde güllaçla biter
Belli saatlerde yenen sahur yemeği ikinci ve orucu karşılama yemeğidir Sabaha karşısında yenir Bu yemeğin misafiri olmaz Ev halkı aralarında yenir Gündüz, insanı susatmayacak, lakin tok tutacak yemekler yapılır Sahur sofrasında mutlaka hoşaf olur Pilav, makarna, börek türleri bu yemeğin tutucu yemekleridir
Hıdırellez gibi, bayram günleri gibi, ailede vefat ayı gibi, düğünler, sünnetler gibi sayılı özel günlerde bazılarının özel bir yemeği vardır, o da pişirilir Lakin her zamanki yemek listelerinden seçmeler yapılır Özel gün yemekleri ve tatlıları içinde dikkati çeken en önemli yemek yemek helvadır
Doğum, vefat, gurbetten gelme, gurbete gitme, sünnet, hastalıktan kurtulma gibi böylece çok olayda ya bir kazanç ve sevimlilik sonnuda ya da bir kayıp ve üzüntü nedeniyle Osmanlı evlerinde mutlaka helva pişer ve eşe dosta ya helva dağıtılır ya da helvaya gösteri edilirdi
Neden helva? Bunu bilemiyorum Lakin bu törenlerin baş oyuncusu bakıyorum her zaman HELVA
Osmanlı İmparatorluğuna ilk İngiliz büyük elçisi olarak gelen Sir Edward Burton'un İstanbul'da şerefine verilen ilk ziyafetin raporunda Kraliçeye yazdıkları için şunlar da var:
Takriben yüz türlü yemek yemek saymış
Gül şerbetinin nefis lezzetini unutamıyormuş
Yemek bitince ellerini buhur suyu denilen, içinde öd ağacı, misk, sandalağacı ve çiçek suyu yer alan fazla güzel kokulu bir suyla yıkamışlar
üstelik: Her padişah, her ramazanda her on yeniçeriye bir büyük tepsi olmak üzere baklava yaptırıyor Her tepsiyi iki yeniçeri saraydan alarak yeniçeri ocağına getiriyor Ertesi gün bu gümüş tepsiler ve üzerine örtülen futalar saraya gönderiliyor
Yeniçeriler, yönetimden memnunsalar tepsilerdeki baklavaları kabul ediyorlar ve bitiriyorlar Fakat hoşnut değilseler, baklavalar olduğu gibi geri gönderiliyor *
Türkiye'nin en güncel forumlardan olan forumdas.com.tr'de forumda aktif ve katkısı olabilecek kişilerden gönüllü katkıda sağlayabilecek kişiler aranmaktadır.