Osmanlı'da Matbaa
Dunya kultur tarihi acısından, yazıkadar matbaanın icadı da onemlidir Tarihi surec icinde matbaa, yazılı eserlerin daha kolay yaygınlaşmasını sağlayan bir arac olmuş, fikirler bu yolla daha geniş kitlelere ulaşmıştır Matbaa bu yonuyle toplumlarda koklu değişimlerin tetikleyicisi olmuştur
Matbaanın Osmanlı'daki seruveni
Uzunca bir donem Devleti Aliye'nin lehine olan dunya dengesi, 17 yuzyıldan sonra hem Batı'daki koklu sosyokulturel donuşumler, hem de Osmanlı'daki idari problemler sebebiyle Batı'nın lehine değişmiştir İlk zamanlar bunun pek farkında olmayan Osmanlı, savaş meydanlarında alınan mağlubiyetlerden sonra değişimin zorunlu olduğunun farkına varmış ve idari mekanizmada koklu cozumler arama surecine girmiştir
Muslumanların eserlerini bastıkları ilk resmi matbaanın kuruluş tarihi 17281 olsa da, Osmanlı'da gayrimuslimlere cok daha once hatta Gutenberg'in Almanya'da ilk matbaayı icat ettiği tarihten hemen sonra izin verilmiştir Yahudiler 1488, Ermeniler 1567, Rumlar da 1627'den itibaren matbaa kurup kitap basmışlardır Matbaanın Muslumanlar tarafından kullanılmaması yonundeki devlet iradesinin sebebi; yaklaşık 90 bin hattatın işsiz kalmaması ve başta Kur'an olmak uzere dini kitapların dikkatsizce etrafa atılmaması icin gosterilen hassasiyetti Benzer bir durum, Sanayi İnkılabı sonrasında İngiltere'de, mekanik dokuma tezgahlarının icadı surecinde yaşanmış; gecimini tamamen elle calıştırılan klasik tezgahlardan sağlayanların mağdur olmaması icin, yeni teknolojinin yaygın şekilde kullanılması geciktirilmişti
Yirmi Sekiz Mehmet Celebi ile oğlu Sait Efendi, Paris donuşu Sadrazam Damat İbrahim Paşa ve Padişah 3 Ahmed'e Avrupa'da gordukleri matbaayı anlatırlar Bu işi bilen Macar muhtedisi İbrahim Muteferrika ve Sait Efendi, matbaanın elzem olduğunu belirten detaylı bir lahika sunar Şeyhulislam ve ulema, engellemek şoyle dursun, matbaayı destekler Osmanlı alfabesiyle basılacak Turkce eserlerin tespit ve tashih işlerini de yine ulema ustlenir Avrupa'dan usta, cırak ve makine getirtilir 1728, devlet himayesinde tesis edilen ve Muslumanların eserlerini bastıkları ilk resmi matbaanın kuruluş tarihi olarak kayıtlara gecer2 Muteferrika Matbaası'nın tesisiyle matbaacılık, devlet himayesinde varlığını devam ettirir
Toplumun talebi yok
Toplumun kitaba olan alakasını, o donemin toplum yapısı ve karakterine bağlı eğitim anlayışıyla irtibatlandırmak mumkundur İlber Ortaylı, konuyla alakalı olarak kulturumuzde insanımızın tek başına yaşama alışkanlığının olmadığını, beraber okuyup, beraber tartıştığımızı dile getirir İsmail Saib Efendi'nin Beyazıt Kutuphanesi'ndeki ulema meclislerinin en ust duzeyi kabul edilen derslerini buna misal verir3 O donem, kıraathane gibi sohbet meclislerinde, el yazması bir eserden bir kişinin okuyup onlarcasının dinlediği duşunulurse, sozlu kulturun ne kadar yaygın olduğu anlaşılabilir Dolayısıyla cok kitap basılmaması, toplumun okumadığı ve cahil olduğu manasına gelmemektedir
Batı'da sohbet geleneği olmadığından 1740'lı yılların başlarına kadar bir bucuk milyon kitaptan 1,4 milyar nusha basılmasına karşılık, Muteferrika Matbaası'nda 1729–1742 arasında 23 ciltlik 17 eser toplam 12 bin nusha basılmıştır4
Devlet himayesinden ozel matbaacılığa geciş
19 yuzyıla gelindiğinde İstanbul'daki matbaa, az sayıda kitap basmış, teknolojisi eskimiş, yedek parca ve kalifiye eleman sıkıntısı ceken bir kurum goruntusundeydi Ustelik bu tarihlerde matbaanın tesisinin uzerinden uc ceyrek asır gectiği halde, Tabhanei Amire'nin faaliyetleriyle alakalı bir nizamname bile hazırlanmış değildi Bu eksiklik ozellikle surekli eleman istihdamına engel olmaktaydı Bir kitap basılacağı zaman gerekli elemanlar temin edilir, iş bittikten sonra da dağılırdı Dolayısıyla matbaanın surekliliği, işcilerin belli işlerde uzmanlaşmaları soz konusu olmamaktaydı Bundan dolayı 1800'de Tabhanei Amire Reisi Abdurrahman Efendi'nin teklifiyle kurumun işleyişine ve surekli eleman calıştırılmasına yonelik bazı duzenlemeler yapıldı Devrin padişahı 3 Selim, konu hakkında kendisine yazılan bir telhis uzerine; Tabhane hic muattal kalmayıp, ale'ddevam işlemesine dikkat olunsunder Fakat ulkede matbaanın verimli bir şekilde calışmasını sağlayacak altyapı, taleparz dengesi ve destekleyici birimler henuz mevcut değildir5
Matbaasını yanında taşıyan Napolyon, Mısır Seferi sırasında halka dağıttığı bildirilerle işgale destek arıyordu Osmanlı da benzer bir propagandaya ihtiyac duyuyordu Diğer yandan, Batı'da neşredilen kitap ve sureli yayınlar da Osmanlı aleyhinde kamuoyu oluşturmakta tesirli oluyordu Devletin, değil yabancı ulkelerin kamuoyunu, kendi halkını dahi resmi bilgilerle aydınlatma konusunda yaşadığı sıkıntılar, neticede matbaa ve basın meselesinin devlet gundemine daha fazla girmesine zemin hazırladı
İlk matbaa makine ve techizatının kohneleşmesi uzerine 1797'de Muhendishane'de okuyan talebelerin kitap ihtiyacını karşılamak uzere bu kurumun zemin katında tesis edilen matbaa 1802'de Sultanahmet'te, ertesi yıl da Uskudar'da faaliyet gosterdi Kabakcı Mustafa İsyanı ve sonrasındaki hadiseler sırasında bolgedeki askeri tesislerle birlikte matbaa da tahrip edildi (17 Kasım 1808) Nisan 1824'te Beyazıt tarafına nakledilen matbaanın faaliyetleri 1826'dan sonra daha da arttı
Tanzimat yıllarına gelinceye kadar kitap basım işi, Takvimhane Nezaretine bağlı olarak faaliyette bulunan Tabhanei Amire'de gercekleştirilmekteydi Hukumet, devlet politikası acısından zararlı olmadığı surece siyaseten kitap basım ve dağıtımını teşvik etmekteydi
Ayrıca kitap maliyetlerinin artmasını onlemek ve fiyatların okuyucuların alım gucunun uzerine cıkmasını engellemek maksadıyla bazı tedbirler de alındı 15 Şubat 1848'de Takvimi Vekayi'de yayımlanan bir fermana gore; tuccarın satmak uzere alıp taşraya goturduğu kitapların nakliye ucretiyle gumruk ve gelir vergilerinden dolayı fiyatlarının yukseldiği nazarı itibara alınarak bu husus padişaha arz edilmiş ve bu gibi kitapların soz konusu vergilerden muafiyeti karara bağlanmıştı
Bu karara rağmen, bazı kimselerin yine de kendi ruhsatsız tesislerinde, piyasada cok satılan kitapları kanun dışı yollarla bastırıp satmakla onemli olcude haksız kazanc elde etmeye başladıkları gorulmektedir Gunumuz deyimiyle korsan kitapların vergi ve benzeri harcamalar yapılmadan basılması maliyeti duşurduğunden, Tabhanei Amire'de kanuni yollardan kitap bastıranlar haksız bir rekabetle karşı karşıya kalıyor, maliyeti daha yuksek olan kitaplarını satamıyorlardı Bundan dolayı ruhsatsız kitap basımı sahaf esnafını rahatsız etmekte, onlar da hukumete başvurarak problemin cozulmesini istemekteydiler
Arşivlere gore, piyasada kacak olarak basılan kitaplardan dolayı Tabhanei Amire'nin gelirlerinin azalması dikkate alınarak 6 Temmuz 1856'da cıkarılan yeni bir iradeyle boyle bir durumun kabul edilemeyeceği ifade edilmiş, esnafın bundan sonra basacakları eserler icin Takvimhane'den izin alması, ayrıca karlarından da munasip bir miktarını ilgili birime odemeleri uygun gorulmuştur Ancak bu yolla da piyasaya bir disiplin getirilemediğinden, daha koklu duzenlemelere gidilmesi ihtiyacı ortaya cıkmıştı Nitekim aynı yılın sonlarında litografya (taş baskı) matbaalarının kontrol altına alınması maksadıyla bir nizamname hazırlanması gundeme gelmiş, mesele Meclisi Tanzimat'ta goruşulerek dokuz maddelik bir nizamname tanzim edilmiş, 7 Şubat 1857 tarihli iradeyle de munasip gorulmuştur6
Nizamname hukumlerine gore, kitap basmak isteyenlerin durumu, Meclisi Maarif ve Zaptiye tarafından araştırıldıktan sonra basmahane acma izni verilecek, taşrada kitap basmak isteyenler de valilik aracılığıyla hukumetten gerekli ruhsatı alacaklardı Basılacak kitaplar Meclisi Maarif tarafından incelenecek ve zararlı olanların basılmasına izin verilmeyecekti Ecnebiler matbaa acmak icin Hariciye Nezareti'ne muracaat edeceklerdi Bu hukumlere aykırı davrananlara ilgili kanunlar gereği cezai işlem uygulanacaktı Hukumetten izin almak suretiyle de olsa sivillere matbaa kurma yolu acıldıktan bir ay kadar sonra başka bir nizamname ile de 3 Mart 1857'de devletin kitap bastırma konusundaki himayedar politikası kaldırılarak herkesin kitap bastırabilmesine imkan sağlanmış oldu
19 yuzyılın ortalarına rastlayan ve ulke sınırları icinde sivillere de matbaa kurma imkanı veren bu nizamname sonraki donemlerde basın sektorunde gercekleştirilen bircok yeni adıma onculuk etmiştir Gunumuze gelindiğinde, Turk matbaacılığı teknolojik gelişmelere bağlı olarak kendini surekli yenilemektedir Hazır teknoloji, dış ulkelerden temin edilmesine rağmen, Avrupa'daki benzerleriyle aynı kalitede eserler uretebilmektedir
Dunya kultur tarihi acısından, yazıkadar matbaanın icadı da onemlidir Tarihi surec icinde matbaa, yazılı eserlerin daha kolay yaygınlaşmasını sağlayan bir arac olmuş, fikirler bu yolla daha geniş kitlelere ulaşmıştır Matbaa bu yonuyle toplumlarda koklu değişimlerin tetikleyicisi olmuştur
Matbaanın Osmanlı'daki seruveni
Uzunca bir donem Devleti Aliye'nin lehine olan dunya dengesi, 17 yuzyıldan sonra hem Batı'daki koklu sosyokulturel donuşumler, hem de Osmanlı'daki idari problemler sebebiyle Batı'nın lehine değişmiştir İlk zamanlar bunun pek farkında olmayan Osmanlı, savaş meydanlarında alınan mağlubiyetlerden sonra değişimin zorunlu olduğunun farkına varmış ve idari mekanizmada koklu cozumler arama surecine girmiştir
Muslumanların eserlerini bastıkları ilk resmi matbaanın kuruluş tarihi 17281 olsa da, Osmanlı'da gayrimuslimlere cok daha once hatta Gutenberg'in Almanya'da ilk matbaayı icat ettiği tarihten hemen sonra izin verilmiştir Yahudiler 1488, Ermeniler 1567, Rumlar da 1627'den itibaren matbaa kurup kitap basmışlardır Matbaanın Muslumanlar tarafından kullanılmaması yonundeki devlet iradesinin sebebi; yaklaşık 90 bin hattatın işsiz kalmaması ve başta Kur'an olmak uzere dini kitapların dikkatsizce etrafa atılmaması icin gosterilen hassasiyetti Benzer bir durum, Sanayi İnkılabı sonrasında İngiltere'de, mekanik dokuma tezgahlarının icadı surecinde yaşanmış; gecimini tamamen elle calıştırılan klasik tezgahlardan sağlayanların mağdur olmaması icin, yeni teknolojinin yaygın şekilde kullanılması geciktirilmişti
Yirmi Sekiz Mehmet Celebi ile oğlu Sait Efendi, Paris donuşu Sadrazam Damat İbrahim Paşa ve Padişah 3 Ahmed'e Avrupa'da gordukleri matbaayı anlatırlar Bu işi bilen Macar muhtedisi İbrahim Muteferrika ve Sait Efendi, matbaanın elzem olduğunu belirten detaylı bir lahika sunar Şeyhulislam ve ulema, engellemek şoyle dursun, matbaayı destekler Osmanlı alfabesiyle basılacak Turkce eserlerin tespit ve tashih işlerini de yine ulema ustlenir Avrupa'dan usta, cırak ve makine getirtilir 1728, devlet himayesinde tesis edilen ve Muslumanların eserlerini bastıkları ilk resmi matbaanın kuruluş tarihi olarak kayıtlara gecer2 Muteferrika Matbaası'nın tesisiyle matbaacılık, devlet himayesinde varlığını devam ettirir
Toplumun talebi yok
Toplumun kitaba olan alakasını, o donemin toplum yapısı ve karakterine bağlı eğitim anlayışıyla irtibatlandırmak mumkundur İlber Ortaylı, konuyla alakalı olarak kulturumuzde insanımızın tek başına yaşama alışkanlığının olmadığını, beraber okuyup, beraber tartıştığımızı dile getirir İsmail Saib Efendi'nin Beyazıt Kutuphanesi'ndeki ulema meclislerinin en ust duzeyi kabul edilen derslerini buna misal verir3 O donem, kıraathane gibi sohbet meclislerinde, el yazması bir eserden bir kişinin okuyup onlarcasının dinlediği duşunulurse, sozlu kulturun ne kadar yaygın olduğu anlaşılabilir Dolayısıyla cok kitap basılmaması, toplumun okumadığı ve cahil olduğu manasına gelmemektedir
Batı'da sohbet geleneği olmadığından 1740'lı yılların başlarına kadar bir bucuk milyon kitaptan 1,4 milyar nusha basılmasına karşılık, Muteferrika Matbaası'nda 1729–1742 arasında 23 ciltlik 17 eser toplam 12 bin nusha basılmıştır4
Devlet himayesinden ozel matbaacılığa geciş
19 yuzyıla gelindiğinde İstanbul'daki matbaa, az sayıda kitap basmış, teknolojisi eskimiş, yedek parca ve kalifiye eleman sıkıntısı ceken bir kurum goruntusundeydi Ustelik bu tarihlerde matbaanın tesisinin uzerinden uc ceyrek asır gectiği halde, Tabhanei Amire'nin faaliyetleriyle alakalı bir nizamname bile hazırlanmış değildi Bu eksiklik ozellikle surekli eleman istihdamına engel olmaktaydı Bir kitap basılacağı zaman gerekli elemanlar temin edilir, iş bittikten sonra da dağılırdı Dolayısıyla matbaanın surekliliği, işcilerin belli işlerde uzmanlaşmaları soz konusu olmamaktaydı Bundan dolayı 1800'de Tabhanei Amire Reisi Abdurrahman Efendi'nin teklifiyle kurumun işleyişine ve surekli eleman calıştırılmasına yonelik bazı duzenlemeler yapıldı Devrin padişahı 3 Selim, konu hakkında kendisine yazılan bir telhis uzerine; Tabhane hic muattal kalmayıp, ale'ddevam işlemesine dikkat olunsunder Fakat ulkede matbaanın verimli bir şekilde calışmasını sağlayacak altyapı, taleparz dengesi ve destekleyici birimler henuz mevcut değildir5
Matbaasını yanında taşıyan Napolyon, Mısır Seferi sırasında halka dağıttığı bildirilerle işgale destek arıyordu Osmanlı da benzer bir propagandaya ihtiyac duyuyordu Diğer yandan, Batı'da neşredilen kitap ve sureli yayınlar da Osmanlı aleyhinde kamuoyu oluşturmakta tesirli oluyordu Devletin, değil yabancı ulkelerin kamuoyunu, kendi halkını dahi resmi bilgilerle aydınlatma konusunda yaşadığı sıkıntılar, neticede matbaa ve basın meselesinin devlet gundemine daha fazla girmesine zemin hazırladı
İlk matbaa makine ve techizatının kohneleşmesi uzerine 1797'de Muhendishane'de okuyan talebelerin kitap ihtiyacını karşılamak uzere bu kurumun zemin katında tesis edilen matbaa 1802'de Sultanahmet'te, ertesi yıl da Uskudar'da faaliyet gosterdi Kabakcı Mustafa İsyanı ve sonrasındaki hadiseler sırasında bolgedeki askeri tesislerle birlikte matbaa da tahrip edildi (17 Kasım 1808) Nisan 1824'te Beyazıt tarafına nakledilen matbaanın faaliyetleri 1826'dan sonra daha da arttı
Tanzimat yıllarına gelinceye kadar kitap basım işi, Takvimhane Nezaretine bağlı olarak faaliyette bulunan Tabhanei Amire'de gercekleştirilmekteydi Hukumet, devlet politikası acısından zararlı olmadığı surece siyaseten kitap basım ve dağıtımını teşvik etmekteydi
Ayrıca kitap maliyetlerinin artmasını onlemek ve fiyatların okuyucuların alım gucunun uzerine cıkmasını engellemek maksadıyla bazı tedbirler de alındı 15 Şubat 1848'de Takvimi Vekayi'de yayımlanan bir fermana gore; tuccarın satmak uzere alıp taşraya goturduğu kitapların nakliye ucretiyle gumruk ve gelir vergilerinden dolayı fiyatlarının yukseldiği nazarı itibara alınarak bu husus padişaha arz edilmiş ve bu gibi kitapların soz konusu vergilerden muafiyeti karara bağlanmıştı
Bu karara rağmen, bazı kimselerin yine de kendi ruhsatsız tesislerinde, piyasada cok satılan kitapları kanun dışı yollarla bastırıp satmakla onemli olcude haksız kazanc elde etmeye başladıkları gorulmektedir Gunumuz deyimiyle korsan kitapların vergi ve benzeri harcamalar yapılmadan basılması maliyeti duşurduğunden, Tabhanei Amire'de kanuni yollardan kitap bastıranlar haksız bir rekabetle karşı karşıya kalıyor, maliyeti daha yuksek olan kitaplarını satamıyorlardı Bundan dolayı ruhsatsız kitap basımı sahaf esnafını rahatsız etmekte, onlar da hukumete başvurarak problemin cozulmesini istemekteydiler
Arşivlere gore, piyasada kacak olarak basılan kitaplardan dolayı Tabhanei Amire'nin gelirlerinin azalması dikkate alınarak 6 Temmuz 1856'da cıkarılan yeni bir iradeyle boyle bir durumun kabul edilemeyeceği ifade edilmiş, esnafın bundan sonra basacakları eserler icin Takvimhane'den izin alması, ayrıca karlarından da munasip bir miktarını ilgili birime odemeleri uygun gorulmuştur Ancak bu yolla da piyasaya bir disiplin getirilemediğinden, daha koklu duzenlemelere gidilmesi ihtiyacı ortaya cıkmıştı Nitekim aynı yılın sonlarında litografya (taş baskı) matbaalarının kontrol altına alınması maksadıyla bir nizamname hazırlanması gundeme gelmiş, mesele Meclisi Tanzimat'ta goruşulerek dokuz maddelik bir nizamname tanzim edilmiş, 7 Şubat 1857 tarihli iradeyle de munasip gorulmuştur6
Nizamname hukumlerine gore, kitap basmak isteyenlerin durumu, Meclisi Maarif ve Zaptiye tarafından araştırıldıktan sonra basmahane acma izni verilecek, taşrada kitap basmak isteyenler de valilik aracılığıyla hukumetten gerekli ruhsatı alacaklardı Basılacak kitaplar Meclisi Maarif tarafından incelenecek ve zararlı olanların basılmasına izin verilmeyecekti Ecnebiler matbaa acmak icin Hariciye Nezareti'ne muracaat edeceklerdi Bu hukumlere aykırı davrananlara ilgili kanunlar gereği cezai işlem uygulanacaktı Hukumetten izin almak suretiyle de olsa sivillere matbaa kurma yolu acıldıktan bir ay kadar sonra başka bir nizamname ile de 3 Mart 1857'de devletin kitap bastırma konusundaki himayedar politikası kaldırılarak herkesin kitap bastırabilmesine imkan sağlanmış oldu
19 yuzyılın ortalarına rastlayan ve ulke sınırları icinde sivillere de matbaa kurma imkanı veren bu nizamname sonraki donemlerde basın sektorunde gercekleştirilen bircok yeni adıma onculuk etmiştir Gunumuze gelindiğinde, Turk matbaacılığı teknolojik gelişmelere bağlı olarak kendini surekli yenilemektedir Hazır teknoloji, dış ulkelerden temin edilmesine rağmen, Avrupa'daki benzerleriyle aynı kalitede eserler uretebilmektedir