iltasyazilim
FD Üye
Mehter nedir
Osmanlı mehter takımı
mehter duası
mehter marşı
Mehter (Mehterân)
Osmanlılarda, askerî mûsikîyi icrâ eden topluluk Farsçada mihter olarak geçen mehter kelimesi, ekber (en büyük), âzâm (o kadar ulu) mânâsında bir ismi tafdildir Sözcük Türkçede mehter, çoğulu olarak da mehterân biçiminde kullanılmıştır
Mehter, bölüklere ayrılır, benzer enstrüman âletini çalanlar, alemdârlar birer bölük teşkil ederlerdi Her bölüğün “ağa tâbir edilen bir âmiri bulunurdu Davulcubaşına ise “Baş Mehter Ağa denirdi Keza bundan başka Mehterbaşı vardı İkinci bir mehterbaşı daha vardır ki, bundan öbür olup, “Mehterânı Hayme denilen Saray Çadırcılarının başıdır Mehter teşkilatı, “diktei aleme tâbiydi
Türkiye Selçukluları sultanı İkinci Gıyaseddin Mesud 1284 yılında gönderdiği bir fermanla Osman Gâziye; Eskişehir ’den Yenişehir ’e dek bütün Söğüt bölgesi ve havâlisini sancak olarak verdi Fermanla birlikte Osman Gaziye emirlik alâmeti olan “tuğ, “alem, “tabl ve “nakkâre de gönderilmişti Ferman, Osman Gâziye Eskişehir ’de bir ikindi vakti takdim edildi Osman Gâzi ayakta durarak nevbet vurdurdu (çaldırdı) Fâtih Sultan Mehmed Han zamânına dek nevbet vurulurken pâdişahların ayakta dinlemesi âdetti
Mehter teşkilâtına tabi iki türlü mehterhâne vardı Biri resmî teşkilata yan olan çalıcı mehterler, diğerleri esnaf mehterleriydi Resmî mehter, padişah mehteriydi ki, buna “Mehterhânei Tabli Evreni Hassa denirdi Sonraları, mehter sâdece pâdişah ve orduya âit olmaktan çıktı Her vezir dâiresinde bir mehterhâne bulundurulması âdet oldu
Fâtih devrindeki mehterhânede dokuz zilzen (zil çalan), dokuz nakkârezen (kudum çalan), dokuz boruzen (boru çalan), dokuz tablzen (davul çalan), dokuz çavuş ve bir iç oğlan vardı Altmış dört şahsiyet mehterhane takımına “dokuz kat mehter adı verilirdi Pâdişahın mehterleri on iki kat olurdu On iki kat mehterhânede her çalgıdan on ikişer adet bulunurdu Pâdişah sefere çıktığı vakit mehter takımı on iki misline çıkarılırdı Sefer ve harp esnâsında pâdişah mehterhânesi, saltanat sancaklarının altında durup, nevbet vururdu bundan başka ikindi vakti, Otağı Hümâyûn önünde nevbet vurmak âdetti
Hükümdâr mehterleri beş vakit vururlardı diğer taraftan pâdişah cüluslarında, kılıç alaylarında, harplerde galibiyet haberi geldiği vakit ve arife dîvânlarında nevbet vurulurdu
Mehterler, harp meydanlarında gece karanlığında bile ordugâh nöbetçilerinin uyumaması için devamlı çalar ve bununla beraber da “yektir Allah! diye bağırırlardı Harp esnâsında ise, pâdişahın veya seraskerin yanına durup, harp boyunca askerin cesâretini arttırmak ve düşmana nefret edilen şey vermek için çalardı
Vezir mehterleri, ikindi ve yatsı namazları kılındıktan sonradan olmak üzere, günde iki defâ vururdu Bunlardan birincisi akşam yemeğinin ikincisi de uykunun işâretini verirdi Sivil mehterler, kendilerine kasten nevbet yerlerinde yatsı namazından sonradan ve sabah nevbet vururlardı Eski zamanlarda öğle yemeği, “kuşluk nâmıyla öğle namazından evvel; akşam yemeği de ikindi namazından daha sonra yenilir ve yatsı namazından sonradan uykuya yatılırdı
Mehter duâsı:
Allah Allah Celilü ’lCebbâr, Muînü ’sSettâr, Hâliku ’lleyli ve ’nNehâr, Lâyezâl, Zü ’lCelâl, birdir Allah! Ânın birliğine, Resûlü Enbiyâ Peygamberimiz Cenâbı Ahmedi Mahmûdu Muhammed Mustafa (Tüm efrâd elleri göğsünde elde etmek üzere rükûa kazanç gibi eğilirler, pâdişah geldiği vakit ise sâdece baş eğer, daha artı eğilmezler) Âli evlâdı Resûli Müctebâ imdâdı ruhâniyetine! Pîrân mürşidîn, âşıkîn, vâsilîn, hamelei Kur ’ân, güzeştegân, ehli îmân ervâhına, avnü inâyetine! Halifetü ’lİslâm esSultân İbni ’sSultan bilcümle İslâmın necât ve seâdet ve selâmetine, pîrler, erenler, üçler, yediler, kırklar, göçenler, demine devrânına “Hû diyelim “Huuu denildikten sonra bütün mehter takımı, davul ve zilleri şiddetli vurarak dokuz defâ “Hû çekerlerdi Sonunda da üç defâ kös vururlardı
Mehterin kendine has bir yürüyüşü vardır Üç adımda bir durur, yarım sağa ve yarım sola dönerdi Yürüyüş sırasında mehter efrâdı, daima bir ağızdan, “Rahim Allah, Kerîm Allah derlerdi
Mehter takımının yürüyüş nizamında merasime iştirak şöyle idi: Önde çorbacıbaşı ünvânını taşıyan ve başında “üskûf bulunan mehterân bölüğü komutanı, onun peşinde sol tarafta zırhlı muhafızı ile birlikte yeşil bayrak, apaçık istiklâl alâmeti olan ak bayrak, sağ ilk önce ise zırhlı muhafızı ile birlikte kırmızı sancak bulunurdu Sancakların gerisinde ise üçerli koldan üç sıra hâlinde dizilmiş dokuz tuğ gelirdi Sağ tarafta kırmızı sancağın gerisinde, Yeniçerilerin taşıdığı “atak tuğu yer alırdı Tuğlardan daha sonra besbelli mehterbaşı bulunurdu Mehterbaşından sonradan ise sıra ile; mehterin iki katı adedince çevgenler (okuyucular), zurnazenler, boruzenler, nakkârezenler, zilzenler ve davul çalanlar gelmekteydi En arkada ise at sırtında taşınan kös bulunmaktaydı
Mehter harp duâsı (Harp gülbankı):
Eûzubillâh, Eûzubillâh Hüdâ ’ya şükri bîhad, lâilâhe illallâh! El melikü ’lHakku ’lmübîn! Muhammedü ’rResûlullah, Sâdıkü ’lva ’dü ’l Emîn! İnnâ Fetehnâ kir fethan mübinâ ve yensurekallâhu nasran azîzâ! Ey pâdişahı halifetullah, EsSelâmu aleyke avnullah! Sensin hârisi dîni mübîn, hârisi Şerîatullah! Uğrun açık olsun ey Pâdişahım, Emri ikbâlin mecid! Hûdâ kılıcını belirgin eylesin, nûrı şân satvetine gün gibi medîd! Rûhı pâkı Fahrî âlemi hoşnûd etsin; Hak, gazâyı ekberin etsin mübârek ve saîd
Takımın içinden evvelce seçilmiş düşey ve hoş sesli biri tiz perdeden:
“Nasrunminallahi ve fethün karîb Ve beşşiri ’lmü ’minîn âyetini okur Üç defâ “Allah diyecek dek dururdu Sonra tüm âletlerle beraber davullar ve kösler hafif vurarak ve sürekli teramole yaptığı sırada her zaman bir ağızdan “Allah Allah deyince susarlar, gülbank devam ederdi
“Eli kan, kılıcı kan, sinesi üryân, ciğeri püryân, meydânı şehâdette Allah yoluna revân Gazâyı şühedâya Cemâli Hak görünür ıyân Kahrımız, gazabımız düşmana ziyân!
Yâ Rahmân! denilerek eyyâmı âdiye gülbankındaki “Resûli Enbiyâ kısmına geçilir ve aynı şekilde “Hû diyelim Hû! diyerek bitirilirdi
Sonradan, bâzan “Yektir Allah, bâzan da “Ya Fettâh diye haykırırlar ve baş eğerek geriye döner ve dağılırlardı
Mehter marşları “Vakti sürûru sefâ:
Mehterân dâire şeklinde nevbet nizâmını teşkil ederler, nakkârezenlerin oturup, diğerlerinin ayakta durmasıyla da hilâl görünümü verirlerdi Kösler hilâlin orta ilerisine konurdu İçoğlan Başçavuşu, mehter faslı başlamadan önce dâireden çıkarak ortaya kazanç ve:
“Vakti sürûru sefâ, Mehterbaşı Ağa! Hey! Hey! diye bağırırdı Bu sırada hazır bulunanların dikkatlerini sürüklemek için nakkarelerle, sofyan usülünde üç tempo atılırdı Nakkareler çalarken de, Mehterbaşı Ağa mehterin önüne gelir:
“Merhabâ ey mehterân! der ve sağ elini göğsüne koyarak mehteri selâmlardı Mehterân da daima beraber sağ ellerini göğüsleri üstüne koyarak koro hâlinde:
“Merhabâ, Mehterbaşı Ağa! diyerek karşılık verirlerdi sonra Mehterbaşı Ağa:
“Hasduuur! diyerek çalınacak makamı ve eserin adını söylerdi (Meselâ: “Der faslı Acem âşirân, cihâdı ekber marş! derdi) Hemen peşinde:
“Haydi ya Allah! diyerek mehteri icrâya geçirirdi
Nevbet bitince mehter gülbankı (duâsı) okunur ve fasl sona ererdi
Mehterin Avrupa ’ya tesiri:
Avrupalılarca, on sekizinci asırdan îtibâren “Yeniçeri müziği diye adlandırılan müzik; evvela, benimsenmiş, bilâhare Polonya, daha sonra Avusturya ve daha sonraları tüm Avrupa ’da onların tâbiriyle Yeniçeri bandoları kurulmuştur
Bestekâr Mozart ve Hayd da, mehter mûsikîsinin tesirinde kalarak, ünlü bestelerini meydana getirmişlerdir Alman besteci Beethoven, “Büyük Senfonisinin son bölümünü, mehterin kös, davul ve zurnasıyla seslendirmiştir Beethoven, “Türk Marşını mehterin bir cenk havasından adapte etti Avusturyalı bestekâr Mozart ’ın “Türk Marşı, Türk askerlerinin “Allah Allah nidâlarının, nakarat olarak tekrarından müteşekkildir Viyana Kraliyet orkestra Şefi Gluck bu yıllarda, sarayda verdiği konserlerinde, repertuvarına mehter bestelerini almış ve orkestrasında çaldırmıştır Alman bestekâr Wagner, bir mehter konserini dinlerken heyecanlanmış, kendini tutamayarak “İşte mûsikî buna derler! demiştir
Mehter mûsikîsi gibi, mehter teşkilâtı da Avrupa ’ya tesir etti On sekizinci asır içinde önce Avusturyalılar, sonra Prusyalılar, daha sonra da Ruslar, Almanlar ve Fransızlar mehter teşkilâtına aynı armonika takımlarını kurdular
Osmanlı Devletinin ömrü her tarafında, gittikçe mükemmelleşen mehter, Yeniçeri ocağının lağvı ile beraber yerini “Mızıkai Hümâyûna bıraktı
Günümüzde mehter:
Mehter, 1911 ’de Ahmed Muhtar Paşa kadar “Mehterhânei Hâkânî adıyle yeniden kuruldu 1914 ’te kuruluş tamamlandı Birinci Dünyâ Harbinde Başkumandan Vekili Enver Paşanın emriyle teşkilât orduya tamîm edildi İstiklâl Harbinde de mehterhâne hizmet verdi Cumhûriyetin îlânından sonra, Millî Savunma Bakanı, mehteri saltanat alâmeti sayarak lağvetti 1950 ’den sonra, Genelkurmay Başkanı Nuri Yamut ’un direktif ve desteğiyle mehterin bitmiş tesisi çalışmaları başladı 1953 ’te bitmiş tesis edildi Daha sonraları çeşitli mektep, dernek ve kuruluşlar da mehter takımları kurdular 12 Eylül 1980 Harekâtından daha sonra, yalnız Genelkurmay Başkanlığı Harp Dâiresi Askerî Müze Müdürlüğü bünyesindeki mehteran bölüğü, faaliyetine devam etmektedir İstanbul ’daki Askerî Müze ’de Pazartesi, Salı hariç, haftanın her günü, saat 15001600 arasında Mehterbaşının idaresinde bir saat çalmaktadır Bilhassa turistler ve meraklılar büyük alâka göstermektedirler
Mehter marşı
Yürekler kabarık gözlerde damla
Mehteri saygıyla dur da selamla
Bir huşû içinde dinle Gülbankı
Sesleniyor târih bu ses o akustik
Sen böyle yürürken tuğla, sancakla
Türkün zaferleri geliyor akla
Asırlar baştan başa inledi Serhat
Doğudan batıya, Yemen, Belgrat
Duyarak bakışan gözler görüyor
Fâtih, Topkapı ’dan şehre giriyor
Sen böyle yürürken tuğla, sancakla
Türkün zaferleri geliyor akla *
Osmanlı mehter takımı
mehter duası
mehter marşı
Mehter (Mehterân)
Osmanlılarda, askerî mûsikîyi icrâ eden topluluk Farsçada mihter olarak geçen mehter kelimesi, ekber (en büyük), âzâm (o kadar ulu) mânâsında bir ismi tafdildir Sözcük Türkçede mehter, çoğulu olarak da mehterân biçiminde kullanılmıştır
Mehter, bölüklere ayrılır, benzer enstrüman âletini çalanlar, alemdârlar birer bölük teşkil ederlerdi Her bölüğün “ağa tâbir edilen bir âmiri bulunurdu Davulcubaşına ise “Baş Mehter Ağa denirdi Keza bundan başka Mehterbaşı vardı İkinci bir mehterbaşı daha vardır ki, bundan öbür olup, “Mehterânı Hayme denilen Saray Çadırcılarının başıdır Mehter teşkilatı, “diktei aleme tâbiydi
Türkiye Selçukluları sultanı İkinci Gıyaseddin Mesud 1284 yılında gönderdiği bir fermanla Osman Gâziye; Eskişehir ’den Yenişehir ’e dek bütün Söğüt bölgesi ve havâlisini sancak olarak verdi Fermanla birlikte Osman Gaziye emirlik alâmeti olan “tuğ, “alem, “tabl ve “nakkâre de gönderilmişti Ferman, Osman Gâziye Eskişehir ’de bir ikindi vakti takdim edildi Osman Gâzi ayakta durarak nevbet vurdurdu (çaldırdı) Fâtih Sultan Mehmed Han zamânına dek nevbet vurulurken pâdişahların ayakta dinlemesi âdetti
Mehter teşkilâtına tabi iki türlü mehterhâne vardı Biri resmî teşkilata yan olan çalıcı mehterler, diğerleri esnaf mehterleriydi Resmî mehter, padişah mehteriydi ki, buna “Mehterhânei Tabli Evreni Hassa denirdi Sonraları, mehter sâdece pâdişah ve orduya âit olmaktan çıktı Her vezir dâiresinde bir mehterhâne bulundurulması âdet oldu
Fâtih devrindeki mehterhânede dokuz zilzen (zil çalan), dokuz nakkârezen (kudum çalan), dokuz boruzen (boru çalan), dokuz tablzen (davul çalan), dokuz çavuş ve bir iç oğlan vardı Altmış dört şahsiyet mehterhane takımına “dokuz kat mehter adı verilirdi Pâdişahın mehterleri on iki kat olurdu On iki kat mehterhânede her çalgıdan on ikişer adet bulunurdu Pâdişah sefere çıktığı vakit mehter takımı on iki misline çıkarılırdı Sefer ve harp esnâsında pâdişah mehterhânesi, saltanat sancaklarının altında durup, nevbet vururdu bundan başka ikindi vakti, Otağı Hümâyûn önünde nevbet vurmak âdetti
Hükümdâr mehterleri beş vakit vururlardı diğer taraftan pâdişah cüluslarında, kılıç alaylarında, harplerde galibiyet haberi geldiği vakit ve arife dîvânlarında nevbet vurulurdu
Mehterler, harp meydanlarında gece karanlığında bile ordugâh nöbetçilerinin uyumaması için devamlı çalar ve bununla beraber da “yektir Allah! diye bağırırlardı Harp esnâsında ise, pâdişahın veya seraskerin yanına durup, harp boyunca askerin cesâretini arttırmak ve düşmana nefret edilen şey vermek için çalardı
Vezir mehterleri, ikindi ve yatsı namazları kılındıktan sonradan olmak üzere, günde iki defâ vururdu Bunlardan birincisi akşam yemeğinin ikincisi de uykunun işâretini verirdi Sivil mehterler, kendilerine kasten nevbet yerlerinde yatsı namazından sonradan ve sabah nevbet vururlardı Eski zamanlarda öğle yemeği, “kuşluk nâmıyla öğle namazından evvel; akşam yemeği de ikindi namazından daha sonra yenilir ve yatsı namazından sonradan uykuya yatılırdı
Mehter duâsı:
Allah Allah Celilü ’lCebbâr, Muînü ’sSettâr, Hâliku ’lleyli ve ’nNehâr, Lâyezâl, Zü ’lCelâl, birdir Allah! Ânın birliğine, Resûlü Enbiyâ Peygamberimiz Cenâbı Ahmedi Mahmûdu Muhammed Mustafa (Tüm efrâd elleri göğsünde elde etmek üzere rükûa kazanç gibi eğilirler, pâdişah geldiği vakit ise sâdece baş eğer, daha artı eğilmezler) Âli evlâdı Resûli Müctebâ imdâdı ruhâniyetine! Pîrân mürşidîn, âşıkîn, vâsilîn, hamelei Kur ’ân, güzeştegân, ehli îmân ervâhına, avnü inâyetine! Halifetü ’lİslâm esSultân İbni ’sSultan bilcümle İslâmın necât ve seâdet ve selâmetine, pîrler, erenler, üçler, yediler, kırklar, göçenler, demine devrânına “Hû diyelim “Huuu denildikten sonra bütün mehter takımı, davul ve zilleri şiddetli vurarak dokuz defâ “Hû çekerlerdi Sonunda da üç defâ kös vururlardı
Mehterin kendine has bir yürüyüşü vardır Üç adımda bir durur, yarım sağa ve yarım sola dönerdi Yürüyüş sırasında mehter efrâdı, daima bir ağızdan, “Rahim Allah, Kerîm Allah derlerdi
Mehter takımının yürüyüş nizamında merasime iştirak şöyle idi: Önde çorbacıbaşı ünvânını taşıyan ve başında “üskûf bulunan mehterân bölüğü komutanı, onun peşinde sol tarafta zırhlı muhafızı ile birlikte yeşil bayrak, apaçık istiklâl alâmeti olan ak bayrak, sağ ilk önce ise zırhlı muhafızı ile birlikte kırmızı sancak bulunurdu Sancakların gerisinde ise üçerli koldan üç sıra hâlinde dizilmiş dokuz tuğ gelirdi Sağ tarafta kırmızı sancağın gerisinde, Yeniçerilerin taşıdığı “atak tuğu yer alırdı Tuğlardan daha sonra besbelli mehterbaşı bulunurdu Mehterbaşından sonradan ise sıra ile; mehterin iki katı adedince çevgenler (okuyucular), zurnazenler, boruzenler, nakkârezenler, zilzenler ve davul çalanlar gelmekteydi En arkada ise at sırtında taşınan kös bulunmaktaydı
Mehter harp duâsı (Harp gülbankı):
Eûzubillâh, Eûzubillâh Hüdâ ’ya şükri bîhad, lâilâhe illallâh! El melikü ’lHakku ’lmübîn! Muhammedü ’rResûlullah, Sâdıkü ’lva ’dü ’l Emîn! İnnâ Fetehnâ kir fethan mübinâ ve yensurekallâhu nasran azîzâ! Ey pâdişahı halifetullah, EsSelâmu aleyke avnullah! Sensin hârisi dîni mübîn, hârisi Şerîatullah! Uğrun açık olsun ey Pâdişahım, Emri ikbâlin mecid! Hûdâ kılıcını belirgin eylesin, nûrı şân satvetine gün gibi medîd! Rûhı pâkı Fahrî âlemi hoşnûd etsin; Hak, gazâyı ekberin etsin mübârek ve saîd
Takımın içinden evvelce seçilmiş düşey ve hoş sesli biri tiz perdeden:
“Nasrunminallahi ve fethün karîb Ve beşşiri ’lmü ’minîn âyetini okur Üç defâ “Allah diyecek dek dururdu Sonra tüm âletlerle beraber davullar ve kösler hafif vurarak ve sürekli teramole yaptığı sırada her zaman bir ağızdan “Allah Allah deyince susarlar, gülbank devam ederdi
“Eli kan, kılıcı kan, sinesi üryân, ciğeri püryân, meydânı şehâdette Allah yoluna revân Gazâyı şühedâya Cemâli Hak görünür ıyân Kahrımız, gazabımız düşmana ziyân!
Yâ Rahmân! denilerek eyyâmı âdiye gülbankındaki “Resûli Enbiyâ kısmına geçilir ve aynı şekilde “Hû diyelim Hû! diyerek bitirilirdi
Sonradan, bâzan “Yektir Allah, bâzan da “Ya Fettâh diye haykırırlar ve baş eğerek geriye döner ve dağılırlardı
Mehter marşları “Vakti sürûru sefâ:
Mehterân dâire şeklinde nevbet nizâmını teşkil ederler, nakkârezenlerin oturup, diğerlerinin ayakta durmasıyla da hilâl görünümü verirlerdi Kösler hilâlin orta ilerisine konurdu İçoğlan Başçavuşu, mehter faslı başlamadan önce dâireden çıkarak ortaya kazanç ve:
“Vakti sürûru sefâ, Mehterbaşı Ağa! Hey! Hey! diye bağırırdı Bu sırada hazır bulunanların dikkatlerini sürüklemek için nakkarelerle, sofyan usülünde üç tempo atılırdı Nakkareler çalarken de, Mehterbaşı Ağa mehterin önüne gelir:
“Merhabâ ey mehterân! der ve sağ elini göğsüne koyarak mehteri selâmlardı Mehterân da daima beraber sağ ellerini göğüsleri üstüne koyarak koro hâlinde:
“Merhabâ, Mehterbaşı Ağa! diyerek karşılık verirlerdi sonra Mehterbaşı Ağa:
“Hasduuur! diyerek çalınacak makamı ve eserin adını söylerdi (Meselâ: “Der faslı Acem âşirân, cihâdı ekber marş! derdi) Hemen peşinde:
“Haydi ya Allah! diyerek mehteri icrâya geçirirdi
Nevbet bitince mehter gülbankı (duâsı) okunur ve fasl sona ererdi
Mehterin Avrupa ’ya tesiri:
Avrupalılarca, on sekizinci asırdan îtibâren “Yeniçeri müziği diye adlandırılan müzik; evvela, benimsenmiş, bilâhare Polonya, daha sonra Avusturya ve daha sonraları tüm Avrupa ’da onların tâbiriyle Yeniçeri bandoları kurulmuştur
Bestekâr Mozart ve Hayd da, mehter mûsikîsinin tesirinde kalarak, ünlü bestelerini meydana getirmişlerdir Alman besteci Beethoven, “Büyük Senfonisinin son bölümünü, mehterin kös, davul ve zurnasıyla seslendirmiştir Beethoven, “Türk Marşını mehterin bir cenk havasından adapte etti Avusturyalı bestekâr Mozart ’ın “Türk Marşı, Türk askerlerinin “Allah Allah nidâlarının, nakarat olarak tekrarından müteşekkildir Viyana Kraliyet orkestra Şefi Gluck bu yıllarda, sarayda verdiği konserlerinde, repertuvarına mehter bestelerini almış ve orkestrasında çaldırmıştır Alman bestekâr Wagner, bir mehter konserini dinlerken heyecanlanmış, kendini tutamayarak “İşte mûsikî buna derler! demiştir
Mehter mûsikîsi gibi, mehter teşkilâtı da Avrupa ’ya tesir etti On sekizinci asır içinde önce Avusturyalılar, sonra Prusyalılar, daha sonra da Ruslar, Almanlar ve Fransızlar mehter teşkilâtına aynı armonika takımlarını kurdular
Osmanlı Devletinin ömrü her tarafında, gittikçe mükemmelleşen mehter, Yeniçeri ocağının lağvı ile beraber yerini “Mızıkai Hümâyûna bıraktı
Günümüzde mehter:
Mehter, 1911 ’de Ahmed Muhtar Paşa kadar “Mehterhânei Hâkânî adıyle yeniden kuruldu 1914 ’te kuruluş tamamlandı Birinci Dünyâ Harbinde Başkumandan Vekili Enver Paşanın emriyle teşkilât orduya tamîm edildi İstiklâl Harbinde de mehterhâne hizmet verdi Cumhûriyetin îlânından sonra, Millî Savunma Bakanı, mehteri saltanat alâmeti sayarak lağvetti 1950 ’den sonra, Genelkurmay Başkanı Nuri Yamut ’un direktif ve desteğiyle mehterin bitmiş tesisi çalışmaları başladı 1953 ’te bitmiş tesis edildi Daha sonraları çeşitli mektep, dernek ve kuruluşlar da mehter takımları kurdular 12 Eylül 1980 Harekâtından daha sonra, yalnız Genelkurmay Başkanlığı Harp Dâiresi Askerî Müze Müdürlüğü bünyesindeki mehteran bölüğü, faaliyetine devam etmektedir İstanbul ’daki Askerî Müze ’de Pazartesi, Salı hariç, haftanın her günü, saat 15001600 arasında Mehterbaşının idaresinde bir saat çalmaktadır Bilhassa turistler ve meraklılar büyük alâka göstermektedirler
Mehter marşı
Yürekler kabarık gözlerde damla
Mehteri saygıyla dur da selamla
Bir huşû içinde dinle Gülbankı
Sesleniyor târih bu ses o akustik
Sen böyle yürürken tuğla, sancakla
Türkün zaferleri geliyor akla
Asırlar baştan başa inledi Serhat
Doğudan batıya, Yemen, Belgrat
Duyarak bakışan gözler görüyor
Fâtih, Topkapı ’dan şehre giriyor
Sen böyle yürürken tuğla, sancakla
Türkün zaferleri geliyor akla *