iltasyazilim
FD Üye
Osmanlıda Tımar Sisteminin Bozulmasını Nedenleri Nelerdir?
Osmanlıda Tımar Sisteminin Ortadan Kalkamasının Nedenleri Nelerdir?
Osmanlıda Tımar Sisteminin Bozulmasını ve Ortadan Kalkaması
Osmanlıda Tımar Sisteminin Bozulmasını ve Ortadan Kalkamasının Nedenleri
Iltizam usûlünün dogmasi, timarlarin akraba ile yakinlara dagitilmasi ve rüsvetin ortaya çikmasi sonucu, timar sahiplerinin askere gitmemesi üstüne bas gösteren bozulmanin sebeplerini söyle siralayabiliriz:
a) Merkezî devlet bürolarinda timar kayitlarinin son derece karisik bir hâle düsmesi Timar sahiplerinin seferlerde yapilmasi zorunlu yoklamalarinin türlü tesirler altinda iyi bir sekilde yapilamamasi ve bu yoklamalarin daha sonraki timar dagitimi için adamakıllı muhafaza edilmemesi
b) Bos kalan timarlarin, istihkak sahiplerine verilmesi yerine bir kenara ayrilarak (sepete konarak) çesitli hileli yollarla bazi nüfûzlu kisilerin adamlarina verilmesi
c) Is adami vasfindaki yeni timar sahipleri, sefer zahmetinden, baç ve can korkusundan halas olup safâ ve rahat içinde kâr ve kazançlari ile mesgul yapabilmek için, harp zamanlarinda timarlarini bir takim aracilara, seferden dönüste bu timarlardan eski sahipleri lehine feragat etmek sartiyle, ödev ve senet ettirmenin yolunu bulmakta idiler
Görüldügü gibi timar sisteminde, reâyâ, sipahi ve devlet almak üzere üç temel taraf bulunmaktadir Bunlarin, birbirlerine karsi nasil davranmalari gerektigi, kanunnâme, adaletnâme ve zaman zaman isdar edilen fermanlarla tesbit edilmisti bununla birlikte bu üçlünün bazan birbirlerine karsi olan yanlis davranislari, Osmanli sosyoekonomik tarihinin en önemli konusu olmustur Bilindigi gibi dirlik sisteminde devlet, arazinin rakabesine yani çiplak mülkiyetine sahiptir Sâhibi talep veya timar sahibi adiyla da anilan sipahi ise resmi araziyi isleten, devletin reâyâdan alacagi vergileri toplayan kimsedir Sipahi, topladigi bu paralarin bir kismini kendine ayirmakta, kalan kismi ile asker besleyip bu askerlerle birlikte seferlere istirak etmektedir Bu durumu ile sipahi, mîrî topragi isleyen bir devlet memurudur Bu bakimdan, reâyâ üstünde herhangi bir tasarruf yetkisi bulunmamaktadir O, sorumlulugu altinda bulunan topraklarda devletin otoritesini temsilcilik etmektedir
Reâyâ ise üstünde yasadigi topraklan isleyip bunlarin vergisini devlet adina sipahiye tahsis etmek zorundadir O asirlarda halkin elinde peşin para para öyle pozitif bulunmadigindan vergileri aynî (mahsûl) olarak öderlerdi Reâyâ bu mahsulü adamak üzere kendisine en yakin pazara götürmek zorunda idi Sipahi, reâyânin bunu daha uzaktaki pazara götürmesini isteyemezdi Bundan baska reâyâya ızdırap edilmesine, maddî ve manevî külfet yüklenmesine (angarya) izin verilmezdi Devlet, sipahi, reâyâ üçlüsünün statüleri ve karsilikli mükellefiyetleri Tahrir Defterlerinin basinda yer alan bayrak kanunnâmelerinde genis ve etrafli bir sekilde belirlenmistir Ayrica siyasetnâme nevinden olan eserlerde devletin bekasinin reâyâ ile muhtemel oldugu açıklama edilmektedir Nitekim Kâtib Çelebi (Düsturu'lAmel li Islahi'lHalel, Istanbul 1280, s 124) söyle demektedir: Evvela reâyâ ve berâyâ selâtin ve ümerâya vediati ilâhiye oldugundan gayri La mülke illâ bi'rricâl, velâ ricâle illâ bi'sseyf velâ seyfe illâ bi'lmülk, velâ mâle illâ bi'rraiyye, velâ raiyye illâ bi'ladl
Farkli sebeplere bagli olarak bozulmaya yüz tutan timar sisteminin islahi için, çesitli tedbirlere bas vurulmus olmakla beraber, bu gidisin önü bir türlü alinamamistir
Kurulusundan beri, Osmanli Devleti'nin idareli, sosyal ve askerî tarihinde büyük bir rol oynayarak kayda değer bir hizmet ifa etmis olan timar rejimi, birkaç asirdan beri buhranlar içinde geçen hayatinin son safhasinda gürültüsüz sedasiz bir sekilde ve herhangi bir sarsintiya sebep olmadan ortadan kalkti Tarihe mal olmasi çesitli safhalar geçiren bu sistemin birincil tatbikati,
1703 senesinde Girit adasinda basladi Ülkenin diger mintikalarindaki timarlar ise 1812 yilindan itibaren mahlul epeyce (bosaldikça) baskasina verilmemeye baslandi Bu tatbik ile timar sahiplerinin sayisi gitgide azalmaya yüz tuttu Nihayet, Yeniçeri Ocagi'nin lagv edilmesi ile düzgün ve disiplinli bir askerî sinif vücuda getirildikten sonradan, intizamlarini tamamen kaybetmis olan timar sahiplerinin de vaktiyle oldugu gibi kendi hallerine birakilmasi yerinde görülmedi Bu sebeple H 1263 (M 1848) senesinde bütün timar sahipleri kaydi hayat sartiyla ve yarim timar bedeli ile emekliye sevk edilerek timar sistemine son verildi *
Osmanlıda Tımar Sisteminin Ortadan Kalkamasının Nedenleri Nelerdir?
Osmanlıda Tımar Sisteminin Bozulmasını ve Ortadan Kalkaması
Osmanlıda Tımar Sisteminin Bozulmasını ve Ortadan Kalkamasının Nedenleri
Iltizam usûlünün dogmasi, timarlarin akraba ile yakinlara dagitilmasi ve rüsvetin ortaya çikmasi sonucu, timar sahiplerinin askere gitmemesi üstüne bas gösteren bozulmanin sebeplerini söyle siralayabiliriz:
a) Merkezî devlet bürolarinda timar kayitlarinin son derece karisik bir hâle düsmesi Timar sahiplerinin seferlerde yapilmasi zorunlu yoklamalarinin türlü tesirler altinda iyi bir sekilde yapilamamasi ve bu yoklamalarin daha sonraki timar dagitimi için adamakıllı muhafaza edilmemesi
b) Bos kalan timarlarin, istihkak sahiplerine verilmesi yerine bir kenara ayrilarak (sepete konarak) çesitli hileli yollarla bazi nüfûzlu kisilerin adamlarina verilmesi
c) Is adami vasfindaki yeni timar sahipleri, sefer zahmetinden, baç ve can korkusundan halas olup safâ ve rahat içinde kâr ve kazançlari ile mesgul yapabilmek için, harp zamanlarinda timarlarini bir takim aracilara, seferden dönüste bu timarlardan eski sahipleri lehine feragat etmek sartiyle, ödev ve senet ettirmenin yolunu bulmakta idiler
Görüldügü gibi timar sisteminde, reâyâ, sipahi ve devlet almak üzere üç temel taraf bulunmaktadir Bunlarin, birbirlerine karsi nasil davranmalari gerektigi, kanunnâme, adaletnâme ve zaman zaman isdar edilen fermanlarla tesbit edilmisti bununla birlikte bu üçlünün bazan birbirlerine karsi olan yanlis davranislari, Osmanli sosyoekonomik tarihinin en önemli konusu olmustur Bilindigi gibi dirlik sisteminde devlet, arazinin rakabesine yani çiplak mülkiyetine sahiptir Sâhibi talep veya timar sahibi adiyla da anilan sipahi ise resmi araziyi isleten, devletin reâyâdan alacagi vergileri toplayan kimsedir Sipahi, topladigi bu paralarin bir kismini kendine ayirmakta, kalan kismi ile asker besleyip bu askerlerle birlikte seferlere istirak etmektedir Bu durumu ile sipahi, mîrî topragi isleyen bir devlet memurudur Bu bakimdan, reâyâ üstünde herhangi bir tasarruf yetkisi bulunmamaktadir O, sorumlulugu altinda bulunan topraklarda devletin otoritesini temsilcilik etmektedir
Reâyâ ise üstünde yasadigi topraklan isleyip bunlarin vergisini devlet adina sipahiye tahsis etmek zorundadir O asirlarda halkin elinde peşin para para öyle pozitif bulunmadigindan vergileri aynî (mahsûl) olarak öderlerdi Reâyâ bu mahsulü adamak üzere kendisine en yakin pazara götürmek zorunda idi Sipahi, reâyânin bunu daha uzaktaki pazara götürmesini isteyemezdi Bundan baska reâyâya ızdırap edilmesine, maddî ve manevî külfet yüklenmesine (angarya) izin verilmezdi Devlet, sipahi, reâyâ üçlüsünün statüleri ve karsilikli mükellefiyetleri Tahrir Defterlerinin basinda yer alan bayrak kanunnâmelerinde genis ve etrafli bir sekilde belirlenmistir Ayrica siyasetnâme nevinden olan eserlerde devletin bekasinin reâyâ ile muhtemel oldugu açıklama edilmektedir Nitekim Kâtib Çelebi (Düsturu'lAmel li Islahi'lHalel, Istanbul 1280, s 124) söyle demektedir: Evvela reâyâ ve berâyâ selâtin ve ümerâya vediati ilâhiye oldugundan gayri La mülke illâ bi'rricâl, velâ ricâle illâ bi'sseyf velâ seyfe illâ bi'lmülk, velâ mâle illâ bi'rraiyye, velâ raiyye illâ bi'ladl
Farkli sebeplere bagli olarak bozulmaya yüz tutan timar sisteminin islahi için, çesitli tedbirlere bas vurulmus olmakla beraber, bu gidisin önü bir türlü alinamamistir
Kurulusundan beri, Osmanli Devleti'nin idareli, sosyal ve askerî tarihinde büyük bir rol oynayarak kayda değer bir hizmet ifa etmis olan timar rejimi, birkaç asirdan beri buhranlar içinde geçen hayatinin son safhasinda gürültüsüz sedasiz bir sekilde ve herhangi bir sarsintiya sebep olmadan ortadan kalkti Tarihe mal olmasi çesitli safhalar geçiren bu sistemin birincil tatbikati,
1703 senesinde Girit adasinda basladi Ülkenin diger mintikalarindaki timarlar ise 1812 yilindan itibaren mahlul epeyce (bosaldikça) baskasina verilmemeye baslandi Bu tatbik ile timar sahiplerinin sayisi gitgide azalmaya yüz tuttu Nihayet, Yeniçeri Ocagi'nin lagv edilmesi ile düzgün ve disiplinli bir askerî sinif vücuda getirildikten sonradan, intizamlarini tamamen kaybetmis olan timar sahiplerinin de vaktiyle oldugu gibi kendi hallerine birakilmasi yerinde görülmedi Bu sebeple H 1263 (M 1848) senesinde bütün timar sahipleri kaydi hayat sartiyla ve yarim timar bedeli ile emekliye sevk edilerek timar sistemine son verildi *