iltasyazilim
FD Üye
Osmanli Devleti'nin kurulus döneminde ve bu devletin hesaplı, sosyal ve askerî gelismesinde kayda değer derecede rol oynayan etkenlerden biri de süphesiz ama toprak sistemidir Bu sistemin gelismesi ile ilgili müesseseler, devlete bir dinamizm veriyordu Bu sebepledir oysa ortadan kalkip tarihe mal olusuna değin toprak, bu devletin hayatinda manâlı bir rol oynamisti
Bir toplumun, devlet olabilmesi için, bazi hususiyetleri tasimasi gerekir Toprak (ülke) bu hususiyetlerin basinda gelmektedir Çünkü her bagimsiz devletin, yargı ve selahiyetlerini, mutlak surette kullanabildigi, belirtilen sinirlarla tesbit ve tayin edilmis bulunan cografî bir toprak parçasi diye tanımlama edilen ülkekavrami, fakat emin bir topraga sahip olmakla olası olabilir
Islâm öncesi Türklerinde toprak, biri fertlerin digeri de cemaatin olmak üzere iki kisma ayriliyordu Islâm öncesi Türk devletlerinin, kismen yerlesik de olsa, göçebe yaşam tarzi ve an'anelerine tarafından bir sahiplik telakkisine sahip olduklari bilinmektedir Hayvanlarina otlak vazifesi görmesinden dolayi göçebeler için topragin ehemmiyeti büyüktü Eski Türklerde otlaklar, fertlerin degil, kabile veya cemaatlerin mülkiyetinde bulunuyorlardi Yedisu havalisinde oturan KazakKirgizlarin isledikleri topraklarda, özel sahiplik ve cemaat mülkiyeti almak üzere iki müşteri mülkiyet vardi Özel mülkiyete dahil bulunan arazi, kabilenin müsterek mülkiyetinde bulunan topraklarin paylasilmasi ve sahis ile kabileye ait olmayan bos yerlerin benimsenmesi suretiyle meydana gelmisti Hususi mülkiyette sahibi, bütün anlamiyla toragi temellük eder Öldügü vakit arazi, ogullarina miras kalir Ama vâris bulunmadigi vakit laf konusu olan toprak cemaata kalir Cemaat içerisinde yeni bir aile kurulunca, cemaat ona idaresindeki araziden bir hisse verir Sayet verilebilecek yeni bir arazi yoksa, cemaat tarafindan onun için, bir arazinin miktar edilmesine çalisilirdi Cemaat mülkiyetine ait olan arazi, muayyen parçalara ayrilarak bir kira karsiliginda geçici olarak fertlerin istifadesine terk edilirdi Bu arazinin kiracilar elinde birakilma müddeti, muhtelif yerlerde toprak, su ve ekim sartlarina göre degisiyordu
Türklerin Islâm'i kabul edip Islâm medeniyeti içindeki yerlerini almalarindan sonra, dinî, iktisadî ve ictimaî hayatlarinda degisiklikler meydana geldi Bu sebeple Müslüman Türkler, her konuda oldugu gibi toprak hukuku ve idaresi bakimindan da Islâmî prensiplere bagli kaldilar Bunun içindir fakat, Islâm toprak hukuku ile ilgilenenler tarihî açidan bu sistemi dört ana devreye ayirirlar Bunlar:
a) Islâmiyetin baslangicindan Hz Ömer'in halifeligi dönemine dek olan devre,
b) Hz Ömer devri,
c) Abbasi ve Selçuklu devri,
d) Osmanli devre
Islâm medeniyeti içerisinde basli basina bir devreye konu olabilecek olan Osmanli toprak uygulamasi, aslında toprak hukuku bakimindan büyük bir tartı arz eder Filhakika Osmanlilar, çoğu müessesede oldugu gibi toprak mevzuunda da kendisinden önceki müslüman devletlerin tatbikatindan istifade etmislerdi Zaten onlara bigâne kalmalari da muhtemel degildi Bu sebepledir oysa devlet, az önce bir beylik durumunda oldugu zaman bile, Islâmî bir sistemin yerlesmesi için çalisiyordu Bunun içindir ki bu Müslüman unsurlar (göçlerle gelen ve uçlarda yasayan göçebe Müslüman Türkler) Osmanli Beyligi'ni siyasî ve kültürel bakimlardan, herzamanki Islâm geleneklerinin ihyasini maksat tutan bir devlet olmaya dogru gelistirdiler Osman Gazi'nin halefleri, tedricen sultanlar haline geldiler Onlarin etrafinda karakterini dil ve irktan ziyade din ve medeniyetin tayin ettigi bir Osmanlilar cemiyetitesekkül etti
Islâm âleminde bir gelenek olarak, Osmanlilardan önceki müslüman devletlerde ve özellikle Büyük Selçuklularda görülen ikta sistemi, Büyük Selçuklulardan daha sonra gelen tüm Türk Islâm devletlerinde uygulanmistir
Selçuklularin, askerî mukataalar ihdas etmeleri, hanedanin, kendi baslica dayanagi olan Türk unsuruna mensup kütleleri yabanci sahalarda yerlestirmek, onlara ayrıca toprak atamak ayrıca de lüzumunda askerî bir baskı olarak muamele etmek fikrinden dogmustur Bu suretle yavas yavas topraga baglanan göçebeler, hem bir karisiklik âmili olmaktan çikiyor, hem de devlete adaleli bir askerî dayanak teskil ediyorlardi Bu usulün ehemmiyet ve faydasi, özellikle Bizans'tan zapt edilen yeni sahalarda daha açik bir sekilde görünüyordu Kismen harplerde ve fetihlerde imha veya esir edilen ve kismen de yerlerinde birakilan yerli ahaliden kalmis genis Anadolu topraklari, Selçuklularin takib ettikleri ikta sistemi bir uçtan bir uca yavas yavas Türklesti *
Bir toplumun, devlet olabilmesi için, bazi hususiyetleri tasimasi gerekir Toprak (ülke) bu hususiyetlerin basinda gelmektedir Çünkü her bagimsiz devletin, yargı ve selahiyetlerini, mutlak surette kullanabildigi, belirtilen sinirlarla tesbit ve tayin edilmis bulunan cografî bir toprak parçasi diye tanımlama edilen ülkekavrami, fakat emin bir topraga sahip olmakla olası olabilir
Islâm öncesi Türklerinde toprak, biri fertlerin digeri de cemaatin olmak üzere iki kisma ayriliyordu Islâm öncesi Türk devletlerinin, kismen yerlesik de olsa, göçebe yaşam tarzi ve an'anelerine tarafından bir sahiplik telakkisine sahip olduklari bilinmektedir Hayvanlarina otlak vazifesi görmesinden dolayi göçebeler için topragin ehemmiyeti büyüktü Eski Türklerde otlaklar, fertlerin degil, kabile veya cemaatlerin mülkiyetinde bulunuyorlardi Yedisu havalisinde oturan KazakKirgizlarin isledikleri topraklarda, özel sahiplik ve cemaat mülkiyeti almak üzere iki müşteri mülkiyet vardi Özel mülkiyete dahil bulunan arazi, kabilenin müsterek mülkiyetinde bulunan topraklarin paylasilmasi ve sahis ile kabileye ait olmayan bos yerlerin benimsenmesi suretiyle meydana gelmisti Hususi mülkiyette sahibi, bütün anlamiyla toragi temellük eder Öldügü vakit arazi, ogullarina miras kalir Ama vâris bulunmadigi vakit laf konusu olan toprak cemaata kalir Cemaat içerisinde yeni bir aile kurulunca, cemaat ona idaresindeki araziden bir hisse verir Sayet verilebilecek yeni bir arazi yoksa, cemaat tarafindan onun için, bir arazinin miktar edilmesine çalisilirdi Cemaat mülkiyetine ait olan arazi, muayyen parçalara ayrilarak bir kira karsiliginda geçici olarak fertlerin istifadesine terk edilirdi Bu arazinin kiracilar elinde birakilma müddeti, muhtelif yerlerde toprak, su ve ekim sartlarina göre degisiyordu
Türklerin Islâm'i kabul edip Islâm medeniyeti içindeki yerlerini almalarindan sonra, dinî, iktisadî ve ictimaî hayatlarinda degisiklikler meydana geldi Bu sebeple Müslüman Türkler, her konuda oldugu gibi toprak hukuku ve idaresi bakimindan da Islâmî prensiplere bagli kaldilar Bunun içindir fakat, Islâm toprak hukuku ile ilgilenenler tarihî açidan bu sistemi dört ana devreye ayirirlar Bunlar:
a) Islâmiyetin baslangicindan Hz Ömer'in halifeligi dönemine dek olan devre,
b) Hz Ömer devri,
c) Abbasi ve Selçuklu devri,
d) Osmanli devre
Islâm medeniyeti içerisinde basli basina bir devreye konu olabilecek olan Osmanli toprak uygulamasi, aslında toprak hukuku bakimindan büyük bir tartı arz eder Filhakika Osmanlilar, çoğu müessesede oldugu gibi toprak mevzuunda da kendisinden önceki müslüman devletlerin tatbikatindan istifade etmislerdi Zaten onlara bigâne kalmalari da muhtemel degildi Bu sebepledir oysa devlet, az önce bir beylik durumunda oldugu zaman bile, Islâmî bir sistemin yerlesmesi için çalisiyordu Bunun içindir ki bu Müslüman unsurlar (göçlerle gelen ve uçlarda yasayan göçebe Müslüman Türkler) Osmanli Beyligi'ni siyasî ve kültürel bakimlardan, herzamanki Islâm geleneklerinin ihyasini maksat tutan bir devlet olmaya dogru gelistirdiler Osman Gazi'nin halefleri, tedricen sultanlar haline geldiler Onlarin etrafinda karakterini dil ve irktan ziyade din ve medeniyetin tayin ettigi bir Osmanlilar cemiyetitesekkül etti
Islâm âleminde bir gelenek olarak, Osmanlilardan önceki müslüman devletlerde ve özellikle Büyük Selçuklularda görülen ikta sistemi, Büyük Selçuklulardan daha sonra gelen tüm Türk Islâm devletlerinde uygulanmistir
Selçuklularin, askerî mukataalar ihdas etmeleri, hanedanin, kendi baslica dayanagi olan Türk unsuruna mensup kütleleri yabanci sahalarda yerlestirmek, onlara ayrıca toprak atamak ayrıca de lüzumunda askerî bir baskı olarak muamele etmek fikrinden dogmustur Bu suretle yavas yavas topraga baglanan göçebeler, hem bir karisiklik âmili olmaktan çikiyor, hem de devlete adaleli bir askerî dayanak teskil ediyorlardi Bu usulün ehemmiyet ve faydasi, özellikle Bizans'tan zapt edilen yeni sahalarda daha açik bir sekilde görünüyordu Kismen harplerde ve fetihlerde imha veya esir edilen ve kismen de yerlerinde birakilan yerli ahaliden kalmis genis Anadolu topraklari, Selçuklularin takib ettikleri ikta sistemi bir uçtan bir uca yavas yavas Türklesti *