Bu yazımda sizlerle otizmli çocuklara sahip ailelerinin okul bulmakta yaşadığı sorunları paylaşmak istiyorum.
Maalesef ülkemizde otizmli çocukların her gün özel eğitim alabilecekleri, günlük yaşam becerilerini öğrenebilecekleri ve hayata hazırlanmalarını sağlayacak okullar yok denebilecek kadar az. Bu durum kaliteli bir eğitim ile otizmli çocuğunu topluma en iyi şekilde entegre etmek isteyen aileleri büyük zorluklarla karşı karşıya getiriyor.
(Bir anneden dinliyoruz) Aynı zorlukları ben de yaşadım. Okul çağına gelen oğlumu gönül rahatlığı ile gönderebileceğim bir okula yerleştirmek istiyordum. O zamana kadar özel bir çocuk yuvasında, oğlum için tuttuğumuz özel eğitim öğretmeniyle rahat etmiştik. Oğlum henüz yuvadayken gelecekte okuyacağı okul ile ilgili bir araştırma yapmış ve ünlü bir özel kolejde, özel eğitim kontenjan listesinde birinci sıraya alınmıştım.
Ancak tüm araştırma ve hazırlıklarımıza rağmen biz de otizmli bir çocuğa sahip ailelerinin okul konusunda yaşadığı zorluklarla karşı karşıya kaldık. Zira oğlumun okula başlama çağı geldiğinde, aynı okulun özel gereksinimleri olan çocuklarla yaşadıkları sorunlar sebebiyle “Kaynaştırma Programı” uygulamasını durdurduğunu bildirmesi ile başımdan aşağı kaynar sular döküldü.
Ben de hemen her ailenin çocuğuna eğitim aldırmak isteyeceği diğer seçkin özel okullara başvurmaya başladım. Bu okullarla yaptığım görüşmelerde tüm kapılar yüzüme kapandı. Oysa maddi imkânımız olduğu için bu okullardan birinde kendi özel eğitmenimizle beraber bir yer bulacağımızı tahmin etmiştim. O anda imkânı olmayan ailelerin ne kadar zor durumda olduklarını bir kez daha anladım.
Çocuğunu okula kaydettirmek isteyen hemen her aile benzer deneyimler yaşıyor. Bir aile, özel bir okulun önce otizmli çocuklarını kabul ettiğini, ancak daha sonra diğer velilerin tepkisinden çekinerek bu kararından vazgeçtiğini belirtiyor. Gerçekten de özel okullar velilerin tepkisinden çekiniyorlar; hatta kimi veliler okulda hiperaktif bir çocuk olmasını bile istemiyor.
Bunlar, başlangıçta marjinal birkaç vaka gibi görünebilir. Ancak, otizmin yaygınlığı dikkate alındığında, otizmli çocukların eğitim hakkından yeterince yararlanamamasının ne kadar derin bir toplumsal sorun teşkil ettiği de daha iyi anlaşılır. Türkiye’de 271.000 otizmli birey ve 81.000 0 -14 yaş arası çocuk var. Oysa Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı Otistik Çocuklar Merkezleri’nde halen sadece 650 çocuk eğitim alıyor. Sadece İstanbul’da 1.000 çocuğumuz eğitim alabilmek için sırada sınıf açılmasını bekliyor.
Bununla birlikte, otizmli çocuk aileleri olarak tümüyle yalnız da değiliz. Yasal haklar devlet okullarında biz otistik çocuk ailelerine özel okullara göre daha fazla imkân sağlıyor. Çocuğunuza otizm tanısı konulduktan sonra bir Rehberlik Araştırma Merkezi’nden (RAM) rapor alarak yine aynı yerden resmi okullara yerleştirme kararı aldırmanız gerekiyor. Bundan sonra ise çocuğunuzun yaşına göre, önünüzde farklı seçenekler bulunuyor.
3-6 yaş arasındaki özel eğitime ihtiyacı olan çocukların okul öncesi eğitimi zorunludur ve bu eğitimin öncelikle okul öncesi eğitim kurumlarında kaynaştırma uygulaması kapsamında sürdürülmesi esastır. Ancak bu çocuklar için okul öncesi özel eğitim okulu / kurumu ve özel eğitim sınıfları da açılabilir.
Eğer çocuğunuz 7-14 yaşları arasında ise Rehberlik ve Araştırma Merkezi’nden alacağınız rapor ile normal gelişim gösteren akranları ile aynı sınıfta kaynaştırma eğitimi alabilirler. İlköğretim programları veya bu programlara denkliği kabul edilen özel bir eğitim programını takip edemeyecek durumda olanlar ise aynı tür yetersizliği olan öğrencilerin eğitim gördüğü ilköğretim okullarında açılan özel eğitim sınıflarında ve ilköğretim programlarının amaçlarını gerçekleştiremeyecek durumdaki otizmli bireyler için açılan Otistik Çocuklar Eğitim Merkezlerinde eğitim alabilirler.
Devlet okullarındaki kaynaştırma sınıflarına giden otizmli çocuklar da birçok sorun yaşıyor. Çoğu öğretmen, otizm ve benzeri semptomlar gösteren çocuklar konusunda son derece bilgisiz ve eğitimsiz. Bu durum sınıflarda çocukların kontrol edilememesi ve dışlanmasına sebep olabiliyor. Elbette, bu öğretmenlerimizin suçu değil, zira bu konuda kendilerine uzman kişilerce eğitim verilmesi gerekiyor.
Çocuklarımızın herhangi bir devlet okulu ya da özel okulda okumasına yönelik imkânların sağlanması bir lütuf değil, haktır. Her ailenin bilmesi ve araması gereken bu yasal haktan faydalanmak için atmamız gereken en önemli adım ise otizmli çocuğumuzu RAM’lara kaydettirmek ve ülkemizdeki otizmli nüfusun gerçek büyüklüğünü ortaya çıkararak kayda geçirmektir. Bu şekilde, ilgili bakanlık ve resmi kuruluşlar da resmi rakamlara dayanarak otizmli çocukların topluma kazandırılması için daha fazla imkân seferber edebilecektir.