Ozdeksizcilik (Berkeleycilik) Hakkında Bilgi
Georges Berkeley (16851753) tarafından ileri surulen bu oğretiye gore varlık algılamadıralgılarımızın ve duşuncemizin dışında ozdek diye bir şey yoktur Ozdeği felsefesel bir kavram olarak bir yana iten ve onu somut bicimleri ve somut bicimlerin ozellikleriyle aynılaştırma yanılgısına duşen Berkeley, 'İnsan Bilgisinin İlkeleri Ustune Araştırma, 1710' adlı yapıtında şoyle demektedir:Tasarımların zihinsiz var olmadığını ve var olmayacağını herkes bilir Ceşitli duyumların da onları algılayan zihinden başka bir yerde var olamayacakları bana hic de daha az acık gelmemektedir Var olmak deyimiyle ne denmek istendiği iyice incelenecek olursa bu savım cok daha iyi anlaşılacaktır Ustunde yazı yazdığım masa vardır' dediğim zaman, onu gorme ve dokunmayla algı'ladığımı soylemiş oluyorum Bunun gibi bir koku vardı, demek ki koklamakla algı'lamıştım; bir ses vardı, demek ki işitmekle algı'lamıştım Butun bu anlatımlarda 'var olan'ın algılanan' olduğu acıkca gorulmektedir Bu savıyla ozdekciliğe savaş acan piskopos Berkeley, fiziksel nesnelerin tasarımlar olduğu savından yola cıkarak tasarımların algılanarak var olduğu ve bundan oturu de fiziksel nesnelerin algılanmadan ibaret bulunduğu sonucuna varmaktadır
Uc Konuşma, 1713 adlı yapıtında oznel duşunceci savını daha da geliştirmiştir Bu yapıtında da Duyulur evren, duyularımızla algıladığımız evrendir Duyularla tasarımlardan başka hicbir şey algılanamaz Hicbir tasarım zihinden başka hicbir yerde var olmazOna gore, Duşunmeyen bir varlığın bir zihin tarafından algılanmaksızın var olduğunu ileri surmek olanaksız bir celişmedirOna gore renk ancak onu goren icin, koku ancak onu duyan icindir Onları var eden bizim onları algılayan ruhsal varlığımızdır, bizim onları algılayan ruhsal varlığımız olmasaydı onlar da olmazlardı Nesnelerle onların bizdeki duşuncesi bir ve aynı şeydir, nesneler duşuncelerdir Cisimlerin nesnel varlıkları yoktur, onları var eden bizim ruhumuzdur İnsanlar sonsuz guclu ruhun (tanrının) etkisiyle duşunceler algılayan ruhlardır
Kumaşın kırmızı olduğu kesin değildir, gozlerimiz sarılığa tutulmuşsak bu kumaşı sarı gorduğumuz gibi, gozleri bizim gozlerimizden başka yapıda olan hayvanlar bu kumaşı başka renklerde gorebilirler Demek ki renk, kumaşta değil gozlerdedir Var olan bir şey, kendinden başka olması olanaklı bulunmayan bir şeydir Oysa nesneler, ceşitli algılara gore ceşitli şeyler, eş deyişle kendileriyle aynı kalamayan şeylerdir Orneğin onumuzde duran bir kap su, elimiz sıcaksa soğuk ve elimiz soğuksa sıcaktır, eş deyişle kendi kendisiyle aynı değildir insanın hafif bulduğunu karınca ağır bulur Tatlı bir tatla guzel bir koku haz, acı bir tatla kotu bir koku acı verir; demek ki tatlar ve kokular da zihnimizdedir Berkeley, antikcağ Yunan şuphecisi Ainesidemos'un yuzyıllarca once ileri surduğu kanıtları bir bir yineler Ozetle, bizzat idealizm gibi ozdeksizcilik savı da, neresinden tutarsanız tutun, ipe sapa gelmez bilimdışı bir savdır Unlu bir diyalektikci şoyle der: oğretilerinde bir otobusu duşunce sayanlar, onun altında ezilmemek icin karşı kaldırıma seğirtirken, otobusun duşunceden ibaret olmadığını pekala bilirler
Georges Berkeley (16851753) tarafından ileri surulen bu oğretiye gore varlık algılamadıralgılarımızın ve duşuncemizin dışında ozdek diye bir şey yoktur Ozdeği felsefesel bir kavram olarak bir yana iten ve onu somut bicimleri ve somut bicimlerin ozellikleriyle aynılaştırma yanılgısına duşen Berkeley, 'İnsan Bilgisinin İlkeleri Ustune Araştırma, 1710' adlı yapıtında şoyle demektedir:Tasarımların zihinsiz var olmadığını ve var olmayacağını herkes bilir Ceşitli duyumların da onları algılayan zihinden başka bir yerde var olamayacakları bana hic de daha az acık gelmemektedir Var olmak deyimiyle ne denmek istendiği iyice incelenecek olursa bu savım cok daha iyi anlaşılacaktır Ustunde yazı yazdığım masa vardır' dediğim zaman, onu gorme ve dokunmayla algı'ladığımı soylemiş oluyorum Bunun gibi bir koku vardı, demek ki koklamakla algı'lamıştım; bir ses vardı, demek ki işitmekle algı'lamıştım Butun bu anlatımlarda 'var olan'ın algılanan' olduğu acıkca gorulmektedir Bu savıyla ozdekciliğe savaş acan piskopos Berkeley, fiziksel nesnelerin tasarımlar olduğu savından yola cıkarak tasarımların algılanarak var olduğu ve bundan oturu de fiziksel nesnelerin algılanmadan ibaret bulunduğu sonucuna varmaktadır
Uc Konuşma, 1713 adlı yapıtında oznel duşunceci savını daha da geliştirmiştir Bu yapıtında da Duyulur evren, duyularımızla algıladığımız evrendir Duyularla tasarımlardan başka hicbir şey algılanamaz Hicbir tasarım zihinden başka hicbir yerde var olmazOna gore, Duşunmeyen bir varlığın bir zihin tarafından algılanmaksızın var olduğunu ileri surmek olanaksız bir celişmedirOna gore renk ancak onu goren icin, koku ancak onu duyan icindir Onları var eden bizim onları algılayan ruhsal varlığımızdır, bizim onları algılayan ruhsal varlığımız olmasaydı onlar da olmazlardı Nesnelerle onların bizdeki duşuncesi bir ve aynı şeydir, nesneler duşuncelerdir Cisimlerin nesnel varlıkları yoktur, onları var eden bizim ruhumuzdur İnsanlar sonsuz guclu ruhun (tanrının) etkisiyle duşunceler algılayan ruhlardır
Kumaşın kırmızı olduğu kesin değildir, gozlerimiz sarılığa tutulmuşsak bu kumaşı sarı gorduğumuz gibi, gozleri bizim gozlerimizden başka yapıda olan hayvanlar bu kumaşı başka renklerde gorebilirler Demek ki renk, kumaşta değil gozlerdedir Var olan bir şey, kendinden başka olması olanaklı bulunmayan bir şeydir Oysa nesneler, ceşitli algılara gore ceşitli şeyler, eş deyişle kendileriyle aynı kalamayan şeylerdir Orneğin onumuzde duran bir kap su, elimiz sıcaksa soğuk ve elimiz soğuksa sıcaktır, eş deyişle kendi kendisiyle aynı değildir insanın hafif bulduğunu karınca ağır bulur Tatlı bir tatla guzel bir koku haz, acı bir tatla kotu bir koku acı verir; demek ki tatlar ve kokular da zihnimizdedir Berkeley, antikcağ Yunan şuphecisi Ainesidemos'un yuzyıllarca once ileri surduğu kanıtları bir bir yineler Ozetle, bizzat idealizm gibi ozdeksizcilik savı da, neresinden tutarsanız tutun, ipe sapa gelmez bilimdışı bir savdır Unlu bir diyalektikci şoyle der: oğretilerinde bir otobusu duşunce sayanlar, onun altında ezilmemek icin karşı kaldırıma seğirtirken, otobusun duşunceden ibaret olmadığını pekala bilirler