iltasyazilim
FD Üye
Özel Bağıntılılık Kuramı İle ilgili Bilgi
Fizikçi Albert Einstein'in, ahenkli devinen tüm siztemlerde doğa yasalarının aynı olduğunu tanıtlayan kuramı
Einstein'in özel ve genel bağıntılılık kuramları Gelile ve Newton fiziklerini doruğuna ulaştırmış ve eytişimsel özdekçi felsefenin hemencecik bütün varsayımlarını doğrulayarak çağdaş felsefesel düşünceye yön vermiştir Doğa bilimlerinin yeterince gelişmemiş olmalarından ötürü gerekli olarak metafiziğe yönelmiş ve kurgusal bir alanda ilerlemeye çalışmış bulunan felsefe bundan böyle bilimsel alana girmiş bulunmaktadır Kurgusal felsefe evresi büyük idealist Hegel'le yeniden açılmamak üzere, kapanmıştır Bundan Böyle doğa bilimleri bilinmedikçe felsefe yapılamayacağı gibi felsefe bilmeksizin de doğa bilimlerinde ilerlenemez Bundan ötürüdür ama eytişimsel özdekçi felsefe bir bilim felsefesidir ve bir bilimdir Gene bundan ötürüdür ama MarxEngels ve izdaşları nasıl bir felsefeci oldukları dek fizikçi, kimyacı, botanikçi vb iseler çağımız fizikçileri de öylece fizikçi oldukları değin birer felsefecidirler Bilimsel kuramlar birbirlerini, yalanlayarak yok, sınırlayarak gelişirler Her yeni hipotez, bir önceki kurama göre daha geniş bir alana geçerlilik getirir Fiziğin evriminde de böyle olmuş, evrenin birbirleriyle bağımlı çoğu şeylerden kurulu bir bütün olduğu gerçeği adım adım açıklanmıştır İlkin Galileo Galilei, mekanik yasaların uyumlu devinen tüm sistemlerde benzer olduğunu göstermişti İkinci olarak Isaac Newton, Galile'nin düşme yasasını yıldızların devinme yasalarıyla benzer ilkeye bağladı ve gök mekaniğini kurdu Çağımızın büyük fizikçisi Albert Einstein sadece mekanik yasalara özgü kalan bu tanıtlamaları evrensel ölçüde genişletti ve yalnızca mekanik yasaların değil, tüm doğa yasalarının birbirine göre uyumlu devinen bütün sistemler için benzer olduğunu gösterdi Einstein, bu evrensel kuramına iki aşamada ulaşmıştı İlkin özel bağıntılılık kuramı'yla doğa yasalarının çekim olayının dışındaki bütün somut olaylarda benzer olduğunu tanıtladı, on yıl sonradan genel bağıntılılık kuramı'yla tüm doğa yasalarının çekim olayında da geçerli bulunduğunu gösterdi 1918 yılında Times gazetesinde yayınladığı ve daha sonra Dünyayı Nasıl Görüyorum, s206214 adlı kitabına aldığı bir makalede Albert Einstein bu kuramlarını şöyle anlatır: Bağıntılılık kuramım, iki katlı bir binaya benzer Birinci kat özel bağıntılılık kuramı, ikinci kat da genel bağıntılılık kuramıdır İkinci kuramın üstüne kurulduğu birinci hipotez, çekimden diğer tüm somut olaylara aitti İkinci kuramsa çekim yasasına ve bu yasanın öteki doğa yasalarıyla olan ilişkilerine dairdir Eski yunandan beri bilinir, bir cismin devimini kullanmak için o cismin devimiyle orantılı oan başka bir cismin devimi de alınır Mesela bir arabanın devimi yere, bir gezegen yıldızın devimi de tembel yıldıza göre saptanır Uzay bakımından olayların kendilerine oranlandığı cisimlere fizikte koordinatlar sistemi deriz Mesela Galile ve Newton'un devim yasaları ancak böyle bir sistem kullanılarak dile getirilebilir Fakat mekanik yasaların geçerli olabilmesi için bu koordinatlar sisteminin devimini dilediğimiz gibi seçemeyiz, mesela bu devim ne devirli ne de ivmeli bir devim olmamak gerekir Mekanikte geçerli olabilecek bir sisteme bu yüzden süredurum sistemi diyoruz Ne var ama mekaniğe göre süredurum sisteminin devimi de doğa göre dobra dobra belirtilmemiştir Şöyle çağırmak daha uygun olur: Bir süredurum sistemine oranla bir dürüst çizgi üzerinde akıcı devimle devinen bir koordinatlar sistemi de bir süredurum sistemidir İşte özel bağıntılılık kuramı demekle bunu açıklama yapmak istedim, benzer deyişle doğanın herhangi bir koordinatlar sistemi için geçerli olan genel yasası, hiç değişmeden, o koordinatlar sistemine eşdeğer bir devimle yer değiştiren başka bir sistemde de geçerlidir Özel bağıntılılık kuramında kullanmak istediğim birinci ilke budur Özel bağıntılılık kuramının özü olan ikinci ilkeyse boşlukta ışık hızının değişmez oluşu ilkesidir Bu ilkeye göre ışığın boşlukta emin bir hızı vardır ve bu sürat ışık kaynağının devimine tabi değildir fizikçilerin bu ilkeye güvenini, üstün başarılarıyla Maxwell ve Lorentz sağlamışlardır Bu iki ilke deneylerle desteklenebiliyorsa da mantık açısından birbirleriyle uyuşturulamaz gibi görünüyorlardı Özel bağıntılılık kuramı, somut uzay ve süre bilgilerini değiştirerek, bu mantıksal birliği göstermiştir Özel bağıntılılık kuramı göstermiştir oysa iki olayın eşitzaman olduğunu söylemenin fakat başka bir koordinatlar sistemine oranla anlamı vardır Hatta değer biçmek için kullandığımız metrelerin biçimi ve saatlerin işlemesi, koordinatlar sistemine oranlanan devim durumlarına bağlıdır İşte Galile ve Newton'un yasalarını kapsayan eski fizik, bu bağıntıcı kinematiğe uymuyordu Bu bağıntıcı fizikten birtakım genel matematik koşullar meydana çıkıyordu ancak oysa yukarda sözünü ettiğim iki prensip doğru olması halinde doğa yasaları bu koşullara uygun düşebilirdi Özellikle, tez yerlerini değiştiren özdeksel noktalar için yeni bir devim yasası saptadım ve bu yasanın elektrikle yüklü cisimcikler üstünde de doğruluğunu gösterdim Özel bağıntılılık kuramının en kayda değer sonucu bir cisimler sisteminin süredurum kitlelerini ele almasıydı Bir sistemin süredurumunun, kendinden enerjiye tabi olduğu tanıtlanmış, benzeyen deyişle süredurumlu kitlelerin, içlerinde kuytu bulunan enerjiden diğer bir şey olmadıkları anlaşılmıştır Kitlenin sakımı ilkesi bağımsızlığını yitirerek enerjinin sakımı ilkesiyle kaynaşmıştır Özel bağıntılılık kuramı Maxwell ve Lorentz'in elektrodinamiğinin bir sistem içinde devamından diğer bir şey değildir ve kendi sınırlarını aşarak yeni yollar açmış bulunmaktadır İşte bu yollar bizi genel bağıntılılık kuramına götürmüştür Acaba fiziksel yasaların bağımsızlığı, koordinatlar sistemlerinden birinin ötekine oranla düzgün ve defalarca eşdeğer devim durumlarına mı özgü kalacaktı? Doğanın tarafımızdan işin içine sokulan koordinatlar sistemleriyle ve onların devimleriyle ilişkisi neydi? Hatta doğayı nitelemek ve anlatmak için kendi keyfimize kadar seçilmiş bir koordinatlar sistemi göstermek zorunlu olsa bile onun deviminin seçilişi bu sınırlamaya uğramamalıydı ve doğa yasaları bu seçilişe asla emrindeki olamazdı İşte genel bağıntılılık kuramının ileri sürdüğü ilke budur Genel bağıntılılık kuramının uygulanması önceden beri bilinen bir deneyle zahmetsizce anlaşılabilir Bu da bir cismin süredurum (eylemsizlik N) ve ağırlığının benzer sabitenin etkisi aşağı olduğunu, benzeşen deyişle benzer süredurum ve önem kitlelerinin eşitliğini belirten deneydir Newton'un anladığı anlamda bir süredurum sistemine oranla sürükleyici ve devirli devimle devinen bir koordinatlar sistemi tasarımlayın Bu sistemin merkezkaç güçleri, tıpkı siklet güçleri (çekim gücü) gibi cisimlerin kitleleriyle oranlıdır ve Newton'a kadar süredurumun sonuçları gibi sayılması gerekir Lakin acaba kimi durumlarda koordinatlar sistemini dinginlikte sayamaz mıyız? Merkezkaç güçleri çekim gücü sayamaz mıyız? İşte bu ve buna aynı düşünceler bize genel bağıntılılık kuramının çekim yasalarını açaıklayabileceğini sezdirmişti Bu düşüncelerin mantıklı tutarlılığı da umudumuzu güçlendirdi Ancak klasik mekanik bu düşüncelere karşısında çıkıyordu Yürüyeceğimiz yol, sandığımızdan daha da sarptı Eukleides geometrisini adamak gerekiyordu Çünkü bu halde zisimlerin uzay içindeki durumlarını meydana koyacak yasalar, Eukleides geometrisinin uzay üzerine verdiği yasalara uymuyordu Mesela uzayın bükümü diyebilmeliydim Eukleides geometrisinin doğru çizgi, yüzey vb gibi esas kavramları düşündüğüm fizikte anlamlarını yitiriyorlardı Genel bağıntılılık kuramında uzay ve süre ilkesi, kinematik, artık fiziğin öteki bölümlerinden farklı değildir Cisimlerin durumu ve saatlerin işleyişi çekim alanına bağlıdır Fakat çekim alanı da özdekten ibarettir Seslenmek ama uzay, zaman, devim ve özdek bir ve aynı şeydir Genel bağıntılılık kuramı yeni bir çekim kuramıdır ve Newton kuramından manâlı ölçüde farklıdır Ama pratik sonuçları birbirine o kadar yakındır ki deneylerde farklar saptamak oldukça güçtür Şimdiye kadar yalnızca şu üç ayrım saptanabilmiştir: gezegenlerin yörüngelerinin her gün azıcık daha uzadığı (Jüpiter gezegeninde saptanmıştır), çekim alanından geçen ışık ışınının büküldüğü (İngiliz bilginleri göre bir güneş tutulması sırasında alınan fotoğraflarla tanıtlanmıştır), büyük kitledeki yıldızlardan gelen ışığın tayflarındaki çizgilerin kırmızıya doğru yerlerini değiştirdikleri (yapılan çoğu deneylerle tanıtlanmıştır) Kuramın en kayda değer yanı mantıksal bir bütün meydana getirmesidir benzeşen deyişle bu sonuçlardan biri yanlış çıksaydı tüm varsayım yanlış olurdu Bütün kuramı sarsmadan kuramın en minik bir noktası değiştirilemez gibi görünmektedir Lakin bu kuramın Newton'un büyük yapıtını bir yandan attırabileceği katiyen düşünülmemelidir Onun açık ve büyük düşünceleri gelecekte de önemini sürdürecektir Çünkü biz evrenin niteliğini açıklayan kuramımızı daima onun büyük düşünceleri üzerinde kurduk
Einstein'ın büyük bir tevazu ve kadirbilirlikle ileri sürdüğü bu açıklamaya şu bilgilerin de eklenmesi gerekir:
Newton,fiziğinde, bir saltık vakit ve bir saltık uzay ileri sürmüştü; uzayda dağılmış ve abes uzay içinde birbirlerini belli bir güçle çeken çekim noktaları tasarlamıştı, bir de de bu noktaların özdekdışı olmaları gerektiğini ileri sürmüştü Bentley'e yazdığı bir mektupta çekim, kimi yasalara uyarak sürekli olarak etki yapan bir etkenin ürünüdür Bu etkenin özdeksel veya özdeksiz olmasını okurlarımın görüşüne bırakıyorumdiyordu Onun bu savlarına karşı çıkan ilk düşünür Leibniz olmuştur Leibniz, saltık zamanla saltık uzay varsa saltık bir devim de olmalıdır, diyordu, ancak saptanabilen her devim bağıntılıdır, benzer deyişle uzaya kadar yok diğer bir cisme göredir, gene bunun gibi uzayda bir cismin bulunduğu yeri yer olarak yok ancak öteki cisimlere göre saptayabiliriz, ama saltık uzay varsayımı her cisme uzayda böylesine bir yer gösterilmesini gerektirmektedir sonuç olarak Leibniz, Einstein'dan iki yüzyıl önce, uzayın onu dolduran cisimlerin bir bağıntısı olduğunu ve bu cisimler olmadığı takdirde uzayın bir hiçten başka bir şey olamayacağını ileri sürmüştü Zaman da böylesine bir olaylar bağıntısıydı, zamanı gösterecek bir durum var bulunmadıkça ne saatin ne de günün anlamı vardı Örneğin Amerika'da 24 Ekim gecesi saat 21'de verilen bir konseri Türkiye'de radyo veya televizyonla 25 Ekim sabahı saat 5'te dinlemektesiniz, ancak Türkiye'deki radyo dinleyicisiyle Amerika'daki şarkıcı benzer süre içindedirler, (Seslenmek ki Dünya'dan milyarlarca yıl ötedeki bir gökcismi olayının görüntüsü bize milyarlarca yıl sonradan gelse de fiilen bu olayın geçtiği gökcismi ile Dünya benzer zaman içindedirler N) çağırmak fakat süre da uzay gibi bir bağıntı sorunudur, fakat bir bağıntıyla var olabilir Fizikçiler hiçbir fizik konusunu saltık olarak ele alamazlar, onlara içten olarak yaklaşabilmeleri için bağıntı (ilişki)'ları içinde koyulmak zorundadırlar
Özdekle enerjinin de benzer şey olduğu böylesine bir bağıntı içinde meydana çıkmıştır Özdek kitlesini atar ve ışık hızında yol alırsa enerji olur, buna aleyhinde enerji donar (yoğunlaşır N) ve bir biçim alırsa özdek olur İşte Einstein'ın özel ve genel bağıntılılık (ilişkinlik) kuramları özdek, vakit, uzay, devim kavramlarının ve bunlara uygun düşen doğasal olayların tek ve aynı şey olduklarını tanıtlamış bulunmaktadır (Tıpkı Amerika'daki 24 Ekim akşamının Türkiye'deki 25 Ekim sabahıyla benzer zaman olması gibi ki bu fakat radyo veya televizyon bağıntısıyla gözle görülüp elle tutulur bir duruma gelmektedir) Alman matematikçisi Herman Minowski şöyle der: Öbür uzay ve bambaşka süre artık değil olmuştur, ama ikisinin birleşimidir ancak gerçekliğini sürdürebilir Tüm vakit ölçmeleri gerçekten uzay ölçmeleridir, buna aleyhinde tüm uzay ölçmeleri de doğrusu vakit ölçmeleridir Albert Einstein özel tiryakilik kuramında birbirine tarafından uyumlu devinen bütün sistemler için doğa yasalarının benzer olduğunu tanıtlamıştı Fakat bir bilim adamı olarak doğa yasalarına inanıyordu ve onların devimi ne türlü olursa olsun bütün sistemlerde aynı olması gerektiğini düşünüyordu Genel bağıntılılık kuramıyla da bu düşüncesinin dürüst olduğunu tanıtlamayı başarmıştır *
Fizikçi Albert Einstein'in, ahenkli devinen tüm siztemlerde doğa yasalarının aynı olduğunu tanıtlayan kuramı
Einstein'in özel ve genel bağıntılılık kuramları Gelile ve Newton fiziklerini doruğuna ulaştırmış ve eytişimsel özdekçi felsefenin hemencecik bütün varsayımlarını doğrulayarak çağdaş felsefesel düşünceye yön vermiştir Doğa bilimlerinin yeterince gelişmemiş olmalarından ötürü gerekli olarak metafiziğe yönelmiş ve kurgusal bir alanda ilerlemeye çalışmış bulunan felsefe bundan böyle bilimsel alana girmiş bulunmaktadır Kurgusal felsefe evresi büyük idealist Hegel'le yeniden açılmamak üzere, kapanmıştır Bundan Böyle doğa bilimleri bilinmedikçe felsefe yapılamayacağı gibi felsefe bilmeksizin de doğa bilimlerinde ilerlenemez Bundan ötürüdür ama eytişimsel özdekçi felsefe bir bilim felsefesidir ve bir bilimdir Gene bundan ötürüdür ama MarxEngels ve izdaşları nasıl bir felsefeci oldukları dek fizikçi, kimyacı, botanikçi vb iseler çağımız fizikçileri de öylece fizikçi oldukları değin birer felsefecidirler Bilimsel kuramlar birbirlerini, yalanlayarak yok, sınırlayarak gelişirler Her yeni hipotez, bir önceki kurama göre daha geniş bir alana geçerlilik getirir Fiziğin evriminde de böyle olmuş, evrenin birbirleriyle bağımlı çoğu şeylerden kurulu bir bütün olduğu gerçeği adım adım açıklanmıştır İlkin Galileo Galilei, mekanik yasaların uyumlu devinen tüm sistemlerde benzer olduğunu göstermişti İkinci olarak Isaac Newton, Galile'nin düşme yasasını yıldızların devinme yasalarıyla benzer ilkeye bağladı ve gök mekaniğini kurdu Çağımızın büyük fizikçisi Albert Einstein sadece mekanik yasalara özgü kalan bu tanıtlamaları evrensel ölçüde genişletti ve yalnızca mekanik yasaların değil, tüm doğa yasalarının birbirine göre uyumlu devinen bütün sistemler için benzer olduğunu gösterdi Einstein, bu evrensel kuramına iki aşamada ulaşmıştı İlkin özel bağıntılılık kuramı'yla doğa yasalarının çekim olayının dışındaki bütün somut olaylarda benzer olduğunu tanıtladı, on yıl sonradan genel bağıntılılık kuramı'yla tüm doğa yasalarının çekim olayında da geçerli bulunduğunu gösterdi 1918 yılında Times gazetesinde yayınladığı ve daha sonra Dünyayı Nasıl Görüyorum, s206214 adlı kitabına aldığı bir makalede Albert Einstein bu kuramlarını şöyle anlatır: Bağıntılılık kuramım, iki katlı bir binaya benzer Birinci kat özel bağıntılılık kuramı, ikinci kat da genel bağıntılılık kuramıdır İkinci kuramın üstüne kurulduğu birinci hipotez, çekimden diğer tüm somut olaylara aitti İkinci kuramsa çekim yasasına ve bu yasanın öteki doğa yasalarıyla olan ilişkilerine dairdir Eski yunandan beri bilinir, bir cismin devimini kullanmak için o cismin devimiyle orantılı oan başka bir cismin devimi de alınır Mesela bir arabanın devimi yere, bir gezegen yıldızın devimi de tembel yıldıza göre saptanır Uzay bakımından olayların kendilerine oranlandığı cisimlere fizikte koordinatlar sistemi deriz Mesela Galile ve Newton'un devim yasaları ancak böyle bir sistem kullanılarak dile getirilebilir Fakat mekanik yasaların geçerli olabilmesi için bu koordinatlar sisteminin devimini dilediğimiz gibi seçemeyiz, mesela bu devim ne devirli ne de ivmeli bir devim olmamak gerekir Mekanikte geçerli olabilecek bir sisteme bu yüzden süredurum sistemi diyoruz Ne var ama mekaniğe göre süredurum sisteminin devimi de doğa göre dobra dobra belirtilmemiştir Şöyle çağırmak daha uygun olur: Bir süredurum sistemine oranla bir dürüst çizgi üzerinde akıcı devimle devinen bir koordinatlar sistemi de bir süredurum sistemidir İşte özel bağıntılılık kuramı demekle bunu açıklama yapmak istedim, benzer deyişle doğanın herhangi bir koordinatlar sistemi için geçerli olan genel yasası, hiç değişmeden, o koordinatlar sistemine eşdeğer bir devimle yer değiştiren başka bir sistemde de geçerlidir Özel bağıntılılık kuramında kullanmak istediğim birinci ilke budur Özel bağıntılılık kuramının özü olan ikinci ilkeyse boşlukta ışık hızının değişmez oluşu ilkesidir Bu ilkeye göre ışığın boşlukta emin bir hızı vardır ve bu sürat ışık kaynağının devimine tabi değildir fizikçilerin bu ilkeye güvenini, üstün başarılarıyla Maxwell ve Lorentz sağlamışlardır Bu iki ilke deneylerle desteklenebiliyorsa da mantık açısından birbirleriyle uyuşturulamaz gibi görünüyorlardı Özel bağıntılılık kuramı, somut uzay ve süre bilgilerini değiştirerek, bu mantıksal birliği göstermiştir Özel bağıntılılık kuramı göstermiştir oysa iki olayın eşitzaman olduğunu söylemenin fakat başka bir koordinatlar sistemine oranla anlamı vardır Hatta değer biçmek için kullandığımız metrelerin biçimi ve saatlerin işlemesi, koordinatlar sistemine oranlanan devim durumlarına bağlıdır İşte Galile ve Newton'un yasalarını kapsayan eski fizik, bu bağıntıcı kinematiğe uymuyordu Bu bağıntıcı fizikten birtakım genel matematik koşullar meydana çıkıyordu ancak oysa yukarda sözünü ettiğim iki prensip doğru olması halinde doğa yasaları bu koşullara uygun düşebilirdi Özellikle, tez yerlerini değiştiren özdeksel noktalar için yeni bir devim yasası saptadım ve bu yasanın elektrikle yüklü cisimcikler üstünde de doğruluğunu gösterdim Özel bağıntılılık kuramının en kayda değer sonucu bir cisimler sisteminin süredurum kitlelerini ele almasıydı Bir sistemin süredurumunun, kendinden enerjiye tabi olduğu tanıtlanmış, benzeyen deyişle süredurumlu kitlelerin, içlerinde kuytu bulunan enerjiden diğer bir şey olmadıkları anlaşılmıştır Kitlenin sakımı ilkesi bağımsızlığını yitirerek enerjinin sakımı ilkesiyle kaynaşmıştır Özel bağıntılılık kuramı Maxwell ve Lorentz'in elektrodinamiğinin bir sistem içinde devamından diğer bir şey değildir ve kendi sınırlarını aşarak yeni yollar açmış bulunmaktadır İşte bu yollar bizi genel bağıntılılık kuramına götürmüştür Acaba fiziksel yasaların bağımsızlığı, koordinatlar sistemlerinden birinin ötekine oranla düzgün ve defalarca eşdeğer devim durumlarına mı özgü kalacaktı? Doğanın tarafımızdan işin içine sokulan koordinatlar sistemleriyle ve onların devimleriyle ilişkisi neydi? Hatta doğayı nitelemek ve anlatmak için kendi keyfimize kadar seçilmiş bir koordinatlar sistemi göstermek zorunlu olsa bile onun deviminin seçilişi bu sınırlamaya uğramamalıydı ve doğa yasaları bu seçilişe asla emrindeki olamazdı İşte genel bağıntılılık kuramının ileri sürdüğü ilke budur Genel bağıntılılık kuramının uygulanması önceden beri bilinen bir deneyle zahmetsizce anlaşılabilir Bu da bir cismin süredurum (eylemsizlik N) ve ağırlığının benzer sabitenin etkisi aşağı olduğunu, benzeşen deyişle benzer süredurum ve önem kitlelerinin eşitliğini belirten deneydir Newton'un anladığı anlamda bir süredurum sistemine oranla sürükleyici ve devirli devimle devinen bir koordinatlar sistemi tasarımlayın Bu sistemin merkezkaç güçleri, tıpkı siklet güçleri (çekim gücü) gibi cisimlerin kitleleriyle oranlıdır ve Newton'a kadar süredurumun sonuçları gibi sayılması gerekir Lakin acaba kimi durumlarda koordinatlar sistemini dinginlikte sayamaz mıyız? Merkezkaç güçleri çekim gücü sayamaz mıyız? İşte bu ve buna aynı düşünceler bize genel bağıntılılık kuramının çekim yasalarını açaıklayabileceğini sezdirmişti Bu düşüncelerin mantıklı tutarlılığı da umudumuzu güçlendirdi Ancak klasik mekanik bu düşüncelere karşısında çıkıyordu Yürüyeceğimiz yol, sandığımızdan daha da sarptı Eukleides geometrisini adamak gerekiyordu Çünkü bu halde zisimlerin uzay içindeki durumlarını meydana koyacak yasalar, Eukleides geometrisinin uzay üzerine verdiği yasalara uymuyordu Mesela uzayın bükümü diyebilmeliydim Eukleides geometrisinin doğru çizgi, yüzey vb gibi esas kavramları düşündüğüm fizikte anlamlarını yitiriyorlardı Genel bağıntılılık kuramında uzay ve süre ilkesi, kinematik, artık fiziğin öteki bölümlerinden farklı değildir Cisimlerin durumu ve saatlerin işleyişi çekim alanına bağlıdır Fakat çekim alanı da özdekten ibarettir Seslenmek ama uzay, zaman, devim ve özdek bir ve aynı şeydir Genel bağıntılılık kuramı yeni bir çekim kuramıdır ve Newton kuramından manâlı ölçüde farklıdır Ama pratik sonuçları birbirine o kadar yakındır ki deneylerde farklar saptamak oldukça güçtür Şimdiye kadar yalnızca şu üç ayrım saptanabilmiştir: gezegenlerin yörüngelerinin her gün azıcık daha uzadığı (Jüpiter gezegeninde saptanmıştır), çekim alanından geçen ışık ışınının büküldüğü (İngiliz bilginleri göre bir güneş tutulması sırasında alınan fotoğraflarla tanıtlanmıştır), büyük kitledeki yıldızlardan gelen ışığın tayflarındaki çizgilerin kırmızıya doğru yerlerini değiştirdikleri (yapılan çoğu deneylerle tanıtlanmıştır) Kuramın en kayda değer yanı mantıksal bir bütün meydana getirmesidir benzeşen deyişle bu sonuçlardan biri yanlış çıksaydı tüm varsayım yanlış olurdu Bütün kuramı sarsmadan kuramın en minik bir noktası değiştirilemez gibi görünmektedir Lakin bu kuramın Newton'un büyük yapıtını bir yandan attırabileceği katiyen düşünülmemelidir Onun açık ve büyük düşünceleri gelecekte de önemini sürdürecektir Çünkü biz evrenin niteliğini açıklayan kuramımızı daima onun büyük düşünceleri üzerinde kurduk
Einstein'ın büyük bir tevazu ve kadirbilirlikle ileri sürdüğü bu açıklamaya şu bilgilerin de eklenmesi gerekir:
Newton,fiziğinde, bir saltık vakit ve bir saltık uzay ileri sürmüştü; uzayda dağılmış ve abes uzay içinde birbirlerini belli bir güçle çeken çekim noktaları tasarlamıştı, bir de de bu noktaların özdekdışı olmaları gerektiğini ileri sürmüştü Bentley'e yazdığı bir mektupta çekim, kimi yasalara uyarak sürekli olarak etki yapan bir etkenin ürünüdür Bu etkenin özdeksel veya özdeksiz olmasını okurlarımın görüşüne bırakıyorumdiyordu Onun bu savlarına karşı çıkan ilk düşünür Leibniz olmuştur Leibniz, saltık zamanla saltık uzay varsa saltık bir devim de olmalıdır, diyordu, ancak saptanabilen her devim bağıntılıdır, benzer deyişle uzaya kadar yok diğer bir cisme göredir, gene bunun gibi uzayda bir cismin bulunduğu yeri yer olarak yok ancak öteki cisimlere göre saptayabiliriz, ama saltık uzay varsayımı her cisme uzayda böylesine bir yer gösterilmesini gerektirmektedir sonuç olarak Leibniz, Einstein'dan iki yüzyıl önce, uzayın onu dolduran cisimlerin bir bağıntısı olduğunu ve bu cisimler olmadığı takdirde uzayın bir hiçten başka bir şey olamayacağını ileri sürmüştü Zaman da böylesine bir olaylar bağıntısıydı, zamanı gösterecek bir durum var bulunmadıkça ne saatin ne de günün anlamı vardı Örneğin Amerika'da 24 Ekim gecesi saat 21'de verilen bir konseri Türkiye'de radyo veya televizyonla 25 Ekim sabahı saat 5'te dinlemektesiniz, ancak Türkiye'deki radyo dinleyicisiyle Amerika'daki şarkıcı benzer süre içindedirler, (Seslenmek ki Dünya'dan milyarlarca yıl ötedeki bir gökcismi olayının görüntüsü bize milyarlarca yıl sonradan gelse de fiilen bu olayın geçtiği gökcismi ile Dünya benzer zaman içindedirler N) çağırmak fakat süre da uzay gibi bir bağıntı sorunudur, fakat bir bağıntıyla var olabilir Fizikçiler hiçbir fizik konusunu saltık olarak ele alamazlar, onlara içten olarak yaklaşabilmeleri için bağıntı (ilişki)'ları içinde koyulmak zorundadırlar
Özdekle enerjinin de benzer şey olduğu böylesine bir bağıntı içinde meydana çıkmıştır Özdek kitlesini atar ve ışık hızında yol alırsa enerji olur, buna aleyhinde enerji donar (yoğunlaşır N) ve bir biçim alırsa özdek olur İşte Einstein'ın özel ve genel bağıntılılık (ilişkinlik) kuramları özdek, vakit, uzay, devim kavramlarının ve bunlara uygun düşen doğasal olayların tek ve aynı şey olduklarını tanıtlamış bulunmaktadır (Tıpkı Amerika'daki 24 Ekim akşamının Türkiye'deki 25 Ekim sabahıyla benzer zaman olması gibi ki bu fakat radyo veya televizyon bağıntısıyla gözle görülüp elle tutulur bir duruma gelmektedir) Alman matematikçisi Herman Minowski şöyle der: Öbür uzay ve bambaşka süre artık değil olmuştur, ama ikisinin birleşimidir ancak gerçekliğini sürdürebilir Tüm vakit ölçmeleri gerçekten uzay ölçmeleridir, buna aleyhinde tüm uzay ölçmeleri de doğrusu vakit ölçmeleridir Albert Einstein özel tiryakilik kuramında birbirine tarafından uyumlu devinen bütün sistemler için doğa yasalarının benzer olduğunu tanıtlamıştı Fakat bir bilim adamı olarak doğa yasalarına inanıyordu ve onların devimi ne türlü olursa olsun bütün sistemlerde aynı olması gerektiğini düşünüyordu Genel bağıntılılık kuramıyla da bu düşüncesinin dürüst olduğunu tanıtlamayı başarmıştır *