Padişahlar, Cariyelerini Nasıl Seçerlerdi??? osmanlı cariyeleri osmanlı cariye kıyafetleri harem kıyafetleri padişah cariyeleri osmanlıda cariye 1549339699 1549339699 padisahlarcariyelerininasilsecerlerdi5c590c3841cb6padisahlarcariyelerininasilsecerlerdi5c590c3841cb6 http:img152imageshackusimg1526789cariyelv2Padişahlar, Cariyelerini Nasıl Seçerlerdi? National Geographic Türkiye, son sayısında yanlışları ve doğruları yazdı: Padişah beğendiği cariyenin önüne kaba şaka atmaz, harem ağasına çağırttırırdı Cariye yatağa sürünerek getirilmez, padişah cariyeye önce armağan gönderir, sonra da dairesine giderdi Günümüze değin, Harem denildiğinde akla cinsellik gelse de Osmanlı Harem’i gerçekte padişahın evi olmasının yanı sıra cariyelere okuma, yazma, musiki, raks, dikiş nakış, protokol adabı, hat, tezhip, süsleme sanatlarının öğretildiği bir eğitim ve devlet kurumuydu Haremi hümâyûn : duvarlarla kenarlı; dünyanın en güzel kadınlarının padişahın gönlünü edinmek için birbiri ile yarıştığı, en büyük rivayet ve entrikaların döndüğü, en zalim cinayetlerin işlendiği bir “Altın Kafes Bu ve sözde tanımlamaların birçok, Harem’i bir kez dahi görmemiş Avrupalılara aitti Avrupalılar için Harem, gizemli, daima ilgi uyandıran ve hayalleri süsleyen bir yerdi Üst düzey Osmanlı devlet görevlilerinin bile giremediği Harem’i Avrupalı Hıristiyanlar’ın görmesiyse düş zeka edilemezdi Buna rağmen, Harem’in işleyişi ile ilgili hayaller kuran Avrupalılar, Harem’le ilgili pek çok hatalı! bilgiyi taşıyan yazıları da kaleme aldılar Örneğin, IV Mehmed (16481687) döneminde İngiliz Elçiliği Kâtibi Rycaut, padişahın geceyi birlikte geçireceği cariyeyi tercih etmek için iki sıra hâlinde dizilmiş cariyeler arasından geçerken beğendiği güzelin önüne kırpıntı bıraktığını söylemişti ancak bu veri bir fanteziden öteye gidemezdi UYDURMA ŞAMATA HİKAYESİ III Ahmed döneminde (17031730) İngiltere’nin İstanbul elçisi olan Wortley Montagu’nun eşi Lady Montagu, üstteki düzey devlet görevlilerinin eşleriyle kurduğu ilişki sebebiyle Harem hakkında data edinebilen nadir Avrupalılardandı Lady Montagu, 10 Mart 1718 tarihli mektubunda Osmanlı padişahı II Mustafa’nın (16951703) eşlerinden Hafsa Sultan’ın ağzından kırpıntı hikâyesinin doğrusunu şöyle aktarmıştı: “Öteden beri söylenildiği üzere, padişahın hangi kızı isterse ona bir paçavra attığının muhakkak doğru olmadığını ifade etti Padişah, kızlardan hangisini isterse onu harem ağası vasıtasıyla çağırtırmış Harem halkı, padişahın çağırttığı kızı, hamama götürürler, vücuduna kokular sürerler, gayet kibar giydirirlermiş Padişah kendisinden evvel kıza bir hediye gönderir, sonra da bulunduğu daireye gidermiş Yatağın eteğine dek kızın sürünerek geldiği de yalanmış Adalet Kulesi, kubbeli binalar, avlu ve kasırlar ile birlikte Harem'de yaklaşık 400 oda yer alıyor Akkadça’dan Arapça’ya geçmiş bir kelime olan harem, “korunan, mukaddes şey ve yer anlamına geliyor Evlerde kadınların erkeklerle karşılaşmadan jurnal hayatlarını sürdüreceği bölüme “harem deniyor Osmanlı Harem teşkilatının birincil yılları hakkında pek veri değil Osmanlı Devleti’nin ikinci hükümdarı olan Orhan Gazi (13261362) döneminde devletin teşkilatlanmasına paralel olarak Harem kurumunun ilk çekirdeği atıldı Orhan Gazi, Bizanslı iki prensesle evlenmişti Fatih Sultan Mehmed (14511481) vaktinde devlet ve saray teşkilatının gelişmesine paralel olarak Haremi Hümâyûn da teşkilatlandırıldı III Murad’la (15741595) birlikte Harem halkının sayısı arttı ve Haremi Hümâyûn büyüdü Harem denildiğinde akla cinsellik gelse de Haremi Hümâyûn padişahın evi ve bir eğitim kurumuydu HAREM BİR EĞİTİM KURUMUYDU Osmanlı sarayı Birun, Enderun ve Harem edinmek üzere üç bölümden meydana geliyordu Ve Haremi Hümâyûn, Harem’le birlikte Enderun’u da içine alıyordu Osmanlı tarihçisi Halil İnalcık’ın söylediği gibi Enderun, Osmanlı devletinin erkek yöneticilerinin yetiştiği üstteki seviye bir okulken, Harem de kadın yöneticilerin yetiştiği bir mektepti Saray mimarı Melling, cariyeler koğuşunu görmemiş olsa da, 1819 tarihli gravüründe yaşam biçimi ve mimari özellikleri dürüst yansıtmış Harem’de padişah ve ailesiyle birlikte, onlara hizmet eden bayan köleler, yani cariyeler ve harem ağaları yaşıyordu Osmanlı padişahları, II Bayezid zamanına (14811512) kadar Bizans’tan, Balkan prensliklerinden Anadolu’daki Türk beyliklerinden prenseslerle evlenmişlerdi Sultan II Bayezid’den daha sonra ise Anadolu’daki Türk beyliklerinin sona ermesi ve Haremi Hümâyûn’un iyice kurumlaşması ile birlikte II Osman (16181622) ve Sultan Abdülmecid (18391861) istisna elde etmek üzere padişah ve şehzadelerin eşini sadece cariyelerden seçmesi âdet haline geldi Osmanlı sarayının cariye ihtiyacı, savaşta ele geçen esireler veya tutsak pazarlarından satın alınan bayan kölelerden sağlanıyordu 19 asır sonları ve 20 asır başlarında Hanedan’la yakın ilişkisi olan şair Leyla Saz, hatıratında, “bazı Çerkez kadınlarının kızlarını padişah haremi olup görkem ve elmaslar içinde hayat süreceğine dair ninnilerle büyüttüklerini açıklama etmişti