iltasyazilim
FD Üye
Ankara ’da bir sahaf Eskimiş, tozlu raflar, tozlu kitaplarAylardır kimsenin gözünün dahi değmediği bir kitap Üzeri tozla çizgili Kapalı olan daha artı merak uyandırıyor Kitaba ilişiyorum, üstüm başım acınacak halde Üflüyorum, ortalık uman
Tüm uğraşılarıma değmiş, işte aradığım kitap! Derler ya, kitap sahibini seçiyorÜcreti üçbeş lira Tutuşturuyorum son paramı da ihtiyarın eline Bugün de bana yol göründü, yayan Acıyla karışık gülümsemem beni dışarı çıkmaya itiyor ve çıkıyorum… Güneş bütün tepede, anında geçiyorum gölgede bir banka Ve başlıyor yeni bir kitaba birincil yolculuk Önce kapağın, sonradan tüm sayfaların sırrı açılıyor bana…
Kitap seni hatırlatır bana Birincil karşılaşmalar, ilk muhabbetler Heyecan, nefret edilen şey, aşk ve üzüntü
Girift bir ikilem, bir dilemma: bu kitap sevgisi mi seni bana getirdi, yahut kitaplara olan sevgim mi senin eserin?
Ben kitapları seviyorum, çünkü her kitapta seni arıyorum Arayış, bilinmezlik…
Ben seni aramayı seviyorum, çünkü her kitapta seni buluyorum Buluş, aşk…
Ben seni bulmayı da seviyorum, çünkü her kitapta seni özlüyorum Özlem, fenâ
…
Kitabı karıştırırken içinden bir resim düşüyor yere Tam elimi uzatırken dahası çantam düşüyor Onu yakalamaya çalışırken de yakamdaki gözlük Aksaklık
Yanımdaki halden rahatsız, oflayıp kalkıyor Ben de bundan rahatsız oluyorum Kafamın içindeki cıkcıklar ile tüm dikkatimi kitaptan fotoğrafa yöneltiyorum Nereden nereye
…
Fotoğraf Anı yakalamaya karşın tonuyla görsellik
Biliyor musun, fotoğraflarına bakmıyorum Oradaki seni bulamıyorum Bana hiç öylesine sakin, öylesine an ’lık, öylesine yalan bakmıyorsun Sevmiyorum fotoğrafları Gerçeklikten uzaktan, göstermelikler şipşakları
Fotoğraf Yüzyılın donukluk simgesi
…
Fotoğraf hemen hemen babam yaşında Her yanı eskimiş, eksilmiş Dedikleri gibi, tarih kokuyor
Küçük bir kız fotoğrafı bu, boydan Saçları iki yanlamasına örülü, siyah önlüklü, kırmızı kurdeleli Yüzünde deklanşöre gülümsemenin verdiği saflık Saflığın ortaya çıkardığı alımlılık, sağ yanağının bütün ortasında şirin bir gamze
…
Sen gülümseyince içimdeki bulutlar yağmur olup yağıyor O büyük depresyon dağılıp sırası gelmişken, tüm sıkıntısını boşaltıyor Hamdım
Sen gülümseyince içimdeki yer sarsılıyor Bataklıkların içinden menekşeler bitiyor Piştim
Sen gülümseyince içimdeki tanrı inancı artıyor Musa inadım, yerine mutmainliğe bırakıyor Yandım
…
Fotoğrafın arkadaki tarafında çok da kötü olmayan bir elyazısıyla düşülen ufak bir not; ‘Kızım yedi yaşına değdi Ellerinizden öper, bayramınızı kutlarız ’ Hemencecik altına eklenen isim; ‘Kızın Meryem ’
…
Meryem oluyor peyderpey adı Sevgiye aç, kurtuluşa aç, hakikate aç ‘Kurdun açlığı sözlerle yatışmıyor ’ Susuyor, suskun kalıyor Sükunet Çile ve direniş, ızdırab ve sabır, kötüleme ve masumiyet Sessizlik her şeyi söylüyor
Sessizliği bozuyor Mâverâ İçi boşalan kelimelere kasıt veriyor Masumca direniyor, masumca sabrediyor Kelimeler kerimelere dönerken, Rıdvan kapıyı açıyor Kelimeler papatya kokuyor
…
Kim bilir kaç hikâye çıkardı düşülmüş bu nottan Önümüzde çoğu yol haritası Hikâye, nereden başlayacak bilmiyor Sözler kördüğüm, girizgâh isyan ediyor Başlamadan bitiyor bu hikâye
Yazan Abdullah Başaran *
Tüm uğraşılarıma değmiş, işte aradığım kitap! Derler ya, kitap sahibini seçiyorÜcreti üçbeş lira Tutuşturuyorum son paramı da ihtiyarın eline Bugün de bana yol göründü, yayan Acıyla karışık gülümsemem beni dışarı çıkmaya itiyor ve çıkıyorum… Güneş bütün tepede, anında geçiyorum gölgede bir banka Ve başlıyor yeni bir kitaba birincil yolculuk Önce kapağın, sonradan tüm sayfaların sırrı açılıyor bana…
Kitap seni hatırlatır bana Birincil karşılaşmalar, ilk muhabbetler Heyecan, nefret edilen şey, aşk ve üzüntü
Girift bir ikilem, bir dilemma: bu kitap sevgisi mi seni bana getirdi, yahut kitaplara olan sevgim mi senin eserin?
Ben kitapları seviyorum, çünkü her kitapta seni arıyorum Arayış, bilinmezlik…
Ben seni aramayı seviyorum, çünkü her kitapta seni buluyorum Buluş, aşk…
Ben seni bulmayı da seviyorum, çünkü her kitapta seni özlüyorum Özlem, fenâ
…
Kitabı karıştırırken içinden bir resim düşüyor yere Tam elimi uzatırken dahası çantam düşüyor Onu yakalamaya çalışırken de yakamdaki gözlük Aksaklık
Yanımdaki halden rahatsız, oflayıp kalkıyor Ben de bundan rahatsız oluyorum Kafamın içindeki cıkcıklar ile tüm dikkatimi kitaptan fotoğrafa yöneltiyorum Nereden nereye
…
Fotoğraf Anı yakalamaya karşın tonuyla görsellik
Biliyor musun, fotoğraflarına bakmıyorum Oradaki seni bulamıyorum Bana hiç öylesine sakin, öylesine an ’lık, öylesine yalan bakmıyorsun Sevmiyorum fotoğrafları Gerçeklikten uzaktan, göstermelikler şipşakları
Fotoğraf Yüzyılın donukluk simgesi
…
Fotoğraf hemen hemen babam yaşında Her yanı eskimiş, eksilmiş Dedikleri gibi, tarih kokuyor
Küçük bir kız fotoğrafı bu, boydan Saçları iki yanlamasına örülü, siyah önlüklü, kırmızı kurdeleli Yüzünde deklanşöre gülümsemenin verdiği saflık Saflığın ortaya çıkardığı alımlılık, sağ yanağının bütün ortasında şirin bir gamze
…
Sen gülümseyince içimdeki bulutlar yağmur olup yağıyor O büyük depresyon dağılıp sırası gelmişken, tüm sıkıntısını boşaltıyor Hamdım
Sen gülümseyince içimdeki yer sarsılıyor Bataklıkların içinden menekşeler bitiyor Piştim
Sen gülümseyince içimdeki tanrı inancı artıyor Musa inadım, yerine mutmainliğe bırakıyor Yandım
…
Fotoğrafın arkadaki tarafında çok da kötü olmayan bir elyazısıyla düşülen ufak bir not; ‘Kızım yedi yaşına değdi Ellerinizden öper, bayramınızı kutlarız ’ Hemencecik altına eklenen isim; ‘Kızın Meryem ’
…
Meryem oluyor peyderpey adı Sevgiye aç, kurtuluşa aç, hakikate aç ‘Kurdun açlığı sözlerle yatışmıyor ’ Susuyor, suskun kalıyor Sükunet Çile ve direniş, ızdırab ve sabır, kötüleme ve masumiyet Sessizlik her şeyi söylüyor
Sessizliği bozuyor Mâverâ İçi boşalan kelimelere kasıt veriyor Masumca direniyor, masumca sabrediyor Kelimeler kerimelere dönerken, Rıdvan kapıyı açıyor Kelimeler papatya kokuyor
…
Kim bilir kaç hikâye çıkardı düşülmüş bu nottan Önümüzde çoğu yol haritası Hikâye, nereden başlayacak bilmiyor Sözler kördüğüm, girizgâh isyan ediyor Başlamadan bitiyor bu hikâye
Yazan Abdullah Başaran *