Profösör
Super Mod
- Katılım
- Ocak 11, 2022
- Mesajlar
- 3,752
- Etkileşim
- 29
- Puan
- 38
- Yaş
- 36
- Konum
- Rusya
- Web sitesi
- bilgilihocam.com
- F-D Coin
- 125
İlk insanlara kıyasla daha küçük parmaklarımız var. Ayrıca önemli ölçüde güçlü bir başparmağa sahibiz. Ellerimizin en önemli özelliği, başparmağın aynı elin her bir parmağının etli kısmı ile karşı karşı gelebilme yeteneğidir. Bir çok bilim insanı el parmaklarımızın farklı boyutlarda olmasının temel nedeninin bu olduğunu düşünüyor.
Aslında parmaklarımızın neden farklı uzunlukta olduğunu anlamak için, ellerimizin evrimsel tarihini göz önünde bulundurmanız gereklidir. Çünkü geçmiş bize bugünümüz için bazı cevaplar verir. İnsan elinin modern formunun ilk ne zaman ortaya çıktığı tam olarak belli değildir. Ancak primatologlar şu anki bulgular eşliğinde bunun yaklaşık 1.5 milyon yıl önce olduğunu kabul etmektedir.
Bizden milyonlarca yıl önce yaşayan insanların elleri, günümüz şempanzelerininkine çok benziyordu. Uzun parmakları, geniş avuçları, küçük ve zayıf başparmakları vardı. Parmakları kıvrıktı ve ve uçlarında, insan parmak uçlarının yastıkçıklarını destekleyen kemikler yoktu. Bu tasarım, ağaç dalları gibi yerlere tutunmak için onlara bir avantaj sağlamıştı. Ancak bir sopayı sallamak gibi bir görev aynı kolaylıkta yapılamıyordu. Ayrıca, bu el düzenlemesi, sıkma veya kıstırma gibi görevleri yapmak için de uygun değildi.
Bazen şempanzeler küçük bir objeyi başparmaklarının yanıyla, işaret parmaklarının yanı arasında tutabilseler de kalem veya diğer benzeri aletleri başparmağın etli kısmıyla karşısındaki parmakların uçları arasında kavrayamazlar. Oysa ki bizler bu şekilde bir kavrayışı kolayca yaparız. Çünkü görece olarak uzun başparmaklarımız ve kısa parmaklarımız var. Bunlara ek olarak, son derece güçlü baş parmak kaslarımız ve büyük eklemleri olan sağlam parmak kemiklerimiz de bulunuyor.
İnsanlar en azından 2.6 milyon yıldır taş aletler yapmaktadır. Bunun örneğini arkeolojik bulgular sonucunda görmemiz mümkün. Dünyanın her köşesinde her insan popülasyonunda çok çeşitli gelişmiş aletlere sıkça rastlanılmaktadır. Aletlere olan bağımlılığımızı en dolaysız şekilde yansıtan en önemli uzvumuz ise ellerimizdir
Eğer taş bir alet yapmayı ve bununla bir hayvanı parçalarına ayırmayı denerseniz, erken avcı-toplayıcılar için hassasiyet ve gücün birleşiminin ne kadar önemli olduğunu kolayca anlarsınız. Taşları devamlı surette birbirlerine çarparak alet yapmak için belli bir güce ihtiyacınız vardır. Ayrıca bu taş aletleri hassas bir biçimde kullanmak içinde önemli bir parmak kuvveti gerekir. Bu tarz ihtiyaçlar ellerimizin formunun şekillenmesinde itici güç olmuş olabilir.
Bunun biri, parmak uçlarıyla başparmak arasında bir nesnenin tutulduğu hassas tutuş adı verilen şekilde ellerimizi kullanmaktır. ( Görselde solda). İkinci yol ise tüm parmakların ve başparmağın yumruk formunu aldığı güç tutuşu olarak adlandırılan kavrama biçimidir. Ağır bir baltayı güvenli bir şekilde tutan bir adam, güç tutuşuna iyi bir örnektir.
Sonuç olarak, milyonlarca yıl boyunca ellerimizin ve parmaklarımızın bugünkü haline muhtemel bir çok faktörün bir araya gelmesi ile dönüşmüştür. İster alet yapma/kullanma ihtiyacı, ister nesnelere daha güçlü tutunma, isterse kendimizi daha etkili bir şekilde savunma ihtiyacı olsun, ellerimiz bir biçimde dönemin ihtiyacına uygun bir biçimde değişmiştir. Bunun anlamı ellerimizin bundan sonraki süreçte de şekil değiştirmeye devam etmesinin olası olmasıdır. Nitekim yakın tarihli çalışmalar bize yazı yazma alışkanlığının azaldığını ve bu nedenle kalem tutma becerimizi giderek kaybettiğimizi söylemektedir.
Aslında parmaklarımızın neden farklı uzunlukta olduğunu anlamak için, ellerimizin evrimsel tarihini göz önünde bulundurmanız gereklidir. Çünkü geçmiş bize bugünümüz için bazı cevaplar verir. İnsan elinin modern formunun ilk ne zaman ortaya çıktığı tam olarak belli değildir. Ancak primatologlar şu anki bulgular eşliğinde bunun yaklaşık 1.5 milyon yıl önce olduğunu kabul etmektedir.
Bizden milyonlarca yıl önce yaşayan insanların elleri, günümüz şempanzelerininkine çok benziyordu. Uzun parmakları, geniş avuçları, küçük ve zayıf başparmakları vardı. Parmakları kıvrıktı ve ve uçlarında, insan parmak uçlarının yastıkçıklarını destekleyen kemikler yoktu. Bu tasarım, ağaç dalları gibi yerlere tutunmak için onlara bir avantaj sağlamıştı. Ancak bir sopayı sallamak gibi bir görev aynı kolaylıkta yapılamıyordu. Ayrıca, bu el düzenlemesi, sıkma veya kıstırma gibi görevleri yapmak için de uygun değildi.
Bazen şempanzeler küçük bir objeyi başparmaklarının yanıyla, işaret parmaklarının yanı arasında tutabilseler de kalem veya diğer benzeri aletleri başparmağın etli kısmıyla karşısındaki parmakların uçları arasında kavrayamazlar. Oysa ki bizler bu şekilde bir kavrayışı kolayca yaparız. Çünkü görece olarak uzun başparmaklarımız ve kısa parmaklarımız var. Bunlara ek olarak, son derece güçlü baş parmak kaslarımız ve büyük eklemleri olan sağlam parmak kemiklerimiz de bulunuyor.
Parmak Uzunluklarımız Neden Bu Biçimde Değişti?
Zaman içinde yapılan farklı çalışmalar, neden farklı boyda parmaklara sahip olduğumuz konusunda farklı teoriler önerdi. En popülerden biri, daha iyi aletler yapmak için daha iyi bir tutuşun gerekli olmasıyla ilgiliydi. Bu teori, kendilerini böyle bir tutuşa adapte edenlerin hayatta kaldığını, diğerlerinin ise yok olduğunu ortaya koydu. Yaklaşık 3 milyon yıl önce, atalarımız taş aletler kullanıyordu. Yaklaşık 1,5 milyon yıl önce, balta ve benzer aletler üretmeye başladılar. Bu hayatta kalabilmeleri için önemliydi. Bu nedenle parmak uzunlukları da bu tarz aletleri kolayca yapacak şekilde biçimlendi. Aletler zamanla daha detaylı hale geldikçe de eller ve parmaklar bugünkü formunu almaya başladı.İnsanlar en azından 2.6 milyon yıldır taş aletler yapmaktadır. Bunun örneğini arkeolojik bulgular sonucunda görmemiz mümkün. Dünyanın her köşesinde her insan popülasyonunda çok çeşitli gelişmiş aletlere sıkça rastlanılmaktadır. Aletlere olan bağımlılığımızı en dolaysız şekilde yansıtan en önemli uzvumuz ise ellerimizdir
Hassas Kavrama ve Güç Kavrayışı
Bir başka benzer teori, ellerimizin bir şeyleri doğru bir şekilde atmak ve tutmak için evrimleştiğini ortaya koyar. Farklı parmak boylarımız görselde de gördüğünüz gibi, bize iki tür kavrama becerisi verir.Eğer taş bir alet yapmayı ve bununla bir hayvanı parçalarına ayırmayı denerseniz, erken avcı-toplayıcılar için hassasiyet ve gücün birleşiminin ne kadar önemli olduğunu kolayca anlarsınız. Taşları devamlı surette birbirlerine çarparak alet yapmak için belli bir güce ihtiyacınız vardır. Ayrıca bu taş aletleri hassas bir biçimde kullanmak içinde önemli bir parmak kuvveti gerekir. Bu tarz ihtiyaçlar ellerimizin formunun şekillenmesinde itici güç olmuş olabilir.
Bunun biri, parmak uçlarıyla başparmak arasında bir nesnenin tutulduğu hassas tutuş adı verilen şekilde ellerimizi kullanmaktır. ( Görselde solda). İkinci yol ise tüm parmakların ve başparmağın yumruk formunu aldığı güç tutuşu olarak adlandırılan kavrama biçimidir. Ağır bir baltayı güvenli bir şekilde tutan bir adam, güç tutuşuna iyi bir örnektir.
Ellerimiz Aynı Zaman da Önemli Bir Silahtır
Ayrıca, temel olarak elimizin şeklinin, kullanabileceğimiz en temel silah olan bir yumruk tarafından şekillendiğini öne süren bir teori de vardır. Yumruk söz konusu olduğunda iki şey çok önemlidir. Birincisi, parmakların yumruğun içinde hiç boşluk bırakmadan kendi üzerine kıvrılmasıdır. Diğeri ise gücü artıran başparmağın destekleyici rolüdür. Eğer parmaklar eşit uzunlukta ve büyüklükte olsaydı, yumruğumuzu mevcut biçimde sıkmamız ve bunu gerekli durumlarda kullanmamız mümkün olmazdı.Sonuç olarak, milyonlarca yıl boyunca ellerimizin ve parmaklarımızın bugünkü haline muhtemel bir çok faktörün bir araya gelmesi ile dönüşmüştür. İster alet yapma/kullanma ihtiyacı, ister nesnelere daha güçlü tutunma, isterse kendimizi daha etkili bir şekilde savunma ihtiyacı olsun, ellerimiz bir biçimde dönemin ihtiyacına uygun bir biçimde değişmiştir. Bunun anlamı ellerimizin bundan sonraki süreçte de şekil değiştirmeye devam etmesinin olası olmasıdır. Nitekim yakın tarihli çalışmalar bize yazı yazma alışkanlığının azaldığını ve bu nedenle kalem tutma becerimizi giderek kaybettiğimizi söylemektedir.