nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,678
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 36
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 90
Paulus, Paulus kimdir, Paulus felsefesi, Paulus düşüncesi, Paulus hakkında data, Paulus eserleri nelerdir, Paulus ve felsefe
Paulus Kimdir?
Benzer şeyi dört incilden sonra yazılmış olan Paulus'un mektupları için de söyleyebiliriz Kendisine, haklı olarak, Hıristiyanlığın ikinci kurucusu diyebileceğimiz Paulus, mektuplarında insanın günahtan arınması için, İsa'nın yolunda yürümesi, yani ölüp sonradan tekrar dirilen Allah'a inanması gerektiğine uyarı çeker Ölüm günahın sonucudur; o halde ölümden kurtulmak, ancak günahtan kurtulmakla mümkündür Paulus mektuplarında bu nokta üstünde bilhassa durur
Bu mektuplardaki ikinci önemli akıl, insanın tek basınagünahkâr yapısını hiçbir vakit yenemeyeceği inancıdır Paulus'a göre insan iyiliğin neyde olduğunu bilir; lakin buna rağmen onda, bir türlü önüne geçemediği, kötüye karşısında bir akım vardır
Bu görünüm ile Sokrat'ın görüşlerini bir karşılaştıralım: Erdem bilgidirve hiç kimse kasten musibet yapmazdiyen Sokrat'ın bu iki başlıca görüşünde; temelde günahın ve suçun bir hatadan ileri geldiği düşüncesi gizlidir Bunun için, reel mutluluğun nerede ve niçin oluştuğunu haberdar olan bir insan, hataya düşmez, bunun sonucu olarak da hiçbir süre musibet yapmaz
Sokrat'ın bu asıl görüşü sonraları Stoacılara, Epikürcülere ve diğer taraftan Yeni Eflâtunculara hâkim olmuştur Bilhassa bu noktada, kuruluş durumunda bulunan Hıristiyanlık ve bu yeni dini kurmakta büyük rol üstlenen Paulus, Sokrat'ın tam karşıtı bir inanç taşır Ilk Hıristiyanlığa tarafından insan iyiyi bilir; lakin buna karşın iyi olamaz
Yeni doğmakta olan Hıristiyanlığın en kayda değer misyonerlerinden biri olan Paulus, pekçok Hıristiyan cemaatleri kurmuş ve sonunda Neron'un kovuşturmasına uğramış ve yaşamını yitirmiştir Hıristiyanlığın ilk müminleri; aydınlatılmış insanlardan çok, yoksul insanlar kitlelerindeki cahil kimselerdi Hıristiyanlığın Allah'ının aşağılanan bir insan şeklinde görünmesi (tecelli), bilhassa işçileri kendine çekmiştir Başlangıçta böyle olmasına karşın, sonraları şart değişmiş, öbür sosyal tabakalar ve sonunda filozoflar da Hıristiyanlığa katılmışlardır
Milâdın aşağı yukarı (takribi) ilk iki yüzyılında, sadece Hıristiyanlığın savunmasıiçin yazılı olan birtakım eserlerle karşılaşıyoruz Bu eserler Hıristiyanların Roma devletinin resmî kulları (tab'a) olmadıkları konusundaki görüşleri yanıtlamaya çalışırlar İkinci olarak da bu savunmalar, Hıristiyanları ateistlik, yani Allah'ın varlığını reddetme suçlamalarına aleyhinde dururlar
Hıristiyanların Allahsızlık!? suçlanması, yeni dinin öbür dinlerin Allahlarını benimsemeyişi yüzünden oluyordu Üçüncü olarak bu savunmalarda Hıristiyanlığın ahlâkına ait yapılan eleştiriler yanıtlanır sonuç olarak bu savunma yazıları Hıristiyanlığın, felsefenin en yüksek görünüşlerine, laf gelişi bir Stoa ya da Yeni Eflâtunculuğa hiç de aykırı olmadığını vurgularlar
giderken Hıristiyanlıkta ruhun ölümsüzlüğü düşüncesinin bulunduğuna değinilir ve benzer düşüncesinin, Hıristiyan dinindeki biçimde olmasa bile, Stoa'da ve Yeni Eflâtunculukta da var olduğu ileri sürülür Birinci dönemdeki bu savunma çabalarından sonradan, Hıristiyanlık düşünüşünün ikinci döneminde, Hıristiyan dininin ilkelerini felsefi açıdan temellendirmekdenemelerinin başlatıldığına tanık oluyoruz
Bu ikinci dönemde özellikle bir konu ile, iman ile veriarasındaki, yani Hıristiyanların dogmaları ile felsefe arasındaki ilişki konusuyla uğraşılır Hıristiyanlık vahiy yolu ile indirimli olan birtakım dogmalara dayanır Bu dogmaların mümine yakışan bir inançla, benimsenmesini ister Acaba saf bir inançla benimsenmesi istenen bu dogmaların felsefe ile ilişkileri nedir? İşte bu dönem, temelde, bu konuyu ele alır
Bu dönemde bu soruya öbüryanıtlar verilmiştir Birincil yanıtı, MS III yüzyıllarda rastlanan ve öbür hellenistik dinlerde de görülen, Gnosisdoktrininde buluruz Gnosis, (kelime anlamı), dinsel bir bilgi, yani seçkin ve gizemli yapılı insanlara has olan bir bilgidir
bu nedenle Gnostikler doğa üstübir bilgiye sahip olan ayrıcalıklı insanlardır İşte bu Gnostikler dinin dogmalarına yalnızca inanmanın yetmediği, dogmaların Gnostik bir yorumlamasının durum olduğunu ileri sürerler Böylece Gnostikler, bireysel ve mistik bilginin dogmadan üstün olduğunu benimsemiş oluyorlar
Bu Gnosis cereyan totaliter (vahdet) olmayıp, farklı alanlara yönlendirilmiş kollara ayrılmıştı Hem Gnosistler, sistemlerine Hıristiyanlığınkinden başka dogmaları da almaya eğilimlidirler Bu bakımdan Gnosis, dönemin eğilimlerine uygun olan bir akımdır Olur Ya bu cereyan üstünlük sağlanabilseydi, belki de Hıristiyanlık bu akımın dinsel eğilimleri içinde kaybolur giderdi Gittikçe güçlenen Hıristiyan kilisesi tehlikeyi görmüş ve Gnosis akımı ile şiddetli bir kavgaya girişmiştir
alıntı *
Paulus Kimdir?
Benzer şeyi dört incilden sonra yazılmış olan Paulus'un mektupları için de söyleyebiliriz Kendisine, haklı olarak, Hıristiyanlığın ikinci kurucusu diyebileceğimiz Paulus, mektuplarında insanın günahtan arınması için, İsa'nın yolunda yürümesi, yani ölüp sonradan tekrar dirilen Allah'a inanması gerektiğine uyarı çeker Ölüm günahın sonucudur; o halde ölümden kurtulmak, ancak günahtan kurtulmakla mümkündür Paulus mektuplarında bu nokta üstünde bilhassa durur
Bu mektuplardaki ikinci önemli akıl, insanın tek basınagünahkâr yapısını hiçbir vakit yenemeyeceği inancıdır Paulus'a göre insan iyiliğin neyde olduğunu bilir; lakin buna rağmen onda, bir türlü önüne geçemediği, kötüye karşısında bir akım vardır
Bu görünüm ile Sokrat'ın görüşlerini bir karşılaştıralım: Erdem bilgidirve hiç kimse kasten musibet yapmazdiyen Sokrat'ın bu iki başlıca görüşünde; temelde günahın ve suçun bir hatadan ileri geldiği düşüncesi gizlidir Bunun için, reel mutluluğun nerede ve niçin oluştuğunu haberdar olan bir insan, hataya düşmez, bunun sonucu olarak da hiçbir süre musibet yapmaz
Sokrat'ın bu asıl görüşü sonraları Stoacılara, Epikürcülere ve diğer taraftan Yeni Eflâtunculara hâkim olmuştur Bilhassa bu noktada, kuruluş durumunda bulunan Hıristiyanlık ve bu yeni dini kurmakta büyük rol üstlenen Paulus, Sokrat'ın tam karşıtı bir inanç taşır Ilk Hıristiyanlığa tarafından insan iyiyi bilir; lakin buna karşın iyi olamaz
Yeni doğmakta olan Hıristiyanlığın en kayda değer misyonerlerinden biri olan Paulus, pekçok Hıristiyan cemaatleri kurmuş ve sonunda Neron'un kovuşturmasına uğramış ve yaşamını yitirmiştir Hıristiyanlığın ilk müminleri; aydınlatılmış insanlardan çok, yoksul insanlar kitlelerindeki cahil kimselerdi Hıristiyanlığın Allah'ının aşağılanan bir insan şeklinde görünmesi (tecelli), bilhassa işçileri kendine çekmiştir Başlangıçta böyle olmasına karşın, sonraları şart değişmiş, öbür sosyal tabakalar ve sonunda filozoflar da Hıristiyanlığa katılmışlardır
Milâdın aşağı yukarı (takribi) ilk iki yüzyılında, sadece Hıristiyanlığın savunmasıiçin yazılı olan birtakım eserlerle karşılaşıyoruz Bu eserler Hıristiyanların Roma devletinin resmî kulları (tab'a) olmadıkları konusundaki görüşleri yanıtlamaya çalışırlar İkinci olarak da bu savunmalar, Hıristiyanları ateistlik, yani Allah'ın varlığını reddetme suçlamalarına aleyhinde dururlar
Hıristiyanların Allahsızlık!? suçlanması, yeni dinin öbür dinlerin Allahlarını benimsemeyişi yüzünden oluyordu Üçüncü olarak bu savunmalarda Hıristiyanlığın ahlâkına ait yapılan eleştiriler yanıtlanır sonuç olarak bu savunma yazıları Hıristiyanlığın, felsefenin en yüksek görünüşlerine, laf gelişi bir Stoa ya da Yeni Eflâtunculuğa hiç de aykırı olmadığını vurgularlar
giderken Hıristiyanlıkta ruhun ölümsüzlüğü düşüncesinin bulunduğuna değinilir ve benzer düşüncesinin, Hıristiyan dinindeki biçimde olmasa bile, Stoa'da ve Yeni Eflâtunculukta da var olduğu ileri sürülür Birinci dönemdeki bu savunma çabalarından sonradan, Hıristiyanlık düşünüşünün ikinci döneminde, Hıristiyan dininin ilkelerini felsefi açıdan temellendirmekdenemelerinin başlatıldığına tanık oluyoruz
Bu ikinci dönemde özellikle bir konu ile, iman ile veriarasındaki, yani Hıristiyanların dogmaları ile felsefe arasındaki ilişki konusuyla uğraşılır Hıristiyanlık vahiy yolu ile indirimli olan birtakım dogmalara dayanır Bu dogmaların mümine yakışan bir inançla, benimsenmesini ister Acaba saf bir inançla benimsenmesi istenen bu dogmaların felsefe ile ilişkileri nedir? İşte bu dönem, temelde, bu konuyu ele alır
Bu dönemde bu soruya öbüryanıtlar verilmiştir Birincil yanıtı, MS III yüzyıllarda rastlanan ve öbür hellenistik dinlerde de görülen, Gnosisdoktrininde buluruz Gnosis, (kelime anlamı), dinsel bir bilgi, yani seçkin ve gizemli yapılı insanlara has olan bir bilgidir
bu nedenle Gnostikler doğa üstübir bilgiye sahip olan ayrıcalıklı insanlardır İşte bu Gnostikler dinin dogmalarına yalnızca inanmanın yetmediği, dogmaların Gnostik bir yorumlamasının durum olduğunu ileri sürerler Böylece Gnostikler, bireysel ve mistik bilginin dogmadan üstün olduğunu benimsemiş oluyorlar
Bu Gnosis cereyan totaliter (vahdet) olmayıp, farklı alanlara yönlendirilmiş kollara ayrılmıştı Hem Gnosistler, sistemlerine Hıristiyanlığınkinden başka dogmaları da almaya eğilimlidirler Bu bakımdan Gnosis, dönemin eğilimlerine uygun olan bir akımdır Olur Ya bu cereyan üstünlük sağlanabilseydi, belki de Hıristiyanlık bu akımın dinsel eğilimleri içinde kaybolur giderdi Gittikçe güçlenen Hıristiyan kilisesi tehlikeyi görmüş ve Gnosis akımı ile şiddetli bir kavgaya girişmiştir
alıntı *