nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,678
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 36
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 90
Peygamber efendimiz kimlerle hicret etti
Peygamber Efendimiz, Hz Ebû Bekir ’in evine her gün sabah veya akşam vakitlerinde uğrardı Ama, hicret emrini aldığı gün, öğle vakti sıcağında, âdeti olmadığı bir saatte başını sararak Hz Ebû Bekir ’in evine vardı Efendimizin geldiği haber verilince Hz Ebû Bekir şaşırdı ve “Vallahi, Resûlullah bu saatte hiç gelmezdi Bu gelişinde mutlaka bir iş var diye konuştu
Daha Sonra Efendimizi içeri alıp minderinin üstüne oturttu ve “Anam, babam sana fedâ olsun, Yâ Resûlallah, ne haber var? diye sordu
Peygamber Efendimiz, “Yüce Allah, bana Mekke ’den çıkmaya ve Medine ’ye hicret etmeye izin verdi buyurdu
Hz Ebû Bekir merakla, “Senin refakatınla şereflenecek miyim, yâ Resûlallah? diye sordu
Peygamber Efendimiz, “Evet deyince gönlüne sürûr, gözlerine sevinç göz yaşları doldu
Hz Âişe bu ânı şöyle anlatır:
“O güne değin, bir insanın sevincinden böylesine ağladığını görmemiştim1
Resûli Ekrem ve Hz Ebû Bekir, Medine ’ye değin kendilerine kılavuzluk etmek üzere, demin müşrik, lakin güvenilir, sözünde durmasıyla tanınmış biri olan Abdullah bin Ureykit ’le anlaştılar İki binit devesini kendisine teslim ettiler Üç gün sonradan Sevr Dağı eteğinde buluşmak üzere sözleştiler
Bundan sonra Peygamber Efendimiz, Hz Ebû Bekir ’in yanından ayrılarak Hânei Saadetine döndü
Hz Cebrâil ’in ihbârı
Bu sırada vahiy meleği Cebrâil (as) gelip Peygamber Efendimize müşriklerin kararını bildirdi ve başvuracağı tedbiri de şöyle açıkladı:
“Şimdiye dek yattığın yatağında, bu gece yatma!
Bunun üstüne Resûli Kibriyâ Efendimiz, Hz Ali ’yi çağırdı ve “Yatağımda bu gece yat uyu! Şu yeşil, geniş aba hırkamı da üstüne ört! Korkma! Sana hiç bir hasar erişmeyecektir dedi
Hem Hz Ali ’ye, kendisine teslim edilen emânetleri sahiplerine verinceye dek da Mekke ’de kalmasını emretti
Mekkeliler, “Muhammedü ’lEmîn lâkabını verdikleri Peygamber Efendimize son derece güvenirler ve en değerli eşyalarını, saklayamamaktan korktukları için ona teslim ederlerdi Kureyş ileri gelenlerinin, hakkında vefat kararı aldıkları sırada da kendilerinde itimat olarak bir çok değerli eşya vardı Fakat o, bu karara rağmen, emânetlerin sahiplerine verilmesini Hz Ali ’ye emretmekle bir defa daha büyüklüğünü ve emânete sadakatını ortaya koyuyordu
Peygamberimizin evinin kuşatılması
Plân gereği her kabileden seçilmiş eli kılıçlı iki yüze yakın müşrik, gecenin üçte biri geçince, Resûli Kibriyâ Efendimizin evinin önünde toplandılar İçlerinde Ebû Cehil, Ebû Leheb ve Ümeyye bin Halef gibi azılıları ve elebaşıları da vardı Katiller, gecenin geçmesini, aydınlığın etrafı sarmasını ve Fahri Evren ’in evinden çıkmasını bekliyorlardı Zira, âdetlerine göre, bir adamı evinin içinde katletmek korkaklığın en âdisi sayılırdı
Resûli Kibriyâ Efendimiz, eli kılıçlı katillerin Hânei Sâadetinin etrafını sardıkları sırada evinden çıktı Yerden aldığı bir avuç toprağı başlarına attı ve “Yasîn Sûresinin ilk sekiz âyetini okudu İçlerinden hiç biri onu görmedi çıkıp gitti
Bir müddet sonradan yanlarına bir hemşehrileri uğradı:
“Burada ne bekleyip duruyorsunuz? diye sordu
“Muhammed ’i bekliyoruz dediklerinde, “Muhammed, sizin başınıza toprak saçıp ve içinizden çıkıp gideli hayli vakit olmuş Hele bir defa üstünüze başınıza bakınız diyerek gözü dönmüş katillerle âdeta alay etti
Birbirlerine baktılar Üzerlerinin toz toprak içinde kalmış olduğunu gördüler Şaşırıp kaldılar Derhal Hanei Sâadetin içerisine baktılar İçerde birinin abaya sarınıp bürünerek yattığını görünce, “İşte, Muhammed yatıyor diyerek beklemeye devam ettiler Tâ ortalık ağarıncaya dek
Sabahtan Resûli Kibriyâ Efendimiz yerine Hz Ali ’nin yataktan doğrulup kalktığını görünce, hep şaşırdılar ve “Vallahi, bize söylenen doğru imiş dediler
Sonradan da Hz Ali ’ye, “Muhammed nerede? diye sordular
Hz Ali, “Bilmem deyince hayrette kalıp ne yapacaklarını şaşırdılar
Cenâbı Adalet, bu münâsebetle indirdiği âyeti celîlede şöyle buyurdu:
“Hani kâfirler, bir vakit seni tutmak, öldürmek ve yurdundan dahil etmemek için bir kapan kurmaya kalkmışlardı Onlar tuzak kurar, Allah da tuzaklarını başlarına geçirir Allah, hileyi aldatma ile cezalandıranların en hayırlısıdır1
Sevr Mağarasına gidiş
Hânei Sâadetinden meydana çıkan Resûli Ekrem Efendimiz, sayesinde Hz Ebû Bekir ’in evine vardı Kendileri için telaş sefer malzemesi hazırlandı ve bir dağarcığa bir arz azık kondu
Daha Sonra, Resûli Ekrem Efendimizle Hz Ebû Bekir evin arkasındaki küçük kapıdan çıktılar ve Mekke ’nin aşağısındaki güney batısına düşen, şehre üç dingil takriben bir saat uzaklıkta bulunan Sevr Dağına dürüst yol aldılar
Hz Ebû Bekir, Resûli Kibriyâ Efendimizin kâh önüne geçerek yürüyor, kâh gerisinde kalarak yol alıyordu Efendimiz, “Yâ Ebâ Bekir! Niçin böyle yapıyorsun? diye sordu
Hz Ebû Bekir, “Önünüzü arkanızı kaçamak bakmak, sizi gözetmek için yâ Resûlallah diye yanıt verdi
Cum ’a gecesi Sevr Mağarasına vardılar
Mağara oldukça ıssızdı Önce Hz Ebû Bekir içeri girdi Yeri temizleyip düzeltti Mağaradaki delikleri elbisesini yırtarak tıkadı Yetmeyince, geriye doğru kalan bir deliğe de ayağını dayadı Sonradan Fahri Âlem Efendimizi içeri dâvet etti
Resûli Ekrem içeri girdi ve mübârek başını Sıddıkı Ekber ’in dizini dayayarak uyudu
Az daha sonra, Hz Ebû Bekir deliğe dayadığı ayağında harikulade bir acı hissetti Yılan ısırması olduğunu anladı Lakin, delikten ayağını çekmedi Hatta, Kâinatın Efendisi uykudan uyanabilir diye yerinden bile kımıldanmadı Canı öylesine acıdı fakat, gözlerinden ister istemez yaş aktı Akan gözyaşlarının bir kaç damlası mübârek yüzlerine damlayınca Resûli Kibriyâ Efendimiz uyandı ve “Ne var, yâ Ebâ Bekir? diye sordu
Sadakat timsali Hz Ebû Bekir, “Yâ Resûlallah! Ayağımı bir şey soktu Lakin önemli yok Anam babam sana fedâ olsun diye yanıt verdi
Resûli Kibriyâ, yılanın soktuğu yeri mübarek tükürüğü ile meshetti Allah ’ın lütfu ile acı anında kayboldu ve Sıddıkı Ekber şifâ buldu
O anda Allah ’ın emriyle bir örümcek gelip mağaranın ağzına ağını gerdi, bir çift güvercin ise gelip yuva kurdu1 Bu hayvanlar, Resûli Kibriyâ ve Hz Ebû Bekir ’i bütün Kureyş ’e karşısında korumak için nöbettârlık etmeye başlıyorlardı
Resûli Kibriyâ Efendimizi Hânei Sâadetinde bulamayan müşrikler fazlasıyla sıkılıp üzüldüler Anında Mekke ’nin her tarafını didik didik aramaya koyuldular Hz Ebû Bekir ’in evine vardılar Onu da bulamayınca büs bütün öfkelendiler
Mekke ’de Resûli Kibriyâ Efendimizi (asm) bulamayınca bu sefer tellal çağırttılar:
“Muhammed ’i ve Ebû Bekir ’i bulup getirene ya da öldürene yüz deve veririz
İçlerinde ne dek hırsız, cani ve gözü dönmüş var ise, bu ilânı duyunca, kimi eline kılıç, kimi de sopalar alarak Mekke ’nin dışına çıktılar ve etrafta koşuşturmaya başladılar
Arayıcılar, yanlarına Müdlicoğullarından iki iz takib edici de almışlardı Resûli Ekrem Efendimizle, Hz Ebû Bekir ’in izlerini buldular Peşine Düşüp Takip ede ede gelip Sevr Dağının eteklerine dayandılar
İzcilerden biri, “Vallahi dedi “Onlar, şu mağaradan ileri geçmemişlerdir İz burada kesiliyor
İçlerinden bir kısmı Ümeyye bin Halef ile beraber mağaranın ağzına dek geldiler
Bu sırada sevgili Peygamberimiz ile Hz Ebû Bekir onları görüyor, ama müşrikler, onları göremiyorlardı
Hz Ebû Bekir, fazlasıyla telâşa kapıldı ve üzüldü:
“Yâ Resûlallah! dedi “Beni öldürseler de gam çekmem Ben nihâyet bir ferdim Amma, Allah göstermesin, sana bir zarar ve ziyan eriştirecek olurlarsa bu, bütün ümmetin helâkine sebep olur
Resûli Kibriyâ kemâli güvenlik içinde, “Üzülme, Allah bizimle beraberdir buyurarak ona teselli verdi
Hz Ebû Bekir, “Yâ Resûlallah dedi “Onlardan birisi eğilip de ayaklarının dibinden bir bakıverse, bizi görür
Fahri Evren Efendimiz, yine emîn ve mütevekkil bir şekilde şöyle konuştu:
“Yâ Ebâ Bekir, iki kişinin üçüncüsü Allah olursa, sen âkibetin ne olacağını zannediyorsun? Yakalanacağımızı mı sanırsın?1 Sonradan da Hz Ebû Bekir ’in iç ferahlığına kavuşması için Cenâbı Hakka duâ etti
Yüce Allah, Kur ’ânı Kerim ’inde bu hâdiseye şu âyetiyle işâret eder:
“Siz Allah ’ın Resûlüne yardım etmeseniz de, Allah ona destek etmiştir Kâfirler onu yurdundan çıkardıklarında, mağaradaki iki kişiden biri olduğu halde o, yandaki dostuna ‘Üzülme, ’ diyordu, ‘Allah bizimle beraberdir ’ Allah böylece onun üzerine emniyet ve rahmetini indirdi, sizin göremediğiniz ordularla onu yardım etti ve kâfirlerin dâvâsını alçalttı Ulu olan Allah ’ın dâvâsıdır Allah ’ın kudreti herşeye galiptir ve Onun her işi hikmet iledir1
Örümcek ve güvercinlerin nöbettarlığı
Sevr Mağarasına epeyce yakında olacak olan müşrikler, “Şu mağarayı da arayalım dediler
Konuşulanları Fahri Âlem Efendimizle Sıddıkı Ekber duyuyorlardı
İçlerinden biri mağaranın ağzına değin geldi Lakin içeri girip bakma lüzumu hissetmeden geri döndü
“Neden girip içeri bakmadın? diye sordular
“Mağaranın ağzında iki yabanî güvercinin yuva kurduğunu gördüm Orada olduklarına katiyen olanak vermem diye cevap verdi
Azılı müşrik Ümeyye bin Halef ise, arkadaşlarına hiddetli hiddetli şöyle seslendi:
“Hâlâ mağaranın orada ne dolaşıp duruyorsunuz Orada örümceğin ağ bağladığını görmüyor musunuz? Vallahi ben, bu ağın Muhammed doğmadan önce gerilmiş olduğu kanaâtındayım2
Bunun üzerine mağaranın yanından uzaklaştılar
Bu Nedenle Cenâbı Yargı, nöbetçi ödev ettiği bir örümcek ve iki yabanî güvercin ile Sevgili Resûlünü tüm Kureyş ’e aleyhinde korumuş oluyordu
Perşembe günü sabah Sevr Mağarasına, Hz Ebû Bekir ’le birlikte giren sevgili Peygamberimiz Cuma, Cumartesi ve Pazar gecelerini orada geçirdi Üç gün üç gece mağarada gizlenmeleri, tedbir içindi Müşrikler bu vakit zarfında, onların Mekke civarından uzaklaşmış olduklarına kanaat getirecek ve bir derece takiplerini gevşetmiş olacaklardı Nitekim de pek oldu
Mağarada gizlendikleri zaman dahilinde, Hz Ebû Bekir ’in oğlu Abdullah, aldığı tâlimat üzere gündüzleri Kureyşliler aralarında dolaşıyor, ne konuştuklarını, neler düşündüklerini öğrendikten sonradan, geceleri gelip Resûli Ekreme haber veriyordu Geceyi orada geçiriyor ve parlak tamamıyla etrafı sarmadan Mekke ’ye geri dönüyordu
dahası Hz Ebû Bekir ’in kölesi Âmir bin Fuheyre de o etrafında koyunlarını güdüyor, hem Abdullah ’ın izlerini yok ediyor, hem de onlara süt götürüyordu
Bu Nedenle üç gün, üç gece süren hayat da geride kalmış oluyordu Kureyşlilerin Resûli Ekrem ve Hz Ebû Bekir hakkındaki arama taramaları da bir derece gevşemişti Hz Abdullah ’ın Mekke ’den getirdiği haber bu meyandaydı
bu vesileyle, daha evvel kararlaştırıldığı üzere rehber olarak tutulan Abdullah bin Üreykit de kendisine teslim edilen iki deve ile birlikte kendi devesi de yanına bulunduğu halde Pazartesi günü seher vakti Sevr Dağının eteğinde göründü
Peygamber Efendimiz ve beraberindekilere yol azığı olarak bir koyun kesilmiş, eti pişirilmişti Hz Ebû Bekir ’in kızı Esmâ (ra), bunu bir dağarcığa koyup bir tulum su ile birlikte mağaraya getirdi
Hz Esmâ, dağarcık ve tulumun ağzını bağlamak için senet getirmeyi unutmuştu Mağaradan hareket edileceği sırada etrafında bağlayacak bir şey bulamayınca belindeki kuşağı yırtıp, iki parçaya ayırdı Bir parçasıyla yemek dağarcığının, öteki parçasıyla su tulumunun ağzını bağladı Bunun üzerine Resûli Ekrem, “Esmâ ’ya Cennette iki kuşak var diye buyurdu
Bu sebeple, Hz Esmâ ’ya “Zatü ’nnıtakeyn (iki kuşak sahibi) denilmiştir1
Sevr mağarasından ayrılış
Rebiülevvel ayının 4 ’ü, Pazartesi günüydü Mağaradan hareket saatı gelmişti
Hz Ebû Bekir, iki devesinden üstün olanını Resûli Kibriyâ Efendimize takdim ederek, “Anam babam sana fedâ olsun, yâ Resûlallah, buyur bin dedi
Resûli Ekrem, “Ben, benim olmayan deveye binmem diye karşılık verdi
Hz Ebû Bekir baştan, “O, senindir Babam, anam sana fedâ olsun, buyur bin dedi
Resûli Ekrem “Binmem, dedi “Satın aldığın bedeli bana söylemedikçe binmem
Mecbur kalan Hz Ebû Bekir, devenin fiâtını söyledi ve Peygamberimiz de onu kabul etti
Resûli Ekrem ve Hz Ebû Bekir develerine bindiler Hz Ebû Bekir, yolda kendilerine hizmet etsin diye terkisine azadlı kölesi Amr bin Füheyre ’yi aldı
Yol göstermekte epeyce mâhir olan Abdullah bin Ureykit önlerine düştü Sevr Mağarasından ayrıldılar
Resûli Kibriyâ Efendimiz, doğup büyüdüğü mübârek şehirden ayrılıyordu Aşağısından geçerken Hezreve nâm mevkide devesini durdurdu Kudsî Beldeye mahzun mahzun baktı ve ona olan sevgisini şöyle dile getirdi:
“Vallahi, sen Allah ’ın yarattığı yerlerin en hayırlısı, Allah katında en şirin olanısın Bana, senden daha sevgili, daha güzel yurt yoktur
“Çıkarılmaya zorlanmamış olsaydım, senden asla ayrılmaz, senden diğer yerde yurt, yuva tutmazdım1
Bunun üstüne, Cenâbı Yargı, Habîbi Edîbini teselli eden şu âyeti inzâl buyurdu:
“Kur ’ân ’ı okumayı, beyanname etmeyi ve ona uymayı sana farz kılan Allah, belirlenmiş ancak, seni yeniden Mekke ’ye döndürecek, âhirette de övülmüş bir makam olan en büyük şefaat makamına kavuşturacaktır
Düşmanın takibini güçleştirmek ve onu şaşırtmak gayesiyle Medine ’ye doğru, herkesin gittiği yoldan bambaşka bir yol takib edildi Önce, güney istikametinde Kızıl Denize yakın Tihâme ’ye gittiler Sonra Kuzey ’e döndüler Denizden uzaktan çöl içinden sahile paralel yol aldılar Salı günü öğleye kadar durup dinlenmeden deve sırtında yol katettiler Salı günü öğle üzeri bir gölgelikte bir nebze dinlenmek için konakladılar Peygamber Efendimiz, istirahata çekildi Hz Ebû Bekir ise başında bir muhafız gibi bekliyordu Bir taraftan da etrafa göz gezdiriyordu Uzak bir çoban fark etti Yanına gitti Çobanın koyunundan sağdığı bir tedarik sütü alıp getirdi Resûli Ekrem uyanınca kendisine ibraz etti Efendimiz kanasıya içti
Sürâka ’nın başına gelenler
Kureyş ’in Peygamber Efendimizi ele geçirenlere yüz deve va ’d ettiği, Kinâne Kabilesinden olup o havalide yaşamış Beni Müdlic aşireti göre da duyulmuştu Sahil yolundan iki deve ile dört kişinin geçip gittiğini de işitmişlerdi
Bunlardan gayet cesur ve aynı zamanda iyi iz takip eden Sürâka bin Mâlik de, bu mükâfatın tatlılığına kanarak Resûli Ekrem Efendimizi takibe koyulmuştu Bir ihbar üzerine harekete geçen Sürâka, kısa zamanda izlerini buldu Dörtnala koşturduğu atı ile gittikçe Resûli Ekrem Efendimiz ve beraberindekilere yaklaşıyordu Aralarında az bir uzaklık kalmıştı Hz Ebû Bekir Sürâka ’nın geldiğini görür görmez telaşlandı
Peygamber Efendimiz, mağarada olduğu gibi, “Üzülme, Allah bizimle beraberdir dedi ve dönüp Sürâka ’ya baktı Sürâka ’nın atının ayakları aniden dizlerine kadar yere battı Kurtulunca, bitmiş takib etti Lakin tekrar atının ayakları yere saplandı ve atının ayaklarının saplandığı yerden duman gibi bir şey çıktı O süre anladı ki; ne onun elinden ve ne de kimsenin elinden gelmez ama, ona ilişsin *
Peygamber Efendimiz, Hz Ebû Bekir ’in evine her gün sabah veya akşam vakitlerinde uğrardı Ama, hicret emrini aldığı gün, öğle vakti sıcağında, âdeti olmadığı bir saatte başını sararak Hz Ebû Bekir ’in evine vardı Efendimizin geldiği haber verilince Hz Ebû Bekir şaşırdı ve “Vallahi, Resûlullah bu saatte hiç gelmezdi Bu gelişinde mutlaka bir iş var diye konuştu
Daha Sonra Efendimizi içeri alıp minderinin üstüne oturttu ve “Anam, babam sana fedâ olsun, Yâ Resûlallah, ne haber var? diye sordu
Peygamber Efendimiz, “Yüce Allah, bana Mekke ’den çıkmaya ve Medine ’ye hicret etmeye izin verdi buyurdu
Hz Ebû Bekir merakla, “Senin refakatınla şereflenecek miyim, yâ Resûlallah? diye sordu
Peygamber Efendimiz, “Evet deyince gönlüne sürûr, gözlerine sevinç göz yaşları doldu
Hz Âişe bu ânı şöyle anlatır:
“O güne değin, bir insanın sevincinden böylesine ağladığını görmemiştim1
Resûli Ekrem ve Hz Ebû Bekir, Medine ’ye değin kendilerine kılavuzluk etmek üzere, demin müşrik, lakin güvenilir, sözünde durmasıyla tanınmış biri olan Abdullah bin Ureykit ’le anlaştılar İki binit devesini kendisine teslim ettiler Üç gün sonradan Sevr Dağı eteğinde buluşmak üzere sözleştiler
Bundan sonra Peygamber Efendimiz, Hz Ebû Bekir ’in yanından ayrılarak Hânei Saadetine döndü
Hz Cebrâil ’in ihbârı
Bu sırada vahiy meleği Cebrâil (as) gelip Peygamber Efendimize müşriklerin kararını bildirdi ve başvuracağı tedbiri de şöyle açıkladı:
“Şimdiye dek yattığın yatağında, bu gece yatma!
Bunun üstüne Resûli Kibriyâ Efendimiz, Hz Ali ’yi çağırdı ve “Yatağımda bu gece yat uyu! Şu yeşil, geniş aba hırkamı da üstüne ört! Korkma! Sana hiç bir hasar erişmeyecektir dedi
Hem Hz Ali ’ye, kendisine teslim edilen emânetleri sahiplerine verinceye dek da Mekke ’de kalmasını emretti
Mekkeliler, “Muhammedü ’lEmîn lâkabını verdikleri Peygamber Efendimize son derece güvenirler ve en değerli eşyalarını, saklayamamaktan korktukları için ona teslim ederlerdi Kureyş ileri gelenlerinin, hakkında vefat kararı aldıkları sırada da kendilerinde itimat olarak bir çok değerli eşya vardı Fakat o, bu karara rağmen, emânetlerin sahiplerine verilmesini Hz Ali ’ye emretmekle bir defa daha büyüklüğünü ve emânete sadakatını ortaya koyuyordu
Peygamberimizin evinin kuşatılması
Plân gereği her kabileden seçilmiş eli kılıçlı iki yüze yakın müşrik, gecenin üçte biri geçince, Resûli Kibriyâ Efendimizin evinin önünde toplandılar İçlerinde Ebû Cehil, Ebû Leheb ve Ümeyye bin Halef gibi azılıları ve elebaşıları da vardı Katiller, gecenin geçmesini, aydınlığın etrafı sarmasını ve Fahri Evren ’in evinden çıkmasını bekliyorlardı Zira, âdetlerine göre, bir adamı evinin içinde katletmek korkaklığın en âdisi sayılırdı
Resûli Kibriyâ Efendimiz, eli kılıçlı katillerin Hânei Sâadetinin etrafını sardıkları sırada evinden çıktı Yerden aldığı bir avuç toprağı başlarına attı ve “Yasîn Sûresinin ilk sekiz âyetini okudu İçlerinden hiç biri onu görmedi çıkıp gitti
Bir müddet sonradan yanlarına bir hemşehrileri uğradı:
“Burada ne bekleyip duruyorsunuz? diye sordu
“Muhammed ’i bekliyoruz dediklerinde, “Muhammed, sizin başınıza toprak saçıp ve içinizden çıkıp gideli hayli vakit olmuş Hele bir defa üstünüze başınıza bakınız diyerek gözü dönmüş katillerle âdeta alay etti
Birbirlerine baktılar Üzerlerinin toz toprak içinde kalmış olduğunu gördüler Şaşırıp kaldılar Derhal Hanei Sâadetin içerisine baktılar İçerde birinin abaya sarınıp bürünerek yattığını görünce, “İşte, Muhammed yatıyor diyerek beklemeye devam ettiler Tâ ortalık ağarıncaya dek
Sabahtan Resûli Kibriyâ Efendimiz yerine Hz Ali ’nin yataktan doğrulup kalktığını görünce, hep şaşırdılar ve “Vallahi, bize söylenen doğru imiş dediler
Sonradan da Hz Ali ’ye, “Muhammed nerede? diye sordular
Hz Ali, “Bilmem deyince hayrette kalıp ne yapacaklarını şaşırdılar
Cenâbı Adalet, bu münâsebetle indirdiği âyeti celîlede şöyle buyurdu:
“Hani kâfirler, bir vakit seni tutmak, öldürmek ve yurdundan dahil etmemek için bir kapan kurmaya kalkmışlardı Onlar tuzak kurar, Allah da tuzaklarını başlarına geçirir Allah, hileyi aldatma ile cezalandıranların en hayırlısıdır1
Sevr Mağarasına gidiş
Hânei Sâadetinden meydana çıkan Resûli Ekrem Efendimiz, sayesinde Hz Ebû Bekir ’in evine vardı Kendileri için telaş sefer malzemesi hazırlandı ve bir dağarcığa bir arz azık kondu
Daha Sonra, Resûli Ekrem Efendimizle Hz Ebû Bekir evin arkasındaki küçük kapıdan çıktılar ve Mekke ’nin aşağısındaki güney batısına düşen, şehre üç dingil takriben bir saat uzaklıkta bulunan Sevr Dağına dürüst yol aldılar
Hz Ebû Bekir, Resûli Kibriyâ Efendimizin kâh önüne geçerek yürüyor, kâh gerisinde kalarak yol alıyordu Efendimiz, “Yâ Ebâ Bekir! Niçin böyle yapıyorsun? diye sordu
Hz Ebû Bekir, “Önünüzü arkanızı kaçamak bakmak, sizi gözetmek için yâ Resûlallah diye yanıt verdi
Cum ’a gecesi Sevr Mağarasına vardılar
Mağara oldukça ıssızdı Önce Hz Ebû Bekir içeri girdi Yeri temizleyip düzeltti Mağaradaki delikleri elbisesini yırtarak tıkadı Yetmeyince, geriye doğru kalan bir deliğe de ayağını dayadı Sonradan Fahri Âlem Efendimizi içeri dâvet etti
Resûli Ekrem içeri girdi ve mübârek başını Sıddıkı Ekber ’in dizini dayayarak uyudu
Az daha sonra, Hz Ebû Bekir deliğe dayadığı ayağında harikulade bir acı hissetti Yılan ısırması olduğunu anladı Lakin, delikten ayağını çekmedi Hatta, Kâinatın Efendisi uykudan uyanabilir diye yerinden bile kımıldanmadı Canı öylesine acıdı fakat, gözlerinden ister istemez yaş aktı Akan gözyaşlarının bir kaç damlası mübârek yüzlerine damlayınca Resûli Kibriyâ Efendimiz uyandı ve “Ne var, yâ Ebâ Bekir? diye sordu
Sadakat timsali Hz Ebû Bekir, “Yâ Resûlallah! Ayağımı bir şey soktu Lakin önemli yok Anam babam sana fedâ olsun diye yanıt verdi
Resûli Kibriyâ, yılanın soktuğu yeri mübarek tükürüğü ile meshetti Allah ’ın lütfu ile acı anında kayboldu ve Sıddıkı Ekber şifâ buldu
O anda Allah ’ın emriyle bir örümcek gelip mağaranın ağzına ağını gerdi, bir çift güvercin ise gelip yuva kurdu1 Bu hayvanlar, Resûli Kibriyâ ve Hz Ebû Bekir ’i bütün Kureyş ’e karşısında korumak için nöbettârlık etmeye başlıyorlardı
Resûli Kibriyâ Efendimizi Hânei Sâadetinde bulamayan müşrikler fazlasıyla sıkılıp üzüldüler Anında Mekke ’nin her tarafını didik didik aramaya koyuldular Hz Ebû Bekir ’in evine vardılar Onu da bulamayınca büs bütün öfkelendiler
Mekke ’de Resûli Kibriyâ Efendimizi (asm) bulamayınca bu sefer tellal çağırttılar:
“Muhammed ’i ve Ebû Bekir ’i bulup getirene ya da öldürene yüz deve veririz
İçlerinde ne dek hırsız, cani ve gözü dönmüş var ise, bu ilânı duyunca, kimi eline kılıç, kimi de sopalar alarak Mekke ’nin dışına çıktılar ve etrafta koşuşturmaya başladılar
Arayıcılar, yanlarına Müdlicoğullarından iki iz takib edici de almışlardı Resûli Ekrem Efendimizle, Hz Ebû Bekir ’in izlerini buldular Peşine Düşüp Takip ede ede gelip Sevr Dağının eteklerine dayandılar
İzcilerden biri, “Vallahi dedi “Onlar, şu mağaradan ileri geçmemişlerdir İz burada kesiliyor
İçlerinden bir kısmı Ümeyye bin Halef ile beraber mağaranın ağzına dek geldiler
Bu sırada sevgili Peygamberimiz ile Hz Ebû Bekir onları görüyor, ama müşrikler, onları göremiyorlardı
Hz Ebû Bekir, fazlasıyla telâşa kapıldı ve üzüldü:
“Yâ Resûlallah! dedi “Beni öldürseler de gam çekmem Ben nihâyet bir ferdim Amma, Allah göstermesin, sana bir zarar ve ziyan eriştirecek olurlarsa bu, bütün ümmetin helâkine sebep olur
Resûli Kibriyâ kemâli güvenlik içinde, “Üzülme, Allah bizimle beraberdir buyurarak ona teselli verdi
Hz Ebû Bekir, “Yâ Resûlallah dedi “Onlardan birisi eğilip de ayaklarının dibinden bir bakıverse, bizi görür
Fahri Evren Efendimiz, yine emîn ve mütevekkil bir şekilde şöyle konuştu:
“Yâ Ebâ Bekir, iki kişinin üçüncüsü Allah olursa, sen âkibetin ne olacağını zannediyorsun? Yakalanacağımızı mı sanırsın?1 Sonradan da Hz Ebû Bekir ’in iç ferahlığına kavuşması için Cenâbı Hakka duâ etti
Yüce Allah, Kur ’ânı Kerim ’inde bu hâdiseye şu âyetiyle işâret eder:
“Siz Allah ’ın Resûlüne yardım etmeseniz de, Allah ona destek etmiştir Kâfirler onu yurdundan çıkardıklarında, mağaradaki iki kişiden biri olduğu halde o, yandaki dostuna ‘Üzülme, ’ diyordu, ‘Allah bizimle beraberdir ’ Allah böylece onun üzerine emniyet ve rahmetini indirdi, sizin göremediğiniz ordularla onu yardım etti ve kâfirlerin dâvâsını alçalttı Ulu olan Allah ’ın dâvâsıdır Allah ’ın kudreti herşeye galiptir ve Onun her işi hikmet iledir1
Örümcek ve güvercinlerin nöbettarlığı
Sevr Mağarasına epeyce yakında olacak olan müşrikler, “Şu mağarayı da arayalım dediler
Konuşulanları Fahri Âlem Efendimizle Sıddıkı Ekber duyuyorlardı
İçlerinden biri mağaranın ağzına değin geldi Lakin içeri girip bakma lüzumu hissetmeden geri döndü
“Neden girip içeri bakmadın? diye sordular
“Mağaranın ağzında iki yabanî güvercinin yuva kurduğunu gördüm Orada olduklarına katiyen olanak vermem diye cevap verdi
Azılı müşrik Ümeyye bin Halef ise, arkadaşlarına hiddetli hiddetli şöyle seslendi:
“Hâlâ mağaranın orada ne dolaşıp duruyorsunuz Orada örümceğin ağ bağladığını görmüyor musunuz? Vallahi ben, bu ağın Muhammed doğmadan önce gerilmiş olduğu kanaâtındayım2
Bunun üzerine mağaranın yanından uzaklaştılar
Bu Nedenle Cenâbı Yargı, nöbetçi ödev ettiği bir örümcek ve iki yabanî güvercin ile Sevgili Resûlünü tüm Kureyş ’e aleyhinde korumuş oluyordu
Perşembe günü sabah Sevr Mağarasına, Hz Ebû Bekir ’le birlikte giren sevgili Peygamberimiz Cuma, Cumartesi ve Pazar gecelerini orada geçirdi Üç gün üç gece mağarada gizlenmeleri, tedbir içindi Müşrikler bu vakit zarfında, onların Mekke civarından uzaklaşmış olduklarına kanaat getirecek ve bir derece takiplerini gevşetmiş olacaklardı Nitekim de pek oldu
Mağarada gizlendikleri zaman dahilinde, Hz Ebû Bekir ’in oğlu Abdullah, aldığı tâlimat üzere gündüzleri Kureyşliler aralarında dolaşıyor, ne konuştuklarını, neler düşündüklerini öğrendikten sonradan, geceleri gelip Resûli Ekreme haber veriyordu Geceyi orada geçiriyor ve parlak tamamıyla etrafı sarmadan Mekke ’ye geri dönüyordu
dahası Hz Ebû Bekir ’in kölesi Âmir bin Fuheyre de o etrafında koyunlarını güdüyor, hem Abdullah ’ın izlerini yok ediyor, hem de onlara süt götürüyordu
Bu Nedenle üç gün, üç gece süren hayat da geride kalmış oluyordu Kureyşlilerin Resûli Ekrem ve Hz Ebû Bekir hakkındaki arama taramaları da bir derece gevşemişti Hz Abdullah ’ın Mekke ’den getirdiği haber bu meyandaydı
bu vesileyle, daha evvel kararlaştırıldığı üzere rehber olarak tutulan Abdullah bin Üreykit de kendisine teslim edilen iki deve ile birlikte kendi devesi de yanına bulunduğu halde Pazartesi günü seher vakti Sevr Dağının eteğinde göründü
Peygamber Efendimiz ve beraberindekilere yol azığı olarak bir koyun kesilmiş, eti pişirilmişti Hz Ebû Bekir ’in kızı Esmâ (ra), bunu bir dağarcığa koyup bir tulum su ile birlikte mağaraya getirdi
Hz Esmâ, dağarcık ve tulumun ağzını bağlamak için senet getirmeyi unutmuştu Mağaradan hareket edileceği sırada etrafında bağlayacak bir şey bulamayınca belindeki kuşağı yırtıp, iki parçaya ayırdı Bir parçasıyla yemek dağarcığının, öteki parçasıyla su tulumunun ağzını bağladı Bunun üzerine Resûli Ekrem, “Esmâ ’ya Cennette iki kuşak var diye buyurdu
Bu sebeple, Hz Esmâ ’ya “Zatü ’nnıtakeyn (iki kuşak sahibi) denilmiştir1
Sevr mağarasından ayrılış
Rebiülevvel ayının 4 ’ü, Pazartesi günüydü Mağaradan hareket saatı gelmişti
Hz Ebû Bekir, iki devesinden üstün olanını Resûli Kibriyâ Efendimize takdim ederek, “Anam babam sana fedâ olsun, yâ Resûlallah, buyur bin dedi
Resûli Ekrem, “Ben, benim olmayan deveye binmem diye karşılık verdi
Hz Ebû Bekir baştan, “O, senindir Babam, anam sana fedâ olsun, buyur bin dedi
Resûli Ekrem “Binmem, dedi “Satın aldığın bedeli bana söylemedikçe binmem
Mecbur kalan Hz Ebû Bekir, devenin fiâtını söyledi ve Peygamberimiz de onu kabul etti
Resûli Ekrem ve Hz Ebû Bekir develerine bindiler Hz Ebû Bekir, yolda kendilerine hizmet etsin diye terkisine azadlı kölesi Amr bin Füheyre ’yi aldı
Yol göstermekte epeyce mâhir olan Abdullah bin Ureykit önlerine düştü Sevr Mağarasından ayrıldılar
Resûli Kibriyâ Efendimiz, doğup büyüdüğü mübârek şehirden ayrılıyordu Aşağısından geçerken Hezreve nâm mevkide devesini durdurdu Kudsî Beldeye mahzun mahzun baktı ve ona olan sevgisini şöyle dile getirdi:
“Vallahi, sen Allah ’ın yarattığı yerlerin en hayırlısı, Allah katında en şirin olanısın Bana, senden daha sevgili, daha güzel yurt yoktur
“Çıkarılmaya zorlanmamış olsaydım, senden asla ayrılmaz, senden diğer yerde yurt, yuva tutmazdım1
Bunun üstüne, Cenâbı Yargı, Habîbi Edîbini teselli eden şu âyeti inzâl buyurdu:
“Kur ’ân ’ı okumayı, beyanname etmeyi ve ona uymayı sana farz kılan Allah, belirlenmiş ancak, seni yeniden Mekke ’ye döndürecek, âhirette de övülmüş bir makam olan en büyük şefaat makamına kavuşturacaktır
Düşmanın takibini güçleştirmek ve onu şaşırtmak gayesiyle Medine ’ye doğru, herkesin gittiği yoldan bambaşka bir yol takib edildi Önce, güney istikametinde Kızıl Denize yakın Tihâme ’ye gittiler Sonra Kuzey ’e döndüler Denizden uzaktan çöl içinden sahile paralel yol aldılar Salı günü öğleye kadar durup dinlenmeden deve sırtında yol katettiler Salı günü öğle üzeri bir gölgelikte bir nebze dinlenmek için konakladılar Peygamber Efendimiz, istirahata çekildi Hz Ebû Bekir ise başında bir muhafız gibi bekliyordu Bir taraftan da etrafa göz gezdiriyordu Uzak bir çoban fark etti Yanına gitti Çobanın koyunundan sağdığı bir tedarik sütü alıp getirdi Resûli Ekrem uyanınca kendisine ibraz etti Efendimiz kanasıya içti
Sürâka ’nın başına gelenler
Kureyş ’in Peygamber Efendimizi ele geçirenlere yüz deve va ’d ettiği, Kinâne Kabilesinden olup o havalide yaşamış Beni Müdlic aşireti göre da duyulmuştu Sahil yolundan iki deve ile dört kişinin geçip gittiğini de işitmişlerdi
Bunlardan gayet cesur ve aynı zamanda iyi iz takip eden Sürâka bin Mâlik de, bu mükâfatın tatlılığına kanarak Resûli Ekrem Efendimizi takibe koyulmuştu Bir ihbar üzerine harekete geçen Sürâka, kısa zamanda izlerini buldu Dörtnala koşturduğu atı ile gittikçe Resûli Ekrem Efendimiz ve beraberindekilere yaklaşıyordu Aralarında az bir uzaklık kalmıştı Hz Ebû Bekir Sürâka ’nın geldiğini görür görmez telaşlandı
Peygamber Efendimiz, mağarada olduğu gibi, “Üzülme, Allah bizimle beraberdir dedi ve dönüp Sürâka ’ya baktı Sürâka ’nın atının ayakları aniden dizlerine kadar yere battı Kurtulunca, bitmiş takib etti Lakin tekrar atının ayakları yere saplandı ve atının ayaklarının saplandığı yerden duman gibi bir şey çıktı O süre anladı ki; ne onun elinden ve ne de kimsenin elinden gelmez ama, ona ilişsin *