nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,678
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 36
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 90
Peygamber Efendimizin Affedici Olması Hakkında Bilgi
Peygamber Efendimizin hoş ahlakının yanı sıra bi diğer özelliğide affedici ve bağışlayıcı olmasıdır
Peygamber Efendimiz Hz Muhammed SAV efendimiz kendi yakınlarına ve Sahabîlerine sürekli hoşgörülü olduğu gibi, düşmanlarını da, özellikle onlar cılız bulundukları ve teslim oldukları zaman bağışlamış, suçlarını affetmiş, sonunda da pekçoğunun iman etmesine vesile olmuştur
Hz Aişe validemizin de buyurduğu gibi, Peygamberimiz yaratılışı icabı, kendisine kötülük edene kötülükle karşılık vermez; affeder ve intikam almaya da yanaşmazdı
Bu üstün vasıflardır ama, düşmanları tarafından bile takdir edilmiş, sevilmiş ve sevgisini onların kalbine de ulaştırarak, ebedî kurtuluşlarına vesile olmuştur
Peygamberimiz savaş dışında, düşmanlarından kendine sığınan, teslim olan ve bağışlanmayı dileyenleri yüz üstü çevirmemiştir Ricalarını kabul ederek affetmiştirPeygamberimiz kalabalık ordusuyla Mekke'nin fethi için yola çıktığı, Mekke'ye yaklaştığı ve şehre girdiği sırada, düşmanlarının pekçoğu biçare kalarak eline düşmüş, zelil bir vaziyette önüne yığılmışlardı Fakat Peygamberimiz imkânı olduğu, gücü yettiği halde, rahmet Peygamberi olduğunu bir sefer daha göstermiş, düşmanlarım bağışlama büyüklüğünü ilan etmiştir
Cenâbı Hak affetmeyi sever Kul, hatâlarına karşısında içten gelen ıztırap duyarak tevbe ederse, Allah Teâlâ, onun tevbesini kabûl edeceğini taahhüd etmiştir Rabbimiz çok affedici olduğu için kullarının da affedici olmasını ister Kullar için affedici elde etmek, ilâhî affa nâil olmanın en hoş yoludur
Affın en güzel misâlleri de, âlemlere rahmet olarak gönderilen Hazreti Peygamber sallâllâhu aleyhi ve sellem ’in hayâtındadır
Hudeybiye ’de, hakim yaparak Allah Rasûlü ’nü öldürmek isteyen bir birlik yakalanmıştı Hazreti Peygamber sallâllâhu aleyhi ve sellem onları bağışladı (Müslim, Cihâd, 132, 133)
Allah Rasûlü sallâllâhu aleyhi ve sellem, kendisine sihir yaparak hastalanmasına ve ıztırap çekmesine sebep olan münâfık Lebîd ’i ve onu bu işe özendirme eden kimseleri vahiy aracılığıyla öğrenmişti Lâkin Lebîd ’in ne yüzünü gördü ne de bu suçunu anıp başına kaktı Hayâtına kastetmiş bulunan Lebîd ’i ve onun mensûb olduğu Benî Zurayk Kabîlesi ’nden hiç kimseyi de cezâlandırmadı
Hazreti Âişe vâlidemiz:
Yâ Rasûlallâh! Sihir yapan kimseyi teşhir edip rezil rüsvâ etsen olmaz mı? dedi
Âlemlerin Fahri Ebedîsi şu muhteşem cevâbı verdi:
Allah Teâlâ bana şifâ verdi, ben de millet üstüne şerri yaymak ve onlara kötülük etmek istemem
(Buhârî, Edeb, 56)
Rasûlullah aleyhissalâtü vesselâm, cezâlandırmaya gücü yettiği hâlde kendisine büyük bir kötülükte bulunan kimseyi affetmiş, hattâ herhangi bir laf ya da îmâ ile dahî olsa suçunu başına kakmamıştır Çünkü Allah Rasûlü sallâllâhu aleyhi ve sellem müslüman ya da kâfir hiç kimsenin kötülüğünü istemez, herkese büyük bir terbiye ve nezâket ile muâmele ederdi
Hayber ’in fethinden sonradan bir kadın Allah Rasûlü ’nün yemeğine zehir koymuştu Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem eti ağzına aldığında zehirli olduğunu fark etti Yahudî kadın yemeğe zehir koyduğunu îtirâf ettiği hâlde, Hazreti Peygamber sallâllâhu aleyhi ve sellem o kadını affetti (Buhârî, Tıbb, 55; Müslim, Selâm, 43)
Yemâme ’nin lideri Sümâme bin Üsâl müslüman olunca, Mekke müşrikleriyle olan ticârî ilişkisini kesmişti Hâlbuki Kureyş her türlü erzak ve ihtiyaçlarını her zaman Yemâme ’den alırdı Açlık ve kıtlığa mâruz kalan Mekkeliler karmakarışık Hazreti Peygamber sallâllâhu aleyhi ve sellem ’e mürâcaat ettiler Allah Rasûlü Sümâme ’ye mektup yazarak ticâretine devâm etmesini söyledi (İbni Abdilberr, elİstîâb, I, 214215; İbni Esîr, Üsdü ’lGâbe, I, 295)
Hâlbuki o müşrikler, üç yıl baştan başa müslümanları arzu içinde kıvrandırmak sûretiyle acımasızlık etmişlerdi Allah Rasûlü sallâllâhu aleyhi ve sellem bunları bile affetmiştir *
Peygamber Efendimizin hoş ahlakının yanı sıra bi diğer özelliğide affedici ve bağışlayıcı olmasıdır
Peygamber Efendimiz Hz Muhammed SAV efendimiz kendi yakınlarına ve Sahabîlerine sürekli hoşgörülü olduğu gibi, düşmanlarını da, özellikle onlar cılız bulundukları ve teslim oldukları zaman bağışlamış, suçlarını affetmiş, sonunda da pekçoğunun iman etmesine vesile olmuştur
Hz Aişe validemizin de buyurduğu gibi, Peygamberimiz yaratılışı icabı, kendisine kötülük edene kötülükle karşılık vermez; affeder ve intikam almaya da yanaşmazdı
Bu üstün vasıflardır ama, düşmanları tarafından bile takdir edilmiş, sevilmiş ve sevgisini onların kalbine de ulaştırarak, ebedî kurtuluşlarına vesile olmuştur
Peygamberimiz savaş dışında, düşmanlarından kendine sığınan, teslim olan ve bağışlanmayı dileyenleri yüz üstü çevirmemiştir Ricalarını kabul ederek affetmiştirPeygamberimiz kalabalık ordusuyla Mekke'nin fethi için yola çıktığı, Mekke'ye yaklaştığı ve şehre girdiği sırada, düşmanlarının pekçoğu biçare kalarak eline düşmüş, zelil bir vaziyette önüne yığılmışlardı Fakat Peygamberimiz imkânı olduğu, gücü yettiği halde, rahmet Peygamberi olduğunu bir sefer daha göstermiş, düşmanlarım bağışlama büyüklüğünü ilan etmiştir
Cenâbı Hak affetmeyi sever Kul, hatâlarına karşısında içten gelen ıztırap duyarak tevbe ederse, Allah Teâlâ, onun tevbesini kabûl edeceğini taahhüd etmiştir Rabbimiz çok affedici olduğu için kullarının da affedici olmasını ister Kullar için affedici elde etmek, ilâhî affa nâil olmanın en hoş yoludur
Affın en güzel misâlleri de, âlemlere rahmet olarak gönderilen Hazreti Peygamber sallâllâhu aleyhi ve sellem ’in hayâtındadır
Hudeybiye ’de, hakim yaparak Allah Rasûlü ’nü öldürmek isteyen bir birlik yakalanmıştı Hazreti Peygamber sallâllâhu aleyhi ve sellem onları bağışladı (Müslim, Cihâd, 132, 133)
Allah Rasûlü sallâllâhu aleyhi ve sellem, kendisine sihir yaparak hastalanmasına ve ıztırap çekmesine sebep olan münâfık Lebîd ’i ve onu bu işe özendirme eden kimseleri vahiy aracılığıyla öğrenmişti Lâkin Lebîd ’in ne yüzünü gördü ne de bu suçunu anıp başına kaktı Hayâtına kastetmiş bulunan Lebîd ’i ve onun mensûb olduğu Benî Zurayk Kabîlesi ’nden hiç kimseyi de cezâlandırmadı
Hazreti Âişe vâlidemiz:
Yâ Rasûlallâh! Sihir yapan kimseyi teşhir edip rezil rüsvâ etsen olmaz mı? dedi
Âlemlerin Fahri Ebedîsi şu muhteşem cevâbı verdi:
Allah Teâlâ bana şifâ verdi, ben de millet üstüne şerri yaymak ve onlara kötülük etmek istemem
(Buhârî, Edeb, 56)
Rasûlullah aleyhissalâtü vesselâm, cezâlandırmaya gücü yettiği hâlde kendisine büyük bir kötülükte bulunan kimseyi affetmiş, hattâ herhangi bir laf ya da îmâ ile dahî olsa suçunu başına kakmamıştır Çünkü Allah Rasûlü sallâllâhu aleyhi ve sellem müslüman ya da kâfir hiç kimsenin kötülüğünü istemez, herkese büyük bir terbiye ve nezâket ile muâmele ederdi
Hayber ’in fethinden sonradan bir kadın Allah Rasûlü ’nün yemeğine zehir koymuştu Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem eti ağzına aldığında zehirli olduğunu fark etti Yahudî kadın yemeğe zehir koyduğunu îtirâf ettiği hâlde, Hazreti Peygamber sallâllâhu aleyhi ve sellem o kadını affetti (Buhârî, Tıbb, 55; Müslim, Selâm, 43)
Yemâme ’nin lideri Sümâme bin Üsâl müslüman olunca, Mekke müşrikleriyle olan ticârî ilişkisini kesmişti Hâlbuki Kureyş her türlü erzak ve ihtiyaçlarını her zaman Yemâme ’den alırdı Açlık ve kıtlığa mâruz kalan Mekkeliler karmakarışık Hazreti Peygamber sallâllâhu aleyhi ve sellem ’e mürâcaat ettiler Allah Rasûlü Sümâme ’ye mektup yazarak ticâretine devâm etmesini söyledi (İbni Abdilberr, elİstîâb, I, 214215; İbni Esîr, Üsdü ’lGâbe, I, 295)
Hâlbuki o müşrikler, üç yıl baştan başa müslümanları arzu içinde kıvrandırmak sûretiyle acımasızlık etmişlerdi Allah Rasûlü sallâllâhu aleyhi ve sellem bunları bile affetmiştir *