nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,678
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 36
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 90
PEYGAMBERİMİZİN AHLÂKI
Peygamberimiz hiçbir halini insanlardan gizlememiş ve saklamamıştır Çünkü, onun her hali Sahabîler için bir örnek oluşturuyordu Bunun için Sahabîler, Peygamberimizin her halini, her hareketini ve sözünü takip ediyor, öğrenerek zaptetmeye çalışıyorlardı Bilemedikleri ya da tereddüt ettikleri hususları da kanımca sorarak öğreniyorlardı Bundan nedeniyle, Peygamberimizin tüm hayât safhaları Sahabîlerce bilinmekteydi
Günümüz Müslümanı her hususta, en mahrem konulardan, toplumu, devleti ve bütün dünyayı ilgilendiren meselelere kadar Peygamberimizden bir misal bulabilir, yol belirten bir numune, aydınlatıcı bir ışık görebilir
Peygamberimizin güzel ahlâkını, insanlarla olan ilişkilerini, onun en yakınlarından ve kendisini bir gölge gibi peşine düşüp takip eden Sahabîlerinden öğrenmekteyiz
Peygamberimizi en iyi tanıyan ve bilenler; hanımları, hizmetinde yer alan kimseler ve yakın arkadaşlarıdır Meselâ, on beş yılı peygamberlikten önce almak üzere yirmi beş yılı Peygamberimizle birlikte geçen onun vefakâr ve fedakâr hanımı Hz Hatice'den, özet olarak
Peygamberimizin şahsiyet ve karakterini öğrenmekteyiz
Hazreti Hatice, Peygamberimize ilk olarak vahiy kazanç gelmez hiç hemencecik inanmış, Peygamberimizin üzerindeki heyecanı görünce de teskin etmiş, merak ve endişesini gidermişti
Hz Hatice, Peygamberimizi şöyle avuntu ediyordu: Allah, seni kat'iyyen utandırmaz Çünkü sen akrabalarına iyi davranır, çaresizlerin yardımına koşar, yoksulu himaye eder, mazlumun elinden tutar, misafirlere ikram eder, hak yolunda musibete uğrayanları gözetir bir insansın
Dokuz yıl Peygamberimizle birlikte hayât geçiren Hz Âişe, Hz Hatice'den sonra Peygamberimizin en çok sevdiği hanımıydı Peygamberimizin aile hayâtını ve şahsi özelliklerinin o kadar çoğunu Hz Âişe'den öğreniyoruz Hz Âişe ise, Peygamberimizin ahlâkını şöyle anlatıyor:
Resulullahın (asm) ahlâkı Kur'ân'dı Resulullah, şahsı için hiçbir süre kin tutmaz ve intikam almazdı Bir şeye kızarsa, ona, Kur'ân kızdığı için kızardı Bir şeyi beğenirse, Kur'ân onu beğendiği için beğenirdi
Resulullah iki şeyden birisini seçim edecek olsa, kesin onların en kolay olanını seçerdi Şayet o kolay olan şey günah bir şey ise, Resulullah ondan da insanların en uzakta duranı olurdu
Ne fena laf söyler, ne de kimseye kötülük etmek isterdi Resulullah konuşurken sözleri birbirine ulamaz, uzatmazdı Sözü ayıra ayıra söyler, dinleyenlerin gönüllerine sindirirdi Bir şey anlatırken de kelimeleri tane tane söylerdi böylece ki, isteyen onları sayabilir, ezberleyebilirdi
Ufak yaştan itibaren Peygamberimizin terbiyesi aşağıda yer alan, peygamberliğinden daha sonra da tekrar tekrar ve her an onunla birlikte bulunan ve mübarek neslinin devamına vesile olan Hz Ali ise Sevgili Peygamberimizin ahlâkî güzelliklerini şöyle sıralıyor:
Peygamber Efendimiz defalarca gülen, yumuşak huylu ve engin gönüllü idi Asla somurtkan, katı kalpli, saldırgan, şarlatan, kusur bulucu, dalkavuk ve kıskanç değildi
Hoşlanmadığı şeyleri görmezlikten kazanç, kendisinden beklentisi olan kimseleri hayâl kırıklığına uğratmaz ve onları isteklerinden bütün olarak mahrum etmezdi
Üç şeyden titizlikle uzakta dururlardı: atışma, boşboğazlık ve faydasız şeyler Şu üç husustan da özenle sakınırlardı: Hiç kimseyi kötülemezler, kınamazlar ve hiç kimsenin aybı ve gizli yanlarını öğrenmeye çalışmazlardı
Yalnızca faydalı olacaklarını ümit ettikleri konularda konuşurlardı Peygamberimiz konuşurken meclisinde yer alan dinleyiciler, başlarının üzerine kuş konmuşçasına hiç kımıldamadan kulak kesilirlerdi Kendileri susunca da, konuşma ihtiyacı duyanlar söz alırlardı
Sahabîler Peygamberimizin huzurunda konuşurlarken katiyen ağız dalaşında bulunmazlardı İçlerinden birisi Peygamberimizin huzurunda konuşurken o sözünü bitirinceye değin hepsi de can kulağıyla konuşulanı dinlerlerdi Peygamber Efendimizin katında onların hepsinin sözü, ilk olarak konuşanın sözü gibi ilgi görürdü
Sahabîlerinin güldüklerine kendileri de güler, onların şaşırma ettikleri şeylere kendileri de hayretlerini ifade ederlerdi
Huzurlarına gelen gariplerin barbar saba konuşmaları ile yerli boşboğaz sorularının yol açtığı tatsızlıklara sabrederlerdi Sahabîler ise onların gelip soru sormalarını fazla isterlerdi
Peygamber Efendimiz, 'İhtiyacının giderilmesini isteyen birisiyle karşılaştığınız vakit ona muavin olunuz' buyururlardı
Peygamberimiz ancak yapılan iyiliğe eşit düşen ve artı dalkavukluğa kaçmayan övgüleri kabul eder, haddi aşmadığı sürece hiç kimsenin sözünü kesmezdi Belki huzurlarında haddi aşacak şekilde konuşulursa o süre ya konuşanı susturmak, ya da meclisten kalkıp gitmekle ona engel olurlardı
Hz Hatice'nin ilk kocasından olan oğlu Hind bin Ebi Haleancak bu zat bununla birlikte Peygamberimizin üvey oğludur—Hz Hasan'ın isteği üstüne Peygamberimizin üstün vasıflarım şöylece dile getirmektedir:
Resulullah her zaman dalgın idi Onun susması konuşmasından uzun sürerdi Lüzumsuz yere hiç konuşmazdı Konuşmaya başlarken de, sözü bitirirken de, Allah'ın adını anardı Sözleri yargı ve doğru olup, birçok manaları kısa ve öz bir şekilde eksik sözle açıklama ederdi Konuşurken ne pozitif, ne de yetkisiz laf kullanırdı Hiç kimsenin gönlünü kırmaz, kimseyi hor görmezdi En küçük bir nimete bile saygı gösterir, hiçbir nimeti basit görmezdi Bir nimeti ne hoşuna gittiği için över, ne de hoşlanmadığı için yererdi
Dünya işleri için kızmazdı Lakin bir yargı çiğnendiği süre pek bir kızardı ancak, o yargı yerini buluncaya kadar öfke ve gazabını hiçbir şey, hiçbir kimse önleyemezdi Buna karşılık, Resulullah, kendi şahıslarına ait bir mesele hakkında kimseye kızmaz ve intikam almayı düşünmez, tersine hilim ve kerem sahibi olarak, musibet edene iyilikle karşılıklı olma ederdi
Kızdığı süre hemen kızgınlıktan vazgeçer ve kızdığım kesin etmezdi Neşelendiği, ferahlandığı süre gözlerini yumardı en fazla gülmesi tebessümdü Gülümserken de mübarek dişleri parlak inci taneleri gibi görünürdü
Yine dokuz sene değin hizmetinde bulunan Hz Enes bin Malik de Peygamberimizin bir güzelliğini şöyle açıklamaktadır:
Resulullah, insanların en lütuflu olanı idi Soğuk bir günün sabahında bile bir kölenin, bir cariyenin, bir çocuğun getirdiği su ile abdest alır, onları geri çevirmezdi Kendisinden bir şey soranı can kulağıyla dinler, soru soran ayrılıp gitmedikçe Resulullah onu terk etmezdi
Birisi Resulullahın elini musafaha etmek için tutsa, tutan kimse Peygamberimizin elini bırakmadıkça Resulullah onun elini bırakmazdı
Peygamberimizin vahiy katibi Zeyd bin Sabit'in yanına birkaç zat gelerek, Ey Zeyd, Peygamberin (asm) hal, hareket ve sözlerinden bize haber verir misiniz?diye sordular
Zeyd bin Değişmez de şöyle anlatmaya başladı:
O Yüce Resulden size ne haber vereyim? Siz eğer onun tüm hal, hitabe ve sözlerinden sual ederseniz, o öyle bir denizdir ki, sahili yoktur Fakat bazı hallerinden size bahsedeyim:
Ben Resuli Ekremin komşusu idim Kendisine bir vahiy geldiği vakit bana birisini gönderirdi Ben de huzuruna gider, indirilen vahyi yazardım Biz huzurlarında dünya işlerinden bahsetsek, kendisi de bizimle beraber dünya işlerinden bahsederdi Biz âhiret işlerinden bahsetsek, bizimle beraber âhiretle konu ile ilgili meselelerden konuşurdu Biz yemeğe dair konuşmaya başlasak, bizimle beraber yemek yemek hususundaki bu sözlere katılırdı
İşte bütün bunlar, Peygamberimizin (asm) en yakınları olan şahsiyetlerin onun hakkındaki düşünceleri, müşahedeleridir Peygamberimizin her hareketine ve davranışına uyarı ederek onu kılavuz almaya çalışan mümtaz zatların yürek ve gönüllerinden doğan şehadetleridir *
Peygamberimiz hiçbir halini insanlardan gizlememiş ve saklamamıştır Çünkü, onun her hali Sahabîler için bir örnek oluşturuyordu Bunun için Sahabîler, Peygamberimizin her halini, her hareketini ve sözünü takip ediyor, öğrenerek zaptetmeye çalışıyorlardı Bilemedikleri ya da tereddüt ettikleri hususları da kanımca sorarak öğreniyorlardı Bundan nedeniyle, Peygamberimizin tüm hayât safhaları Sahabîlerce bilinmekteydi
Günümüz Müslümanı her hususta, en mahrem konulardan, toplumu, devleti ve bütün dünyayı ilgilendiren meselelere kadar Peygamberimizden bir misal bulabilir, yol belirten bir numune, aydınlatıcı bir ışık görebilir
Peygamberimizin güzel ahlâkını, insanlarla olan ilişkilerini, onun en yakınlarından ve kendisini bir gölge gibi peşine düşüp takip eden Sahabîlerinden öğrenmekteyiz
Peygamberimizi en iyi tanıyan ve bilenler; hanımları, hizmetinde yer alan kimseler ve yakın arkadaşlarıdır Meselâ, on beş yılı peygamberlikten önce almak üzere yirmi beş yılı Peygamberimizle birlikte geçen onun vefakâr ve fedakâr hanımı Hz Hatice'den, özet olarak
Peygamberimizin şahsiyet ve karakterini öğrenmekteyiz
Hazreti Hatice, Peygamberimize ilk olarak vahiy kazanç gelmez hiç hemencecik inanmış, Peygamberimizin üzerindeki heyecanı görünce de teskin etmiş, merak ve endişesini gidermişti
Hz Hatice, Peygamberimizi şöyle avuntu ediyordu: Allah, seni kat'iyyen utandırmaz Çünkü sen akrabalarına iyi davranır, çaresizlerin yardımına koşar, yoksulu himaye eder, mazlumun elinden tutar, misafirlere ikram eder, hak yolunda musibete uğrayanları gözetir bir insansın
Dokuz yıl Peygamberimizle birlikte hayât geçiren Hz Âişe, Hz Hatice'den sonra Peygamberimizin en çok sevdiği hanımıydı Peygamberimizin aile hayâtını ve şahsi özelliklerinin o kadar çoğunu Hz Âişe'den öğreniyoruz Hz Âişe ise, Peygamberimizin ahlâkını şöyle anlatıyor:
Resulullahın (asm) ahlâkı Kur'ân'dı Resulullah, şahsı için hiçbir süre kin tutmaz ve intikam almazdı Bir şeye kızarsa, ona, Kur'ân kızdığı için kızardı Bir şeyi beğenirse, Kur'ân onu beğendiği için beğenirdi
Resulullah iki şeyden birisini seçim edecek olsa, kesin onların en kolay olanını seçerdi Şayet o kolay olan şey günah bir şey ise, Resulullah ondan da insanların en uzakta duranı olurdu
Ne fena laf söyler, ne de kimseye kötülük etmek isterdi Resulullah konuşurken sözleri birbirine ulamaz, uzatmazdı Sözü ayıra ayıra söyler, dinleyenlerin gönüllerine sindirirdi Bir şey anlatırken de kelimeleri tane tane söylerdi böylece ki, isteyen onları sayabilir, ezberleyebilirdi
Ufak yaştan itibaren Peygamberimizin terbiyesi aşağıda yer alan, peygamberliğinden daha sonra da tekrar tekrar ve her an onunla birlikte bulunan ve mübarek neslinin devamına vesile olan Hz Ali ise Sevgili Peygamberimizin ahlâkî güzelliklerini şöyle sıralıyor:
Peygamber Efendimiz defalarca gülen, yumuşak huylu ve engin gönüllü idi Asla somurtkan, katı kalpli, saldırgan, şarlatan, kusur bulucu, dalkavuk ve kıskanç değildi
Hoşlanmadığı şeyleri görmezlikten kazanç, kendisinden beklentisi olan kimseleri hayâl kırıklığına uğratmaz ve onları isteklerinden bütün olarak mahrum etmezdi
Üç şeyden titizlikle uzakta dururlardı: atışma, boşboğazlık ve faydasız şeyler Şu üç husustan da özenle sakınırlardı: Hiç kimseyi kötülemezler, kınamazlar ve hiç kimsenin aybı ve gizli yanlarını öğrenmeye çalışmazlardı
Yalnızca faydalı olacaklarını ümit ettikleri konularda konuşurlardı Peygamberimiz konuşurken meclisinde yer alan dinleyiciler, başlarının üzerine kuş konmuşçasına hiç kımıldamadan kulak kesilirlerdi Kendileri susunca da, konuşma ihtiyacı duyanlar söz alırlardı
Sahabîler Peygamberimizin huzurunda konuşurlarken katiyen ağız dalaşında bulunmazlardı İçlerinden birisi Peygamberimizin huzurunda konuşurken o sözünü bitirinceye değin hepsi de can kulağıyla konuşulanı dinlerlerdi Peygamber Efendimizin katında onların hepsinin sözü, ilk olarak konuşanın sözü gibi ilgi görürdü
Sahabîlerinin güldüklerine kendileri de güler, onların şaşırma ettikleri şeylere kendileri de hayretlerini ifade ederlerdi
Huzurlarına gelen gariplerin barbar saba konuşmaları ile yerli boşboğaz sorularının yol açtığı tatsızlıklara sabrederlerdi Sahabîler ise onların gelip soru sormalarını fazla isterlerdi
Peygamber Efendimiz, 'İhtiyacının giderilmesini isteyen birisiyle karşılaştığınız vakit ona muavin olunuz' buyururlardı
Peygamberimiz ancak yapılan iyiliğe eşit düşen ve artı dalkavukluğa kaçmayan övgüleri kabul eder, haddi aşmadığı sürece hiç kimsenin sözünü kesmezdi Belki huzurlarında haddi aşacak şekilde konuşulursa o süre ya konuşanı susturmak, ya da meclisten kalkıp gitmekle ona engel olurlardı
Hz Hatice'nin ilk kocasından olan oğlu Hind bin Ebi Haleancak bu zat bununla birlikte Peygamberimizin üvey oğludur—Hz Hasan'ın isteği üstüne Peygamberimizin üstün vasıflarım şöylece dile getirmektedir:
Resulullah her zaman dalgın idi Onun susması konuşmasından uzun sürerdi Lüzumsuz yere hiç konuşmazdı Konuşmaya başlarken de, sözü bitirirken de, Allah'ın adını anardı Sözleri yargı ve doğru olup, birçok manaları kısa ve öz bir şekilde eksik sözle açıklama ederdi Konuşurken ne pozitif, ne de yetkisiz laf kullanırdı Hiç kimsenin gönlünü kırmaz, kimseyi hor görmezdi En küçük bir nimete bile saygı gösterir, hiçbir nimeti basit görmezdi Bir nimeti ne hoşuna gittiği için över, ne de hoşlanmadığı için yererdi
Dünya işleri için kızmazdı Lakin bir yargı çiğnendiği süre pek bir kızardı ancak, o yargı yerini buluncaya kadar öfke ve gazabını hiçbir şey, hiçbir kimse önleyemezdi Buna karşılık, Resulullah, kendi şahıslarına ait bir mesele hakkında kimseye kızmaz ve intikam almayı düşünmez, tersine hilim ve kerem sahibi olarak, musibet edene iyilikle karşılıklı olma ederdi
Kızdığı süre hemen kızgınlıktan vazgeçer ve kızdığım kesin etmezdi Neşelendiği, ferahlandığı süre gözlerini yumardı en fazla gülmesi tebessümdü Gülümserken de mübarek dişleri parlak inci taneleri gibi görünürdü
Yine dokuz sene değin hizmetinde bulunan Hz Enes bin Malik de Peygamberimizin bir güzelliğini şöyle açıklamaktadır:
Resulullah, insanların en lütuflu olanı idi Soğuk bir günün sabahında bile bir kölenin, bir cariyenin, bir çocuğun getirdiği su ile abdest alır, onları geri çevirmezdi Kendisinden bir şey soranı can kulağıyla dinler, soru soran ayrılıp gitmedikçe Resulullah onu terk etmezdi
Birisi Resulullahın elini musafaha etmek için tutsa, tutan kimse Peygamberimizin elini bırakmadıkça Resulullah onun elini bırakmazdı
Peygamberimizin vahiy katibi Zeyd bin Sabit'in yanına birkaç zat gelerek, Ey Zeyd, Peygamberin (asm) hal, hareket ve sözlerinden bize haber verir misiniz?diye sordular
Zeyd bin Değişmez de şöyle anlatmaya başladı:
O Yüce Resulden size ne haber vereyim? Siz eğer onun tüm hal, hitabe ve sözlerinden sual ederseniz, o öyle bir denizdir ki, sahili yoktur Fakat bazı hallerinden size bahsedeyim:
Ben Resuli Ekremin komşusu idim Kendisine bir vahiy geldiği vakit bana birisini gönderirdi Ben de huzuruna gider, indirilen vahyi yazardım Biz huzurlarında dünya işlerinden bahsetsek, kendisi de bizimle beraber dünya işlerinden bahsederdi Biz âhiret işlerinden bahsetsek, bizimle beraber âhiretle konu ile ilgili meselelerden konuşurdu Biz yemeğe dair konuşmaya başlasak, bizimle beraber yemek yemek hususundaki bu sözlere katılırdı
İşte bütün bunlar, Peygamberimizin (asm) en yakınları olan şahsiyetlerin onun hakkındaki düşünceleri, müşahedeleridir Peygamberimizin her hareketine ve davranışına uyarı ederek onu kılavuz almaya çalışan mümtaz zatların yürek ve gönüllerinden doğan şehadetleridir *