iltasyazilim
FD Üye
Medine ’de bir şirkette elektrik teknisyeni olarak çalışan Allah dostu ve peygamber aşığı bir kardeşimiz işin son günü sabah mesaisinde kendisine verilen teknik görevi tamamlayıp ayrılmak üzere iken Resulullah’ın Ravzasında elektrik çarpması sonucu vefat etti ve Cennetul Bakiye defnedildi Tabii ailesi mecburi istikamet Türkiyeye döndü O zaman 7 yaşında olan oğlu Muhammed Nebi Doğanay bugün ortaokul ögrencisi Kompozisyon dersi ödevi olarak bir makale yazmış ve birincilik almış İşte o peygamber aşkını en derinden yaşayan bir yüreğin yansımaları Biliriz ki dil kalpten geçen her şeyi ifade edemez Allah bize de bu kardeşimiz gibi Resulullah sevgisi nasip etsin Amin
Bir seni güneşim, bir babamı, bir de terliklerimi bırakmıştım geldiğim yerde…
Bir ilkbahar gününde güller gibi kokan Medine'de dünyaya gözlerimi açmıştım Doğduğum hastane senin Ravzanın hemen yanıbaşında olduğu için, duyduğum ilk koku senin bahçenin gül kokuları olmuş Babam gelip te daha kulağıma ezan okumadan, kulaklarım senin mescidinin ezan sesleriyle şereflenmiş 40 günlük olduğumda ilk ziyaretimi de senin Hanei Saadetine yapmışım İlk adımlarımı senin Ravzandaki mermerlerinde atmış ve Rabbimle ilk buluşmamı, ilk secdemi senin mescidinde yapmışım Hemen hemen yaptığım her ilkte sen varsın Daha konuşmasını öğrenmeden seni sevmeyi öğrendim ben Belki seni çok tanımazdım ama sanki bana çok çok yakınmışsın gibi severdim seni
Senin evini her ziyarete gelişimizde seni görmesek bile senin varlığını hisseder, evinden her ayrılışımızda hüzünlenirdik Çocuklar evde sıkılınca babaları parka, eğlence yerlerine götürsün isterler Biz Medine’de yaşadığımız sürece hiç babamızdan parka götürmesini istemedik Bizim canımız sıkılmaz mıydı acaba hiç? Sanırım Medine’deki hiçbir çocuğun canı sıkılmazdı Çünkü orada hiçbir yerde olmayan gül bahçesi ve bahçenin biricik efendisi vardı Bizim vaktimizin çoğu o bahçede geçerdi
Senin bahçenin mermerlerine ayakkabı ile basamazdık Yalınayak dolaşırdık mermerlerin üstünde Kimbilir, korkardık belki de bahçenin güllerine basıvermekten Yazın mermerler ayaklarımı yakardı Olsun bu da bizim hoşumuza giderdi Babama sormuştum bir seferinde
Babacığım neden Medine bu kadar sıcak diye Babam da:
Evladım Medine’de iki tane güneş varda ondan, derdi
Nasıl olur babacığım, güneş bir tane değil mi? derdim Babam gülerek:
Bak yavrum doğru, bütün dünyayı ısıtan bir güneş var ama bir de alemleri ısıtan ve aydınlatan güneş var O güneş de Medine’de olunca sıcaklık iki kat oluyor
Babamın bu cevabı hoşuma giderdi ve ısınırdım Gerçekten de ayaklarımızı mermerler ısıtıyordu ama senin güneşinde, sıcaklığında içimizi ısıtıyordu Medine’den ayrıldığımızdan beri belki ayaklarımız ısınıyor ama içimiz bir türlü ısınamıyor Çünkü güneşimizin en büyüğünü orada bırakmıştık Ben güneşimi kaybetmiştim Onun evine, bahçesine gidemiyordum artık Gerçi ışığı ta buralarda bizi aydınlatıyordu ama içimi ısıtması için onun Ravzasında yalınayak koşmam lazımdı Evet, bahçende yürürken ezanlar okunurdu Öyle güzel okur ki Medine müezzini ezanı, sanki Bilali Habeşi okuyor sanırsınız Namaz kılmak için Mescide koştururduk, bilir bilmez Babamın yanında namaz kılardık
Büyük sütünların altından gelen soğuk havadan saçlarımızı savurturduk Zemzem bardaklarından güller yapardık Namaz kılarken yanımıza usulca bir kedi sokulurdu Babam 'incitmeyin sakın, onlar Ebu Hüreyre’nin kedileri' derdi, biz de inanırdık Senin Mescidine kediler de girebilirdi Sen çok iyi bir ev sahibiydin çünkü
Çarşamba günleri hep Uhud'a giderdik Senin çok sevdiğin amcanı ziyaret etmeye, o bizim de amcamızdı Kardeşlerimle Ayneyn tepesine çıkar oradan Uhudda yatan 70 şehide selam verirdik Uhud dağına her baktığımızda sanki orada seni görür gibi olurduk Uhud da senin Ravzanın kokusu gibi gül kokardı Orası da ayrı bir gül bahçesi idi sanki
İşte benim yedi senem ki en değerli en güzel yıllarım senin köyünde, senin gül bahçende, senin savaştığın yerlerde sanki yanımda sen varmışsın gibi seninle dopdolu geçti Seni görmesem de seninle yaşamaya o kadar alışmıştım ki senin yanından ayrılırken sanki bir yanım, bir canım, bir parçam orada kalmıştı
Buraları bana gurbet oluverdi Elimde olsa hemen yanına koşar gelirim ama hep büyüyünce gidersin diyorlar Ben sırf senin yanına gelebilmek için büyümek istiyorum Senin yanına geldiğim zaman büyümüş bile olsam bahçendeki mermerlerde yalınayak dolaşacağım Ta ki güneşin içimi ısıtana kadar
Senin hasretinden içim üşüyor Belki hasretin herkesi yakar, beni de üşütüyor işte Çünkü benim ruhum doğduğumdan beri senin sevginle ısınmaya alışkın
Senin sıcaklığına o kadar muhtacım ki Ne olur ben sana gelemesem bile sen beni hiç bırakma Işığınla gecelerimize nur ol Sıcaklığınla bütün zerrelerimizi ısıtıver Hani sana Medineyken komşuyduk ya, evlerimiz birbirine çok yakındı Senin varlığın bize güven verirdi hep Yine öyle ol, arasıra da olsa evimizi şereflendiriver
Hem benim adım Nebi, aynen seninki gibi Bu ismi bana seni çok seven bir dostun koymuş Diğer adım da Muhammed, yine senin gibi Bu ismi de
canım babacığım koymuş Buraya gelirken senin köyünde bıraktığımız babacığım
Sana benzeyen bir yanım daha var Ben de senin gibi babasız büyüyorum Ben çok şanslıyım, sen bize asla yetimliğimizi hissettirmedin Medine’den ayrıldığımızdan beri sanki sen hep yanıbaşımızdaymışsın gibi hissediyorum
Geceleri korkmadan güvenle uyuyorum hep Seni tanıdığım ve seni sevdiğim için Rabbime binlerce kez teşekkür ederim
Babam senin köyünde kalmıştı Biz babamın cenazesini gömerken abimin terlikleri babamın kabrine düştü ve orada kaldı Ben o terlikleri çok kıskandım Çünkü abimin terlikleri hep babamla kalacaktı Babamı son
ziyaret edişimizde ben de kimse görmeden terliğimi babamın kabri üstüne gömüverdim İşte şimdi benim terliğim de hep babamla kalacaktı
Evet demiştim ya bir güneşimi, bir babamı, bir de terliklerimi bırakmıştım geride Babam ve terliklerim hep oradaydı, gelemezlerdi Ama güneşim hep yanımızdaydı Yetimlerin efendisi, yetimlerini hiç ışıksız bırakır mı? Dünyanın bir ucuna gitmiş olsaydık bizi bırakmayacağını biliyordum
Gözümüz gönlümüz seninle aydınlanır efendim Ruhumuz, içimiz sıcaklığınla ısınır Birgün sana gelişim geç bile olsa bana, Gül bahçesinin mermerlerinde yalın ayak koşmak nasip et Taki aşkınla, sevginle bütün bedenim yanıp kavrulsun Terliklerimi bıraktığım o güzel mabed son durağım olsun
Böyle güzel bir yazı ancak orada doğmakla, orada büyümekle ve O Yüce Peygamber’e hasretlik çekmekle yazılır
Peygamber diyarında ona komşu olarak büyümüş bir çocuk, onun hasretiyle yanıp tutuşan, içi üşüyen bir çocuk, ona kavuşunca ısınacağını bilen bir çocuk ancak bu kadar güzel yazabilir
Bu yıl hacca İzmir 17 Kafile başkanı olarak Kütahya Tavşanlı hacıları ile gittim Bu mektubu oraya da götürdüm Ve Peygamberimizin huzurunda okudum Muhammed Nebi Kardeşimin selamını götürdüm Bilemiyorum ben bu mektubu okurken çok duygulandım Hislendim Gözlerimden iki damla da olsa yaş aktı Sizin de gözyaşlarınızı sildiğinizi tahmin ediyorum
Ben bu çocuğu ve yazdıklarını çok sevdim Gözlerinden öpüyorum
Selam ve saygılarımla
Bir seni güneşim, bir babamı, bir de terliklerimi bırakmıştım geldiğim yerde…
Bir ilkbahar gününde güller gibi kokan Medine'de dünyaya gözlerimi açmıştım Doğduğum hastane senin Ravzanın hemen yanıbaşında olduğu için, duyduğum ilk koku senin bahçenin gül kokuları olmuş Babam gelip te daha kulağıma ezan okumadan, kulaklarım senin mescidinin ezan sesleriyle şereflenmiş 40 günlük olduğumda ilk ziyaretimi de senin Hanei Saadetine yapmışım İlk adımlarımı senin Ravzandaki mermerlerinde atmış ve Rabbimle ilk buluşmamı, ilk secdemi senin mescidinde yapmışım Hemen hemen yaptığım her ilkte sen varsın Daha konuşmasını öğrenmeden seni sevmeyi öğrendim ben Belki seni çok tanımazdım ama sanki bana çok çok yakınmışsın gibi severdim seni
Senin evini her ziyarete gelişimizde seni görmesek bile senin varlığını hisseder, evinden her ayrılışımızda hüzünlenirdik Çocuklar evde sıkılınca babaları parka, eğlence yerlerine götürsün isterler Biz Medine’de yaşadığımız sürece hiç babamızdan parka götürmesini istemedik Bizim canımız sıkılmaz mıydı acaba hiç? Sanırım Medine’deki hiçbir çocuğun canı sıkılmazdı Çünkü orada hiçbir yerde olmayan gül bahçesi ve bahçenin biricik efendisi vardı Bizim vaktimizin çoğu o bahçede geçerdi
Senin bahçenin mermerlerine ayakkabı ile basamazdık Yalınayak dolaşırdık mermerlerin üstünde Kimbilir, korkardık belki de bahçenin güllerine basıvermekten Yazın mermerler ayaklarımı yakardı Olsun bu da bizim hoşumuza giderdi Babama sormuştum bir seferinde
Babacığım neden Medine bu kadar sıcak diye Babam da:
Evladım Medine’de iki tane güneş varda ondan, derdi
Nasıl olur babacığım, güneş bir tane değil mi? derdim Babam gülerek:
Bak yavrum doğru, bütün dünyayı ısıtan bir güneş var ama bir de alemleri ısıtan ve aydınlatan güneş var O güneş de Medine’de olunca sıcaklık iki kat oluyor
Babamın bu cevabı hoşuma giderdi ve ısınırdım Gerçekten de ayaklarımızı mermerler ısıtıyordu ama senin güneşinde, sıcaklığında içimizi ısıtıyordu Medine’den ayrıldığımızdan beri belki ayaklarımız ısınıyor ama içimiz bir türlü ısınamıyor Çünkü güneşimizin en büyüğünü orada bırakmıştık Ben güneşimi kaybetmiştim Onun evine, bahçesine gidemiyordum artık Gerçi ışığı ta buralarda bizi aydınlatıyordu ama içimi ısıtması için onun Ravzasında yalınayak koşmam lazımdı Evet, bahçende yürürken ezanlar okunurdu Öyle güzel okur ki Medine müezzini ezanı, sanki Bilali Habeşi okuyor sanırsınız Namaz kılmak için Mescide koştururduk, bilir bilmez Babamın yanında namaz kılardık
Büyük sütünların altından gelen soğuk havadan saçlarımızı savurturduk Zemzem bardaklarından güller yapardık Namaz kılarken yanımıza usulca bir kedi sokulurdu Babam 'incitmeyin sakın, onlar Ebu Hüreyre’nin kedileri' derdi, biz de inanırdık Senin Mescidine kediler de girebilirdi Sen çok iyi bir ev sahibiydin çünkü
Çarşamba günleri hep Uhud'a giderdik Senin çok sevdiğin amcanı ziyaret etmeye, o bizim de amcamızdı Kardeşlerimle Ayneyn tepesine çıkar oradan Uhudda yatan 70 şehide selam verirdik Uhud dağına her baktığımızda sanki orada seni görür gibi olurduk Uhud da senin Ravzanın kokusu gibi gül kokardı Orası da ayrı bir gül bahçesi idi sanki
İşte benim yedi senem ki en değerli en güzel yıllarım senin köyünde, senin gül bahçende, senin savaştığın yerlerde sanki yanımda sen varmışsın gibi seninle dopdolu geçti Seni görmesem de seninle yaşamaya o kadar alışmıştım ki senin yanından ayrılırken sanki bir yanım, bir canım, bir parçam orada kalmıştı
Buraları bana gurbet oluverdi Elimde olsa hemen yanına koşar gelirim ama hep büyüyünce gidersin diyorlar Ben sırf senin yanına gelebilmek için büyümek istiyorum Senin yanına geldiğim zaman büyümüş bile olsam bahçendeki mermerlerde yalınayak dolaşacağım Ta ki güneşin içimi ısıtana kadar
Senin hasretinden içim üşüyor Belki hasretin herkesi yakar, beni de üşütüyor işte Çünkü benim ruhum doğduğumdan beri senin sevginle ısınmaya alışkın
Senin sıcaklığına o kadar muhtacım ki Ne olur ben sana gelemesem bile sen beni hiç bırakma Işığınla gecelerimize nur ol Sıcaklığınla bütün zerrelerimizi ısıtıver Hani sana Medineyken komşuyduk ya, evlerimiz birbirine çok yakındı Senin varlığın bize güven verirdi hep Yine öyle ol, arasıra da olsa evimizi şereflendiriver
Hem benim adım Nebi, aynen seninki gibi Bu ismi bana seni çok seven bir dostun koymuş Diğer adım da Muhammed, yine senin gibi Bu ismi de
canım babacığım koymuş Buraya gelirken senin köyünde bıraktığımız babacığım
Sana benzeyen bir yanım daha var Ben de senin gibi babasız büyüyorum Ben çok şanslıyım, sen bize asla yetimliğimizi hissettirmedin Medine’den ayrıldığımızdan beri sanki sen hep yanıbaşımızdaymışsın gibi hissediyorum
Geceleri korkmadan güvenle uyuyorum hep Seni tanıdığım ve seni sevdiğim için Rabbime binlerce kez teşekkür ederim
Babam senin köyünde kalmıştı Biz babamın cenazesini gömerken abimin terlikleri babamın kabrine düştü ve orada kaldı Ben o terlikleri çok kıskandım Çünkü abimin terlikleri hep babamla kalacaktı Babamı son
ziyaret edişimizde ben de kimse görmeden terliğimi babamın kabri üstüne gömüverdim İşte şimdi benim terliğim de hep babamla kalacaktı
Evet demiştim ya bir güneşimi, bir babamı, bir de terliklerimi bırakmıştım geride Babam ve terliklerim hep oradaydı, gelemezlerdi Ama güneşim hep yanımızdaydı Yetimlerin efendisi, yetimlerini hiç ışıksız bırakır mı? Dünyanın bir ucuna gitmiş olsaydık bizi bırakmayacağını biliyordum
Gözümüz gönlümüz seninle aydınlanır efendim Ruhumuz, içimiz sıcaklığınla ısınır Birgün sana gelişim geç bile olsa bana, Gül bahçesinin mermerlerinde yalın ayak koşmak nasip et Taki aşkınla, sevginle bütün bedenim yanıp kavrulsun Terliklerimi bıraktığım o güzel mabed son durağım olsun
Böyle güzel bir yazı ancak orada doğmakla, orada büyümekle ve O Yüce Peygamber’e hasretlik çekmekle yazılır
Peygamber diyarında ona komşu olarak büyümüş bir çocuk, onun hasretiyle yanıp tutuşan, içi üşüyen bir çocuk, ona kavuşunca ısınacağını bilen bir çocuk ancak bu kadar güzel yazabilir
Bu yıl hacca İzmir 17 Kafile başkanı olarak Kütahya Tavşanlı hacıları ile gittim Bu mektubu oraya da götürdüm Ve Peygamberimizin huzurunda okudum Muhammed Nebi Kardeşimin selamını götürdüm Bilemiyorum ben bu mektubu okurken çok duygulandım Hislendim Gözlerimden iki damla da olsa yaş aktı Sizin de gözyaşlarınızı sildiğinizi tahmin ediyorum
Ben bu çocuğu ve yazdıklarını çok sevdim Gözlerinden öpüyorum
Selam ve saygılarımla