iltasyazilim
FD Üye
PEYGAMBERİMİZE SEYYİDÜNÂ (??????????) EFENDİMİZDEMEK VE ONA SALAVÂT GETİRMEK
Günümüzde Hadisleri inkâr eden bazı bilgisiz ve tekfirci kimseler, Peygamberimize Efendimizdenilemeyeceğini, namazda veya namaz haricinde iken bu sözü söylemenin şirkolduğunu söylüyorlar! Bu kelimeyi, Kur’an, Hadisler, Sünnet ve Selefi Sâlihîn uygulamaları istikametinde açıklamak istiyoruz Allah’ın Rabbve Rabbu'l Âlemînisimlerinin “Efendi ve Âlemlerin Efendisianlamlarına geldiğini, bu nedenle de, bu kelimenin Allah’tan başkaları için kullanılamayacağını iddia ediyorlar Bu iddia sahipleri ne kadar büyük bir cehâlet içerisindedirler! Hiç şüphesiz bu kelime, Allah’tan başkası için kullanıldığında, Allah’ın Efendioluşundaki anlamlar, bu kelimeye asla yüklenmemektedir Yani Allah'ın, kâinâtın sahibi ve hükümranı olmasıanlamındaki sıfatları asla bir başkasına verilmediği gibi, Allah Sübhânehu ve Teâlâ, mahlûkâtına da benzetilmemektedir Bu kelime; bir kavmin efendisi, en faziletlisi, fikrine danışılan kimse, ileri gelen, şeref sahibi, reis vb çok anlamlar ifade etmektedir Güzel sıfatları taşıyan insanlara bu kelime övgüanlamında kullanılmaktadır Soyu, Hz Hüseyin yoluyla Rasûlullah'a ulaşan kimselere de bu sıfat verilmektedir Nitekim bu ifâde şekli, Ayet ve Hadis'lerde kullanıldığı gibi; İslâmî toplumlarda insanlar arasında Selef'ten halefe kullanılagelmiştir… Bu kelimenin Arapça'sı erkek için seyyid, kadın için ise seyyide’dir Bu tür isimlendirmeyi Müslümanlar sürekli kullanırlar Mesela; Mustafa Sabri Efendi, Hatice Hanımefendi gibi Bu kelimeyi bir kadın kocasına da kullanır Eşinden bahsederken veya ona hitap ederken, “Abdullah Efendi ya da sadece “Efendi demesi gibi Ayrıca sosyal hayat içerisinde, şeref ve fazilet sahibi kimselerle konuşurken, onlara “Efendi diye hitap edilir Nitekim Peygamberimizin Hadislerinde de “istiğfâr’ın en faziletlisi, en üstünü anlamında “seyyidü’l istiğfâr tabiri kullanılmıştır1 Ve faziletli kimselerin çağrısına da “Efendim! şeklinde karşılık verilir “Seyyid kelimesi, günlere ve aylara muzâf olarak da kullanılmıştır “Seyyidü’l eyyâm (günlerin efendisi), seyyidü’ş şühûr (ayların efendisi) gibi
Hadislerde geçtiği gibi, köle ve câriyelerin sahipleri için de “seyyid: efendi denilmektedir Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “Köleler ve kadın köleler, efendilerine ve kadın efendilerine; ?????? “rabbî: mâlikim, besleyicim ve ???????? “rabbetî: mâlike’m demesin Ancak ???????? “seyyidî: efendim ve ?????????? “seyyidetî: kadın efendim desin2
“Seyyid kelimesi, Hadisi Şeriflerde de geçmektedir: Peygamberimiz; Hz Hamza için “seyyidü’ş şühedâ: şehidlerin efendisi, Hz Hasan ve Hz Hüseyin için “cennet ehlinin gençlerinin efendisi, Hz Ebû Bekr ve Hz Ömer için “cennet ehlinin olgun yaştakilerin iki efendisi, Hz Meryem, Hz Fâtıma, Hz Hatice ve Hz Âsiye vâlidelerimiz için ise, “cennetteki kadınların seyyideleri (hanımefendileri), Hz Fâtıma için ise, “bu ümmetin kadınlarının hanımefendisi, mü’minlerin kadınlarının hanımefendisi, cennet ehlinin kadınlarının hanımefendisi ifâdelerini kullanmıştır Peygamber Efendimiz aleyhisselâm, kendisi hakkında da:
???? ??????? ???????? ?????? ????????????
“Ben kıyamet gününde insanların efendisiyim3, “Ben, Âdemoğlunun seyyidiyim4 buyurmuştur
Rasûlullah’a, “Seyyidü’s Sekaleyn (iki âlemin efendisi), Seyyidü’l En’âm (yaratılmışların efendisi), Seyyidü’l Enbiyâ ve Seyyidü’l Mürselîn (bütün peygamberlerin efendisi) gibi sıfatlar verilmiştir Peygamberimiz bir keresinde minber üzerinde ve torunu Hz Hasan da yanı başında olduğu halde, bir cemaate bir de Hz Hasan’a bakarak şöyle buyurmuştur: “Bu benim oğlumdur, seyyiddir5 Bir keresinde de: “Hasan ve Hüseyin cennet ehlinin gençlerinin iki seyyididirler6 buyurmuştur
Rabb, kelimesinin insanlar için “efendi anlamıyla kullanıldığına dair, Kur’an’dan bir Ayet zikredelim Mısır Aziz’inin karısı Züleyhâ (ya da Zeliha), Yûsuf aleyhisselâm’ı ahlâkdışı ilişkiye davet ettiği zaman, Hz Yûsuf şöyle demişti: “Allah’a sığınırım! O (senin kocan), benim Rabbim (efendim)dir O bana güzel bir mevki bağışlamıştır7
Bu Ayette geçen ??????? ?????? ifâdesini, pek çok müfessir, “o senin kocan benim efendimdir şeklinde yorumlamışlardır İmam Mevdûdî rahımehullah, bu Ayeti tefsir ederken, Yûsuf aleyhisselâm’ın “Rabbim: Efendim sözüyle Allah’ı kastettiğini belirtmiş olmasına rağmen, şu bilgiyi de vermektedir: “Mütercim ve müfessirlerin genel görüşü, Hz Yûsuf’un ‘Rabbim: Efendim’ sözcüğünü, evin efendisi için kullandığı yolundadır8 Bu Ayette “efendi ile kastedilen, “barındıran, büyüten, yetiştiren, yedirip, içiren ve gözeten anlamındadır Allah’tan başkasına “efendi kelimesini kullanmanın “şirk olduğunu söyleyen bazı câhiller, Hz Yûsuf’un bu sözüyle, kendisini barındıran ve kendisine güzel bir mevki bahşeden Mısır Azîz’ini kastettiğini söyleyen çok sayıdaki alimleri tekfir mi etmektedirler!
Seyyid (efendi) kelimesi, “koca anlamında da kullanılır, demiştik Rabbimiz: “İkisi de kapıya doğru koştular Kadın onun gömleğini arkasından boylu boyunca yırttı Kapının yanında da kadının efendisine (kocasına) rast geldiler…9 buyurmaktadır
Rabbimiz yine şöyle buyurmaktadır: “Orada Zekeriyyâ, Rabbine dua etti: ‘Rabbim, bana katından çok temiz bir soy bağışla Sen duayı işitensin’ dedi O, mihrabda durmuş namaz kılarken melekler ona seslendiler: ‘Muhakkak Allah sana, Allah’tan bir kelimeyi (yani İsâ’yı) doğrulayıcı, efendi, nefsini sakındıran bir peygamber olmak üzere Yahyâ’yı müjdeler’ “10 Bu Ayette, Hz Yahyâ için geçen “seyyid kelimesi metbû’ yani “kendisine tâbi olunan kimse, ilimde, ibâdette ve takvâda ileri gelen, keremli, şerefli, kızgınlığına yenik düşmeyen anlamlarında kullanılmıştır Bu Ayet, bir insana “azîz ya da “kerîm isimlerini vermenin câiz olduğu gibi, “seyyid ismini vermenin de câiz olduğunu göstermektedir Seyyid Kutub gibi
Peygamberimiz, Kurayzaoğullarına, Sa’d b Muâz için şu ifâde biçimiyle ayağa kalkmalarını emretmiştir:
??????? ???? ???????????
“Haydi efendiniz için ayağa kalkınız11
Ashabı Kirâm’ın, “seyyid kelimesini aralarındaki faziletli kimseleri övmek için kullandıklarına da temas edelim Cabir b Abdullah’ın haber verdiğine göre, Hz Ömer şöyle demiştir:
?????????? ?????????? ????????? ?????????? ??????? ????????
“Ebû Bekr bizim seyyidimizdir, o seyyidimiz (Hz Bilâl’i) âzâd etmiştir12 Açıklamalarımızdan da anlaşıldığı gibi, seyyid kelimesi Nasslara göre; nâs (insanlar) hakkında sıfat olarak kullanılmaktadır Önemli olan, bahsi geçen kelimeye Tevhid akidesine uymayan anlamlar yüklememektir
Önemli bir noktaya temas ederek, konuyu tamamlamak istiyoruz Peygamberimiz, kendisine “Sen bizim seyyidimizsin (efendimizsin) diyen birine: “Seyyid Allah’tır13 diye karşılık vermiştir
Buna şöyle cevap verilebilir Bu zikredilen Hadis ile diğer Hadisler arasında zıtlık yoktur Bu Hadisleri doğru bir te’vîl ile telif etmekuzlaştırmak gerekir Usûl açısından bir gerçeği hatırlatalım; Ayet ve Hadislerde geçen kelimelerin birden çok anlamlarının olabileceğini ve o kelimelerin bulunduğu cümledeki anlamlarının diğer yerlerdekilerden farklı olabileceğini unutmayalım Hadislerin nerede ve hangi anlamda söylendiğini anlamadan sonuçlar çıkarmaya çalışmak, Hadisleri yanlış anlamın bâriz örneklerindendir Her şeyden önce, seyyid kelimesi asıl anlamı itibariyle, “efendi, sahip, mâlik, mevlâ gibi anlamlara gelir Peygamberimiz, kendisine “Sen bizim efendimizsin diyen o kimseye, mutlak Efendi’nin Allah olduğunu bildirmiştir Elbette Efendimiz, sahibimiz, hükümranımız, bizim ve her şeyin üzerinde yegâne söz sahibi ve idâreci olan ancak Âlemlerin Rabbi’dir Her şeyin sahibi ve her şey üzerinde mutlak söz sahibi olan sadece Allah’tır Her şeyin yaratıcısı14, Mülkün Sahibi15, Hâkimlerin Hâkimi16, bütün işleri çekip çeviren ve idâre eden17 olarak yalnızca Allah celle celâluhu Seyyid’dir
İmam Mevdûdî, Hicrî 9 yıla ait olan bu rivâyetle ilgili olarak şu açıklamayı yapmaktadır: Âmir oğullarından bir heyet Rasûlullah'ın huzuruna geldiğinde, o heyette bulunan Mutarrif b Abdullah b elŞuhayyir, babasının şöyle dediğini söylemiştir: Biz, Rasûlullah'ın yanına vardığımızda kendisine selâm verdik ve arkasından siz, bizim hâmimiz, efendimiz (başkanımız)sınız Siz bize en çok lütuf ve kerem eden, ikramda bulunan ve en güzel yemekleri yedirensinizdedik Onların bu yaltaklanmaya varan üsluplarını gördüğünde, Hz Peygamber aleyhisselâm, Sen bizim efendimizsinsözlerine karşılık:
?????????? ????? ????????? ??????????
Efendi, ulu ve yüce olan Allah'tır buyurmuştur
Bu Hadis'ten anlaşılmaktadır ki, Peygamberimiz kendisini aşırı öven ve yaltaklanmaya çalışan bu kimselerden rahatsız olarak, övülmesi gerekenin ancak Allah olduğunu bildirmiştir Kaldı ki Peygamberimiz, bir insanı yüzüne karşı övmeyi de yasaklamıştır
Buhârî'de, Ebû Bekre'den şöyle bir rivâyet nakledilmiştir: Bir adam, Rasûlullah'ın huzurunda bir kişiyi övdü Bunun üzerine Rasûlullah: “Yazık sana! Sen arkadaşının boynunu kestin (onun helâkine sebep oldun)buyurdu ve bu sözünü defalarca tekrarladı Arkasından da: Eğer sizden birinizin mutlaka kardeşini övmesi gerekiyorsa ve gerçekten onun hakkında söylemek istediklerinin doğru olduğunu tam olarak biliyorsa, o zaman 'ben onu (zâhiren) iyi biliyorum' şeklinde söylesin Sonra da 'onu hesaba çekecek olan Allah'tır Allah’a karşı hiçbir kimseyi (sîretiyle) temize çıkaramam; ben onu şöyle şöyle kimse zannederim, desin' buyurdu18
Ebû Mûsa elEş’arî’den gelen bir rivâyette ise; Peygamberimiz, bir adamın bir kişiyi övdüğünü ve övmede çok aşırı gittiğini işitince: “Siz bu adamı helâk ettiniz ya da belini kırdınız buyurmuştur19
Peygamberimizin, Efendi Allah'tırşeklindeki Hadislerine okurken, yüze karşı aşırı övgülerden men eden bu rivâyetleri göz önünde bulundurmak gerekir Rasûlullah aleyhisselâm kendisini, yüzüne karşı aşırı övmeye yeltenen o kimseyi sakındırmak istemiştir Seyyid Allah'tırsözünden yola çıkarak, bu kelimenin Allah'tan başkası için kullanılamayacağı sonucu çıkarılacak olursa, seyyidkelimesinin pek çok Hadislerde, Allah'tan başkası için kullanılmasını yanlış kabul etme sonucuyla karşı karşıya kalırız! Ayrıca bu yanlış yargıya varmak, Allah'ın elEsmâu'l Husnâ'sına, esSeyyidismini de ilâve etmeyi gerektirecektir Oysa Allah'ın güzel isimleri arasında bu isim sayılmamıştır
Peygamberimiz bu türden “sakındırıcı Hadisleri ile, ümmetini, “övgüde aşırı gidip şirk’e düşmekten sakındırmak istemektedir Seyyid kelimesini, insanlar hakkında; Dinde önder, ilim, ibâdet, ve takvâ bakımından ileri olan kimse, güzel ahlâk ile temâyüz etmiş kişi, zâhid ve şüpheli şeylerden sakınan, hayırlar bakımından akranlarını geçmiş, sözüne itimâd edilen ve kendisine hürmet edilen kimse gibi anlamlarda kullanmak câizdir
Kâinâtın Seyyidi, Âlemlerin Efendisi, Efendiler Efendisi gibi tabirleri Peygamberimiz için kullanmaktan ise sakınmak gerekir Kâinâtın Efendisi ancak Allah’tır Çünkü O, Âlemlerin Rabbi, yaratıcısı, sahibi ve evren üzerinde yegâne söz sahibidir Bu makam, Allah’tan başkasına, Peygamberler dahi olsa verilemez
Bilindiği gibi, Hristiyanlar ve Yahudiler, Peygamberlerini aşırı överek şirke düşmüşler ve sonunda da, Yahudiler: “Üzeyr, Allah’ın oğludur, Hristiyanlar da: “Mesîh (İsa), Allah’ın oğludur20 demişlerdir Bazı Hristiyanlar da, daha ileri giderek, “Şüphesiz Allah, Meryem oğlu Mesîh’tir21 demişlerdir
Peygamberimiz hakkında Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “De ki: ‘Ben ancak sizin gibi bir insanım Bana sizin ilâhınız ancak bir tek ilâhtır, diye vahyolunuyor O halde, O’na dosdoğru yönelin ve O’ndan mağfiret dileyin O müşriklerin vay haline!’ 22
Dikkat edilirse, Yüce Rabbimiz, Peygamberimize önce insan olduğunu sonra kendisine vahyedilen bir elçi olduğunu söylemesini, ilâh olarak yalnızca Allah’a ibâdet edilmesini ve şirkten sakınılmasını söylemesini emretmektedir Bu Ayette, Hz Peygamberin insan olduğunu unutarak, ona İlâhî sıfatlar yakıştırarak şirke düşmekten de sakındırma mevcuttur Rabbimiz, onun hakkında şöyle buyurmaktadır: “Muhammed ancak bir Peygamberdir…23
Bu mesele, pek çok insan için iki türlü sapma noktası olmuştur: Kimileri, Peygamberi haddinden fazla yüceltip, ilâhlaştırmışlar; kimileri de, onun “Rasûlullah: Allah’ın Elçisi olduğunu unutarak, onu küçülterek aşağılamışlardır Peygamberi örneklikten çıkartıp İlâhî bir makama yükseltmek de, onu sıradanlaştırmak da itidâl yolundan sapmaktır! Peygamberi sıradanlaştıranlar, onun Sünnetini ve Hadisleri hayatlarının dışına itmişlerdir Hatta ondan bahsederken sadece “Muhammed ya da “Muhammed Peygamber demekle yetinmişler; ona “Efendimiz demeyi, salavât getirmeyi bile bâtıl saymışlardır Kur’an ve Sünnet bizleri, bu iki aşırı uçta olmaktan da sakındırmaktadır Kur’an’ın haber verdiğine göre; bizden önceki milletler genelde peygamberlerini aşırı yüceltip, onları ilâhlaştırmışlar ve kendilerini Tevhid’e çağıran o elçilere tapınmaya başlamışlardır
Peygamberimiz kendisi hakkında aşırı övgüler yapılmaması konusunda bizleri pek çok Hadislerinde uyarmıştır Peygamberimiz bir Hadislerinde:
????????????? ????? ??????? ?????????? ????? ???????? ????????? ???? ???????? ????????? ?????? ????? ???????????
“Hristiyanların Meryem’in oğlunu bâtıl ve aşırı sûrette övdükleri gibi, sakın sizler de beni övgüde aşırı gitmeyiniz Şüphesiz ben ancak bir kulum Onun için bana ‘Allah’ın kulu ve Rasûlü’ deyiniz 24 buyurmuşlardır Biz Müslümanlara düşen; itidâl üzere olmak, her konuda ifrat ve tefritten sakınmaktır…
Burada önemli bir hatırlatma yapmak zarûrîdir Eski veya yeni toplumlar, Peygamberleri aşırı övüp ilâhlaştırdılar diye, Peygamberimizi aşırı küçülterek, ona hakaret edercesine bir itikâd benimsemek; onun Sîret’ini örneklikten çıkarmak da büyük bir dalâlettir Bu davranış şekli, bir sapkınlığa başka bir sapkınlıkla reaksiyon göstermek demektir Diğer bir ifâdeyle, maalesef, ifrat'tan tefrit doğmaktadır!
Son olarak da, salâtü selâm'da seyyidinâifâdesini kullanma konusunda kısa açıklama yapalım Hadislerde haber verilen hiçbir salatü selâm'da seyyidinâgeçmemektedir Ama Ashâb'dan gelen sahih rivâyetlerde seyyidinâve seyyidü'l mürselîngibi kelimeler bulunmaktadır İbni Mes'ûd: Rasûlullah'a okuduğunuz salâtü selâmları güzel okuyunuz25 buyurmuştur Ve bu Hadis’in devamında, nasıl salât okunacağı öğretilirken, salâtın içinde “seyyidü’l mürselîn ifâdesine yer verilmiştir Peygamberimizin kendisi hakkında seyyidinâifâdesini kullanmamasının nedeni, Allah'a ellerini açarken kendisinden efendimiz, efendigibi tabirleri kullanmayı uygun bulmamasındandır
Çünkü kul, Rabbinin huzurunda tezellül ile yani âcizliğinin şuurunda, gönülden teslimiyet, huşu’ ve saygı içerisinde olmalıdır Rasûlullah da, Rabbimizin karşısında her bakımdan âcizliğinin ve Rahmeti Rahmân’a muhtaç olduğunun idrâkinde saygılı bir kul idi Ayrıca bir kimse kendisini takdim ederken, “ben, Muhammed Efendi Hazretleriyim tarzında bir sunum gerçekleştirmez Fakat o kimseyle muhatap olan kişiler, kendi anlayışlarına göre, ona hitap ederler Kimisi o kimsenin faziletine uygun, saygılı bir hitap şeklini tercih eder; kimisi de karşısındakinin kadrü kıymetini idrâk etmekten aciz şekilde saygısız veya bayağı bir üslup kullanır Aynen bunun gibi; sahabîler de bu inceliği anladıklarından dolayı, salavât okurlarken efendimizilâvesini de kullanmışlardır
Zira Peygamberimiz kendisinin, “???? ??? ??? : Âdemoğlunun efendisi ve “???? ?????? : insanların efendisi olduğunu belirtmiştir
Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
?? ?????????? ??????? ?????????? ?????????? ????????? ?????????? ???????
“(Ey müminler!) Peygamber'i, kendi aranızda birbirinizi çağırır gibi çağırmayın 26
Bu Ayette geçen “dua kelimesi, bildiğimiz “dua anlamının yanında, “çağırma ve “seslenme anlamlarını da ifâde eder Buna göre; ??????? ?????????? : Rasûl’ün çağırmasıifâdesi, üç anlama gelmektedir: Rasûlün çağrısı, Rasûlün duası ve Rasûl’e seslenmek
Ayeti Kerime şu hükümleri içermektedir:
1 Peygamberinin çağrısını, içinizden bir kimsenin çağrısı gibi görmeyin
2 Peygamberin duasını, herhangi birinin duasıyla aynı sanmayın O sizden birine hayır dua ederse, bu büyük bir servettir, mutluluktur; birinize de lanet ederse bu da en büyük felâkettir, iflâstır
3 Peygambere aranızda herhangi birine seslendiğiniz gibi, “Muhammed şeklinde seslenmeyin Ona karşı hitaplarınızda son derece saygılı olun
Bu anlamların hepsi de, Ayetin metnine uygundur; fakat ilk anlam, konu bütünlüğü ile daha yakından bağlantılıdır
NAMAZDA VE NAMAZ DIŞINDA İKEN, PEYGAMBERİMİZE SALAVÂT GETİRMEK:
Namazda Peygamberimize salavât getirmenin hükmü konusunda alimlerin cumhurunun kabul ettiği görüş; salavât’ın, namazın Sünnet ve müstehâblarından olduğu yönündedir Şâfiî ve Hanbelî mezheplerine göre, namazda Peygamberimize salâtü selâm okumak farzdır Ebû Hanife ve İmam Mâlik’e göre ise, namazda salâtü selâm okumak farz değildir, Sünnettir İmam Ahmed b Hanbel, önceleri namazda salavât okumanın farz olmadığına kâil iken, sonradan farz olduğu görüşüne dönmüştür
Alimler, ömürde bir defa Peygamberimize salâtü selâm getirmenin farz olduğunu söylemişlerdir Bu konuda icmâ’ya yakın bir görüş birliği vardır Bazı alimler ise, Rasûlullah'ın adının anıldığı bir mecliste, her anılışında ona salâtü selâm getirmenin farz olduğunu söylemişlerdir Bazıları da, bir mecliste Rasûlullah’ın adı ne kadar anılırsa anılsın, bir defa salâtü selâm getirmenin yeterli olacağını belirtmişlerdir İhtiyâten her işitildiğinde, salâtü selâm getirmenin daha uygun olduğunu söyleyenler de vardır Zira Peygamberimiz kendisi için salât getirmeye teşvik etmiştir: “Kim bana bir defa salât getirirse, ona karşılık yüce Allah ona on defa salât eder27, “Kimin yanında ismim anılırsa bana salât getirsin28, “(Gerçek) cimri; yanında ismim anıldığı halde, bana salavât getirmeyendir29, “Bana çok salât gönderen kimse, kıyamet gününde bana yakın olmayı hak edecektir30 Bu Hadisler, salavâtı çoğaltmaya teşvik etmektedir
Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: Muhakkak Allah ve melekleri Peygambere salât ederler Ey mü'minler, siz de ona salât ve selâm edin31 Ömürde bir kere Rasûlullah'a salât ve selâm getirmenin farz olduğu hususunda ulemâ arasında ihtilâf yoktur Salavât okumanın nerede ve ne zaman farz olacağı hususundaki ihtilâflar bir yana, Rasûlullah’ın adı anıldığında ona salât göndermenin farz olduğu ve namazda salât okumanın da Peygamberimizin Sünneti olduğu hususunda alimler ittifâk etmişlerdir
Peygambere salât etmenin anlamı; mü’minlerin onun vasıtasıyla câhiliyye’den kurtulup dosdoğru yolu bulmuş olmaları nedeniyle, Allah’ın Rasûlünün değerini takdir etmeleri, ona şükran duymaları ve onun büyük nimetleri karşılığında minnettar olmaları demektir O minnettarlıklarını da, onun Sünnetine uyarak ve ona namazda ve namaz dışındaki vakitlerde çokça salât göndererek göstermiş olurlar Rasûlullah için dua etme hususundaki acizliğimizi de “Ey Allah’ım, Senin Peygamberin bize nasıl sayısız nimet ve lütuflarda bulunmuşsa, Sen de ona sınırsız ve sonsuz rahmetini göster; onu dünyada en büyük makamlara ulaştır, ahirette de Sana en yakın olmayı ona nasip et anlamında dua ederek, “Allahümme salli… ifâdeleriyle Allah’a yönelerek salât ederiz İslâm düşmanları, Rasûlullah’a ne kadar düşmanlık yapıp aleyhinde konuşuyorlarsa, biz de, Peygamberimize o kadar hatta daha fazlasıyla bağlanmalıyız ve ona salâtı çoğaltarak, onun yüceliğini ikrar etmeliyiz Bu, bir vefâ borcudur! Peygambere getirilen salât ve selâm miktarı, onun tebliğ ettiği dine olan bağlılığımızın ve onun, bizim üzerimizdeki nimetlerini kavrayıp kavramadığımızın ölçüsünü de ortaya koyar Ahzâb: 56’da belirtildiği gibi, Peygamberimiz için Allah ve melekler salât ve selâm ederlerken, onun ümmetinin kendisine salavât getirmemesi cimrilikten başka bir sözcükle nitelenemez sanırız! Allah, biz mü’minlere, Peygamberimize salât okumamızı emretmiştir Emir, aksine bir karîne olmadıkça farziyyet ifâde eder
Salavât okurken söylediğimiz bir noktayı daha açıklayalım: “Allahümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed… Ve bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed… Peygambere salavât gönderirken, “Âli Muhammed diyoruz? Peki, “Âli Muhammed kimdir? Sözlük anlamı itibariyle, “âl ile “ehl kelimeleri birbirlerinden farklıdırlar Bir kimsenin âl’i dendiğinde, akrabası olsun olmasın, onun arkadaşları, dostları ve yardımcıları anlaşılır Bir kimsenin ehl’i dendiğinde ise, arkadaşı ya da yardımcısı olsun olmasın, o kimsenin akrabaları anlaşılır Mesela, Kur’an’da “Âli Firavn tabiri kullanılmıştır Bu ifâde ile, sadece onun ailesi kastedilmemiştir; bilâkis Hz Mûsa’ya karşı mücadelesinde kendi yanında olan taraftarları kastedilmiştir O halde Peygamberimizin yolunda olmayan kimseler, onun âilesinden dahi olsalar, Âli Muhammed’den sayılmazlar Ebû Leheb, Ebû Talip gibi Bunun tersine Peygamberimizin yolunda olanlar, onun ailesinden olmasalar dahi, Âli Muhammed’dendirler Peygamberimize kan bağıyla bağlı olmayan tüm Ümmeti Muhammed’in durumu da böyledir Fakat Peygamberimize hem kan bağıyla, hem de ona tâbi olmakla bağlı olan kimseler, “Âli Muhammed denmeye daha layıktırlar
Peygamberlerden başkaları için salât ve selâm okuma konusunda ihtilâf olmuştur Bu ihtilâfın nedeni; Rabbimizin, Kur’an’da32 peygamber olmayan kimseler için de salât kelimesini kullanmış olmasıdır Aynı şekilde Peygamberimiz de Hadislerinde, peygamber olmayan birçok kimse için salât kelimesini kullanarak dua etmiştir Alimlerin çoğunluğuna göre, bu durum, Allah ve Rasûlü için geçerlidir, ümmet için câiz değildir Hatta birçok alim, Ahzâb: 56’ya dayanarak, “sallallahu aleyhi ve sellem kelimeleriyle salât okumanın başka peygamberler için değil, sadece bizim Peygamberimiz için câiz olduğu görüşündedirler
Salât kelimesi söyleyene göre, farklı anlamlara gelir: Salât kelimesi, Allah’tan olduğunda “rahmet ve mağfiret, meleklerden olduğunda “istiğfâr (Allah’ın mağfiret ve rahmetini istemek), Peygamberden olduğunda “şefaat, kullardan olduğunda ise “dua ve yakarış anlamını ifâde eder
“Allah ve melekleri Peygambere salât etmektedirler Ayetinde; Allah’ın salâtı, rahmet ve mağfiret, meleklerin salâtı ise, Peygamber için bağışlanma dilemektir “Ey iman edenler siz de ona salât ve selâm edin emri mûcibince, bizim yapacağımız salât ise, Peygamber için dua etmek ve onun, Allah katında en büyük lütuflara ve yüce bir makama kavuşmasını dilemektir
Bizler Peygamberimiz için, “Allahümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed… diye salât ederken, aynı zamanda Peygamberimizin yolundan giden kendi ümmeti için de Rabbimizden rahmet ve mağfiret dilemekteyiz…
Yusuf Semmak
1 Buhârî, Deavât, 1
2 Müslim, Ebû Dâvud, Müsnedi Ahmed
3 Buhârî, Tefsîr, 185
4 İbni Mâce, Zühd, 37
5 Buhârî, Fedâilü Ashâbi’n Nebî, 24
6 Tirmizî, Menâsik, 31
7 Yûsuf: 23
8 Tefhîmu’l Kur’an, C: 2, Sh: 451
9 Yûsuf: 25
10 Âli İmrân: 38, 39
11 Buhârî, İsti’zân, 26
12 Buhârî, Fedâilü Ashâbi’n Nebî, 25
13 Ebû Dâvud
14 En’âm: 102
15 Âli İmrân: 26
16 Tîn: 8
17 Secde: 5
18 Buhârî, Kitâbu’ş Şehâdet, 16
19 Buhârî, Kitâbu’l Edeb, 54 (İmam Buhâri bu Hadisi, insanları aşırı ve mübalağalı övmenin mekrûh olması isimli bâb’ında getirmiştir)
20 Tevbe: 30
21 Mâide: 72
22 Fussılet: 6
23 Âli İmrân: 144
24 Buhârî, Enbiyâ, 50
25 Taberânî
26 Nûr: 63
27 Müslim, Tirmizî
28 Taberânî
29 Tirmizî
30 Tirmizî
31 Ahzâb: 56
32 Bakara: 157, Tevbe: 103, Ahzâb: 43
Günümüzde Hadisleri inkâr eden bazı bilgisiz ve tekfirci kimseler, Peygamberimize Efendimizdenilemeyeceğini, namazda veya namaz haricinde iken bu sözü söylemenin şirkolduğunu söylüyorlar! Bu kelimeyi, Kur’an, Hadisler, Sünnet ve Selefi Sâlihîn uygulamaları istikametinde açıklamak istiyoruz Allah’ın Rabbve Rabbu'l Âlemînisimlerinin “Efendi ve Âlemlerin Efendisianlamlarına geldiğini, bu nedenle de, bu kelimenin Allah’tan başkaları için kullanılamayacağını iddia ediyorlar Bu iddia sahipleri ne kadar büyük bir cehâlet içerisindedirler! Hiç şüphesiz bu kelime, Allah’tan başkası için kullanıldığında, Allah’ın Efendioluşundaki anlamlar, bu kelimeye asla yüklenmemektedir Yani Allah'ın, kâinâtın sahibi ve hükümranı olmasıanlamındaki sıfatları asla bir başkasına verilmediği gibi, Allah Sübhânehu ve Teâlâ, mahlûkâtına da benzetilmemektedir Bu kelime; bir kavmin efendisi, en faziletlisi, fikrine danışılan kimse, ileri gelen, şeref sahibi, reis vb çok anlamlar ifade etmektedir Güzel sıfatları taşıyan insanlara bu kelime övgüanlamında kullanılmaktadır Soyu, Hz Hüseyin yoluyla Rasûlullah'a ulaşan kimselere de bu sıfat verilmektedir Nitekim bu ifâde şekli, Ayet ve Hadis'lerde kullanıldığı gibi; İslâmî toplumlarda insanlar arasında Selef'ten halefe kullanılagelmiştir… Bu kelimenin Arapça'sı erkek için seyyid, kadın için ise seyyide’dir Bu tür isimlendirmeyi Müslümanlar sürekli kullanırlar Mesela; Mustafa Sabri Efendi, Hatice Hanımefendi gibi Bu kelimeyi bir kadın kocasına da kullanır Eşinden bahsederken veya ona hitap ederken, “Abdullah Efendi ya da sadece “Efendi demesi gibi Ayrıca sosyal hayat içerisinde, şeref ve fazilet sahibi kimselerle konuşurken, onlara “Efendi diye hitap edilir Nitekim Peygamberimizin Hadislerinde de “istiğfâr’ın en faziletlisi, en üstünü anlamında “seyyidü’l istiğfâr tabiri kullanılmıştır1 Ve faziletli kimselerin çağrısına da “Efendim! şeklinde karşılık verilir “Seyyid kelimesi, günlere ve aylara muzâf olarak da kullanılmıştır “Seyyidü’l eyyâm (günlerin efendisi), seyyidü’ş şühûr (ayların efendisi) gibi
Hadislerde geçtiği gibi, köle ve câriyelerin sahipleri için de “seyyid: efendi denilmektedir Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “Köleler ve kadın köleler, efendilerine ve kadın efendilerine; ?????? “rabbî: mâlikim, besleyicim ve ???????? “rabbetî: mâlike’m demesin Ancak ???????? “seyyidî: efendim ve ?????????? “seyyidetî: kadın efendim desin2
“Seyyid kelimesi, Hadisi Şeriflerde de geçmektedir: Peygamberimiz; Hz Hamza için “seyyidü’ş şühedâ: şehidlerin efendisi, Hz Hasan ve Hz Hüseyin için “cennet ehlinin gençlerinin efendisi, Hz Ebû Bekr ve Hz Ömer için “cennet ehlinin olgun yaştakilerin iki efendisi, Hz Meryem, Hz Fâtıma, Hz Hatice ve Hz Âsiye vâlidelerimiz için ise, “cennetteki kadınların seyyideleri (hanımefendileri), Hz Fâtıma için ise, “bu ümmetin kadınlarının hanımefendisi, mü’minlerin kadınlarının hanımefendisi, cennet ehlinin kadınlarının hanımefendisi ifâdelerini kullanmıştır Peygamber Efendimiz aleyhisselâm, kendisi hakkında da:
???? ??????? ???????? ?????? ????????????
“Ben kıyamet gününde insanların efendisiyim3, “Ben, Âdemoğlunun seyyidiyim4 buyurmuştur
Rasûlullah’a, “Seyyidü’s Sekaleyn (iki âlemin efendisi), Seyyidü’l En’âm (yaratılmışların efendisi), Seyyidü’l Enbiyâ ve Seyyidü’l Mürselîn (bütün peygamberlerin efendisi) gibi sıfatlar verilmiştir Peygamberimiz bir keresinde minber üzerinde ve torunu Hz Hasan da yanı başında olduğu halde, bir cemaate bir de Hz Hasan’a bakarak şöyle buyurmuştur: “Bu benim oğlumdur, seyyiddir5 Bir keresinde de: “Hasan ve Hüseyin cennet ehlinin gençlerinin iki seyyididirler6 buyurmuştur
Rabb, kelimesinin insanlar için “efendi anlamıyla kullanıldığına dair, Kur’an’dan bir Ayet zikredelim Mısır Aziz’inin karısı Züleyhâ (ya da Zeliha), Yûsuf aleyhisselâm’ı ahlâkdışı ilişkiye davet ettiği zaman, Hz Yûsuf şöyle demişti: “Allah’a sığınırım! O (senin kocan), benim Rabbim (efendim)dir O bana güzel bir mevki bağışlamıştır7
Bu Ayette geçen ??????? ?????? ifâdesini, pek çok müfessir, “o senin kocan benim efendimdir şeklinde yorumlamışlardır İmam Mevdûdî rahımehullah, bu Ayeti tefsir ederken, Yûsuf aleyhisselâm’ın “Rabbim: Efendim sözüyle Allah’ı kastettiğini belirtmiş olmasına rağmen, şu bilgiyi de vermektedir: “Mütercim ve müfessirlerin genel görüşü, Hz Yûsuf’un ‘Rabbim: Efendim’ sözcüğünü, evin efendisi için kullandığı yolundadır8 Bu Ayette “efendi ile kastedilen, “barındıran, büyüten, yetiştiren, yedirip, içiren ve gözeten anlamındadır Allah’tan başkasına “efendi kelimesini kullanmanın “şirk olduğunu söyleyen bazı câhiller, Hz Yûsuf’un bu sözüyle, kendisini barındıran ve kendisine güzel bir mevki bahşeden Mısır Azîz’ini kastettiğini söyleyen çok sayıdaki alimleri tekfir mi etmektedirler!
Seyyid (efendi) kelimesi, “koca anlamında da kullanılır, demiştik Rabbimiz: “İkisi de kapıya doğru koştular Kadın onun gömleğini arkasından boylu boyunca yırttı Kapının yanında da kadının efendisine (kocasına) rast geldiler…9 buyurmaktadır
Rabbimiz yine şöyle buyurmaktadır: “Orada Zekeriyyâ, Rabbine dua etti: ‘Rabbim, bana katından çok temiz bir soy bağışla Sen duayı işitensin’ dedi O, mihrabda durmuş namaz kılarken melekler ona seslendiler: ‘Muhakkak Allah sana, Allah’tan bir kelimeyi (yani İsâ’yı) doğrulayıcı, efendi, nefsini sakındıran bir peygamber olmak üzere Yahyâ’yı müjdeler’ “10 Bu Ayette, Hz Yahyâ için geçen “seyyid kelimesi metbû’ yani “kendisine tâbi olunan kimse, ilimde, ibâdette ve takvâda ileri gelen, keremli, şerefli, kızgınlığına yenik düşmeyen anlamlarında kullanılmıştır Bu Ayet, bir insana “azîz ya da “kerîm isimlerini vermenin câiz olduğu gibi, “seyyid ismini vermenin de câiz olduğunu göstermektedir Seyyid Kutub gibi
Peygamberimiz, Kurayzaoğullarına, Sa’d b Muâz için şu ifâde biçimiyle ayağa kalkmalarını emretmiştir:
??????? ???? ???????????
“Haydi efendiniz için ayağa kalkınız11
Ashabı Kirâm’ın, “seyyid kelimesini aralarındaki faziletli kimseleri övmek için kullandıklarına da temas edelim Cabir b Abdullah’ın haber verdiğine göre, Hz Ömer şöyle demiştir:
?????????? ?????????? ????????? ?????????? ??????? ????????
“Ebû Bekr bizim seyyidimizdir, o seyyidimiz (Hz Bilâl’i) âzâd etmiştir12 Açıklamalarımızdan da anlaşıldığı gibi, seyyid kelimesi Nasslara göre; nâs (insanlar) hakkında sıfat olarak kullanılmaktadır Önemli olan, bahsi geçen kelimeye Tevhid akidesine uymayan anlamlar yüklememektir
Önemli bir noktaya temas ederek, konuyu tamamlamak istiyoruz Peygamberimiz, kendisine “Sen bizim seyyidimizsin (efendimizsin) diyen birine: “Seyyid Allah’tır13 diye karşılık vermiştir
Buna şöyle cevap verilebilir Bu zikredilen Hadis ile diğer Hadisler arasında zıtlık yoktur Bu Hadisleri doğru bir te’vîl ile telif etmekuzlaştırmak gerekir Usûl açısından bir gerçeği hatırlatalım; Ayet ve Hadislerde geçen kelimelerin birden çok anlamlarının olabileceğini ve o kelimelerin bulunduğu cümledeki anlamlarının diğer yerlerdekilerden farklı olabileceğini unutmayalım Hadislerin nerede ve hangi anlamda söylendiğini anlamadan sonuçlar çıkarmaya çalışmak, Hadisleri yanlış anlamın bâriz örneklerindendir Her şeyden önce, seyyid kelimesi asıl anlamı itibariyle, “efendi, sahip, mâlik, mevlâ gibi anlamlara gelir Peygamberimiz, kendisine “Sen bizim efendimizsin diyen o kimseye, mutlak Efendi’nin Allah olduğunu bildirmiştir Elbette Efendimiz, sahibimiz, hükümranımız, bizim ve her şeyin üzerinde yegâne söz sahibi ve idâreci olan ancak Âlemlerin Rabbi’dir Her şeyin sahibi ve her şey üzerinde mutlak söz sahibi olan sadece Allah’tır Her şeyin yaratıcısı14, Mülkün Sahibi15, Hâkimlerin Hâkimi16, bütün işleri çekip çeviren ve idâre eden17 olarak yalnızca Allah celle celâluhu Seyyid’dir
İmam Mevdûdî, Hicrî 9 yıla ait olan bu rivâyetle ilgili olarak şu açıklamayı yapmaktadır: Âmir oğullarından bir heyet Rasûlullah'ın huzuruna geldiğinde, o heyette bulunan Mutarrif b Abdullah b elŞuhayyir, babasının şöyle dediğini söylemiştir: Biz, Rasûlullah'ın yanına vardığımızda kendisine selâm verdik ve arkasından siz, bizim hâmimiz, efendimiz (başkanımız)sınız Siz bize en çok lütuf ve kerem eden, ikramda bulunan ve en güzel yemekleri yedirensinizdedik Onların bu yaltaklanmaya varan üsluplarını gördüğünde, Hz Peygamber aleyhisselâm, Sen bizim efendimizsinsözlerine karşılık:
?????????? ????? ????????? ??????????
Efendi, ulu ve yüce olan Allah'tır buyurmuştur
Bu Hadis'ten anlaşılmaktadır ki, Peygamberimiz kendisini aşırı öven ve yaltaklanmaya çalışan bu kimselerden rahatsız olarak, övülmesi gerekenin ancak Allah olduğunu bildirmiştir Kaldı ki Peygamberimiz, bir insanı yüzüne karşı övmeyi de yasaklamıştır
Buhârî'de, Ebû Bekre'den şöyle bir rivâyet nakledilmiştir: Bir adam, Rasûlullah'ın huzurunda bir kişiyi övdü Bunun üzerine Rasûlullah: “Yazık sana! Sen arkadaşının boynunu kestin (onun helâkine sebep oldun)buyurdu ve bu sözünü defalarca tekrarladı Arkasından da: Eğer sizden birinizin mutlaka kardeşini övmesi gerekiyorsa ve gerçekten onun hakkında söylemek istediklerinin doğru olduğunu tam olarak biliyorsa, o zaman 'ben onu (zâhiren) iyi biliyorum' şeklinde söylesin Sonra da 'onu hesaba çekecek olan Allah'tır Allah’a karşı hiçbir kimseyi (sîretiyle) temize çıkaramam; ben onu şöyle şöyle kimse zannederim, desin' buyurdu18
Ebû Mûsa elEş’arî’den gelen bir rivâyette ise; Peygamberimiz, bir adamın bir kişiyi övdüğünü ve övmede çok aşırı gittiğini işitince: “Siz bu adamı helâk ettiniz ya da belini kırdınız buyurmuştur19
Peygamberimizin, Efendi Allah'tırşeklindeki Hadislerine okurken, yüze karşı aşırı övgülerden men eden bu rivâyetleri göz önünde bulundurmak gerekir Rasûlullah aleyhisselâm kendisini, yüzüne karşı aşırı övmeye yeltenen o kimseyi sakındırmak istemiştir Seyyid Allah'tırsözünden yola çıkarak, bu kelimenin Allah'tan başkası için kullanılamayacağı sonucu çıkarılacak olursa, seyyidkelimesinin pek çok Hadislerde, Allah'tan başkası için kullanılmasını yanlış kabul etme sonucuyla karşı karşıya kalırız! Ayrıca bu yanlış yargıya varmak, Allah'ın elEsmâu'l Husnâ'sına, esSeyyidismini de ilâve etmeyi gerektirecektir Oysa Allah'ın güzel isimleri arasında bu isim sayılmamıştır
Peygamberimiz bu türden “sakındırıcı Hadisleri ile, ümmetini, “övgüde aşırı gidip şirk’e düşmekten sakındırmak istemektedir Seyyid kelimesini, insanlar hakkında; Dinde önder, ilim, ibâdet, ve takvâ bakımından ileri olan kimse, güzel ahlâk ile temâyüz etmiş kişi, zâhid ve şüpheli şeylerden sakınan, hayırlar bakımından akranlarını geçmiş, sözüne itimâd edilen ve kendisine hürmet edilen kimse gibi anlamlarda kullanmak câizdir
Kâinâtın Seyyidi, Âlemlerin Efendisi, Efendiler Efendisi gibi tabirleri Peygamberimiz için kullanmaktan ise sakınmak gerekir Kâinâtın Efendisi ancak Allah’tır Çünkü O, Âlemlerin Rabbi, yaratıcısı, sahibi ve evren üzerinde yegâne söz sahibidir Bu makam, Allah’tan başkasına, Peygamberler dahi olsa verilemez
Bilindiği gibi, Hristiyanlar ve Yahudiler, Peygamberlerini aşırı överek şirke düşmüşler ve sonunda da, Yahudiler: “Üzeyr, Allah’ın oğludur, Hristiyanlar da: “Mesîh (İsa), Allah’ın oğludur20 demişlerdir Bazı Hristiyanlar da, daha ileri giderek, “Şüphesiz Allah, Meryem oğlu Mesîh’tir21 demişlerdir
Peygamberimiz hakkında Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “De ki: ‘Ben ancak sizin gibi bir insanım Bana sizin ilâhınız ancak bir tek ilâhtır, diye vahyolunuyor O halde, O’na dosdoğru yönelin ve O’ndan mağfiret dileyin O müşriklerin vay haline!’ 22
Dikkat edilirse, Yüce Rabbimiz, Peygamberimize önce insan olduğunu sonra kendisine vahyedilen bir elçi olduğunu söylemesini, ilâh olarak yalnızca Allah’a ibâdet edilmesini ve şirkten sakınılmasını söylemesini emretmektedir Bu Ayette, Hz Peygamberin insan olduğunu unutarak, ona İlâhî sıfatlar yakıştırarak şirke düşmekten de sakındırma mevcuttur Rabbimiz, onun hakkında şöyle buyurmaktadır: “Muhammed ancak bir Peygamberdir…23
Bu mesele, pek çok insan için iki türlü sapma noktası olmuştur: Kimileri, Peygamberi haddinden fazla yüceltip, ilâhlaştırmışlar; kimileri de, onun “Rasûlullah: Allah’ın Elçisi olduğunu unutarak, onu küçülterek aşağılamışlardır Peygamberi örneklikten çıkartıp İlâhî bir makama yükseltmek de, onu sıradanlaştırmak da itidâl yolundan sapmaktır! Peygamberi sıradanlaştıranlar, onun Sünnetini ve Hadisleri hayatlarının dışına itmişlerdir Hatta ondan bahsederken sadece “Muhammed ya da “Muhammed Peygamber demekle yetinmişler; ona “Efendimiz demeyi, salavât getirmeyi bile bâtıl saymışlardır Kur’an ve Sünnet bizleri, bu iki aşırı uçta olmaktan da sakındırmaktadır Kur’an’ın haber verdiğine göre; bizden önceki milletler genelde peygamberlerini aşırı yüceltip, onları ilâhlaştırmışlar ve kendilerini Tevhid’e çağıran o elçilere tapınmaya başlamışlardır
Peygamberimiz kendisi hakkında aşırı övgüler yapılmaması konusunda bizleri pek çok Hadislerinde uyarmıştır Peygamberimiz bir Hadislerinde:
????????????? ????? ??????? ?????????? ????? ???????? ????????? ???? ???????? ????????? ?????? ????? ???????????
“Hristiyanların Meryem’in oğlunu bâtıl ve aşırı sûrette övdükleri gibi, sakın sizler de beni övgüde aşırı gitmeyiniz Şüphesiz ben ancak bir kulum Onun için bana ‘Allah’ın kulu ve Rasûlü’ deyiniz 24 buyurmuşlardır Biz Müslümanlara düşen; itidâl üzere olmak, her konuda ifrat ve tefritten sakınmaktır…
Burada önemli bir hatırlatma yapmak zarûrîdir Eski veya yeni toplumlar, Peygamberleri aşırı övüp ilâhlaştırdılar diye, Peygamberimizi aşırı küçülterek, ona hakaret edercesine bir itikâd benimsemek; onun Sîret’ini örneklikten çıkarmak da büyük bir dalâlettir Bu davranış şekli, bir sapkınlığa başka bir sapkınlıkla reaksiyon göstermek demektir Diğer bir ifâdeyle, maalesef, ifrat'tan tefrit doğmaktadır!
Son olarak da, salâtü selâm'da seyyidinâifâdesini kullanma konusunda kısa açıklama yapalım Hadislerde haber verilen hiçbir salatü selâm'da seyyidinâgeçmemektedir Ama Ashâb'dan gelen sahih rivâyetlerde seyyidinâve seyyidü'l mürselîngibi kelimeler bulunmaktadır İbni Mes'ûd: Rasûlullah'a okuduğunuz salâtü selâmları güzel okuyunuz25 buyurmuştur Ve bu Hadis’in devamında, nasıl salât okunacağı öğretilirken, salâtın içinde “seyyidü’l mürselîn ifâdesine yer verilmiştir Peygamberimizin kendisi hakkında seyyidinâifâdesini kullanmamasının nedeni, Allah'a ellerini açarken kendisinden efendimiz, efendigibi tabirleri kullanmayı uygun bulmamasındandır
Çünkü kul, Rabbinin huzurunda tezellül ile yani âcizliğinin şuurunda, gönülden teslimiyet, huşu’ ve saygı içerisinde olmalıdır Rasûlullah da, Rabbimizin karşısında her bakımdan âcizliğinin ve Rahmeti Rahmân’a muhtaç olduğunun idrâkinde saygılı bir kul idi Ayrıca bir kimse kendisini takdim ederken, “ben, Muhammed Efendi Hazretleriyim tarzında bir sunum gerçekleştirmez Fakat o kimseyle muhatap olan kişiler, kendi anlayışlarına göre, ona hitap ederler Kimisi o kimsenin faziletine uygun, saygılı bir hitap şeklini tercih eder; kimisi de karşısındakinin kadrü kıymetini idrâk etmekten aciz şekilde saygısız veya bayağı bir üslup kullanır Aynen bunun gibi; sahabîler de bu inceliği anladıklarından dolayı, salavât okurlarken efendimizilâvesini de kullanmışlardır
Zira Peygamberimiz kendisinin, “???? ??? ??? : Âdemoğlunun efendisi ve “???? ?????? : insanların efendisi olduğunu belirtmiştir
Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
?? ?????????? ??????? ?????????? ?????????? ????????? ?????????? ???????
“(Ey müminler!) Peygamber'i, kendi aranızda birbirinizi çağırır gibi çağırmayın 26
Bu Ayette geçen “dua kelimesi, bildiğimiz “dua anlamının yanında, “çağırma ve “seslenme anlamlarını da ifâde eder Buna göre; ??????? ?????????? : Rasûl’ün çağırmasıifâdesi, üç anlama gelmektedir: Rasûlün çağrısı, Rasûlün duası ve Rasûl’e seslenmek
Ayeti Kerime şu hükümleri içermektedir:
1 Peygamberinin çağrısını, içinizden bir kimsenin çağrısı gibi görmeyin
2 Peygamberin duasını, herhangi birinin duasıyla aynı sanmayın O sizden birine hayır dua ederse, bu büyük bir servettir, mutluluktur; birinize de lanet ederse bu da en büyük felâkettir, iflâstır
3 Peygambere aranızda herhangi birine seslendiğiniz gibi, “Muhammed şeklinde seslenmeyin Ona karşı hitaplarınızda son derece saygılı olun
Bu anlamların hepsi de, Ayetin metnine uygundur; fakat ilk anlam, konu bütünlüğü ile daha yakından bağlantılıdır
NAMAZDA VE NAMAZ DIŞINDA İKEN, PEYGAMBERİMİZE SALAVÂT GETİRMEK:
Namazda Peygamberimize salavât getirmenin hükmü konusunda alimlerin cumhurunun kabul ettiği görüş; salavât’ın, namazın Sünnet ve müstehâblarından olduğu yönündedir Şâfiî ve Hanbelî mezheplerine göre, namazda Peygamberimize salâtü selâm okumak farzdır Ebû Hanife ve İmam Mâlik’e göre ise, namazda salâtü selâm okumak farz değildir, Sünnettir İmam Ahmed b Hanbel, önceleri namazda salavât okumanın farz olmadığına kâil iken, sonradan farz olduğu görüşüne dönmüştür
Alimler, ömürde bir defa Peygamberimize salâtü selâm getirmenin farz olduğunu söylemişlerdir Bu konuda icmâ’ya yakın bir görüş birliği vardır Bazı alimler ise, Rasûlullah'ın adının anıldığı bir mecliste, her anılışında ona salâtü selâm getirmenin farz olduğunu söylemişlerdir Bazıları da, bir mecliste Rasûlullah’ın adı ne kadar anılırsa anılsın, bir defa salâtü selâm getirmenin yeterli olacağını belirtmişlerdir İhtiyâten her işitildiğinde, salâtü selâm getirmenin daha uygun olduğunu söyleyenler de vardır Zira Peygamberimiz kendisi için salât getirmeye teşvik etmiştir: “Kim bana bir defa salât getirirse, ona karşılık yüce Allah ona on defa salât eder27, “Kimin yanında ismim anılırsa bana salât getirsin28, “(Gerçek) cimri; yanında ismim anıldığı halde, bana salavât getirmeyendir29, “Bana çok salât gönderen kimse, kıyamet gününde bana yakın olmayı hak edecektir30 Bu Hadisler, salavâtı çoğaltmaya teşvik etmektedir
Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: Muhakkak Allah ve melekleri Peygambere salât ederler Ey mü'minler, siz de ona salât ve selâm edin31 Ömürde bir kere Rasûlullah'a salât ve selâm getirmenin farz olduğu hususunda ulemâ arasında ihtilâf yoktur Salavât okumanın nerede ve ne zaman farz olacağı hususundaki ihtilâflar bir yana, Rasûlullah’ın adı anıldığında ona salât göndermenin farz olduğu ve namazda salât okumanın da Peygamberimizin Sünneti olduğu hususunda alimler ittifâk etmişlerdir
Peygambere salât etmenin anlamı; mü’minlerin onun vasıtasıyla câhiliyye’den kurtulup dosdoğru yolu bulmuş olmaları nedeniyle, Allah’ın Rasûlünün değerini takdir etmeleri, ona şükran duymaları ve onun büyük nimetleri karşılığında minnettar olmaları demektir O minnettarlıklarını da, onun Sünnetine uyarak ve ona namazda ve namaz dışındaki vakitlerde çokça salât göndererek göstermiş olurlar Rasûlullah için dua etme hususundaki acizliğimizi de “Ey Allah’ım, Senin Peygamberin bize nasıl sayısız nimet ve lütuflarda bulunmuşsa, Sen de ona sınırsız ve sonsuz rahmetini göster; onu dünyada en büyük makamlara ulaştır, ahirette de Sana en yakın olmayı ona nasip et anlamında dua ederek, “Allahümme salli… ifâdeleriyle Allah’a yönelerek salât ederiz İslâm düşmanları, Rasûlullah’a ne kadar düşmanlık yapıp aleyhinde konuşuyorlarsa, biz de, Peygamberimize o kadar hatta daha fazlasıyla bağlanmalıyız ve ona salâtı çoğaltarak, onun yüceliğini ikrar etmeliyiz Bu, bir vefâ borcudur! Peygambere getirilen salât ve selâm miktarı, onun tebliğ ettiği dine olan bağlılığımızın ve onun, bizim üzerimizdeki nimetlerini kavrayıp kavramadığımızın ölçüsünü de ortaya koyar Ahzâb: 56’da belirtildiği gibi, Peygamberimiz için Allah ve melekler salât ve selâm ederlerken, onun ümmetinin kendisine salavât getirmemesi cimrilikten başka bir sözcükle nitelenemez sanırız! Allah, biz mü’minlere, Peygamberimize salât okumamızı emretmiştir Emir, aksine bir karîne olmadıkça farziyyet ifâde eder
Salavât okurken söylediğimiz bir noktayı daha açıklayalım: “Allahümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed… Ve bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed… Peygambere salavât gönderirken, “Âli Muhammed diyoruz? Peki, “Âli Muhammed kimdir? Sözlük anlamı itibariyle, “âl ile “ehl kelimeleri birbirlerinden farklıdırlar Bir kimsenin âl’i dendiğinde, akrabası olsun olmasın, onun arkadaşları, dostları ve yardımcıları anlaşılır Bir kimsenin ehl’i dendiğinde ise, arkadaşı ya da yardımcısı olsun olmasın, o kimsenin akrabaları anlaşılır Mesela, Kur’an’da “Âli Firavn tabiri kullanılmıştır Bu ifâde ile, sadece onun ailesi kastedilmemiştir; bilâkis Hz Mûsa’ya karşı mücadelesinde kendi yanında olan taraftarları kastedilmiştir O halde Peygamberimizin yolunda olmayan kimseler, onun âilesinden dahi olsalar, Âli Muhammed’den sayılmazlar Ebû Leheb, Ebû Talip gibi Bunun tersine Peygamberimizin yolunda olanlar, onun ailesinden olmasalar dahi, Âli Muhammed’dendirler Peygamberimize kan bağıyla bağlı olmayan tüm Ümmeti Muhammed’in durumu da böyledir Fakat Peygamberimize hem kan bağıyla, hem de ona tâbi olmakla bağlı olan kimseler, “Âli Muhammed denmeye daha layıktırlar
Peygamberlerden başkaları için salât ve selâm okuma konusunda ihtilâf olmuştur Bu ihtilâfın nedeni; Rabbimizin, Kur’an’da32 peygamber olmayan kimseler için de salât kelimesini kullanmış olmasıdır Aynı şekilde Peygamberimiz de Hadislerinde, peygamber olmayan birçok kimse için salât kelimesini kullanarak dua etmiştir Alimlerin çoğunluğuna göre, bu durum, Allah ve Rasûlü için geçerlidir, ümmet için câiz değildir Hatta birçok alim, Ahzâb: 56’ya dayanarak, “sallallahu aleyhi ve sellem kelimeleriyle salât okumanın başka peygamberler için değil, sadece bizim Peygamberimiz için câiz olduğu görüşündedirler
Salât kelimesi söyleyene göre, farklı anlamlara gelir: Salât kelimesi, Allah’tan olduğunda “rahmet ve mağfiret, meleklerden olduğunda “istiğfâr (Allah’ın mağfiret ve rahmetini istemek), Peygamberden olduğunda “şefaat, kullardan olduğunda ise “dua ve yakarış anlamını ifâde eder
“Allah ve melekleri Peygambere salât etmektedirler Ayetinde; Allah’ın salâtı, rahmet ve mağfiret, meleklerin salâtı ise, Peygamber için bağışlanma dilemektir “Ey iman edenler siz de ona salât ve selâm edin emri mûcibince, bizim yapacağımız salât ise, Peygamber için dua etmek ve onun, Allah katında en büyük lütuflara ve yüce bir makama kavuşmasını dilemektir
Bizler Peygamberimiz için, “Allahümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed… diye salât ederken, aynı zamanda Peygamberimizin yolundan giden kendi ümmeti için de Rabbimizden rahmet ve mağfiret dilemekteyiz…
Yusuf Semmak
1 Buhârî, Deavât, 1
2 Müslim, Ebû Dâvud, Müsnedi Ahmed
3 Buhârî, Tefsîr, 185
4 İbni Mâce, Zühd, 37
5 Buhârî, Fedâilü Ashâbi’n Nebî, 24
6 Tirmizî, Menâsik, 31
7 Yûsuf: 23
8 Tefhîmu’l Kur’an, C: 2, Sh: 451
9 Yûsuf: 25
10 Âli İmrân: 38, 39
11 Buhârî, İsti’zân, 26
12 Buhârî, Fedâilü Ashâbi’n Nebî, 25
13 Ebû Dâvud
14 En’âm: 102
15 Âli İmrân: 26
16 Tîn: 8
17 Secde: 5
18 Buhârî, Kitâbu’ş Şehâdet, 16
19 Buhârî, Kitâbu’l Edeb, 54 (İmam Buhâri bu Hadisi, insanları aşırı ve mübalağalı övmenin mekrûh olması isimli bâb’ında getirmiştir)
20 Tevbe: 30
21 Mâide: 72
22 Fussılet: 6
23 Âli İmrân: 144
24 Buhârî, Enbiyâ, 50
25 Taberânî
26 Nûr: 63
27 Müslim, Tirmizî
28 Taberânî
29 Tirmizî
30 Tirmizî
31 Ahzâb: 56
32 Bakara: 157, Tevbe: 103, Ahzâb: 43