Peygamberimizin ahlakının en onemli ozelliği, Allah vergisi oluşudur O butun guzel vasıfları, calışıp, emek verip, bir caba sonucu kazanmış değildir Onun ahlakı Allah tarafından ihsan edilmiş, ikram edilmiştir Yuce Allah onu insanların ornek alacağı kusursuz, eksiksiz ve seckin bir şekilde yaratmıştır
O dunyaya gozunu acıp kapayıncaya kadar hep aynı huy ve ahlak uzerinde yaşamıştır Ondaki guzel vasıflar yaratılışında mevcuttu Onu eğiten, edep ve ahlakın en ustun ozellikleriyle susleyen Yuce Rabbidir
İşte bundan dolayı, onu kendisine ornek kabul eden insan, onu ne kadar taklit edebilirse, o kadar istifadesi fazla olur, o nurdan aldığı feyiz, o nisbette coğalır
Peygamberimizin ahlakının en belirgin ozelliklerinden birisi de, insan yaratılışında var olan birbirine zıt ve ters huyları en mukemmel şekilde bağdaştırıp, butun duyguların ideal noktasını bulmasıdır Hicbir şekilde aşırılığa kacmadan, orta yola, doğruya ulaşmasıdır
Peygamberimiz, herkesin arzu edip de bir turlu ulaşamadığı en ustun değerleri ve olgunluğu mukemmel bir şekilde hayatı boyunca ummetine gostermiş, butun insanlığın gozleri onune sermiştir
Bazı anlar olmuş, en cesur bir fedai olarak, duşmanın kat kat ustunluğune hic aldırmadan, binlerce duşmana tek başına meydan okumuştur Ama bu halinde bile yumuşak kalpliliğini, merhametini geri bırakmamıştır
Mesela bir savaş sonrası, oldurulmuş olarak gorduğu duşman cocuklarına o kadar acımıştı ki, duşman da olsa cocukların oldurulmemesi gerektiğini, cunku onların sucsuz ve Cennetlik olduklarını haber vermişti
O, butun insanlığın kurtuluşu ve İslamın dunyaya yayılması gibi yuce bir gaye icin zihnini yorarken; bu arada binleri bulan ve Arabistan'ın her tarafına dal budak salan ummetinin halini ve işlerini duşunurken; cevresinde bulunan yoksul ve fakir Muslumanları hicbir zaman unutmamış; kendi coluk cocuğunu, onların eğitim ve ihtiyaclarını da ihmal etmemiştir Birincisini buyuk gorurken, oburunu kucumsememiştir
Bu kadar ağır ve sorumluluk isteyen bir gorev uzerinde bulunduğu halde, o yine kendisini Rabbine vermiş, gunun buyuk bir kısmını ibadet ve zikirle gecirmiştir
Kalbi her an Allah'a bağlıdır Bu haliyle dunya ile ilişkisini kesmiş gibi gorunse de, yine o dunyanın icindedir Butun işlerinde Allah'ın rızasını gozetmiştir
Peygamber Efendimiz, dava arkadaşlarını gozu gibi korumuş, onlara anababalarından gormedikleri şefkat ve yakınlığı gostermiş, kendi şahsına yapılan kotuluğu affetmiş, intikam almayı duşunmemiştir Kendisini oldurmek icin tuzak kuranları yakaladığında serbest bı
rakmış, ama Allah duşmanlarını asla bağışlamamış, onların yakasını bırakmamıştır
İci bozuk, dıştan Musluman gibi gorunen munafıkların kalbine devamlı Cehennem korkusunu vermiş, ahiretteki acı hallerini hatırlatmıştır
İslam toprakları, guneyde Yemen'e kuzeyde İran ve Suriye sınırına dayandığı sırada Peygamberimiz, Arapların sultanı, Arabistan'ın hakimi idi Savaş sonrası duşmanın bırakıp gittiği mallar ve ganimetler mescidin icini doldururken, en kıymetli mallar Muslumanların eline gectiği halde, yine o kuru bir hasır uzerinde yatacak kadar engin ruhlu; ici ot dolu bir yastığa yaslanacak kadar mutevazı; her turlu imkan mevcutken, aclık sıkıntısı cekecek kadar kanaatkar ve tok gonullu idi
Hz Omer'in Bizans kralı ve İran şahı dunya nimetleri icinde yuzerken, Resulullah kuru hasır ustunde yaşıyordiyerek ağlaması uzerine, Sahabisinin gonlunu hoş tutan yuce Peygamberimiz:
Ya Omer, varsın, Kisra ve Kayser dunya nimetlerinden zevklerini alsınlar, keyif sursunler Ahiret nimeti bize yeterdiyerek tevekkul ve rızasını dile getiriyordu
Peygamberimizin ahlakı bir meleke halindeydi, oz olarak mevcuttu Guneş nasıl ışık sacar, cicekler nasıl rengi ve kokusuyla ortalığı Cennete cevirip burcu burcu kokular sacarsa; ağaclar nasıl turlu turlu meyveler verir, yaratılışlarında var olanları ortaya cıkarırsa; Resuli Ekrem Efendimizin ahlaki hayatı da o şekilde normal bir seyir icinde cereyan ediyordu
Oyle ki, her goren, Peygamberimizin o faziletle birlikte yaratıldığı kanaatine varırdı Hic kimse ondan o fazilete aykırı bir şeyin goruleceğine inanmazdı O her zaman muhtaclara yardım eder; zayıfları korur; tatlı sozlu, guler yuzlu bulunur; izzet ve vakarını muhafaza eder; tevazu ve hoşgorusunu hic kimseden esirgemezdi Guneş nasıl ki, Allah'a inananın da, inanmayanın da uzerine doğarsa, Peygamberimizin dunyayı kaplayan şefkati de kucukbuyuk, gencihtiyar, muslimgayri muslim herkese aynı şekilde yayılırdı
O dunyaya gozunu acıp kapayıncaya kadar hep aynı huy ve ahlak uzerinde yaşamıştır Ondaki guzel vasıflar yaratılışında mevcuttu Onu eğiten, edep ve ahlakın en ustun ozellikleriyle susleyen Yuce Rabbidir
İşte bundan dolayı, onu kendisine ornek kabul eden insan, onu ne kadar taklit edebilirse, o kadar istifadesi fazla olur, o nurdan aldığı feyiz, o nisbette coğalır
Peygamberimizin ahlakının en belirgin ozelliklerinden birisi de, insan yaratılışında var olan birbirine zıt ve ters huyları en mukemmel şekilde bağdaştırıp, butun duyguların ideal noktasını bulmasıdır Hicbir şekilde aşırılığa kacmadan, orta yola, doğruya ulaşmasıdır
Peygamberimiz, herkesin arzu edip de bir turlu ulaşamadığı en ustun değerleri ve olgunluğu mukemmel bir şekilde hayatı boyunca ummetine gostermiş, butun insanlığın gozleri onune sermiştir
Bazı anlar olmuş, en cesur bir fedai olarak, duşmanın kat kat ustunluğune hic aldırmadan, binlerce duşmana tek başına meydan okumuştur Ama bu halinde bile yumuşak kalpliliğini, merhametini geri bırakmamıştır
Mesela bir savaş sonrası, oldurulmuş olarak gorduğu duşman cocuklarına o kadar acımıştı ki, duşman da olsa cocukların oldurulmemesi gerektiğini, cunku onların sucsuz ve Cennetlik olduklarını haber vermişti
O, butun insanlığın kurtuluşu ve İslamın dunyaya yayılması gibi yuce bir gaye icin zihnini yorarken; bu arada binleri bulan ve Arabistan'ın her tarafına dal budak salan ummetinin halini ve işlerini duşunurken; cevresinde bulunan yoksul ve fakir Muslumanları hicbir zaman unutmamış; kendi coluk cocuğunu, onların eğitim ve ihtiyaclarını da ihmal etmemiştir Birincisini buyuk gorurken, oburunu kucumsememiştir
Bu kadar ağır ve sorumluluk isteyen bir gorev uzerinde bulunduğu halde, o yine kendisini Rabbine vermiş, gunun buyuk bir kısmını ibadet ve zikirle gecirmiştir
Kalbi her an Allah'a bağlıdır Bu haliyle dunya ile ilişkisini kesmiş gibi gorunse de, yine o dunyanın icindedir Butun işlerinde Allah'ın rızasını gozetmiştir
Peygamber Efendimiz, dava arkadaşlarını gozu gibi korumuş, onlara anababalarından gormedikleri şefkat ve yakınlığı gostermiş, kendi şahsına yapılan kotuluğu affetmiş, intikam almayı duşunmemiştir Kendisini oldurmek icin tuzak kuranları yakaladığında serbest bı
rakmış, ama Allah duşmanlarını asla bağışlamamış, onların yakasını bırakmamıştır
İci bozuk, dıştan Musluman gibi gorunen munafıkların kalbine devamlı Cehennem korkusunu vermiş, ahiretteki acı hallerini hatırlatmıştır
İslam toprakları, guneyde Yemen'e kuzeyde İran ve Suriye sınırına dayandığı sırada Peygamberimiz, Arapların sultanı, Arabistan'ın hakimi idi Savaş sonrası duşmanın bırakıp gittiği mallar ve ganimetler mescidin icini doldururken, en kıymetli mallar Muslumanların eline gectiği halde, yine o kuru bir hasır uzerinde yatacak kadar engin ruhlu; ici ot dolu bir yastığa yaslanacak kadar mutevazı; her turlu imkan mevcutken, aclık sıkıntısı cekecek kadar kanaatkar ve tok gonullu idi
Hz Omer'in Bizans kralı ve İran şahı dunya nimetleri icinde yuzerken, Resulullah kuru hasır ustunde yaşıyordiyerek ağlaması uzerine, Sahabisinin gonlunu hoş tutan yuce Peygamberimiz:
Ya Omer, varsın, Kisra ve Kayser dunya nimetlerinden zevklerini alsınlar, keyif sursunler Ahiret nimeti bize yeterdiyerek tevekkul ve rızasını dile getiriyordu
Peygamberimizin ahlakı bir meleke halindeydi, oz olarak mevcuttu Guneş nasıl ışık sacar, cicekler nasıl rengi ve kokusuyla ortalığı Cennete cevirip burcu burcu kokular sacarsa; ağaclar nasıl turlu turlu meyveler verir, yaratılışlarında var olanları ortaya cıkarırsa; Resuli Ekrem Efendimizin ahlaki hayatı da o şekilde normal bir seyir icinde cereyan ediyordu
Oyle ki, her goren, Peygamberimizin o faziletle birlikte yaratıldığı kanaatine varırdı Hic kimse ondan o fazilete aykırı bir şeyin goruleceğine inanmazdı O her zaman muhtaclara yardım eder; zayıfları korur; tatlı sozlu, guler yuzlu bulunur; izzet ve vakarını muhafaza eder; tevazu ve hoşgorusunu hic kimseden esirgemezdi Guneş nasıl ki, Allah'a inananın da, inanmayanın da uzerine doğarsa, Peygamberimizin dunyayı kaplayan şefkati de kucukbuyuk, gencihtiyar, muslimgayri muslim herkese aynı şekilde yayılırdı