iltasyazilim
FD Üye
Peygamberimizin Dünyaya Teşrifleri
Muhammed aleyhisselâm Hicret ’deri 53 yıl evvel Rebî ’ülevvel ayının onikinci Pazartesi gecesi sabaha karşı Mekke ’nin Hâşimoğulları mahallesinde, Safa Tepesi yakınında bir evde doğdu Bu gün, miladı 571 yılına ve Nisan ayının yirmisine rastlamaktadır O gün hemen şimdi güneş doğmadan Alem nûr ile doldu Kâinatın serveri, Mahbûbı Rabbilâlemîn (Allahın sevgilisi) Muhammed aleyhisselâm doğmuştu Peygamber efendimizin (sallâllâhü aleyhi ve sellem) doğduğu geceye “Mevlid Gecesi denir Mevlid doğum zamanı demektir Bu gece Kadir Gecesi ’nden sonradan en kıymetli gecedir Bu gecede O, doğduğu için sevinenler affolunur Bu gece Peygamberimizin (sallâllâhü aleyhi ve sellem) doğduğu sırada görülen halleri, mucizeleri okumak, kulak vermek, öğrenmek çok sevabtır Peygamberimiz (sallâllâhü aleyhi ve sellem) kendi de anlatırdı Eshâbı kirâm da bu gece bir yere toplanırlar, okurlar ve anlatırlardı Dünyanın her tarafındaki müslümanlar, her sene bu geceyi, Mevlid kandili olarak kutlamaktadır her yerde Mevlid kasideleri okunarak Resûlullah (sallâllâhü aleyhi ve sellem) hatırlanılmaktadır Her Peygamberin ümmeti, kendi peygamberinin doğum gününü bayram yapmıştı Bugün de, müslümanların bayramıdır Neş ’e ve mutluluk günüdür Peygamberimizin (sallâllâhü aleyhi ve sellem) doğmasını annesi Hz Âmine şöyle anlatıyor: (Doğum hatıra geldiğinde devasa bir ses işittim Ürpermeye başladım Sonra beyaz bir kuş gördüm, gelip kanadı ile beni sığadı O andan daha sonra bende dehşet ve ürperti kalmadı O anda fazla susamıştım Hararetten yanıyordum Yanımda süt gibi beyaz bir kâse şerbet gördüm O şerbeti bana verdiler Verilen şerbeti içtim Baldan tatlı ve soğuk idi İçer içmez susuzluğum gitti Sonra büyük bir nûr gördüm, evim öyle nûrlandı ama, o nûrdan başka birşey görmüyordum O sırada çok hatunlar gördüm Boyları uzun, yüzleri güneş gibi parlıyordu Etrafını sarıp, bana hizmet eden bu hatunlar, Abdi Menâf kabilesinin kızlarına benzerlerdi Yine o sırada beyaz, uzun ve gökden yere uzanmış ipek bir bez gördüm Dediler fakat, Onu insanların gözünden örtün O anda bir grup kuşlar peyda oldu Ağızları zümrütten, kanatları yakuttandı Gümüş ibrikler tutarak havada duruyorlardı Bana nefret gelip terlemiştim, ter damlalarından misk kokusu yayılıyordu O halde iken gözümden perdeyi kaldırdılar Bütün yer yüzünü doğudan batıya değin gördüm Üç evren (bayrak) dikilmişti Onların biri maşrıkta (doğuda), biri magribte (batıda) biri de Kâ ’benin üstünde idi Etrafımda fazla sayıda melekler toplandı Muhammed (sallâllâhü aleyhi ve sellem) doğar doğmaz, mübârek başını secdeye koydu ve şehâdet parmağını kaldırdı ve âniden gökden bir tutam beyaz bulut indi, onu kapladı Bir ses işittim: (Ona magribden maşrıka değin her yeri gezdirin Tâ ama tümce cihan onu ismiyle cismiyle ve sıfatıyla görsünler) diyordu Sonra o bulut gözden kayboldu ve Muhammedi (sallâllâhü aleyhi ve sellem) bir beyaz yünlü kumaş içinde sarılı gördüm Tekrar o sırada üç birey gördüm ancak, yüzleri güneş gibi parlıyordu Birinin elinde gümüşten bir ibrik, birinin elinde zümrütten bir leğen, birinin elinde de bir ipek vardı İbrikten güya misk damlıyordu Muhammed ’i (sallâllâhü aleyhi ve sellem) o leğenin içine koydular Mübârek başını ve ayağını yıkadılar ve ipeğe sardılar Sonradan mübârek başına güzel koku sürdüler, mübârek gözlerine sürme çektiler ve gözden kayboldular)
Muhammed aleyhisselâmın doğduğu sırada Hz Âmine ’nin yanına Abdurrahman bin Avf ’ın annesi Şifa hatun, Osman bin EbülÂs ’ın annesi Fâtıma hatun ve Peygamberimizin halası Safiye hatun vardı Bunlar da gördükleri nûru ve diğer hadîseleri haber verdiler Şifa hatun şöyle anlatıyor (Ben, o gece Âmine ’nin yanına yardımcı olarak bulunuyordum Muhammed aleyhisselâm doğar doğmaz duâ ve niyaz ettiğini işittim Gâibden (Yerhamüke Rabbüke) diye söylendi Sonradan bir nûr çıkıp o kadar ışık verdi ancak, doğudan batıya kadar her yer gözüktü) bir de bir çok hadîseye şahit olan Şifa hatun: (Ne zaman oysa, ona peygamberliği bildirildi; hiç duraksamadan ilk imân edenlerden biri de ben oldum) demiştir
Safiye hatun da şöyle anlatmıştır: (Muhammed aleyhisselâm doğduğu sırada her tarafı bir nûr kapladı Doğar doğmaz secde etti, mübârek başını kaldırıp açık bir dil ile (Lâ ilâhe illallah, innî resûlullah) dedi O ’nu yıkamak istediğimde biz onu yıkanmış olarak gönderdik denildi Göbeği kesik ve sünnet edilmiş olarak görüldü O ’nu kundağa sarmak istediğimde sırtında bir mühür gördüm, mühürün üstünde “Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah yazılı idi Doğar doğmaz secde ettiği sırada hafif sesle birşeyler söylüyordu, kulağımı mübârek ağzına yaklaştırdım “Ümmetî, Ümmetî (Ümmetim, ümmetim) diyordu Peygamberimizin (sallâllâhü aleyhi ve sellem) dedesi Abdulmuttalib, Muhammedin (sallâllâhü aleyhi ve sellem) doğduğu sırada Kâ ’bede Allah ’a yalvarıp duâ etmekte iken müjde verdiler Muhammed aleyhisselâmın doğduğu günde bir fazla hâdiseler görebilen Abdulmuttalib böyle bir müjdeyi alınca çok sevinip onu görmeye gitti ve (Bu oğlumun şanı, şerefi çok yüce olacaktır) dedi Abdulmuttalib torununu görmeye Âmine ’nin evine gitti Hz Âmine olan hadîseleri anlattı Üç gün kimsenin göremeyeceğini söyleyince Abdulmuttalib çok ısrar etti Onun üzerine Âmine validemiz, falan yerdedir dedi Abdulmuttalib gitti Fakat evin önünde yalın kılıç bekleyen bir zat gördü İçeri girmek isteyince, Abdulmuttalib ’in üstüne yürüdü Abdulmuttalibe “Geri dön hiç bir kimse üç günden önce göremez Zira tüm melekler onu ziyâret edecek Bu ise üç gün sürer dedi Abdulmuttalib bu hâli Kureyşe açıklama yapmak istedi Lakin dili tutuldu ve yedi gün hiç bir şey konuşamadı Abdulmuttalib böylesine büyük bir mutluluğu kutlamak için doğumun yedinci gününde Mekke halkına üç gün davet verdi Ayrıca şehrin her mahallesinde develer keserek insan ve hayvanların istifade etmesi için bıraktı Eğlence esnasında çocuğa hangi ismi koydun diyenlere “MUHAMMED ismini verdim dedi Niçin atalarından birinin ismini vermedin diyenlere: (Allah ’ın ve insanların onu methetmelerini, övmelerini istediğim için) cevabını verdi Annesi de O ’na “AHMED ismini koydu Muhammed aleyhisselâm doğmadan önce ve doğduğu sırada; O ’nun dünyâya teşrif etmesine alâmet olarak birçok hadîseler meydana gelmiştir O zamanın meşhûr kimseleri daha Peygamberimiz (sallâllâhü aleyhi ve sellem), doğmadan önce rüyalar görmüşlerdi Bu rüyalarını kâhinlere ve zamanın meşhûr âlimlerine tâbir ettirdiklerinde tümü de bu rüyalarının Muhammed aleyhisselâmın geleceğini gösterdiğini söylemişlerdir Peygamberimizin (sallâllâhü aleyhi ve sellem) dedesi Abdulmuttalib şöyle anlatmıştır: (Bir defasında uykuya dalmıştım Bir rüya gördüm ve büyük ürpertiyle uyandım Hemencecik bir kâhine gidip, rüyamı anlatıp, ta ’bir ettirmek istedim Yüzüme bakıp, ey Kureyşin reisi sana ne oldu, yüzünde öbür bir hâl görülüyor Yoksa mühim bir hadîse mi seni sarstı, dedi Evet az önce hiç kimseye anlatmadığım dehşetli bir rüya gördüm, dedim Daha Sonra yanında oturup anlatmaya başladım Bu gece uyurken bir rüya gördüm Şöyle fakat, çok büyük bir ağaç bir ucu semaya yükselmiş dalları doğuya ve batıya yayılmıştı O ağaçtan öyle bir nûr saçılıyordu ancak güneş yanında fazla hafif kalır Ba'zan gözüküyor, ba ’zan gözden kayboluyordu Millet ona yönelmişti Her lahza nûru artıyordu Kureyş kabilesinden bir kısmı o ağacın dallarına tutunuyor, öteki bir kısmı da ağacı kesmeye çalışıyordu Bir genç de onu kesmek isteyenlere mâni oluyordu Öyle hoş yüzlü idi ki, şimdiye kadar öylesini görmedim Üzerinden de etrafa güzel kokular yayılıyordu Ben de o ağacın bir dalına tutunmak için elimi uzattım, lakin ulaşamadım, dedim Ben rüyamı anlatıp bitirince kâhinin yüzü değişti Benzi sarardı Daha Sonra dedi ancak; Ondan senin nasibin değil! Kimin nasibi var? dedim O ağacın dalına tutunur gördüklerin dedi Senin sulbünden bir peygamber gelecek her tarafa mâlik olacak, irk Onun dinine girecekler dedi Daha Sonra yanımda bulunan oğlum Ebû Tâlib ’e dönüp bu nasıl olursa olsun onun amcası olacak dedi Ebû Tâlib bu hadîseyi, Muhammed aleyhisselâma peygamberlik bildirilince, “İşte o ağaç Ebul Kâsım, elMuhakkak Muhammed (sallâllâhü aleyhi ve sellem) diye anlatırdı Muhammed aleyhisselâmın dünyâya geldiği gece bir yıldız doğdu Bunu görebilen Yahudi âlimleri Muhammed aleyhisselâmın doğduğunu anlamışlardır Eshâbı kirâmdan Hassan bin Sâbit (radıyallahu anh) anlatır Ben sekiz yaşında idim Bir sabah vakti Yahudinin biri hey yahudiler! diye çığlık atarak koşuyordu, Yahudiler ne var, ne yırtınıyorsun diyerek yanında toplanınca şöyle bağırıyordu: (Haberiniz olsun Ahmed ’in yıldızı bu gece doğdu! Ahmed bu gece dünyâya geldi) Muhammed aleyhisselâm doğduğu gece Kâ ’be ’de yer alan putlar yüz üstü yere yıkıldı Urvetübni Zübeyr rivâyet eder: “Kureyşden bir cemaatin bir putu vardı Yılda bir kere onu tavaf ederler, develer kesip şarap içerlerdi Yeniden öyle bir günde putun yanında vardıklarında putu yüzüstü vere yıkılmış buldular Kaldırdılar, yeniden kapandı Bu hal üç defa tekrarlandı Bunun üzerine etrafına tamamen takviye verip diktikleri sırada şöyle bir ses işitildi: (Bir kimse doğdu Yer yüzünde her yer harekete geldi Ne dek put varsa tümü yıkıldı Kralların korkudan kalbleri titredi) Bu hadîse tam Muhammed aleyhisselâmın doğduğu geceye rastlıyordu
Medayin şehrindeki İran Kisrâsının sarayının ondört kulesi (burcu) yıkıldı O gece gürültüyle ve dehşetle uyanan Kisrâ ve halkı yine kendilerinden bazı ileri gelenlerin gördükleri korkunç rüyaları tâbir ettirdiklerinde bunun büyük bir şeye alâmet olduğunu anlamışlardı Yine o gece Mecûsîlerin (ateşe tapanların) bin seneden beri yanmakta olan iri alev yığınları bir anda sönüverdi O ateşin söndüğü tarihi not ettiler, Kisrânın sarayından burçların yıkıldığı geceye isabet ediyordu O süre insanların mukaddes saydıkları Sâve Gölü tekrar o gece aniden suyu çekilip, kuruyuverdi Şam tarafında bin yıldan beri suyu akmayan ve kurumuş olan Semave nehri vadisi o gece su ile dolup taşarak akmaya başladı Muhammed aleyhisselâmın doğduğu geceden itibaren iblis bundan böyle Kureyş kâhinlerine hadîselerden haber veremez oldu Kehânet sona erdi
Muhammed aleyhisselâmın doğduğu gece ve daha sonra o zamana değin görülmemiş bu hadîselerden diğer çoğu hadîseler vuku bulmuş olup, son Peygamber Muhammed aleyhisselâmın doğduğuna dikkat çekici olmuştur *
Muhammed aleyhisselâm Hicret ’deri 53 yıl evvel Rebî ’ülevvel ayının onikinci Pazartesi gecesi sabaha karşı Mekke ’nin Hâşimoğulları mahallesinde, Safa Tepesi yakınında bir evde doğdu Bu gün, miladı 571 yılına ve Nisan ayının yirmisine rastlamaktadır O gün hemen şimdi güneş doğmadan Alem nûr ile doldu Kâinatın serveri, Mahbûbı Rabbilâlemîn (Allahın sevgilisi) Muhammed aleyhisselâm doğmuştu Peygamber efendimizin (sallâllâhü aleyhi ve sellem) doğduğu geceye “Mevlid Gecesi denir Mevlid doğum zamanı demektir Bu gece Kadir Gecesi ’nden sonradan en kıymetli gecedir Bu gecede O, doğduğu için sevinenler affolunur Bu gece Peygamberimizin (sallâllâhü aleyhi ve sellem) doğduğu sırada görülen halleri, mucizeleri okumak, kulak vermek, öğrenmek çok sevabtır Peygamberimiz (sallâllâhü aleyhi ve sellem) kendi de anlatırdı Eshâbı kirâm da bu gece bir yere toplanırlar, okurlar ve anlatırlardı Dünyanın her tarafındaki müslümanlar, her sene bu geceyi, Mevlid kandili olarak kutlamaktadır her yerde Mevlid kasideleri okunarak Resûlullah (sallâllâhü aleyhi ve sellem) hatırlanılmaktadır Her Peygamberin ümmeti, kendi peygamberinin doğum gününü bayram yapmıştı Bugün de, müslümanların bayramıdır Neş ’e ve mutluluk günüdür Peygamberimizin (sallâllâhü aleyhi ve sellem) doğmasını annesi Hz Âmine şöyle anlatıyor: (Doğum hatıra geldiğinde devasa bir ses işittim Ürpermeye başladım Sonra beyaz bir kuş gördüm, gelip kanadı ile beni sığadı O andan daha sonra bende dehşet ve ürperti kalmadı O anda fazla susamıştım Hararetten yanıyordum Yanımda süt gibi beyaz bir kâse şerbet gördüm O şerbeti bana verdiler Verilen şerbeti içtim Baldan tatlı ve soğuk idi İçer içmez susuzluğum gitti Sonra büyük bir nûr gördüm, evim öyle nûrlandı ama, o nûrdan başka birşey görmüyordum O sırada çok hatunlar gördüm Boyları uzun, yüzleri güneş gibi parlıyordu Etrafını sarıp, bana hizmet eden bu hatunlar, Abdi Menâf kabilesinin kızlarına benzerlerdi Yine o sırada beyaz, uzun ve gökden yere uzanmış ipek bir bez gördüm Dediler fakat, Onu insanların gözünden örtün O anda bir grup kuşlar peyda oldu Ağızları zümrütten, kanatları yakuttandı Gümüş ibrikler tutarak havada duruyorlardı Bana nefret gelip terlemiştim, ter damlalarından misk kokusu yayılıyordu O halde iken gözümden perdeyi kaldırdılar Bütün yer yüzünü doğudan batıya değin gördüm Üç evren (bayrak) dikilmişti Onların biri maşrıkta (doğuda), biri magribte (batıda) biri de Kâ ’benin üstünde idi Etrafımda fazla sayıda melekler toplandı Muhammed (sallâllâhü aleyhi ve sellem) doğar doğmaz, mübârek başını secdeye koydu ve şehâdet parmağını kaldırdı ve âniden gökden bir tutam beyaz bulut indi, onu kapladı Bir ses işittim: (Ona magribden maşrıka değin her yeri gezdirin Tâ ama tümce cihan onu ismiyle cismiyle ve sıfatıyla görsünler) diyordu Sonra o bulut gözden kayboldu ve Muhammedi (sallâllâhü aleyhi ve sellem) bir beyaz yünlü kumaş içinde sarılı gördüm Tekrar o sırada üç birey gördüm ancak, yüzleri güneş gibi parlıyordu Birinin elinde gümüşten bir ibrik, birinin elinde zümrütten bir leğen, birinin elinde de bir ipek vardı İbrikten güya misk damlıyordu Muhammed ’i (sallâllâhü aleyhi ve sellem) o leğenin içine koydular Mübârek başını ve ayağını yıkadılar ve ipeğe sardılar Sonradan mübârek başına güzel koku sürdüler, mübârek gözlerine sürme çektiler ve gözden kayboldular)
Muhammed aleyhisselâmın doğduğu sırada Hz Âmine ’nin yanına Abdurrahman bin Avf ’ın annesi Şifa hatun, Osman bin EbülÂs ’ın annesi Fâtıma hatun ve Peygamberimizin halası Safiye hatun vardı Bunlar da gördükleri nûru ve diğer hadîseleri haber verdiler Şifa hatun şöyle anlatıyor (Ben, o gece Âmine ’nin yanına yardımcı olarak bulunuyordum Muhammed aleyhisselâm doğar doğmaz duâ ve niyaz ettiğini işittim Gâibden (Yerhamüke Rabbüke) diye söylendi Sonradan bir nûr çıkıp o kadar ışık verdi ancak, doğudan batıya kadar her yer gözüktü) bir de bir çok hadîseye şahit olan Şifa hatun: (Ne zaman oysa, ona peygamberliği bildirildi; hiç duraksamadan ilk imân edenlerden biri de ben oldum) demiştir
Safiye hatun da şöyle anlatmıştır: (Muhammed aleyhisselâm doğduğu sırada her tarafı bir nûr kapladı Doğar doğmaz secde etti, mübârek başını kaldırıp açık bir dil ile (Lâ ilâhe illallah, innî resûlullah) dedi O ’nu yıkamak istediğimde biz onu yıkanmış olarak gönderdik denildi Göbeği kesik ve sünnet edilmiş olarak görüldü O ’nu kundağa sarmak istediğimde sırtında bir mühür gördüm, mühürün üstünde “Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah yazılı idi Doğar doğmaz secde ettiği sırada hafif sesle birşeyler söylüyordu, kulağımı mübârek ağzına yaklaştırdım “Ümmetî, Ümmetî (Ümmetim, ümmetim) diyordu Peygamberimizin (sallâllâhü aleyhi ve sellem) dedesi Abdulmuttalib, Muhammedin (sallâllâhü aleyhi ve sellem) doğduğu sırada Kâ ’bede Allah ’a yalvarıp duâ etmekte iken müjde verdiler Muhammed aleyhisselâmın doğduğu günde bir fazla hâdiseler görebilen Abdulmuttalib böyle bir müjdeyi alınca çok sevinip onu görmeye gitti ve (Bu oğlumun şanı, şerefi çok yüce olacaktır) dedi Abdulmuttalib torununu görmeye Âmine ’nin evine gitti Hz Âmine olan hadîseleri anlattı Üç gün kimsenin göremeyeceğini söyleyince Abdulmuttalib çok ısrar etti Onun üzerine Âmine validemiz, falan yerdedir dedi Abdulmuttalib gitti Fakat evin önünde yalın kılıç bekleyen bir zat gördü İçeri girmek isteyince, Abdulmuttalib ’in üstüne yürüdü Abdulmuttalibe “Geri dön hiç bir kimse üç günden önce göremez Zira tüm melekler onu ziyâret edecek Bu ise üç gün sürer dedi Abdulmuttalib bu hâli Kureyşe açıklama yapmak istedi Lakin dili tutuldu ve yedi gün hiç bir şey konuşamadı Abdulmuttalib böylesine büyük bir mutluluğu kutlamak için doğumun yedinci gününde Mekke halkına üç gün davet verdi Ayrıca şehrin her mahallesinde develer keserek insan ve hayvanların istifade etmesi için bıraktı Eğlence esnasında çocuğa hangi ismi koydun diyenlere “MUHAMMED ismini verdim dedi Niçin atalarından birinin ismini vermedin diyenlere: (Allah ’ın ve insanların onu methetmelerini, övmelerini istediğim için) cevabını verdi Annesi de O ’na “AHMED ismini koydu Muhammed aleyhisselâm doğmadan önce ve doğduğu sırada; O ’nun dünyâya teşrif etmesine alâmet olarak birçok hadîseler meydana gelmiştir O zamanın meşhûr kimseleri daha Peygamberimiz (sallâllâhü aleyhi ve sellem), doğmadan önce rüyalar görmüşlerdi Bu rüyalarını kâhinlere ve zamanın meşhûr âlimlerine tâbir ettirdiklerinde tümü de bu rüyalarının Muhammed aleyhisselâmın geleceğini gösterdiğini söylemişlerdir Peygamberimizin (sallâllâhü aleyhi ve sellem) dedesi Abdulmuttalib şöyle anlatmıştır: (Bir defasında uykuya dalmıştım Bir rüya gördüm ve büyük ürpertiyle uyandım Hemencecik bir kâhine gidip, rüyamı anlatıp, ta ’bir ettirmek istedim Yüzüme bakıp, ey Kureyşin reisi sana ne oldu, yüzünde öbür bir hâl görülüyor Yoksa mühim bir hadîse mi seni sarstı, dedi Evet az önce hiç kimseye anlatmadığım dehşetli bir rüya gördüm, dedim Daha Sonra yanında oturup anlatmaya başladım Bu gece uyurken bir rüya gördüm Şöyle fakat, çok büyük bir ağaç bir ucu semaya yükselmiş dalları doğuya ve batıya yayılmıştı O ağaçtan öyle bir nûr saçılıyordu ancak güneş yanında fazla hafif kalır Ba'zan gözüküyor, ba ’zan gözden kayboluyordu Millet ona yönelmişti Her lahza nûru artıyordu Kureyş kabilesinden bir kısmı o ağacın dallarına tutunuyor, öteki bir kısmı da ağacı kesmeye çalışıyordu Bir genç de onu kesmek isteyenlere mâni oluyordu Öyle hoş yüzlü idi ki, şimdiye kadar öylesini görmedim Üzerinden de etrafa güzel kokular yayılıyordu Ben de o ağacın bir dalına tutunmak için elimi uzattım, lakin ulaşamadım, dedim Ben rüyamı anlatıp bitirince kâhinin yüzü değişti Benzi sarardı Daha Sonra dedi ancak; Ondan senin nasibin değil! Kimin nasibi var? dedim O ağacın dalına tutunur gördüklerin dedi Senin sulbünden bir peygamber gelecek her tarafa mâlik olacak, irk Onun dinine girecekler dedi Daha Sonra yanımda bulunan oğlum Ebû Tâlib ’e dönüp bu nasıl olursa olsun onun amcası olacak dedi Ebû Tâlib bu hadîseyi, Muhammed aleyhisselâma peygamberlik bildirilince, “İşte o ağaç Ebul Kâsım, elMuhakkak Muhammed (sallâllâhü aleyhi ve sellem) diye anlatırdı Muhammed aleyhisselâmın dünyâya geldiği gece bir yıldız doğdu Bunu görebilen Yahudi âlimleri Muhammed aleyhisselâmın doğduğunu anlamışlardır Eshâbı kirâmdan Hassan bin Sâbit (radıyallahu anh) anlatır Ben sekiz yaşında idim Bir sabah vakti Yahudinin biri hey yahudiler! diye çığlık atarak koşuyordu, Yahudiler ne var, ne yırtınıyorsun diyerek yanında toplanınca şöyle bağırıyordu: (Haberiniz olsun Ahmed ’in yıldızı bu gece doğdu! Ahmed bu gece dünyâya geldi) Muhammed aleyhisselâm doğduğu gece Kâ ’be ’de yer alan putlar yüz üstü yere yıkıldı Urvetübni Zübeyr rivâyet eder: “Kureyşden bir cemaatin bir putu vardı Yılda bir kere onu tavaf ederler, develer kesip şarap içerlerdi Yeniden öyle bir günde putun yanında vardıklarında putu yüzüstü vere yıkılmış buldular Kaldırdılar, yeniden kapandı Bu hal üç defa tekrarlandı Bunun üzerine etrafına tamamen takviye verip diktikleri sırada şöyle bir ses işitildi: (Bir kimse doğdu Yer yüzünde her yer harekete geldi Ne dek put varsa tümü yıkıldı Kralların korkudan kalbleri titredi) Bu hadîse tam Muhammed aleyhisselâmın doğduğu geceye rastlıyordu
Medayin şehrindeki İran Kisrâsının sarayının ondört kulesi (burcu) yıkıldı O gece gürültüyle ve dehşetle uyanan Kisrâ ve halkı yine kendilerinden bazı ileri gelenlerin gördükleri korkunç rüyaları tâbir ettirdiklerinde bunun büyük bir şeye alâmet olduğunu anlamışlardı Yine o gece Mecûsîlerin (ateşe tapanların) bin seneden beri yanmakta olan iri alev yığınları bir anda sönüverdi O ateşin söndüğü tarihi not ettiler, Kisrânın sarayından burçların yıkıldığı geceye isabet ediyordu O süre insanların mukaddes saydıkları Sâve Gölü tekrar o gece aniden suyu çekilip, kuruyuverdi Şam tarafında bin yıldan beri suyu akmayan ve kurumuş olan Semave nehri vadisi o gece su ile dolup taşarak akmaya başladı Muhammed aleyhisselâmın doğduğu geceden itibaren iblis bundan böyle Kureyş kâhinlerine hadîselerden haber veremez oldu Kehânet sona erdi
Muhammed aleyhisselâmın doğduğu gece ve daha sonra o zamana değin görülmemiş bu hadîselerden diğer çoğu hadîseler vuku bulmuş olup, son Peygamber Muhammed aleyhisselâmın doğduğuna dikkat çekici olmuştur *