nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,678
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 36
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 90
Gurur ve gururun zıddı olan alçakgönüllü ancak bu iki fena huyun yenilmesi bir uçtan bir uca kazanılır Herkesi kendi nefsinden üstün görmek, dış görünüşüne bakarak kimseyi küçümsememek, artı lükse ve gösterişe varmadan kolay ve kolay bir yaşayış benimseyip devam ettirmek, yaptığı çalışmadan, gördüğü hizmetten nedeniyle insanların iltifatını beklememek, tevazuun ana kaidelerinden birkaçıdır
Sevgili Peygamberimiz (asm) tevazuun her çeşidini ve en idealini hayâtında göstermiştir Kimsenin yapamadığı ve istese de ulaşamayacağı bir şekilde, tevazu ve alçakgönüllülüğün en makbulünü yaşamıştır Yaratılmışların en üstünü, makam ve mertebece en yücesi olduğu, Kur'ânı Kerimde Rabbi kadar değişik defalar övüldüğü halde, hiçbir şekilde ırk arasında Peygamberlik imtiyazını kullanmamış ve kendisini onlardan üstün göstermeye çalışmamıştır
Bu üstün ahlâkî vasfını kendi aile fertleri arasında gösterdiği gibi, Sahabîleri içinde ve henüz İslâmiyeti kabul etmemiş kimselere karşısında da muhakkak etmekten katiyen çekinmemiştir Böylece pekçok insanın hidayetine vesile olmuştur
Cenabı Yargı kendisini kral bir peygamber olmakla, kul bir peygamber edinmek arasında serbest bıraktığında o, kul bir peygamberolmayı tercih edip kabul etmiştir
Bunun üzerine İsrafil Aleyhisselâm Peygamberimize, Kuşkusuz, Allah, alçakgönüllü gösterdiğin için o hasleti de sana vermiştir Kıyamet gününde insanların efendisisin Yeryüzü yarılıp kabrinden çıkacak ve ilk şefaat edecek olan da sensindemiştir
Bundan daha sonra Peygamberimiz uzanarak yemek yemek yemedi Ve Bir esir nasıl yemek yerse ben de o kadar yemek yemek yerim Köle nasıl oturuyorsa ben de o biçimde otururumdiyordu
Bir defasında asasına dayanarak Sahabîlerin yanına geldi Resulullahın geldiğini gören Sahabîler hemen ayağa kalktılar Bu hareketlerini tasvip etmeyen Peygamber Efendimiz onları ikaz etti:
Acemlerin (diğer milletlerin) birbirlerini ta'zim ederek ayağa kalktıkları gibi, siz de benim için ayağa kalkmayın Çünkü ben kulun yediği gibi yiyen, kulun oturduğu gibi oturan bir kulum
Peygamberimiz çok kere elini öpmek isteyenleri ve kendisine aşırı derecede hürmette bulunanları da hoş karşılamazdı
Bir alış verişi esnasında Hz Ebû Hüreyre (ra) de yanındaydı Ebû Hüreyre'nin (ra) anlattığına tarafından, Peygamberimiz mal sahibine aldığı elbisenin değerinden fazla bir fiyat öder sonradan satıcı anında Peygamberimizin eline sarılarak öpmek ister Peygamberimiz elini çekerek şu ihtarda bulunur:
Bu senin yaptığını Acemler krallarına yaparlar Ben kral değilim Ben yalnızca içinizden biriyim,
Ebû Hüreyre anlatmaya devam ediyor Sonradan elbiseleri aldı Ben taşımak istedim Fakat bana şöyle hitapta bulundu: 'Kişi, kendi eşyasını taşımaya daha lâyıktır Ancak taşıyamazsa Müslüman kardeşi ona yardım eder
Peygamberimiz kendi işini kendisi yapardı İnsanların kendisine hizmet etmelerini istemezdi
Âmir bin Rebia anlatıyor:
Peygamber Efendimiz ile birlikte camiye gidiyordum Yolda Peygamberimizin ayakkabısının bağı çözüldü Ben hemen eğilip bağlamak istedim Lakin Peygamberimiz ayağını önümden çekti ve şöyle buyurdu:
Bu hareketin, başkasına hizmet gördürmek demektir Ben başkasına hizmet gördürmeyi sevmem
Peygamberimizin bu konudaki bir diğer misal davranışını Abdullah bin Abbas anlatıyor:
Peygamber Efendimiz, ne suyunun hazırlanmasını, ne de herhangi bir fakire sadaka vermeyi başkasına bırakmazdı Abdest suyunu kendisi bana kalırsa hazırlar ve bir fakire sadaka tahsis etmek istediği süre kişisel olarak kendi elleriyle verirlerdi
Abdullah bin Cübeyr'in anlattığına kadar, bir gün Peygamberimiz Ashabıyla birlikte yürüyerek bir yere gidiyorlardı Hava fazla sıcak olduğundan, Ashabdan birisi, elbisesini Peygamberimizin başının üstüne kaldırarak gölgelemek istedi Bunu gören Peygamberimiz, Bundan vazgeç Ben oysa bir insanımbuyurdu ve elbiseyi alıp indirdi
Peygamberimiz kendisini görenlerin bir kral zannıyla çekinip titremelerini uygun bulmaz, onları teskin ederek rahatlatırdı
Bir gün bir zat Peygamberimizin huzuruna gelince, peygamberlik heybetinden titremeye başladı Bu Sahabîsinin halini görebilen Peygamberimiz, Kendine gel, ben bir hükümdar değilim Ben oysa Kureyş kabilesinden kurumuş tuz ekmek yiyen bir kadının oğluyumbuyurdu
Gerçekte de Peygamberimizi ilk kez görebilen, heyecanlanırdı Fakat daha sonra ondaki şefkati, yüzündeki tebessümü görünce rahatlar, görüşüp konuşunca içindeki korku sevgiye dönüşürdü
Sosyal durumu ne olursa olsun; ister zengin ister fakir, ister dul bir bayan ya da bir hizmetçi olsun, hangi halde bulunursa bulunsun, Peygamberimiz herkese eşdeğer davranır, basit yaşayışından, yoksul ve hizmetçi oluşundan nedeniyle kimseyi aşağı görmezdi Onların da diğerleri gibi ihtiyaçlarını görür, hiç gurura kapılmazdı
Peygamberimizdeki üstün tevazuu gördükten daha sonra Müslüman olan Adiy bin Hatim, Peygamberimizle olan ilk anlarını şöyle anlatmaktadır:
Peygamber Aleyhisselâmın yanında akraba, kadın ve çocuklarının bulunduğunu gördüğüm süre, anladım ki, onda ne Kisra'nın (İran hükümdarı), ne de Kayser'in (Bizans kralı) saltanatı var
Resulullah benimle birlikte evine sırası gelmişken yolda cılız ve ihtiyar bir kadına rastladı Kadının yanına da küçük bir çocuk bulunuyordu Bayan onu karşıladı ve durdurdu O da durup bekledi
Bizim senden bir isteğimiz var' dediler Resulullah onların ihtiyaçlarını uzun uzun konuştu Kendileriyle birlikte gidip, işlerini gördükten sonradan geldi
İçimden kendi kendime, 'Vallahi, bu zat hükümdar değildir' dedim Sonradan beni evine götürdü İçi hurma lifi doymuş içten bir minder alarak bana uzattı ve:
Buyur, buna otur' dedi
Ben, 'Hayır, siz oturun' dedim
O, 'Hayır, siz' diye yeniden ettiler Oturdum Kendisi de kuru yere oturdu
Peygamber Efendimiz herkesle ilgilenirdi Hiç kimseye üstten bakmazdı Öyle ama birçok insanların dönüp bakmadığı, yüz vermediği kişilerin deha isteklerini yerine getirirdi Çünkü Peygamberimizin gayesi insanlara yararlı yolları göstermekti
Medine'de ağzı bozuk, şuna buna çatarak sövüp sayan, ağır ve barbar lâflar söyleyen bir kadın vardı Bu kadın bir gün Peygamber Efendimizin yanından geçerken Resulullah bir seki üzerinde yerleşik haşlanmış et yiyordu
Bayan: Şu adama bakın Bir esir gibi yere oturmuş ve kölelerin yemek yemek yiyişi gibi yemek yiyordedi
Peygamber Efendimiz:
Benden daha köle olan bir esir var mı?dedi Kadın: Kendisi yiyor da bana vermiyordedi Peygamber Efendimiz: Gel, sen de yebuyurdu Kadın: Kendi elinle bana vermezsen yememdedi
Bunun üzerine Peygamber Efendimiz kendi eliyle kadına verdiyse de bayan bu sefer:
Ağzındaki lokmayı çıkarıp bana vermezsen yememdiyerek diretti
Peygamber Efendimiz de'ağzındaki lokmayı çıkarıp kadına uzattı Kadın da hemencecik alıp ağzına attı Kadın bu lokmayı yedikten sonradan fazla hayâlı ve çekingen oldu Hiç kimseye kötü laf söylemedi Medine'nin en namuslu ve iyi kadınlarından birisi oldu
Adiy bin Hatim, cömertlikle meşhur Hatimi Tai'nin oğludur Yakınlarının bir kısmı İslâm ordusu göre esir edilmiş, kendisi de mağlup bir şekilde Peygamberimizin huzuruna gelmişti Peygamberimiz onu mindere oturtuyor, kendisi de yere oturuyordu Hem mağlup da olsa bir düşman kumandanıyla bulunduğu bir zamanda zavallı bir kadının isteğini ihmalkârlık etmiyor, onun ihtiyacını gideriyordu
Adalet namına, seviyece en kolay insanlarla görüştüğü gibi, dostlarıyla, düşmanlarıyla ve herkesle, şaşaa ve merasime gereksinim duymadan görüşüyor, konuşuyordu Bu Nedenle insanların ileriden beri görüp alışageldikleri âdet ve görenekleri gerçekte değiştiriyor, yerlerine doğrusunu ve yerinde olanını koyuyordu
Arapların, insandan saymayıp hor gördükleri bir grup da kölelerdi Onlarla oturmaz, birlikte yürümez, beraber yemek yemek yemezlerdi Bu kötü alışkanlığı da Peygamberimiz şahsen yıktı
Sahabîlerin anlattığına tarafından, köleler arpa ekmeğine bile davet etseler, Peygamberimiz davetlerine icabet eder, yemeklerini yerdi Çünkü onların esir olmaları basit görülmelerini, horlanmalarını gerektiren bir durum değildi
Peygamberimiz, Sahabîleriyle birlikte bulunduğu zamanlarda kendisini onlardan ayırt etmez, farklı görmezdi Onlarla beraber hareket eder, kendisi için farklı yer seçmez, aralarına oturur, yapacakları işe iştirak eder, onlara tezgâhtar olur, katkıda bulunurdu
Peygamberimizin amcası Hz Abbas, Sahabîleri aralarında sıkışık bir vaziyette bulunduğunu, oturduğu zamanlar gelip geçenlerin kendisini rahatsız ettiğini söyleyip, farklı bir yerde oturmasını teklif ederek şöyle demişti:
Ya Resulallah, sizin için gölgesinde oturacağınız bir kameriye yapalım
Böyle bir imtiyazı asla uygun bulmayan Peygamberimiz, Allah'ın ruhumu teslim alacağı vakte kadar ben Sahabîlerimin ökçeme basmalarına da, hırkamı çekiştirmelerine de katlanacağımbuyurarak reddetti *
Sevgili Peygamberimiz (asm) tevazuun her çeşidini ve en idealini hayâtında göstermiştir Kimsenin yapamadığı ve istese de ulaşamayacağı bir şekilde, tevazu ve alçakgönüllülüğün en makbulünü yaşamıştır Yaratılmışların en üstünü, makam ve mertebece en yücesi olduğu, Kur'ânı Kerimde Rabbi kadar değişik defalar övüldüğü halde, hiçbir şekilde ırk arasında Peygamberlik imtiyazını kullanmamış ve kendisini onlardan üstün göstermeye çalışmamıştır
Bu üstün ahlâkî vasfını kendi aile fertleri arasında gösterdiği gibi, Sahabîleri içinde ve henüz İslâmiyeti kabul etmemiş kimselere karşısında da muhakkak etmekten katiyen çekinmemiştir Böylece pekçok insanın hidayetine vesile olmuştur
Cenabı Yargı kendisini kral bir peygamber olmakla, kul bir peygamber edinmek arasında serbest bıraktığında o, kul bir peygamberolmayı tercih edip kabul etmiştir
Bunun üzerine İsrafil Aleyhisselâm Peygamberimize, Kuşkusuz, Allah, alçakgönüllü gösterdiğin için o hasleti de sana vermiştir Kıyamet gününde insanların efendisisin Yeryüzü yarılıp kabrinden çıkacak ve ilk şefaat edecek olan da sensindemiştir
Bundan daha sonra Peygamberimiz uzanarak yemek yemek yemedi Ve Bir esir nasıl yemek yerse ben de o kadar yemek yemek yerim Köle nasıl oturuyorsa ben de o biçimde otururumdiyordu
Bir defasında asasına dayanarak Sahabîlerin yanına geldi Resulullahın geldiğini gören Sahabîler hemen ayağa kalktılar Bu hareketlerini tasvip etmeyen Peygamber Efendimiz onları ikaz etti:
Acemlerin (diğer milletlerin) birbirlerini ta'zim ederek ayağa kalktıkları gibi, siz de benim için ayağa kalkmayın Çünkü ben kulun yediği gibi yiyen, kulun oturduğu gibi oturan bir kulum
Peygamberimiz çok kere elini öpmek isteyenleri ve kendisine aşırı derecede hürmette bulunanları da hoş karşılamazdı
Bir alış verişi esnasında Hz Ebû Hüreyre (ra) de yanındaydı Ebû Hüreyre'nin (ra) anlattığına tarafından, Peygamberimiz mal sahibine aldığı elbisenin değerinden fazla bir fiyat öder sonradan satıcı anında Peygamberimizin eline sarılarak öpmek ister Peygamberimiz elini çekerek şu ihtarda bulunur:
Bu senin yaptığını Acemler krallarına yaparlar Ben kral değilim Ben yalnızca içinizden biriyim,
Ebû Hüreyre anlatmaya devam ediyor Sonradan elbiseleri aldı Ben taşımak istedim Fakat bana şöyle hitapta bulundu: 'Kişi, kendi eşyasını taşımaya daha lâyıktır Ancak taşıyamazsa Müslüman kardeşi ona yardım eder
Peygamberimiz kendi işini kendisi yapardı İnsanların kendisine hizmet etmelerini istemezdi
Âmir bin Rebia anlatıyor:
Peygamber Efendimiz ile birlikte camiye gidiyordum Yolda Peygamberimizin ayakkabısının bağı çözüldü Ben hemen eğilip bağlamak istedim Lakin Peygamberimiz ayağını önümden çekti ve şöyle buyurdu:
Bu hareketin, başkasına hizmet gördürmek demektir Ben başkasına hizmet gördürmeyi sevmem
Peygamberimizin bu konudaki bir diğer misal davranışını Abdullah bin Abbas anlatıyor:
Peygamber Efendimiz, ne suyunun hazırlanmasını, ne de herhangi bir fakire sadaka vermeyi başkasına bırakmazdı Abdest suyunu kendisi bana kalırsa hazırlar ve bir fakire sadaka tahsis etmek istediği süre kişisel olarak kendi elleriyle verirlerdi
Abdullah bin Cübeyr'in anlattığına kadar, bir gün Peygamberimiz Ashabıyla birlikte yürüyerek bir yere gidiyorlardı Hava fazla sıcak olduğundan, Ashabdan birisi, elbisesini Peygamberimizin başının üstüne kaldırarak gölgelemek istedi Bunu gören Peygamberimiz, Bundan vazgeç Ben oysa bir insanımbuyurdu ve elbiseyi alıp indirdi
Peygamberimiz kendisini görenlerin bir kral zannıyla çekinip titremelerini uygun bulmaz, onları teskin ederek rahatlatırdı
Bir gün bir zat Peygamberimizin huzuruna gelince, peygamberlik heybetinden titremeye başladı Bu Sahabîsinin halini görebilen Peygamberimiz, Kendine gel, ben bir hükümdar değilim Ben oysa Kureyş kabilesinden kurumuş tuz ekmek yiyen bir kadının oğluyumbuyurdu
Gerçekte de Peygamberimizi ilk kez görebilen, heyecanlanırdı Fakat daha sonra ondaki şefkati, yüzündeki tebessümü görünce rahatlar, görüşüp konuşunca içindeki korku sevgiye dönüşürdü
Sosyal durumu ne olursa olsun; ister zengin ister fakir, ister dul bir bayan ya da bir hizmetçi olsun, hangi halde bulunursa bulunsun, Peygamberimiz herkese eşdeğer davranır, basit yaşayışından, yoksul ve hizmetçi oluşundan nedeniyle kimseyi aşağı görmezdi Onların da diğerleri gibi ihtiyaçlarını görür, hiç gurura kapılmazdı
Peygamberimizdeki üstün tevazuu gördükten daha sonra Müslüman olan Adiy bin Hatim, Peygamberimizle olan ilk anlarını şöyle anlatmaktadır:
Peygamber Aleyhisselâmın yanında akraba, kadın ve çocuklarının bulunduğunu gördüğüm süre, anladım ki, onda ne Kisra'nın (İran hükümdarı), ne de Kayser'in (Bizans kralı) saltanatı var
Resulullah benimle birlikte evine sırası gelmişken yolda cılız ve ihtiyar bir kadına rastladı Kadının yanına da küçük bir çocuk bulunuyordu Bayan onu karşıladı ve durdurdu O da durup bekledi
Bizim senden bir isteğimiz var' dediler Resulullah onların ihtiyaçlarını uzun uzun konuştu Kendileriyle birlikte gidip, işlerini gördükten sonradan geldi
İçimden kendi kendime, 'Vallahi, bu zat hükümdar değildir' dedim Sonradan beni evine götürdü İçi hurma lifi doymuş içten bir minder alarak bana uzattı ve:
Buyur, buna otur' dedi
Ben, 'Hayır, siz oturun' dedim
O, 'Hayır, siz' diye yeniden ettiler Oturdum Kendisi de kuru yere oturdu
Peygamber Efendimiz herkesle ilgilenirdi Hiç kimseye üstten bakmazdı Öyle ama birçok insanların dönüp bakmadığı, yüz vermediği kişilerin deha isteklerini yerine getirirdi Çünkü Peygamberimizin gayesi insanlara yararlı yolları göstermekti
Medine'de ağzı bozuk, şuna buna çatarak sövüp sayan, ağır ve barbar lâflar söyleyen bir kadın vardı Bu kadın bir gün Peygamber Efendimizin yanından geçerken Resulullah bir seki üzerinde yerleşik haşlanmış et yiyordu
Bayan: Şu adama bakın Bir esir gibi yere oturmuş ve kölelerin yemek yemek yiyişi gibi yemek yiyordedi
Peygamber Efendimiz:
Benden daha köle olan bir esir var mı?dedi Kadın: Kendisi yiyor da bana vermiyordedi Peygamber Efendimiz: Gel, sen de yebuyurdu Kadın: Kendi elinle bana vermezsen yememdedi
Bunun üzerine Peygamber Efendimiz kendi eliyle kadına verdiyse de bayan bu sefer:
Ağzındaki lokmayı çıkarıp bana vermezsen yememdiyerek diretti
Peygamber Efendimiz de'ağzındaki lokmayı çıkarıp kadına uzattı Kadın da hemencecik alıp ağzına attı Kadın bu lokmayı yedikten sonradan fazla hayâlı ve çekingen oldu Hiç kimseye kötü laf söylemedi Medine'nin en namuslu ve iyi kadınlarından birisi oldu
Adiy bin Hatim, cömertlikle meşhur Hatimi Tai'nin oğludur Yakınlarının bir kısmı İslâm ordusu göre esir edilmiş, kendisi de mağlup bir şekilde Peygamberimizin huzuruna gelmişti Peygamberimiz onu mindere oturtuyor, kendisi de yere oturuyordu Hem mağlup da olsa bir düşman kumandanıyla bulunduğu bir zamanda zavallı bir kadının isteğini ihmalkârlık etmiyor, onun ihtiyacını gideriyordu
Adalet namına, seviyece en kolay insanlarla görüştüğü gibi, dostlarıyla, düşmanlarıyla ve herkesle, şaşaa ve merasime gereksinim duymadan görüşüyor, konuşuyordu Bu Nedenle insanların ileriden beri görüp alışageldikleri âdet ve görenekleri gerçekte değiştiriyor, yerlerine doğrusunu ve yerinde olanını koyuyordu
Arapların, insandan saymayıp hor gördükleri bir grup da kölelerdi Onlarla oturmaz, birlikte yürümez, beraber yemek yemek yemezlerdi Bu kötü alışkanlığı da Peygamberimiz şahsen yıktı
Sahabîlerin anlattığına tarafından, köleler arpa ekmeğine bile davet etseler, Peygamberimiz davetlerine icabet eder, yemeklerini yerdi Çünkü onların esir olmaları basit görülmelerini, horlanmalarını gerektiren bir durum değildi
Peygamberimiz, Sahabîleriyle birlikte bulunduğu zamanlarda kendisini onlardan ayırt etmez, farklı görmezdi Onlarla beraber hareket eder, kendisi için farklı yer seçmez, aralarına oturur, yapacakları işe iştirak eder, onlara tezgâhtar olur, katkıda bulunurdu
Peygamberimizin amcası Hz Abbas, Sahabîleri aralarında sıkışık bir vaziyette bulunduğunu, oturduğu zamanlar gelip geçenlerin kendisini rahatsız ettiğini söyleyip, farklı bir yerde oturmasını teklif ederek şöyle demişti:
Ya Resulallah, sizin için gölgesinde oturacağınız bir kameriye yapalım
Böyle bir imtiyazı asla uygun bulmayan Peygamberimiz, Allah'ın ruhumu teslim alacağı vakte kadar ben Sahabîlerimin ökçeme basmalarına da, hırkamı çekiştirmelerine de katlanacağımbuyurarak reddetti *