Walter Tevis’in aynı isme sahip romanından uyarlanan 7 bölümlük Netflix dizisi hakkında bir şeyler yazmak istedim. Bu mini dizi, Beth Hormon adındaki karakterin hayatını konu alıyor. Tevis, bu karakteri yaratırken Bobby Fisher gibi ünlü satranç oyuncularından ilham almış. Dikkat spoiler içerir, en başından uyarayım (!)
Beth’in yetimhanede geçen çocukluğundan başlayıp satranç kraliçesi olarak tanındığı zamana kadar yanananları, madde bağımlılığını, soğuk savaş dönemini anlatan bir dönem filmi.
9 yaşında bir çocuk düşünün. Babası ile anıları, annesiyle kavga ettiği ve onları terk ettiği gün ile sınırlı. Matematik profesörü annesi ise delilik ve dahilik arasında bocalayan, kızının da arabada olduğu gün kaza yapıp hayatını kaybeden bir kadın. Bu noktadan sonra öksüz ve yetim olan Beth için tek seçenek yetimhane oluyor.
Filmin yansıttığı dönem olan 1960’larda yetimhanelerde uygulanan bir prosedürü görüyoruz. Sakinleştirme amaçlı verilen ilaçların yanlış kullanımının Beth’de yarattığı bağımlılık hayatının büyük bir kısmında onu sınıyor. Yetimhanede çalışan Bay Shaibel sayesinde satranç ile tanışıyor.
Beth satranca olan ilgisini bir röportajında şu şekilde açıklıyor: ‘Dikkatimi ilk önce tahta çekmişti. 64 kareden oluşan bir dünya. Orada kendimi güvende hissediyorum. Kontrolümde, egemenliğimde olabiliyor. Öngörülmeye müsait. Zarar görürsem tek suçlusu benim.’
Filmi, hayatını, kendisi ile olan mücadelesini özetliyor aslında bu sözler. Kendi hayatını film izler gibi izlemek zorunda kalmak, elinden bir şey gelmemesi, küçük yaşlarda güvenli bağlar kuramamak hem kendi hem de üvey annesine annelik yapmak, sığınacak bir liman arayışı filmin başından beri Beth’in verdiği mücadelede görülmektedir.
Anlaşıldığı üzere Beth’in güvenli yeri satranç tahtası. Peki sizin güvenli yeriniz neresi ?