nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,678
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 36
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 90
Radyonun Gelişimi Nasıl Olmuştur
Radyonun Tarihi, Gelişimi
Bir Alman fizikçi olan Heinrich Rudolf Hertz, 1888 yılında Maxwellin elektromanyetik kuramıyla, titreşen elektrik yükünün ortaya çıkardığı radyasyon tezini birleştirir ve radyo dalgalarını keşfeder Hertzin 36 takvim kısa yaşamına sığdırdığı buluşlar, lambalı radyoların birincil adımlarıdır Hatta günümüzde radyo dalgalarının ölçüm birimi olarak onun adı, yani Hertz birimi kullanılmaktadır Peşinde David Hughesun, sesleri elektromanyetik akıma dönüştürmeye yarayan mikrofonu bulması, radyo tarihinde önemli rol oynamıştır
Radyonun ortaya çıkışında son noktayı koyan birey ise, bir İtalyan fizikçisi olan Guglielmo Marconidir Marconi, kendinden önceki deneylerin olur ya de en kayda değer ve son adımını gerçekleştiren, kontrollü olarak radyo sinyalini göndermeyi başaran birincil bilim adamıdır 1895 yılında, kolay bir radyo vericisi ve alıcısıyla, çatı katındaki odasından bir kilometre uzaklıktaki tarlada yer alan erkek kardeşine bir sinyal yollamayı başarır Radyo dalgalarının dünyanın çevresinde dolaşabileceğine inanan Marconi, 1901 yılında Atlas Okyanusu üzerinden radyo sinyalleri göndererek tüm dünyayı şaşırtır İngiltereden yolladığı radyo sinyali, 3520 kilometre uzaktaki Kanadanın New Foundland bölgesinden alınır Marconinin sistemini, kısa vakit sonra, İtalyan ve İngiliz donanmaları kullanmaya başlar Bu gelişmelerle Marconi, haberleşme sistemlerinin dünya çapındaki üreticisi olur ve büyük bir ticari galibiyet kazanır 1937 yılında yaşama gözlerini yumarken, kendi servetinden fazla daha kayda değer bir mirası, yani radyoyu medenilik tarihine bırakmıştır
Marconi, en büyük atılımını İngiliz Donanması ve denizcilik sektörü ile yaptığı ticari anlaşmalarla gerçekleştirir O dönemin koşulları düşünüldüğünde, denizcilik iletişim sistemleri açısından radyo iyi bir çözüm olarak ortaya çıkmıştır Donanmaya ait gemilerin eşgüdümlü olarak manevra yapabilmeleri, anakaradan uzakta seferlerde hareket kabiliyetleri için radyo, dönemin en ayrıcalıklı seçeneği olarak görülmüştür Yine aynı şekilde, ticari denizcilik işletmelerinin de radyoya asgari askeri gemiler dek ihtiyacı vardır Ticari açıdan en yerinde yol olarak görünen Kuzey AtlantikKte bulunan ve dönemin denizcilerinin korkulu rüyası olan buzdağları, hem sert hava koşulları, kablosuz iletişime olan talebi arttırmıştır Bir anlamda, ulaşım teknolojisinin gelişmesi, irtibat araçlarındaki ilerlemeyi gerekli kılmıştır Tıpkı, demiryolu ağında gerçekleşen gelişmelere paralel olarak kablolu telgraf sistemine gereklilik duyulması gibi, bu kez kablosuz bir irtibat ortamı, yeniden öbür bir ulaşım aracıyla gelişme imkanı bulmuştur
Önceleri telsiz olarak adlandırılan radyonun bir kitle iletişim aracına dönüşmesi ise, halka radyo sinyalleri yoluyla iletiler gönderme düşüncesiyle başlar Radyo alıcılarının satılması için radyo yayınlarının yapılması ve halkın ilgisini çekecek programların üretilmesi gerekmektedir Bu noktada iki olgu öne çıkmaktadır Bunlardan ilki, bir kitle yaratabilecek kadar çok radyo alıcısı üretmek ve bu radyoları tüketicilerin alabilmelerini sağlamaktır İkincisi ise, radyo iletilerini düzenli ve kesintisiz bir biçime sokarak, radyo yayınları haline dönüştürebilmektir
Amerika Birleşmiş Devletlerinde daha fazla ticari radyoların gelişimi gözlenirken, bazı Avrupa ülkeleri ise radyonun ticari yapılanmasını sınırlayacak yaptırımlar uygulamıştır Örneğin İngilterede BBC istasyonu, devlete yan bir özerk bir yapılanmada yayınlama yapmasına rağmen, demokrasiyi koruma ve kamu yararını gözetme nedeniyle bütün bağımsızlığı kasıt edinmiştir Günümüzde egemen ve objektif yayıncılığın misal medya kuruluşu olarak BBCnin gösterilmesinin nedeni, gerçekte bu kanalın radyo çağındaki genel tutumuna dayanır Lüksemburg radyosu ise dönemin öteki radyolarına tarafından faklı bir çizgi yakalamıştır Radyo yayınlarını önce vergi yoluyla finanse eden bu ülke, daha sonra reklama müsade verildiğinde kuytu reklamı yasaklayarak, yalnızca ücretli ilanlara müsade vermiştir
Fransa ve Belçikada ise kamusal ve özel radyo yayıncılığını bir araya getiren bir yasal düzenleme gerçekleştirilmiştir Ticari olarak en seri artan radyo sektörü Amerika Birleşmiş Devletlerinde gözlenmiştir Bu ülkede, radyo istasyonları sadece sayısal olarak artmakla kalmamış, aynı zamanda radyo alıcılarının üretimi ve pazarlanmasında da manâlı gelişmeler sergilenmiştir Türkiyede ise 90lı yılların ortalarına dek radyo ve televizyon yayını yapma hakkı yalnızca devlet tekelindedir Ama 1994 yılında gerçekleştirilen düzenlemelerle özel radyo ve televizyon yayıncılığı hukuki bir konuma oturmuştur *
Radyonun Tarihi, Gelişimi
Bir Alman fizikçi olan Heinrich Rudolf Hertz, 1888 yılında Maxwellin elektromanyetik kuramıyla, titreşen elektrik yükünün ortaya çıkardığı radyasyon tezini birleştirir ve radyo dalgalarını keşfeder Hertzin 36 takvim kısa yaşamına sığdırdığı buluşlar, lambalı radyoların birincil adımlarıdır Hatta günümüzde radyo dalgalarının ölçüm birimi olarak onun adı, yani Hertz birimi kullanılmaktadır Peşinde David Hughesun, sesleri elektromanyetik akıma dönüştürmeye yarayan mikrofonu bulması, radyo tarihinde önemli rol oynamıştır
Radyonun ortaya çıkışında son noktayı koyan birey ise, bir İtalyan fizikçisi olan Guglielmo Marconidir Marconi, kendinden önceki deneylerin olur ya de en kayda değer ve son adımını gerçekleştiren, kontrollü olarak radyo sinyalini göndermeyi başaran birincil bilim adamıdır 1895 yılında, kolay bir radyo vericisi ve alıcısıyla, çatı katındaki odasından bir kilometre uzaklıktaki tarlada yer alan erkek kardeşine bir sinyal yollamayı başarır Radyo dalgalarının dünyanın çevresinde dolaşabileceğine inanan Marconi, 1901 yılında Atlas Okyanusu üzerinden radyo sinyalleri göndererek tüm dünyayı şaşırtır İngiltereden yolladığı radyo sinyali, 3520 kilometre uzaktaki Kanadanın New Foundland bölgesinden alınır Marconinin sistemini, kısa vakit sonra, İtalyan ve İngiliz donanmaları kullanmaya başlar Bu gelişmelerle Marconi, haberleşme sistemlerinin dünya çapındaki üreticisi olur ve büyük bir ticari galibiyet kazanır 1937 yılında yaşama gözlerini yumarken, kendi servetinden fazla daha kayda değer bir mirası, yani radyoyu medenilik tarihine bırakmıştır
Marconi, en büyük atılımını İngiliz Donanması ve denizcilik sektörü ile yaptığı ticari anlaşmalarla gerçekleştirir O dönemin koşulları düşünüldüğünde, denizcilik iletişim sistemleri açısından radyo iyi bir çözüm olarak ortaya çıkmıştır Donanmaya ait gemilerin eşgüdümlü olarak manevra yapabilmeleri, anakaradan uzakta seferlerde hareket kabiliyetleri için radyo, dönemin en ayrıcalıklı seçeneği olarak görülmüştür Yine aynı şekilde, ticari denizcilik işletmelerinin de radyoya asgari askeri gemiler dek ihtiyacı vardır Ticari açıdan en yerinde yol olarak görünen Kuzey AtlantikKte bulunan ve dönemin denizcilerinin korkulu rüyası olan buzdağları, hem sert hava koşulları, kablosuz iletişime olan talebi arttırmıştır Bir anlamda, ulaşım teknolojisinin gelişmesi, irtibat araçlarındaki ilerlemeyi gerekli kılmıştır Tıpkı, demiryolu ağında gerçekleşen gelişmelere paralel olarak kablolu telgraf sistemine gereklilik duyulması gibi, bu kez kablosuz bir irtibat ortamı, yeniden öbür bir ulaşım aracıyla gelişme imkanı bulmuştur
Önceleri telsiz olarak adlandırılan radyonun bir kitle iletişim aracına dönüşmesi ise, halka radyo sinyalleri yoluyla iletiler gönderme düşüncesiyle başlar Radyo alıcılarının satılması için radyo yayınlarının yapılması ve halkın ilgisini çekecek programların üretilmesi gerekmektedir Bu noktada iki olgu öne çıkmaktadır Bunlardan ilki, bir kitle yaratabilecek kadar çok radyo alıcısı üretmek ve bu radyoları tüketicilerin alabilmelerini sağlamaktır İkincisi ise, radyo iletilerini düzenli ve kesintisiz bir biçime sokarak, radyo yayınları haline dönüştürebilmektir
Amerika Birleşmiş Devletlerinde daha fazla ticari radyoların gelişimi gözlenirken, bazı Avrupa ülkeleri ise radyonun ticari yapılanmasını sınırlayacak yaptırımlar uygulamıştır Örneğin İngilterede BBC istasyonu, devlete yan bir özerk bir yapılanmada yayınlama yapmasına rağmen, demokrasiyi koruma ve kamu yararını gözetme nedeniyle bütün bağımsızlığı kasıt edinmiştir Günümüzde egemen ve objektif yayıncılığın misal medya kuruluşu olarak BBCnin gösterilmesinin nedeni, gerçekte bu kanalın radyo çağındaki genel tutumuna dayanır Lüksemburg radyosu ise dönemin öteki radyolarına tarafından faklı bir çizgi yakalamıştır Radyo yayınlarını önce vergi yoluyla finanse eden bu ülke, daha sonra reklama müsade verildiğinde kuytu reklamı yasaklayarak, yalnızca ücretli ilanlara müsade vermiştir
Fransa ve Belçikada ise kamusal ve özel radyo yayıncılığını bir araya getiren bir yasal düzenleme gerçekleştirilmiştir Ticari olarak en seri artan radyo sektörü Amerika Birleşmiş Devletlerinde gözlenmiştir Bu ülkede, radyo istasyonları sadece sayısal olarak artmakla kalmamış, aynı zamanda radyo alıcılarının üretimi ve pazarlanmasında da manâlı gelişmeler sergilenmiştir Türkiyede ise 90lı yılların ortalarına dek radyo ve televizyon yayını yapma hakkı yalnızca devlet tekelindedir Ama 1994 yılında gerçekleştirilen düzenlemelerle özel radyo ve televizyon yayıncılığı hukuki bir konuma oturmuştur *