iltasyazilim
FD Üye
“Bir sultanın sağında lütuf ve merhamet ve solunda kahr ve terbiye lâzımdır Mükâfat, merhametin iktizasıdır Terbiye de mücazatı ister
İtaat edenlere mükafat verememek gibi, isyan edenleri cezasız bırakmak da padişahın izzetine yakışmaz; her ikisi de acizlik ve zaaf ifadesidir Cenabı Hak bu gibi noksanlıklardan münezzehtir
Şunu çok net olarak belirtelim ki, İslam’da recm gibi hükümler caydırıcı ağır bir ceza müeyyidesidir İnsanlık camiasında ve bütün semavî dinlerin ortak amaçlarından biri, neslin devamını sağlamaktır Zina, nesilleri değişik hukukî ve insanî kriterler bakımından dejenere eden, karıştıran en alçak bir gayrı meşru yoldur Bu fuhuş, ağır bir suç olduğu kadar, serkeş nefisler için çekici bir suç işleme mekanizmasıdır İslam gibi evrensel bir dinden, böyle alçak bir suçun önlenmesi için caydırıcı bir önlem almamasını bekleyemeyiz Suçluya ceza vermek merhamet ve sevgiye zıt olmadığı gibi adaletin de gereğidir
Kur'ân, mu'cizevî tarzla, Zinâ yapmayın!emri yerine, Zinâya yaklaşmayın!ibaresini kullanarak, değil o kötülük kapısından içeri girmeyi, kapıya yaklaşmayı bile menediyor Çünkü Zinaya yaklaşmayınifadesi, Zinâ yapmayın!şeklinden daha belîğ, daha açıktır İnsana, bir şeye yaklaşmademek, bir şeyi yapmademekten daha te'sirli, daha etkilidir ve zinâya yaklaşmayındeyişi, zinânın başlangıcı olabilecek dokunma, öpme, bakma, göz kırpma gibi insanı zinâya götürecek şeylerden alıkoymayı ifade eder Sebeplerine müracaat da, zinâyı te'yid eder Zinâysa, çok kötü bir fiil ve büyük bir günahtır Ayrıca zinâ, gelip geçici bir hevesin perdesini açması, neseplerin karışması, haramlara gidilmesi, başkasının hukukuna tecavüz, aileyi yıkmak suretiyle cemiyet direklerinin yıkılması, anarşinin yayılması, ıztırap kapısının açılması, ahlâksız hastalıkların yayılması sebebiyle de kötü bir yoldur
Şeyhü'lİslâm Alûsî de, çocuklar için ölüm olması itibariyle demiştir ki: Zinâ, nesepleri daraltır, kısırlaştırır Zirâ, nesebi sabit olmayan ölü hükmündedir (Âlûsî, Ruhu'lMeânî, Daru'lFikr, 867) Ölülerin ise, İslâm hukukuna müteallik bahislerde ne kadar girişim, faaliyet ve aktiflikleri olabilir ki?
Zinâya açık bütün fiiller yasaklandıktan sonra, İslâm hukuku zinâ cürmünü, âmme menfaatine, şahsiyetine tecavüz kabul ederek ona göre cezalandırır ve işlenmemesi için cezaî müeyyidelerini ağırlaştırır Hakîkaten de zinâ cürmü, aile nizâmını kökünden sarsar ve tehdit eder Aile ise cemiyetin temelidir Eğer böyle bir cürüm serbest hale gelirse fuhuş son derece yayılır, bu durum ailenin çöküşüne, cemiyetin bozulmasına, nesillerin yozlaşmasına yol açar Halbuki İslâm hukuku, cemiyetin bekâsını her şeyin üstünde tutar ve buna son derece önem verir
Binâenaleyh İslâm hukuku zinâyı, korkulu neticelerinden sakındırmak ve cemiyeti korumak için en ağır şekilde cezalandırmış ve zinânın her nev'ini yasaklamıştır Hatta evli kişilerin zinâsı halinde onun yaşamasını hiç de uygun bulmamış, onu en kötü bir örnek saymıştır
Fakihler, zinâ eden bekârhür kimseye, ister erkek olsun, ister kadın olsun, yüz sopa vurulacağı üzerinde ittifak etmişlerdir Zira Allah Teâlâ Zinâ eden kadın ve erkeğin herbirine yüzer değnek vurun Allah ve âhiret gününe inanıyorsanız, Allah'ın dini konusunda o ikisine acımayınız Onların ceza görmesine, inananlardan da bir topluluk şâhid olsun(Nûr, 242) buyurmuştur
Çeşitli deliller getirerek ister erkek, ister kadın olsun, evli olanın da zinâ ettiği zaman recm edileceğine dair fakihler ittifak etmişlerdir
Recmin de dahil olduğu had cezası ise iki şeyle sabit olur: İkrar (zinâ edenin söyleyip kabul etmesi) ve şahitler (4 erkek) Ceza verilmesinin şartları da: 1 Akıllı olmak, 2 Bülûğa ermiş olmak, 3 İhtiyar (seçme), 4 Haram olduğunu bilmektir
Görülüyor ki, İslâm, bu kötü yolun her bir merhalesinde insanın karşısına çıkıyor, bu çirkin fiilden onları uzaklaştırmaya çalışarak, meşrû bir atmosferde ve iffet sınırları içinde yaşamalarını tavsiye ediyor
Yine de, sistem ne kadar güçlü, getirdiği kanunlar ne derece muhkem olursa olsun, fert o sistem ve kanunları kabul edecek vicdan duruluğuna ulaştırılmamışsa, çok fazla birşey halledilmiş sayılmaz Onun için düsturların çok sağlam ve muhkem olması yanında, fertler de bu düsturları yerine getirecek seviyede yetiştirilmeli ve vicdanları da dupduru hale getirilmelidir ki, teklif ve tavsiyeler havada kalmasın Kur'ân birçok ayetiyle insanı, Nerede, ne zaman ve ne yaparsan yap, mutlaka Cenâbı Hakk'ın murâkabesi altındasınnoktasına çekerek bütün davranışlarını böyle bir atmosfer altında plânlamaya ve yaşamaya şartlandırır
Linkleri sadece kayıtlı üyelerimiz görebilirForumTR üyesi olmak için tıklayınız
İtaat edenlere mükafat verememek gibi, isyan edenleri cezasız bırakmak da padişahın izzetine yakışmaz; her ikisi de acizlik ve zaaf ifadesidir Cenabı Hak bu gibi noksanlıklardan münezzehtir
Şunu çok net olarak belirtelim ki, İslam’da recm gibi hükümler caydırıcı ağır bir ceza müeyyidesidir İnsanlık camiasında ve bütün semavî dinlerin ortak amaçlarından biri, neslin devamını sağlamaktır Zina, nesilleri değişik hukukî ve insanî kriterler bakımından dejenere eden, karıştıran en alçak bir gayrı meşru yoldur Bu fuhuş, ağır bir suç olduğu kadar, serkeş nefisler için çekici bir suç işleme mekanizmasıdır İslam gibi evrensel bir dinden, böyle alçak bir suçun önlenmesi için caydırıcı bir önlem almamasını bekleyemeyiz Suçluya ceza vermek merhamet ve sevgiye zıt olmadığı gibi adaletin de gereğidir
Kur'ân, mu'cizevî tarzla, Zinâ yapmayın!emri yerine, Zinâya yaklaşmayın!ibaresini kullanarak, değil o kötülük kapısından içeri girmeyi, kapıya yaklaşmayı bile menediyor Çünkü Zinaya yaklaşmayınifadesi, Zinâ yapmayın!şeklinden daha belîğ, daha açıktır İnsana, bir şeye yaklaşmademek, bir şeyi yapmademekten daha te'sirli, daha etkilidir ve zinâya yaklaşmayındeyişi, zinânın başlangıcı olabilecek dokunma, öpme, bakma, göz kırpma gibi insanı zinâya götürecek şeylerden alıkoymayı ifade eder Sebeplerine müracaat da, zinâyı te'yid eder Zinâysa, çok kötü bir fiil ve büyük bir günahtır Ayrıca zinâ, gelip geçici bir hevesin perdesini açması, neseplerin karışması, haramlara gidilmesi, başkasının hukukuna tecavüz, aileyi yıkmak suretiyle cemiyet direklerinin yıkılması, anarşinin yayılması, ıztırap kapısının açılması, ahlâksız hastalıkların yayılması sebebiyle de kötü bir yoldur
Şeyhü'lİslâm Alûsî de, çocuklar için ölüm olması itibariyle demiştir ki: Zinâ, nesepleri daraltır, kısırlaştırır Zirâ, nesebi sabit olmayan ölü hükmündedir (Âlûsî, Ruhu'lMeânî, Daru'lFikr, 867) Ölülerin ise, İslâm hukukuna müteallik bahislerde ne kadar girişim, faaliyet ve aktiflikleri olabilir ki?
Zinâya açık bütün fiiller yasaklandıktan sonra, İslâm hukuku zinâ cürmünü, âmme menfaatine, şahsiyetine tecavüz kabul ederek ona göre cezalandırır ve işlenmemesi için cezaî müeyyidelerini ağırlaştırır Hakîkaten de zinâ cürmü, aile nizâmını kökünden sarsar ve tehdit eder Aile ise cemiyetin temelidir Eğer böyle bir cürüm serbest hale gelirse fuhuş son derece yayılır, bu durum ailenin çöküşüne, cemiyetin bozulmasına, nesillerin yozlaşmasına yol açar Halbuki İslâm hukuku, cemiyetin bekâsını her şeyin üstünde tutar ve buna son derece önem verir
Binâenaleyh İslâm hukuku zinâyı, korkulu neticelerinden sakındırmak ve cemiyeti korumak için en ağır şekilde cezalandırmış ve zinânın her nev'ini yasaklamıştır Hatta evli kişilerin zinâsı halinde onun yaşamasını hiç de uygun bulmamış, onu en kötü bir örnek saymıştır
Fakihler, zinâ eden bekârhür kimseye, ister erkek olsun, ister kadın olsun, yüz sopa vurulacağı üzerinde ittifak etmişlerdir Zira Allah Teâlâ Zinâ eden kadın ve erkeğin herbirine yüzer değnek vurun Allah ve âhiret gününe inanıyorsanız, Allah'ın dini konusunda o ikisine acımayınız Onların ceza görmesine, inananlardan da bir topluluk şâhid olsun(Nûr, 242) buyurmuştur
Çeşitli deliller getirerek ister erkek, ister kadın olsun, evli olanın da zinâ ettiği zaman recm edileceğine dair fakihler ittifak etmişlerdir
Recmin de dahil olduğu had cezası ise iki şeyle sabit olur: İkrar (zinâ edenin söyleyip kabul etmesi) ve şahitler (4 erkek) Ceza verilmesinin şartları da: 1 Akıllı olmak, 2 Bülûğa ermiş olmak, 3 İhtiyar (seçme), 4 Haram olduğunu bilmektir
Görülüyor ki, İslâm, bu kötü yolun her bir merhalesinde insanın karşısına çıkıyor, bu çirkin fiilden onları uzaklaştırmaya çalışarak, meşrû bir atmosferde ve iffet sınırları içinde yaşamalarını tavsiye ediyor
Yine de, sistem ne kadar güçlü, getirdiği kanunlar ne derece muhkem olursa olsun, fert o sistem ve kanunları kabul edecek vicdan duruluğuna ulaştırılmamışsa, çok fazla birşey halledilmiş sayılmaz Onun için düsturların çok sağlam ve muhkem olması yanında, fertler de bu düsturları yerine getirecek seviyede yetiştirilmeli ve vicdanları da dupduru hale getirilmelidir ki, teklif ve tavsiyeler havada kalmasın Kur'ân birçok ayetiyle insanı, Nerede, ne zaman ve ne yaparsan yap, mutlaka Cenâbı Hakk'ın murâkabesi altındasınnoktasına çekerek bütün davranışlarını böyle bir atmosfer altında plânlamaya ve yaşamaya şartlandırır
Linkleri sadece kayıtlı üyelerimiz görebilirForumTR üyesi olmak için tıklayınız