Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Rene Descartes Hayatı

Rene Descartes Hayatı
0
183

nicebayan

FD Üye
Katılım
Ara 24, 2016
Mesajlar
94,678
Etkileşim
2
Puan
38
Yaş
36
Web sitesi
nicebayan.com
F-D Coin
90
Rene Descartes, Rene Descartes kim
Rene Descartes yaşam öyküsü,
Rene Descartes hakkında veri

René Descartes 1596 senesinin mart ayının son gününde, Touraine ile Pitou yakınlarında ufak bir şehir olan la Haye ’da dünyaya geldi Babası Brötonya yüksek mahkemesinde görevli bir hâkim olan Joachim Descartes ’tı Kızlık soyadı Brochard olan annesi Jeanne, minik René ’yi doğurduktan bir sene daha sonra 16 Mayıs 1597 ’de beşinci çocuğunu doğururken hayata veda etti René ’nin bu kardeşi fakat üç gün yaşadı Descartes annesinin ciğerlerindeki müzmin hastalığı hakkında şunu söylemiştir: «Annemden bana, yirmi yaşına kadar geçmeyen ve beni görebilen her doktora artı uzun yaşamayacağımı düşündüren kuru bir öksürük ve kansız bir cilt servet kalmıştır» Babası, afiyet açısından çok şanssız doğmuş oğlunun bir sütanne kadar dikkatle bakılmasını sağlar Sekiz yaşına gelinceye dek öğrenimi için üzerine fazla gitmez ve onu kendi halinde oynadığı oyunlara koyverir Fakat buna rağmen, az önce minik bir çocukken, düşünceli, meraklı ve her şeyin nedenini soran bir karakteri olduğunu ayrım eden babası, ona “ufak filozof lâkabı takar Sekiz yaşına girdiğinde, taze taze ve canlı bir dimağa sahip René ’yi, la Flèche kolejine kaydettirir Descartes zayıf bünyesi nedeniyle, hayatı her tarafında sürdüreceği bir alışılmışlık olarak yatağına uzanarak ders alıştırma ve bol bol düşünme alışkanlığını kolejde edinir Kolejin son senesine değin vasat ama uyumlu tempo tutturan Descartes, son sınıfta bilimler ve felsefe alanındaki çalışmalarının temposunu arttırır; pek ancak, “bundan böyle derslerde bize öğretilenlerle yetinmeksizin elime geçen her kitabı büyük bir iştahla okuyordum demiştir Onun bu okuma temposu, sonraki yıllarda okuyacağı o kadar pozitif kitap kalmamasına niçin olmuştur Şurası muhakkaktır ki ilerleyen yıllarda daha az okuyacak ve kitaplığında yalnızca kendisini muhatap bölge kitapları bulunduracaktır Aslen, Descartes ’ın hoşuna dışarı giden başlıca konu “gerekçelerinin apaçıklığı sebebiyle matematiktir Matematiği kolej yıllarında hemen şimdi neye yaradığını ve “mekanik sanatlarda olduğu dek kâinatın kuruluşunda da kullanıldığını bilmeksizin sevmiştir Sonradan bütün bilimleri bağlayacağı geometrinin de onun zihninde aritmetikten daha az iz bırakmış olduğu söylenemez Descartes kolejden on yedi yaşında mezun olur olmaz Paris ’e gelir Orada ilk zamanlarda eğlenceli bir yaşam tarzını benimser ve tıpatıp Pascal gibi iskambil oyunlarında bir süre sonradan bundan böyle olası bütün kombinasyonları kafasında tartacak dek ustalaşır Bu dönem böylece uzun sürmez ve merak ettiği konuları araştırma tutkusuyla aniden ortadan kaybolur Orada edindiği oyun arkadaşları bile onun nereye gittiğini bilmez Descartes ’ın biyografisini kaleme bölge Baillet, o sıralarda Paris ’in kenar mahallelerinden birinde saklandığını yazar İşin aslı pek değildir: hukuk tahsil etmek üzere Poitiers ’e gitmiştir Mezuniyetin sınavı kayıtları daha sonra ortaya çıktığında, sınav komisyonunun düştüğü şu nota rastlanmıştır: Nobilissimus dominus Renatius Cartesius, creatus fuit baccalaureusin utroque jure1 Descartes takip eden sene, gönüllü olarak Hollanda ’da Prens Maurice de Nassau komutasındaki orduya katılır Onu askerliğe yönelten savaşçılık içgüdüsü, “sonradan sönüp gidecek bir yürek kabarmasından ibarettir İleri yaşlarında, profesyonel savaşçılık, yaptığı “haysiyetli meslekler sıralamasında, ancak daha aşağı sıralarda yer alacaktır: «Bugün artık insanların ekseriyetinin esas motivasyonu, bir kuş gibi özgürlük olmaktır» Descartes askerlik mesleğini sadece kendisini yetiştirmek, türlü türlü ülkelere emniyet içinde seyahat yapabilmek, bambaşka milletlerin törelerini gözleriyle görmek ve bütün dünyadaki âlimlerle tanışabilmek için bir fırsat olarak değerlendirmiştir Breda ’da görevde oldukları sırada, Descartes duvara asılmış bir afişin önünde durmuş bir topluluk görür Kalabalıkta yanındakilerden birinden, afişte yazan şeyi Fransızca ’ya veya Latince ’ye tercüme etmesini rica eder O birey de birazcık küçümseyen bir üslupla tercüme eder: bu, çözümünü bulana ödül taahhüt edilen bir geometri problemidir Afişi tercüme eden birey, genç subayla alay etmek nedeniyle, problemin çözümünü ertesi gün getirip getiremeyeceğini sorar O zât, Dordrecht kolejinin müdürü ve o sırada otuz yaşında olan meşhur matematikçi Isaac Beeckman ’ın ta kendisidir Descartes ertesi gün çözümü ona götürür Descartes ’ın bilgisinden şaşkına dönen Beeckman, onunla arkadaş olur Descartes sonradan, Abrégé de musique ’i Hulâsai musiki, müziği çok seven Beeckman ’a ithafen kaleme alacaktır Descartes orada geçirdiği iki yılın arkasında Hollanda ’dan Almanya ’ya geçer ve Bavyera Dükalığı ’nın birliklerine katılarak Otuz Sene Savaşları ’nın ilk çarpışmalarında muharebe eder Uzun yıllar boyunca “insanlık komedyasında bir aktör olmaktan ziyade bir seyirci olarak o ülkeden bu ülkeye dolanıp durmak haricen yapacak bir işim yoktu diyecektir Descartes nihayet 1619 ’un başında, şiddetli kışın bastırmasıyla Bavyera sınırındaki Neubourg ’ta mahsur kalır “Vakit geçirecek hiçbir sohbetin olmadığı, “insanın aklını çelecek hiçbir tutkusunun uyanmadığı bu zorunlu ikâmeti her tarafında, bir kuzinenin ısıttığı küçük bir odada günlerce kapalı kalmış ve yalnız başına düşüncelere dalmıştır Neubourg ’ta konakladığı bu kış, ayrıca Descartes ’ın hayatında, hem de bilim tarihinde bir dönüm noktası olmuştur: cebri, geometriye başvuru formu etmeyi başarmıştır O sıralarda muhayyilesiimgeleme yetisi aşırı uyarılmış bir durumdadır ve ölümsüz çeşitlilikte kombine edilebildiğini gördüğü şekiller ve hareketler dünyasında yaşamaktadır İşte o dünya, hakikat dünyasına sıcacık bir senet ile alt olan, mümkünlerin dünyasıdır Peki fakat bu bağı kuran nedir? Descartes ’ın zihninde bunun cevabı açıklığa kavuşur: bir yanlamasına geometrik hakikatleri, diğer yandansa aritmetiğin veya cebrin hakikatlerini zihninde canlandırır ve onları tek bir genel bilim altında birleştirir: “evrensel matematik Arkasında da bir tamamiyle tabiatın sırrını evrensel matematikte keşfettiğine inanır Descartes buraya dek naklettiğimiz olayları Discours de la Méthode ’ta Metot üzerine Konuşma anlatır Ölümünden sonradan en yakın dostlarından Chanut göre kabrinin kitabesine yazdırıldığı gibi: «Kışın bir inzivada, kâinatın gizemlerini tabiatın kanunlarıyla kıyaslayarak her ikisinin sırlarını açabilecek tek bir anahtar olduğunu düşünmeye cesaret etti» Descartes, Olympiques ’te şöyle söyler: «Cezbeyle batmış 10 Kasım 1619 gecesi, hayranlık uyandırıcı bir bilimin temelleri atılmış oldu» Bu, cebrin, geometrinin ve mekaniğin tek bir bilime, düzenin ve orantının bilimine indirgenmesiyle bir arada, çözümleme ve sentez yöntemidir Baillet ’nin naklettiğine göre, Descartes o gece peşpeşe üç rüya görür ve bunları ilâhî bir muhabere olarak yorumlar Descartes ’ın felsefesi, matematik ile metafizik almak üzere iki karakteristik döneme ayrılabilir Ilk dönemi yukarıdaki açıklamaya çalıştığımız gibi, gezi ettiği, orduda subay olarak atama aldığı, bilimler konusunda kafa yorduğu, değişik ülkelerin insanlarını tanıma fırsatını bulduğu ve o ülkelerdeki âlimlerin keşifleriyle tanıştığı bir dönemdir Descartes bir sinyâl olarak yorumladığı rüyalarıyla başlayan ikinci dönemindeyse, üyelerine “hakikî bilimi öğretmeyi taahhüt eden gizli dernek Rosenkreuser ’e2 üye olmaya çabalar Bu çabaları sonuçsuz kalsa da, Trésor mathématique de Polybius le cosmopolite başlığıyla kaleme aldığı bir çalışmasını Rosenkreuser ’e ithaf eder Descartes muzaffer bir ordunun neferi olarak Prag ’a girince, Tycho Brahe ’nin icatlarından oluşan meşhur koleksiyonunu arar, lakin bulamaz Ardındaki, ordudan ayrılarak seyahatlerine devam eder: Kuzey Avrupa ’da bir vakit dolaştıktan sonradan güneye, İtalya ’ya geçer Önce Venedik ’te, ardından da Roma ’da bir vakit kalır Descartes ’ın bu esnada hac ziyaretini ifa ettiği güçlü olarak muhtemeldir Tüm bu seyahatlerinde, dünyanın ayrı coğrafyalarındaki insanların âdetlerinin ve törelerinin zihin almaz çeşitliliğine tanık olur Pek görünmektedir fakat Descartes, aklın ve ideaların değişmezdeğişmez dünyası yanında, farklı ülkelerin vatandaşlarının tecrübelerinin birbirinden ne değin değişik olduğunu gözlemlemekten felsefî bir keyif duyar Ama, bu gözlemlerinden çıkardığı sonuç, “akla dayalı olmayan ve sadece âdetlerden kaynaklanan hiçbir şeye inanmamak gerektiğidir İtalya ’dan Fransa ’ya dönüşünde, Suse vadisinden geçerek yoluna devam eder ve Cenis Dağı ’nın yüksekliğini değer biçmek üzere bir vakit dağın çevresinde konaklar O esnada meteorolojik gözlemler yapar ve çığ düşmesinin nedenlerini araştırır Descartes bundan kısa zaman daha sonra, Kardinal Bérulle ile tanışma ve sohbet etme fırsatı bulur Bu görüşmesinin ardındaki, artık çalışmalarını adamakıllı felsefeye vakfetmeye karar verir Aslına bakılırsa, teorik çalışmalarının yanına pratik meşguliyetlerinden hayatının sonuna kadar yakasını kurtaramayacaktır Meşhur benzetmesinde, Descartes evrensel bilimi bir ağaç gibi tasavvur etmiştir: metafizik, ağacın kökü; fizik, gövdesidir; insanlığın meyvelerini topladığı üç asıl dalı ise, mekanik, tıp ve ahlâktır Descartes 1628 ’de, işi başından aşkın insanların “çölü dediği3 Hollanda ’ya dönerek sakin kafayla, ağacının yetkisiz kısımlarını tamamlayacaktır Baillet ’nin naklettiğine kadar, Descartes az önce felsefesinin hiçbir bölümünü geliştirmiş değildir Hollanda ’da bazı münasebetsiz şahısların huzurunu kaçırmaması için, oturduğu evleri sıkça değiştirerek bütün yirmi senesini geçirir Meşhur bir mektubunda, Balzac ’a şöyle yazmıştır: «Burada, kimse beni tanımadan yaşayabiliyorum Her gün, az daha boş bir vadide yapılabilecek bir rahatlıkla, insan seli aralarında yürüyüşümü yapıyorum Rastladığım ahali, üzerimde az daha ormandaki ağaçlar veya kırlardaki koyun sürüleri gibi bir izlenim uyandırmak haricen hiçbir hastalık vermiyor Dünyada, buradakinden daha serbest olunabilecek başka bir yer mi var?» Özgürlük ve zihnin sükûneti, filozofumuzun en sevdiği iki şey, hayatını vakfettiği hakikatin araştırılmasının en önemli iki koşulu olmuştur Egemen düşünmenin önünde engel teşkil edecek her şeyi reddetmiş olan Descartes, birilerine birtakım sözler vermekten, yahut vaatlerde bulunmaktan her zaman kaçınmıştır Müzmin bir bekâr4 olarak ömrünü geçirmesi de, düşünme ve araştırma tutkusuyla bağlantılı olsa gerekir Descartes ’ın Hollanda ’daki ikâmetine tekabül eden metafizik döneminde, bilimlerle ilişkisi sürmektedir; ama bundan böyle başka bir kılık altında: Descartes ’ın farklı bilimlerle meşguliyeti, dünyayı topyekûn kavrayacak bir senteze teşnedir İşte bu amaçla üzerinde hevesle çalışmakta olduğu Le Monde (ou Traité de la lumièreçev) Dünya ya da ışık üzerine deneme başlıklı eserini yazmayı, 1633 yılının Haziran ayında aldığı, Galilei ’nin mahkûm edildiği haberi üstüne bir kenara bırakır Bu Nedenle Descartes, Malebranche gibi ideal dünyada kendini kaybetmiş bir metafizikçi olarak değerlendirilemez Descartes gözlerini tabiata açık tutarken kafasının arkasındaki akıl, tekrar tekrar idealist bir karakter taşır İnsanın hayatında önce “metafiziğin ilkelerini kavraması, ondan daha sonra uzamlı dünyayı etüt etmesi gerektiğini çoğu vesileyle dile getirmiştir Çok acayip mektuplarından birinde, Prenses Elisabeth ’e, insanın yalnızca zihnindeki metafizik idealar üstüne tefekkürle méditer meşgul olmasını, “muhayyileyiimgeleme yetisini ve duyuları tatil etmek ile aynı kapıya çıkacağı için “fazla sakıncalı bulduğunu açıklama etmiştir Yeniden benzer mektubunda, çalışmalarında tekrar tekrar göz önünde bulundurduğu “esas kuralın, sadece müdrikesinikavrayış yetisini meşgul edecek düşüncelere, yani metafiziğe yılda yalnızca birkaç saatini; buna karşılık, “keza müdrikeyi hem muhayyileyiimgelemi meşgul edecek düşüncelere, yani matematiğe ve fiziğe ise her gün birkaç saatini ayırdığını kaydeder Gününün geriye kalan kısmını ise, ciddi adamlarla ağız dalaşı fırsatı bulduğu günler hariç, dinlenmeye ve yürüyüş yapmaya ayırır Uykuya gelince, Descartes defalarca uykusuna düşkün biri olmuştur5 Bu hususu Balzac ’a yazdığı mektubunda “her gün muntazaman on iki saat uyurum diye açıklama ederken şunu ekler: «Uyandıktan sonradan da bir zaman hâlâ rüyalarımın etkisi üzerimde olduğu halde, hemen şimdi gece ile gündüz düşünceleri arasında keskin bir ayrım olmaksızın gezintiye çıkarım Uyandığımı iyiden iyiye hissedişim, duyularımın iyice açılmasıyla gerçekleşir» Descartes Traité des passions de l ’âme Ruhun teessürleri üzerine deneme başlıklı eserini Prenses Elisabeth ’in ısrarlarına dayanamayarak kaleme alır Eserin elyazmasını, aradan epey zaman geçtikten sonra kraliçeye yollar ve eseri nihayet 1649 ’da Amsterdam ’da yayınlanır Descartes, akıllı hanımefendilere ders vermekten hoşlanırdı, zira kadınları daha eksik peşin hükümlü, daha doğal bir kavrayışa sahip, daha açık ve samimi bulurdu; bunlar da ona öğretme şevki veren özelliklerdi İnsanın kalbine hitap eden konularda daha hassas olan kadınların özellikle psikoloji ve ahlâk konularına düşkün olduğunu görüyordu Bu bakımdan Descartes ’ın Seneca ’yı yorumlama ve en yüksek iyinin mahiyetini araştırma çabası esasen, ya Elisabeth ’e ya Christine ’e cevap arayışının ürünüydü; ve Chanut ’ya hitaben sevgiaşk konusunda yazdığı mükemmel mektubunun çıkış noktası da tekrar Christine göre yöneltilmiş sorular olmuştur O sıralarda Descartes artık bu konularla daha artı ilgilenecek bir yaşa geldiğini düşünüyordu bundan böyle bilhassa insan hakkında yazma arzusunun önüne geçemediğini dile getiriyordu Her büyük öğretinin en sonunda pratik alana açılması mukadderdir ve Descartes da zaten tekrar tekrar, spekülasyonlar dek uygulamaya dönük çalışmalara düşkün olmuştur Bu husus, onun mizacının asıl hatlarından biridir Descartes teolojik münakaşalara her zaman mesafeli yaklaşmıştır Arkadaş Canlısı bir Hristiyan olmakla birlikte, bilimi ve felsefeyi “dinî hakikatlerden bambaşka miktar Tanrı ’nın akılla anlaşılır olmadığına dair düşüncesi, bir yanlamasına bizi aşan bir esrardan ibaret olan vahyin kabulüne, öteki yandansa bu tür esrarengiz meseleler üzerinde tartışmanın beyhudeliğine dayalıydı Şöyle söyler: «İlâhiyatateolojiye hürmetim büyük, lakin o alanda başarılı araştırmalar yapabilmek için bazı olağanüstü semavî destekler gerektiğini ve bayağı bir adamdan fazla bir karakter olmak gerektiğini düşünürüm» Bu sözleri, kuşkusuz Descartes ’ın aldığı eğitimle alâkalıdır Cizvitler derslerinde, imanı bilimden dobra dobra ayırt ediyor ve öğrencilerinin de böyle yapmasını, kilisenin otoritesine dil uzatmamak kaydıyla özendirme ediyordu O dönemde, teolojiyle çatışmaya düşmesi kaçınılmaz olan “kritik eden tarih, jeoloji, antropoloji gibi bilimler hemen şimdi kurulmamıştı Cizvitler ’e nazaran daha eksik olan Jansenistler ise, bilimlerin epey bir kısmına kuşkuyla yaklaşıyordu Descartes ise, fazla daha engin bir haz anlayışına sahipti Bilimlerle bağdaşan bir teoloji yanlısıydı Dinî inançların ülkeden ülkeye ne kadar farklılaştığını mükemmelen görecek dek dünyayı dolaşmıştı Kendi dinini keza diğer dinler değin ve hatta olur ya de daha kıymetli bulduğundan, ayrıca de “içine doğduğu din o olduğundan, muhafaza etmişti Reform yanlısı ilâhiyatçı Regius, Descartes ’ı imanın temellerini incelemeye de felsefesine gösterdiği değin itina göstermeye gösteri ettiğinde, şöyle yanıt vermiştir: «Kralın ve sütannemin inandığı dine inanıyorum Kültü culte değiştirmek isteyenlere tek tavsiyem, babalarının imanında huzura kavuşmaları olacaktır» İncil ’in “figüratif anlamı, birer mümin de olan büyük zihinlerin önünde defalarca engel teşkil etmişti Descartes ’a göre “Kitabı Mukaddes ’te sıkça geçen ve pekâlâ da bir takım hakikatler içeren, ama avama seslenen ve herkesçe bambaşka anlaşılabilen şekilde Tanrı ’dan laf etme tarzları vardır Buna karşılık, mutlak bir değerinde içeren ve akla dayanan bir imanın konusu olan farklı söz etme tarzları da vardır: «Bunlar, daha yalın ve saf, kişiden kişiye anlamı değişmez tarzlardır» Burada, Descartes ’ın felsefesi söz konusu olduğunda hepimizin hatırladığı, “duyulur olan ile “aklî olan arasındaki ayrımla bir defa daha karşılaşıyoruz Onun tüm felsefesinin temelinde bulunan bu fark, dinî inancının da temelidir İncil ’in lâfzına bakıldığında “öldürülmüş olduğu anlaşılabilen Ruhülkudüs SaintEsprit gerçekten hayat dolu göğe çekilmiştir ve bu “yalın ve saf realite, zamana ve onu okuyan kişiye tarafından değişmez Descartes ’ın Matmazel Schurmann ’a hitabına bakıldığında, lâfzî anlamıyla ve detaylarında Kitabı Mukaddes ’deri alınacak ilhama dair öyle böylece de sağlam bir iman sergilemediği söylenebilir Descartes Musa ’nın anlatıldığı bâbı, halka popüler bir dille seslenen çocukça bir birim olarak görüyordu Matmazel Schurmann ’ın cevabı üstüne ona yazdığı ikinci mektubunda Descartes, Musa ’nın yaratılış hakkında kesin olarak ne söylemek istediğini kavrama merakından, Eski Ahit ’i orijinal dilinden okumak için İbranice öğrendiğini, lakin “Musa ’nın açık ve seçik hiçbir şey söylemediğini ve “felsefede kendisine hiçbir ışık tutmayan bu okuma çalışmasını bir yana bıraktığını belirtir Benzer mektubunda Descartes garip bir kitap yazma hayâlinden de bahseder: Mucizeler üzerine Tüm mucizeleri yalnızca bilimle, bilhassa da optikle ve tıpla açıklamayı tasarlamaktadır Descartes Le Monde ’u yayına hazırlamayı bir kenara bırakmasını takiben, “istirahat halinde ve çocukluk günlerindeki gibi yaşamayı arzuladığını beyan eder6 Fakat yine de ümidini en ince ayrıntısına kadar yitirmiş sayılmaz ve Dünya hakkındaki denemesinin “günün birinde saklandığı yerden çıkabileceğini ifade eder7 Bu ihtiyatlı döneminde, Latince kaleme aldığı Principia Philosophiae ’da Felsefenin İlkeleri yerkürenin hareketine dair teorisini kurnazlıkla, zevahirdegörünüşte yarı dönüşünü inkâr ediyormuş gibi sunar İhtiyatsızlığı nedeniyle başına iş açan arkadaşı Regius ’a da çatmıştır Muharebe meydanlarında hoyratça harcanmış bir gençliğin peşinde Descartes, Katolik olarak dünyaya gelmiş, Cizvitler göre yetiştirilmiş ve bir Protestan itidalineılımlılığına sahip bu adam, ilâhiyat konularında bir deyimle adeta “ceylan gibi sağduyulu olacak kadar aşırıya kaçacaktır Descartes ’ın belirsizlik ve kritik metodu tarihin bir cilvesi olarakçev, kısa sürede ilâhiyat alanına ve dinî tefsire de uyarlanacaktır Hollandalı Kartezyenler ve Spinoza da ona yakındır Bütün tedbirlerine rağmen Descartes son yıllarında Hollanda ’da bile ilâhiyatçıların şimşeklerini üzerine çeker Hollandalı Kartezyenlerin esas temayülüeğilimi, ilâhiyatı akla tâbi kılmaktı; onlara rakip ilâhiyatçılar da Kartezyenleri kendi saflarına çeker Ortodokslar alarm halindedir ve sonunda Descartes, Utrecht Üniversitesi Rektörü Voetius tarafından, senato önünde “ateizm suçlamasıyla savunma vermeye çağrılır8 Fransız büyükelçiliğinin müdahalesiyle bu süreç durdurulur Descartes Kraliçe Elisabeth tarafından uzun zamandan beri ısrarla İsveç ’e eğlence edilmektedir; nihayet bu ısrarlara dayanamaz ve Hollanda ’dan ayrılarak büyük bir hürmetle karşılanacağı Stockholm ’e göçer Her sabah beşte uyumlu olarak kraliçeyle sarayın kütüphanesinde felsefe dersleri yapar Ne var ancak allah vergisi akciğer zafiyeti olan filozofumuz, yörenin sert iklimine ve Hollanda ’daki sıcacık yaşam tarzının aniden değişmesine etap uydurmakta zorlanır Stockholm ’e gelişinin üstünden henüz dört ay geçtiği halde, güçten düşerek hastalanır İsveçli hekimlerin bütün gayretine rağmen, 11 Şubat 1650 ’de, elli dört yaşındayken hayata veda eder *
 
858,475Konular
981,233Mesajlar
29,550Kullanıcılar
rastgeleSon üye
Üst Alt