iltasyazilim
FD Üye
Medîneli çocuklar hem koşuyor, hem de sevinçle bağırarak etrafı çınlatıyorlardı:
Resûlullah efendimiz geldi! Kâinâtın efendisi geldi!
Günlerce, aylarca, beklenen Allahın Resûlü işte geliyordu
Çocuklar arasında en coşkulusu, şüphesiz Hz Enes idi Ancak 910 yaşlarındaydı Bütün varlığıyla koşuyor, sevinç çığlıkları atıyordu Dikkatle bakmasına rağmen, Âlemlerin Efendisini bir türlü göremedi
Müjdeyi verin!
Bir müddet daha, o heyecanla koştular, bağırdılar Nihayet Kusvâ adlı develeri üzerinde, Resûlullah efendimiz ve arkadaşları göründüler Kalbleri duracak gibiydi Medîne'nin epeyce dışındaydılar Bir Müslüman amca, Küçük Enes ve arkadaşlarına dedi ki:
Koşun! Medînelilere müjdeyi verin! Sevgili Peygamberimizin teşriflerini bildirin!
Bunun üzerine çocukların yarısı, nefes nefese şehre koşmaya başladı Büyük müjdeyi ulaştırmak için, son gayretlerini sarfediyorlardı Bu haberi sabırsızlıkla bekleyen sayısız Müslüman, Medîne ufuklarında doğan Nûr'a doğru yarıştılar Bütün insanların ve cinlerin Peygamberini karşılamak için, acele ettiler
Her taraftan sesler yükseliyordu:
Vedâ tepelerinden ay doğdu üstümüze
Buyurunuz yâ Resûlallah, bize buyurunuz
Safâ geldiniz sevgili Peygamberimiz, safâlar getirdiniz
Hürmet ve şerefle Sizi selâmlıyoruz, ey Allahın Sevgilisi
İnşâallah Medîne'de, emniyet ve huzûra kavuşacak ve kavuşturacaksınız
Resûlullah efendimiz böyle sesler arasında şehre girdiler
Sevgili Peygamberimizin yanlarında, en yakın dostları Hz Ebû Bekir bulunuyordu Kadınlar ve çocuklar, şiirler okuyorlar, hangisinin Resûlullah olduğunu birbirlerine soruyorlardı
Medîne kurulduğu günden beri, böyle sevinçli ve heyecanlı anlar yaşamamıştı Müslümanların çoğu Efendimizi; kendi evlerine götürmek, misâfir etmek şerefine erişmek istiyordu Bu sebeple, Kusvâ'nın yularını yakalamaya çalışıyorlardı Fakat sevgili Peygamberimiz buyurdu ki:
O'nu serbest bırakınız Kimin evi önünde durursa, oraya misâfir oluruz, İnşâallah
En sonunda Ebû Eyyûb Hâlid bin Zeyd hazretleri, bu şerefe kavuştu Efendimiz, bir müddet için, O mübârek zâtın evinde misâfir kaldılar
Artık bütün Medîneli Müslümanlar için, Resûlullaha hizmet yarışı başlamıştı Herkes ellerinde ve evlerinde ne varsa, ikrâm ediyordu
Fakirin hediyesi
Ümmü Süleym de, oğlu küçük Enes'in elinden tutarak; sevgili Peygamberimizin huzûruna gelerek dedi ki:
Yâ Resûlallah! Bizler zengin değiliz Size takdim edecek, fazla bir şeyimiz yok Ancak çok sevdiğimiz şu küçük oğlumuzu, hizmet etsin diye, size armağan ediyoruz Lûtfen kabûl buyurunuz!
Peygamberimiz, bu içten gelen teklife pek memnun kaldılar Küçük Enes'in başını okşayıp, duâ ettiler Ana ve babasını kırmayıp, onu, yanlarına aldılar Medîne dışında koşa koşa Efendimizi karşılayan bu küçük Müslüman, meğer kendi saâdetine doğru koşuyormuş! Böylece iki cihânın Efendisiyle, gece ve gündüz beraber olmak saâdetine kavuşmuş oldu
O da, bu büyük ni'metin karşılığını ödemek için, büyük gayret sarfetti Efendimizin hiçbir sözlerini kaçırmadan, dikkatle hizmet etti
Sevgili Peygamberimiz Enes bin Mâlik'e, sanki çocuk değil de; olgun bir insan gibi davranıyorlardı Bir kerecik yüzlerini astığı görülmedi Sert konuştukları işitilmedi O'nun minik kalbini kırdıkları, incittikleri duyulmadı
İşte o sıralarda bir gün, küçük Enes, arkadaşlarıyla birlikte oyun oynuyorlardı Hz Peygamber, çocuklara doğru yaklaştılar Sevgiyle selâm verdiler Onlar da hürmetle, selâmlarını aldılar Sonra Efendimiz yavaşça, Enes'in elinden tuttular Birlikte, az ilerdeki duvar dibine yürüdüler Orada O'nun kulağına, bir şeyler söylediler
Ümmü Süleym'in akıllı oğlu, derhal koşarak uzaklaştı Belli ki Efendimiz kendisine, vazîfe vermişlerdi Kendileri de, o duvar dibine oturdular Beklemeye başladılar
Epeyce sonra Hz Enes, koşarak geldi Hz Resûle öğrendiklerini arzetti Resûlullah efendimiz oradan memnun ayrıldılar
Niçin geciktin?
Yaşı küçük, vazîfesi büyük Hz Enes; daha sonra evine geldi Hava kararmak üzereydi Annesi O'nu, merakla bekliyordu Hemen sordu:
Nerede kaldın yavrucuğum? Niçin geciktin?
Oğlunun gözleri, pırıl pırıldı Cevap verdi:
Efendimiz, bir işe gönderdiler anneciğim O yüzden geç kaldım
Hz Ümmü Süleym daha da meraklandı:
O iş, neydi?
Sırdır, cevabını verdi ve sustu
İşte o zaman anesi:
Âferin oğlum! Resûli Ekremin sırlarını, dâimâ muhafaza et, sakla Onları hiç kimseye açıklama Bütün ömrünce böyle davran, diye tenbih etti Sonra da sevgiyle, oğulcuğunu bağrına bastı
Aylar ve yıllar geçiyor, küçük Enes; sevgili Peygamberimizin yanlarında büyüyordu O şerefli ocakta terbiye ediliyordu Dâimâ birlikte abdest alır, namaz kılar, oruç tutarlardı
Kıyâmet ne zaman?
Bir gün mescidi şerîfe, çölden bir adam geldi Efendimiz, namaza durmak üzere idiler Ama adamcağız soruverdi:
Yâ Resûlallah! Kıyâmet, ne zaman kopacak?
Sevgili Peygamberimiz namaza başladılar Namazı bitirip, selâm verdikten sonra:
Kıyâmeti soran nerede? diyerek bakındılar
O kimse cevap verdi:
Buradayım, yâ Resûlullah!
Kıyâmet için, ne hazırladın?
Soruyu soran kimse mahcûb bir hâlde arz etti ki:
Anam babam, Sana fedâ olsun ey Allahın Resûlü! Yazık ki kıyâmet için, fazla bir hazırlığım yok Ne fazla oruç tutabildim; ne namaz kılabildim Sâdece, Allah ve Resûlünü çok seviyorum
Bu cevap üzerine, sevgili Peygamberimiz şöyle buyurdular:
İnsan kıyâmette, sevdikleri ile beraber olur
Bunu duyan Müslümanlar, başka hiç bir müjdeye; bu kadar sevinmediler
Hz Enes iyi günlerde, sıkıntılı anlarda, İslâm için yapılan savaşlarda; dâima Efendimizle birlikte idi Resûlullahın gazâları, fazla olmakla beraber; savaş yapılanı dokuz tanedir: Büyük Bedir, Uhud, Hendek, Benî Kureyzâ, Benî Mustalak, Hayber, Mekke'nin Fethi, Tâif ve Huneyn Gazâlarıdır Hz Enes bunların çoğuna iştirak etti Kâinatın Efendisini hiç terk etmedi Hizmetlerini, bir an için bile aksatmadı
Zaman ilerledikçe Ümmü Süleym'in küçük oğlu Enes; 20 yaşlarında bir delikanlı oldu Zekâsı, terbiyesi, ilim ve cesâretiyle; yaşıtlarını geride bıraktı Hz Enes bu arada şâhid olduğu olayları sonraki âlimlere nakletti Resûlullahın son günlerindeki bir hâdiseyi şöyle anlatır:
Sizleri ağlatan nedir
Bir sabah Hz Ebû Bekir ve Hz Abbâs, beraberce yürüyorlardı Bir topluluğa rastladılar Bunlar, Medîneli Müslümanlar idiler Hepsi de, üzüntüyle ağlaşıyorlardı Kalbi çok rakik, hassas, yumuşak olan Hz Ebû Bekir sordu:
Ey Kardeşlerim! Sizleri ağlatan şey nedir?
Bizler, Resûlullah Efendimizin huzûrunu düşünüyoruz O'na ağlıyoruz
Gerçekten sevgili Peygamberimiz, bir müddetten beri rahatsız idiler Bunu bilen Medîneliler öbek öbek toplanıp, üzüntülerini paylaşıyorlardı Yüreği, sevgi ve ayrılık üzüntüsüyle çarpan, Hz Ebû Bekir de ağladı Biraz sonra da, Efendimizin mübârek evlerine vardı Gördüklerini, duyduklarını saygı ile arzetti
Sevgili Peygamberimiz çektiği bütün acılara rağmen, mescide geçtiler Bunu gören Eshâbı kirâm da oraya koşuştular Efendimizin üzerlerinde, uzun bir hırka ve başlarında, siyah sarık bulunuyordu Güzel bir hutbe okudular Önce Allaha hamd ve şükrettiler Sonra da ağır ağır buyurdular ki:
Ey Nâs! Sizlere, Ensârı ya'nî Medîneli Müslümanları vasiyet ediyorum Diğer insanlar çoğalıyor Ensâr ise azalıyor Onlar, kendi zararlarına bile olsa, size karşı vazîfelerini yerine getirdiler Artık sizler de, Onları kollayın İstemiyerek sizlere, bir kusurları dokunursa; o kusurlarından vazgeçiverin!
Bu, sevgili Peygamberimizin son Hutbeleri oldu Bir daha minbere çıkamadılar Dünya hayatlarını ve Peygamberlik vazîfelerini, şerefle tamamladılar
Her ikisini de gördüm
Gözyaşları arasında, Hz Enes dedi ki:
Sevgili Peygamberimizin Medîne'ye geldikleri günü de, vefât ettikleri günü de gördüm Müslümanlar birincisi kadar sevinçli; ikincisi kadar elemli gün yaşamadılar
Hz Enes'in babası Mâlik, hicretten önce Müslüman olmamış ve Hz Enes'in annesi Ümmü Süleym ile kavga etmiş ve evden ayrılmıştı Çıktığı bir seferde ölmüştü Ümmü Süleym daha sonra Ebû Talhâ ile evlenmişti
Hz Enes bütün gazâlara katıldı Büyük Bedir zaferinde, 12 yaşında olduğu hâlde, savaş alanındaydı Efendimizin vefâtlarında 20 yaşında bulunuyordu 7080 yıl daha yaşadı Efendimizin en yakınlarında bulunduğu için; O'nun bütün emir ve yasaklarını çok iyi biliyordu Bunları olduğu gibi, Müslümanlara nakletti Uzun ömrünü yalnız, bu işe vakfetti
Hz Ebû Bekir devrinde, Bahreyn'de zekât ve vergi toplamaya memûr edildi Hz Ömer zamanında, Basra'ya yerleşti Hayatının sonuna kadar orada, ilim öğretmeye devam etti Çok ve kıymetli talebeler yetiştirdi Hasanı Basrî hazretleri, bunlar arasındadır 100 yaşlarında, Basra'da vefât etti
Resûlullah efendimiz geldi! Kâinâtın efendisi geldi!
Günlerce, aylarca, beklenen Allahın Resûlü işte geliyordu
Çocuklar arasında en coşkulusu, şüphesiz Hz Enes idi Ancak 910 yaşlarındaydı Bütün varlığıyla koşuyor, sevinç çığlıkları atıyordu Dikkatle bakmasına rağmen, Âlemlerin Efendisini bir türlü göremedi
Müjdeyi verin!
Bir müddet daha, o heyecanla koştular, bağırdılar Nihayet Kusvâ adlı develeri üzerinde, Resûlullah efendimiz ve arkadaşları göründüler Kalbleri duracak gibiydi Medîne'nin epeyce dışındaydılar Bir Müslüman amca, Küçük Enes ve arkadaşlarına dedi ki:
Koşun! Medînelilere müjdeyi verin! Sevgili Peygamberimizin teşriflerini bildirin!
Bunun üzerine çocukların yarısı, nefes nefese şehre koşmaya başladı Büyük müjdeyi ulaştırmak için, son gayretlerini sarfediyorlardı Bu haberi sabırsızlıkla bekleyen sayısız Müslüman, Medîne ufuklarında doğan Nûr'a doğru yarıştılar Bütün insanların ve cinlerin Peygamberini karşılamak için, acele ettiler
Her taraftan sesler yükseliyordu:
Vedâ tepelerinden ay doğdu üstümüze
Buyurunuz yâ Resûlallah, bize buyurunuz
Safâ geldiniz sevgili Peygamberimiz, safâlar getirdiniz
Hürmet ve şerefle Sizi selâmlıyoruz, ey Allahın Sevgilisi
İnşâallah Medîne'de, emniyet ve huzûra kavuşacak ve kavuşturacaksınız
Resûlullah efendimiz böyle sesler arasında şehre girdiler
Sevgili Peygamberimizin yanlarında, en yakın dostları Hz Ebû Bekir bulunuyordu Kadınlar ve çocuklar, şiirler okuyorlar, hangisinin Resûlullah olduğunu birbirlerine soruyorlardı
Medîne kurulduğu günden beri, böyle sevinçli ve heyecanlı anlar yaşamamıştı Müslümanların çoğu Efendimizi; kendi evlerine götürmek, misâfir etmek şerefine erişmek istiyordu Bu sebeple, Kusvâ'nın yularını yakalamaya çalışıyorlardı Fakat sevgili Peygamberimiz buyurdu ki:
O'nu serbest bırakınız Kimin evi önünde durursa, oraya misâfir oluruz, İnşâallah
En sonunda Ebû Eyyûb Hâlid bin Zeyd hazretleri, bu şerefe kavuştu Efendimiz, bir müddet için, O mübârek zâtın evinde misâfir kaldılar
Artık bütün Medîneli Müslümanlar için, Resûlullaha hizmet yarışı başlamıştı Herkes ellerinde ve evlerinde ne varsa, ikrâm ediyordu
Fakirin hediyesi
Ümmü Süleym de, oğlu küçük Enes'in elinden tutarak; sevgili Peygamberimizin huzûruna gelerek dedi ki:
Yâ Resûlallah! Bizler zengin değiliz Size takdim edecek, fazla bir şeyimiz yok Ancak çok sevdiğimiz şu küçük oğlumuzu, hizmet etsin diye, size armağan ediyoruz Lûtfen kabûl buyurunuz!
Peygamberimiz, bu içten gelen teklife pek memnun kaldılar Küçük Enes'in başını okşayıp, duâ ettiler Ana ve babasını kırmayıp, onu, yanlarına aldılar Medîne dışında koşa koşa Efendimizi karşılayan bu küçük Müslüman, meğer kendi saâdetine doğru koşuyormuş! Böylece iki cihânın Efendisiyle, gece ve gündüz beraber olmak saâdetine kavuşmuş oldu
O da, bu büyük ni'metin karşılığını ödemek için, büyük gayret sarfetti Efendimizin hiçbir sözlerini kaçırmadan, dikkatle hizmet etti
Sevgili Peygamberimiz Enes bin Mâlik'e, sanki çocuk değil de; olgun bir insan gibi davranıyorlardı Bir kerecik yüzlerini astığı görülmedi Sert konuştukları işitilmedi O'nun minik kalbini kırdıkları, incittikleri duyulmadı
İşte o sıralarda bir gün, küçük Enes, arkadaşlarıyla birlikte oyun oynuyorlardı Hz Peygamber, çocuklara doğru yaklaştılar Sevgiyle selâm verdiler Onlar da hürmetle, selâmlarını aldılar Sonra Efendimiz yavaşça, Enes'in elinden tuttular Birlikte, az ilerdeki duvar dibine yürüdüler Orada O'nun kulağına, bir şeyler söylediler
Ümmü Süleym'in akıllı oğlu, derhal koşarak uzaklaştı Belli ki Efendimiz kendisine, vazîfe vermişlerdi Kendileri de, o duvar dibine oturdular Beklemeye başladılar
Epeyce sonra Hz Enes, koşarak geldi Hz Resûle öğrendiklerini arzetti Resûlullah efendimiz oradan memnun ayrıldılar
Niçin geciktin?
Yaşı küçük, vazîfesi büyük Hz Enes; daha sonra evine geldi Hava kararmak üzereydi Annesi O'nu, merakla bekliyordu Hemen sordu:
Nerede kaldın yavrucuğum? Niçin geciktin?
Oğlunun gözleri, pırıl pırıldı Cevap verdi:
Efendimiz, bir işe gönderdiler anneciğim O yüzden geç kaldım
Hz Ümmü Süleym daha da meraklandı:
O iş, neydi?
Sırdır, cevabını verdi ve sustu
İşte o zaman anesi:
Âferin oğlum! Resûli Ekremin sırlarını, dâimâ muhafaza et, sakla Onları hiç kimseye açıklama Bütün ömrünce böyle davran, diye tenbih etti Sonra da sevgiyle, oğulcuğunu bağrına bastı
Aylar ve yıllar geçiyor, küçük Enes; sevgili Peygamberimizin yanlarında büyüyordu O şerefli ocakta terbiye ediliyordu Dâimâ birlikte abdest alır, namaz kılar, oruç tutarlardı
Kıyâmet ne zaman?
Bir gün mescidi şerîfe, çölden bir adam geldi Efendimiz, namaza durmak üzere idiler Ama adamcağız soruverdi:
Yâ Resûlallah! Kıyâmet, ne zaman kopacak?
Sevgili Peygamberimiz namaza başladılar Namazı bitirip, selâm verdikten sonra:
Kıyâmeti soran nerede? diyerek bakındılar
O kimse cevap verdi:
Buradayım, yâ Resûlullah!
Kıyâmet için, ne hazırladın?
Soruyu soran kimse mahcûb bir hâlde arz etti ki:
Anam babam, Sana fedâ olsun ey Allahın Resûlü! Yazık ki kıyâmet için, fazla bir hazırlığım yok Ne fazla oruç tutabildim; ne namaz kılabildim Sâdece, Allah ve Resûlünü çok seviyorum
Bu cevap üzerine, sevgili Peygamberimiz şöyle buyurdular:
İnsan kıyâmette, sevdikleri ile beraber olur
Bunu duyan Müslümanlar, başka hiç bir müjdeye; bu kadar sevinmediler
Hz Enes iyi günlerde, sıkıntılı anlarda, İslâm için yapılan savaşlarda; dâima Efendimizle birlikte idi Resûlullahın gazâları, fazla olmakla beraber; savaş yapılanı dokuz tanedir: Büyük Bedir, Uhud, Hendek, Benî Kureyzâ, Benî Mustalak, Hayber, Mekke'nin Fethi, Tâif ve Huneyn Gazâlarıdır Hz Enes bunların çoğuna iştirak etti Kâinatın Efendisini hiç terk etmedi Hizmetlerini, bir an için bile aksatmadı
Zaman ilerledikçe Ümmü Süleym'in küçük oğlu Enes; 20 yaşlarında bir delikanlı oldu Zekâsı, terbiyesi, ilim ve cesâretiyle; yaşıtlarını geride bıraktı Hz Enes bu arada şâhid olduğu olayları sonraki âlimlere nakletti Resûlullahın son günlerindeki bir hâdiseyi şöyle anlatır:
Sizleri ağlatan nedir
Bir sabah Hz Ebû Bekir ve Hz Abbâs, beraberce yürüyorlardı Bir topluluğa rastladılar Bunlar, Medîneli Müslümanlar idiler Hepsi de, üzüntüyle ağlaşıyorlardı Kalbi çok rakik, hassas, yumuşak olan Hz Ebû Bekir sordu:
Ey Kardeşlerim! Sizleri ağlatan şey nedir?
Bizler, Resûlullah Efendimizin huzûrunu düşünüyoruz O'na ağlıyoruz
Gerçekten sevgili Peygamberimiz, bir müddetten beri rahatsız idiler Bunu bilen Medîneliler öbek öbek toplanıp, üzüntülerini paylaşıyorlardı Yüreği, sevgi ve ayrılık üzüntüsüyle çarpan, Hz Ebû Bekir de ağladı Biraz sonra da, Efendimizin mübârek evlerine vardı Gördüklerini, duyduklarını saygı ile arzetti
Sevgili Peygamberimiz çektiği bütün acılara rağmen, mescide geçtiler Bunu gören Eshâbı kirâm da oraya koşuştular Efendimizin üzerlerinde, uzun bir hırka ve başlarında, siyah sarık bulunuyordu Güzel bir hutbe okudular Önce Allaha hamd ve şükrettiler Sonra da ağır ağır buyurdular ki:
Ey Nâs! Sizlere, Ensârı ya'nî Medîneli Müslümanları vasiyet ediyorum Diğer insanlar çoğalıyor Ensâr ise azalıyor Onlar, kendi zararlarına bile olsa, size karşı vazîfelerini yerine getirdiler Artık sizler de, Onları kollayın İstemiyerek sizlere, bir kusurları dokunursa; o kusurlarından vazgeçiverin!
Bu, sevgili Peygamberimizin son Hutbeleri oldu Bir daha minbere çıkamadılar Dünya hayatlarını ve Peygamberlik vazîfelerini, şerefle tamamladılar
Her ikisini de gördüm
Gözyaşları arasında, Hz Enes dedi ki:
Sevgili Peygamberimizin Medîne'ye geldikleri günü de, vefât ettikleri günü de gördüm Müslümanlar birincisi kadar sevinçli; ikincisi kadar elemli gün yaşamadılar
Hz Enes'in babası Mâlik, hicretten önce Müslüman olmamış ve Hz Enes'in annesi Ümmü Süleym ile kavga etmiş ve evden ayrılmıştı Çıktığı bir seferde ölmüştü Ümmü Süleym daha sonra Ebû Talhâ ile evlenmişti
Hz Enes bütün gazâlara katıldı Büyük Bedir zaferinde, 12 yaşında olduğu hâlde, savaş alanındaydı Efendimizin vefâtlarında 20 yaşında bulunuyordu 7080 yıl daha yaşadı Efendimizin en yakınlarında bulunduğu için; O'nun bütün emir ve yasaklarını çok iyi biliyordu Bunları olduğu gibi, Müslümanlara nakletti Uzun ömrünü yalnız, bu işe vakfetti
Hz Ebû Bekir devrinde, Bahreyn'de zekât ve vergi toplamaya memûr edildi Hz Ömer zamanında, Basra'ya yerleşti Hayatının sonuna kadar orada, ilim öğretmeye devam etti Çok ve kıymetli talebeler yetiştirdi Hasanı Basrî hazretleri, bunlar arasındadır 100 yaşlarında, Basra'da vefât etti