iltasyazilim
FD Üye
RİSALEİ GAVSİYE
Belirsiz ve muğlak şeyleri keşfeden Allah’a hamdolsun Yaratılmışların hayırlısı Hazreti Muhammed’e (AS) salât ü selâm olsun!
Allah’dan başkasına gönül bağlamayıp ürken, Allah ile gönül alışkanlığı içinde ünsiyet kuran GAVSI Â’ZAM diyor ki:
“Cenâbı Hak (cc) Bana (ilham yoluyla) şöyle buyurdu:
— Ey Gavsı Â’zam!
— Buyur Allahım buyur, emrine âmâdeyim!
— İnsanlık âlemiyle melekût âlemi arasındaki her hal ve sınır, ŞERİAT’ın kendisidir Melekût âlemiyle, Allah’a varmanın üçüncü basamağı olan CEBERÛT âlemi arasındaki her hal ve sınır, TARİKAT’ın kendisidir CEBERÛT âlemiyle LÂHUT (ilâhi âlem) arasındaki her hal ve sınır ise, HAKİKAT’ın kendisidir
Ve sonra Allah (cc) şöyle buyurdu:
— “Ey Gavsı Â’zam! Ben, insanda zâhir (belirgin) olduğum kadar hiç bir şeyde zâhir olmadım
Bu beyandan sonra bu kez Ben, Rabbime sordum:
— Sizin için, size mahsus bir yer var mıdır?
— Ey Gavsı Â’zam! Yerleri (mekânları) yaratıp oluşturan Benim Bu bakımdan Benim için hiç bir mekân olamaz, buyurdu
— Ya Rab! Sizin yemeniz ve içmeniz olur mu?
— Ey Gavsı Â’zam! Fakirin yemesi ve içmesi Benim yemem ve içmemdir
Ve sonra şöyle sordum:
— Ya Rab! i neden ve hangi şeyden yarattın?
— Ey Gavsı Â’zam! i insanın nûrundan yarattım; insanları da kendi nûrumdan vücuda getirdim
Buyurdu ve şöyle devam etti:
— Ey Gavsı Â’zam! Ben ne güzel istekliyim, insan da ne güzel istenilendir! Binici olarak ne güzeldir İNSAN ve ne güzeldir O’na binit olan varlıklar!
Rabbim sonra devamla buyurdu ki:
— Ey Gavsı Â’zam! İNSAN Benim sırrımdır; Ben de O’nun sırrıyım Eğer insan Benim katımdaki mevkiini bilmiş olsaydı, her nefes alıp verişinde “BUGÜN MÜLK KİME AİTTİR? Âyetini okurdu
Ve sonra Rabbim buyurdu ki:
— Ey Gavsı Â’zam! İnsan ne yerse, ne içerse, ne kadar ayağa kalkarsa ve ne kadar oturursa; ne kadar konuşur ve ne kadar susarsa; ne kadar bir iş işler, ne kadar bir şeye yönelir ve ne kadar bir şeyden uzaklaşıp ayrılırsa, mutlaka Ben O’nda bulunuyor ve O’nu harekete geçiriyorum Çünkü Kudretim her varlığı kapsayıp içine almıştır!
Rabbim sonra buyurdu:
— Ey Gavsı Â’zam! İnsanın cismi, nefsi, kalbi, ruhu, kulağı, gözü, ayağı, dili var ya; işte onların hepsinde Ben varım Hepsi de Benim tecellimle zâhir olur; Ben onların başkası değilim
Ey Gavsı Â’zam! Fakirlik ateşiyle yananı, yoksulluk kırgınlığıyla kırgın bulunanı gördüğün zaman ona derhal yaklaş; çünkü Benimle onlar arasında hiç bir perde yoktur
Rabbim yine buyurdu:
— Ey Gavsı Â’zam! Bir şey yediğin, bir şey içitiğin, bir uykuya yattığın ve her halin uyanık bir kalb ve gören bir göz ile olsun!
Ey Gavsı Â’zam! Bâtında (gizlide) Bana olan yolculuktan mahrum bulunan kimse, zâhiri (açık ve seçik) yolculukla imtihan edilir de, bu yolculuğunda Ben’den ancak uzaklaşmayı artırır
Ve sonra devamla Rabbim buyurdu ki:
— Ey Gavsı Â’zam! İttihad (birleşme) öyle bir haldir ki, kelime ile anlatılamaz ve ona bir tabir de verilemez Bu hal gönülde yer bulup mevcut olmadıkça ittihada inanan kimse küfre düşer Kim de Hakk’a vuslat peyda ettikten yani Bana gönül yoluyla kavuştuktan sonra gaflet içinde ibadet ederse, o, Allah’a eşortak koşmuş olur
Rabbim yine buyurdu:
— Ey Gavsı Â’zam! Kim ezelî (öncesi olmayan) saâdetle mutlu olursa, ona müjde!… Çünkü o, ebediyen rezîl ve rüsvây olmayacaktır Kim de ezelî şekâvetle (mutsuzluk ve bedbahtlıkla) mutsuz olursa, ona da yazıklar olsun! O artık, bir daha makbul bir insan olmayacaktır!
Ve yine Rabbim buyurdu ki:
— Ey Gavsı Â’zam! Fakirlik ve yoksulluğu insana binek yaptım; bu bineğe kim binecek olursa, çölleri ve vadileri aşmadan önce yüce makama ulaşır
Sonra yine buyurdu:
— Ey Gavsı Â’zam! Eğer insan ölümden sonra meydana gelen şeyleri bilmiş olsaydı, dünyada yaşamayı hiç de temenni ve arzu etmez ve Benim huzurumda her ân ve dakika “YA RAB! CANIMI AL diye yalvarırdı
Ey Gavsı Â’zam! Halkın kıyamet günü Benim katımdaki hüccetleri, sadece “ONLAR SAĞIRDIRLAR, DİLSİZDİRLER, KÖRDÜRLER Âyetinin hükmü olacak ve sonra da hasret ve ağlamak…
Kabirdeki durumları da böyledir
Rabbim devamla buyurdu ki:
— Ey Gavsı Â’zam! Muhabbet (gönülden gelen sevgi) daima iki taraflıdır; sevgi, sevenle sevilen arasındadır Seven, sevgiyi aşıp fenâ bulunca sevgilisine kavuşur
Rabbim yine buyurdu:
— Ey Gavsı Â’zam! Ruhları, kendilerine “BEN SİZİN RABBİNİZ DEĞİL MİYİM? âyeti hitabımdan sonra verdim Ruhların kendi kalıplarında kıyamete kadar beklemekte olduklarını görüyorum
GAVSI Â’ZAM DİYOR Kİ:
— (Mâna âleminde) Rabbimi gördüm; Bana buyurdu ki: “Ey Gavsı Â’zam! Kim ilimden sonra Ben’den rü’yeti (Beni görmekliği) isterse, hakikat o, rü’yet ilmiyle mahcûbdur, yani rü’yet ilmi ara yerde perdedir Kim de rü’yetin ilimden başkası olduğunu zannederse, hakikat o, RÜ’YETULLAH ile aldanmıştır
Sonra Rabbim buyurdu ki:
— Ey Gavsı Â’zam! Beni gören kimsenin, artık her hâl ve kârda sormaya ihtiyacı kalmaz Beni görmeyen kimseye ise, sormak fayda vermez Böylesi söz yönünden perde arkasında kalmıştır Yani söz, onunla rü’yetullah arasında perde olmuştur
Ey Gavsı Â’zam! Benim katımda fakir, hiç bir şeyi olmayan kimse demek değildir Bilakis her hususta emir verme yeteneği olan kimsedir O, bir şeye “Ol deyince, o da oluverir
Sonra yine Rabbim buyurdu ki:
— Cennetlerde Benim zuhurumdan sonra artık ne ülfet, ne de nimetin değeri kalır Cehennemde de Benim onlara hitabımdan sonra ne yabancılık kalır; ne de ateşte yanmak!
— Ey Gavsı Â’zam! Ben her cömert ve âlicenâb kişiden daha cömert ve ihsan sahibiyim ve Ben her merhamet edenden daha merhamet ediciyim
Rabbim devamla buyurdu:
— Ey Gavsı Â’zam! Benim katımda uyu, ama halkın uyuduğu gibi değil; ancak o takdirde Beni görebilirsin
Bunun üzerine Rabbime dedim ki:
— “Ya Rabbi! Senin katında nasıl uyuyayım?
Rabbim buyurdu ki:
— Bedeni lezzetlerden kesip dondurmakla; nefsi şehvetlerden uzaklaştırmakla; kalbi hatıralardan paklamakla; ruhun zaman mefhumundan ilgisini kesmekle ve zâtını, Zâtı İlâhiyemde fenâ (yok) etmekle uyuyabilirsin
Rabbim yine buyurdu:
— Ey Gavsı Â’zam! Kendi arkadaş ve yâranlarına de ki: Sizden kim Beni arzuluyorsa fakirliği seçip beğensin; sonra da fakirliğin fakirliğini… İşte bu fakirlik tamamlanınca artık onun ötesinde ancak Ben varım
— Ey Gavsı Â’zam! Yarattıklarıma karşı merhametli ve şefkatli olusan, o zaman müjde sana!… Yine müjde sana, eğer yarattıklarıma karşı bağışlayıcı olursan!
Sonra Rabbim buyurdu:
— Ey Gavsı Â’zam! Arkadaş ve dostlarına de ki: Fakirlerin davetini ganimet bilsinler Çünkü fakirler Benim yanımda, Ben de onların yanındayım
— Ey Gavsı Â’zam! Ben her şeyin varılacak tek sığınağıyım ve Ben herşeyin nazargâhıyım; dönüş Bana olacaktır
Ey Gavsı Â’zam! Sen cennete de, ondaki mevcut nimetlere de bakma! O zaman Benim tecellimi vasıtasız olarak görebilirsin Bunun gibi cehenneme ve ondaki şeylere de bakma; o zaman Benim tecellimi vasıtasız olarak yine görebilirsin
Sonra Rabbim devamla buyurdu ki:
— Ey Gavsı Â’zam! Cennet ehli, cennet ile; cehennem ehli de cehennem ile meşguldür Ey Gavsı Â’zam! Cennet ehlinden bir kısmı oradaki mevcut nimetlerden Bana sığınırlar Nitekim cehennem ehli de cehennemin şiddetinden Bana sığınırlar
Ve Rabbim buyurdu:
— Ey Gavsı Â’zam! Benim, Nebî ve Resullerden başka öyle kullarım var ki, onların ahvaline dünya ve ahiret ehlinden hiç bir kimse muttali olamaz; hatta ne cennet, ne de cehennem ehlinden bir kimse, ne cennet bekçisi Rıdvan, ne de cehennem bekçisi Mâlik onların ahvalini bilebilirler Ben onları ne cennet, ne de cehennem ehli kıldım Ne sevap ehli, ne de azab ehli eyledim; ne hûri için, ne de gılman için onlara bu imkanı verdim Tanımasalar bile onlara gönülden inanan kimselere müjdeler olsun!
Rabbim devamla buyurdu ki:
— Ey Gavsı Â’zam! İşte sen onlardan birisin Onların şu dünyada alametleri şudur: Bedenleri az yemek ve az içmekten eriyip gitmiştir Nefisleri şehvetlerden geri kalmış, yanmıştır Gönülleri hatıralardan paklanıp ütülenmiştir Ruhları zaman mefhumundan arınıp manevi düzeye kavuşmuştur Onlar, evet Onlar Bekâ Yârânı’dır, ebedileşen Allah dostlarıdır
Likâ nuru (Allah’a kavuşma nuru) ile kavrulmuşlardır
Ey Gavsı Â’zam! Çok sıcak bir günde susamış bir kimse sana gelir ve sen de soğuk suya sahib olur, aynı zamanda suya ihtiyacın da olmazsa, eğer o susamışı sudan men’edecek olursan, şüphesiz ki o zaman sen cimrilerin en cimrisisin Ve artık Ben, kendimi merhamet edenlerin en çok merhamet edeni olarak tescil etmemle beraber, öylesine susamışları kendi merhametimden nasıl men’ederim?…
Rabbim yine buyurdu ki:
— Ey Gavsı Â’zam! Günah işleyenlerden hiç biri Ben’den uzaklaşmadı ve ibadet ehlinden de hiç bir kimse Bana yaklaşmadı (Çünkü yakınlık ve uzaklık nisbîdir Allah’ın ilmi, kudreti ve rahmeti her şeyi içine alıp kuşatmıştır)
Ey Gavsı Â’zam! Eğer bir kimse Bana yaklaşacak olsaydı, herhalde o, günahkarlardan biri olurdu Çünkü onlar âciz, yeteneksiz ve pişmanlık duyan kimselerdir
Ey Gavsı Â’zam! Aczini, yeteneksizliğini bilmek, nurların ve feyizlerin kaynağıdır Kendini beğenmişlik ise, karanlıkların menbaıdır
Ve Rabbim buyurdu:
— Ey Gavsı Â’zam! Günahkarlar, günahları sebebiyle mahcûbdurlar (Günah, onlarla ilâhi tecelli arasında bir perde olur)
İbadet ehli ise, ibadetleriyle mahcûbdurlar Bunların ötesinde Benim bir milletim daha var ki, onların ne günah üzüntüleri, ne de taat ü ibadet kederleri olur
Sonra Rabbim buyurdu:
— Ey Gavsı Â’zam! Günahkarları fazilet ve iyiliğimle; kendini beğenenleri de adalet ve azabımla müjdele!
— Ey Gavsı Â’zam! İbadet ve taat ehli, Benim Naim sıfatımı zikretmekte; günah ehli de Benim Rahîm sıfatımı anmaktadır
Ey Gavsı Â’zam! Ben, günahtan geçtiği zaman günahkar kimseye yakınım; taat ve ibadetini bıraktığı zaman itaatkar kimseye ise uzağım
Ve Rabbim buyurdu:
— Ey Gavsı Â’zam! Halk tabakasını yarattım, Benim güzelliğimin nuruna güç getiremediler Bu nedenle kendimle onlar arasına zulmet perdesi gerdim
Havâssı (seçkin kişileri) yarattım, onlar da Bana komşu olmaya güç yetiremediler Bu nedenle ilahi nurlarımı kendimle onlar arasına perde yaptım
— Ey Gavsı Â’zam! Arkadaş ve yâranına de ki: Onlardan kim Bana kavuşmak istiyorsa, Benden başka herşeyden sıyrılıp çıksın!
— Ey Gavsı Â’zam! Dünyanın iniş ve yokuşlarından, geçiş ve derbentlerinden çık ki, âhirete ulaşasın! Âhiretin de geçit ve derbentlerinden çık ki Bana kavuşasın!
Sonra yine Rabbim buyurdu:
— Ey Gavsı Â’zam! Cisimlerden ve nefslerden çıkıp uzaklaş, sonra da kalblerden ve ruhlardan sıyrılıp çık ve sonra hüküm ve kaydından da çık ki, Bana kavuşasın!
Ve Ben, Rabbime sordum:
— Ey Rabbim! Hangi namaz sana daha çok yakındır?
Rabbim buyurdu:
— Şu namaz ki, içinde Benden başkası bulunmaz ve namaz kılan da, kıldığı o namazdan gâib bulunur
Yine sordum:
— Hangi oruç Senin yanında daha üstündür?
— Şu oruç ki, onda Benden başkası yoktur ve o oruçlu da ondan gâib bulunur…
— Hangi ağlayış Senin katında daha makbuldür?
— Gülenlerin ağlaması
— Hangi gülmek Senin katında daha üstündür?
— Ağlayanların gülmesi
— Hangi tövbe Senin yanında daha faziletlidir?
— Günahdan korunmuşların tövbesi
— Hangi korunma Senin katında daha iyidir?
— Tövbe edenlerin korunması
Ve sonra Rabbim buyurdu:
— Ey Gavsı Â’zam! İlim sahibine Benim yanımda hiçbir yol yoktur; ancak imandan uzak bir ilmin yalnız başına sahibini Allah’a kavuşturamayacağını kabul ettikten sonra yol bulabilir Çünkü imandan uzak bir şekilde o ilmi alıp o vaziyette kalırsa şeytanlaşır
Yüce Rabbimi mâna âleminde gördüm ve kendisine sordum:
— Ey Rabbim! dedim, aşkın mânası nedir?
— Aşk, aşıkla maşuk arasında bir hicaptır
Rabbim devamla buyurdu:
— Ey Gavsı Â’zam! Tövbe etmek istediğin zaman, günah üzüntüsünü iç âleminden; korku ve tehlikeleri gönülden çıkarman gerekir Bu takdirde Bana ulaşırsın! Aksi halde alay edenlerden, işi alaya alanlardan olursun
Ey Gavsı Â’zam! Benim harîmi ismetime girmek istediğin zaman, artık ne mülk ve melekûte ve ne de ceberûta iltifat etme Çünkü mülk âlimin şeytanıdır; melekût ârifin şeytanıdır; ceberût vâkıfın şeytanıdır Bunlardan birine razı olan kimse, Benim katımda koğulmuşlardan sayılır
Ey Gavsı Â’zam! Mücâhede, müşâhededen bir denizdir Bu denizin balıkları orada bekleyenlerdir O halde müşâhede denizine girmek isteyen kimsenin, mücâhedeyi seçip beğenmesi gerekir Çünkü mücâhede, müşâhedenin ayıdır
Sonra Rabbim bana buyurdu ki:
— Ey Gavsı Â’zam! İstekliler için mücâhede lazımdır; Bana olan lüzumları gibi
— Ey Gavsı Â’zam! Kullarımdan Bana en sevgili olan, anası babası ve evlâdı bulunduğu halde kalbi Benimle meşgul bulunan kimsedir O kadar ki, babası ölecek olursa onun için hiç bir üzüntü taşımaz Evladı ölecek olursa, evlad üzüntüsü diye bir hali görülmez İşte kulum bu mertebeye yükselince, artık o Benim yanımda babasız ve evladsızdır
Ve Rabbim buyurdu:
— Ey Gavsı Â’zam! Benim sevgim sebebiyle baba yokluğunun tadını hissetmeyen kimse, Vahdâniyet ve Ferdâniyet lezzetini bulamaz
— Ey Gavsı Â’zam! Bir yerde Bana bakmak istediğin zaman, içinde Benden başkası bulunmayan bir gönül seç!
Dedim ki:
— Ya Rab! İlmin ilmi nedir?
— İlmin ilmi, ilimden yana bilgisizliktir, diye buyurdu ve sonra devam etti:
— Ey Gavsı Â’zam! Gönlü mücâhedeye meyleden kula müjde olsun!… Gönlü şehvetlere meyleden kula da yazıklar olsun!
Gavsı Â’zam diyor ki:
— Rabbimden Mi’rac hakkında sordum Rabbim buyurdu ki:
— Mi’rac, Benden başka her şeyden sıyrılıp yükselmektir Böyle bir mi’racın kemâli yükselme ve huzurda sağa sola iltifat etmemektedir
Ve sonra Rabbim şöyle devam etti:
— Ey Gavsı Â’zam! Benim katımda Mİ’RAC’ı olmayan kimsenin namazı namaz sayılmaz Namazdan mahrum olan kimse, Benim yanımda mi’racdan da mahrumdur
Ve burada Azîz ve Celîl olan Allah’ın sebepleri kolaylaştırmasıyla GAVSİYYE, ki buna Mİ’RACİYYE de denir, tamamlandı
Abdülkadir Geylani
Belirsiz ve muğlak şeyleri keşfeden Allah’a hamdolsun Yaratılmışların hayırlısı Hazreti Muhammed’e (AS) salât ü selâm olsun!
Allah’dan başkasına gönül bağlamayıp ürken, Allah ile gönül alışkanlığı içinde ünsiyet kuran GAVSI Â’ZAM diyor ki:
“Cenâbı Hak (cc) Bana (ilham yoluyla) şöyle buyurdu:
— Ey Gavsı Â’zam!
— Buyur Allahım buyur, emrine âmâdeyim!
— İnsanlık âlemiyle melekût âlemi arasındaki her hal ve sınır, ŞERİAT’ın kendisidir Melekût âlemiyle, Allah’a varmanın üçüncü basamağı olan CEBERÛT âlemi arasındaki her hal ve sınır, TARİKAT’ın kendisidir CEBERÛT âlemiyle LÂHUT (ilâhi âlem) arasındaki her hal ve sınır ise, HAKİKAT’ın kendisidir
Ve sonra Allah (cc) şöyle buyurdu:
— “Ey Gavsı Â’zam! Ben, insanda zâhir (belirgin) olduğum kadar hiç bir şeyde zâhir olmadım
Bu beyandan sonra bu kez Ben, Rabbime sordum:
— Sizin için, size mahsus bir yer var mıdır?
— Ey Gavsı Â’zam! Yerleri (mekânları) yaratıp oluşturan Benim Bu bakımdan Benim için hiç bir mekân olamaz, buyurdu
— Ya Rab! Sizin yemeniz ve içmeniz olur mu?
— Ey Gavsı Â’zam! Fakirin yemesi ve içmesi Benim yemem ve içmemdir
Ve sonra şöyle sordum:
— Ya Rab! i neden ve hangi şeyden yarattın?
— Ey Gavsı Â’zam! i insanın nûrundan yarattım; insanları da kendi nûrumdan vücuda getirdim
Buyurdu ve şöyle devam etti:
— Ey Gavsı Â’zam! Ben ne güzel istekliyim, insan da ne güzel istenilendir! Binici olarak ne güzeldir İNSAN ve ne güzeldir O’na binit olan varlıklar!
Rabbim sonra devamla buyurdu ki:
— Ey Gavsı Â’zam! İNSAN Benim sırrımdır; Ben de O’nun sırrıyım Eğer insan Benim katımdaki mevkiini bilmiş olsaydı, her nefes alıp verişinde “BUGÜN MÜLK KİME AİTTİR? Âyetini okurdu
Ve sonra Rabbim buyurdu ki:
— Ey Gavsı Â’zam! İnsan ne yerse, ne içerse, ne kadar ayağa kalkarsa ve ne kadar oturursa; ne kadar konuşur ve ne kadar susarsa; ne kadar bir iş işler, ne kadar bir şeye yönelir ve ne kadar bir şeyden uzaklaşıp ayrılırsa, mutlaka Ben O’nda bulunuyor ve O’nu harekete geçiriyorum Çünkü Kudretim her varlığı kapsayıp içine almıştır!
Rabbim sonra buyurdu:
— Ey Gavsı Â’zam! İnsanın cismi, nefsi, kalbi, ruhu, kulağı, gözü, ayağı, dili var ya; işte onların hepsinde Ben varım Hepsi de Benim tecellimle zâhir olur; Ben onların başkası değilim
Ey Gavsı Â’zam! Fakirlik ateşiyle yananı, yoksulluk kırgınlığıyla kırgın bulunanı gördüğün zaman ona derhal yaklaş; çünkü Benimle onlar arasında hiç bir perde yoktur
Rabbim yine buyurdu:
— Ey Gavsı Â’zam! Bir şey yediğin, bir şey içitiğin, bir uykuya yattığın ve her halin uyanık bir kalb ve gören bir göz ile olsun!
Ey Gavsı Â’zam! Bâtında (gizlide) Bana olan yolculuktan mahrum bulunan kimse, zâhiri (açık ve seçik) yolculukla imtihan edilir de, bu yolculuğunda Ben’den ancak uzaklaşmayı artırır
Ve sonra devamla Rabbim buyurdu ki:
— Ey Gavsı Â’zam! İttihad (birleşme) öyle bir haldir ki, kelime ile anlatılamaz ve ona bir tabir de verilemez Bu hal gönülde yer bulup mevcut olmadıkça ittihada inanan kimse küfre düşer Kim de Hakk’a vuslat peyda ettikten yani Bana gönül yoluyla kavuştuktan sonra gaflet içinde ibadet ederse, o, Allah’a eşortak koşmuş olur
Rabbim yine buyurdu:
— Ey Gavsı Â’zam! Kim ezelî (öncesi olmayan) saâdetle mutlu olursa, ona müjde!… Çünkü o, ebediyen rezîl ve rüsvây olmayacaktır Kim de ezelî şekâvetle (mutsuzluk ve bedbahtlıkla) mutsuz olursa, ona da yazıklar olsun! O artık, bir daha makbul bir insan olmayacaktır!
Ve yine Rabbim buyurdu ki:
— Ey Gavsı Â’zam! Fakirlik ve yoksulluğu insana binek yaptım; bu bineğe kim binecek olursa, çölleri ve vadileri aşmadan önce yüce makama ulaşır
Sonra yine buyurdu:
— Ey Gavsı Â’zam! Eğer insan ölümden sonra meydana gelen şeyleri bilmiş olsaydı, dünyada yaşamayı hiç de temenni ve arzu etmez ve Benim huzurumda her ân ve dakika “YA RAB! CANIMI AL diye yalvarırdı
Ey Gavsı Â’zam! Halkın kıyamet günü Benim katımdaki hüccetleri, sadece “ONLAR SAĞIRDIRLAR, DİLSİZDİRLER, KÖRDÜRLER Âyetinin hükmü olacak ve sonra da hasret ve ağlamak…
Kabirdeki durumları da böyledir
Rabbim devamla buyurdu ki:
— Ey Gavsı Â’zam! Muhabbet (gönülden gelen sevgi) daima iki taraflıdır; sevgi, sevenle sevilen arasındadır Seven, sevgiyi aşıp fenâ bulunca sevgilisine kavuşur
Rabbim yine buyurdu:
— Ey Gavsı Â’zam! Ruhları, kendilerine “BEN SİZİN RABBİNİZ DEĞİL MİYİM? âyeti hitabımdan sonra verdim Ruhların kendi kalıplarında kıyamete kadar beklemekte olduklarını görüyorum
GAVSI Â’ZAM DİYOR Kİ:
— (Mâna âleminde) Rabbimi gördüm; Bana buyurdu ki: “Ey Gavsı Â’zam! Kim ilimden sonra Ben’den rü’yeti (Beni görmekliği) isterse, hakikat o, rü’yet ilmiyle mahcûbdur, yani rü’yet ilmi ara yerde perdedir Kim de rü’yetin ilimden başkası olduğunu zannederse, hakikat o, RÜ’YETULLAH ile aldanmıştır
Sonra Rabbim buyurdu ki:
— Ey Gavsı Â’zam! Beni gören kimsenin, artık her hâl ve kârda sormaya ihtiyacı kalmaz Beni görmeyen kimseye ise, sormak fayda vermez Böylesi söz yönünden perde arkasında kalmıştır Yani söz, onunla rü’yetullah arasında perde olmuştur
Ey Gavsı Â’zam! Benim katımda fakir, hiç bir şeyi olmayan kimse demek değildir Bilakis her hususta emir verme yeteneği olan kimsedir O, bir şeye “Ol deyince, o da oluverir
Sonra yine Rabbim buyurdu ki:
— Cennetlerde Benim zuhurumdan sonra artık ne ülfet, ne de nimetin değeri kalır Cehennemde de Benim onlara hitabımdan sonra ne yabancılık kalır; ne de ateşte yanmak!
— Ey Gavsı Â’zam! Ben her cömert ve âlicenâb kişiden daha cömert ve ihsan sahibiyim ve Ben her merhamet edenden daha merhamet ediciyim
Rabbim devamla buyurdu:
— Ey Gavsı Â’zam! Benim katımda uyu, ama halkın uyuduğu gibi değil; ancak o takdirde Beni görebilirsin
Bunun üzerine Rabbime dedim ki:
— “Ya Rabbi! Senin katında nasıl uyuyayım?
Rabbim buyurdu ki:
— Bedeni lezzetlerden kesip dondurmakla; nefsi şehvetlerden uzaklaştırmakla; kalbi hatıralardan paklamakla; ruhun zaman mefhumundan ilgisini kesmekle ve zâtını, Zâtı İlâhiyemde fenâ (yok) etmekle uyuyabilirsin
Rabbim yine buyurdu:
— Ey Gavsı Â’zam! Kendi arkadaş ve yâranlarına de ki: Sizden kim Beni arzuluyorsa fakirliği seçip beğensin; sonra da fakirliğin fakirliğini… İşte bu fakirlik tamamlanınca artık onun ötesinde ancak Ben varım
— Ey Gavsı Â’zam! Yarattıklarıma karşı merhametli ve şefkatli olusan, o zaman müjde sana!… Yine müjde sana, eğer yarattıklarıma karşı bağışlayıcı olursan!
Sonra Rabbim buyurdu:
— Ey Gavsı Â’zam! Arkadaş ve dostlarına de ki: Fakirlerin davetini ganimet bilsinler Çünkü fakirler Benim yanımda, Ben de onların yanındayım
— Ey Gavsı Â’zam! Ben her şeyin varılacak tek sığınağıyım ve Ben herşeyin nazargâhıyım; dönüş Bana olacaktır
Ey Gavsı Â’zam! Sen cennete de, ondaki mevcut nimetlere de bakma! O zaman Benim tecellimi vasıtasız olarak görebilirsin Bunun gibi cehenneme ve ondaki şeylere de bakma; o zaman Benim tecellimi vasıtasız olarak yine görebilirsin
Sonra Rabbim devamla buyurdu ki:
— Ey Gavsı Â’zam! Cennet ehli, cennet ile; cehennem ehli de cehennem ile meşguldür Ey Gavsı Â’zam! Cennet ehlinden bir kısmı oradaki mevcut nimetlerden Bana sığınırlar Nitekim cehennem ehli de cehennemin şiddetinden Bana sığınırlar
Ve Rabbim buyurdu:
— Ey Gavsı Â’zam! Benim, Nebî ve Resullerden başka öyle kullarım var ki, onların ahvaline dünya ve ahiret ehlinden hiç bir kimse muttali olamaz; hatta ne cennet, ne de cehennem ehlinden bir kimse, ne cennet bekçisi Rıdvan, ne de cehennem bekçisi Mâlik onların ahvalini bilebilirler Ben onları ne cennet, ne de cehennem ehli kıldım Ne sevap ehli, ne de azab ehli eyledim; ne hûri için, ne de gılman için onlara bu imkanı verdim Tanımasalar bile onlara gönülden inanan kimselere müjdeler olsun!
Rabbim devamla buyurdu ki:
— Ey Gavsı Â’zam! İşte sen onlardan birisin Onların şu dünyada alametleri şudur: Bedenleri az yemek ve az içmekten eriyip gitmiştir Nefisleri şehvetlerden geri kalmış, yanmıştır Gönülleri hatıralardan paklanıp ütülenmiştir Ruhları zaman mefhumundan arınıp manevi düzeye kavuşmuştur Onlar, evet Onlar Bekâ Yârânı’dır, ebedileşen Allah dostlarıdır
Likâ nuru (Allah’a kavuşma nuru) ile kavrulmuşlardır
Ey Gavsı Â’zam! Çok sıcak bir günde susamış bir kimse sana gelir ve sen de soğuk suya sahib olur, aynı zamanda suya ihtiyacın da olmazsa, eğer o susamışı sudan men’edecek olursan, şüphesiz ki o zaman sen cimrilerin en cimrisisin Ve artık Ben, kendimi merhamet edenlerin en çok merhamet edeni olarak tescil etmemle beraber, öylesine susamışları kendi merhametimden nasıl men’ederim?…
Rabbim yine buyurdu ki:
— Ey Gavsı Â’zam! Günah işleyenlerden hiç biri Ben’den uzaklaşmadı ve ibadet ehlinden de hiç bir kimse Bana yaklaşmadı (Çünkü yakınlık ve uzaklık nisbîdir Allah’ın ilmi, kudreti ve rahmeti her şeyi içine alıp kuşatmıştır)
Ey Gavsı Â’zam! Eğer bir kimse Bana yaklaşacak olsaydı, herhalde o, günahkarlardan biri olurdu Çünkü onlar âciz, yeteneksiz ve pişmanlık duyan kimselerdir
Ey Gavsı Â’zam! Aczini, yeteneksizliğini bilmek, nurların ve feyizlerin kaynağıdır Kendini beğenmişlik ise, karanlıkların menbaıdır
Ve Rabbim buyurdu:
— Ey Gavsı Â’zam! Günahkarlar, günahları sebebiyle mahcûbdurlar (Günah, onlarla ilâhi tecelli arasında bir perde olur)
İbadet ehli ise, ibadetleriyle mahcûbdurlar Bunların ötesinde Benim bir milletim daha var ki, onların ne günah üzüntüleri, ne de taat ü ibadet kederleri olur
Sonra Rabbim buyurdu:
— Ey Gavsı Â’zam! Günahkarları fazilet ve iyiliğimle; kendini beğenenleri de adalet ve azabımla müjdele!
— Ey Gavsı Â’zam! İbadet ve taat ehli, Benim Naim sıfatımı zikretmekte; günah ehli de Benim Rahîm sıfatımı anmaktadır
Ey Gavsı Â’zam! Ben, günahtan geçtiği zaman günahkar kimseye yakınım; taat ve ibadetini bıraktığı zaman itaatkar kimseye ise uzağım
Ve Rabbim buyurdu:
— Ey Gavsı Â’zam! Halk tabakasını yarattım, Benim güzelliğimin nuruna güç getiremediler Bu nedenle kendimle onlar arasına zulmet perdesi gerdim
Havâssı (seçkin kişileri) yarattım, onlar da Bana komşu olmaya güç yetiremediler Bu nedenle ilahi nurlarımı kendimle onlar arasına perde yaptım
— Ey Gavsı Â’zam! Arkadaş ve yâranına de ki: Onlardan kim Bana kavuşmak istiyorsa, Benden başka herşeyden sıyrılıp çıksın!
— Ey Gavsı Â’zam! Dünyanın iniş ve yokuşlarından, geçiş ve derbentlerinden çık ki, âhirete ulaşasın! Âhiretin de geçit ve derbentlerinden çık ki Bana kavuşasın!
Sonra yine Rabbim buyurdu:
— Ey Gavsı Â’zam! Cisimlerden ve nefslerden çıkıp uzaklaş, sonra da kalblerden ve ruhlardan sıyrılıp çık ve sonra hüküm ve kaydından da çık ki, Bana kavuşasın!
Ve Ben, Rabbime sordum:
— Ey Rabbim! Hangi namaz sana daha çok yakındır?
Rabbim buyurdu:
— Şu namaz ki, içinde Benden başkası bulunmaz ve namaz kılan da, kıldığı o namazdan gâib bulunur
Yine sordum:
— Hangi oruç Senin yanında daha üstündür?
— Şu oruç ki, onda Benden başkası yoktur ve o oruçlu da ondan gâib bulunur…
— Hangi ağlayış Senin katında daha makbuldür?
— Gülenlerin ağlaması
— Hangi gülmek Senin katında daha üstündür?
— Ağlayanların gülmesi
— Hangi tövbe Senin yanında daha faziletlidir?
— Günahdan korunmuşların tövbesi
— Hangi korunma Senin katında daha iyidir?
— Tövbe edenlerin korunması
Ve sonra Rabbim buyurdu:
— Ey Gavsı Â’zam! İlim sahibine Benim yanımda hiçbir yol yoktur; ancak imandan uzak bir ilmin yalnız başına sahibini Allah’a kavuşturamayacağını kabul ettikten sonra yol bulabilir Çünkü imandan uzak bir şekilde o ilmi alıp o vaziyette kalırsa şeytanlaşır
Yüce Rabbimi mâna âleminde gördüm ve kendisine sordum:
— Ey Rabbim! dedim, aşkın mânası nedir?
— Aşk, aşıkla maşuk arasında bir hicaptır
Rabbim devamla buyurdu:
— Ey Gavsı Â’zam! Tövbe etmek istediğin zaman, günah üzüntüsünü iç âleminden; korku ve tehlikeleri gönülden çıkarman gerekir Bu takdirde Bana ulaşırsın! Aksi halde alay edenlerden, işi alaya alanlardan olursun
Ey Gavsı Â’zam! Benim harîmi ismetime girmek istediğin zaman, artık ne mülk ve melekûte ve ne de ceberûta iltifat etme Çünkü mülk âlimin şeytanıdır; melekût ârifin şeytanıdır; ceberût vâkıfın şeytanıdır Bunlardan birine razı olan kimse, Benim katımda koğulmuşlardan sayılır
Ey Gavsı Â’zam! Mücâhede, müşâhededen bir denizdir Bu denizin balıkları orada bekleyenlerdir O halde müşâhede denizine girmek isteyen kimsenin, mücâhedeyi seçip beğenmesi gerekir Çünkü mücâhede, müşâhedenin ayıdır
Sonra Rabbim bana buyurdu ki:
— Ey Gavsı Â’zam! İstekliler için mücâhede lazımdır; Bana olan lüzumları gibi
— Ey Gavsı Â’zam! Kullarımdan Bana en sevgili olan, anası babası ve evlâdı bulunduğu halde kalbi Benimle meşgul bulunan kimsedir O kadar ki, babası ölecek olursa onun için hiç bir üzüntü taşımaz Evladı ölecek olursa, evlad üzüntüsü diye bir hali görülmez İşte kulum bu mertebeye yükselince, artık o Benim yanımda babasız ve evladsızdır
Ve Rabbim buyurdu:
— Ey Gavsı Â’zam! Benim sevgim sebebiyle baba yokluğunun tadını hissetmeyen kimse, Vahdâniyet ve Ferdâniyet lezzetini bulamaz
— Ey Gavsı Â’zam! Bir yerde Bana bakmak istediğin zaman, içinde Benden başkası bulunmayan bir gönül seç!
Dedim ki:
— Ya Rab! İlmin ilmi nedir?
— İlmin ilmi, ilimden yana bilgisizliktir, diye buyurdu ve sonra devam etti:
— Ey Gavsı Â’zam! Gönlü mücâhedeye meyleden kula müjde olsun!… Gönlü şehvetlere meyleden kula da yazıklar olsun!
Gavsı Â’zam diyor ki:
— Rabbimden Mi’rac hakkında sordum Rabbim buyurdu ki:
— Mi’rac, Benden başka her şeyden sıyrılıp yükselmektir Böyle bir mi’racın kemâli yükselme ve huzurda sağa sola iltifat etmemektedir
Ve sonra Rabbim şöyle devam etti:
— Ey Gavsı Â’zam! Benim katımda Mİ’RAC’ı olmayan kimsenin namazı namaz sayılmaz Namazdan mahrum olan kimse, Benim yanımda mi’racdan da mahrumdur
Ve burada Azîz ve Celîl olan Allah’ın sebepleri kolaylaştırmasıyla GAVSİYYE, ki buna Mİ’RACİYYE de denir, tamamlandı
Abdülkadir Geylani