Roma Felsefesi Ne Demek
Eski Romalıların duşunsel yaşamı
İlkin bir alba kolonisiyken sonradan ozgurluğe kavuşan ve butun dunyayı ozgurlukten yoksun bırakarak ilk cağın en buyuk imparatorluğunu kuran Roma, kılgın (pratik) amaclar guden insanların yaşadığı bir ulkeydi Bundan oturudur ki Roma'nın kendisine ozgu bir duşuncesi yoktur Bir dinbilim araştırmacısı Roma, butun dunyanın tanrılarına tapmıştırder Roma, butun dunyanın tanrılarına taptığı gibi butun dunyanın duşuncelerinden kendi cıkarlarına uygun olanları secip işe yarar kılmaya calışmıştır Bundan oturudur ki secmecilik (Eklektizm) gercek bir Roma icadı olan tek duşunsel yontemdir Romalılar, kişisel zevk ve cıkarlarına en uygun olan duşunceleri secip birleştirerek işe yarar kılmakla, Amerikalılardan yuzyıllarca once pragmacılığın da kurucusu sayılabilirler Duşunsel yaşam acısından en tipik Romalı Cicero, en buyuk Romalı Lucretius'tur Felsefe, Roma'ya155 yılında Stoacı Diogenes, Peripatoscu Kritolaos ve Akademiacı Karneades'in Atina elcileri olarak Roma'ya gelmeleri ve orada konferanslar vermeleriyle girmiştir Romalılar, ozellikle siyasada ve guzel konuşmada, yararlanmak icin ona ilgi duymuşlardır Ennius'da Pythagoras felsefesiyle tanışmanın izlerine rastlanmaktadır Daha sonra stoacı Panaitios Roma'ya geliyor ve Romalı dostları Scipio, Lucullus, Laelius vb onun etkisiyle felsefeye karşı ilgi duyuyorlar Roma soylularının felsefeyle uğraştıklarını gormek, Romalı genclerin dikkatini bu alana cekmektedir En sonunda stoacı Poseidonios, Rhodos'ta ders verirken, dinleyicileri arasında Cicero ve Pompeiusla karşılaşmıştır Tum Yunan oğretileri yavaş yavaş Roma'ya akıyorlar Ama bunların icinden ancak iki oğreti tutunabiliyor: Stoacılık ve Epikurosculuk Stoacılık bu başarısını gercek bir Romalı olan Civero'ya, Epikurosculuk da bu başarısını gercek bir bilim adamı olan Lucretius'a borcludur Cicero, tinsel ekin ozlemine Stoacılıkta karşılık buluyor; Lucretius da bilimsel bilgi ozlemine Epikurosculukta Roma stoacılığının unlu duşunurleri Marcus Tullius Cicero (İO 10643), Annaeus Seneca (365), kole Epiktetos (50130) ve imparator Marcus Aurelius'tur (121180)
Cicero
Cicero'nun onemi, stoacılığından cok, Roma felsefe dilini kurmuş olmasındadır O da, eski stoacılar gibi, en gercek yasa doğru ustur, der Doğru us; doğaya uygun, butun varlıklarda aynı, değişmez ve yok olmaz bir guctur Stoacılığın asıl Romalı temsilcileri olan Seneco (Seneca N), Epiktetos ve Marcus Aurelius stoacılığı toresel ve dinsel bir doğrultuda geliştirmişlerdir Stoacı gecindiği halde Stoa oğretisine tum karşıt bir tutumla Cicero, kimi insanların doğuştan bir kole doğasına sahip olduklarını ve el işleriyle uğraşanların en aşağı tabakadan bulunduklarını ileri suruyor, Aristoteles'i izleyerek kazanc hırsını (krematistik) kınamaya calıştığı halde tuccarlarla bankerleri bu kınamanın dışında tutmaya ozen gosteriyordu (Bk Roger Labrousse, Introduction a la philosophie Politique, Paris 1959, s89) Cicero'ya gore yasa, doğanın icinde bulunan ustur Yapmamız gerekeni buyurur, yapmamamız gerekeni de yasaklar İyi yasayla kotu yasayı doğa olcutu birbirinden ayırır Torebilimsel acıdan guzel olanla cirkin olanı da doğa ayırt eder Anlak, doğanın icindedir ve oradan tum evrene yayılmaktadır(Des Lois, Fransızca ceviri, 1) Hense Leonard, haklı olarak şoyle der: Eklektizm ceşitli sistemlerden şahsi zevke en cok uyanı secen bir istikamet olup tamamen Romalı malıdır Bu istikametin baş temsilcisi olan Cicero bilgi oğretisinde orta Akademianın verimli şuphesine tutunur, ahlakta Stoa'yla Peripatos ethik'i arasında bocalamaktadır Felsefenin esasını tanımaksızın da Epikuros'a karşı savaşır(HenseLeonard, HelenLatin Eskicağ Bilgisi, Suat Yakup Baydur cevirisi, İstanbul 1948, c 1, s103)
Annaeus Seneca (İS 365), ruhun olumsuzluğune inanmak gibi ruhcu cıkışlarına karşın, ozellikle doğabilimi bakımından, Stoacılığa yeni değerler kazandırmıştır Şu mektuplar, onun Stoacı duşuncelerini belirtmektedir: Olculu tutkuları olmak mı, ya da hicbir tutkusu olmamak mı daha iyidir dersin Lucilius?Bizim Stoacılar hicbir tutkuyu istemiyorlar Aristocularsa olculu olmak şartıyla kimilerine goz yumuyorlar Ben, kendi payıma, bir hastalıktan vucudun nasıl yararlanabileceğini anlamıyorum Korkma, elinden alınmasını istemediğin hicbir şeyi senden ayıracak değilim Ben ancak kotu ve bozuk olanı alacağım senin elinden Şehveti ve sefihliği senden alıyorum ama, yaşayışını tatlı kılabilecek her şeyi sana bırakıyorum Onlar seni yoneteceği yerde, sen onları yonet Butun tutkuların doğal kaynaktan cıktığını bilmez değilim Bunlar, yaşamaya katlanabilmek icin gereklidir Ancak, şehvet ve sefihlik, yaşamaya katlanabilmek icin değil, sadece kendileri icin gereklidirler O halde kapılarımızı bunlara kapayalım Cunku onları iceri almak kolaydır ama, dışarıya atmak zordur Lucilius (Lucilius'a Mektuplar C16) Kole de ne demek oluyor Lucilius? Şehvet ve oburluğun yuzunden asıl kole sen değil misin? Hepimiz aynı kokten, aynı kaynaktan gelmekteyiz Hic kimse başkasından daha soylu değildir Evlerinin avlusunu atalarının resimleriyle susleyenler, soylu değil, unludurler Herkesin bir tek babası vardır, o da GokTanrı'dır Parlak ya da sonuk basamaklarla herkesin kutuğu ona cıkar (De Beneficiis, 28) Sadece namusun iyi olduğunu anlamadıkca, mutlu olamazsın Lucilius Cunku mutlu yaşamak icin kuşkuyla titrememek gerekir Bizi guvene goturen tek yol varsa, o da butun dış şeyleri hor gormek ve namusla yetnmektir Kendini erdeme değil de talihe bırakırsan ozgurluğunden olur, başkalarına boyun eğersin Gercek iyiler, aklın verdikleridir Cunku onlar sağlam ve sureklidir Mutluluk budur Lucilius(Lucilius'a Mektuplar L25)
Epiktetos (İS 50130), olumsuzluğe inanmaz, bitimsiz bir yaşayışı duşunmeyi acıkca gulunc bulur Eski stoaya bağlı sert bir ahlakcıdır Efendisi sakat bacağını bukerek eğlenirken; yapma kırarsın, demiş Bacak kırılınca da, hicbir şey olmamış gibi, soğukkanlılıkla; kırarsın demedim mi, diye mırıldanmakla yetinmiş Bu olay, onun Andreia erdemine ne buyuk bir duşunce gucuyle bağlandığını tanıtlamaktadır (İnsanların, kırılan bacağa katlanmak yerine, o bacağı kırdırmamak gerektiğini oğrenmeleri icin daha pek uzun yıllar gececektir) (N Epiktetos, karşı koymanın elinde olmadığını bilerek davranmış ve olum ve bacağının kırılması arasında doğru bir secim yapmış, belki de bacağının kırılması karşılığında ozgurluğune kavuştu, insanların bacağını kırdırmamak icin karşı koyabilmeleri icin daha cok uzun yıllar gececektir N) Tek satır yazmamıştı Duşuncelerini, oğrencilerinin tuttuğu notlardan oğreniyoruz Bu notlarda, orneğin şunları soylemektedir: Bilgelik, elimizde olan ve olmayan şeyleri bilmek ve ona gore davranmaktır Elimizde olanlar davranışlarımız, elimizde olmayanlarsa vucudumuzdur Senin olanı kendine ayır, senin omayanın yakasını bırak En buyuk felaket, olumu felaket saymaktır İsteklerinin herhalde gercekleşmesini istiyorsan, sadece kendi elinde olanları iste Her şeyin iki kulpu vardır Biri onu taşımaya elverişli, oburu değildir Kardeşin sana bir kotuluk ederse, onu sana kotuluk ettiği yandan alma Cunku o kulp onu taşımaz Kardeşin olduğu yandan al Cunku onu taşıyabilecek kulp, bu kulptur Yapacağın işi olc: o yuku kaldırabilecek misin? Gureşci olmak istiyorsan, kollarına bak Filozof olmak istiyorsan, başkaları kadar yemekle beraber, filozoflar kadar icmekle yetinip yetinemeyeceğini duşun Bugun filozof, yarın tefeci, obur gun Kayser'in vekilharcı olamazsın Tek bir adam olman gerek, iyi ya da kotu tek bir adam Bilge odur ki kimseyi kotulemez, kimseyi ovmez, kimseden yakınmaz, kimseyi suclamaz O, butun isteklerini kokunden sokup atmıştır Yalan soylememek gerektiğini her zaman tanıtlarız ve her zaman yalan soyleriz Gerekli olan, neden yalan soylememeli? Sorusunun karşılığını bulmak değil, yalan soylememektir Doğa yasası, her doğanın olmesini gerektirir O halde olmem gerek Ben sonsuzluk değilim Nasıl saat gunun bir parcasıysa, ben de butunun bir parcasıyım Saat gelir gecer, ben de gelir gecerim Gecip gitmenin bicimi hic de onemli değil İster sıtmayla olsun, ister suyla gorevimiz, elimizde olanı yapmak, ust yanına kulak asmamaktır Deniz yolculuğuna cıkacaksam gemiyi, kaptanı, mevsimi secerim Cunku bunlar benim elimdedir Yolda bir fırtına koparsa umursamam, cunku bu, benim elimde değildir Nasıl kaptanı secmek benim gorevimse, fırtınayla uğraşmak oylece kaptanın gorevidir, o duşunsun, bana ne (Duşunceler Sohbetler)
İmparator Marcus Aurelius (İS 121180) da, Seneca gibi, ruhun olumsuzluğune inanıyor Bir yandan da, Epiktetos gibi, sert bir ahlakcıdır Eski Stoa'nın, kendi kendisiyle hesaplaşmak (Nefis murakabesi) ilkesini en iyi uygulayanlardan biri olduğunu şu yapıtıyla da tanıtlamıştır: Kendime Bakışlar Marcus Aurelius'a gore bizler, bir bağ kutuğu gibi yemiş vermek icin yaşamaktayız Aklımız, bedenimiz ustunde egemen olamayacak kadar gucsuzleşmişse, yaşamaktan isteğimizle ayrılmalıyız Seneca'nın da dediği gibi, yeterince yaşamak elimizdedir Marcus Aurelius şoyle demektedir: Doğaya uygun olarak yaşa ve ondan tasalanmadan ayrıl, tıpkı olgunlaşmış bir yemiş gibi Yemiş olgunlaşınca, kendisini yaratmış olan ağaca ve toprağa minnet duyarak yere duşer
Antikcağ Yunan bolunemezciliği (Atomculuğu)'nun buyuk ve guclu urunu Epikurosculuk'tur Epikurosculuğun buyuk urunu de latin ozdekciliği'nin başlıca temsilcisi Lukretius'dur Ozdekcilik boylelikle eski Yunan'dan eski Roma'ya gecmiş bulunmaktadır Bu oylesine bir geciştir ki, yuzyıllarca sonra Batı'yı uyandıracak ve ozdekcilik anlayışına geniş boyutlar kazandıracaktır İdealizme pek yakışan bir gucluler egemenliğinin vatanı olan Roma'da Lukretius, Roma'nın butun gorkemine direnen sağlam bir tohum gibidir Roma egemenlerinin cıkarlarına uygun duşen dinsel ve gizemsel felsefenin temsilcileri Cicero, Seneca, Epiktetos ve Marcus Aurelius'un butun cabalarına karşın bu tohum gittikce verimli olmaktan alıkonulamamıştır Benjamin Farrington, Epikuros'un Tanrıları ve Roma Devleti adlı yazısında şoyle der (The Modern Quarterly, sayı 3, c 1, Londra, s214): Epikuroscuların ona karşı duydukları taparcasına sevgi Cicero'nun hoşuna gitmiyordu Tusculenedes, İO 45 yılında Epikurosculuğun Roma'da yayılışına ofkeleniyor, başka bir felsefenin onerilmesini amaclıyordu Epikuros ozdekciliği'nin Roma'da yayılışının başlıca etkenleri, onun ilk ceviricisi Amafiniusle Lukretius'dur (Bilinmesi gerekir ki Lukretius, Roma'da kendisinden hic soz edilmemek yoluyla baltalanmıştır Kimi incelemecilere gore bu susku, orgutlenmiş ve bilincli bir suskudur Cağımızda da uygulanan bu yontem bir dereceye kadar etkendir Nitekim Lukretius'un kişiliği ve yaşamı ustune bu yuzden hemen hicbir bilgi kalmadığı gibi, yazılarının coğu da yitip gitmiştir) Gunumuze kalan parcalarından birinde Lukretius şoyle der (Lukretius, Nesnelerin Doğası Ustune, kitap 2, satır 5963): Kendi zenginliklerini artırmak icin vatandaşlarının kanlarını dokerler Cinayet ustune cinayet işleyerek zenginliklerini iki katına cıkarırlar Kardeşlerinin cenaze torenleri onlar icin haz konusu, yakınlarının sofraları kin kaynağıdır Lukretius'un butun duşuncelerini ve Epikuros ozdekciliğine katkısını De Rerum Natura adını taşıyan bu şiirden oğreniyoruz Bu şiir altı kitaba bolunmuştur
Lukretius'a gore evren, surekli olarak devinen ozdekten meydana gelmiştir, başlangıcı ve sonu yoktur, yaratılmamıştır ve yok olmayacaktır, zaman ve uzay, devinen ozdeğin dışında varolamaz, bunlar birbirleriyle bağıntılıdırlar, ozdeğin bolunebilirliği atomda biter, evrenin butun değişik gorunuşlerinin icinde bu atomlar vardır, doğayı acıklamada yaratıcı ilkeler hayal etmek yanlıştır ve yalandır, sonsuz olan evrende sayısız dunyalar vardır, bu dunyalar hep aynı atomsal ozdekten meydana gelmişlerdir, devim ozdeğin bir ozelliğidir ve hicbir doğadışı varlığın fiskesiyle meydana gelmiş değildir, demir gibi en katı cisimlerin bile ici sonsuz bir devimle devinmektedir Gorulduğu gibi cağdaş bilimin bircok verileri bu şiirde verilmiştir
Dikkat edilmesi gereken nokta bu gibi ozdekci duşuncelerin her zaman şunlar gibi sosyoekonomik gozlem ve duşunceleri de birlikte getirmiş olmasıdır:İnsanların gumuş ve altın damarlarını izlediği, toprağın derinliklerinin demirle araştırıldığı bu yerlerde Scaptensula'nın dibinden pis kokulu bir soluk yayılır Madencilerin yuzleri ve tenleri bu zararlı soluk altında coker Onların neden cabuk olduklerini ve ne turlu cetin bir baskıyla bu uğraşıya boyun eğdirildiklerini, varlıklarının nasıl bir guvensizlik icinde olduğunu hic gormediniz ya da duymadınız mı?(İbid, Kitap 6, satır 808815) Bu birlikteliğe dikkat etmekle toplumsalekonomik duşuncelerin neden ozdekciliği gerektirdiği ve ozdekciliğin neden toplumsalekonomik duşuncelerden bağımsız olamayacağı daha iyi anlaşılır Lukretius, zorunlu olarak, felsefeyi toplumun sorunlarına bağlamıştır Bu şiirde ileri surduğu 'ortak kuruluş' ve 'ortak iyi' kavramları yanlış olarak bireyci sayılan Epikurosculuktan cok daha tutarlı olan, Lukretius toplumculuğunu belirtir
Lukretius bunlardan başka doğaya hicbir şeyin kumanda etmediği ve edemeyeceği, doğada nesnel yasaların varbulunduğu ve doğanın bu yasalara gore geliştiği, bu yasaların nesnel oldukları kadar da zorunlu bulundukları, duşuncenin nesnel gerceğin bir yansıması olduğu, sevinc ve acı izlenimlerimizin duyumlarımız ve algılarımızla meydana konduğu vb gibi şaşkınlık verici cağdaş duşunceler ileri surmuştur
Unutulmamalıdır ki bu duşunceler Muhammed'den ve İsa'dan once ileri surulmuşlerdir, yurmibir yuzyıllık bir kıdemleri vardır
Lukretius'a gore kendiliğindenlik evrenin oluşmasında temel yasadır Şoyle der: Evrenin atomlarının yerli yerine yerleştirilmiş olmaları, bir kafanın hazırladığı bir plana gore olmuş değildir Evrenin icinde bin bir turlu değişime uğradıktan, sonsuzluk boyunca sarsılıp yerlerinden edildikten sonra, her ceşit devinmeleri ve birleşmeleri deneye deneye sonunda evreni meydana getiren bir duzene ulaşmışlardır(İbid, kitap 1, satır 10241028) Demek ki bu duzen kendiliğinden elde edilmiş, evren kendi kendini deneye deneye kurmuştur Her şeyin bir başlangıcı, bir yaşamı ve bir sonu olduğu yolundaki eytişimsel tez, Luretius'ta butun acıklığıyla dile getirilirevinmeler, varoluşa ne kesin olarak ustun gelebilirler ve ne de onu koruyabilirler Meydana gelmiş olanı tumuyle yıkamayacakları gibi meydana getirdiklerini koruyamazlar da Varolma ve yokolma arasındaki savaş bu yuzden sonsuzca eşit koşullarda surupgider Yaşam, kimi zaman burada ve kimi zaman orada usttedir, olum de oyle Aydınlık denizin kıyılarına ayak basan cocuğun yaşam viyaklamaları, olumun huzun verici iniltilerine karışır Bu iki oluş birbirine karışmadan hicbir gecenin ardından gunduz gelmediği gibi hicbir gunduz de geceye donmemiştir(İbid, kitap 2, satır 569580) Demek ki evren sonsuz bir oluş icindedir Fransız duşunuru JJ Rousseau'nun Toplumsal Sozleşme'nin kaynaklarından biri de Lukretius'dur Lukretius'a gore insanlar, birbirlerine zarar vermemek icin bir sozleşmeyle birbirlerine bağlıdırlar Tuze, tanrısal değil doğaldır Her ikisi de duşunceci yapıda olmakla bereber Lukretius'un sozleşmesi, Rousseau'nunkinden daha anlaşılır bir niteliktedir Cunku Rousseau'nun sozleşmesi bir uzun duşunup taşınma sonunda bilincle gercekleştirilmiştir, Lukretius'unkiyse doğal ve eylemseldir Epikuroscu ataraxia, Lukretius'un buyuk şiirsel değeri bulunan dizelerinde şoyle dile gelir: Doğanın ne istediğini duymuyor musunuz? Beden icin acıdan uzak, tin icin tasasız olmaktan başka bir isteği var mı ki?Acıyı dindirebilen, tasayı yok edebilen her şey ona sevinc verir Doğa, doğa olarak, bundan başka bir şey istemez Eğer bizim evimizde ellerinde geceyi aydınlatmak icin meşaleler tutan heykeller yoksa, her yanı gumuşle ışıldamıyor ve altınla parıldamıyorsa, gitar sesleri duvarlarını cınlatmıyorsa ne cıkar, bir akarsu boyunda, bir ağacın dalları altında, dostların arasında, taze cimenlerin ustune uzanarak, kolayca ve masrafsızca, kendimizi dincleştirebilmek, hele hava bize gulumsuyorsa ve mevsim yeşil otların arasına cicekler serpiştirmişsebize yeter(İbid, kitap 2, satır 1733) Bk Stoacılık, Epikurosculuk (Felsefe SozluğuOrhan Hancerlioğlu, s344347)
Eski Romalıların duşunsel yaşamı
İlkin bir alba kolonisiyken sonradan ozgurluğe kavuşan ve butun dunyayı ozgurlukten yoksun bırakarak ilk cağın en buyuk imparatorluğunu kuran Roma, kılgın (pratik) amaclar guden insanların yaşadığı bir ulkeydi Bundan oturudur ki Roma'nın kendisine ozgu bir duşuncesi yoktur Bir dinbilim araştırmacısı Roma, butun dunyanın tanrılarına tapmıştırder Roma, butun dunyanın tanrılarına taptığı gibi butun dunyanın duşuncelerinden kendi cıkarlarına uygun olanları secip işe yarar kılmaya calışmıştır Bundan oturudur ki secmecilik (Eklektizm) gercek bir Roma icadı olan tek duşunsel yontemdir Romalılar, kişisel zevk ve cıkarlarına en uygun olan duşunceleri secip birleştirerek işe yarar kılmakla, Amerikalılardan yuzyıllarca once pragmacılığın da kurucusu sayılabilirler Duşunsel yaşam acısından en tipik Romalı Cicero, en buyuk Romalı Lucretius'tur Felsefe, Roma'ya155 yılında Stoacı Diogenes, Peripatoscu Kritolaos ve Akademiacı Karneades'in Atina elcileri olarak Roma'ya gelmeleri ve orada konferanslar vermeleriyle girmiştir Romalılar, ozellikle siyasada ve guzel konuşmada, yararlanmak icin ona ilgi duymuşlardır Ennius'da Pythagoras felsefesiyle tanışmanın izlerine rastlanmaktadır Daha sonra stoacı Panaitios Roma'ya geliyor ve Romalı dostları Scipio, Lucullus, Laelius vb onun etkisiyle felsefeye karşı ilgi duyuyorlar Roma soylularının felsefeyle uğraştıklarını gormek, Romalı genclerin dikkatini bu alana cekmektedir En sonunda stoacı Poseidonios, Rhodos'ta ders verirken, dinleyicileri arasında Cicero ve Pompeiusla karşılaşmıştır Tum Yunan oğretileri yavaş yavaş Roma'ya akıyorlar Ama bunların icinden ancak iki oğreti tutunabiliyor: Stoacılık ve Epikurosculuk Stoacılık bu başarısını gercek bir Romalı olan Civero'ya, Epikurosculuk da bu başarısını gercek bir bilim adamı olan Lucretius'a borcludur Cicero, tinsel ekin ozlemine Stoacılıkta karşılık buluyor; Lucretius da bilimsel bilgi ozlemine Epikurosculukta Roma stoacılığının unlu duşunurleri Marcus Tullius Cicero (İO 10643), Annaeus Seneca (365), kole Epiktetos (50130) ve imparator Marcus Aurelius'tur (121180)
Cicero
Cicero'nun onemi, stoacılığından cok, Roma felsefe dilini kurmuş olmasındadır O da, eski stoacılar gibi, en gercek yasa doğru ustur, der Doğru us; doğaya uygun, butun varlıklarda aynı, değişmez ve yok olmaz bir guctur Stoacılığın asıl Romalı temsilcileri olan Seneco (Seneca N), Epiktetos ve Marcus Aurelius stoacılığı toresel ve dinsel bir doğrultuda geliştirmişlerdir Stoacı gecindiği halde Stoa oğretisine tum karşıt bir tutumla Cicero, kimi insanların doğuştan bir kole doğasına sahip olduklarını ve el işleriyle uğraşanların en aşağı tabakadan bulunduklarını ileri suruyor, Aristoteles'i izleyerek kazanc hırsını (krematistik) kınamaya calıştığı halde tuccarlarla bankerleri bu kınamanın dışında tutmaya ozen gosteriyordu (Bk Roger Labrousse, Introduction a la philosophie Politique, Paris 1959, s89) Cicero'ya gore yasa, doğanın icinde bulunan ustur Yapmamız gerekeni buyurur, yapmamamız gerekeni de yasaklar İyi yasayla kotu yasayı doğa olcutu birbirinden ayırır Torebilimsel acıdan guzel olanla cirkin olanı da doğa ayırt eder Anlak, doğanın icindedir ve oradan tum evrene yayılmaktadır(Des Lois, Fransızca ceviri, 1) Hense Leonard, haklı olarak şoyle der: Eklektizm ceşitli sistemlerden şahsi zevke en cok uyanı secen bir istikamet olup tamamen Romalı malıdır Bu istikametin baş temsilcisi olan Cicero bilgi oğretisinde orta Akademianın verimli şuphesine tutunur, ahlakta Stoa'yla Peripatos ethik'i arasında bocalamaktadır Felsefenin esasını tanımaksızın da Epikuros'a karşı savaşır(HenseLeonard, HelenLatin Eskicağ Bilgisi, Suat Yakup Baydur cevirisi, İstanbul 1948, c 1, s103)
Annaeus Seneca (İS 365), ruhun olumsuzluğune inanmak gibi ruhcu cıkışlarına karşın, ozellikle doğabilimi bakımından, Stoacılığa yeni değerler kazandırmıştır Şu mektuplar, onun Stoacı duşuncelerini belirtmektedir: Olculu tutkuları olmak mı, ya da hicbir tutkusu olmamak mı daha iyidir dersin Lucilius?Bizim Stoacılar hicbir tutkuyu istemiyorlar Aristocularsa olculu olmak şartıyla kimilerine goz yumuyorlar Ben, kendi payıma, bir hastalıktan vucudun nasıl yararlanabileceğini anlamıyorum Korkma, elinden alınmasını istemediğin hicbir şeyi senden ayıracak değilim Ben ancak kotu ve bozuk olanı alacağım senin elinden Şehveti ve sefihliği senden alıyorum ama, yaşayışını tatlı kılabilecek her şeyi sana bırakıyorum Onlar seni yoneteceği yerde, sen onları yonet Butun tutkuların doğal kaynaktan cıktığını bilmez değilim Bunlar, yaşamaya katlanabilmek icin gereklidir Ancak, şehvet ve sefihlik, yaşamaya katlanabilmek icin değil, sadece kendileri icin gereklidirler O halde kapılarımızı bunlara kapayalım Cunku onları iceri almak kolaydır ama, dışarıya atmak zordur Lucilius (Lucilius'a Mektuplar C16) Kole de ne demek oluyor Lucilius? Şehvet ve oburluğun yuzunden asıl kole sen değil misin? Hepimiz aynı kokten, aynı kaynaktan gelmekteyiz Hic kimse başkasından daha soylu değildir Evlerinin avlusunu atalarının resimleriyle susleyenler, soylu değil, unludurler Herkesin bir tek babası vardır, o da GokTanrı'dır Parlak ya da sonuk basamaklarla herkesin kutuğu ona cıkar (De Beneficiis, 28) Sadece namusun iyi olduğunu anlamadıkca, mutlu olamazsın Lucilius Cunku mutlu yaşamak icin kuşkuyla titrememek gerekir Bizi guvene goturen tek yol varsa, o da butun dış şeyleri hor gormek ve namusla yetnmektir Kendini erdeme değil de talihe bırakırsan ozgurluğunden olur, başkalarına boyun eğersin Gercek iyiler, aklın verdikleridir Cunku onlar sağlam ve sureklidir Mutluluk budur Lucilius(Lucilius'a Mektuplar L25)
Epiktetos (İS 50130), olumsuzluğe inanmaz, bitimsiz bir yaşayışı duşunmeyi acıkca gulunc bulur Eski stoaya bağlı sert bir ahlakcıdır Efendisi sakat bacağını bukerek eğlenirken; yapma kırarsın, demiş Bacak kırılınca da, hicbir şey olmamış gibi, soğukkanlılıkla; kırarsın demedim mi, diye mırıldanmakla yetinmiş Bu olay, onun Andreia erdemine ne buyuk bir duşunce gucuyle bağlandığını tanıtlamaktadır (İnsanların, kırılan bacağa katlanmak yerine, o bacağı kırdırmamak gerektiğini oğrenmeleri icin daha pek uzun yıllar gececektir) (N Epiktetos, karşı koymanın elinde olmadığını bilerek davranmış ve olum ve bacağının kırılması arasında doğru bir secim yapmış, belki de bacağının kırılması karşılığında ozgurluğune kavuştu, insanların bacağını kırdırmamak icin karşı koyabilmeleri icin daha cok uzun yıllar gececektir N) Tek satır yazmamıştı Duşuncelerini, oğrencilerinin tuttuğu notlardan oğreniyoruz Bu notlarda, orneğin şunları soylemektedir: Bilgelik, elimizde olan ve olmayan şeyleri bilmek ve ona gore davranmaktır Elimizde olanlar davranışlarımız, elimizde olmayanlarsa vucudumuzdur Senin olanı kendine ayır, senin omayanın yakasını bırak En buyuk felaket, olumu felaket saymaktır İsteklerinin herhalde gercekleşmesini istiyorsan, sadece kendi elinde olanları iste Her şeyin iki kulpu vardır Biri onu taşımaya elverişli, oburu değildir Kardeşin sana bir kotuluk ederse, onu sana kotuluk ettiği yandan alma Cunku o kulp onu taşımaz Kardeşin olduğu yandan al Cunku onu taşıyabilecek kulp, bu kulptur Yapacağın işi olc: o yuku kaldırabilecek misin? Gureşci olmak istiyorsan, kollarına bak Filozof olmak istiyorsan, başkaları kadar yemekle beraber, filozoflar kadar icmekle yetinip yetinemeyeceğini duşun Bugun filozof, yarın tefeci, obur gun Kayser'in vekilharcı olamazsın Tek bir adam olman gerek, iyi ya da kotu tek bir adam Bilge odur ki kimseyi kotulemez, kimseyi ovmez, kimseden yakınmaz, kimseyi suclamaz O, butun isteklerini kokunden sokup atmıştır Yalan soylememek gerektiğini her zaman tanıtlarız ve her zaman yalan soyleriz Gerekli olan, neden yalan soylememeli? Sorusunun karşılığını bulmak değil, yalan soylememektir Doğa yasası, her doğanın olmesini gerektirir O halde olmem gerek Ben sonsuzluk değilim Nasıl saat gunun bir parcasıysa, ben de butunun bir parcasıyım Saat gelir gecer, ben de gelir gecerim Gecip gitmenin bicimi hic de onemli değil İster sıtmayla olsun, ister suyla gorevimiz, elimizde olanı yapmak, ust yanına kulak asmamaktır Deniz yolculuğuna cıkacaksam gemiyi, kaptanı, mevsimi secerim Cunku bunlar benim elimdedir Yolda bir fırtına koparsa umursamam, cunku bu, benim elimde değildir Nasıl kaptanı secmek benim gorevimse, fırtınayla uğraşmak oylece kaptanın gorevidir, o duşunsun, bana ne (Duşunceler Sohbetler)
İmparator Marcus Aurelius (İS 121180) da, Seneca gibi, ruhun olumsuzluğune inanıyor Bir yandan da, Epiktetos gibi, sert bir ahlakcıdır Eski Stoa'nın, kendi kendisiyle hesaplaşmak (Nefis murakabesi) ilkesini en iyi uygulayanlardan biri olduğunu şu yapıtıyla da tanıtlamıştır: Kendime Bakışlar Marcus Aurelius'a gore bizler, bir bağ kutuğu gibi yemiş vermek icin yaşamaktayız Aklımız, bedenimiz ustunde egemen olamayacak kadar gucsuzleşmişse, yaşamaktan isteğimizle ayrılmalıyız Seneca'nın da dediği gibi, yeterince yaşamak elimizdedir Marcus Aurelius şoyle demektedir: Doğaya uygun olarak yaşa ve ondan tasalanmadan ayrıl, tıpkı olgunlaşmış bir yemiş gibi Yemiş olgunlaşınca, kendisini yaratmış olan ağaca ve toprağa minnet duyarak yere duşer
Antikcağ Yunan bolunemezciliği (Atomculuğu)'nun buyuk ve guclu urunu Epikurosculuk'tur Epikurosculuğun buyuk urunu de latin ozdekciliği'nin başlıca temsilcisi Lukretius'dur Ozdekcilik boylelikle eski Yunan'dan eski Roma'ya gecmiş bulunmaktadır Bu oylesine bir geciştir ki, yuzyıllarca sonra Batı'yı uyandıracak ve ozdekcilik anlayışına geniş boyutlar kazandıracaktır İdealizme pek yakışan bir gucluler egemenliğinin vatanı olan Roma'da Lukretius, Roma'nın butun gorkemine direnen sağlam bir tohum gibidir Roma egemenlerinin cıkarlarına uygun duşen dinsel ve gizemsel felsefenin temsilcileri Cicero, Seneca, Epiktetos ve Marcus Aurelius'un butun cabalarına karşın bu tohum gittikce verimli olmaktan alıkonulamamıştır Benjamin Farrington, Epikuros'un Tanrıları ve Roma Devleti adlı yazısında şoyle der (The Modern Quarterly, sayı 3, c 1, Londra, s214): Epikuroscuların ona karşı duydukları taparcasına sevgi Cicero'nun hoşuna gitmiyordu Tusculenedes, İO 45 yılında Epikurosculuğun Roma'da yayılışına ofkeleniyor, başka bir felsefenin onerilmesini amaclıyordu Epikuros ozdekciliği'nin Roma'da yayılışının başlıca etkenleri, onun ilk ceviricisi Amafiniusle Lukretius'dur (Bilinmesi gerekir ki Lukretius, Roma'da kendisinden hic soz edilmemek yoluyla baltalanmıştır Kimi incelemecilere gore bu susku, orgutlenmiş ve bilincli bir suskudur Cağımızda da uygulanan bu yontem bir dereceye kadar etkendir Nitekim Lukretius'un kişiliği ve yaşamı ustune bu yuzden hemen hicbir bilgi kalmadığı gibi, yazılarının coğu da yitip gitmiştir) Gunumuze kalan parcalarından birinde Lukretius şoyle der (Lukretius, Nesnelerin Doğası Ustune, kitap 2, satır 5963): Kendi zenginliklerini artırmak icin vatandaşlarının kanlarını dokerler Cinayet ustune cinayet işleyerek zenginliklerini iki katına cıkarırlar Kardeşlerinin cenaze torenleri onlar icin haz konusu, yakınlarının sofraları kin kaynağıdır Lukretius'un butun duşuncelerini ve Epikuros ozdekciliğine katkısını De Rerum Natura adını taşıyan bu şiirden oğreniyoruz Bu şiir altı kitaba bolunmuştur
Lukretius'a gore evren, surekli olarak devinen ozdekten meydana gelmiştir, başlangıcı ve sonu yoktur, yaratılmamıştır ve yok olmayacaktır, zaman ve uzay, devinen ozdeğin dışında varolamaz, bunlar birbirleriyle bağıntılıdırlar, ozdeğin bolunebilirliği atomda biter, evrenin butun değişik gorunuşlerinin icinde bu atomlar vardır, doğayı acıklamada yaratıcı ilkeler hayal etmek yanlıştır ve yalandır, sonsuz olan evrende sayısız dunyalar vardır, bu dunyalar hep aynı atomsal ozdekten meydana gelmişlerdir, devim ozdeğin bir ozelliğidir ve hicbir doğadışı varlığın fiskesiyle meydana gelmiş değildir, demir gibi en katı cisimlerin bile ici sonsuz bir devimle devinmektedir Gorulduğu gibi cağdaş bilimin bircok verileri bu şiirde verilmiştir
Dikkat edilmesi gereken nokta bu gibi ozdekci duşuncelerin her zaman şunlar gibi sosyoekonomik gozlem ve duşunceleri de birlikte getirmiş olmasıdır:İnsanların gumuş ve altın damarlarını izlediği, toprağın derinliklerinin demirle araştırıldığı bu yerlerde Scaptensula'nın dibinden pis kokulu bir soluk yayılır Madencilerin yuzleri ve tenleri bu zararlı soluk altında coker Onların neden cabuk olduklerini ve ne turlu cetin bir baskıyla bu uğraşıya boyun eğdirildiklerini, varlıklarının nasıl bir guvensizlik icinde olduğunu hic gormediniz ya da duymadınız mı?(İbid, Kitap 6, satır 808815) Bu birlikteliğe dikkat etmekle toplumsalekonomik duşuncelerin neden ozdekciliği gerektirdiği ve ozdekciliğin neden toplumsalekonomik duşuncelerden bağımsız olamayacağı daha iyi anlaşılır Lukretius, zorunlu olarak, felsefeyi toplumun sorunlarına bağlamıştır Bu şiirde ileri surduğu 'ortak kuruluş' ve 'ortak iyi' kavramları yanlış olarak bireyci sayılan Epikurosculuktan cok daha tutarlı olan, Lukretius toplumculuğunu belirtir
Lukretius bunlardan başka doğaya hicbir şeyin kumanda etmediği ve edemeyeceği, doğada nesnel yasaların varbulunduğu ve doğanın bu yasalara gore geliştiği, bu yasaların nesnel oldukları kadar da zorunlu bulundukları, duşuncenin nesnel gerceğin bir yansıması olduğu, sevinc ve acı izlenimlerimizin duyumlarımız ve algılarımızla meydana konduğu vb gibi şaşkınlık verici cağdaş duşunceler ileri surmuştur
Unutulmamalıdır ki bu duşunceler Muhammed'den ve İsa'dan once ileri surulmuşlerdir, yurmibir yuzyıllık bir kıdemleri vardır
Lukretius'a gore kendiliğindenlik evrenin oluşmasında temel yasadır Şoyle der: Evrenin atomlarının yerli yerine yerleştirilmiş olmaları, bir kafanın hazırladığı bir plana gore olmuş değildir Evrenin icinde bin bir turlu değişime uğradıktan, sonsuzluk boyunca sarsılıp yerlerinden edildikten sonra, her ceşit devinmeleri ve birleşmeleri deneye deneye sonunda evreni meydana getiren bir duzene ulaşmışlardır(İbid, kitap 1, satır 10241028) Demek ki bu duzen kendiliğinden elde edilmiş, evren kendi kendini deneye deneye kurmuştur Her şeyin bir başlangıcı, bir yaşamı ve bir sonu olduğu yolundaki eytişimsel tez, Luretius'ta butun acıklığıyla dile getirilirevinmeler, varoluşa ne kesin olarak ustun gelebilirler ve ne de onu koruyabilirler Meydana gelmiş olanı tumuyle yıkamayacakları gibi meydana getirdiklerini koruyamazlar da Varolma ve yokolma arasındaki savaş bu yuzden sonsuzca eşit koşullarda surupgider Yaşam, kimi zaman burada ve kimi zaman orada usttedir, olum de oyle Aydınlık denizin kıyılarına ayak basan cocuğun yaşam viyaklamaları, olumun huzun verici iniltilerine karışır Bu iki oluş birbirine karışmadan hicbir gecenin ardından gunduz gelmediği gibi hicbir gunduz de geceye donmemiştir(İbid, kitap 2, satır 569580) Demek ki evren sonsuz bir oluş icindedir Fransız duşunuru JJ Rousseau'nun Toplumsal Sozleşme'nin kaynaklarından biri de Lukretius'dur Lukretius'a gore insanlar, birbirlerine zarar vermemek icin bir sozleşmeyle birbirlerine bağlıdırlar Tuze, tanrısal değil doğaldır Her ikisi de duşunceci yapıda olmakla bereber Lukretius'un sozleşmesi, Rousseau'nunkinden daha anlaşılır bir niteliktedir Cunku Rousseau'nun sozleşmesi bir uzun duşunup taşınma sonunda bilincle gercekleştirilmiştir, Lukretius'unkiyse doğal ve eylemseldir Epikuroscu ataraxia, Lukretius'un buyuk şiirsel değeri bulunan dizelerinde şoyle dile gelir: Doğanın ne istediğini duymuyor musunuz? Beden icin acıdan uzak, tin icin tasasız olmaktan başka bir isteği var mı ki?Acıyı dindirebilen, tasayı yok edebilen her şey ona sevinc verir Doğa, doğa olarak, bundan başka bir şey istemez Eğer bizim evimizde ellerinde geceyi aydınlatmak icin meşaleler tutan heykeller yoksa, her yanı gumuşle ışıldamıyor ve altınla parıldamıyorsa, gitar sesleri duvarlarını cınlatmıyorsa ne cıkar, bir akarsu boyunda, bir ağacın dalları altında, dostların arasında, taze cimenlerin ustune uzanarak, kolayca ve masrafsızca, kendimizi dincleştirebilmek, hele hava bize gulumsuyorsa ve mevsim yeşil otların arasına cicekler serpiştirmişsebize yeter(İbid, kitap 2, satır 1733) Bk Stoacılık, Epikurosculuk (Felsefe SozluğuOrhan Hancerlioğlu, s344347)