Sağlıklı Bir Yaşam İçin Günde Kaç Bardak Kahve İçmeliyiz?

Kahve, dünya çapında milyarlarca insanın her gün tükettiği eserler ortasında yer alıyor. Güne başlarken, gün ortasında yahut gecenin bir yarısında içtiğimiz kahveler çoğumuzun vazgeçilmezi hâline gelmiş durumda. Lakin hayatımızdaki birçok şeyde olduğu üzere kahve tüketiminde de muhakkak sonlara uymak gerekiyor.

Daha evvel paylaştığımız haberlerimizde kahve tüketimi ile yapılan enteresan araştırmaları sizlere aktarmıştık. Bu araştırmalar, acı kahve içmenin psikopatlıkla alakalı olduğunu, kahve tüketmenin rahim kanseri riskini azaltabileceğini ve 6 bardaktan fazla içmenin bunamaya yol açabileceğini göstermişti. Yani anlayacağınız kahve, birtakım olumlu ve olumsuz sonuçlar doğurabiliyor. Pekala, sağlıklı bir ömür için günde ne kadar kahve tüketmemiz gerekiyor? Gelin bir bakalım.

Günde iki yahut üç bardak kahve tüketmek ömür mühletini uzatıyor


Amerikan Kardiyoloji Koleji’nin 71. bilimsel oturumunda sunulacak olan çalışmalar, günde ne kadar kahve tüketilmesi gerektiği ve bunun ne üzere sonuçlar doğurabileceği ile ilgili bilgileri ortaya koydu. Uzmanlara nazaran günde iki yahut üç kahve içmek, kalp hastalıkları risklerini düşürmenin yanı sıra daha uzun ve sağlıklı bir yaşama da yol açıyor. Bu sonuçlara hem kardiyovasküler hastalığı olanlar hem de olmayanlar için geçerli olduğunu belirten uzmanlar, kahve içmenin kalbi koruduğunu da kelamlarına ekliyor.

Araştırmacılardan M. Kistler de bununla ilgili açıklamalarında sağlıklı bir ömür için kahvenin değerli olduğuna dikkat çekti: “Kahvenin kalp atış suratını artırabilmesi, insanların endişelenmesine ve kahvenin birtakım kalp sıkıntılarına yol açabileceğinden korkmasına neden oluyor. Fakat datalarımız, günlük kahve alımının aksatılmamasını, hem sağlıklı hem de kalp hastalığına sahip bireylerin kahve içmeyi diyetlerine eklemesi gerektiğini gösteriyor.”

Kalp kaynaklı mevt riskini düşürüyor


Kistler ve grubu, 10 yıl boyunca takip edilen yarım milyondan fazla insanın sıhhat bilgilerini günlük kahve içme ölçüsüne nazaran inceledi ve bu sonuçlara ulaştı. Birinci çalışmada kalp hastalığı olmayan 300 binden fazla insanı inceleyen araştırmacılar, kahvenin felç yahut kardiyovasküler hastalıklar üzerinde rastgele bir tesirinin olup olmadığına baktı.

Hem bayan hem erkeklerden oluşan ve 57 yaş ortalamasının bulunduğu çalışmada, günde iki üç fincan kahve içmenin kalple alakalı ölümlerde %10 ila %15 ortasında düşüşe yol açtığı görüldü. Ayrıyeten felçle ilgili vefat riskinin de günde bir fincan kahve içen inanlarda en düşük olduğu gözlemlendi. Kalp ritmi sıkıntıları ile ilgili datalara de göz gezdiren uzmanlar, iki yahut üç fincan içenlerin bu mevzuda daha az yahut daha çok içenlerden daha inançlı olduğunu ortaya çıkardı.

İkinci çalışmada ise 34 binden fazla kardiyovesküler hastalığa sahip insan incelendi. Bunun sonucunda da günde yeniden iki yahut üç bardak kahve içmenin, kahve içmemeye oranla mevt oranlarını düşürdüğü, çarpıntı üzere meselelerin kahve içmeyle alakasının olmadığı ortaya çıktı. Kistler de genelde insanların bu bahiste telaş duyduğunu; lakin yeni bilgilerin nizamlı kahve tüketiminin faydalı olabileceğini ve hastaların diyetlerine bu eserin eklenebileceğini söz etti.

Hangi çeşit kahve içtiğimiz fark eder mi?


Son olarak üçüncü bir çalışma da gerçekleştiren araştırmacılar, hazır yahut çekilmiş, kafeinli yahut kafeinsiz kahvelerin farklı sonuçlar oluşturup oluşturmadığını da gözlemledi. İncelemeler sonucunda hazır yahut çekilmiş olması fark etmeksizin günde iki ila üç fincan tüketmenin kalp ile alakalı riskleri düşürdüğüne ve tüm kahve tiplerinde daha düşük mevt oranlarının ortaya çıktığına ulaşıldı. Tek fark kafeinsiz kahvelerdeydi. Bu tıp kahvelerin ritim bozukluğu üzerinde olumlu tesirlerinin olmadığı; lakin yeniden de kalp yetmezliği dışındaki kardiyovasküler hastalıkları azalttığı görüldü.

Bu çalışmaların sonuçları umut verici olsa da uzmanlar, iştirakçilerin hastalıklarda rol oynayabilecek diyet ögelerinin denetim edilememesi, tüm kullanıcıların beyaz olmasının; yani bulguların öbür popülasyonlarda farklılık gösterip göstermeyeceğinin bilinmemesinin kimi sınırlayıcı faktörler olduğunu belirtiyor ve ek çalışmaların yapılması gerektiğini kaydediyor.