iltasyazilim
FD Üye
Mutezile
Sual: Mutezile fırkası nasıl meydana çıkmıştır, fikirleri nelerdir?
CEVAP
Bozuk fırkalardan biri olan Mutezile, Hasanı Basri hazretlerinin derslerinde bulunan Vasıl bin Ata tarafından ortaya çıkarılmıştır Büyük Ehli sünnet âlimi ve veli bir zat olan Hasanı Basri, (Büyük günah işleyen ne mümindir ne de kâfirdir) diyerek Ehli sünnetten ayrılan Vasıl bin Ata için, (İ'tezele anna Vasıl), yani (Vasıl bizden ayrıldı) buyurmuştu Buradaki i’tezele ayrıldı kelimesinden dolayı Vasıl'a ve onun yolunu tutanlara Mutezile ismi verilmiştir
Sonraki yıllarda bilhassa felsefe eğitimi yapmış ve felsefeye meraklı kişiler, Vasıl bin Ata'nın yolundan yürüyerek, Allahü teâlânın zâtı ve sıfatları ile, kader, amellerle (ibadetlerle, muamelatla) iman arasındaki münasebet ve diğer konularda İslam dininin sınırlarını zorlayacak kadar ileri derecelere varan ayrılıklara düşmüşlerdir
Kuru akılcı ve bid’at fırkalardan Mutezilenin görüşlerinden bazıları şunlardır:
Sahabenin hepsinin adil ve Cennetlik olduğunu inkâr ederler Halbuki Kur’anı kerimde mealen, (Onların hepsine hüsnayı Cenneti vaad ettik) buyuruluyor (Hadid 10)
Miracı, diğer mucizeleri ve kerameti inkâr ederler
Kur’anı kerimde, kerametin hak olduğunu bildiren âyetlerden bazıları şunlardır:
Ledün ilmine sahip bir zat, Belkıs’ın tahtını bir anda getirdi (Neml 40)
Hz Meryem’e her zaman taze meyve ve yiyecek verilirdi (Ali imran 37)
Eshabı kehf asırlarca, ölmeden uyudu (Kehf 17,18)
(Cennette olanlara Allah görülmez) derler Kur’anı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Ahirette, yüzleri nurlu olarak, Rablerine bakarlar) Kıyamet 22, 23
(Günah işleyen kâfir olur, amel imandan parçadır) derler Ehli sünnet itikadında, amel ile iman ayrıdır, günah işleyene kâfir denmez Günah işleyen kâfir olsaydı, yeryüzünde müslüman kalmazdı Masum olmak meleklere mahsustur Kur’anı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Allah şirki küfrü affetmez Diğer bütün günahları ise, istediğini affeder) Nisa 48
(Kabir ziyaretinde, enbiya ve evliyadan yardım istemek caiz değil) derler Hadisi erbain’de (Bir işinizde, sıkışıp şaşırınca, kabirdekilerden yardım isteyin!) buyuruluyor
Kabir sualini, kabir azabını inkâr ederler Hadisi şerifte, (Kabir azabı haktır) buyuruldu (Buhari)
(Ölüye, dua fayda etmez) derler Hadisi şerifte buyuruldu ki:
(Dirilerin duaları ile, ölülere çok rahmet verilir Dirilerin, ölülere hediyesi, onlar için dua ve istiğfar etmektir) Deylemi
(Sırat, mizan, şefaat diye bir şey yok) derler Hadisi şeriflerde buyuruldu ki:
(Kıyamette mizan, sırat, şehidi rahatsız etmez) Beyheki
(Cehennem üzerine Sırat köprüsü kurulur) Buhari
(Büyük günah işleyenlere şefaat edeceğim) Nesai
(Akıl, herkeste eşittir Akıl şaşmaz bir hüccettir Aklın beğendiği, güzel gördüğü şeyler farz, çirkin gördüğü şey ise haramdır Din bildirmese de, akılla haramı ve farzları bilmek mümkündür) derler
Her ne kadar akıl, iyiyi kötüden ayıran bir kuvvet ise de, her işte ölçü olmaz Allahü teâlâya ait bilgilerde akıl senet olmaz Akıl, kendi başına dinin emir ve yasaklarını bilseydi, Peygamberlere, âlimlere lüzum kalmazdı Dinin hükümlerini duymayan, cezalandırılmaz Bir âyeti kerime meali:
(Biz Peygamber göndermedikçe kimseye azap etmeyiz) İsra 15
Eski milletlere mubah olan bazı şeyler, bizlere haram edilmiş, eskilere haram olan bazı şeyler de bizlere mubah kılınmıştır Demek ki, bir şeyin farz veya haram oluşu, ancak dinin emri ile belli olur, akıl ile belli olmaz Mesela eskiden sığır ve davar iç yağı haram idi, bizlere ise helaldir (Enam 146)
Ehli sünnet âlimleri buyuruyor ki:
Nakil yolu ile anlaşılan, yani Peygamberlerin söyledikleri şeyleri, akıl ile araştırmaya uğraşmak, düz yolda, güç giden, yüklü bir arabayı, yokuşa çıkarmak için zorlamaya benzer Yokuşa doğru at, kamçılanırsa, çabalaya çabalaya, ya yıkılıp canı çıkar, yahut, alışmış olduğu düz yola kavuşmak için sağa sola ve geriye kıvrılarak arabayı yıkar ve eşyalar harap olur Akıl da, yürüyemediği, anlayamadığı ahiret bilgilerini çözmeye zorlanırsa, ya yıkılıp insan aklını kaçırır veya bunları alışmış olduğu, dünya işlerine benzetmeye kalkışarak, yanılır, aldanır ve herkesi aldatır
Akıl, his kuvveti ile anlaşılabilen veya hissedilenlere benzeyen ve onlara bağlılıkları bulunan şeyleri birbirleri ile ölçerek, iyilerini kötülerinden ayırmaya yarayan bir ölçüdür Böyle şeylere bağlılıkları olmayan varlıklara eremeyeceğinden, şaşırıp kalır O halde, Peygamberlerin bildirdikleri şeylere, inanmaktan başka çare yoktur
Ehli sünnet âlimleri, mutezilenin dalalette olduğunu âyet ve hadislerle ispat etmişlerdir
Not: (Akıl) hakkında geniş bilgi için, Dinimiz maddesinde, Aklın dindeki yeri bahsine bakınız
Sual: Mutezile fırkası nasıl meydana çıkmıştır, fikirleri nelerdir?
CEVAP
Bozuk fırkalardan biri olan Mutezile, Hasanı Basri hazretlerinin derslerinde bulunan Vasıl bin Ata tarafından ortaya çıkarılmıştır Büyük Ehli sünnet âlimi ve veli bir zat olan Hasanı Basri, (Büyük günah işleyen ne mümindir ne de kâfirdir) diyerek Ehli sünnetten ayrılan Vasıl bin Ata için, (İ'tezele anna Vasıl), yani (Vasıl bizden ayrıldı) buyurmuştu Buradaki i’tezele ayrıldı kelimesinden dolayı Vasıl'a ve onun yolunu tutanlara Mutezile ismi verilmiştir
Sonraki yıllarda bilhassa felsefe eğitimi yapmış ve felsefeye meraklı kişiler, Vasıl bin Ata'nın yolundan yürüyerek, Allahü teâlânın zâtı ve sıfatları ile, kader, amellerle (ibadetlerle, muamelatla) iman arasındaki münasebet ve diğer konularda İslam dininin sınırlarını zorlayacak kadar ileri derecelere varan ayrılıklara düşmüşlerdir
Kuru akılcı ve bid’at fırkalardan Mutezilenin görüşlerinden bazıları şunlardır:
Sahabenin hepsinin adil ve Cennetlik olduğunu inkâr ederler Halbuki Kur’anı kerimde mealen, (Onların hepsine hüsnayı Cenneti vaad ettik) buyuruluyor (Hadid 10)
Miracı, diğer mucizeleri ve kerameti inkâr ederler
Kur’anı kerimde, kerametin hak olduğunu bildiren âyetlerden bazıları şunlardır:
Ledün ilmine sahip bir zat, Belkıs’ın tahtını bir anda getirdi (Neml 40)
Hz Meryem’e her zaman taze meyve ve yiyecek verilirdi (Ali imran 37)
Eshabı kehf asırlarca, ölmeden uyudu (Kehf 17,18)
(Cennette olanlara Allah görülmez) derler Kur’anı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Ahirette, yüzleri nurlu olarak, Rablerine bakarlar) Kıyamet 22, 23
(Günah işleyen kâfir olur, amel imandan parçadır) derler Ehli sünnet itikadında, amel ile iman ayrıdır, günah işleyene kâfir denmez Günah işleyen kâfir olsaydı, yeryüzünde müslüman kalmazdı Masum olmak meleklere mahsustur Kur’anı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Allah şirki küfrü affetmez Diğer bütün günahları ise, istediğini affeder) Nisa 48
(Kabir ziyaretinde, enbiya ve evliyadan yardım istemek caiz değil) derler Hadisi erbain’de (Bir işinizde, sıkışıp şaşırınca, kabirdekilerden yardım isteyin!) buyuruluyor
Kabir sualini, kabir azabını inkâr ederler Hadisi şerifte, (Kabir azabı haktır) buyuruldu (Buhari)
(Ölüye, dua fayda etmez) derler Hadisi şerifte buyuruldu ki:
(Dirilerin duaları ile, ölülere çok rahmet verilir Dirilerin, ölülere hediyesi, onlar için dua ve istiğfar etmektir) Deylemi
(Sırat, mizan, şefaat diye bir şey yok) derler Hadisi şeriflerde buyuruldu ki:
(Kıyamette mizan, sırat, şehidi rahatsız etmez) Beyheki
(Cehennem üzerine Sırat köprüsü kurulur) Buhari
(Büyük günah işleyenlere şefaat edeceğim) Nesai
(Akıl, herkeste eşittir Akıl şaşmaz bir hüccettir Aklın beğendiği, güzel gördüğü şeyler farz, çirkin gördüğü şey ise haramdır Din bildirmese de, akılla haramı ve farzları bilmek mümkündür) derler
Her ne kadar akıl, iyiyi kötüden ayıran bir kuvvet ise de, her işte ölçü olmaz Allahü teâlâya ait bilgilerde akıl senet olmaz Akıl, kendi başına dinin emir ve yasaklarını bilseydi, Peygamberlere, âlimlere lüzum kalmazdı Dinin hükümlerini duymayan, cezalandırılmaz Bir âyeti kerime meali:
(Biz Peygamber göndermedikçe kimseye azap etmeyiz) İsra 15
Eski milletlere mubah olan bazı şeyler, bizlere haram edilmiş, eskilere haram olan bazı şeyler de bizlere mubah kılınmıştır Demek ki, bir şeyin farz veya haram oluşu, ancak dinin emri ile belli olur, akıl ile belli olmaz Mesela eskiden sığır ve davar iç yağı haram idi, bizlere ise helaldir (Enam 146)
Ehli sünnet âlimleri buyuruyor ki:
Nakil yolu ile anlaşılan, yani Peygamberlerin söyledikleri şeyleri, akıl ile araştırmaya uğraşmak, düz yolda, güç giden, yüklü bir arabayı, yokuşa çıkarmak için zorlamaya benzer Yokuşa doğru at, kamçılanırsa, çabalaya çabalaya, ya yıkılıp canı çıkar, yahut, alışmış olduğu düz yola kavuşmak için sağa sola ve geriye kıvrılarak arabayı yıkar ve eşyalar harap olur Akıl da, yürüyemediği, anlayamadığı ahiret bilgilerini çözmeye zorlanırsa, ya yıkılıp insan aklını kaçırır veya bunları alışmış olduğu, dünya işlerine benzetmeye kalkışarak, yanılır, aldanır ve herkesi aldatır
Akıl, his kuvveti ile anlaşılabilen veya hissedilenlere benzeyen ve onlara bağlılıkları bulunan şeyleri birbirleri ile ölçerek, iyilerini kötülerinden ayırmaya yarayan bir ölçüdür Böyle şeylere bağlılıkları olmayan varlıklara eremeyeceğinden, şaşırıp kalır O halde, Peygamberlerin bildirdikleri şeylere, inanmaktan başka çare yoktur
Ehli sünnet âlimleri, mutezilenin dalalette olduğunu âyet ve hadislerle ispat etmişlerdir
Not: (Akıl) hakkında geniş bilgi için, Dinimiz maddesinde, Aklın dindeki yeri bahsine bakınız