iltasyazilim
FD Üye
seferı namazı
Seferilik ve Seferi Namaz Meselesi
Seferin Anlamı ve Müddeti
Sefer ve Müsaferet, lügatta herhangi bir mesafeye gitmektir Bunun karşıtı ikametdir Din yönünden sefer, belli bir uzaklığa gitmektir Bu da orta bir yürüyüşle üç günlük (onsekiz saatlik) bir uzaklıktan ibarettir, Buna: Üç merhalede denir Orta yürüyüş, piyade yürüyüşüdür Kafile halinde develerle olan yürüyüşlerde ise orta yürüyüş, deve yürüyüşüdür
Denizlerde de, yelken gemileri ile havanın mutedil olması esas alınır İşte karalarda böyle bir yürüyüşle, denizlerde de mutedil bir havada yelkenli bir gemi ile onsekiz saat sürecek bir mesafe Sefer Müddetisayılır
Çağrıda Bulunmak oysa bu yolun yalnız gidilecek mesafesi muteberdir Yahut gidip dönülmesine ait mesafesi muteber değildir
Vatanında veya vatan hükmünde olan bir yerde oturan kimseye Mukîmdenir Böyle bir yerden çıkıp en düşük onsekiz saatlik bir mesafeye gitmeye başlamış olan kimseye de, din deyiminde Davetli Gezginadı verilir
Seyahat hali, aslında güçlük ve sıkıntıdan manâsız kalmaz Bunun için dinimiz yolcular için bir takım kolaylıklar göstermiştir Yolculukda gecegündüz aralıksız olarak yola devam edilemez Dinlenmeye gereklilik görülür Bunun için fıkıh kitablarında üç gün üç gece diye sefer müddetini göstermek buna aykırı değildir Bu bakımdan bir günlük olağan yürüyüş, sıradan olarak altı saat kabul edilmiştir Bir Takım yolculuklarda zahmet ve meşakkat olmasa da, hüküm şahsa değil, cinse tarafından olacağından sefer hükmü bütün seyahat hallerini kapsar
Fıkıh alimlerinden bazılarına göre, sefer müddeti onsekiz fersahlık bir mesafeden ibarettir Bir fersah, üç dingil ve her mil de 20 dakika sürecek olsa, onsekiz fersah 18saat etmiş olur Bir fersah, on iki bin adım, bir mil de dörtbin adım sayılmaktadır aynı zamanda fersahlar düz yerler ile dağlık yerlerde ve dereliklerde bulunan durumlara tarafından değişir Düz bir arazide bir fersah uzaklık bir saatte alınabileceği halde, dağlık bir yerde böyle bir mesafe bir saatte alınamaz Onun için bu konuda fersah bir ölçü sayılmamalıdır Şu da var oysa, fersah başlıca alındığı takdirde bir çok meseleler çözümlenmiş olur
Örnek: Tren ve uçakla olan yolculuklarda, gidilecek yerin kaç fersah olduğu göz önüne alınır en az onsekiz fersahlık bir mesafeye gidilecek olursa, sefer müddeti gerçekleşmiş olur Sefer hükmü uygulanmaya başlar Bu Nedenle taşıtların yürüyüş halini göz önünde bulundurmaya gerek kalmaz (Açık Konuşmak Gerekirse üç İmam da bu fersah şeklini kabul etmişlerdir İmam Malik ile İmam Ahmed'e tarafından, sefer müddeti 16fersahdır On altı fersah da 48 mildir Bir aks ise altı bin el arşınıdır Buna kadar sefer müddeti, seksen kilometre ile altıyüz kırk metreye ulaşmış olur İmam Şafiî'nin ilk görüşüne göre bir gün bir gecedir Son görüşüne göre ise, 48mildir)
Gidilecek bir yerin keza karadan, keza de denizden yolu bulunsa, yolcunun gideceği yol esas alınır Bir beldeye deniz yolu ile on iki saatte ve kara yolu ile onsekiz saatte gidilecek olsa, karadan gidenler davetli sayılır, denizden gidenler sayılmaz O yerin karadan iki yolu bulunduğu takdirde de hüküm böyledir Sefer mesafesinde bulunan yoldan gidenler fakat davetli sayılır
Gezi hükmünün uygulanması, oturulan yerin yola çıkıldığı yöndeki evlerinden ayrıldıktan ve asgari üç günlük bir vere gidilmesine amaç edildikten daha sonra başlar Onun için bu evler adamakıllı geçilmedikçe ve sefere niyet edilmedikçe, sefer hali başlamış olamaz
Bir beldenin kenarlarında olup Finai Mısırdenilen yerler de o beldeden sayılır Bunlar başlıca bir ok atımından (dört yüz adımdan) eksik bir uzaklık teşkil ederler Belde ile bunlar arasında tarlalar ve bostanlar bulunmadıkça beldenin ekleri ve tamamlayıcıları sayılırlar Onun için bunları da devretmek gerekir fakat, gezi hükmü başlamış olsun
Şehrin dışındaki bağlar ve bostanlar, bekçilere ve bostancılara ait ev ve kulübeler şehirden sayılmaz
Seferin Hükümleri
Yolcular hakkında bir takım kolaylıklar ve ruhsatlar gösterilmiştir Şu uygulamalar bu kolaylıklardandır: Ramazan ayında yolculuk halinde yer alan kimse için, orucu sonraya adamak mubahtır Misafirler (yolcular) için mestler üstüne mesih üç gün üç gecedir Konuk dört rekat farz namazlarını iki rekat olarak kılar Buna: Kasrı Salatdenir Biz Hanefilerce, misafirin böyle namazını kısaltması gerekir Buna tutarsız olarak bu farzların dört rekat olarak kılınması mekruhtur aynı zamanda iki rekat kılıp da teşehhüdde bulunduktan sonradan iki rekat daha kılacak olsa, farzı yerine getirmiş olur Bu son iki rekat nafile sayılır Ancak selamı geciktirmiş olmasından dolayı hata işlemiş olur Lakin birinci teşehhüdü terk etse veya önceki iki rekatta kıraatta bulunmamış olsa, farzı yerine getirmiş olmaz Sabahleyin ve cuma namazlarında da hüküm böyledir
Kasrı Salat Namazı kısaltmak, Peygamber Efendimizin hicretlerinin dördüncü yılında yasal kılınmıştır Yasal oluşu, kitab, sünnet ve ümmetin icmai ile sabittir (İmam Şafiî'ye kadar misafir (yolcu) olan kimse serbesttir Dilerse dört rekatlı farzları dört rekat olarak kılar)
Konuk kimse, vatanına dönünce yolculuk hükmünden çıkar Vatanında beklemeyi hedef etmesi şart değildir Fakat kendi ana vatanından başka bir yere gidip orada niyetsiz olarak beklemekle misafir olmaktan çıkmaz Ancak en düşük onbeş gün bu beldede oturmaya amaç ederse, o süre sefer hükmünden çıkar Onbeş günden az ikamete (oturmaya) gaye etse ya da ayrı olarak iki beldede onbeş gün ikamete niyet edip bunlardan yalnız birinde onbeş gün durmasa, misafirlik hükmü son bulmaz
Bir misafir, bulunduğu yerde onbeş gün durmayı kasıt etmeyip bugün, yarın çıkacağım diye uzun vakit orada kalacak olsa, tekrar misafirlik hükmünden çıkmaz Öyle ki, bir beldeye gidip muhakkak bir işini gördükten sonradan dönmek kararında olan bir kimse, o işin onbeş günden eksik bir zamanda yapılamayacağını bilmedikçe yine sefer hükmünden çıkmaz, mukim sayılmaz Eğer onbeş günden önce bitmeyeceğini biliyorsa, gaye etmese bile mukim sayılır
Sahrada ikamete niyet sahih değildir Ancak göçebe halinde olup çadırlarda oturanlar, kendilerine ve hayvanlarına onbeş gün yetecek yiyecek ve içecekleri bulunduğu takdirde, sahralarda onbeş gün oturmaya kasıt ederlerse, mukim sayılırlar Bu durumda onlar, bu yerden kalkıp onsekiz saatlik bir yere gitmeyi maksat etmedikçe, mukim olmaktan çıkmazlar
Sefer ve ikamet hallerinde, kendisine uyulan kimsenin niyeti geçerlidir Ona uyanın niyetine itibar yoktur Onun için asker, kumandanının, esir efendisinin, işçi iş verenin, öğrenci hocasının, peşin olan nikah bedelini almış yer alan kadın, kocasının niyetine tarafından mukim ya da konuk olur
Sefer hususunda demin buluğ çağına ermemiş çocuğun niyeti geçerli değildir Bunun için böyle bir çocuk hakkında sefer hükümleri uygulanmaz Çünkü sefer hususunda, sefer müddeti olan bir mesafeye gitmeyi niyeti olmak şart olduğu gibi, fikrinde özgür almak ve buluğ çağına da ermiş bulunmak şarttır (Şafiî'lere kadar, mümeyyiz olan (kâr ve zararını seçen) çocuğun sefere niyeti geçerlidir, namazını kısaltabilir)
Sefer halinde yer alan bir kimse, emrindeki bulunduğu şahsın niyetini, nereye dek gideceğini bilmediği ve sorusuna da cevab alamadığı takdirde, üç günlük mesafeye gidinceye değin namazlarını tam kılar; ondan sonra kısaltmaya (kasra) başlar Düşman eline esir düşen bir müslüman hakkında da hüküm böyledir Herhangi bir sebebden dolayı soru sorulamaması da soruya cevab alınamaması gibidir
Rahatı harbde (düşman yurdu içinde) askerin ikamete niyeti sahih değildir Ama emniyet teminatı ile böyle bir bölgede bulunan müslümanların orada ikamete (onbeş günden fazla durmaya) maksat etmeleri sahihdir
En büyük idareci de, sefer konusunda öteki millet gibidir Buna kadar bir yönetici, sefer müddeti olan bir yolculuğa kasıt etmeksizin memleketi kapsamında dolaşıp dursa, namazlarını tam kılar Ama sefer müddeti olan bir yere gitmeyi kasıt edip dolaşırsa, namazlarını kısaltır Sahih olan budur Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ve onun dört halifesi, Medine'den Mekke'ye gidince dört rekatlı farz namazları ikişer rekat olarak kılarlardı
Namaz vakti devam ettikçe, misafirlik ve ikamet bakımından, namazın vasfı değişken; süre çıkınca da, vasıf kararlaşmış olur Bunlarda vaktin sonu, yani Allahü Ekberdiyebilecek bir zamanın kalmamış olması muteberdir Buna tarafından bir misafirin namazı, süre hemen şimdi tamamen çıkmadan vatanına dönmesi ile ya da bir yerde onbeş gün ikamete niyet etmesi ile namazı iki rekattan dört rekata döner Ama namazını henüz kılmadan süre çıkıp da, ondan sonradan vatanına dönse ya da bir yerde onbeş gün ikamete hedef edecek olsa, artık bu namazı iki rekat olarak kaza eder, dört rekat olarak kaza etmez Çünkü vaktin çıkması ile, namazın vasfı (misafir namazı olması) kararlaşmış olur
Yolculuk halinde yer alan bir bayan haiz iken, gideceği yere üç günden eksik bir uzaklık kaldığı esnada temizlenecek olursa, namazlarını tam olarak kılar
Mukimin kazaya kalan namazları sefere çıkması ile, misafirin de kazaya kalan namazları ikamete maksat etmesi ile değişmez Onun için ikamet halinde olan bir kimse, sefer halinde kazaya kalmış olan namazlarını ikişer rekat kılacağı gibi, sefer halinde bulunan kimse de, ikamet zamanında kazaya kalmış namazlarını dörder rekat olarak kılar
Mukim misafire, konuk de zaman içinde mukime uyabilir Şöyle ama: Bir mukimin vakit içinde olsun olmasın, misafire uyması sahihdir Konuk iki rekati kıldıktan daha sonra selam verince, mukim kalkar ve kıraat yapmaksızın namazını tamamlar Yanılsa da, bundan nedeniyle sehiv secdesi yapmaz Çünkü bu mukim bir lâhık demektir Lâhık bahsine bakılsın!
İmam olan misafirin, namazdan önce ya da namazdan daha sonra cemaata dönerek: siz namazınızı tamamlayın, ben misafirim,demesi müstahabdır: Misafire gelince: Bu da ama vakit içinde mukime uyabilir Bu halde dört rekatlı bir farz namazını mukim gibi tamamen kılar, İmama süre içinde uymakla farz namazı iki rekattan dört rekata dönmüş olur Ama vaktin dışında, yani kendisi konuk iken kazaya kalmış dört rekatlı bir namazında mukime uyması sahih olmaz Çünkü böyle kazaya kalmış namazı, evvelki iki rekat olarak kararlaşmıştır
Davetli ile mukim, dört rekatlı bir namazı kazaya bırakmış olsalar, bu namazda misafir mukime uyamaz Çünkü bu namaz, konuk için iki rekat olarak kararlaşmıştır Onun için birinci oturuş konuk için farz olduğu halde, mukim için farz değildir, vacibdir O halde farz namaz kılan, beyhude namaz kılana uymuş olur ancak, bu caiz değildir
Konuk zaman içinde mukime uymuş iken namazı bozulsa bunu yine iki rekat olarak kılar Çünkü onun imama uyması bozulmuştur
Gezi ya da yağmur sebebi ile iki vakit namazı bir vakitte kılmak caiz değildir Yalnız hac mevsiminde Arafat'da öğle ile ikindi namazlarını öğle zamanında ve akşam ile yatsı namazlarını Müzdelife'de yatsı vaktinde bir arada cemaatla kılmak caizdir (Hac bahsine bakılsın!)
(Üç imama tarafından, bir özür sebebi ile, öğle ile ikindi ya da akşam ile yatsı namazlarını öne olmak ya da geciktirmek suretiyle bir vakitte toplamak caizdir Öğle namazı ile ikindi namazı öğle vaktinde kılınabileceği gibi, ikindi vaktinde de kılınabilir)
Sefer hükümlerinin uygulanması hususunda, yolculuğun meşru olup olmaması aralarında ayrım yoktur Bunun için efendisinden kaçmış bir köle ya da hileli yere kocasından kaçmış bir kadın sefer müddeti yola çıkınca namazını iki rekat kılar ve isterse orucunu da sonraya bırakabilir (Üç İmama tarafından, böyle yolcular, misafirler hakkındaki kolaylıklardan yararlanamazlar Onlar bu ihsana ehil değillerdir)
Yolculuğun Sona Erip Ermemesi
Esas vatana dönmekle yolculuk hali sona erer Orada ikamete amaç edilmesi gerekmez İkamet vatanı böyle değildir, orada (minimum onbeş gün) oturmaya niyet lazımdır
Bir insanın doğup büyüdüğü ya da evlenip içinde yaşamak istediği ya da içinde barınmayı kasdedip başka bir yere yerleşmek için gitmek istemediği yer, onun asıl vatanıdır! Bir kimsenin böyle doğduğu, evlendiği, içinde yerleşmeye karar verdiği yer olmayıp yalnız içinde en az onbeş gün kalmak istediği yer de, onun için bir İkamet Vatanıdır Yeter oysa o yer, böyle oturmaya uygun olsun
Bir misafir için, onbeş günden az oturmak istediği yerde onun Sükna Vatanıdır Buna şeref edilmez Bununla vatanı aslî de değişmeyen, vatanı ikamet de değişmez Burada yolculuk hükümleri uygulanır
Başlıca vatan, kendi misli ile bozulur, ikamet vatanı ile bozulmaz Şöyle ki: Bir kimse içinde doğup büyüdüğü veya evlendiği yeri terk edip diğer bir beldeye yerleşse, bundan böyle önceki vatanı, asıl olmaktan çıkar Daha Sonra orada olsa, onbeş gün oturmaya kasıt etmedikçe, farz namazlarını dörder rekat kılması gerekmez Lakin esas vatanından geçici olarak çıkıp başka bir yeri ikamet vatanı edindikten sonra belli başlı vatanına dönse, niyete muhtaç olmaksızın mukim olur, namazlarını tamamen kılması gerekir
İkamet vatanı, asıl vatanla ve öteki bir ikamet vatanı ile ve sırf yola çıkmakla bozulur, aralarında sefer mesafesi bulunması koşul değildir Örnek: Bir kimse yolculuğu sırasında bir beldede bir ay kalmaya niyet edip bu kadar durduktan sonra her tarafta yola çıksa ya da diğer bir beldeye gidip orada minimum onbeş gün oturmaya niyet etse, bundan böyle evvelki belde ikamet vatanı olmaktan çıkmış olur Oraya her yerde dönmekle mukim olmaz Orada mukim olabilmesi için baştan asgari on beş gün oturmaya maksat etmesi gerekir Ama ikamet vatanından ikamet müddeti içinde geçici bir meslek için sefer müddetinden eksik bir kaç saatlik yola gidip dönmekle ikamet vatanı bozulmaz
Vatanından çıkıp minimum üç jurnal uzaklıkta olan bir köye gitmek isteyen kimse, daha oraya gitmeden yolda bir beldede onbeş gün oturmaya amaç etse, bir görüşe tarafından burası bir ikamet vatanı olur Öteki bir görüşe kadar ise, olmaz
Vatanından sefer niyeti ile ayrılıp henüz üç jurnal bir uzaklık almadan vatanına dönmek isteğinde yer alan bir gezgin, dönüp daha vatanına gitmeden önce, geriye dönüşü ile namazlarını bütün olarak kılmaya başlar Çünkü böyle bir yolculuğu bozmakla yolculuk bırakılmış olur
Bir davetli, içinde oturmak istemediği bir beldede evlenecek olsa, bir görüşe göre mukim sayılır, diğer bir görüşe göre mukim sayılmaz Tercih edilen görünüm de budur
İki beldede birer zevcesi olan kimse, bunlardan herhangisinin yanına giderse mukim sayılır Lakin bunlardan biri ölüm eder de, bulunduğu beldede kendisine ev, tahvil ve bahçe gibi şeyler kalacak olsa, oraya gitmekle mukim sayılmaz Ama öteki bir görüşe kadar, orası yine onun vatanı sayılacağından mukim olmuş olur
(Malikilere göre, bir yolcu gittiği yerde bütün dört gün oturmaya maksat edip kendisine yirmi vakit namaz farz olacak bir şart olsa, mukim sayılır Namazlarını kısaltamaz Bu müddete, o yere fecrin doğuşundan daha sonra girdiği gün ile oradan çıkacağı gün dahil değildir
İmam Şafiî'ye tarafından, bir yerde, girip çıkma günlerinden başka, bütün dört gün oturmaya maksat edilmesi, ikamet sayılır, namazlar orada kasredilmez (kısaltılmaz)
Hanbelilere göre de, bir yerde, oturmaya elverişli olmasa dahi, oturmaya hedef eden ya da yirmi namazdan artı farz bulunacak bir vakit durmaya amaç eden kimse mukim sayılır; namazlarını kısaltamaz) *
Seferilik ve Seferi Namaz Meselesi
Seferin Anlamı ve Müddeti
Sefer ve Müsaferet, lügatta herhangi bir mesafeye gitmektir Bunun karşıtı ikametdir Din yönünden sefer, belli bir uzaklığa gitmektir Bu da orta bir yürüyüşle üç günlük (onsekiz saatlik) bir uzaklıktan ibarettir, Buna: Üç merhalede denir Orta yürüyüş, piyade yürüyüşüdür Kafile halinde develerle olan yürüyüşlerde ise orta yürüyüş, deve yürüyüşüdür
Denizlerde de, yelken gemileri ile havanın mutedil olması esas alınır İşte karalarda böyle bir yürüyüşle, denizlerde de mutedil bir havada yelkenli bir gemi ile onsekiz saat sürecek bir mesafe Sefer Müddetisayılır
Çağrıda Bulunmak oysa bu yolun yalnız gidilecek mesafesi muteberdir Yahut gidip dönülmesine ait mesafesi muteber değildir
Vatanında veya vatan hükmünde olan bir yerde oturan kimseye Mukîmdenir Böyle bir yerden çıkıp en düşük onsekiz saatlik bir mesafeye gitmeye başlamış olan kimseye de, din deyiminde Davetli Gezginadı verilir
Seyahat hali, aslında güçlük ve sıkıntıdan manâsız kalmaz Bunun için dinimiz yolcular için bir takım kolaylıklar göstermiştir Yolculukda gecegündüz aralıksız olarak yola devam edilemez Dinlenmeye gereklilik görülür Bunun için fıkıh kitablarında üç gün üç gece diye sefer müddetini göstermek buna aykırı değildir Bu bakımdan bir günlük olağan yürüyüş, sıradan olarak altı saat kabul edilmiştir Bir Takım yolculuklarda zahmet ve meşakkat olmasa da, hüküm şahsa değil, cinse tarafından olacağından sefer hükmü bütün seyahat hallerini kapsar
Fıkıh alimlerinden bazılarına göre, sefer müddeti onsekiz fersahlık bir mesafeden ibarettir Bir fersah, üç dingil ve her mil de 20 dakika sürecek olsa, onsekiz fersah 18saat etmiş olur Bir fersah, on iki bin adım, bir mil de dörtbin adım sayılmaktadır aynı zamanda fersahlar düz yerler ile dağlık yerlerde ve dereliklerde bulunan durumlara tarafından değişir Düz bir arazide bir fersah uzaklık bir saatte alınabileceği halde, dağlık bir yerde böyle bir mesafe bir saatte alınamaz Onun için bu konuda fersah bir ölçü sayılmamalıdır Şu da var oysa, fersah başlıca alındığı takdirde bir çok meseleler çözümlenmiş olur
Örnek: Tren ve uçakla olan yolculuklarda, gidilecek yerin kaç fersah olduğu göz önüne alınır en az onsekiz fersahlık bir mesafeye gidilecek olursa, sefer müddeti gerçekleşmiş olur Sefer hükmü uygulanmaya başlar Bu Nedenle taşıtların yürüyüş halini göz önünde bulundurmaya gerek kalmaz (Açık Konuşmak Gerekirse üç İmam da bu fersah şeklini kabul etmişlerdir İmam Malik ile İmam Ahmed'e tarafından, sefer müddeti 16fersahdır On altı fersah da 48 mildir Bir aks ise altı bin el arşınıdır Buna kadar sefer müddeti, seksen kilometre ile altıyüz kırk metreye ulaşmış olur İmam Şafiî'nin ilk görüşüne göre bir gün bir gecedir Son görüşüne göre ise, 48mildir)
Gidilecek bir yerin keza karadan, keza de denizden yolu bulunsa, yolcunun gideceği yol esas alınır Bir beldeye deniz yolu ile on iki saatte ve kara yolu ile onsekiz saatte gidilecek olsa, karadan gidenler davetli sayılır, denizden gidenler sayılmaz O yerin karadan iki yolu bulunduğu takdirde de hüküm böyledir Sefer mesafesinde bulunan yoldan gidenler fakat davetli sayılır
Gezi hükmünün uygulanması, oturulan yerin yola çıkıldığı yöndeki evlerinden ayrıldıktan ve asgari üç günlük bir vere gidilmesine amaç edildikten daha sonra başlar Onun için bu evler adamakıllı geçilmedikçe ve sefere niyet edilmedikçe, sefer hali başlamış olamaz
Bir beldenin kenarlarında olup Finai Mısırdenilen yerler de o beldeden sayılır Bunlar başlıca bir ok atımından (dört yüz adımdan) eksik bir uzaklık teşkil ederler Belde ile bunlar arasında tarlalar ve bostanlar bulunmadıkça beldenin ekleri ve tamamlayıcıları sayılırlar Onun için bunları da devretmek gerekir fakat, gezi hükmü başlamış olsun
Şehrin dışındaki bağlar ve bostanlar, bekçilere ve bostancılara ait ev ve kulübeler şehirden sayılmaz
Seferin Hükümleri
Yolcular hakkında bir takım kolaylıklar ve ruhsatlar gösterilmiştir Şu uygulamalar bu kolaylıklardandır: Ramazan ayında yolculuk halinde yer alan kimse için, orucu sonraya adamak mubahtır Misafirler (yolcular) için mestler üstüne mesih üç gün üç gecedir Konuk dört rekat farz namazlarını iki rekat olarak kılar Buna: Kasrı Salatdenir Biz Hanefilerce, misafirin böyle namazını kısaltması gerekir Buna tutarsız olarak bu farzların dört rekat olarak kılınması mekruhtur aynı zamanda iki rekat kılıp da teşehhüdde bulunduktan sonradan iki rekat daha kılacak olsa, farzı yerine getirmiş olur Bu son iki rekat nafile sayılır Ancak selamı geciktirmiş olmasından dolayı hata işlemiş olur Lakin birinci teşehhüdü terk etse veya önceki iki rekatta kıraatta bulunmamış olsa, farzı yerine getirmiş olmaz Sabahleyin ve cuma namazlarında da hüküm böyledir
Kasrı Salat Namazı kısaltmak, Peygamber Efendimizin hicretlerinin dördüncü yılında yasal kılınmıştır Yasal oluşu, kitab, sünnet ve ümmetin icmai ile sabittir (İmam Şafiî'ye kadar misafir (yolcu) olan kimse serbesttir Dilerse dört rekatlı farzları dört rekat olarak kılar)
Konuk kimse, vatanına dönünce yolculuk hükmünden çıkar Vatanında beklemeyi hedef etmesi şart değildir Fakat kendi ana vatanından başka bir yere gidip orada niyetsiz olarak beklemekle misafir olmaktan çıkmaz Ancak en düşük onbeş gün bu beldede oturmaya amaç ederse, o süre sefer hükmünden çıkar Onbeş günden az ikamete (oturmaya) gaye etse ya da ayrı olarak iki beldede onbeş gün ikamete niyet edip bunlardan yalnız birinde onbeş gün durmasa, misafirlik hükmü son bulmaz
Bir misafir, bulunduğu yerde onbeş gün durmayı kasıt etmeyip bugün, yarın çıkacağım diye uzun vakit orada kalacak olsa, tekrar misafirlik hükmünden çıkmaz Öyle ki, bir beldeye gidip muhakkak bir işini gördükten sonradan dönmek kararında olan bir kimse, o işin onbeş günden eksik bir zamanda yapılamayacağını bilmedikçe yine sefer hükmünden çıkmaz, mukim sayılmaz Eğer onbeş günden önce bitmeyeceğini biliyorsa, gaye etmese bile mukim sayılır
Sahrada ikamete niyet sahih değildir Ancak göçebe halinde olup çadırlarda oturanlar, kendilerine ve hayvanlarına onbeş gün yetecek yiyecek ve içecekleri bulunduğu takdirde, sahralarda onbeş gün oturmaya kasıt ederlerse, mukim sayılırlar Bu durumda onlar, bu yerden kalkıp onsekiz saatlik bir yere gitmeyi maksat etmedikçe, mukim olmaktan çıkmazlar
Sefer ve ikamet hallerinde, kendisine uyulan kimsenin niyeti geçerlidir Ona uyanın niyetine itibar yoktur Onun için asker, kumandanının, esir efendisinin, işçi iş verenin, öğrenci hocasının, peşin olan nikah bedelini almış yer alan kadın, kocasının niyetine tarafından mukim ya da konuk olur
Sefer hususunda demin buluğ çağına ermemiş çocuğun niyeti geçerli değildir Bunun için böyle bir çocuk hakkında sefer hükümleri uygulanmaz Çünkü sefer hususunda, sefer müddeti olan bir mesafeye gitmeyi niyeti olmak şart olduğu gibi, fikrinde özgür almak ve buluğ çağına da ermiş bulunmak şarttır (Şafiî'lere kadar, mümeyyiz olan (kâr ve zararını seçen) çocuğun sefere niyeti geçerlidir, namazını kısaltabilir)
Sefer halinde yer alan bir kimse, emrindeki bulunduğu şahsın niyetini, nereye dek gideceğini bilmediği ve sorusuna da cevab alamadığı takdirde, üç günlük mesafeye gidinceye değin namazlarını tam kılar; ondan sonra kısaltmaya (kasra) başlar Düşman eline esir düşen bir müslüman hakkında da hüküm böyledir Herhangi bir sebebden dolayı soru sorulamaması da soruya cevab alınamaması gibidir
Rahatı harbde (düşman yurdu içinde) askerin ikamete niyeti sahih değildir Ama emniyet teminatı ile böyle bir bölgede bulunan müslümanların orada ikamete (onbeş günden fazla durmaya) maksat etmeleri sahihdir
En büyük idareci de, sefer konusunda öteki millet gibidir Buna kadar bir yönetici, sefer müddeti olan bir yolculuğa kasıt etmeksizin memleketi kapsamında dolaşıp dursa, namazlarını tam kılar Ama sefer müddeti olan bir yere gitmeyi kasıt edip dolaşırsa, namazlarını kısaltır Sahih olan budur Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ve onun dört halifesi, Medine'den Mekke'ye gidince dört rekatlı farz namazları ikişer rekat olarak kılarlardı
Namaz vakti devam ettikçe, misafirlik ve ikamet bakımından, namazın vasfı değişken; süre çıkınca da, vasıf kararlaşmış olur Bunlarda vaktin sonu, yani Allahü Ekberdiyebilecek bir zamanın kalmamış olması muteberdir Buna tarafından bir misafirin namazı, süre hemen şimdi tamamen çıkmadan vatanına dönmesi ile ya da bir yerde onbeş gün ikamete niyet etmesi ile namazı iki rekattan dört rekata döner Ama namazını henüz kılmadan süre çıkıp da, ondan sonradan vatanına dönse ya da bir yerde onbeş gün ikamete hedef edecek olsa, artık bu namazı iki rekat olarak kaza eder, dört rekat olarak kaza etmez Çünkü vaktin çıkması ile, namazın vasfı (misafir namazı olması) kararlaşmış olur
Yolculuk halinde yer alan bir bayan haiz iken, gideceği yere üç günden eksik bir uzaklık kaldığı esnada temizlenecek olursa, namazlarını tam olarak kılar
Mukimin kazaya kalan namazları sefere çıkması ile, misafirin de kazaya kalan namazları ikamete maksat etmesi ile değişmez Onun için ikamet halinde olan bir kimse, sefer halinde kazaya kalmış olan namazlarını ikişer rekat kılacağı gibi, sefer halinde bulunan kimse de, ikamet zamanında kazaya kalmış namazlarını dörder rekat olarak kılar
Mukim misafire, konuk de zaman içinde mukime uyabilir Şöyle ama: Bir mukimin vakit içinde olsun olmasın, misafire uyması sahihdir Konuk iki rekati kıldıktan daha sonra selam verince, mukim kalkar ve kıraat yapmaksızın namazını tamamlar Yanılsa da, bundan nedeniyle sehiv secdesi yapmaz Çünkü bu mukim bir lâhık demektir Lâhık bahsine bakılsın!
İmam olan misafirin, namazdan önce ya da namazdan daha sonra cemaata dönerek: siz namazınızı tamamlayın, ben misafirim,demesi müstahabdır: Misafire gelince: Bu da ama vakit içinde mukime uyabilir Bu halde dört rekatlı bir farz namazını mukim gibi tamamen kılar, İmama süre içinde uymakla farz namazı iki rekattan dört rekata dönmüş olur Ama vaktin dışında, yani kendisi konuk iken kazaya kalmış dört rekatlı bir namazında mukime uyması sahih olmaz Çünkü böyle kazaya kalmış namazı, evvelki iki rekat olarak kararlaşmıştır
Davetli ile mukim, dört rekatlı bir namazı kazaya bırakmış olsalar, bu namazda misafir mukime uyamaz Çünkü bu namaz, konuk için iki rekat olarak kararlaşmıştır Onun için birinci oturuş konuk için farz olduğu halde, mukim için farz değildir, vacibdir O halde farz namaz kılan, beyhude namaz kılana uymuş olur ancak, bu caiz değildir
Konuk zaman içinde mukime uymuş iken namazı bozulsa bunu yine iki rekat olarak kılar Çünkü onun imama uyması bozulmuştur
Gezi ya da yağmur sebebi ile iki vakit namazı bir vakitte kılmak caiz değildir Yalnız hac mevsiminde Arafat'da öğle ile ikindi namazlarını öğle zamanında ve akşam ile yatsı namazlarını Müzdelife'de yatsı vaktinde bir arada cemaatla kılmak caizdir (Hac bahsine bakılsın!)
(Üç imama tarafından, bir özür sebebi ile, öğle ile ikindi ya da akşam ile yatsı namazlarını öne olmak ya da geciktirmek suretiyle bir vakitte toplamak caizdir Öğle namazı ile ikindi namazı öğle vaktinde kılınabileceği gibi, ikindi vaktinde de kılınabilir)
Sefer hükümlerinin uygulanması hususunda, yolculuğun meşru olup olmaması aralarında ayrım yoktur Bunun için efendisinden kaçmış bir köle ya da hileli yere kocasından kaçmış bir kadın sefer müddeti yola çıkınca namazını iki rekat kılar ve isterse orucunu da sonraya bırakabilir (Üç İmama tarafından, böyle yolcular, misafirler hakkındaki kolaylıklardan yararlanamazlar Onlar bu ihsana ehil değillerdir)
Yolculuğun Sona Erip Ermemesi
Esas vatana dönmekle yolculuk hali sona erer Orada ikamete amaç edilmesi gerekmez İkamet vatanı böyle değildir, orada (minimum onbeş gün) oturmaya niyet lazımdır
Bir insanın doğup büyüdüğü ya da evlenip içinde yaşamak istediği ya da içinde barınmayı kasdedip başka bir yere yerleşmek için gitmek istemediği yer, onun asıl vatanıdır! Bir kimsenin böyle doğduğu, evlendiği, içinde yerleşmeye karar verdiği yer olmayıp yalnız içinde en az onbeş gün kalmak istediği yer de, onun için bir İkamet Vatanıdır Yeter oysa o yer, böyle oturmaya uygun olsun
Bir misafir için, onbeş günden az oturmak istediği yerde onun Sükna Vatanıdır Buna şeref edilmez Bununla vatanı aslî de değişmeyen, vatanı ikamet de değişmez Burada yolculuk hükümleri uygulanır
Başlıca vatan, kendi misli ile bozulur, ikamet vatanı ile bozulmaz Şöyle ki: Bir kimse içinde doğup büyüdüğü veya evlendiği yeri terk edip diğer bir beldeye yerleşse, bundan böyle önceki vatanı, asıl olmaktan çıkar Daha Sonra orada olsa, onbeş gün oturmaya kasıt etmedikçe, farz namazlarını dörder rekat kılması gerekmez Lakin esas vatanından geçici olarak çıkıp başka bir yeri ikamet vatanı edindikten sonra belli başlı vatanına dönse, niyete muhtaç olmaksızın mukim olur, namazlarını tamamen kılması gerekir
İkamet vatanı, asıl vatanla ve öteki bir ikamet vatanı ile ve sırf yola çıkmakla bozulur, aralarında sefer mesafesi bulunması koşul değildir Örnek: Bir kimse yolculuğu sırasında bir beldede bir ay kalmaya niyet edip bu kadar durduktan sonra her tarafta yola çıksa ya da diğer bir beldeye gidip orada minimum onbeş gün oturmaya niyet etse, bundan böyle evvelki belde ikamet vatanı olmaktan çıkmış olur Oraya her yerde dönmekle mukim olmaz Orada mukim olabilmesi için baştan asgari on beş gün oturmaya maksat etmesi gerekir Ama ikamet vatanından ikamet müddeti içinde geçici bir meslek için sefer müddetinden eksik bir kaç saatlik yola gidip dönmekle ikamet vatanı bozulmaz
Vatanından çıkıp minimum üç jurnal uzaklıkta olan bir köye gitmek isteyen kimse, daha oraya gitmeden yolda bir beldede onbeş gün oturmaya amaç etse, bir görüşe tarafından burası bir ikamet vatanı olur Öteki bir görüşe kadar ise, olmaz
Vatanından sefer niyeti ile ayrılıp henüz üç jurnal bir uzaklık almadan vatanına dönmek isteğinde yer alan bir gezgin, dönüp daha vatanına gitmeden önce, geriye dönüşü ile namazlarını bütün olarak kılmaya başlar Çünkü böyle bir yolculuğu bozmakla yolculuk bırakılmış olur
Bir davetli, içinde oturmak istemediği bir beldede evlenecek olsa, bir görüşe göre mukim sayılır, diğer bir görüşe göre mukim sayılmaz Tercih edilen görünüm de budur
İki beldede birer zevcesi olan kimse, bunlardan herhangisinin yanına giderse mukim sayılır Lakin bunlardan biri ölüm eder de, bulunduğu beldede kendisine ev, tahvil ve bahçe gibi şeyler kalacak olsa, oraya gitmekle mukim sayılmaz Ama öteki bir görüşe kadar, orası yine onun vatanı sayılacağından mukim olmuş olur
(Malikilere göre, bir yolcu gittiği yerde bütün dört gün oturmaya maksat edip kendisine yirmi vakit namaz farz olacak bir şart olsa, mukim sayılır Namazlarını kısaltamaz Bu müddete, o yere fecrin doğuşundan daha sonra girdiği gün ile oradan çıkacağı gün dahil değildir
İmam Şafiî'ye tarafından, bir yerde, girip çıkma günlerinden başka, bütün dört gün oturmaya maksat edilmesi, ikamet sayılır, namazlar orada kasredilmez (kısaltılmaz)
Hanbelilere göre de, bir yerde, oturmaya elverişli olmasa dahi, oturmaya hedef eden ya da yirmi namazdan artı farz bulunacak bir vakit durmaya amaç eden kimse mukim sayılır; namazlarını kısaltamaz) *