iltasyazilim
FD Üye
Batı dünyası onun göz hastalıklarıyla alâkalı ortaya koyduğu bilgileri kavramak için tam 800 sene beklemişti
Göz hastalıkları (oftalmoloji) dalı, Türkİslâm coğrafyasındaki tıbbî çalışmalarda oldukça önem verilen bir tıp sahasıdır Dolayısıyla İslâm dünyasında göz doktorları (oftalmolojistler, kehhaller), diğer doktorlara nazaran daha hususi bir konuma sahip olmuşlardır 10 ve 11 yüzyıllar oftalmoloji sahasında büyük çalışmaların yapıldığı ve eserlerin verildiği bir dönemdir Lâtincedeki oftalmoloji ile ilgili teknik terimlerin çoğunun Arapçadan geçmiş olması, İslâm dünyasında çalışmaların bu sahadaki tesirinin ne kadar kuvvetli olduğunu göstermektedir Bu sahaya çalışmaları ve eserleriyle katkı sağlayan ilim adamlarından biri de, Şerafeddin Ali bin İsa'dır
Hayatı
Bir ilim ve kültür şehri olan Bağdat'ta doğan Şerafeddin Ali bin İsa elKehhal, 11 yüzyılda İslâm dünyasının göz hastalıkları sahasında yetiştirmiş olduğu en büyük hekimlerden biridir İslâm dünyasında Kehhal, Batı dünyasında ise Jesu Haly olarak meşhur olan Ali b İsa'nın hayatı ile alâkalı bilgi maalesef çok azdır (doğum tarihi bile tam olarak bilinmemektedir) Kaynaklar onun 1039'da Bağdat'ta vefat ettiğinde birleşmektedir Tahsilini ve meslekî çalışmalarını Bağdat'ta yapan Ali bin İsa'yı İslâm dünyasında ve Ortaçağ Avrupa'sında meşhur eden hususiyet, onun birçok yerde okutulmuş ve değişik dillere tercüme edilmiş eseridir
Çalışmaları ve eseri
Ali bin İsa, göz hastalıkları sahasında yaptığı ciddi çalışmalarla oftalmolojinin kurucusu kabul edilmiştir Ali bin İsa'nın yazdığı, dünyaca meşhur Tezkiretü'lKehhalin fi'lAyn ve Emraziha, göz yapısından ve hastalıklarından bahseden en eski ve en değerli eserler arasında yer alır Bu eserde, göz hastalıkları uzmanlarına ve göz cerrahlarına, güncelliğini hâlâ koruyan önemli tavsiyeler mevcuttur Kitapta, gözle alâkalı hususlar detayları ile işlenmiştir Bu yönüyle eser, göz hekimlerinin gerek teorik, gerekse de pratik olarak istifade edebileceği bir hususiyet arz eder Tıp tarihinde göz hastalıklarıyla alâkalı birçok hususu ilk olarak ele alan bu eser, yazıldığı 11 yüzyılın başlarından itibaren büyük ilgi görmüş ve eserin tamamının veya bazı bölümlerinin çeşitli şerhleri ve tercümeleri yapılmıştır Tıp tarihçilerine göre eser, 19 asrın ortalarına kadar orijinalliğini korumuştur Ali bin İsa eserini yazarken devrin tıp âlimlerinden, araştırmalarından, hekimlik yaparken kazandığı tecrübelerden faydalandığını belirtmiştir Tezkiretü'lKehhalin, üç bölümden ve 122 alt başlıktan oluşmaktadır Eserin en orijinal yerlerinden biri, Ali bin İsa'nın göz ameliyatları esnasında lokal anesteziyi ilk nasıl yaptığını ve özellikle adamotu ve afyon bitkisini bu iş için nasıl kullandığını anlattığı yerdir
Eserin birinci bölümü; 21 ayrı kısımdan oluşur ve gözün anatomi ve fizyolojisinden bahseder Yani bu bölümde gözün tabakaları, damar ve sinirlerinin incelenmesi, her bir tabakanın başlangıç ve sonu, sağladığı faydalar ve beslenme kaynakları anlatılmaktadır
74 ayrı kısımdan oluşan eserin ikinci bölümünde, göz doktorlarının kolaylıkla teşhis edebileceği hâricî hastalıklar ile onların tedavileri hakkında bilgiler verilmektedir Gözde arpacık çıkmasından göz kapağı büyümesine, göz kapağı bozukluklarından gözyaşı bezlerine ve trahom hastalığına kadar pek çok konu bu bölümde ele alınmıştır Eserde ayrıca katarakt ameliyatı; kornea (saydam tabaka), üvea (damar tabaka) hastalıkları ve bu hastalıkların tedavileri ile alâkalı bilgiler verilmiştir
27 kısımdan oluşan üçüncü bölümde ise, göz temizliğinden, 141 basit ilâcın göze tesirlerinden, göz sağlığının korunması ile alâkalı hususlardan, göz doktorunun ilk bakışta anlaması mümkün olmayan 133 hastalık miyop, hipermetrop, gece körlüğü, şaşılık, görme siniri ve retina (ağ tabaka) rahatsızlıkları vs ile bunların belirti ve tedavilerinden bahsedilmektedir
Tezkiretü'lKehhalin başka dillere tercüme edilmesi
Tezkiretü'lKehhalin'in yazma nüshaları İstanbul, Riyad ve Londra Üniversitesi kütüphanelerinde, Dımaşk ezZahiriyye ve Tunus Mektebetü'lVataniyye kütüphanelerinde, Ayasofya, Fatih, Şehit Ali Paşa, Nuruosmaniye, Velüyiddin ve Millet kütüphanelerinde bulunmaktadır
1 Tezkiretü'lKehhalin; 15 yüzyılda Arapçadan İbranice ve Lâtinceye tercüme edilmiş, daha sonra 1497, 1499 ve 1500'lerde Lâtinceye tekrar tercüme edilmiş ve Venedik'te basılmıştır
2 Eser, 1845'te K A Hill tarafından Lâtinceye; 1903'te Paris'te İbranice ve Fransızcaya tercüme edilmiş; 1904'te de Prof JHürscberg, J Lipper ve E Mittwoch tarafından kısmen Almancaya çevrilmiştir 1936'da ise, Casey Wood tarafından İngilizceye tercüme edilmiştir
3 Kitabın anatomi ile ilgili bölümü 1903'te Emir Arif Arslan tarafından Fransızcaya tercüme edilmiştir
4 Max Meyerhof, Ortaçağ'da Antik İslâm Göz Hastalıklarının Tedavî Tarihiadlı makalesine eserin bazı kısımlarını (4, 10, 11, 45) eklemiştir
5 Eser, 1964'te Haydarabat'ta ilim dünyasına yeniden kazandırılmıştır
6 Eser Türkçeye de tercüme edilmiş; fakat yayımlanmamış, yazma eser olarak kütüphane raflarında kalmıştır
Tezkiretü'lKehhalin hakkında söy*lenenler
Eser üzerine gerek İslâm gerekse Batı dünyasında pek çok akademik çalışma yapılmıştır Araştırmacılar eser hakkında çeşitli fikirler beyan etmişlerdir: Hirschberg: Bizler Avrupa'da 18 yüzyıla kadar göz hastalıkları sahasında bu eser seviyesinde bir esere rastlayamıyoruzdemektedir İbrahim Kıfti (1172–1248) ise, göz hekimlerinin çalışmalarını bu kitaba göre yaptıklarını belirtmiş, daha sonra bu konuda eser verenlerin Ali b İsa'nın eserinin birçok bölümünü olduğu gibi almak zorunda kaldıklarından bahsetmiştir Tıp tarihi uzmanlarından, göz hekimi Max Meyerhof (1884–1951 ) ise: İlim dünyası sadece Doğu'da değil, Batı'da da ondan daha iyisini yazabilmek için, 19 asrın ortalarına kadar beklemek mecburiyetinde kalmıştır itirafını yapar İbni ebi Usaybia da, Tezkiretü'lKehhalin fi'lAyn ve Emraziha'yı bütün göz doktorlarının mutlaka ezberlemesi gerektiğini belirtir
Evet, görüldüğü gibi, Hakikî ilim; aydınlığa koşan, hakikat soluyan ve kişiyi sıratı müstakîme götürebilen bir ışık kaynağıdırve bu ilim; fizik, kimya, astronomi, tabâbet ve daha çeşitli dallarıyla insanlığın hizmetinde ve her gün ona yeni yeni armağanlar vermektedir
Kaynaklar
M Fethullah Gülen, Prizma 4, Nil yay, İst, 2003, s 96–97
Sızıntı, Başyazı, Ağustos 1980, Cilt 2, Sayı 19
Prof Dr Ahmet Ağırakça, İslâm Tıp Tarihi, İst, 2004, s 227228
Seyyid Hüseyin Nasr, İslâm ve İlim, Türkçesi: İlhan Kutluer, İnsan yayınları 1989, s 166–178
Ali Haydar Bayat, TDV İslâm Ansiklopedisi, cilt 2, s 401
Şaban Döğen, Müslüman İlim Öncüleri Ansiklopedisi, s 27–28
Yeni Rehber Ansiklopedisi, cilt 2, s24–25
Göz hastalıkları (oftalmoloji) dalı, Türkİslâm coğrafyasındaki tıbbî çalışmalarda oldukça önem verilen bir tıp sahasıdır Dolayısıyla İslâm dünyasında göz doktorları (oftalmolojistler, kehhaller), diğer doktorlara nazaran daha hususi bir konuma sahip olmuşlardır 10 ve 11 yüzyıllar oftalmoloji sahasında büyük çalışmaların yapıldığı ve eserlerin verildiği bir dönemdir Lâtincedeki oftalmoloji ile ilgili teknik terimlerin çoğunun Arapçadan geçmiş olması, İslâm dünyasında çalışmaların bu sahadaki tesirinin ne kadar kuvvetli olduğunu göstermektedir Bu sahaya çalışmaları ve eserleriyle katkı sağlayan ilim adamlarından biri de, Şerafeddin Ali bin İsa'dır
Hayatı
Bir ilim ve kültür şehri olan Bağdat'ta doğan Şerafeddin Ali bin İsa elKehhal, 11 yüzyılda İslâm dünyasının göz hastalıkları sahasında yetiştirmiş olduğu en büyük hekimlerden biridir İslâm dünyasında Kehhal, Batı dünyasında ise Jesu Haly olarak meşhur olan Ali b İsa'nın hayatı ile alâkalı bilgi maalesef çok azdır (doğum tarihi bile tam olarak bilinmemektedir) Kaynaklar onun 1039'da Bağdat'ta vefat ettiğinde birleşmektedir Tahsilini ve meslekî çalışmalarını Bağdat'ta yapan Ali bin İsa'yı İslâm dünyasında ve Ortaçağ Avrupa'sında meşhur eden hususiyet, onun birçok yerde okutulmuş ve değişik dillere tercüme edilmiş eseridir
Çalışmaları ve eseri
Ali bin İsa, göz hastalıkları sahasında yaptığı ciddi çalışmalarla oftalmolojinin kurucusu kabul edilmiştir Ali bin İsa'nın yazdığı, dünyaca meşhur Tezkiretü'lKehhalin fi'lAyn ve Emraziha, göz yapısından ve hastalıklarından bahseden en eski ve en değerli eserler arasında yer alır Bu eserde, göz hastalıkları uzmanlarına ve göz cerrahlarına, güncelliğini hâlâ koruyan önemli tavsiyeler mevcuttur Kitapta, gözle alâkalı hususlar detayları ile işlenmiştir Bu yönüyle eser, göz hekimlerinin gerek teorik, gerekse de pratik olarak istifade edebileceği bir hususiyet arz eder Tıp tarihinde göz hastalıklarıyla alâkalı birçok hususu ilk olarak ele alan bu eser, yazıldığı 11 yüzyılın başlarından itibaren büyük ilgi görmüş ve eserin tamamının veya bazı bölümlerinin çeşitli şerhleri ve tercümeleri yapılmıştır Tıp tarihçilerine göre eser, 19 asrın ortalarına kadar orijinalliğini korumuştur Ali bin İsa eserini yazarken devrin tıp âlimlerinden, araştırmalarından, hekimlik yaparken kazandığı tecrübelerden faydalandığını belirtmiştir Tezkiretü'lKehhalin, üç bölümden ve 122 alt başlıktan oluşmaktadır Eserin en orijinal yerlerinden biri, Ali bin İsa'nın göz ameliyatları esnasında lokal anesteziyi ilk nasıl yaptığını ve özellikle adamotu ve afyon bitkisini bu iş için nasıl kullandığını anlattığı yerdir
Eserin birinci bölümü; 21 ayrı kısımdan oluşur ve gözün anatomi ve fizyolojisinden bahseder Yani bu bölümde gözün tabakaları, damar ve sinirlerinin incelenmesi, her bir tabakanın başlangıç ve sonu, sağladığı faydalar ve beslenme kaynakları anlatılmaktadır
74 ayrı kısımdan oluşan eserin ikinci bölümünde, göz doktorlarının kolaylıkla teşhis edebileceği hâricî hastalıklar ile onların tedavileri hakkında bilgiler verilmektedir Gözde arpacık çıkmasından göz kapağı büyümesine, göz kapağı bozukluklarından gözyaşı bezlerine ve trahom hastalığına kadar pek çok konu bu bölümde ele alınmıştır Eserde ayrıca katarakt ameliyatı; kornea (saydam tabaka), üvea (damar tabaka) hastalıkları ve bu hastalıkların tedavileri ile alâkalı bilgiler verilmiştir
27 kısımdan oluşan üçüncü bölümde ise, göz temizliğinden, 141 basit ilâcın göze tesirlerinden, göz sağlığının korunması ile alâkalı hususlardan, göz doktorunun ilk bakışta anlaması mümkün olmayan 133 hastalık miyop, hipermetrop, gece körlüğü, şaşılık, görme siniri ve retina (ağ tabaka) rahatsızlıkları vs ile bunların belirti ve tedavilerinden bahsedilmektedir
Tezkiretü'lKehhalin başka dillere tercüme edilmesi
Tezkiretü'lKehhalin'in yazma nüshaları İstanbul, Riyad ve Londra Üniversitesi kütüphanelerinde, Dımaşk ezZahiriyye ve Tunus Mektebetü'lVataniyye kütüphanelerinde, Ayasofya, Fatih, Şehit Ali Paşa, Nuruosmaniye, Velüyiddin ve Millet kütüphanelerinde bulunmaktadır
1 Tezkiretü'lKehhalin; 15 yüzyılda Arapçadan İbranice ve Lâtinceye tercüme edilmiş, daha sonra 1497, 1499 ve 1500'lerde Lâtinceye tekrar tercüme edilmiş ve Venedik'te basılmıştır
2 Eser, 1845'te K A Hill tarafından Lâtinceye; 1903'te Paris'te İbranice ve Fransızcaya tercüme edilmiş; 1904'te de Prof JHürscberg, J Lipper ve E Mittwoch tarafından kısmen Almancaya çevrilmiştir 1936'da ise, Casey Wood tarafından İngilizceye tercüme edilmiştir
3 Kitabın anatomi ile ilgili bölümü 1903'te Emir Arif Arslan tarafından Fransızcaya tercüme edilmiştir
4 Max Meyerhof, Ortaçağ'da Antik İslâm Göz Hastalıklarının Tedavî Tarihiadlı makalesine eserin bazı kısımlarını (4, 10, 11, 45) eklemiştir
5 Eser, 1964'te Haydarabat'ta ilim dünyasına yeniden kazandırılmıştır
6 Eser Türkçeye de tercüme edilmiş; fakat yayımlanmamış, yazma eser olarak kütüphane raflarında kalmıştır
Tezkiretü'lKehhalin hakkında söy*lenenler
Eser üzerine gerek İslâm gerekse Batı dünyasında pek çok akademik çalışma yapılmıştır Araştırmacılar eser hakkında çeşitli fikirler beyan etmişlerdir: Hirschberg: Bizler Avrupa'da 18 yüzyıla kadar göz hastalıkları sahasında bu eser seviyesinde bir esere rastlayamıyoruzdemektedir İbrahim Kıfti (1172–1248) ise, göz hekimlerinin çalışmalarını bu kitaba göre yaptıklarını belirtmiş, daha sonra bu konuda eser verenlerin Ali b İsa'nın eserinin birçok bölümünü olduğu gibi almak zorunda kaldıklarından bahsetmiştir Tıp tarihi uzmanlarından, göz hekimi Max Meyerhof (1884–1951 ) ise: İlim dünyası sadece Doğu'da değil, Batı'da da ondan daha iyisini yazabilmek için, 19 asrın ortalarına kadar beklemek mecburiyetinde kalmıştır itirafını yapar İbni ebi Usaybia da, Tezkiretü'lKehhalin fi'lAyn ve Emraziha'yı bütün göz doktorlarının mutlaka ezberlemesi gerektiğini belirtir
Evet, görüldüğü gibi, Hakikî ilim; aydınlığa koşan, hakikat soluyan ve kişiyi sıratı müstakîme götürebilen bir ışık kaynağıdırve bu ilim; fizik, kimya, astronomi, tabâbet ve daha çeşitli dallarıyla insanlığın hizmetinde ve her gün ona yeni yeni armağanlar vermektedir
Kaynaklar
M Fethullah Gülen, Prizma 4, Nil yay, İst, 2003, s 96–97
Sızıntı, Başyazı, Ağustos 1980, Cilt 2, Sayı 19
Prof Dr Ahmet Ağırakça, İslâm Tıp Tarihi, İst, 2004, s 227228
Seyyid Hüseyin Nasr, İslâm ve İlim, Türkçesi: İlhan Kutluer, İnsan yayınları 1989, s 166–178
Ali Haydar Bayat, TDV İslâm Ansiklopedisi, cilt 2, s 401
Şaban Döğen, Müslüman İlim Öncüleri Ansiklopedisi, s 27–28
Yeni Rehber Ansiklopedisi, cilt 2, s24–25