iltasyazilim
FD Üye
Bahar geldi Tabiat uyanıyor Ağaçlar yeşil libaslarını giyindikten maada penbe, beyaz, mor çiçeklerini açtı Hayatın en şefkatli rahm’i olan toprağın sinesindeki bütün tohumların, türlü rayihalar saçarak envai renklerle sahnei arz’a arzı endamının neş’esi sardı bütün tabiatı Benim de cümle mevcudatın canlanmasının hayata yaydığı neşe ile ruhum şenlenirdi baharın gelişiyle
Heyhât ki son senelerde baharın gelmesini nerede ise istemez oldum Yemyeşil elbiselerine bürünen tabiatın zıddına, insanlar libaslarını soyunmaya başlıyor bu mevsimle Sokaklar et pazarına dönüyor bahar ile beraber Gözler ruhları daraltan çıplaklığın süfliliğini döküyor biteviye idraklere Midem bulanıyor mahrem sergilerin renginden Surı Sirâfil ile kabirden fırlamış anadan üryan meyyiti müteharrik (canlı cenaze) misali ‘nefsi’ avazlarıyla hevâı nefslerinin peşi sıra seyirten biidrak kalabalıkların bu ednâ (aşağılık) ahvali ile bütün ‘bahar şevkim’ kaçıyor
Pek uzak olmayan zamanlardan beri, açılmaya teşvik edilen cinsi lâtifler artık daha bir pervâsız giyinmeye, yok, daha doğrusu soyunmaya başlıyorlar baharla Hoş bu senenin modası streç nam bir külotlu çorap nev’inden kıyafetle belden aşağıları nerde ise üryan dolaşmaya, daha kışın son günlerinde başlamışlardı onlar Gösterilmekten ar edilmeyen göbeklere, düşük bel pantolon marifeti ile artık makatlar da eklendi Göğüsler zaten dekolte ile harcı âlem (herkese açık) Etek boyları iç çamaşır modellerini sergilemeye müsait olacak şekilde mini mini ayarlanalı epey olmuştu zaten
Oysa; Utanırdı burnunu göstermekten sütninem, Kızımın gösterdiği kefen bezine mahrem (NFazıl)
Nerede o, yitirdiği şehidinin ardından yetimlerine binbir yokluk içinde hem analık hem babalık yapan fedakâr Türk kadını Nerede o, hayırsız kocasının meşakkatine ‘yavrularım için’ diyerek katlanan namus timsali cefakâr Türk hanımı Nerede o, nohut oda bakla sofa yoksul evini muhabbet ve sevgi ile bezeyip, beyine ve yavrularına cennet eden mübarek Türk anası Nerede o, saçının telini yavuklusundan bile sakınan iffetli Türk kızı Neredesiniz Ey zamane Türk kadını ne oldu size, örtünüz mü elbiseniz mi ağırdı, neden bu kadar hafif! lediniz
Vaziyet cinsi lâtifler için böyle de er kişilerimiz farklı mı?
Uzun saç, keçi sakal (af buyurun adı var ise de bu sakalın ismini bilmiyorum), kulakta küpe, saçta toka Baba yerine anneyi örnek alarak Freud’un teorisini haklı çıkarma gayretindeler hep beraber Kıyafet tenzilatında hanımlardan geri kalmadıklarını göstermek için giydikleri kıllı bacaklarını teşhire müsait, en makulü dizkapağı hizasında kısa pantolonlar, erkeklerin büyüseler de gönüllerinin kısa pantolonlu çocukluk günlerinde takılıp kaldığının delili gibi Bazı kenar muhit gençleri ise korkmuş kirpinin dikenleri misali jölelediği saçları ile bir insandan ziyade yakop cinsi papağanı andıran kafalarının içinin boşluğunu teşhir yarışındalar
Vah ki ne vah
Nerede o, mahallesinin namus muhafızı bıçkın Türk delikanlısı Nerede o, edebinden gözünü yerden kaldırmayan Türk genci Nerede o, yanından bir hanım geçerken arkasını dönen ‘efendi’ Türk erkeği
Nerede o, mahreminin gölgesini bile nâmahremden, nâmahremin de gölgesinden sakınan Türk beyi Nerede o, evlâdını siyanet (koruyucu) kanatları altında din ahlâkı ile terbiye eden Türk babası
Şimdilerde Çağdaş! Türk erkeği mevsimi gelmiş erkek güvercin edası ile her gördüğüne kurumlanarak ahlâksız bir rezilliğin utancından bihaber kendini adam sanıyor
Bir ruzgâr esti uçurdu mahremimizin örtüsünü, üryan bıraktı namusumuzu, devirdi! birçok ahlâki değerimizi, alt üst etti kültürümüzü
Hercü merc (karma karışık) oldu kadın erkek her zeminde Zamanın fendi kadında erkeğe, erkekte kadına saygı, kadında kadınlık, erkekte erkeklik haysiyeti, erkekte kadına, kadında erkeğe mesafe bırakmadı Parklarda bahçelerde, sahillerde, vesaitlerde kadın ve erkek, yorgana mahrem işlerle uluorta meşgul olmaktan utanmıyorlar artık Büyükler bir yana henüz ortaöğretim çağındaki yavrular bile okul çıkışlarında kolkola sarmaş dolaş birbirlerinin mâsumiyetlerini tüketiyorlar, işledikleri cürümün vahametinden bihaber Kimsenin kimseden sakınacağı mahremiyeti kalmadı Allah’ın ‘yaklaşılmasını’ bile yasakladığı çirkin fiil, tüketilen mâsumiyetlerin, tertemiz sevdâların, pâyi mâl edilen (ayakaltına alınan) mahremiyetlerin pazarından kesbedilen haram kâr oldu Merhum Fethi Gemuhluoğlu; ‘’Er görmemiş kız arayan delikanlı, unutma ki hanım kızlar da kız görmemiş er arar’’ diyordu Şimdi bu iş samanlıkta iğne aramaya döndü (İffetini koruyan erlerimizi ve hanımlarımızı, kızlarımızı ve delikanlılarımızı sayılarının artması dualarımızla alınlarından öpüp tenzih ediyoruz) Bu ahlâk çöküntüsü hayata tesir cihetiyle sadece cinsi değil, içtimâi (sosyal) hayatımıza da sirâyet (bulaştı) etti İnsanlarımız, hususiyetle gençlerimiz birbirlerine karşı daha saygısız, daha fütursuz (gevşek, umursamaz) daha merhametsiz, daha müteyakkız (menfaat için tetikte), daha cüretkâr, daha mütecâviz (saldırgan) İstediğini elde etmede hiçbir sınır tanımayan ahlâktan âzâdelik, batılılaşma temâyülü ile bize musallat oldu Batıdan devşirdiğimiz, batıya bile rahmet okutarak irtikâb (kötü bir iş işlemek) ettiğimiz bu tefessüh (alçaklaşma, çürüme), neticeleri ile içtimâi hayâtımızı lâubâlileştirdi Âile sarsılıyor Boşanmalar had safhada Belki Türk insanının kadını ve erkeğiyle bir zihin inkılâbını tasarlayan tasavvur, sınırları yıkmada bu kadar ileri gidilebileceğini tahmin bile etmemişti Buna rağmen Türk’ün asaletinin menbaı olan hayat tarzını değiştirmeyi düşünüp de bu gayelerine vesile arayanlar muradlarına ermiş görünüyor Zira değişmeye teşne olanlar mankutlaştırıldılar, maymunlaştırıldılar, kültürlerine sahip çıkarak değişmeye direnenlere ise mankutlar vasıtası ile hayat zehir ediliyor
Her hanım bir erkeğin, kızı, kardeşi ya da hanımı, her erkek de bir hanımın oğlu, kardeşi ya da eşi Birbirlerinin mahremi Böyle olmakla hepsi bir diğerinden mes’ul (sorumlu)
Bu itibarla, komşunun tavuğunu kaz görmeye yeltenen herkes kendinin de bir kümes sahibi olduğunu hatırda tutmalıdır
Edeb gözde başlar İdraklerin iğfâl yollarından en önemlisi göz’dür Göze yönelik tecavüzün en tesirli vasıtası ise soyunmaktır Bunu önlemenin tek yolu da örtünmektir Giyinmek örtünmenin kemâlidir Edeb ise giyimli insanların kokusudur ki sureta güzel olan insanı güzel kokan bir çiçeğe benzetir
Hülasa, bu cümleden olarak; ‘Arı namus şişesi’ taşa çalınmayacak kadar kıymetli bir hazinedir, belki kıymet itibarı ile candan da ileridir İnsanın zineti olan edeb en mukaddes vasıftır ki hassasiyetle korunmalıdır Aksi takdirde;
Âili bir inkılâb olsun diyen meyyus olur, Başka bir şey kazanmaz, sade bir deyyus olur (Âkif)
Kenan ALGÜN köşe yazılarından
Heyhât ki son senelerde baharın gelmesini nerede ise istemez oldum Yemyeşil elbiselerine bürünen tabiatın zıddına, insanlar libaslarını soyunmaya başlıyor bu mevsimle Sokaklar et pazarına dönüyor bahar ile beraber Gözler ruhları daraltan çıplaklığın süfliliğini döküyor biteviye idraklere Midem bulanıyor mahrem sergilerin renginden Surı Sirâfil ile kabirden fırlamış anadan üryan meyyiti müteharrik (canlı cenaze) misali ‘nefsi’ avazlarıyla hevâı nefslerinin peşi sıra seyirten biidrak kalabalıkların bu ednâ (aşağılık) ahvali ile bütün ‘bahar şevkim’ kaçıyor
Pek uzak olmayan zamanlardan beri, açılmaya teşvik edilen cinsi lâtifler artık daha bir pervâsız giyinmeye, yok, daha doğrusu soyunmaya başlıyorlar baharla Hoş bu senenin modası streç nam bir külotlu çorap nev’inden kıyafetle belden aşağıları nerde ise üryan dolaşmaya, daha kışın son günlerinde başlamışlardı onlar Gösterilmekten ar edilmeyen göbeklere, düşük bel pantolon marifeti ile artık makatlar da eklendi Göğüsler zaten dekolte ile harcı âlem (herkese açık) Etek boyları iç çamaşır modellerini sergilemeye müsait olacak şekilde mini mini ayarlanalı epey olmuştu zaten
Oysa; Utanırdı burnunu göstermekten sütninem, Kızımın gösterdiği kefen bezine mahrem (NFazıl)
Nerede o, yitirdiği şehidinin ardından yetimlerine binbir yokluk içinde hem analık hem babalık yapan fedakâr Türk kadını Nerede o, hayırsız kocasının meşakkatine ‘yavrularım için’ diyerek katlanan namus timsali cefakâr Türk hanımı Nerede o, nohut oda bakla sofa yoksul evini muhabbet ve sevgi ile bezeyip, beyine ve yavrularına cennet eden mübarek Türk anası Nerede o, saçının telini yavuklusundan bile sakınan iffetli Türk kızı Neredesiniz Ey zamane Türk kadını ne oldu size, örtünüz mü elbiseniz mi ağırdı, neden bu kadar hafif! lediniz
Vaziyet cinsi lâtifler için böyle de er kişilerimiz farklı mı?
Uzun saç, keçi sakal (af buyurun adı var ise de bu sakalın ismini bilmiyorum), kulakta küpe, saçta toka Baba yerine anneyi örnek alarak Freud’un teorisini haklı çıkarma gayretindeler hep beraber Kıyafet tenzilatında hanımlardan geri kalmadıklarını göstermek için giydikleri kıllı bacaklarını teşhire müsait, en makulü dizkapağı hizasında kısa pantolonlar, erkeklerin büyüseler de gönüllerinin kısa pantolonlu çocukluk günlerinde takılıp kaldığının delili gibi Bazı kenar muhit gençleri ise korkmuş kirpinin dikenleri misali jölelediği saçları ile bir insandan ziyade yakop cinsi papağanı andıran kafalarının içinin boşluğunu teşhir yarışındalar
Vah ki ne vah
Nerede o, mahallesinin namus muhafızı bıçkın Türk delikanlısı Nerede o, edebinden gözünü yerden kaldırmayan Türk genci Nerede o, yanından bir hanım geçerken arkasını dönen ‘efendi’ Türk erkeği
Nerede o, mahreminin gölgesini bile nâmahremden, nâmahremin de gölgesinden sakınan Türk beyi Nerede o, evlâdını siyanet (koruyucu) kanatları altında din ahlâkı ile terbiye eden Türk babası
Şimdilerde Çağdaş! Türk erkeği mevsimi gelmiş erkek güvercin edası ile her gördüğüne kurumlanarak ahlâksız bir rezilliğin utancından bihaber kendini adam sanıyor
Bir ruzgâr esti uçurdu mahremimizin örtüsünü, üryan bıraktı namusumuzu, devirdi! birçok ahlâki değerimizi, alt üst etti kültürümüzü
Hercü merc (karma karışık) oldu kadın erkek her zeminde Zamanın fendi kadında erkeğe, erkekte kadına saygı, kadında kadınlık, erkekte erkeklik haysiyeti, erkekte kadına, kadında erkeğe mesafe bırakmadı Parklarda bahçelerde, sahillerde, vesaitlerde kadın ve erkek, yorgana mahrem işlerle uluorta meşgul olmaktan utanmıyorlar artık Büyükler bir yana henüz ortaöğretim çağındaki yavrular bile okul çıkışlarında kolkola sarmaş dolaş birbirlerinin mâsumiyetlerini tüketiyorlar, işledikleri cürümün vahametinden bihaber Kimsenin kimseden sakınacağı mahremiyeti kalmadı Allah’ın ‘yaklaşılmasını’ bile yasakladığı çirkin fiil, tüketilen mâsumiyetlerin, tertemiz sevdâların, pâyi mâl edilen (ayakaltına alınan) mahremiyetlerin pazarından kesbedilen haram kâr oldu Merhum Fethi Gemuhluoğlu; ‘’Er görmemiş kız arayan delikanlı, unutma ki hanım kızlar da kız görmemiş er arar’’ diyordu Şimdi bu iş samanlıkta iğne aramaya döndü (İffetini koruyan erlerimizi ve hanımlarımızı, kızlarımızı ve delikanlılarımızı sayılarının artması dualarımızla alınlarından öpüp tenzih ediyoruz) Bu ahlâk çöküntüsü hayata tesir cihetiyle sadece cinsi değil, içtimâi (sosyal) hayatımıza da sirâyet (bulaştı) etti İnsanlarımız, hususiyetle gençlerimiz birbirlerine karşı daha saygısız, daha fütursuz (gevşek, umursamaz) daha merhametsiz, daha müteyakkız (menfaat için tetikte), daha cüretkâr, daha mütecâviz (saldırgan) İstediğini elde etmede hiçbir sınır tanımayan ahlâktan âzâdelik, batılılaşma temâyülü ile bize musallat oldu Batıdan devşirdiğimiz, batıya bile rahmet okutarak irtikâb (kötü bir iş işlemek) ettiğimiz bu tefessüh (alçaklaşma, çürüme), neticeleri ile içtimâi hayâtımızı lâubâlileştirdi Âile sarsılıyor Boşanmalar had safhada Belki Türk insanının kadını ve erkeğiyle bir zihin inkılâbını tasarlayan tasavvur, sınırları yıkmada bu kadar ileri gidilebileceğini tahmin bile etmemişti Buna rağmen Türk’ün asaletinin menbaı olan hayat tarzını değiştirmeyi düşünüp de bu gayelerine vesile arayanlar muradlarına ermiş görünüyor Zira değişmeye teşne olanlar mankutlaştırıldılar, maymunlaştırıldılar, kültürlerine sahip çıkarak değişmeye direnenlere ise mankutlar vasıtası ile hayat zehir ediliyor
Her hanım bir erkeğin, kızı, kardeşi ya da hanımı, her erkek de bir hanımın oğlu, kardeşi ya da eşi Birbirlerinin mahremi Böyle olmakla hepsi bir diğerinden mes’ul (sorumlu)
Bu itibarla, komşunun tavuğunu kaz görmeye yeltenen herkes kendinin de bir kümes sahibi olduğunu hatırda tutmalıdır
Edeb gözde başlar İdraklerin iğfâl yollarından en önemlisi göz’dür Göze yönelik tecavüzün en tesirli vasıtası ise soyunmaktır Bunu önlemenin tek yolu da örtünmektir Giyinmek örtünmenin kemâlidir Edeb ise giyimli insanların kokusudur ki sureta güzel olan insanı güzel kokan bir çiçeğe benzetir
Hülasa, bu cümleden olarak; ‘Arı namus şişesi’ taşa çalınmayacak kadar kıymetli bir hazinedir, belki kıymet itibarı ile candan da ileridir İnsanın zineti olan edeb en mukaddes vasıftır ki hassasiyetle korunmalıdır Aksi takdirde;
Âili bir inkılâb olsun diyen meyyus olur, Başka bir şey kazanmaz, sade bir deyyus olur (Âkif)
Kenan ALGÜN köşe yazılarından