iltasyazilim
FD Üye
şeyh bedrettin neden ayaklanma etti ne süre öldü
Şeyh Bedreddin meselesi, Osmanlı tarihi açısından bütün bir bilmecedir Üstünde çok söz söylenmiştir Bir kısım peşin hükümlü tarihçiler Şeyh Bedreddin'i, Osmanlı döneminin cumhuriyetçisi ve ihtilalcisi diye başlarına tac etmişlerdir
Komünizmin revaçta olduğu günlerde, Bayan hariç her şey ortaktırdediğini bahis ederek, tarihin ilk Türk komünisti diye Nazım Hikmet'e manzum medhiye bile yazdırmışlardır
Alevî grup ise, Osmanlı Devleti'ne isyan eden Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal'in haline bakarak onu bir Alevî Dedesi olarak görmüşlerdir; hatta kendilerine kılavuz edinenleri bile çıkmıştır
Bunun yanına, Osmanlı tarihçilerinin mühim bir kısmı, ilk olarak Şeyh Bedreddin'in büyük bir İslâm âlimi ve hukukçusu olduğunu, oysa sonra şeyhlikden şahlığa heveslendiğini ve devlete ayaklanma ettiği için idam edildiğini ifade etmişlerdir
Şeyh Bedreddin Osmanlı ordusuna tutsak düşer Serez ’e götürülen Şeyh Bedreddin orada idam edilir (1420)
Bir Takım samimi araştırmacılar ise, Şeyh Bedreddin'in başından beri Bâtınî fikirlere sahip bir ehli dalâlet olduğunu hükme bağlamışlardır Acaba hangisi doğrudur?
Kanaatimize tarafından ifrat da tefrit de doğru değildir Meseleyi olduğu gibi yansıtmaya hedeflemek en güzelidir Bu sebeple Şeyh Bedreddin'i yakından tanımak en doğrusudur
Hayatı hakkında en geniş bilgiyi torunu Halil kadar Menâkıbı Şeyh Bedreddin adıyla kaleme alınan eserden öğreniyoruz Şeyh Bedreddin hakkında şunları biliyoruz:
Ana adı Mahmûd olan bu zatın babası İsrail, bir Osmanlı emiri, bir gazi ve de 1361'de Edirne fethedildikten sonradan ele geçirilen Dimetoka'ya alt Simavna veya Samavna denilen beldenin de birincil kadısıdır Burada kadılık yaparken oğlu Mahmûd dünyaya gelmiş ve namına İbni Kâdî Simavna ya da Simavna Kadısı oğlu denmiştir Bunun Kütahya Simav ile ilgisi yoktur Tahsilini Kadizâdei Rumî ile birlikte onun babasının yanına yapan ve sonra da Kahire'ye giderek ilk önce Seyyid Şerif Cürcânî elde etmek üzere büyük âlimlerden ders okuyan Mahmûd, Kahire'de inzivada olan Hüseyini Ahlâtî'den tasavvuf dersi almış ve Timur'un huzurunda yapılan ilmî tartışmada İslâmî ilimlere olan vukufunu ispatlamıştır giderken Tebriz ve ilim merkezi Kazvin'e uğrayan Şeyh, orada bazı nakillere kadar Bâtınîlik fikirlerinin etkisinde az da olsa kalmıştır 1397 yılında şeyhi Hüseyin Ahlâtî'nin vefatı üzerine onun yerine geçen Şeyh Bedreddin, sonradan Anadolu'ya gelmiş ve nihayet bilhassa İslâm Hukuku konusundaki uzmanlığından dolayı Sultân Musa'nın Kazaskerliğine atama edilmiştir
Sultân Musa tasfiye edilince Şeyh Bedreddin çoluk çocuğuyla birlikte, 1000 akçe maaşla İznik'e getirilmiş ve gereken saygı gösterilmekle beraber, göz hapsinde tutulmuştur Daha evvel anlattığımız gibi, Börklüce Mustafa denilen ve Büyükbaba Sultân diye de bilinen alevi dedesinin isyanı, bunu Torlak Kemal denilen bir Yahudi dönmesinin takip etmesi ve Şeyh Bedreddin'in de bunlarla olan irtibatı, Şeyh'in dar bir şekilde Rumeli'ye geçmesine, Eflak Beyine sığınmasına ve sonuç olarak ortaya çıkan bu Alevî isyanının reisi gibi görünmesine yol açmıştır
Önemle ifade edelim oysa, Şeyh Bedreddin gerçekten alevi falan değildir Bunun en büyük delili, keza neslinin besbelli oluşu ve keza de telif ettiği eserleridir Bunun tek istisnası Varidatadlı eseridir oysa, bunun gerçekten onun kadar yazılıp yazılmadığı da tartışmalıdır Gerçek olan Şeyh'in şahlığa heveslenmesi, fesad grubunun içinde yer alması ve de Sultân Mehmed'e isyan edenlerin manevi reisi durumuna düşmesidir
Şeyh Bedreddin'in eserlerine baktığımızda, İslâm Hukukuna dair Letâif ülİşârâtöncelikle gelir İznik'te göz hapsinde iken kaleme aldığı bu eser, Hanefi mezhebi ile alakalı çok iyi bir mukayeseli hukuk kitabıdır Bunu Câmi'ulFusûleynadlı Üstrûşenî ve İmâdî isimli büyük Hanefi hukukçularının kaleme aldığı Fusûl isimli hukuk eserlerini birleştirerek ve asrın meselelerini de ek ederek telif ettiği çok iyi bir hukuk kitabı takip eder Bu zikredilenler ve edilmeyenler, ayrıntılarıyla Sünnî ve Hanefî esaslarına tarafından kaleme alınmış eserlerdir Bunlarda Bâtınîlik, Alevîlik veya materyalist bir vahdet'ülmevcudculukla alakalı tek bir tümce yoktur
Geriye Doğru Varidatadlı ona isnad edilen tasavvufa dair bir eser kalmaktadır Bu kitabın ona ait olmadığı ve hatta onu ayaklanma için kullanan bir takım bozuk fikirli ahali göre uydurulduğu, ileri sürülen iddialar arasındadır Fakat bu kitaba baktığımızda, Şeyh Bedreddin'in öteki eserlerinin bütün aksine, İslâm'ın temel esaslarına ters düşen ve insanı tamamen dinden çıkarabilecek hususlar bulunmaktadır
Bu eserin bazı yerlerinde Allah'dan ve O'nun peygamberlerinden bahsederken, bazı yerlerde vahdet'ülvücud'dan ziyâde vahdet'ülmevcud nazariyesiyle tam bir materyalist gibi hareket ettiği görülmektedir
Alemin ezeli ve ölümsüz olduğu ileri sürülen benzer eserde, kıyamet inkâr edilmekte ve buna emrindeki olarak haşri cismânî denilen haşir redd olunmaktadır Cennet ve cehennemin de inkâr edildiği eserde, melek, cin ve şeytanla alakalı İslâm'ın esasları da ayrıntılarıyla saptırılmaktadır Eğer bu eser, Şeyh Bedreddin'e ait ise, İslâmiyetin önerme ettiği şekliyle Allah, Peygamber ve öbür dünya inancı olmayan, eskilerin tabiriyle kadınlar haricen her şeyin halk arasında karşılıklı olduğuna inanan İbâhiyye mezhebinin mensubu yer alan bir zındık ve mülhid karşımızda demektir
Acaba Şeyh Bedreddin bu mudur? Bu soruya hemencecik evetdiye cevap tahsis etmek çok zordur Zira hapisteyken yani idamından bir kaç yıl önce kaleme aldığı İslâm Hukuku eserinde tam bir Ehli sünnet gibi İslâm'ın esaslarını anlatan bir âlimin bir iki yıl içinde bu ışık halkası gelmiş olması akla zorlama gelmektedir Nitekim Sa'deddin Taftazânî'nin talebesi olan Mevlânâ Haydar Herevî, ilim meclisinde Şeyh Bedreddin ile tartışmış, Kur'ân, sünnet ve diğer kaynaklara dayanarak Şeyh'i ilzam etmiş ve şahsen Şeyh Bedreddin'in kendi suçunun cezasını ikrar ettikten sonradan ıslâhı evren ve hıfzı nizâmı Beniâdem için idamına fetva vermiştir Çoğu Osmanlı tarihçilerinin kanaati de bu yöndedir
O halde karşımızda bir kaç tane Şeyh Bedreddin vardır:
Birincisi, SünnîHanefi İslâm Hukukçusu ve eserleri âlimlerce asırlarca ders kitabı olarak okutulan ve Musa Çelebi'nin Kazaskeri olan Şeyh Bedreddin'dir
İkincisi, İslâm'ın temel esaslarını reddeden, Simavîler diye tanıdık müritleri namaz ve oruç gibi İslâm'ın hükümlerinden habersiz bulunan ve en önemlisi de vahdet'ülmevcudcu yani neredeyse panteist ve inkarcı bir Şeyh Bedreddin'dir
Üçüncüsü, kerametleri olan veli ve mutasavvıf bir Şeyh Bedreddin'dir
Dördüncüsü ise, toplumda keşmekeş çıkaranların rehberi olan, bu vesileyle aslında Alevî olmadığı halde Anadolu'da isyan eden Alevî grupların mercii haline gelen ve şeyhliği şahlığa değiştirmek isteyen ihtilâlci Şeyh Bedreddin'dir
Osmanlı kaynaklarından ve Ebüssuud'un fetvasından anladığımız, Şeyh Bedreddin'e ait gibi görünen bu şahsiyetlerden birincisi ve dördüncüsünün birleştirilerek kabul edilmesi şeklindedir Yani Şeyh Bedreddin, büyük bir İslâm âlimidir; alevî değildir; Kazvin'de Bâtınîlikden etkilenmiş olması şiddetle muhtemeldir; Osmanlının curcuna döneminde tahriklere aldanmış ve isyancı Alevîlerin ve hatta Alevîlerin de kabul edemeyeceği vahdet'ülmevcudcu bir dalalet grubunun dairesine girmiş ve neticede ulus düzeni gereği isyanı sebebiyle idama mahkum edilmiştir; Vâridât'ın böyle bir âlimin eseri olmasını zihin kabul etmemektedir Ebüssuud'un sorulan bir soruya verdiği cevapta Anın müridlerinden olan kâfirlerdir' demek lâzımdır; Sâir kefere gibi adın anmayub la'net etmeyüb kendi halinde olan Müslüman kâfir olmazdemesi fazla manidardır Herevî'nin idam fetvasında, ısrarla insanları mahsus dalâlete sevk edenlerden olduğunu isbat etmeside önemlidir
Lakin, Âli ve sözde tarihçiler, Bedreddin'in büyük bir âlim olduğunu, devlete isyanının çevresinin planlarına ve yapılan isnadlara dayandığını dobra dobra ifade etmekte ve Şeyh Bedreddin'i övmektedirler *
Şeyh Bedreddin meselesi, Osmanlı tarihi açısından bütün bir bilmecedir Üstünde çok söz söylenmiştir Bir kısım peşin hükümlü tarihçiler Şeyh Bedreddin'i, Osmanlı döneminin cumhuriyetçisi ve ihtilalcisi diye başlarına tac etmişlerdir
Komünizmin revaçta olduğu günlerde, Bayan hariç her şey ortaktırdediğini bahis ederek, tarihin ilk Türk komünisti diye Nazım Hikmet'e manzum medhiye bile yazdırmışlardır
Alevî grup ise, Osmanlı Devleti'ne isyan eden Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal'in haline bakarak onu bir Alevî Dedesi olarak görmüşlerdir; hatta kendilerine kılavuz edinenleri bile çıkmıştır
Bunun yanına, Osmanlı tarihçilerinin mühim bir kısmı, ilk olarak Şeyh Bedreddin'in büyük bir İslâm âlimi ve hukukçusu olduğunu, oysa sonra şeyhlikden şahlığa heveslendiğini ve devlete ayaklanma ettiği için idam edildiğini ifade etmişlerdir
Şeyh Bedreddin Osmanlı ordusuna tutsak düşer Serez ’e götürülen Şeyh Bedreddin orada idam edilir (1420)
Bir Takım samimi araştırmacılar ise, Şeyh Bedreddin'in başından beri Bâtınî fikirlere sahip bir ehli dalâlet olduğunu hükme bağlamışlardır Acaba hangisi doğrudur?
Kanaatimize tarafından ifrat da tefrit de doğru değildir Meseleyi olduğu gibi yansıtmaya hedeflemek en güzelidir Bu sebeple Şeyh Bedreddin'i yakından tanımak en doğrusudur
Hayatı hakkında en geniş bilgiyi torunu Halil kadar Menâkıbı Şeyh Bedreddin adıyla kaleme alınan eserden öğreniyoruz Şeyh Bedreddin hakkında şunları biliyoruz:
Ana adı Mahmûd olan bu zatın babası İsrail, bir Osmanlı emiri, bir gazi ve de 1361'de Edirne fethedildikten sonradan ele geçirilen Dimetoka'ya alt Simavna veya Samavna denilen beldenin de birincil kadısıdır Burada kadılık yaparken oğlu Mahmûd dünyaya gelmiş ve namına İbni Kâdî Simavna ya da Simavna Kadısı oğlu denmiştir Bunun Kütahya Simav ile ilgisi yoktur Tahsilini Kadizâdei Rumî ile birlikte onun babasının yanına yapan ve sonra da Kahire'ye giderek ilk önce Seyyid Şerif Cürcânî elde etmek üzere büyük âlimlerden ders okuyan Mahmûd, Kahire'de inzivada olan Hüseyini Ahlâtî'den tasavvuf dersi almış ve Timur'un huzurunda yapılan ilmî tartışmada İslâmî ilimlere olan vukufunu ispatlamıştır giderken Tebriz ve ilim merkezi Kazvin'e uğrayan Şeyh, orada bazı nakillere kadar Bâtınîlik fikirlerinin etkisinde az da olsa kalmıştır 1397 yılında şeyhi Hüseyin Ahlâtî'nin vefatı üzerine onun yerine geçen Şeyh Bedreddin, sonradan Anadolu'ya gelmiş ve nihayet bilhassa İslâm Hukuku konusundaki uzmanlığından dolayı Sultân Musa'nın Kazaskerliğine atama edilmiştir
Sultân Musa tasfiye edilince Şeyh Bedreddin çoluk çocuğuyla birlikte, 1000 akçe maaşla İznik'e getirilmiş ve gereken saygı gösterilmekle beraber, göz hapsinde tutulmuştur Daha evvel anlattığımız gibi, Börklüce Mustafa denilen ve Büyükbaba Sultân diye de bilinen alevi dedesinin isyanı, bunu Torlak Kemal denilen bir Yahudi dönmesinin takip etmesi ve Şeyh Bedreddin'in de bunlarla olan irtibatı, Şeyh'in dar bir şekilde Rumeli'ye geçmesine, Eflak Beyine sığınmasına ve sonuç olarak ortaya çıkan bu Alevî isyanının reisi gibi görünmesine yol açmıştır
Önemle ifade edelim oysa, Şeyh Bedreddin gerçekten alevi falan değildir Bunun en büyük delili, keza neslinin besbelli oluşu ve keza de telif ettiği eserleridir Bunun tek istisnası Varidatadlı eseridir oysa, bunun gerçekten onun kadar yazılıp yazılmadığı da tartışmalıdır Gerçek olan Şeyh'in şahlığa heveslenmesi, fesad grubunun içinde yer alması ve de Sultân Mehmed'e isyan edenlerin manevi reisi durumuna düşmesidir
Şeyh Bedreddin'in eserlerine baktığımızda, İslâm Hukukuna dair Letâif ülİşârâtöncelikle gelir İznik'te göz hapsinde iken kaleme aldığı bu eser, Hanefi mezhebi ile alakalı çok iyi bir mukayeseli hukuk kitabıdır Bunu Câmi'ulFusûleynadlı Üstrûşenî ve İmâdî isimli büyük Hanefi hukukçularının kaleme aldığı Fusûl isimli hukuk eserlerini birleştirerek ve asrın meselelerini de ek ederek telif ettiği çok iyi bir hukuk kitabı takip eder Bu zikredilenler ve edilmeyenler, ayrıntılarıyla Sünnî ve Hanefî esaslarına tarafından kaleme alınmış eserlerdir Bunlarda Bâtınîlik, Alevîlik veya materyalist bir vahdet'ülmevcudculukla alakalı tek bir tümce yoktur
Geriye Doğru Varidatadlı ona isnad edilen tasavvufa dair bir eser kalmaktadır Bu kitabın ona ait olmadığı ve hatta onu ayaklanma için kullanan bir takım bozuk fikirli ahali göre uydurulduğu, ileri sürülen iddialar arasındadır Fakat bu kitaba baktığımızda, Şeyh Bedreddin'in öteki eserlerinin bütün aksine, İslâm'ın temel esaslarına ters düşen ve insanı tamamen dinden çıkarabilecek hususlar bulunmaktadır
Bu eserin bazı yerlerinde Allah'dan ve O'nun peygamberlerinden bahsederken, bazı yerlerde vahdet'ülvücud'dan ziyâde vahdet'ülmevcud nazariyesiyle tam bir materyalist gibi hareket ettiği görülmektedir
Alemin ezeli ve ölümsüz olduğu ileri sürülen benzer eserde, kıyamet inkâr edilmekte ve buna emrindeki olarak haşri cismânî denilen haşir redd olunmaktadır Cennet ve cehennemin de inkâr edildiği eserde, melek, cin ve şeytanla alakalı İslâm'ın esasları da ayrıntılarıyla saptırılmaktadır Eğer bu eser, Şeyh Bedreddin'e ait ise, İslâmiyetin önerme ettiği şekliyle Allah, Peygamber ve öbür dünya inancı olmayan, eskilerin tabiriyle kadınlar haricen her şeyin halk arasında karşılıklı olduğuna inanan İbâhiyye mezhebinin mensubu yer alan bir zındık ve mülhid karşımızda demektir
Acaba Şeyh Bedreddin bu mudur? Bu soruya hemencecik evetdiye cevap tahsis etmek çok zordur Zira hapisteyken yani idamından bir kaç yıl önce kaleme aldığı İslâm Hukuku eserinde tam bir Ehli sünnet gibi İslâm'ın esaslarını anlatan bir âlimin bir iki yıl içinde bu ışık halkası gelmiş olması akla zorlama gelmektedir Nitekim Sa'deddin Taftazânî'nin talebesi olan Mevlânâ Haydar Herevî, ilim meclisinde Şeyh Bedreddin ile tartışmış, Kur'ân, sünnet ve diğer kaynaklara dayanarak Şeyh'i ilzam etmiş ve şahsen Şeyh Bedreddin'in kendi suçunun cezasını ikrar ettikten sonradan ıslâhı evren ve hıfzı nizâmı Beniâdem için idamına fetva vermiştir Çoğu Osmanlı tarihçilerinin kanaati de bu yöndedir
O halde karşımızda bir kaç tane Şeyh Bedreddin vardır:
Birincisi, SünnîHanefi İslâm Hukukçusu ve eserleri âlimlerce asırlarca ders kitabı olarak okutulan ve Musa Çelebi'nin Kazaskeri olan Şeyh Bedreddin'dir
İkincisi, İslâm'ın temel esaslarını reddeden, Simavîler diye tanıdık müritleri namaz ve oruç gibi İslâm'ın hükümlerinden habersiz bulunan ve en önemlisi de vahdet'ülmevcudcu yani neredeyse panteist ve inkarcı bir Şeyh Bedreddin'dir
Üçüncüsü, kerametleri olan veli ve mutasavvıf bir Şeyh Bedreddin'dir
Dördüncüsü ise, toplumda keşmekeş çıkaranların rehberi olan, bu vesileyle aslında Alevî olmadığı halde Anadolu'da isyan eden Alevî grupların mercii haline gelen ve şeyhliği şahlığa değiştirmek isteyen ihtilâlci Şeyh Bedreddin'dir
Osmanlı kaynaklarından ve Ebüssuud'un fetvasından anladığımız, Şeyh Bedreddin'e ait gibi görünen bu şahsiyetlerden birincisi ve dördüncüsünün birleştirilerek kabul edilmesi şeklindedir Yani Şeyh Bedreddin, büyük bir İslâm âlimidir; alevî değildir; Kazvin'de Bâtınîlikden etkilenmiş olması şiddetle muhtemeldir; Osmanlının curcuna döneminde tahriklere aldanmış ve isyancı Alevîlerin ve hatta Alevîlerin de kabul edemeyeceği vahdet'ülmevcudcu bir dalalet grubunun dairesine girmiş ve neticede ulus düzeni gereği isyanı sebebiyle idama mahkum edilmiştir; Vâridât'ın böyle bir âlimin eseri olmasını zihin kabul etmemektedir Ebüssuud'un sorulan bir soruya verdiği cevapta Anın müridlerinden olan kâfirlerdir' demek lâzımdır; Sâir kefere gibi adın anmayub la'net etmeyüb kendi halinde olan Müslüman kâfir olmazdemesi fazla manidardır Herevî'nin idam fetvasında, ısrarla insanları mahsus dalâlete sevk edenlerden olduğunu isbat etmeside önemlidir
Lakin, Âli ve sözde tarihçiler, Bedreddin'in büyük bir âlim olduğunu, devlete isyanının çevresinin planlarına ve yapılan isnadlara dayandığını dobra dobra ifade etmekte ve Şeyh Bedreddin'i övmektedirler *