iltasyazilim
FD Üye
Duygusallık yani diğer bir deyişle romantiklik, çoğu zaman sevgiduygusu adı altında etkisini gösterir Örneğin, romantik radikal milliyetçiler, kendi milletlerini çok sevdiklerini söyleyerek başka milletlere karşı husumet besler ve hatta saldırganlık gösterirler Veya bir genç kıza aşık olan, onu hayatının yegane odak noktası haline getiren, sana aşığımdiye şiirler yazarak, hatta intihara yeltenecek kadar ileri giderek bu genç kızı adeta ilahlaştıranbir gencin çıkış noktası yine sevgikavramıdır Eşcinseller, yani Allah'ın haram kıldığı bir sapkınlığı hayasızca ve ısrarla uygulayan kimseler de, birbirlerinde sevgibulduklarını söylerler
İnsanların çoğunluğu ise, sevgiadı konan her duygunun her zaman için doğru, temiz, hatta kutsal olduğunu zanneder ve az önce saydığımıza benzer romantizm örneklerini makul görürler
Sevgi, elbette Allah'ın insana bahşettiği güzel bir duygudur Ama önemli olan, bu sevginin kime ve ne düşüncelerle beslendiği, yani gerçek sevgi olup olmadığıdır Duygusallığın yol açtığı sapkın sevgi anlayışı ile Allah'ın bize Kuran'da öğrettiği gerçek sevgi anlayışı bu noktada birbirinden ayrılır
ön bir bilgi olması bakımından Kuran'a göre sevginin kıstasını açıklayalım: Kuran'a göre sevgi, ona layık olanlara gösterilir Sevgiye layık olmayanlar ise sevilmez Hatta onlara buğzedilir, yani kalben soğukluk duyulur Kimin sevgiye layık olduğu ise, sahip olduğu ahlaka göredir
Mutlak sevgiye layık olan tek varlık, hepimizin yaratıcısı olan Allah'tır Allah bizi var etmiş, sayısız nimetle rızıklandırmış, bize yol göstermiş ve ebedi cenneti vaat etmiştir Her türlü sıkıntımıza O yardım eder, her samimi çağrımıza icabet eder Bizi O doyurur, hastalandığımızda bize O şifa verir, kalbimizi O felaha kavuşturur Dolayısıyla kainatın sırrını kavramış olan insan, herşeyden çok Allah'ı sever Sonra da Allah'ın sevdiklerini, yani Allah'ın rızasına uyan salih insanları sever
Öte yandan Allah'a karşı isyankar olanlar, Rabbimiz'e isyan eden nankörler ise sevgiye layık değildirler Bu insanlara karşı sevgi beslemek, önemli bir hatadır ve Allah bu konuda iman edenleri şöyle uyarır:
Ey iman edenler, Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları veliler edinmeyin Siz onlara karşı sevgi yöneltiyorsunuz; oysa onlar haktan size geleni inkâr etmişler, Rabbiniz olan Allah'a inanmanızdan dolayı elçiyi de, sizi de (yurtlarınızdan) sürüpçıkarmışlardır Eğer siz, Benim yolumda cehd etmek (çaba harcamak) ve Benim rızamı aramak amacıyla çıkmışsanız (nasıl) onlara karşı hâlâ sevgi gizliyorsunuz? Ben, sizin gizlediklerinizi ve açığa vurduklarınızı bilirim Kim sizden bunu yaparsa, artık o, elbette yolun ortasından şaşırıpsapmış olur (Mümtehine Suresi, 1)
Ayette görüldüğü gibi iman edenler inkarcılara karşı sevgi yöneltmezler Ancak burada önemli bir detayı hatırlatmakta yarar vardır Mümin, dini inkar eden bir insana karşı kalbinde bir sevgi duymasa da, o insanın iman etmesi, Müslüman olması için elinden gelen herşeyi yapar Yani burada bahsedilen sevgi beslememedurumu, karşıdaki insana öfke duyma, onun iyiliğini istememe anlamına gelmez Aksine Allah'a iman eden bir insan öğüt alabilecek, doğru yolu bulabilecek her insana dini tebliğ etmek, cennetin ve cehennemin varlığını hatırlatmak, ölüm ve hesap günü ile karşı tarafı uyarıp korkutmak görevlerini eksiksiz olarak, şevkle yerine getirir
Ayrıca tüm çabasına rağmen bir insan iman etmese de yine Müslümanın adil tavrında bir değişiklik olmaz Müminlere zarar vermeye, insanlar arasında bozgunculuk ve kargaşa çıkarmaya kalkışmadığı sürece her insana aynı hoşgörüyü gösterir Çünkü Allah müminlere şöyle emretmiştir:
Allah, sizinle din konusunda savaşmayan, sizi yurtlarınızdan sürüpçıkarmayanlara iyilik yapmanızdan ve onlara adaletli davranmanızdan sizi sakındırmaz Çünkü Allah, adalet yapanları sever Allah, ancak din konusunda sizinle savaşanları, sizi yurtlarınızdan sürüpçıkaranları ve sürülüpçıkarılmanız için arka çıkanları dost edinmenizden sakındırır Kim onları dost edinirse, artık onlar zalimlerin ta kendileridir (Mümtehine Suresi, 89)
Bu ayetlerde ve bir önce verdiğimiz Mümtehine Suresi 1 ayette Allah bizlere pek çok hikmetle birlikte önemli bir bakış açısı da öğretmektedir: Bir insanın duyguları, onun için yönlendirici olmamalıdır Çünkü duygular insanı son derece yanlış noktalara götürebilir İnsanın, duygularına göre değil, aklına ve iradesine, Allah'ın emirlerine göre hareket etmesi, dahası duygularını da akıl ve iradesiyle terbiye etmesi gereklidir
Bu gerçeği, duygusallık batağına düşmüş her insanın hayatında görebiliriz Kalbindeki istek, hırs, tutku, nefret veya öfke gibi duygulara esir olmuş yüzmilyonlarca insan, akla aykırı işler yaparlar ve bunu da ne yapayım, seviyorum işteveya ne yapayım, çok istiyorum, içimden geliyorgibi çaresizlik dolu sözlerle savunurlar Oysa bir şeyin bir insanın içinden gelmesi, o şeyin doğru ve meşru olduğu anlamına gelmez İnsanın nefsi kendisine daima kötülüğü emretmekte, şeytan da onu daha büyük kötülükler için kışkırtmaktadır Ne yapayım, içimden geliyordiyerek Allah'ın rızasına aykırı işler yapan insan, aslında nefsinin ve şeytanın oyuncağı olmuştur Allah bu insanlardan Kuran'da şöyle söz eder:
Şimdi sen, kendi hevasını ilah edinen ve Allah'ın bir ilim üzere kendisini saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürlediği ve gözü üstüne bir perde çektiği kimseyi gördün mü? Artık Allah'tan sonra ona kim hidayet verecektir? Siz yine de öğüt alıpdüşünmüyor musunuz? (Casiye Suresi, 23)
İnsanların çoğunluğu ise, sevgiadı konan her duygunun her zaman için doğru, temiz, hatta kutsal olduğunu zanneder ve az önce saydığımıza benzer romantizm örneklerini makul görürler
Sevgi, elbette Allah'ın insana bahşettiği güzel bir duygudur Ama önemli olan, bu sevginin kime ve ne düşüncelerle beslendiği, yani gerçek sevgi olup olmadığıdır Duygusallığın yol açtığı sapkın sevgi anlayışı ile Allah'ın bize Kuran'da öğrettiği gerçek sevgi anlayışı bu noktada birbirinden ayrılır
ön bir bilgi olması bakımından Kuran'a göre sevginin kıstasını açıklayalım: Kuran'a göre sevgi, ona layık olanlara gösterilir Sevgiye layık olmayanlar ise sevilmez Hatta onlara buğzedilir, yani kalben soğukluk duyulur Kimin sevgiye layık olduğu ise, sahip olduğu ahlaka göredir
Mutlak sevgiye layık olan tek varlık, hepimizin yaratıcısı olan Allah'tır Allah bizi var etmiş, sayısız nimetle rızıklandırmış, bize yol göstermiş ve ebedi cenneti vaat etmiştir Her türlü sıkıntımıza O yardım eder, her samimi çağrımıza icabet eder Bizi O doyurur, hastalandığımızda bize O şifa verir, kalbimizi O felaha kavuşturur Dolayısıyla kainatın sırrını kavramış olan insan, herşeyden çok Allah'ı sever Sonra da Allah'ın sevdiklerini, yani Allah'ın rızasına uyan salih insanları sever
Öte yandan Allah'a karşı isyankar olanlar, Rabbimiz'e isyan eden nankörler ise sevgiye layık değildirler Bu insanlara karşı sevgi beslemek, önemli bir hatadır ve Allah bu konuda iman edenleri şöyle uyarır:
Ey iman edenler, Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları veliler edinmeyin Siz onlara karşı sevgi yöneltiyorsunuz; oysa onlar haktan size geleni inkâr etmişler, Rabbiniz olan Allah'a inanmanızdan dolayı elçiyi de, sizi de (yurtlarınızdan) sürüpçıkarmışlardır Eğer siz, Benim yolumda cehd etmek (çaba harcamak) ve Benim rızamı aramak amacıyla çıkmışsanız (nasıl) onlara karşı hâlâ sevgi gizliyorsunuz? Ben, sizin gizlediklerinizi ve açığa vurduklarınızı bilirim Kim sizden bunu yaparsa, artık o, elbette yolun ortasından şaşırıpsapmış olur (Mümtehine Suresi, 1)
Ayette görüldüğü gibi iman edenler inkarcılara karşı sevgi yöneltmezler Ancak burada önemli bir detayı hatırlatmakta yarar vardır Mümin, dini inkar eden bir insana karşı kalbinde bir sevgi duymasa da, o insanın iman etmesi, Müslüman olması için elinden gelen herşeyi yapar Yani burada bahsedilen sevgi beslememedurumu, karşıdaki insana öfke duyma, onun iyiliğini istememe anlamına gelmez Aksine Allah'a iman eden bir insan öğüt alabilecek, doğru yolu bulabilecek her insana dini tebliğ etmek, cennetin ve cehennemin varlığını hatırlatmak, ölüm ve hesap günü ile karşı tarafı uyarıp korkutmak görevlerini eksiksiz olarak, şevkle yerine getirir
Ayrıca tüm çabasına rağmen bir insan iman etmese de yine Müslümanın adil tavrında bir değişiklik olmaz Müminlere zarar vermeye, insanlar arasında bozgunculuk ve kargaşa çıkarmaya kalkışmadığı sürece her insana aynı hoşgörüyü gösterir Çünkü Allah müminlere şöyle emretmiştir:
Allah, sizinle din konusunda savaşmayan, sizi yurtlarınızdan sürüpçıkarmayanlara iyilik yapmanızdan ve onlara adaletli davranmanızdan sizi sakındırmaz Çünkü Allah, adalet yapanları sever Allah, ancak din konusunda sizinle savaşanları, sizi yurtlarınızdan sürüpçıkaranları ve sürülüpçıkarılmanız için arka çıkanları dost edinmenizden sakındırır Kim onları dost edinirse, artık onlar zalimlerin ta kendileridir (Mümtehine Suresi, 89)
Bu ayetlerde ve bir önce verdiğimiz Mümtehine Suresi 1 ayette Allah bizlere pek çok hikmetle birlikte önemli bir bakış açısı da öğretmektedir: Bir insanın duyguları, onun için yönlendirici olmamalıdır Çünkü duygular insanı son derece yanlış noktalara götürebilir İnsanın, duygularına göre değil, aklına ve iradesine, Allah'ın emirlerine göre hareket etmesi, dahası duygularını da akıl ve iradesiyle terbiye etmesi gereklidir
Bu gerçeği, duygusallık batağına düşmüş her insanın hayatında görebiliriz Kalbindeki istek, hırs, tutku, nefret veya öfke gibi duygulara esir olmuş yüzmilyonlarca insan, akla aykırı işler yaparlar ve bunu da ne yapayım, seviyorum işteveya ne yapayım, çok istiyorum, içimden geliyorgibi çaresizlik dolu sözlerle savunurlar Oysa bir şeyin bir insanın içinden gelmesi, o şeyin doğru ve meşru olduğu anlamına gelmez İnsanın nefsi kendisine daima kötülüğü emretmekte, şeytan da onu daha büyük kötülükler için kışkırtmaktadır Ne yapayım, içimden geliyordiyerek Allah'ın rızasına aykırı işler yapan insan, aslında nefsinin ve şeytanın oyuncağı olmuştur Allah bu insanlardan Kuran'da şöyle söz eder:
Şimdi sen, kendi hevasını ilah edinen ve Allah'ın bir ilim üzere kendisini saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürlediği ve gözü üstüne bir perde çektiği kimseyi gördün mü? Artık Allah'tan sonra ona kim hidayet verecektir? Siz yine de öğüt alıpdüşünmüyor musunuz? (Casiye Suresi, 23)