Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Son konular

Seyyid Abdülhakim el Huseyni k.s.

Seyyid Abdülhakim el Huseyni k.s.
0
114

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
58
Gavs hazretleri Büyük Mürşit Seyyid Muhammed'in oğludur


Seyyid Muhammed, Hazret'in halifelerindendi Ancak üstatlarına: Efendim, siz hayatta iken ben halifelik yapmam, bu yüzden beni ma'zur görün Saadetli ömrünüz boyunca, bu fakiri dizinizin dibinden ayırmayın, gizleyin Şayet benim ömrüm sizden sonra devam edecekse bu durumu birine bildirip, halifeliğimi vasiyet edersinizdiyecek kadar mahviyet sahibi Ne garip ki, bu zat mürşidinden evvel vefat edecek ve mürşidi de onun hakkında şu yücelik ifadesini kullanacaktır :


Allah (CC)'a yemin ederim ki, şu memlekette Seyyid Muhammed gibisini görmedim Sizler sakın onu zamanındaki diğer alimlerle karıştırmayın Siz hiç kendisine halifelik verilipte bunun saklanmasını isteyen birini gördünüz mü? kendisi halifemiz olduğu halde yaşadığımız sürece bunun gizlenmesini istedi


Seyyid Muhammed'in (KS) H 1322 tarihinin 10'una rastlayan perşembe günü öğle ile ikindi arasında Baykan ilçesinin Kermet köyünde bir oğlu dünyaya gelirSeyyid Muhammed, bu durumu şöyle ifadelendirir: Allah (CC)'ın lütfu ile bugün bir erkek çocuğum dünyaya geldi Adını Abdülhakim koyup, sağ kulağına ezan, sol kulağına kamet okudum Fıkıh alimi olması arzusuyla göbeğini Basuriadlı fıkıh kitabı üzerinde kestim


Seyyid Muhammed'in Celaleddin adında bir oğlu daha olup bu çocuk beş yaşında vefat etmiştir Hafize ve Esma adında iki de kızı vardır


Şeyh Abdurrahmani Tahi'nin halifesi Şeyh Abdulkahhar (KS) bir gün Arınç köyüne gelir Çok küçük yaşta olan Şeyh Abdulhakim'i görünce, şöyle der: Allah (CC) bağışlasın bu çocuk kimindir, bu ilerde büyük bir zat olacak Ancak bir kusurunu görüyorum, çok halimdir


Ayrıca Hazret de (KS) Norşin'den Siyanüs'e gelince Seyyid Abdülhakim onu iki defa ziyaret edip, üçüncü kez ziyaretine gittiği zaman, Bu kimin oğludurdedi Cemaat, Seyyid Ma'rufun torunudurHazret (KS) dua edip şöyle der: Bu çocuk gelecekte büyük bir zat olacaktır


Gavs'ın diğer sadat gibi tahsil hayatı çeşitli yerlerde geçmiştir


Babasından Kur'anı öğrendikten sonra, Siyanüs köyündeki Hazretin medresesinde üç yıl, ardından Norşin'e giderek orada yedi yıl, Norşin'den Şeyh Fethullahi Verkanisi'nin köyüne gidip iki yıl, oradan da Arbo köyüne giderek üç yıl ve nîhayet Suriye'ye yönelip Hazne köyünde hem zahiri, hem batıni ilmine devam edip orada tamamlarlar


Bilfiil yirmi altı yıl ilm tahsili ile uğraşırlar İlim tahsil ettiği üstatları şunlardır:


1Molla Muhammed Emin (Melle Mezin) Büyük Molla

2 Şeyh Muhammed Arbovi

3 Molla Zahir

4 Muhammed Selimi Hezani

5 Ahmed El Haznevi


İki defa evlendiler Birincisi kendilerinden on beş yaş büyük bir akrabasından dul bir hanımefendi Seyyide Fatıma Bu evlilikten, Seyyid Muhammed, Seyyid Muhammed Raşid, Seyyid Zeynel Abidin (Bu zat küçük yaşta vefat etmiştir) isminde üç oğulları, Halime ve Hatice isminde iki de kız çocukları olmuştur


İlk zevcesinin teşvikiyle ikinci defa yine akrabasından olan Seyyide Sıdıka ile evlenmişlerdir Bu izaçtan da, Seyyid Abdulbaki, Seyyid Ahmed, Seyyid Abdulalim, Seyyid Muhyiddin, Seyyid Enver adlı oğulları ve dört kızı olmuştur


Zahiri ilimlerde büyük bir alim olan Gavs hazretleri ahlaken çok halim idi


Onu görenler halinden etkilenip hidayete ererdi Gavs, çoğu zaman şöyle derdi: Üstat Abdulkahhari Zoheydi, hakkımda şöyle demiş: Bu zat iyidir, ancak bir kusuru vardır 0 da çok halim olmasıdır Elhamdülillah bu kusur ne büyük bir kusurdur


Doğru ve faydalı sözleri tamamen dinler gerekirse cevap verirdi Yoksul kişilerle oturup sohbet eder, onların arzu ve isteklerini karşılayıp gönüllerini hoş tutardı


Küçük çocukları çok sever ve derdi: Çocuklara yedi yaşından itibaren namaz kılmayı öğretiniz, on, on beş yaşları arası kılmazlarsa icap ederse dövünüz Siz bu çabayı gösterin, onlar sonunda bırakırsa ebeveynleri mesul olmaz Gençlikte yapılan ibadet çok makbuldür Bir insan gençliğinde Allah'a kulluk etmezse, ihtiyarladığı zaman ne dünyaya ne ahrete yarar


Bir gün mübareğe dediler: Efendim bazı kişiler sizin münkirliğinizi yapıyorlar, siz ne dersinizCevaben buyurdular : İmamı Şafii (RA) buyuruyor: Huzuru İlahide Rabbi Teala bana şefaat hakkı tanırsa önce münkirlerime şefaat edeceğim Çünkü onlar bizim terakki etmemize sebep oluyor Elbet bizim iyiliğe iyilikle cevap vermemiz gerekirYine Hasanı Basri (RA) de kendi gıybetini yapanlara, iyiliğe iyilikle muamele edilir deyip, bir tabak şeker hediye göndermiş Allahü Teala' nın İzniyle biz de öyle yaparız, onları severiz


Ahlaken olduğu gibi takvada da tek


Bir gün bazı sofilere Fatiha suresini talim ettiriyordum lisanları değişik olduğundan bu kişiler sıratellezînederken doğru telaffuz edemiyordu Bu yanlışlıkları düzeltmek için onlara ders vermeye başladım Bizim bu dersimize Bilvanis seyyidlerinden bir tanesi itiraz edip dedi:


Bunu bırakın, sadatlardan söz edin Çünkü bir laf eksiğe veya fazlalığa bakmazlar Ben de:


Eğer yapılan ibadetler şeriata aykırı olursa, Allah (CC) katında makbul değildir, dedim Seyyid bana kızarak dedi:


Şah ı Hazne'nin huzurunda bir alim, Şahı Hazne'nin haline kalben itiraz etti Bu durumun farkına varan Şahı Hazne o alime bir nazar etti Alim yere düştü, sonra sarığı boğazına dolaştı Seyyidin bu sohbetinden ben çok korktum Çünkü mübarek Seyyiddir, kalbi incinmiştir Ben de bu işte zarar etmiyeyim diye durumu Gavs'a anlatmak için mübareğin yanına vardım Gavs hazretleri akşam rabıtası yapıyordu Rabıtayı bitirdikten sonra, dönüp bana dedi ki:


Allah (CC)'ın yolu nasılsa insan öyle anlatmalıdır İtiraz edip buna darılan, darılsın, hangi büyük kayayı isterse kafasını o taşa vursun


Gavs hazretleri en çok Akaid ve ilmihal bilgilerini öğrenmeye teşvik edip, derdi: Akidesi zayıf olanın imanı da zayıftır Zayıf olan iman her zaman tehlikededir Dinin ayakta kalması ilimledirŞahı Hazne diyor: Dünyayı isteyen ilim okusun, Ahireti isteyen de ilim okusun


Bunun için ilim çok önemlidir Bakınız Rabbi Teala buyuruyor: Allah'tan gereği gibi ancak alimler korkarînsan hayatı dünyeviyesinin her anını sünneti seniyyeye göre ayarlamalıdır


Hazret dünyayı değiştirdikten sonra, Gavs yarım kalan ilmi şeriatını tamamlayıp, seyri sulukunu yapmak için Şeyh Muhammed Selimel Hizaniye intisap etmek ister


Bu işe karar vermeden önce istihare yapan Gavs, gördüğü rüyayı şöyle anlattı:


Rüyamda; Hazret, Şahı Hazne ve ben beraber bulunuyorduk Hazret Şahı Hazne'ye şöyle dedi:


Şeyh Ahmed, Seyyid Abdülhakim'in babasının bizde çok emeği vardır Onun için sen ona gözün gibi bak Bu rüyayı şahı Hazneye intisap için işaret sayan Gavs, doğru Hazne yolunu tutar Şahı Hazne'yi ziyaret edip tarikat almak istediği zaman, Şahı Hazne der:


Abdülhakim sen tarikat almadın mı?


Gavs, evet kurban önceden almıştım Şahı Hazne:


Kimin tarikatını almıştın ? Gavs:


Hazret (KS)'ın tarikatını


Bu cevabı tebessümle karşılayan Şahı Hazne der:


Hepimiz Hazret'in tarikatındayız Senin tarikat almana lüzum yoktur Tövbe verip, tarikat vermez Bu hale şahit olan Şahı Hazne'nin halifesi Molla İbrahim şöyle der: Seyyid Abdülhakim, niçin böyle yaptın, bir menfaat görmezsin, bak bir kişi bir mülk alsa, onu istediği gibi tasarruf edip kullanabilir ve fayda görür


Kişi sahip olmadığı mülkün üzerinde tasarrufta bulunabilir mi? Elbette ki bulunamaz İşte mürşidi kamil de böyledir Kendi tasarrufuna alabilmesi İçin, kendi eliyle müride tarikat vermesi gerekir Kendi müridi olmayan bir kişi üzerinde hiç bir mürşit tasarrufta bulunamaz


Bu sözlere çok üzülen Seyyid Abdülhakîm der: Biz bu işin böyle olduğunu bilmiyorduk


Bir gün tekrar Şahı Hazne'yi ziyaret eden Gavs, der:


Kurban ben tarikat tazeleyeceğim, Şahı Hazne:


Hepimiz Hazretin (KS) tarikatındayız Senin tarikat tazelemene lüzum yoktur Gavs :


Efendim ben o zaman talebe idim, tarikatla fazla meşgul olamadım


Bu konuşmalardan sonra Şahı Hazne, Gavs'tan îstihareyapmasını ister Bu söze çok üzülüp renkten renge giren ve mahzun olan Gavs der:


Yoksa beni rahmet kapısına kabul etmeyecek mi? Ben nereye gideyim, imanım tehlikede, ben imanımı nasıl kurtaracağım?


Emir gereği istihare yapan Gavs, o gece gördüğü rüyayı halife Molla İbrahim'e anlatır Rüyası şöyledir: Çok kalabalık bir cemaat vardı 0 cemaatta Hazret, Şahı Hazne ve Şahı Hazne'nin halifesi Molla Mehmed de vardı Namaz vakti olduğu zaman, Molla Ahmed kamet etti, Şahı Hazne de İmam oldu, bize namaz kıldırdıBu rüyadan Şahı Hazne'ye intisaba izin çıktığını bildiren Molla Mehmed der : Seyyid Abdülhakim, müjdeler olsun, işin tamam


Rüyasını Şahı Hazne'ye anlattığı zaman, mübarek der:


İnşaallah Hazret'in izni vardır Gel sana tarikat vereyim


Bu hale çok sevinen Gavs böylece Şahı Hazne'ye intisap eder



devamı 2 sayfada

Bir gün tekrar Şahı Hazne'yi ziyaret eden Gavs, der:


Kurban ben tarikat tazeleyeceğim, Şahı Hazne:


Hepimiz Hazretin (KS) tarikatındayız Senin tarikat tazelemene lüzum yoktur Gavs :


Efendim ben o zaman talebe idim, tarikatla fazla meşgul olamadım


Bu konuşmalardan sonra Şahı Hazne, Gavs'tan îstihareyapmasını ister Bu söze çok üzülüp renkten renge giren ve mahzun olan Gavs der:


Yoksa beni rahmet kapısına kabul etmeyecek mi? Ben nereye gideyim, imanım tehlikede, ben imanımı nasıl kurtaracağım?


Emir gereği istihare yapan Gavs, o gece gördüğü rüyayı halife Molla İbrahim'e anlatır Rüyası şöyledir: Çok kalabalık bir cemaat vardı 0 cemaatta Hazret, Şahı Hazne ve Şahı Hazne'nin halifesi Molla Mehmed de vardı Namaz vakti olduğu zaman, Molla Ahmed kamet etti, Şahı Hazne de İmam oldu, bize namaz kıldırdıBu rüyadan Şahı Hazne'ye intisaba izin çıktığını bildiren Molla Mehmed der : Seyyid Abdülhakim, müjdeler olsun, işin tamam


Rüyasını Şahı Hazne'ye anlattığı zaman, mübarek der:


İnşaallah Hazret'in izni vardır Gel sana tarikat vereyim


Bu hale çok sevinen Gavs böylece Şahı Hazne'ye intisap eder


Haznedeki günlerini mübarek şöyle anlattı:


Biz Hazne'de bulunduğumuz sürece Şahı Hazne bize hiç İltifat etmezdi Bir ay kaldığım zaman bile ancak bir kaç kelam ederdi Bu hale çok üzülürdüm Bir gün yine bu düşünce ile mahzun bir haldeydim 0 sırada şahı Hazne, bize şöyle sohbet yaptı: Mürşidin zahirdeki iltifatına gönül bağlayan kişinin maneviyattan nasibi azdır Müridin teslimiyeti kemal bulup mürşidinden feyz ve himmet alabilme liyakatine sahip olduğu zaman mürşit; o müride zahiren iltifat etmez


Hilafet aldıkları sırada Taruni köyünde ikamet ediyorlardı Oradan Bilvanis'e, sonra Kasrik'e en sonunda bugün medfun bulundukları yöreye hicret ettiler Tarikat vermeye ilk defa Taruni köyünden başladılar Burada Pazartesi ve Perşembe günleri teveccüh yapıp İnsanların hidayetine vesile olurlardı


Gavs, hilafet alıp irşada başladıktan on bir yıl sonra Şeyhi Ahmedül Haznevi vefat etmiştir Bu vefat hadisesinden sonra Gavs hazretlerine intisap edenlerin sayısı daha da çoğalmıştır Bunlar İslam'ın emir ve hükümlerini en iyi şekilde öğrenip yaşamaya çalışıyorlardı İntisap edenler arasında bazı şeyhler, halifeler ve başka tarikat müntesipleri de vardı Soruldu: Muhabbet nedir? Nasıl olur?


Dediler ki: Muhabbet Allah'tan (CC) gelen bir lütuftur, 0 kimi isterse ona verir


Soruldu: Peki efendim, Allah (CC) her şeye bir sebep kılmış Muhabbeti tahsil etmek için sebep kılmamış mıdır?


Dediler : Efendim bizler hatme yapıyoruz Sadatlar da bu işin üzerinde çok duruyorlar Acaba bu hatmelerden bize ne fayda geliyor?


Dediler: Menfaatleri çoktur Bir örnek verelim: Şimdi Resuli Ekrem (SAV) bize dese sen ümmetime en iyi bir amel tavsiye et, öğret Bilir misiniz ben ne tavsiye ederim Hatmei Haceganı tavsiye ederim Çünkü hatmenin reisi Resuli Ekrem (SAV)'dir


Silsilei şerif okunmaya başladıktan sonra, Resulü Ekrem (SAV) ruhaniyeti başta olmak üzere, diğer bütün sadatlar o halkaya iner Ve orada bulunan bütün cemaatın arzularını kayıt ederler Silsile okunması tamam olduktan sonra Resulü Ekrem (SAV)'in ruhaniyeti ve sadatlar o halkada bulunanların arzu ve isteklerini doğrudan Rabb'ül Alemin'e götürürler Resulü Ekremin götürdüğü istekler hiç reddedilmez


Soruldu: Efendimiz bize Öyle bir nasihat ediniz ki, onun sayesinde dünya ve ahirette kurtulalım

Dediler: Kurtuluş için hürriyet ve iffete dikkat ediniz Hürriyet demek; Bütün işlerde sebeplere değil, sebepleri yaratan Allah'a (CC) bağlanıp teslim olmaktır Bu saydıklarımız, kurtuluşun ilk kapısıdır İffet ise, kişinin kendi nefsi veya başkalarının hesabına değil, bütün fiillerinde Allah'ın (CC) emir ve hükmüne göre olmaktır


Sordular: Efendim, ihlas ne demektir?


Dediler: İhlas, hiçbir sebep ve gaye olmaksızın Allah (CC)'ın emir ve hükümlerini yalnız Allah(CC) rızası için yapmaktır Yani bütün gücünü Allah (CC) yoluna sarf etmektir Bu hal üzerine sebatın zahirine Takva, özüne de ihlas denir Bir örnek verelim; kimin gayret ve düşüncesi midesine olursa kıymeti de ondan çıkan kadar olur Malumdur ki, hayatını şöhret ve şehvete harcayanın sonu hüsrandır


Sordular: Zahiri ve batıni darbelere nasıl dikkat edelim?


Buyurdular: Açık ve gizli edeplere dikkat ediniz Abdestli olunuz Günah işlediğiniz an tövbeyi terk etmeyiniz Selefi salihin eserlerini okuyunuz Öğrendiğiniz şeriatı tatbik ediniz Bilgili kişilerin sohbet ve nasihatlarını kabul ediniz Böylece Allah'ın (CC) emirlerini yerine getirmeye gayret etmiş olursunuz Bu saydıklarımız zahiri edeptir


Batıni edep ise, kalbi masivadan temizlemektir Bu zamanda kalbi masivadan kurtarmak çok zordur Hafızı Şirazi şöyle diyor: Ey kişi seni dostundan geri bırakan neyse kalbinden onu terk et


Bakınız insan kalbi için şer hicap olduğu gibi hayırda hicap olur 0 halde salikin ne hayra güvenmesi ne de şerden koruması gerekir Allah'a güvenip yasaklardan sakınmalıdır Şerlerin hepsi kendi nefsindendir Hatta nefsin kendisi de şerdir Şahı Hazne, bir gün bize şöyle sohbet etti:


Allah, bize, bizden daha yakındır İnsan ise ne kadar hayasızdır Çünkü Allah'ın huzurunda O'na isyan ediyor Allah (CC) ise ne kadar halimdir ki, asi günahkarı tövbeye çağırıyor İlim insanı gaflete sevk ediyorsa büyük bir felakettir


Bir zamanlar bir şeyh müritlerden birine bir tavuk verir Der, oğul bu tavuğu hiç kimsenin görmediği bir yerde kes, getir Mürit uzun zaman dolaşır, sonra tavuğu kesemeyip, şeyhinin yanına döner Şeyhi ise suretini değiştirip niye emri dinlemedin diye müridi azarlar Mürit der: Efendim, nereye gittimse Rabbim beni görüyordu Sizin emriniz ise hiç kimsenin göremeyeceği bir yerde kesmem idi Bu işi yapamadım, beni affedin


Bakınız kalp tecelligahı ilahiyedir 0 işe çok gayretlidir Kulunun kalbinde Allah kendisinden gayrısını kabul etmez


Sordular: Bir alim Kur'an, Hadis, Fıkıh ilmini bilir, selefin kitaplarını da okursa bir şeyhe bağlanmaya ne lüzum var?


Dediler: Bakınız, bir eczacıyı düşünelim Bu kişi envayı çeşit otları bilir, bunlardan nasıl ilaçlar yapılacağını, bu ilaçların hangi hastalıklara yararlı olacağını da bilir Doktorlar da bazı zamanlar bu bilgilerden esinlenerek teşhis ettikleri hastalıklara bu ilaçları verirler, eczacılardan aldıkları bilgiye dayanarak Ama eczacı çoğu kez bir hastalığı teşhis edemez, reçete olmaksızın bir hastaya bazı ilaçları veremez Verdiği takdirde, ilacı parasız dahi verse eğer ki, hasta zarar gördüyse eczacı cezalandırılır Ayrıca bakınız, bir doktor çoğu kez kendi filmini çekemez İki omuzu arasında bir yara olsa onu tedavi edemez Alimleri de böyle kıyas etmek lazımdır İnsan ahiret yolunda evvela avamdır Kendisini masivadan kurtarması çok zordur Oğlun dahi olsa, ehil değilse bir hastalığından mütevellid ameliyat lazım gelse ona yaptırmazsın İşin mütehassısını ararsın Mürşitler ehil kişilerdir İzni İlahi İle insanları gafletten kurtarıp, yönünü Hak'ka döndürürler Bakınız, devrimizde vaaz ve nasihat dinleyip hidayete gelen çok az kişi vardır Ama şeyhler daha çok kişinin hidayetine vesile olurlar Zamanımızda mutasavvıflar az olduğu için, insanlar isyana daha fazla düşmüştür İrşad ehli zatlar, devrimizde azdır


Soruldu: Nefs nedir? Ne gibi hileleri vardır? Buyurdular: Nefs, hayvani bir kuvvettir Bu hayvani kuvveti idare eden, his ve hareket ise hamil bir latifedir Bazı kişiler nefs buhurdan bir cevherdir, dedi Felsefeciler ise rühu hayvani derler Nefs ilk defa şöhret ve şehveti emreder İnsanın kalbine hayvani huylar verir Makamı Suflidir Onun için insanın kalbini aşağı çeker Bütün fenalıklar nefse nisbet edilir Kalb melekleşmeye, nefs ise hayvanlaşmaya meyleder İnsanın esas vazifesi şeri şerifi tahlil etmektir Nefsin vazifesi, hayvani ve fena ahlakı terk ederek mücahede ile terbiye olup, güzel ahlakla ahlaklanmaktır


Ruh daima marifeti İlahiye ye meyyaldir Görevi ise, kemaliyettir Sır latifesinin görevi masivayı terk etmektir Sır latifesi Hakk'ın kahrından rahmetine sığınır


Hafi ise Cenabı Hak'tan feyzi celb ve kabul eder Celb ettiği feyzi ruha ifaze eder Ehfa, sırrın da sırrıdır Onda kulun hiçbir müdahalesi yoktur


Nefsin zatı ve maddesi değişmez, lakin sıfatı terbiye olup değişir Mesela, Hz Ömer (RA), İslam'dan önce cehalet devrinde kızlarını diri diri toprağa gömerdi İslami kabul ettikten sonra aynı Ömer (RA), halife olmasına rağmen sırtına çuval yükleyerek, fakirlerin evlerine kadar ihtiyaç maddelerini taşımıştır Her iki Ömer de (RA) aynıdır Sıfatları değişmiştir Zatı ise aynıdır


Nefs zikir ve riyazetle terbiye olur, Radiye ve Merdiye makamına çıkar Sonra her hayrın membaı ve menşei olur Şeriata teslim olan kendisi hakkında delil bile arayamaz


Soruldu: Bunca ulema delili terk etmemişler, sizden ise delili terk etmenin mecbur olduğunu anlıyoruz, ne dersiniz?


Buyurdular: Çoğu ulema malum olanı müşahede etmek makamından, hırs ve aklın seviyesine inerlerİnişlerinden avamı hırs ve hayalin şüphesinden delille onları seviyelerine celp ederler İbrahim (AS), miraçlarında yıldız, ay ve güneşin mahluk olduğunu müşahede etmişlerdi Peygamberlerin hepsi kamil doğar, inançları hakkında delile ihtiyaç görmezler Lakin İbrahim (AS) kavmine yol göstermek için onların makamına inip, his ve akıl seviyelerine göre onlara delil göstermiştir Kur'anı Kerim'de işaret olunan mana bundan ibarettir Kavmine şöyle delil gösterdi, farzı muhal, güneş, ay ve bu yıldızlar yaratıcıdır desek, hallerine bakıyoruz, değişiyorlar Bunların her birisi birer kervan kafilesidir Yürüyorlar ama onları yürüten başkadır Yürütücü Allah'tır (CC) Allahü Teala değişmez Ezelidir, Ebedidir Haliki Mutlaktır


İbrahim (AS) böyle bir yolla kavmini inanmaya davet etmiştir Ezeliyet meselesini onlara izah etmiştir Aksi halde kendisi de kevkebin halik olmadığını bilirdi Bunun içindir ki, ulema şöyle demiş: Din ilimlerini dindardan öğren Çünkü dinsizin dinden bahsetmesi, gıyabî ve hayali bir vesveseden ibarettir Dindar ise öyle değil, keşfi Şuhudi olarak anlayıp ve zevkini tadıp ona göre tarif eder


Soruldu: Peki efendim, kalbimizi bütün bu nefs ve vesveselere karşı nasıl galip getireceğiz?


Dediler: Kalbinizi dışta ehli fısktan gelen, içte ise nefs ve şeytandan gelen umum telkinlere sarfı nazar etmek ve kalpten zikretmekle kalp kuvvet bulur Kalbin gıdası Allah'ı zikirdir Nefsin gıdası ise yemek, içmek, giymek vsdir


Sordular: Kalbimiz Allah'ı zikretmiyor, ne yapmalıyız?


Buyurdular: Dilinizi ona yardımcı kılınız Her ne kadar İmam Gazali, gaflette zikir merduttur, demişse de bazı ulema da gaflette zikir etmek, zikirsiz gafletten daha iyidir, demiştir Biz bu sözü tercih ediyoruz Kalbi zikir, gafleti yok eder Molla Cami de şöyle diyor: Zikri lisani kıyamette tartılır, faydasız değildir Şahı Nakşibend (KS)'den evvel Nakşibendiler yalnız iken gizli, toplu iken cehren zikrederlerdi Halbuki yalnız iken dil ile zikir, hafi zikre dahildir Hülasa, riyadan ari başkalarına göstermeksizin zikir mutlak evladır, demiştir Bakınız Hiİkemi Ataiye'de şöyle denilmiştir:

Gel ey Hak'ka isyan eden muhabbet lafını terk et

Ki naşa yeste afalin bu davayı kılur batıl

0 dur bil aşıkı sadık, ne kim emretse maşuki

Tutar canı gibi, olur mu bir nefes atıl

ElFatiha
 

Similar threads

ŞEYH SEYYİD SULTAN ABDÜLBAKİ EL HÜSEYNİ GAVSI SANİ HAZRETLERİ KADDESALLAHU SIRRUHUL AZİZ Bilvanis, Siyanüs, Taruni, Havil, Dilibey, Nurşin, Kasrik ve Gadir köylerinden soluklayarak Menzil'i mekan edinen Gavs Hzleri ve oğulları (Seyda Hzleri ve Seyyid Abdülbaki Hzleri) kıyamete dek sürecek...
Cevaplar
0
Görüntüleme
172
ŞEYH SEYYİD ABDULBAKİ HZ GAVSİ SANİ (ks)HAYATI Bilvanis, Siyanüs, Taruni, Havil, Dilibey, Nurşin, Kasrik ve Gadir köylerinden soluklayarak Menzil'i mekan edinen Gavs Hzleri ve oğulları (Seyda Hzleri ve Seyyid Abdülbaki Hzleri) kıyamete dek sürecek irşad faaliyeti sergilemektedirler Peygamber...
Cevaplar
0
Görüntüleme
117
Gavs Seyyid Abdülhakim (kuddise sırruhu) Hazretleriyle nasıl tanıştığını ve hayatında nelerin değiştiğini bu hafta Manisa'dan Ekrem Efe anlatıyor Gavs Seyyid Abdülhakim Hazretleri(ks) ile tanışanlar ve o günleri yaşayanlar bugün, hatıralarını paylaşıyorlar Asrın hicret hikâyeleri bu programda...
Cevaplar
0
Görüntüleme
138
Bilvanis, Siyanus, Taruni, Havil, Dilibey, Nurşin, Kasrik ve Gadir koylerinden soluklayarak Menzil’i mekan edinen Gavs Hzleri ve oğulları (Seyda Hzleri ve Seyyid Abdulbaki Hzleri) kıyamete dek surecek irşad faaliyeti sergilemektedirler Peygamber soyundan gelen bu aile, şahı Nakşibendi (ks)’ın...
Cevaplar
0
Görüntüleme
107
Bilvanis, Siyanüs, Taruni, Havil, Dilibey, Nurşin, Kasrik ve Gadir köylerinden soluklayarak Menzil ’i mekan edinen Gavs Hzleri ve oğulları (Seyda Hzleri ve Seyyid Abdülbaki Hzleri) kıyamete değin sürecek irşad faaliyeti sergilemektedirler Peygamber soyundan gelen bu aile, şahı Nakşibendi (ks)...
Cevaplar
0
Görüntüleme
131
858,496Konular
981,798Mesajlar
29,864Kullanıcılar
sami2010Son üye
Üst Alt