Şiddet, her ne kadar istenmeyen ve olumsuz bir durum olsa da ne yazık ki hayatımızın hemen her alanına nüfuz etmiş durumda olduğunu görebiliyoruz. Kişiler bunu farklı şekillerde uygulamakta, bazen fail olarak adlandırılmakta, bazen de mağdur konumunda olup şiddete maruz kalmaya devam etmektedir. Hatta şu an bile dünyanın bir yerinde, birileri mağdur birileri de fail olmakta. Aslında, doğanın kendisinde var olduğu şekliyle bir çatışma biçimi olarak ele alınır şiddet.
Şiddeti tanımlayacak olursak, en kısa biçimde, bir kişiye güç veya baskı uygulayarak istediği bir şeyi yapmak ya da yaptırmak şeklinde tanımlayabiliriz. Buradaki şiddet eylemleri, zorlama, saldırı, kaba kuvvet, bedensel ya da psikolojik acı çektirme ya da işkence, vurma ve yaralama olarak yer alabilir. Şiddet çeşitli davranışlar halinde sergilenebilmektedir. Bunlar işkence, vuruş, darbe, baskı, tehdit, cinayet, terör, şantaj vb. şeklinde sıralanabilmektedir. Bazen bir kişiye, bazen de bir hayvana ya da nesneye karşı şiddet uygulanabiliyor hatta şiddeti kişinin kendisine de yöneltebilmesi mümkündür. Bu duruma öz kıyım ya da beden uzuvlarına zarar verici durumlar diyoruz. Psikoloji çerçevesinde şiddeti incelediğimizde psikiyatrik bozuklukları da unutmamak gerekir. Organik kökenli ruhsal bozukluklar örneğin, alzheimer, delirium, kişilik bozuklukları, antisosyal kişilik bozukluğu, bu kişilerde diğerlerine göre daha yüksek olabilmektedir.
Şiddetin oluşmasında tek bir faktör etkili değildir. Burada psikososyal, psikodinamik, nörolojik ve çevresel faktörler, bebeklik döneminde ebeveyn ve çocuk arasında gerçekleşen bağlanma stili, okul ve eğitim hayatı karşılıklı etkileşim içerisindedir. Kötü bir çevrede büyümek kişide var olan şiddet potansiyelini de tetikleyebilmektedir. Aynı zamanda kültürün de şiddet üzerindeki etkisi yadsınamaz bir gerçektir. Erkeklik özelliklerinin olduğundan daha fazla abartılması ve yüceltilmesi, kadının hor görülmesi, çocuk ve kadını dövmenin erkeğin hakkı olarak algılanması şiddeti tetiklemekte ve normalleştirmektedir.
Çok fazla bilinmese de bir başka şiddet türü de psikolojik şiddettir. Eğer karşımızdaki insanda değersizlik duyguları uyandıran bir durum söz konusuysa, bu durum psikolojik şiddeti ifade eder, aynı zamanda bu kişinin bir özelliği de karşıdakini çok sık eleştirmesidir. Bu da duygusal bir şiddet şeklidir. Kıskançlık da bir duygusal şiddet çeşididir, İnsan sahip olduğu ve paylaşmak istemediği kişiyi kıskanarak ona acı çektirir; aşırı kontrol ve üzerine titreme ile kıskandığı kimseyi üzer.
Bir bireyin, karakter yapılanmasının ilk filizlendiği birim ailedir. Birincil olarak aileye çok iş düşmektedir. Ebeveyn tutumlarının yanı sıra çocuğu yeteri derecede denetim altına almak, çocuğun sınırlarını yine onun anlayacağı bir dille ifade etmek oldukça önemlidir. Geleceğimiz olacak çocuklarımızın kendini ifade edebileceği ortamlar oluşturmalı, ifade yeteneğini güçlendirmek ve geliştirmek adına iletişim dersi adı altında bu konu hakkında bilgi verilmelidir. Kendini değerli hissetmesini sağlamak, düşüncelerinin önemli olduğunu hissettirmek çocuğa, özgüveni açısından yarar sağlayacaktır. Kim bilir, belki de böylece şiddeti hayatımızdan uzaklaştırma fırsatı bulabiliriz.