Sinoplu Ünlüler sinoplu ünlüler sinoplu ünlüler kimler Diogenes (MÖ 413324) MÖ 411, 412 ya da 413 yılında, Sinop'ta dünyaya geldiği aşina tarihte Sinoplu Diogenes(Diyojen) diye ün yapan bu Kinik filozof, belli başlı mesleği kuyumculuk olan ve parayı çok sevdiği için kalp para basan bir kalpazanın oğludur Babası kalp para bastığı için Sinop'tan sürülmüş, baba oğul Atina'ya gelip yerleşmişlerdir Diogenes, Atina'da umduğunu bulamamıştır Babası ile birlikte fazla sıkıntı çekmiş, sefalet içinde yaşamıştır Antishene'i tanımadan önceki yaşamsal sefalettir, arzu, alçaklık ve dehşet sıkıntılarla ilgili günlerin anıları içindedir; dostsuz, arkadaşsız ve himayesiz kalan bu kişi farelere imrenecek kadar yokluklar içinde kalmış, bir gün yiyecek bulmak için koşturan bir fareyi görür görmez: Hele bak bu hayvan Atinalıların mutfağına girmeyi biliyor da ben onların sofralarına oturamamak talihsizliğindeyimdiye bağırmıştır Ve o andan itibaren hayvanların yaşamını doğaya daha uygun bularak onların yaşamına özenmiştir bu arada Antisthene'in doğaya yerinde yaşama çağrısını işitmiş ve ona koşmuştur Bu inatçı adamın inadı ve ısrarına dayanamayan Antisthene yeminini bozmuş ve bitmiş öğretmenliğe başlayarak Diogenes'i yetiştirmiştir Diyojen bir sürgündü, kötü bir suçla suçlanmış bir adamın oğlu idi, her tarafta ve herkes kadar itilmiş, terzil edilmiş, hakaret ve istihkarla karsılaşmış; sefaletin her çeşidini tatmıştır Onda kuvvetli bir irade, istikrar ve cesaret vardı Üstelik mükemmel konuşuyordu, üstün ve pırıl pırıl bir zekaya sahipti Bütün bunlar Antishene'in bu öğrencisine kendi felsefe ve öğretisini önerme, onu eğitmek için yeterlidir Özel hayatında fakirlikten başka bir şey yoktu Fazla süre lekeli ve pis elbisesi ile hem köpek derisine eş mantosu ile dolaşır, geceleri heykel diplerinde ve sokak köşelerinde yatardı Bir keşkülü, bir fıçısı ve bir sopası vardı Fıçının içinde yasaması herkesi şaşırtıyor, kendisine sual soranlara da köpek olduğunu söylüyordu Fıçısından başka dahası çanağı vardı, diğer eşya kullanmıyordu Fakat bir gün bir çeşme başında avucu ile su içen bir çocuğu görünce, elindeki masrafa çanağı kırıp attı ve Bu çocuk bana fazladan eşyam olduğunu öğrettidiye söylene söylene uzaklaştı Diyojen aşırı gururlu bir insandı ve herkesi küçümserdi (!) Bayağı insanlardan korku eder ve hepsini o derece minik görürdü ki, bir öğle vakti elinde fener bir adam arıyorumdiye bağırarak Atina sokaklarında dolaşmış, bu nedenle Atina'da adam görmediğini izah etmek istemiş Her şeye karşın Atina'da sayılan bir insandı, krallar bile onun ilmine, zekasına ve kişiliğine derin saygı ederlerdi Corinth'e gelen Büyük İskender, Diyojen'i ziyaret etti ve bir dileği olup olmadığını sordu O ise bu soruya Evet var, gölge etme başka ihsan istememyanıtını verdi Kış günleri çıplak ayaklarla karlar üstünde dolaşır, donmuş heykelleri kucaklar, vücuduna işkence ederdi Eflatun (Yayla), ona Deli Sokrat (Sokrates) derdi Mal Varlığı ve varlık düşmanı idi ve bunların erdeme (ahlakin övdüğü iyilikçilik, acınacak şey, alçak gönüllülük, yiğitlik, doğruluk gibi niteliklerin normal, fazilet virtue) ters düştüğünü iddia ederdi Zamanın felsefe (madde ve yaşamayı ve bunların dünya, toplum, ruh gibi türlü belirtilerini niçin, ilke, kasıt bakımından inceleyen zihin çalışması ve bu çalışmanın verimi 2 Bakış, hafıza sistemi philosophy) okullarına da dokunmaktan çekinmeyen çekinmeyen bir tabiata sahipti Günün hatiplerine zamanın uşaklarıtabirini uygun görür, Eflatun'un öğretimine süre kaybettirmederdi Eflatun ona Deli Sokratdemiştir Mal Varlığı ve varlık düşmanı olan Diogenes bunların erdeme zıt düştüğünü bahis etmiştir O'nun felsefesine kadar iki disiplin vardır 1Ruh disiplini, 2Ceset disiplini Fazla hoş konuşan, üstün zekası ile herkesi etkileyebilen bu ünlü Kinik filozof bütün gariplik ve olağandışı hal ve tavırlarına karşın saygı görmüş, ölümünden daha sonra Onun namına Korintoslular bir kolon, Sinoplular da bir heykelini dikmişler, adını ve anısını yaşatmışlardır Diyojen, MÖ 324 yılında Korintkos'ta ölmüş Diyojen'in Felsefesi(Kinizm): Diyojen, İnsan için iki disiplin kabul ediyordu: 1 Ruh disiplini, 2 Karoser disiplini Ona tarafından karoser disiplini jimnastikle elde edilebilirdi Ruh ise ama erdem ile gelişebilirdi Erdemin ne olduğunu araştırmış onun doğaya yerinde yaşamak olduğunu bulmuştu Yani bir insanin erdemli olabilmesi için doğaya uygun yaşaması gerekmekte idi Bu ise olabildiğince özlem ve ihtiyaçları eksilmek, hatta kaldırmaktan ibarettir böylece huzur, terbiye, hoş sanatlar ve bilim cezalanmaları gereken fazlalıklardır; zenginlik, asalet, övünç iğrenilecek şeylerdir Din ve kanunlar politikanın icatlarıdır Evlenme, mülkiyet kaldırılması gereken fazlalıklardır Zira doğa hükümetinde her şey ortaklaşadır Mal Varlığı, kadınlar, çocuklar, hepside öyleliktir Diyojen'den Sözler Gök aleminden söz eden bir adama: Gökten ne zaman geldin?diye sorarak oysa görülebilen ve mevcut şeylerden laf edilebileceğini, başkaca hiçbir hakikatten bahsedilemeyeceğini gösterilmek ister Kendisinin önceden kalpazanlıkla uğraştığını hatırlatanlara: id Evet, bir zamanlar sizlere benzemem gerekli gelmişti Lakin acilen, siz benim olduğum hale katiyen gelemezsinizdiye cevap vermiştir Atina'da bir okula girdiği zaman, orada öğrencilerden başka çoğu heykellerde gördüğünde, öğretmene dönerek: Oto, Tanrıları da sayarsak epey öğrenciniz varder Fakirliğine dokundurmak isteyen birine: Varlıklı olunursa istenildiği süre, fakirlikte ise zor yettiği zamanyanıtını verir Kendisini iyi döşenmiş bir eve götüren bir adam yeniden yerlere tükürmemesinitembihlemeye kalkınca Diyojen hemen adamın yüzüne tükürmüş ve Buradan daha benekli bir yer bulamadımyanıtını vermiştir Diyojen'e, Hayvanlardan en şiddetli ısıran hangisidir?diye sordular Kaba hayvanlardan, insanın gıyabından konuşanlar; ehli hayvanlardan ise, dalkavuklar,diye cevap verdi Nejat Muallimoğlu'nun Düşünen İnsana Hazine adlı kitabından Diyojen'e ait sözler: Diyojen'e, Dünyada en kötü hal nedir?diye sordular Ayrıca ihtiyar keza yoksul olmaktır,dedi Birisi, Adam ne vakit evlenmeli?diye sordu Genç ise, hemen şimdi evlenme zamanı gelmemiştir Ihtiyar ise, vakti geçmiştir, dedi Bir gün sokakta yerleşik ekmek yiyordu Gelip geçenler başına toplandılar; kendisine köpekdediler Diyojen, Köpek sizsiniz ama, ekmek yemekte olan bir adamın etrafını alıyorsunuz,dedi Bir acemi, diktiği nişana doğru ok atmak üzere hazırlanıyordu Diyojen koşarak gitti; nişanın önüne oturdu Ne yapıyorsun?diye sordular Beni vurur, diye korktum, cevabını verdi Yakışıklı bir genç, bir takım çirkin sözler söylüyordu Diyojen dedi oysa: Fildişi kından kurşun kılıç çekmeye utanmıyor musun?Büyük İskender Diyojen'i, birbiri üstüne yığılmış insan kemikleri içinden bir şey ararken fark etti ve ne yaptığını sordu Diyojen, Babanızın kemiklerini arıyorum,dedi Ama hangisinin kölelere, hangisinin babanıza ait olduğunu kestiremiyorum Yunanistan'ın hangi tarafında akıllı adamlar gördüğünü sordular Isparta'da böylece çok çocuk gördüm,dedi Lakin hiçbir yerde adam görmedimBirisi, ona astronomiden bahsedecek olsa, Gökyüzünden ne vakit döndünüz?derdi Çalgıcıların ayrıntılı olarak saza ahenk vermelerinden hiç hoşlanmazdı bir kere düşünce kanunu bozuk!derdi Önce ona düzen vermeye baksınlarDerdi ancak: bazı ehemmiyetsiz şeylerde, insanların, birbirlerinin önüne geçmeye çalıştıkları görülüyor Lakin, fazilet yolunda öne geçmeye gayret eden hiç görülmüyorYine bir defa cadde ortasında, Adamlar! Adamlar! diye haykırmaya başladı bazı ırk etrafına toplandı Diyojen, Ben adamları çağırıyorum! Diye sopası ile onları ürküttü Bir gün hamama gireceği sırada suyun pis olduğunu görünce, Burada yıkandıktan daha sonra arınmak için nereye gitmeli? diye sordu Bir gün ciddi, yararlı bir söylev veriyordu Önünden fazla sayıda adam geçtiği halde, onu dinlemeye istek eden olmuyordu Birdenbire şarkı söylemeye başladı Insanlar hemen başına üşüştü Sade ziyafet ararsınız Hiç dürüst laf dinlemek zahmetine katlanmazsınız!diye hepsini azarladı Bir gün Diyojen'e, Zalim Denys dostlarını nasıl kullanır?diye sordular Batmış iken alınıp, boşalınca atılan şişeler gibi,dedi Diyojen derdi fakat: Dengesiz arzular, insanları perişan eden felaketlerin kaynağıdır İşsiz adamların işidir aşk!Edep dairesinde söylenmiş bir söylev, baldan örülmüş bir ağ gibidirYeryüzünde en iyi şey nedir?diye sordular Özgürlük almak,diye yanıt verdi Altının rengi niçin sarıdır?diye sordular Kıskananı çoktur da ondan,dedi Uzunlamasına faziletten dem vurup öğütlerinden hiç birini yapmayanlar, fazla hoş sesler çıkardıkları halde, hiçbir şey hissetmeyen musiki aletlerine benzerler, dedi Diyojen, sürdüğü hayatı öyle çoklarının beğendiğini, fakat onların pek azının kendisini taklide koyulduklarını da bilirdi Böylece itibarlı bir köpeğim ben!diyordu Lakin beni beğenenlerden hiç birisinde benimle ava çıkacak dek yiğitlik yokBir gün, her tarafı misket ve altın yaldızlarla süslü, mükemmel bir saraya girdi Bu güzelliği bir müddet hayranlıkla seyretti Daha Sonra, bir öksürüktür tuttu onu İki, üç kez arka arkaya öksürdükten sonra, kendisini sarayı gezdiren Frikya'lının suratına tükürdü, ve,Kusura bakma!dedi Tükürecek daha pis bir yer bulamadımKirli yerlerde oturduğu için kendisine ileri geri söylenenlere şu cevabı verdi:Güneş daha da pis yerlere girer, ama hiçbir vakit bozulmazBir eşkıya, yoksul olduğu için ona hakaret etti Diyojen hiç kızmadı; sadece, Bir adama, yoksul olduğu için hakaret edildiğini hayatımda hiç görmedim,dedi Fakat böylece çok insanın hırsızlıklarından ötürü asıldıklarını gördümDiyojen'e, İhtiyarladınız Bundan Böyle sizin dinlenmeniz gerek!dediler Diyojen Neden?diye sordu Eğer koşucu olsaydım, koşunun sonuna içten yavaşlamam mı gerekirdi? Bütün aksine bütün gücümle koşmam lüzumBiri Diyojen'e sordu: Ne zaman yemek yemek yemeliyim?Diyojen cevap verdi: Zengin isen, canının istediği zaman; yoksul isen, bulduğun süreDiyojen bir gün, bir adamın günahlarından arınmak için suda yıkanıp durmakta olduğunu fark etti Adama yaklaşarak, Ey zavallı,dedi, bilmez misin fakat sen bu suda sabaha değin da yıkansan nasıl dilbilgisi hatası yapmaktan kurtulamazsan günahlarından da kurtulacağın yokturBir gün sokakta sırası gelmişken hakimlerin, devlet hazinesinden bir küçük şişe çalmış bir adama gaddarlık gerçekleştirmek üzere götürdüklerini gördü, ve dedi ancak: İşte, büyük hırsızlar bir ufak hırsızı yakalamış götürüyorlarOnun ününü duyan Büyük İskender Atina'ya geldiğinde, kendisine ne gibi bir yardımı, iyiliği dokunabileceğini sorması üstüne, Diyojen: Gölge etme, başka ihsan istemenkarşılığını vermiştir Gazi Çelebi (?1322) Sinop'ta bir hükümet kuran Pervaneoğullarının son hükümdarı Gazi Çelebi, Anadolu Selçuklularından Sultan Gıyaseddin Mesut II'nin oğludur Kahramanlığı ile ünlü bir Türk beyidir Babasının Moğollara esir düşmesi üstüne 1300 tarihinde babasının yerine geçmiştir Belli Başlı adının Sultan Altunbaş olduğu söylenti edilir 1322'de ölmüştür Türbesi Pervane Medresesi içindedir 22 sene hükümdarlık yapmış, oğlu olmadığından ölümünden sonra kızı bir vakit babasının yerine görev yapmıştır bu vesileyle Kastamonu'da hüküm süren Candaroğlu Süleyman Paşa, Sinop'taki kargaşa sebebiyle şehri 1323 tarihinde ele geçirdi Buraya Vali olarak oğlu İbrahim Bey'i gönderdi İbrahim Bey (? ?) Candaroğlu Beyidir Süleyman Paşa'nın oğludur Hayatı hakkında fazla data yoktur Sinop beyi iken (1339) Kastamonu'yu almıştır Hükümdarlığı kısa sürmüş ölümünden sonradan Alaaddin Camii avlusundaki İsfendiyar oğulları türbesine gömülmüştür Celalettin Beyazıt (Kötürüm Beyazıt) (? 1385) Sinop'ta doğmuştur 1336 senesinde Candaroğulları hükümdarı Adil Bey'in ölümü üzerine Sinop tahtına geçmiştir Etrafındaki beyliklerle her zaman bir uğraş içersine girmiştir Bir müddet sonradan hüküm sürdüğü Sinop'ta öldü (1385) Mezarı Alaaddin Camii avlusu içindeki İsfendiyaroğulları türbesi içindedir Taşköprü(Kastamonu İlçesi), MS 1366 yılında Yağmur Bey'in oğlu Ali Bey göre Kastamonu Emiri Adil Bey'in oğlu Celaleddin Beyazıt (Kötürüm Beyazıt) adına yaptırılmıştır Kastamonu'nun Araç İlçesi'nde Kötürüm Beyazıt Camii bulunmaktadır Sinoplu Mümin (Hekim) Candaroğlu İsmail Bey himayesinde yetişmiştir II Sultan Murat namına 841 Hicri 1437'de Zahirei Muradiye isimli Türkçe tıp kitabının yazarıdır Fi't tıp (Tıp hakkında) eserinde fikir hastalıkları, psikoloji ve nörolojiye 25 birim ayırmıştır Sarı Saltuk (1210 1290) Sinop'ta doğmuş, çocukluk yılları burada geçmiştir Sarı Saltuk, toplumun dışındaki düşmanlarla uğraş eden bir alp, bir kahramandır İslâmiyet'i yaymaya çalışan bir İslâm misyoneridir Îsfendiyar Bey (? 1440) Sinop'ta doğmuştur Kötürüm Beyazıt'ın 1385 yılında ölümünden sonradan Beyliğin başına geçmiştir Zamanı mücadeleyle geçmiştir Yıldırım'la Timur ihtilafında Timur'u tutmuş, buna kızan Şimşek, Sinop'a gelerek şehri kuşatmış fakat alamamıştır Bir süre sonradan Osmanlılara yenilen İsfendiyar Bey II Murat ile sulh yapmıştır (1423) Uzun hayatı harplerle geçen İsfendiyar Bey, sabırlı, kişilik sahibi olmakla birlikte ilmi seven bilginleri koruyan da bir zattır Oğlu için Türkçe bir Kur'an tefsiri yazdırmıştır 29 Ocak 1440 tarihinde ölmüş, Sinop'ta aile türbesinde babasının yanında gömülmüştür İbrahim Bey 2 (? 1443) Candaroğlu İsfendiyar Bey'in oğludur Babasının ölümünden daha sonra vasiyeti üzerine diğer kardeşleri onu hükümdar seçmiştir Üç buçuk yıl süren hükümdarlığı olaysız geçmiş, Sultan Murat'ın kızı Selçuk Sultan ile evlenerek Osmanlı Hanedanı ile akraba olmuştur Ölümünden sonra Sinop'taki türbesine gömülmüştür Kızıl Ahmet Bey (Cemaleddin) Sinop ve civarında hüküm süren Candaroğulları soyunun sonuncu Beyidir Kardeşi İsmail'in bey olmasına itiraz ederek Osmanlılara sığınmıştır (1443) II Murat tarafından Bolu Sancakbeyi üretilmiş, fakat Candaroğlu Beyliği'ni ele geçirmek için Osmanlı Devlet adamlarını kışkırtmıştır Fatih Sultan Mehmet'in Trabzon seferine Kastamonu üzerinden gitmesi üzerine kaçan İsmail Bey'in yerine Fatih, Kızıl Ahmet'i Bey yapmıştır (1461) Trabzon seferine katılan Kızıl Ahmet Bey'den, dönüşte Padişah Beyliğini geri almış, onu Mora Sancağına göndermiştir Ama Kızıl Ahmet Bey Mora'ya gitmemiş, önce Karamanoğulları'na sonra Uzun Hasan'a gitmiş Fatih'in ölümü üzerine Padişah olan II Beyazıt kendisini affedince İstanbul'a dönmüştür Seydi Ali Reis (? 1562) Büyük bir Türk denizcisi, alim ve şair olan Seydi Ali Reis, XVI Yüzyilin kayda değer simalarından biridir Şiirlerini Kâtibi Müsteşar adıyla yazdığı için Sinop'lu Kâtibi diye anılırdı Soyca da Sinopludur Küçük yaştan beri denizcilikle uğraşmış, hem da fizik ile meşgul olmuştur Seyahatlerinde Çağatay ve Azeri lehçeleriyle şiirler yazmıştır Öteki namlı kaptanlarla Akdeniz cenklerine iştirak etmiştir 1553'te Darı Donanması Komutanlığına görev edilmiştir Seyahatlerini Miratül Memalik adıyla yazmıştır dahası Muhit, Miratül, Kainat adlı eserleri vardır Keza Ali KUŞÇU'nun astronomiye ait bir eserini de Türkçe'ye çevirmiştir Elmas Mehmet Paşa (1661 1697) Sinop'ta doğmuştur Bir gemi reisinin oğludur IV Mehmet'in Padişahlığı esnasında saraya alınmıştır Saraydan çıkarak, Silahdarlık, Türakeşlik gibi önemli vazifelerle, 1688'de az önce 27 yaşında iken vezir olmuştur 1664'te Sadrazamlığa getirilmiştir Sadrazam bulunduğu ikibuçuk sene dahilinde muharebe meydanlarında başarılar kazanmış, Avusturyalılarla yapılan Zante Savaşı esnasında şehit düşmüştür Ömer Şifaî Dede (? 1746) Sinop'un Akliman köyünden olup, Şeyh Hasan adinda birinin ogludur Kimya ile ugraşmiş, uzun seneler Bursa Yildirim Beyazit Darülşifasinda başhekimlik yapmiştir 1746 yilinda ölmüş, Bursa'da gömülmüştür Rüştü paşa (Mütercim) Osmanlıların son zamanlarında dört kere Seraskerlik ve dört kez da Sadrazamlık yapmıştır Sultan Aziz'in tahttan indirilmesinde önayak olanlar aralarında bulunmuş, Birincil Meşrutiyetin ilanında da rol oynamış ve nihayet II Abdülhamid'in kahrına uğramış meşhur bir şahsiyettir 1811' de Sinop'ta doğmuştur Hasan Ağa adlı birinin oğludur Yeniçeriliğin kaldırılması üstüne nefer olarak 1825'de orduya katılmıştır Orada okuma yazma öğrenmiş, Fransızca ile meşgul olarak askeri kitaplar tercümesine başlamış olup, bu yüzden mütercim adını almıştır II Abdülhamid, Sultan Aziz'in katli konusunda katiller arasına da mütercim Rüştü Paşa'nın adını karıştırarak idam ettirmek istemiştir Fakat Rüştü Paşa'nın mahkemeye getirilemeyecek dek hasta olması üzerine bu düşünceden vazgeçilmiştir Rüştü Paşa 1880 senesinde Manisa'da ölmüştür Tayyareci Nuri Bey Sinop doğumlu Nuri Bey, 1911 yılında teğmen olarak topçu okulundan mezun olmuştur 1912 yılının mayıshaziran aylarında eğitim bakmak için Fransa'ya gönderilmiş, pilot olarak yurta dönmüştür Bröve tarihi 22 Haziran 1912'dir Balkan savaşında başarılı uçuşlar yapmıştır Fethi ve Vefalı Beylerin şehit düşmesi üstüne yarim kalan IstanbulMısır seferini bitirmek için Prens Celalettin uçağı ile Yafa hava alanından rüzgarı arkasına alarak kalkış yapmış, fakat uçağı sürat alamadığından önüne çıkan kayalara çarpmamak için, bir dönüşle hava limanına dönmek istemiştir Ama dönüş başarısız olmuş, fazla süratten uçak denize düşmüştür Nuri Bey bu kazadan kurtulamayarak vefat etmiştir (25 Şubat 1913) Mezarı Istanbul'dadır Prof Salih Akıllı (1864 1921) Meşhur matematikçi ve bilim tarihçimiz Salih Akıllı, 1864 yılında Boyabat'ın Asarcık Kazaklı köyünde doğmuştur Orta öğrenimini Darüşşafaka'da yapmıştır 1886'da Paris'ten elektrik mühendisi ünvanıyla dönmüş, telgraf ve posta nezareti fen kaleminde tayin almış, bir yanlamasına da Darüşşafaka'da cebir ve mekanik dersleri okutmuştur Matematik, gökbilim, fizik, bilim tarihi ve felsefe konularında fazla sayıda kitap yazmış, yazı yayımlamış ve çeviri yapmıştır 02 Temmuz 1921'de İstanbul'da ölmüştür Mehmet Şerif Bey (Avcıoğlu) (1845 1929) Sinop'lu Mustafa efendinin oğludur Kırklareli Vize kasabası Çakıllı köyünde dünyaya gelmiştir Mektebi Sultani 'nin ilk mezunlarındandır 39 yıl Maarif Müdürlüğünde çalışmış, Priştine, Sakız, Ankara, Kastamonu'da Maarif Müdürlüğü yapmış, emekli olduktan daha sonra da Sinop Milletvekili olarak 5 sene görev yapmıştır TBMM açılış günü en ihtiyar aza olması sıfatıyla Meclis Başkanlığı'na seçilmiş ve meclisin birincil başlangıç konuşmasını yapmıştır Hasan Fehmi (1867 1933) Sinop civarında Acara'da doğmuştur Irk Meclisi'ndeki çalışmaları ve bazı eserleri ile tanınır Medrese ve hukuk da okumuştur 1908'de açılan İstanbul Meclisine Sinop'tan Milletvekili seçilmiştir İttihat ve Terakki vaktinde yeniliği savunmakla dikkati çekmiştir TBMM'nin birincil dönem milletvekillerindendir Ceviz Ağacı, Hikmeti Teşri, Kürsii İslamda bir Söylev adlı eserleri ile Kur'an tercümesinin birincil forması yayınlanmıştır Dr Rıza Nur (30081878 08091942) Hekimliğe, edebiyata ve bilhassa Türk tarihine ait eserleri ile milletvekili, bakan ve sulh murahhası gibi sıfatlarıyla ünlü olan Dr Rıza Nur 30 Ağustos 1878 tarihinde Sinop'ta doğmuştur 1902 yılında Askeri Tıbbiyeden Yüzbaşı olarak mezun olmuş, bir vakit Tıp Fakültesinde öğretmenlik yapmıştır 1903 yılında Kolağalığına terfi etmiş, 1905'de Gülhane Hastanesine Doçent, 1907 yılında da Askeri Tıbbiyeye Cerrahi Profesörü olmuştur 1908 yılında Binbaşılığa terfi ettikten sonradan, II Meşrutiyet sonrasında kurulan Meclisi Mebusan'a İstanbul mebusu seçilmiş, 1910 yılında askerlikten istifa etmiştir 19111912 yıllarında Mora Müdürü olan DrRıza Nur evvelden mensup bulunduğu İttihat ve Terakki Partisine girmiştir Siyasi faaliyetlerinden dolayı birkaç defa hapse girmiş 8 yıl sürgünde kalmıştır 1920 yılında TBMM'ne Sinop Milletvekili olarak girmiştir 09 Mayıs 1920'de toplanan birincil Bakanlar Kurulu'nda Maarif Vekili olarak Harici Bakanlığı görevinde bulunmuştur 1921 yılında Moskova ve 1922 yılında Ukrayna'da yapılan anlaşmalara vekil olarak katılmıştır 1924 yılında Lozan Barış Antlaşmasına ikinci temsilci olarak katılmıştır İkinci TBMM'ne Sinop Milletvekili olarak katılmıştır 1926 yılında Milletvekilliğini bırakarak Paris'e yerleşmiştir Edebiyat ve tarih üstüne farklı alanlara yönlendirilmiş incelemeler yapmış ve dağıtılmış eserler yazmıştır 14 ciltlik Türk Tarihi adlı eseri en kayda değer eseridir 29 Aralık 1926 yılında Rıza Nur Vakfı'nı kurmuş, Sinop'taki evini Kütüphanesi ile birlikte Vakfa bırakmıştır 08 Eylül 1942'de İstanbul'da ölüm etmiştir DR RIZA NUR BEY'İN KÜTÜPHANEDE YER ALAN ESERLERİ : Fenni Hitan Emrâzı Zühreviye'den Tahaffuz Kaçar Hanedanı ve Kaçarlar (El yazması) Salnâmeyi Devleti Âliyei Osmaniye Devleti Osmaniye Tarihi Türk Tarihi (12 cilt) Samson ile Dalila (Opera) Fenni Cerrâhi Ortopedi Sünnet Çocukları ve Ebeveyn Sünnetçiler ve Doktorlar Tıbbiye Hayatından Sıhhi Tıbbi Makâlât 13231334 yıllarına ait Hava Saat Cetveli Gurbet Dağarcığı Türk Şeceresi Yeni Usûl Hitan ve Yeni Kıskaç Özgürlük ve itilâf Nasıl Doğdu, Nasıl öldü? Hitândan Kan Gelmesi Hitân ve Frengi Emrâzı Zühreviyei Saire Hitân'da İptâli Hüsn İdâm Mahkumu (Büyük hikaye) Orta Anadolu'da Yunan Faciaları Rıza Nur'un Defteri TBMM Sinop Mebusu Dr Rıza Nur Bey'in Sıhhiye ve Muavenet İçtimaiye Vekaletine Muta kadim Raporu Deut Sche Zeıt Schreft für cherurgre Asıl Mektepleri ve Sınıfları (El notları) Ilk Tedrisat Kanunu Layihası (1fasıl: Mektepler ve Teşkilâtı)(El notları) Başlıca mekteplerin Talimatnamesi (El yazması notlar) Anadolu Maarifi Hakkında Rapor(El yazması notlar) Maarif Vekâleti Teşkilatı Kanunu İdaresi Hakkında Nizamname Hususi Harp Malumatları(Yunan Harbi ile ilgili) Tedrisat İptidaiye Müfettişlerinin Vazifesine Dair Talimatname Stude über die ritualme beschmei dung varne milich im asmani schnireiche Dr Rıza Nur Bey'in Sıhhiye Vekile bulundukları vakit İstanbul'dan yaptıkları Muhaberat Dosyası (Telgraf Örnekleri) İstanbul'da bulunduğu vakit Dârüleytâmlar hakkında yaptıkları muharrerat ve Telgraf Suretleri Dr Rıza Nur Bey'in Maarif Vekâletinde bulundukları vakit hazırladığı Dairei Merkez Teşkilâtı Kanunu (Defter)(El yazması ) Dr Rıza Nur Bey'in Maarif Vekaletinde bulundukları süre hazırladıkları 1337 senesi bütçesi (El yazması ) Ilk Tedrisat Kanunu Lâyihası(El yazması notlar) Orta Tedrisat Kanunu ve Talimatnamesi (El yazması notlar) Mahrem Harp Raporları Arap Şiir Biliği yahut ElÂruz Tamga Ou Tag Marque Au chaud sur le Chevaux A Sınope(Fransızca ) OughouzName Destan Turque (Türk destanı)(Fransızca ) La zone Turque et son Extensıon les obstacles opposes a cette Extensıon Capıtolo XVIXVII (Fransızca) Revv de Turvulugıe (Türk Bilik Revüsü) (Fransızca) Hücumlara Cevaplar Janet'in Düğünü (1 perdelik gülümlü opera) Özgürlük ve İtilâf Nasıl Doğdu ve Nasıl öldü? Kaygusuz Abdal Gaybı Bey Birincil Büyük Bektaşi Şairi Ali Şir Nevai Tanrıdağ Mecmuasıİlmi,yazınsal TürkçüC1 No:1 17 Türkistan'ın Coğrafi Vaziyeti KÜTÜPHANENİN KURUCUSU DR RIZA NUR BEY'İN ESERLERİ : Mal Varlığıi Olağanüstü ve Hakkı Halk Müziği 1324 İstanbul Meclisi Mebusan'da Fıkralar 1325İstanbul Tıbbiye Hayatından 1327 İstanbul Cemiyeti Hafiye 1330 İstanbul Fenni Hitan 1332 İstanbul Bağımsızlık ve İtilaf Nasıl Doğdu, Nasıl Öldü? 1335 İstanbul Gurbet Dağarcığı 1919 Mısır Samson ve Dalila 1921 Sinop Janet'in Düğünü 1921 Sinop Türk Tarihi (12 deri) 19241926 İstanbul Soyağacıi Türk 1925 İstanbul Uğuzname 1926 Yaşam ve Hatıralarım 1929 Paris Türkiye'nin Yeni Her Yerde İhyası 1929 Paris Hilal'in Tarihi 1933 Şehname ve Firdevsi 1934 Namık Kemal 1936 Hücumlara Cevaplar 1941 Lozan Hatıraları 1991 Yusuf Kemal Tengirşenk (1879 1969) 1879'da Boyabat'ta doğmuştur Babasının Kadılık yaptığı Kastamonu Taşköprü ilçesinde Rüştiye'de, İstanbul'da Numune Terakki Okulu'ndan mezun olmuş, 1891 yılında Fatih Askeri Rüştiyesi'ne girmiştir Kuleli Askeri Lisesi son sınıfında iken bir takım öğrenci olaylarına katıldığı için okuldan çıkarılmıştır Boyabat'a dönerek maliyede memur olarak çalışmış, sonradan İstanbul'a gelerek hukuk eğitimini görmüştür Bir vakit avukatlık yaptıktan sonradan II Meşrutiyet'in ilanı ile Kastamonu'dan Milletvekili seçilmiş, 31 Mart olayından daha sonra Fransa'ya gitgide artarak doktora yapmıştır İkinci doktorasını İngiltere'de yaptığı sırada II Dünya Savaşı başlamış, Türkiye' ye dönmek zorunda kalmıştır Son Osmanlı Meclisi'ne tekrar Kastamonu'dan Milletvekili seçilen Tengirşenk bu meclisin kapatılması ve üyelerinin Malta'ya sürülmesi üzerine Ankara'ya geçmiş ve ilk TBMM'de İktisat Bakanı olmuştur Atatürk kadar Rusya'ya gönderilen Tengirşenk Moskova Antlaşmasını imzalamıştır Hariciye Bakanlığı görevinde de bulunmuş, İstiklâl Savaşı ardına kadar bu görevde kalmıştır İsmet Paşa'nın Lozan'a Hariciye Bakanı olarak gitmesi için bu görevden istifa etmiştir Cumhuriyet devrinde Adliye Bakanlığı yapmış, giderken Ankara Hukuk Fakültesi'nde Ekonomi Profesörlüğü görevinde bulunmuştur 1946'da Halkçı Parti'den Sinop Milletvekili olmuş, 1960 ihtilalinden sonra teşekkül eden kurucu meclise üye olarak en ihtiyar aza sıfatıyla başkanlığa getirilmiştir 1969 yılında İstanbul'da ölüm etmiştir Şevket Bey (Peker) (1880 1936) Sinop'lu Hacı Ömerzade Hüsnü Efendi'nin oğludur Mektebi İdadi ve hukuk tahsili yapmıştır TBMM'nde birinci dönem Sinop mebusu olarak atama almıştır Avukatlık, adliye, encümen katipliği, zabıt katipliği, defteri hakani encümeni mazbata muharrirliğinde ve Samsun İstiklâl mahkemesi üyeliğinde bulunmuştur 18 Kasım 1936' da vefat etmiştir Mezarı Sinop'tadır Kemalettin Sami Paşa (1884 1934) I Dünya Savaşı ve Istiklâl Savaşında yararlılıklar ile meşhur kıymetli komutanlarımızdandır Balkan Harbinde sağ kolu sakat kalmıştır Sakatlıktan yılmamış, I Dünya Savaşında farklı alanlara yönlendirilmiş cephelerde fedakarlıkla çalışmış, onüç yerinden yara almıştır Ayni fedakarlığı Istiklâl Harbinde de göstermiş yirmiiki bere da bu harpte almıştır 16 Mart İstanbul İşgali faciasından 10Kafkas Fırkası Komutanı sıfatıyla İstanbul'da bulunmuş ve o acının hıncını almak için Anadolu'ya geçmiştir Anadolu Muharebelerinin hepsinde yer almış IV Kolordu'yu Büyük Taarruz'da kumanda etmiştir İstiklâl Harbi sonunda TBMM'de Sinop Milletvekili seçilmiştir Peşinde Berlin Büyükelçiliğine gönderilmiş 1933 yılında Almanya'da kayda değer bir otomobil kazası geçirerek başından yaralanmış ve uzun zaman hasta yattıktan sonradan kurtulmuştur Kemalettin Sami Paşa Almanya'da ölmüştür (1934) Cenazesi İstanbul'a getirilmiştir Cevdet Kerim İncedayı (1893 1951) Türk Subayı, siyaset ve devlet adamıdır 1893 tarihinde doğmuştur 1914 yılında Harbiye'yi bitirmiş, I Dünya Savaşı'na katılmış, Kafkas Cephesinde savaşmıştır Savaş dönüşünde girdiği Harp Akademisini 1925 yılında bitirmiştir Milli mücadeleye katılmış, Kurtuluş Savaşından sonra Kurmay Binbaşı rütbesinde iken ordudan ayrılmış ve siyasete atılmıştır 19351951 yılları aralarında Milletvekilliği yaptığı dönemde194041 yılları arası Ulaştırma Bakanlığı, 194647 yılları arası Bayındırlık Bakanlığı yapmıştır 1951 yılında ölüm etmiştir Ferit Dikmen (1900 1973) 1900 yılında Sinop'ta doğmuştur Tahsilini böylece ilerletemeyen Dikmen, hayata esnaf olarak atılmış ve sonra kendini yetiştirmiştir Ferit Dikmen Sinop'a gönül vermiş ve ona aşık bir insandı Bu aşkını Sinop hakkında yazdığı şiirlerinde de dile getirmiştir 1973 yılı 23 Şubat'ında vefat etmiştir Ferit Dikmen'in Sinop'a sevgi dolu şiirlerinden biri şudur Limanında gezilir keza yüzülür Her yanında kır sofrası düzülür Yerden gökten neşe, hayat sürülür Nice kral, emir, beyler görmüşler Edinmek için birbirini kırmışlar Bu Sinop'ta kimler sefa sürmüşler Eserleri : Sinop Tarihine Ait Derleme Eser Bilgiler Limanda Bir Ses Tarihi Cihâdı Ekber (El yazısı ile müsvedde olarak yazılı değişik notlar) Ferit Dikmen'e gönderilmiş 5 adet mektup İstiklâl Savaşında Sinop Ferit Dikmen'in Gerisinde Ahmet muhip Dıranas (1908 1980) Cumhuriyet dönemi Türk şiirinin sanatçı sanatçılarından biridir 1908 yılında Sinop'ta doğmuştur Ilkokulu Sinop'ta okumuş, Ortaögrenimini Ankara Erkek Lisesi'nde tamamlamıştır Lisede iken Muhip Atalay imzasıyla birincil şiiri 1926 yılında Ulusal Mecmua'da yayınlanmıştır Ankara Hukuk Fakültesi'ndeki ögrenimini yarıda bırakarak Hoş Sanatlar Akademisi Kütüphane Müdürlüğü görevi ile Istanbul'a gitmiş, bu görevi sürdürürken Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünde öğrenimini tamamlamıştır 193032 yılları arasında Hakimiyeti Milliye gazetesinde çalışmış, daha sonra Dolmabahçe Fotoğraf ve Heykel Müzesi Müdür Yardımcılığı görevinde bulunmuştur Ankara'ya döndükten sonra 19381942 yılları arasında Halkevleri Kültür ve Sanat Yayınlarını yönetmiştir II Dünya Savaşı sırasında, Sancı'da 3 yıl Yerine Geçen Kimse Subaylık yapmıştır Ünlü Sızı Şiiri ile Gölgeler Piyesi o dönemin ürünüdür 1946 yılında Çocuk Esirgeme Müdürü, 1957 yılında Çocuk Esirgeme Kurumu Başkanı olmuş birkaç defa de Milletvekilliğine adaylığını koymuştur Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu Üyeliği, Devlet Tiyatrosu Yazınsal Komite Başkanlığı, Iş Bankası Yönetim Kurulu Üyeliği'nde yer alan Dıranas 21 Haziran 1980 'de Ankara'da ölmüştür Mezarı Sinop 'tadır Çeşitli dergilerde yayınlanan şiirlerini ŞİİRLER(1974)adlı kitabında toplamıştır Öteki şiir kitabı Kırık Saz (Tevfik Fikret'in şiirlerinin günümüz diliyle söylenişi,l975)'dir Tiyatro türündeki eserleri, Gölgeler(1947), Gölgeler ve Çıkmaz(1977)'dır Hava belirgin bir kömür kokusuyla dolar, Kapanırdı daha gün batmadan kapılar, Bu, afyon ruhu gibi baygın mahalleden, Hayalimde tek çizgi bir sen kalmışsın, sen! Hülyasındaki geniş aydınlığa gülümseyen Gözlerin, dişlerin ve ak pak gerdanınla Ne hoş komşumuzdun sen, Fahriye abla! Veciz Sözleri : Sigara içmeyen adam, bacası tütmeyen eve benzerSinop'un Gündoğrusu eşkıyaya aynı; Kale kapısından geçerken, aniden önünüze çıkar Dr Muhit Tümerkan (1906 1977) 1906'da Sinop'ta doğmuştur 195054 yıllarında iki kez Sinop Milletvekili seçilmiştir İstanbul Haydarpaşa Numune Hastanesi Başhekimliği, laboratuar Şefliği, Sıhhat ve Sosyal Takviye Müdürlüğü, Avrupa Konseyi Danışma Kurulu üyeliği ve İstanbul Kızılay Kan Merkezi Müdürlüğü görevlerinde bulunmuş, bilim adamı olarak kan grupları üzerinde araştırmalar yapmıştır 77 yaşında İstanbul'da vefat etmiştir