Günümüzde sebeplerini hala tam olarak bilemediğimiz, genellikle gençlik yıllarında ortaya çıkan kişinin algı duygu, düşünce ve davranışlarında bir takım bozukluklarla kendini gösteren, diğer insanlarla ilişkilerinde bozulma ve gerçekle-gerçek olmayanın karıştırıldığı, süreklilik gösteren, ciddi bir ruhsal hastalıktır. Hastalığın belirti ve bulguları çok çeşitlilik göstermektedir, bu yüzden Şizofreniyi bir hastalık grubunun genel adı olarak değerlendirmek daha doğrudur. Şizofreni sadece hastanın kendisini değil, ailesini ve toplumu da etkileyen ciddi bir halk sağlığı sorunudur.
Şizofreni hastalığının başlangıcı farklı şekillerde olabilmektedir, Etrafa olan ilginin azalması, içe kapanma gibi sinsi bir başlangıcın yanı sıra, bazen daha gürültülü, kendi kendine konuşma, gülme, olmayan sesleri duyma, olmayan görüntüler görme, şüphecilik, kıskançlık saldırganlık gibi belirtilerle ortaya çıkabilmektedir. Hastalığın görülme sıklığı %1 civarındadır. Görülme sıklığında cinsiyet ayırımı olmamakla birlikte erkeklerde daha erken yaşlarda görülebilmektedir. Şizofreni’nin biyolojik, psikolojik hem de sosyal yönleri vardır. Birinci derece yakınlarında Şizofreni hastalığı olan bireylerde hastalığın gelişme oranı topluma göre on kat daha fazladır.
Hastalıkta Görülen Belirtiler
Hastalığın bir çok belirtisi olmakla birlikte başlıcaları;
1.Halüsinasyon; dış dünyada gerçekte var olmayan, seslerin duyulması, görüntülerin görülmesi, tat ve kokuların alınması gibi algı bozukluklarıdır.
2.Hezeyan; tersi yönündeki kanıtlarla bile değiştirilmeyen yanlış kişisel inanışlardır. Kendisine zarar verilmek istendiği, takip edildiği, önemli güçlerinin olduğu, televizyondan ve radyodan kendisine mesaj geldiği, eşi tarafından aldatıldığı, düşüncelerinin okunduğu bedeninin başkaları tarafından yönetildiği gibi pek çok düşünceyi içerebilir.
3.Düşüncenin yapısı ve konuşma ile ilgili bozukluklar; düşüncelerin dağınık ve mantıksal bütünlükte olamaması, düşüncenin amacına ulaşamaması, amaçtan sapması, konuşmada ilgisiz ve gereksiz ayrıntıların olması, konuşma sırasında konuşmayı kesip bekleme, yeni kelimeler icat etme, sürekli bir biçimde aynı şeyleri söyleme, kafiyeli konuşma, karşısındaki kişinin söylediği cümle veya kelimeleri tekrarlama, sorulan sorulara anlamsız yanıtlar verme vb. gibi
4.Duygulanım Belirtileri; duygusal tepkilerin dışarıya yansıtılmasında azalma, duygusal tepkilerin içinde bulunduğu gerçeklere uyumsuzluk göstermesi ( annesinin ölümünden bahsederken gülmesi gibi.) Neşeli bir durumdan birden bire sinirli bir hale geçmesi. Kişinin zevk aldığı şeylerden artık zevk almaması, işe başlama devam ettirme ve hedefe ulaşmada yetersiz kalması, etrafa duyarsız ilgisiz olması vb. gibi
5.Davranışsal Belirtiler; uyumama, saldırgan ve düşmanca davranışlar, bir tiyatro sahnesinde oynuyormuş gibi konuşması ve davranması
6.Tüm bu belirtilerin yanı sıra kişinin günlük yaşantısı, iş ve sosyal yaşantısını sürdürmekte zorlanması gibi işlevsel bozulma görülmektedir.
Hastalığın Tanısı Aşaması
Genellikle bu belirtilerin bir kısmını yaşayan kişiler, korku ve şaşkınlık yaşarlar ve durumu anlamakta zorlanırlar. Bazı hastalar doktora başvurma konusunda istekli olurken bazı hastalar durumu tamamen inkar edebilir. Bu hastaları doktor başvurusu için ikna etmek gerekir, bu hastalara akıl hastalığı vurgusu yapmadan, sinirlilik, uykusuzluk, huzursuzluk, isteksizlik gibi gözlemlenen belirtiler üzerinden açıklama yaparak iknaya çalışılmalıdır. Buna rağmen ikna edilemezse, hasta yakınlarının bir doktorla görüşüp bu süreçle ilgili yardım almaları faydalı olabilir.
Hastalık tanısı, doktorun yaptığı ruhsal muayene, hasta ve hasta yakınlarından alınan bilgilerle konulmaya çalışılır, bazen tanı koymak birkaç görüşme veya daha uzun bir süreç gerektirebilir, çünkü birçok hastalıkta benzer belirtiler olabilmekte ve ayırımın yapılabilmesi için farklı kriterler kullanılması gerekebilmektedir, bu hastalığın tanısını kolaylaştıracak bir tahlil bir ölçek veya bedensel bir bulgu yoktur. Hastalık tanısı konmadan önce bu belirtilere sebep olabilecek diğer tıbbı hastalıklar ve ruhsal hastalıklar dışlanmalıdır. Şizofreni tanısı için belirtilerin enaz altı aydır olması önemli bir kriterdir. Altı aydan da az süredir olan belirtiler diğer psikotik bozukluklar( Kısa Psikotik Bozukluk , Şizofreniform bozukluk…) olarak tanımlanabilir ve takiplerdeki duruma göre tanı kesinleştirilir. Bazen hastalığa depresyon, anksiyete, obsesif kompulsif bozukluk, alkol-madde kullanımı gibi tablolar eşlik edebilmektedir. Bu nedenlerle hasta, hasta yakını ve doktorun işbirliği çok önemlidir.
Hastalığın Seyri
Şizofreni’nin başlangıcı ve seyri hastaya göre farklılık göstermektedir. Hastalığın başlangıcı bazı hastalarsa, kendine bakımda azalma, toplumdan uzaklaşma ,içe kapanma gibi sinsi olurken bazı hastalarda da saldırganlık, sesler duyma, görüntüler görme, kendi kendine konuşma, gülme gibi gürültülü olabilmektedir. Bu belirtiler, bazı hastalarda alevlenme ( belirtilerin artması) ve yatışmalarla, bazılarında ise belirtile sürekli gözlenmektedir. Yaşamları boyunca bir kez aktif alevlenme dönemi yaşayıp sonrasında tamamen yatışan veya kısmi yatışma gösteren hastalar, alevlenmeler arasında bazı hastalık belirtilerinin olduğu hastalar olduğu gibi ara döneminde belirtilerin hiç görülmediği hastalarda vardır.
Şizofreni hastalarında, kazalar, kalp-damar sistemi hastalıkları, şişmanlık, metabolizma hastalıkları ve akciğer hastalıkları genel topluma göre daha fazla görülmektedir.
Şizofreni Tedavisi
Temel tedavi yaklaşımı ilaç tedavisi olsa da, uygun hastalarda bireysel psikoterapiler, aile tedavisi, psikososyal beceri eğitimleri tedavi sürecinin daha başarılı olmasını sağlamaktadır. Bazı hastalar ayaktan tedavi edilebilecekleri gibi bazı hastaların hastane yatışları gerekebilmektedir.
Psikoterapi Uygulamaları
Aile Tedavisi
Hastaların gerek aile tarafından gerekse çevre tarafından yalnızlığa itilmesi sağlıksız duygu dışavurumu tedaviye çok iyi cevap veren hastalarda bile hastalığın alevlenmesine ve cevabın azalmasına yol açabilmektedir. Aile tedavisi ilaç tedavisine eklendiğinde hastaların tedavi cevabının arttığı, sosyal ilişkiler kurma, var olan becerilerini arttırma ve yeni beceriler geliştirmede daha başarılı oldukları gözlenmiştir.
Psikososyal Beceri Eğitimi
Tedavinin güçlendirilmesi hastanın yaşam kalitesini kuşkusuz artıracaktır. Psikososyal beceri eğitimiyle, hastaların karsılaşacakları hastalık ve yaşamla ilgili zorluklarla baş etmeyi öğrenmeleri ve bu becerileri günlük hayatta kullanmaları amaçlanmaktadır. Tedavinin bu aşaması hastanın toplum içinde daha rahat yaşaması ve topluma adaptasyonunu kolaylaştırmaktadir.