ENERJİ ÜRETİMİ
Solunumun en önemli görevi vücudun tüketeceği enerjiyi üretmektir. Şeker, yağ ve protein gibi enerji bakımından zengin besinler sentez yoluyla enerjiye dönüştürülür. Adına solunum dediğimiz bir dizi kimyasal reaksiyondan sonra oksijen hücre sitoplazmasındaki glikoz ile birleşir. Üretilen enerji mitokondri yardımı ile yüksek enerji bileşikleri halinde vücudumuzun enerji gereksinimini karşılamak için tüm hücrelere dağılır.
HAYAT VEREN SOLUK
Solunum biz uyurken veya baygınken bile yaşadığımızın en belirgin işaretidir. Göbek bağı bile kesilmemiş yeni doğan bir bebeğin ilk yaptığı şey ilk soluğunu almaktır. Fakat irademiz dışı süregiden bu soluk alıp verme hareketi karmaşık ve hayati solunum sürecinin sadece ilk aşamasıdır. Solunum sırasında tüm vücut sistemlerimiz işbirliği halinde çalışır. Solunum yolu, akciğerler ve dolaşım sistemimiz elbirliği ile solunan taze oksijeni kanımızla vücudun her yanına iletirler. Sürekli olarak yenilenen oksijen yaşamı sürdürmek için gerekli enerjiyi üretir. Yeterli oksijenle beslenemeyen vücut hücreleri kısa sürede ölürler.
KONUŞMA MEKANİZMASI
Pek çok hayvan bazı sesler çıkarır, ama konuşmak için gerekli çeşitli sesleri uyumlu şekilde birleşerek konuşabilen tek canlı insandır. Gırtlak kasları ses tellerini kasarak birbirine yaklaştı. Onların titreşimleri ise konuşmak için gerekli seslen çıkartmama sağlar. Seslere belirginliklerini dişlerimiz ve dudaklarımız verirler.
Sessiz harfler zaman zaman kesilen seslerden oluşur, oysa sesli harflerin sese dönüştürülebilmesi için sürekli hava akımı ve dudakların değişik bir biçimde şekillenmesi gerekir. Ses tonunu ise kafatasımızda boşluklar oluşturan sinüsler belirler. Şempanzeler konuşturabilmek için çeşitli girişimlerde bulunulmuş, bunlar konuşabilmek için insanlarda aynı organlara sahip oldukları halde sonuç başarısız olmuştur.
SOLUNUM SİSTEMİ
Solunum amacı vücut hücrelerimize akacak yeterli oksijenin sürekli olarak sağlanmasıdır. Soluk almak için burnumuzdan veya ağzımızdan yararlanabiliriz. Fakat alman soluğu iki burun deliğinden geçiren burnumuz aslında havayı işlemden geçiren bir merkezdir. Akciğerlerimizin korunamaması için soluyarak aldığımız havanın temizlenmesi sağlanır. Bu işlemlerin yerine salyangoz şekilli önemli görevler düşer. Burun boşluğumuzun astarını oluşturan epitelyum ince bir kıl tabakasıyla kaplıdır.
SOLUK ALMA MEKANİZMASI
Aşağı yukarı her beş saniyede bir beyin bizi soluk almamız için uyarır. Soluk almak bir dereceye kontrol altına alabileceğimiz kasların yardımı ile gerçekleştirilen bir olaydır, Bu süreç biz uyurken, halta baygınken bile süregiden ve irademiz dışında gelişir. Akciğerleri ve yüreği kemiklerden koruyucu bir çerçeve sarar, önünde göğüs kemiği, arkasında ise omurga vardır. Göğüs boşluğunun alt kısmı geniş bir tas tabakası olan diyafram ile örtülüdür. Kaburga kemikleri arasındaki kaslar toraksın kasılıp açılmasını sağlar. Soluk almaya başladığımızda, iç cidarlar kaburgaların oluşturduğu kafesi yukarı ve yanlara doğru çeker
Epitelyumdaki guddeler yapışık bir sıvı çıkarırlar, yabancı maddeler örneğin polenler bu sıvıya yapışır, ve kıllar bunları mideye doğru iletirler. İnce cidarlı kan damarları yüzeye yakındırlar ve soğuk havanın ısınarak vücut ısısına ulaşmalarını sağlarlar.
Nefes Borusu
Akciğerlerden gelen hava ve diyaframın karın kısmına doğru kasılmasını sağlarlar. Toraks‘ın cidarlarına yapışık akciğerler de aşağı yukarı çekilir. Bu hareket alanı genişletir ve içerdeki hava basıncının düşmesini sağlar, böylece hava solunum yolları ile vücuda girmiş olur. Diyafram gevşeyip cidar içi kaslar aşağı doğru hareket ettiğinde toraks akciğerler üzerine basınç yapar. Şimdi soluk verir aldığımız havayı dışarı atarız. Normal olarak akciğerlerimizin alıp verdiği havanın miktarı pek önemli değildir. Akciğerler havasız kaldıklarında çökecekleri için solunarak alınan havanın bir bölümü akciğerlerde kalır.
Solunumun en önemli görevi vücudun tüketeceği enerjiyi üretmektir. Şeker, yağ ve protein gibi enerji bakımından zengin besinler sentez yoluyla enerjiye dönüştürülür. Adına solunum dediğimiz bir dizi kimyasal reaksiyondan sonra oksijen hücre sitoplazmasındaki glikoz ile birleşir. Üretilen enerji mitokondri yardımı ile yüksek enerji bileşikleri halinde vücudumuzun enerji gereksinimini karşılamak için tüm hücrelere dağılır.
HAYAT VEREN SOLUK
Solunum biz uyurken veya baygınken bile yaşadığımızın en belirgin işaretidir. Göbek bağı bile kesilmemiş yeni doğan bir bebeğin ilk yaptığı şey ilk soluğunu almaktır. Fakat irademiz dışı süregiden bu soluk alıp verme hareketi karmaşık ve hayati solunum sürecinin sadece ilk aşamasıdır. Solunum sırasında tüm vücut sistemlerimiz işbirliği halinde çalışır. Solunum yolu, akciğerler ve dolaşım sistemimiz elbirliği ile solunan taze oksijeni kanımızla vücudun her yanına iletirler. Sürekli olarak yenilenen oksijen yaşamı sürdürmek için gerekli enerjiyi üretir. Yeterli oksijenle beslenemeyen vücut hücreleri kısa sürede ölürler.
KONUŞMA MEKANİZMASI
Pek çok hayvan bazı sesler çıkarır, ama konuşmak için gerekli çeşitli sesleri uyumlu şekilde birleşerek konuşabilen tek canlı insandır. Gırtlak kasları ses tellerini kasarak birbirine yaklaştı. Onların titreşimleri ise konuşmak için gerekli seslen çıkartmama sağlar. Seslere belirginliklerini dişlerimiz ve dudaklarımız verirler.
Sessiz harfler zaman zaman kesilen seslerden oluşur, oysa sesli harflerin sese dönüştürülebilmesi için sürekli hava akımı ve dudakların değişik bir biçimde şekillenmesi gerekir. Ses tonunu ise kafatasımızda boşluklar oluşturan sinüsler belirler. Şempanzeler konuşturabilmek için çeşitli girişimlerde bulunulmuş, bunlar konuşabilmek için insanlarda aynı organlara sahip oldukları halde sonuç başarısız olmuştur.
SOLUNUM SİSTEMİ
Solunum amacı vücut hücrelerimize akacak yeterli oksijenin sürekli olarak sağlanmasıdır. Soluk almak için burnumuzdan veya ağzımızdan yararlanabiliriz. Fakat alman soluğu iki burun deliğinden geçiren burnumuz aslında havayı işlemden geçiren bir merkezdir. Akciğerlerimizin korunamaması için soluyarak aldığımız havanın temizlenmesi sağlanır. Bu işlemlerin yerine salyangoz şekilli önemli görevler düşer. Burun boşluğumuzun astarını oluşturan epitelyum ince bir kıl tabakasıyla kaplıdır.
SOLUK ALMA MEKANİZMASI
Aşağı yukarı her beş saniyede bir beyin bizi soluk almamız için uyarır. Soluk almak bir dereceye kontrol altına alabileceğimiz kasların yardımı ile gerçekleştirilen bir olaydır, Bu süreç biz uyurken, halta baygınken bile süregiden ve irademiz dışında gelişir. Akciğerleri ve yüreği kemiklerden koruyucu bir çerçeve sarar, önünde göğüs kemiği, arkasında ise omurga vardır. Göğüs boşluğunun alt kısmı geniş bir tas tabakası olan diyafram ile örtülüdür. Kaburga kemikleri arasındaki kaslar toraksın kasılıp açılmasını sağlar. Soluk almaya başladığımızda, iç cidarlar kaburgaların oluşturduğu kafesi yukarı ve yanlara doğru çeker
Epitelyumdaki guddeler yapışık bir sıvı çıkarırlar, yabancı maddeler örneğin polenler bu sıvıya yapışır, ve kıllar bunları mideye doğru iletirler. İnce cidarlı kan damarları yüzeye yakındırlar ve soğuk havanın ısınarak vücut ısısına ulaşmalarını sağlarlar.
Nefes Borusu
Akciğerlerden gelen hava ve diyaframın karın kısmına doğru kasılmasını sağlarlar. Toraks‘ın cidarlarına yapışık akciğerler de aşağı yukarı çekilir. Bu hareket alanı genişletir ve içerdeki hava basıncının düşmesini sağlar, böylece hava solunum yolları ile vücuda girmiş olur. Diyafram gevşeyip cidar içi kaslar aşağı doğru hareket ettiğinde toraks akciğerler üzerine basınç yapar. Şimdi soluk verir aldığımız havayı dışarı atarız. Normal olarak akciğerlerimizin alıp verdiği havanın miktarı pek önemli değildir. Akciğerler havasız kaldıklarında çökecekleri için solunarak alınan havanın bir bölümü akciğerlerde kalır.