Somatizasyon bozukluğu Somatizasyon bozukluğu daha çok kadınlarda görülen, genelde 30'lu yaşlarda başlayan ve tedavi edilmezse bir ömür boyu sürebilen bir hastalıktır Oldukçada yaygın olan bu hastalığın tipik belirtisi, somut hastalık bulguları ile seyretmesine rağmen yapılan bütün tetkik ve tetkiklerde bu hastalığa ait hiçbir iz bulunmamasıdır Bu fizik belirtiler, baş ağrıları bel ağrıları vb her türlü bölgede ağrılar, uyuşmalar, titremeler, kalp hastalığını taklit eden belirtiler öncelikle elde etmek üzere bir çok çeşit bulgu olabilir Bu hastalar genellikle bir dahiliye ve fizik tedavi bölümüne başvururlar Ara Sıra yanlışlıkla diğer bir hastalık tanısı konulup hap verildiği olursa da sonuçta sahiden somut (organik) bir hastalığı olmadığı ortaya çıkar Bu söylendiği vakit hasta memnuniyet olmaz ve başka doktora gider Gitgide Artarak gitmiş olduğu doktorların, hastanelerin, dispanserlerin sayısı artarken, kullandığı ilaçların artıkları bir çuvalı doldurmaya başlar Çekmeceler eski tahliller ve filmlerle doludur Her yeni gittiği doktora bunları da taşır Doktorun bunları özenle incelemesini ve sonuçta hakiki hastalığını bulduğunu söylemesini bekler Sonuçta kullandığı ilaç ya da aldığı moral öneri, 15 gün etkisini gösterir Tekrar şikayetleri başlar diğer bir doktora gitmek ister Başlıca fazla söylenmesine aleyhinde psikiyatristlere basit gelmezler, gelse de psikiyatri tedavisini sürdürmeye isteksizdirler Çünkü hastalığın bir nesil psikiyatrik rahatsızlık olduğunu kabullenmezler Hastanın eşi ve yakınları önce panik halinde hastalarını doktorlara götürürken daha sonra sende bir şey yokmuş, niye hala inanmıyorsun, doktora gitmek için ısrarlısın gibi sözlerle hastaya yüklenirler Hasta ise hastalığını savunur Sonuçta tartışma dövüş tekrar bir dahiliye hekimine yada dispansere giderler Bu noktada hasta yakınları da yanılgı içindedir Çünkü hastalığı değil değildir, önemli bir psikiyatrik hastalığı vardır ve başlarına o kadar çok iş açacaktır Çıkardığı sorunların en önemlisi sağlık kurumlarına olan yüksek harcamadır Hasta ve yakınları geri dönüp baktıklarında milyonlarca lira para harcadıklarını görecektir (Bir hastamız afiyet giderleri için evini sattığını belirtmişti) Bazı kurumlarda suistimale uğrayabilirler Boşboğaz ve gereksiz hap kullandıkları için doğrusu hasta olabilirler Kesintisiz hastalıktan sızlanan hastalıktan konuşan birey kendisi de huzurlu olmaz ailesine de rahatlık vermez Çare yaklaşımında biz önce hastaya ve ailesine bunun psikiyatrik bir hastalık olduğunu anlatmaya çalışırız Bu bilhassa hasta göre kolay kabullenilmez Hatta bir takım hastalar 'ben deli miyim?' gibisinden hassaslık gösterebilir İkinci aşama bunun tedavisinin uzun sürebileceğini, hayata gösterme açısını, hayat tarzında değişiklik yapması gerekebileceğini anlatmak ve uzlaşmaktır Bu uzlaşma gerçekleşirse hastaya psikiyatristin onayı olmadan (O da bir doktordur, tıbbi hastalıkları bilir) başka bir hekime yada tahlil ve tetkike yönelmemesi güçlü olarak öğütlenir Son evre çözümsel bir yaklaşımda bu hastalığın psikolojik ve yaşamının içinde gizlice köklerini ışıklandırma ve çözümlemedir Bu hastalar bazı hekimlerin tercihinin tersine, ilaçla tedaviye yanıt vermezler Çoğu hekim hastasını hap kullanmaya karşın şiddetli arzusuna direnemez ve ilaçla tedaviye yönelebilir Oysa itinalı bir psikiyatrist araştırırsa hastanın öteki hekimlerce yerli düşüncesiz verilip birçok psikiyatrik hap kullandığını ve yararlanamadığını görür neticede 1 takvim bir psikoterapi boyunca tedavi şansı % 80 'e değin çıkar Bu tedavi yalnızca hastalığının iyileşmesini değil, hayata yeni bir bakış açısı ile bakmasını da sağlayabilir