iltasyazilim
FD Üye
Maddesel Ve Görünmeyen Resim,
Fiziksel Fotoğraf Nedir Nasıl Çizilir
Soyut Fotoğraf Nedir Nasıl Çizilir
Maddesel Soyut Fotoğraf Nedir Nasıl Çizilir
Usta soyut bir resim yaptığında sınırsızlığı hissederek çizer Maddesel olarak bir ağaç, bir kuş vs çizmez Beklediği de resmine bakanların o çizdiği resimdeki sonsuzluğu hissetmesi ve ona açıklanmış bir amaç yüklememesidir Ama, biz o devlete ait incelemeye başladığımızda kendimize, kendi iç dünyamıza “göre şekiller vermeye veya o resimdeki renklerden ve renklerin akışından bir şekil, bir manâ çıkarmaya çalışırız Kuşkusuz bu çıkarım bizim kendimizdeki duygu ve düşüncelerimiz doğrultusunda olacaktır Pek oysa, 10 kişi bu görünmeyen olarak çizilmiş resme baksa, olasılıkla 10 farklı bedensel benzetmeler ve yorumlar almak muhtemel olacaktır Fakat ressama dönüp sorsak, kendisi ne hiç birine “hatalı, ne de hepsine “içten der Açıklama yapmaz Yalnızca dinler ve seyreder yorumları, yorumcuları…
İşte bu görünmeyen resme baktığımız gibi dünya yaşamı içerisinde ara sıra farkında olan olarak, bazen de farkında olmadan yaptığımız somutlaştırma çabaları bizleri ressamın ölümsüzlük ve sınırsızlığa davet için çizdiği resme bir hudut koymaktan öteye geçirmez Çünkü bizler, yaşantımızın her noktasını “manalı(!) kılmak için kesintisiz bir somutlaştırma gayreti içerisindeyiz “Soyut mânâlardan oluşmuş lakin bakanın manzara açısına tarafından “maddilaşan bir dünya yaratırız Her veri bizde şekillenme tezgâhına girer ve gerçek anlamından uzaklaşıp gider Böylece ki, bize ulaşan her bilgiyi biz beynimizde canlandırma yani bir şekle sokmak için çalışırız Ne değin bir şekle bürünürse o bilginin o kadar manalı olacağını düşünürüz Bu şekle sokma ise 5 duyu ile sınırlı olmamızdan dolayı görecelidir, genellemelere dayalıdır Benzetme ve mecazlar ile pekiştirilmeye çalışılır ve mecaz ve benzetmeler esas alınarak orijinal bilgi somutlaşır, reel anlamından fazla farklı anlamalara bürünür Bir misal belirlemek icabında, cennetve cehennemkavramları hepimizin bilicinde maddi bir yer, bir mekân olarak anlamlaşan iki kavram olmuştur Biz “cehennemi kaynar kazanlar içerisinde ateşler içerisinde bir mekân ve “cenneti de insan için hoş gözüken başka bir mekân olarak somutlaştırıp, soyutluktan yani gerçek anlamından uzaklaşmışız Hakikâtte ise bu iki ad, bilincimizin yaşamakta olduğu iki farklı deneyimi muhabere etmektedir Bir parça başına hakikâte yani sistemin gereğine göre yaşamanın ve diğeri ise yaşamamanın bilincimizde oluşturdukları anlamındadır
Yazının başında verdiğim resim örneğinde de olduğu gibi her an fiziki bir şeyler oluşturma ve görme ve onu beynimize kaydolma çabasındayken nasıl soyutu algılayıp, değerlendirebiliriz oysa?
O süre derhal gelin “fiziki ve “görünmeyenu felsefik ve bilimsel irdelemeye devam edelim ve bu analiz sonucunda “somut ve “soyut ile ilgili öbür bir bakış açısı yakalamaya çalışıp, bunun yaşamımıza nasıl olumlu bir katkıda bulunabileceğini düşünelim
Felsefik anlatımda, birşeyin “fiziksel denilmesi için dokunulması, görülmesi ve “görünmeyen olabilmesi için de dile gelmesi ya da yazılması gerekmektedir Yani “bedensel olan nesnenin kendisi olurken, bu nesneyi temsil eden söz veya imlâ “soyuttur Buna bir misal tahsis etmek icabında; gördüğümüz “çiçek yani çiçeğin kendisi somuttur Oysa, “çiçek ismini söylediğimiz ya da onun hakkında düşündüğümüz, yazdığımız anda soyutlaşır “Çiçek sözcüğünün kendisi soyuttur “Çiçek bir kavramdır yani çiçekkelimesi ile açıklama edilmek istenen manâ önemlidir ve kavramların da tarafsız olarak birebir karşılığı bulunmaz Yani benim bildiğim ve dokunduğum, gördüğüm çiçek gibi bilemediğim böylece fazla “çiçek olabilir O zaman ben, bende mevcut olan bilgi çerçevesinde çiçeği algılayıp, değerlendirebilirim Bu da çiçeğin reel, orjinal yapısını değerlendirebildiğim anlamına gelmez İster çiçek olsun ister başka bir nesne, bir nesneye ait olan özellikleri saymak, o nesneyi iyice tasvir etmek çağırmak değildir Çünkü her tasvir, tasvir edenin görüş açısına tarafından şekil alır ve somutlaşır Felsefik açıklamadan da anlaşılacağı gibi kavramlarla somutluk arasında koskocoman bir fark vardır Kavramlar ve o kavramların izah etmek istedikleri ile gördüğümüz ve deneyimlediğimiz nasıl benzer, birebir olabilir fakat?
Bilim ise, kuantum teorisine kadar hep maddeyi “bedensel yönden incelemiş, hattâ her teorinin kabulu olabildiğince maddi deneylerle gerçekleşmiştir Taa ancak kuantum mekaniği bilimin felsefeye yönelen bir kolu gibi doğmasına dek Kuantum teorisi ile bilim, “maddi dünyadan “görünmeyen dünyaya geçerek hakikâtin, gerçekliğin algılanmasında büyük adım atmıştır
Kuantum teorisinde her parçacık aynı zamanda dalgadır (sırası gelmişken parçacık ve dalgacık isimlerini okuduğunuz anda beyninizdeki bilgiler doğrultusunda bir şekle sokmaya başladığınızı ve “maddilaştırma gayretinizi ayrım ediyor musunuz?) Bu fizikçileri kafa karıştırıcı bir durumdur Çünkü bu bakış açısına değin oysa görüş açıları onları maddeyi “maddi olarak incelemeye yöneltmekteydi Fakat hemen kuantum teorisiyle mikro evrende atomik boyutlarda, maddenin ve ışığın dual yani ikili karakteri kabul edilmektedir Kuantum teorisi ile “maddi!! olarak bilinen madde ara sıra dalga karakterine ara sıra de tanecik karakterine bürünmektedir ve benzer ikili karakter ışık için de gözlemlenmiş ve ışık ara sıra tanecik yani foton gibi bazen de dalga gibi davrandığı anlaşılmıştır
Fizikçi Nick Rubert, dünyayı sadece baktığımız zaman madde görüntüsü veren, aslında durmaksızın akan bir dalga çorbası olarak tanımlarken, Karl Pribram ise tüm duyu organlarının mercek sistemine göre çalıştığını belirtmiş ve bu mercek şeklindeki egzersiz sisteminin ise dalga çorbasıdiye tanımlanan evreni o boyutu ile algılanmasının hayli zor olduğu bildirmiştir
Yani Karl Pribram'ın tanımlamak istediği ve bizleri Rubert'in açıklamasına yönlendirdiği nokta şudur ki; bizim kavrama sistemimiz 5 duyu ile kayıtlı olmasından nedeniyle algıladığımız kâinat bize maddesel madde görüntüsü vermekte ve biz de bunun ötesini algılayamamaktayız Ama bu kayıtlılıktan çıktığımız da göreceğiz oysa, evren somut maddeden ibaret yok Bu şekilde düşünmekle de bizler için “somut olarak kabul edilen madde kavramı hükmünü yitirmeye başlayacaktır
Kuantum teorisinin açıklamak istediğini anlamaya ve anlamlandırmaya çalışırken beyinler, yeni bir kuram ile tanıştılar O da “string yani “sicim teorisidir Sicim teorisi kuantum teorisini bir adım daha geliştirerek, bildiğimiz evrenin bir frekanstan yani bir titreşim okyanusundan oluştuğunu açılayıp, dalgaparçacık ikilemesinin ötesine geçer Maddeyi ayrıca dalga keza de parçaçık olarak ifade eden kuantum teorisi, sicim teorisine tarafından “bedensel kalırken, sicim teorisi ile “soyuta yani ebedi anlam âlemine doğru belli adımlarla ilerlenmektedir
Bu noktada da bundan böyle kafamızdaki “fizikseltan dile getirmek ne dek gerçekçi olur, onu da bilemem Ancak ressamın çizdiği sınırsız ve baki anlamları taşıyan bir resimde hiç şüphesiz sicim teorisi de yine bir şekilde “maddesel bir anlamlandırma olarak kalacaktır Yani “görünmeyen ve “bedensel içinde olduğu boyuta göre isimlenir ve bilinçli olarak farkedilen “fiziksel olarak nitelendirilebilir Bu bakışla “görünmeyen olan da bilincimizde anlamlandıramadığımız, farkedemediğimiz olacaktır
Bu bilgiler doğrultusunda kendimizi ve karşımızdakilerini nasıl somutlaştırldığımıza bir bakalım hemen…
Karşımızdaki kişileri madde gövde olarak gördüğümüz sürece o kişiyi “fiziksel olarak algılarız Ancak o kişiyi tarif etmemiz de tanıdık özelliklerden yola çıkarak olacağından yeniden “maddi bir gözlem olacaktır Bizlerin o kişinin tüm özelliklerini bilmemize ve o kişiyi tam anlamı ile değerlendirmemize imkân yoktur Ne değin çok isimlerle ve o isimlerin anlamları ile değer biçme yaparsak yapalım, isimlerin mânâlarını bilindik anlamlarla düşündüğümüz için yeniden belirtilmiş bir somutlaştırma sözkonusu olacaktır Ne zaman ancak karşımızdakini belirtilen özelliklerle sınırlamadan algılamaya çalışırız, o vakit “görünmeyen görünüm açısına geçmiş oluruz
Karşımızdaki kişileri ya da kendimizin karoser olduğu kabulü, bizi adamakıllı “maddesel perspektif içersinde hapseder Ancak madde gövde ötesinde bir “ruh ceset (mikrodalga hologramik inşa) de olduğumuzu düşünmek ve benimsemek “görünmeyena dürüst bir seyirin başlangıcıdır Fiilen “ruh bedenin de ötesinde bir “bilinç varlık olduğumuzun kabulü ve bu yöndeki us ve yaşayış, “görünmeyen dünyasındaki seyri daha da manalı kılmaktadır Bu bilinç varlık bakışı ile bakıldığında da ruh vücut perspektif “maddesel hükmündedir Yani, ruh gövde kabulü bile bilinç cisim kabulüne tarafından “somut bir manâ içermektedir Derhal, “bilinç varlığımızı azıcık düşünelim ve hayâl etmeye çalışalım… Epeyce zorlandığımızı ve bir şekle sokamadığımızı görebiliriz İşte, “görünmeyen denilen kavram için açıklayıcı en önemli öğe da “kayıtlı bir şekli olmadığıdır
İşte bizim bütün yaşantımız baştan başa yaptığımız somutlaştırma çabaları bilmeliyiz ama bizleri hakikâti anlamaya değil tam tersi hakikâtten uzaklaştırmaya iter Eşyanın yani herşeyin hakikâtini anlamada en önemli adımlardan birisi “görünmeyen görüş açısını hayatımıza oturtmamızdır Yani maddi maddeden arınma ve bir “hiç olduğumuzu kavrayış çabası içinde olmalıyız 5 duyu ile belirli olan beynimizi beş duyu ötesinde bir gösterme açısına yönlendirmemiz yani “soyut olarak adlandırılan bilinç fonksiyonunun önemini fark edip, “akıl yönlü yaşamalıyız Bir “beyin varlık yok, “bilinç varlık olarak bize ulaşan bilgileri bilinçli, kayıtsız şartsız, önyargısız, evrensel bir perspektif ile deşifre etmeliyiz *
Fiziksel Fotoğraf Nedir Nasıl Çizilir
Soyut Fotoğraf Nedir Nasıl Çizilir
Maddesel Soyut Fotoğraf Nedir Nasıl Çizilir
Usta soyut bir resim yaptığında sınırsızlığı hissederek çizer Maddesel olarak bir ağaç, bir kuş vs çizmez Beklediği de resmine bakanların o çizdiği resimdeki sonsuzluğu hissetmesi ve ona açıklanmış bir amaç yüklememesidir Ama, biz o devlete ait incelemeye başladığımızda kendimize, kendi iç dünyamıza “göre şekiller vermeye veya o resimdeki renklerden ve renklerin akışından bir şekil, bir manâ çıkarmaya çalışırız Kuşkusuz bu çıkarım bizim kendimizdeki duygu ve düşüncelerimiz doğrultusunda olacaktır Pek oysa, 10 kişi bu görünmeyen olarak çizilmiş resme baksa, olasılıkla 10 farklı bedensel benzetmeler ve yorumlar almak muhtemel olacaktır Fakat ressama dönüp sorsak, kendisi ne hiç birine “hatalı, ne de hepsine “içten der Açıklama yapmaz Yalnızca dinler ve seyreder yorumları, yorumcuları…
İşte bu görünmeyen resme baktığımız gibi dünya yaşamı içerisinde ara sıra farkında olan olarak, bazen de farkında olmadan yaptığımız somutlaştırma çabaları bizleri ressamın ölümsüzlük ve sınırsızlığa davet için çizdiği resme bir hudut koymaktan öteye geçirmez Çünkü bizler, yaşantımızın her noktasını “manalı(!) kılmak için kesintisiz bir somutlaştırma gayreti içerisindeyiz “Soyut mânâlardan oluşmuş lakin bakanın manzara açısına tarafından “maddilaşan bir dünya yaratırız Her veri bizde şekillenme tezgâhına girer ve gerçek anlamından uzaklaşıp gider Böylece ki, bize ulaşan her bilgiyi biz beynimizde canlandırma yani bir şekle sokmak için çalışırız Ne değin bir şekle bürünürse o bilginin o kadar manalı olacağını düşünürüz Bu şekle sokma ise 5 duyu ile sınırlı olmamızdan dolayı görecelidir, genellemelere dayalıdır Benzetme ve mecazlar ile pekiştirilmeye çalışılır ve mecaz ve benzetmeler esas alınarak orijinal bilgi somutlaşır, reel anlamından fazla farklı anlamalara bürünür Bir misal belirlemek icabında, cennetve cehennemkavramları hepimizin bilicinde maddi bir yer, bir mekân olarak anlamlaşan iki kavram olmuştur Biz “cehennemi kaynar kazanlar içerisinde ateşler içerisinde bir mekân ve “cenneti de insan için hoş gözüken başka bir mekân olarak somutlaştırıp, soyutluktan yani gerçek anlamından uzaklaşmışız Hakikâtte ise bu iki ad, bilincimizin yaşamakta olduğu iki farklı deneyimi muhabere etmektedir Bir parça başına hakikâte yani sistemin gereğine göre yaşamanın ve diğeri ise yaşamamanın bilincimizde oluşturdukları anlamındadır
Yazının başında verdiğim resim örneğinde de olduğu gibi her an fiziki bir şeyler oluşturma ve görme ve onu beynimize kaydolma çabasındayken nasıl soyutu algılayıp, değerlendirebiliriz oysa?
O süre derhal gelin “fiziki ve “görünmeyenu felsefik ve bilimsel irdelemeye devam edelim ve bu analiz sonucunda “somut ve “soyut ile ilgili öbür bir bakış açısı yakalamaya çalışıp, bunun yaşamımıza nasıl olumlu bir katkıda bulunabileceğini düşünelim
Felsefik anlatımda, birşeyin “fiziksel denilmesi için dokunulması, görülmesi ve “görünmeyen olabilmesi için de dile gelmesi ya da yazılması gerekmektedir Yani “bedensel olan nesnenin kendisi olurken, bu nesneyi temsil eden söz veya imlâ “soyuttur Buna bir misal tahsis etmek icabında; gördüğümüz “çiçek yani çiçeğin kendisi somuttur Oysa, “çiçek ismini söylediğimiz ya da onun hakkında düşündüğümüz, yazdığımız anda soyutlaşır “Çiçek sözcüğünün kendisi soyuttur “Çiçek bir kavramdır yani çiçekkelimesi ile açıklama edilmek istenen manâ önemlidir ve kavramların da tarafsız olarak birebir karşılığı bulunmaz Yani benim bildiğim ve dokunduğum, gördüğüm çiçek gibi bilemediğim böylece fazla “çiçek olabilir O zaman ben, bende mevcut olan bilgi çerçevesinde çiçeği algılayıp, değerlendirebilirim Bu da çiçeğin reel, orjinal yapısını değerlendirebildiğim anlamına gelmez İster çiçek olsun ister başka bir nesne, bir nesneye ait olan özellikleri saymak, o nesneyi iyice tasvir etmek çağırmak değildir Çünkü her tasvir, tasvir edenin görüş açısına tarafından şekil alır ve somutlaşır Felsefik açıklamadan da anlaşılacağı gibi kavramlarla somutluk arasında koskocoman bir fark vardır Kavramlar ve o kavramların izah etmek istedikleri ile gördüğümüz ve deneyimlediğimiz nasıl benzer, birebir olabilir fakat?
Bilim ise, kuantum teorisine kadar hep maddeyi “bedensel yönden incelemiş, hattâ her teorinin kabulu olabildiğince maddi deneylerle gerçekleşmiştir Taa ancak kuantum mekaniği bilimin felsefeye yönelen bir kolu gibi doğmasına dek Kuantum teorisi ile bilim, “maddi dünyadan “görünmeyen dünyaya geçerek hakikâtin, gerçekliğin algılanmasında büyük adım atmıştır
Kuantum teorisinde her parçacık aynı zamanda dalgadır (sırası gelmişken parçacık ve dalgacık isimlerini okuduğunuz anda beyninizdeki bilgiler doğrultusunda bir şekle sokmaya başladığınızı ve “maddilaştırma gayretinizi ayrım ediyor musunuz?) Bu fizikçileri kafa karıştırıcı bir durumdur Çünkü bu bakış açısına değin oysa görüş açıları onları maddeyi “maddi olarak incelemeye yöneltmekteydi Fakat hemen kuantum teorisiyle mikro evrende atomik boyutlarda, maddenin ve ışığın dual yani ikili karakteri kabul edilmektedir Kuantum teorisi ile “maddi!! olarak bilinen madde ara sıra dalga karakterine ara sıra de tanecik karakterine bürünmektedir ve benzer ikili karakter ışık için de gözlemlenmiş ve ışık ara sıra tanecik yani foton gibi bazen de dalga gibi davrandığı anlaşılmıştır
Fizikçi Nick Rubert, dünyayı sadece baktığımız zaman madde görüntüsü veren, aslında durmaksızın akan bir dalga çorbası olarak tanımlarken, Karl Pribram ise tüm duyu organlarının mercek sistemine göre çalıştığını belirtmiş ve bu mercek şeklindeki egzersiz sisteminin ise dalga çorbasıdiye tanımlanan evreni o boyutu ile algılanmasının hayli zor olduğu bildirmiştir
Yani Karl Pribram'ın tanımlamak istediği ve bizleri Rubert'in açıklamasına yönlendirdiği nokta şudur ki; bizim kavrama sistemimiz 5 duyu ile kayıtlı olmasından nedeniyle algıladığımız kâinat bize maddesel madde görüntüsü vermekte ve biz de bunun ötesini algılayamamaktayız Ama bu kayıtlılıktan çıktığımız da göreceğiz oysa, evren somut maddeden ibaret yok Bu şekilde düşünmekle de bizler için “somut olarak kabul edilen madde kavramı hükmünü yitirmeye başlayacaktır
Kuantum teorisinin açıklamak istediğini anlamaya ve anlamlandırmaya çalışırken beyinler, yeni bir kuram ile tanıştılar O da “string yani “sicim teorisidir Sicim teorisi kuantum teorisini bir adım daha geliştirerek, bildiğimiz evrenin bir frekanstan yani bir titreşim okyanusundan oluştuğunu açılayıp, dalgaparçacık ikilemesinin ötesine geçer Maddeyi ayrıca dalga keza de parçaçık olarak ifade eden kuantum teorisi, sicim teorisine tarafından “bedensel kalırken, sicim teorisi ile “soyuta yani ebedi anlam âlemine doğru belli adımlarla ilerlenmektedir
Bu noktada da bundan böyle kafamızdaki “fizikseltan dile getirmek ne dek gerçekçi olur, onu da bilemem Ancak ressamın çizdiği sınırsız ve baki anlamları taşıyan bir resimde hiç şüphesiz sicim teorisi de yine bir şekilde “maddesel bir anlamlandırma olarak kalacaktır Yani “görünmeyen ve “bedensel içinde olduğu boyuta göre isimlenir ve bilinçli olarak farkedilen “fiziksel olarak nitelendirilebilir Bu bakışla “görünmeyen olan da bilincimizde anlamlandıramadığımız, farkedemediğimiz olacaktır
Bu bilgiler doğrultusunda kendimizi ve karşımızdakilerini nasıl somutlaştırldığımıza bir bakalım hemen…
Karşımızdaki kişileri madde gövde olarak gördüğümüz sürece o kişiyi “fiziksel olarak algılarız Ancak o kişiyi tarif etmemiz de tanıdık özelliklerden yola çıkarak olacağından yeniden “maddi bir gözlem olacaktır Bizlerin o kişinin tüm özelliklerini bilmemize ve o kişiyi tam anlamı ile değerlendirmemize imkân yoktur Ne değin çok isimlerle ve o isimlerin anlamları ile değer biçme yaparsak yapalım, isimlerin mânâlarını bilindik anlamlarla düşündüğümüz için yeniden belirtilmiş bir somutlaştırma sözkonusu olacaktır Ne zaman ancak karşımızdakini belirtilen özelliklerle sınırlamadan algılamaya çalışırız, o vakit “görünmeyen görünüm açısına geçmiş oluruz
Karşımızdaki kişileri ya da kendimizin karoser olduğu kabulü, bizi adamakıllı “maddesel perspektif içersinde hapseder Ancak madde gövde ötesinde bir “ruh ceset (mikrodalga hologramik inşa) de olduğumuzu düşünmek ve benimsemek “görünmeyena dürüst bir seyirin başlangıcıdır Fiilen “ruh bedenin de ötesinde bir “bilinç varlık olduğumuzun kabulü ve bu yöndeki us ve yaşayış, “görünmeyen dünyasındaki seyri daha da manalı kılmaktadır Bu bilinç varlık bakışı ile bakıldığında da ruh vücut perspektif “maddesel hükmündedir Yani, ruh gövde kabulü bile bilinç cisim kabulüne tarafından “somut bir manâ içermektedir Derhal, “bilinç varlığımızı azıcık düşünelim ve hayâl etmeye çalışalım… Epeyce zorlandığımızı ve bir şekle sokamadığımızı görebiliriz İşte, “görünmeyen denilen kavram için açıklayıcı en önemli öğe da “kayıtlı bir şekli olmadığıdır
İşte bizim bütün yaşantımız baştan başa yaptığımız somutlaştırma çabaları bilmeliyiz ama bizleri hakikâti anlamaya değil tam tersi hakikâtten uzaklaştırmaya iter Eşyanın yani herşeyin hakikâtini anlamada en önemli adımlardan birisi “görünmeyen görüş açısını hayatımıza oturtmamızdır Yani maddi maddeden arınma ve bir “hiç olduğumuzu kavrayış çabası içinde olmalıyız 5 duyu ile belirli olan beynimizi beş duyu ötesinde bir gösterme açısına yönlendirmemiz yani “soyut olarak adlandırılan bilinç fonksiyonunun önemini fark edip, “akıl yönlü yaşamalıyız Bir “beyin varlık yok, “bilinç varlık olarak bize ulaşan bilgileri bilinçli, kayıtsız şartsız, önyargısız, evrensel bir perspektif ile deşifre etmeliyiz *