iltasyazilim
FD Üye
Ateistlerin bu zor sorularına karşı cevapsız kalmayasınız diye bu makaleyi sizlerle paylaşmayı bir borç biliyorum
Cevap:
Allah zamandan münezzeh olduğundan onun hakkında, “kainat yaratılmadan önce diye belirtilen bir zaman söz konusu değildir Allah’ın böyle bir zaman dilimi içinde faaliyet göstermesi de düşünülemez
Zaman ancak yaratıklar için söz konusudur, zaman içinde iş görenler ancak yaratıklardır Ancak soruyu şöyle sormak mümkün olabilir: “Ezelde Allah vardı, onunla beraber hiçbir şey yoktu O hâlde ezelde Allah ne yapıyordu? Bu soruya kısaca, “Kendi cemal ve kemalini bizzat kendisi müşahede ediyordu şeklinde cevap verilir Gaybı ancak Allah bilir
Bu sorunun temelinde zaman ve ezel kavramlarının, yanlış anlaşılması ve karıştırılması söz konusudur İnsan, zaman ve mekâna kayıtlı olarak yaşadığı için her hadise ve hakikati zaman ölçüsüne göre değerlendirmekte, kayıtlı kendi içerisinde yaşadığı zamanı, evveli olmayan bir süreçle (ezel) karıştırmaktadır İşte yukarıdaki soru, böyle bir yanlış değerlendirmenin sonucudur
Zaman, varlıkların bir tertip ile ve birbiri ardınca yaratılması ile ortaya çıkan soyut bir kavramdır Bütün varlıkların yaratılması, değişip başkalaşmaları, yok olup son bulmaları, hep zaman nehir içinde gerçekleşir Allah’ın, sonsuz kuvvet ve kudretiyle yokluk âleminden varlık sahasına çıkarılan bütün varlıklar, zaman nehrinde hiç durmadan akarlar Geçmiş zaman, gelecek zaman ve şimdiki zaman kavramları nispidirler, birbirlerine göre bu isimleri alırlar Bu gün dünün yarınıydı, yarının ise dünü olacak
Ezel kavramına gelince o, zaten, zaman itibariyle bir sonsuzluk demek değildir Zaman, devir, asır, yıl, ay, gün, saat, saniye, an gibi dilimlere bölünebildiği hâlde, ezel için böyle bir taksim söz konusu değildir Aynı zamanda ezel, bir başlangıç noktası olarak da düşünülemez
“Allah vardı, başka hiçbir şey yoktu (Hadisi şerif) Zaman ise, mahlukatın yaratılması ile başladı Şu hâlde zaman kavramı, geçmişe doğru ne kadar uzatılırsa uzatılsın, Allah’ın ezeliyeti ile karşılaştırılamaz
Ancak soruyu şöyle sormak mümkün olabilir: “Ezelde Allah vardı, onunla beraber hiçbir şey yoktu O hâlde ezelde Allah ne yapıyordu? Hemen şunu ifade etmek gerekir ki; Allah ezelde bir şey yapmaya haşa mecbur olmadığı gibi, bir şey yapmaması da onun için bir eksiklik değildir Zira o, mahlukatı yaratmasa da sonsuz kemâldedir Mevcudatı yaratmasıyla kemalinde bir artma, yaratmamasıyla bir eksilme söz konusu değildir
Bu açıklamadan sonra, soruyu iki şık içerisinde cevaplayalım: Allah, ezelde kendi cemal ve kemalini bizzat kendi müşahede ediyordu Allah’ı kemaliyle bilmek yine ona mahsustur Zira, Miraç hadisesi ile Allah’ı bizzat müşahede eden Efendimiz (asm), “Seni gerektiği gibi bilemedim demiştir
Allah, ezelde, isim ve sıfatlarının tecelli yeri olacak varlıkların mahiyet ve hakikatlerini, hüviyetlerini, plân ve programlarını, manevî miktar ve suretlerini ezelî ilminde takdir ve müşahede etmekteydi Allah, lütuf ve keremi, rahmet ve merhametiyle, ilmi dairesindeki mahiyet ve hakikatlere, harici vücut giydirmeyi istedi Ve ‘ol’ emrini verip mahlukatı yarattı Bu yaratma fiili, mahlukat için, bir ihsan, bir lütuf ve bir ikram idi
Allah’ın hem kendi kemal ve cemalini seyretmesinde, hem de varlıkların manevî plân ve programlarını yapmasında, onları ezelî ilminde takdir etmesinde bir zaman ve müddet söz konusu değildir Yani bunlar bir zaman silsilesi içerisinde düşünülemez Ezeldeki bu müşahede, bu tanzim ve takdir, insan aklının anladığı anlamda bir takdir ve tanzim değildir Allah’ın zatı mahlukatın zatlarına, fiilleri mahlukatın işlerine benzemediği gibi İlâhî takdiri de insanın anladığı manada bir programlama değildir
Mehmet Kırkıncı
Cevap:
Allah zamandan münezzeh olduğundan onun hakkında, “kainat yaratılmadan önce diye belirtilen bir zaman söz konusu değildir Allah’ın böyle bir zaman dilimi içinde faaliyet göstermesi de düşünülemez
Zaman ancak yaratıklar için söz konusudur, zaman içinde iş görenler ancak yaratıklardır Ancak soruyu şöyle sormak mümkün olabilir: “Ezelde Allah vardı, onunla beraber hiçbir şey yoktu O hâlde ezelde Allah ne yapıyordu? Bu soruya kısaca, “Kendi cemal ve kemalini bizzat kendisi müşahede ediyordu şeklinde cevap verilir Gaybı ancak Allah bilir
Bu sorunun temelinde zaman ve ezel kavramlarının, yanlış anlaşılması ve karıştırılması söz konusudur İnsan, zaman ve mekâna kayıtlı olarak yaşadığı için her hadise ve hakikati zaman ölçüsüne göre değerlendirmekte, kayıtlı kendi içerisinde yaşadığı zamanı, evveli olmayan bir süreçle (ezel) karıştırmaktadır İşte yukarıdaki soru, böyle bir yanlış değerlendirmenin sonucudur
Zaman, varlıkların bir tertip ile ve birbiri ardınca yaratılması ile ortaya çıkan soyut bir kavramdır Bütün varlıkların yaratılması, değişip başkalaşmaları, yok olup son bulmaları, hep zaman nehir içinde gerçekleşir Allah’ın, sonsuz kuvvet ve kudretiyle yokluk âleminden varlık sahasına çıkarılan bütün varlıklar, zaman nehrinde hiç durmadan akarlar Geçmiş zaman, gelecek zaman ve şimdiki zaman kavramları nispidirler, birbirlerine göre bu isimleri alırlar Bu gün dünün yarınıydı, yarının ise dünü olacak
Ezel kavramına gelince o, zaten, zaman itibariyle bir sonsuzluk demek değildir Zaman, devir, asır, yıl, ay, gün, saat, saniye, an gibi dilimlere bölünebildiği hâlde, ezel için böyle bir taksim söz konusu değildir Aynı zamanda ezel, bir başlangıç noktası olarak da düşünülemez
“Allah vardı, başka hiçbir şey yoktu (Hadisi şerif) Zaman ise, mahlukatın yaratılması ile başladı Şu hâlde zaman kavramı, geçmişe doğru ne kadar uzatılırsa uzatılsın, Allah’ın ezeliyeti ile karşılaştırılamaz
Ancak soruyu şöyle sormak mümkün olabilir: “Ezelde Allah vardı, onunla beraber hiçbir şey yoktu O hâlde ezelde Allah ne yapıyordu? Hemen şunu ifade etmek gerekir ki; Allah ezelde bir şey yapmaya haşa mecbur olmadığı gibi, bir şey yapmaması da onun için bir eksiklik değildir Zira o, mahlukatı yaratmasa da sonsuz kemâldedir Mevcudatı yaratmasıyla kemalinde bir artma, yaratmamasıyla bir eksilme söz konusu değildir
Bu açıklamadan sonra, soruyu iki şık içerisinde cevaplayalım: Allah, ezelde kendi cemal ve kemalini bizzat kendi müşahede ediyordu Allah’ı kemaliyle bilmek yine ona mahsustur Zira, Miraç hadisesi ile Allah’ı bizzat müşahede eden Efendimiz (asm), “Seni gerektiği gibi bilemedim demiştir
Allah, ezelde, isim ve sıfatlarının tecelli yeri olacak varlıkların mahiyet ve hakikatlerini, hüviyetlerini, plân ve programlarını, manevî miktar ve suretlerini ezelî ilminde takdir ve müşahede etmekteydi Allah, lütuf ve keremi, rahmet ve merhametiyle, ilmi dairesindeki mahiyet ve hakikatlere, harici vücut giydirmeyi istedi Ve ‘ol’ emrini verip mahlukatı yarattı Bu yaratma fiili, mahlukat için, bir ihsan, bir lütuf ve bir ikram idi
Allah’ın hem kendi kemal ve cemalini seyretmesinde, hem de varlıkların manevî plân ve programlarını yapmasında, onları ezelî ilminde takdir etmesinde bir zaman ve müddet söz konusu değildir Yani bunlar bir zaman silsilesi içerisinde düşünülemez Ezeldeki bu müşahede, bu tanzim ve takdir, insan aklının anladığı anlamda bir takdir ve tanzim değildir Allah’ın zatı mahlukatın zatlarına, fiilleri mahlukatın işlerine benzemediği gibi İlâhî takdiri de insanın anladığı manada bir programlama değildir
Mehmet Kırkıncı