SoruCevap Metodu Soru sormak her türlü öğrenmenin başıdır Kafasında herhangi bir konu hakkında soru yaratıcı kişi, bundan böyle meselenin farkına varmış, onun çözüm yolunu aramaya başlamış demektir Ona, mantıklı ve bilimsel yolla soruya cevap arama yolu öğretilirse, o problemi hoş bir metodla çözebilecek demektir Soru, her zaman öğretimdeki temel irtibat araçlarından biri olmuştur Sorucevap metodu, diğer metodların içinde nadiren kullanılan soruyanıt tekniğinden ayrı; dersi sayesinde soruyanıt tarzında işleme demektir Bu metodun tarihte kullanıcısı, Antik Yunan filosofu Sokrates'tir Onun idealist felsefesine kadar, bütün bilgiler insanın kafasında vardır, fakat berrak ve açıkgöz halde değil, üstü örtülü ve uyur haldedir Eğitimin görevi, her insanın kafasında var olan bu bilgilerin üstünü açılmak ve uyandırmaktır Yoksa, insana daha önce kafasında olmayan bir şey öğretilemez Öğretme, yalnızca soru sorarak yapılmalıdır Burada öğrencinin bağımsız düşüncesi böylece laf konusu olmamaktadır Verilen cevaplara göre bitmiş sorular sorarak, insana, hiç bilmediğini farzettiği bilgiler öğretilir Sokrates de, hiç bir şey bilmeyen bir köleye, sadece sorular sorarak karışık bir geometri problemini çözdürmüştür Sokrates'in bu metodu nasıl kullandığına kısa bir misal, Ek'te verilmiştir Ilave: Sokrates'in sorucevap metodunu kullanması Çılgınca yapılan şey çılgınlığın, ölçülülükle yapılan şey ölçülülüğün eseridir, yok mi? Kabul etti Kuvvetle yapılan kuvvetle, zayıflıkla yapılan zayıfçadır, yok mi? Evet Peki, bir şey şipşak yapılmışsa seri, yavaş yavaş yapılmışsa yavaş yapılmıştır, yok mi? Evet Peki, benzer şekilde yapılan bir şey, benzer ilkenin; karşıt şekilde yaplılan bir şey de karşıt bir ilkenin eseridir, değil mi? Kabul etti Söyle bakalım acilen, güzel diye bir şey var mıdır? Evet Bir güzelin çirkinden başka karşıtı var mıdır? Hayır Devam edelim, iyi diye bir şey var mıdır? Evet Bir iyinin kötüden başka karşıtı var mıdır? Hayır Benzer şekilde, seste tiz bir şey var mıdır? Evet Bu tizin pesten başka bir karşıtı var mıdır? Hayır O halde her karşıtın çoğu değil bir karşıtı vardır, değil mi? Benzer fikirde olduğunu söyledi Hadi, şimdi üzerinde anlaştığımız şeyleri yeniden gözden geçirelim, dedim Her karşıtın çoğu yok tek bir karşıtı olduğunda anlaştık, değil mi? Evet Karşıt bir şekilde yapılan bir şeyin, karşıt ilkelerin eseri olduğunda da anlaşmıştık Evet Çılgınca yapılan bir şeyin ölçülülükle yapılan bir şeye karşıt bir şekilde yapıldığında da anlaşmıştık, yok mi? Öyle Ölçülülükle yapılan şeyin ölçülülüğün, çılgınca yapılan şeyin çılgınlığın eseri olduğunda da anlaşmıştır Evet O halde bu şeyler karşıt bir şekilde yapılmışlarsa, karşıt bir ilkenin eseridirler, yok mi? Evet Ama biri ölçülülüğün eseridir, diğeri çılgınlığın Evet Karşıt bir şekilde, yok mi? Kuşkusuz Öyleyse karşıt ilkenin eseridirler Evet O vakit delilik, ölçülülüğün karşıtıdır Pek görünüyor Peki ama, az önce çılgınlığın belgeliğin karşıtı olduğunu kabul etmiştik, hatırlıyor musun? Evet, dedi Bir karşıtın tek bir karşıtı olduğunu da kabul etmiştik Evet Öyleyse bu iki savdan hangisini geri alacağız, Protagoras? Bir karşıtın tek bir karşıtı olduğunu ileri süreni mi, yoksa bilgeliğin, ölçülülükten diğer bir şey olduğunu, her ikisinin de erdemin parçaları olduğunu, ayrı olmakla kalmayıp yüzün parçaları gibi lüzum kendileri gerek özellikleri bakımından birbirine hiç benzemediklerini ileri süreni mi? Bu iki savdan hangisini geri alacağız, diyorum Çünkü bunlar, birbirine uymadıkları ve düzen haline giremedikleri için anomali gösteriyor Gerçekte de, bir yandan bir şeyin ister istemez çoğu yok tek karşıtı olması gerekirse, öte yandan da, bir şey olan çılgınlığın bilgelik ve ölçülülük gibi iki karşıtı olduğu ortaya çıkarsa nasıl uyuşabilirler, yok mi? Ne dersin, Protagoras? Istemeyerek benimle benzer fikirde olduğunu söyledi O halde ölçülülük ile bilgelik aynı şeydir; az önce de doğrulukla dindarlığın hemen hemen benzer şey olduğunu görmüştük Hadi Protagoras, yılmayalım, geri kalanları gözden geçirelim Dürüst olamayan bir meslek yapan, eğrilik ederken temkinli midir? Sorucevap yöntemi ile ilk elden öğretim yapıldığı gibi, bu metodu kullanarak yazılan eserler de vardır Yusuf Has Hacib'in Kutadgu Bilikadlı eseri Sokratvari sorucevap yöntemi kullanılarak ve dört kişinin soruyanıt tarzında konuşturulması biçiminde yazılmıştır Sormak erkektir, yanıt devretmek de dişidir Beynin akıl üretebilmesi için soru sorarak onu tohumlamak gerekir Soruyu oluşturmak, bilgiye benzeri yarıya varmak demektir Bilmeyen soru soramaz Hattâ bazen kişinin bir konuyu bilip bilmediği ya da ne kadar bildiği, ona sadece soru sordurularak da anlaşılabilir Berthold Otto'ya kadar, soru soran öğrenci, zihin ve ruhunu veri elde etmek için açmıştır Öğretmen bu anı mükemmel değerlendirmelidir Yoksa o vakit veremediği bilgiyi, çocuğun arzu etmediği bir zamanda cebren tahsis etmek durumunda kalabilir Ortaçağlarda sorucevap, sadece dinî bilgilerin doğru öğrenilip öğrenilmediğini yoklama amacıyla kullanılıyordu Bunun için değişik alanlarda sınava hazırlayan sorucevap türünden hazır kitaplar da çıkmıştı Tıpkı şimdiki Kolejlere Hazırlık, Üniversiteye Hazırlıkkitapları ve özel dershanelerdeki yetiştirme tarzı gibi Günümüzde sorucevap yöntemini Sokratvari şekilde uygulayan bir sistem yoktur Bu şekilde bir dilekçe alan bilgisini, sağlam bir mantık yapısını ve diyalektik yöntemi çok iyi bilmeyi gerektirir