Stres; biyokimyasal, fizyolojik, bilişsel ve davranış değişiklikleri meydana getirebilen negatif duygusal deneyimdir. Bu etkiler olaylar ve değişen bu olaylara uyum sağlamaya göre değişiklik gösterir. Stres etkenleri çeşitli olmakla birlikte bazı insanları strese sokan faktörler bazı insanları etkilemeyebilir. Burada belirtmemiz gereken bir husus ise az stresin de zorluk yaratabildiğidir.
Strese karşı verilen tepkiler stresle başa çıkmak için oluşan bilinçli çabalardır. Strese karşı verilen tepkilere ne sebep olur, kontrolü mümkün müdür, ne derece tehdit edici olduğu üzerinde durulması gereken hususlardır. Aynı zamanda stresin fizyolojisi(SAM) şu şekilde açıklanmıştır; sempatik-adrenomedüller sinir sistemi, Cannon’ın “Mücadele et ya da kaç” tepkisi, sempatik uyarım dışavurumu( böbreküstü bezlerinde katekolamine doğru salgı oluşumu), etkileri:kan basıncı ve kalp atış hızında artış, periferik kan damarlarında tıkanıklık, terlemede artış. (HPA ekseni); Selye’s Genel Uyum Sendromu, Hipotalamus salgıları, adrenal korteks uyarımı.
Stresin iç ve dış kaynaklı etkenleri üzerinde durulur, iç faktörler olumsuz düşünmek, yüksek beklenti, kabullenmeme gibi örneklendirilirken, dış faktörler iş hayatıyla ilgili sorunlar, sürekli sağlık sorunları, temel yaşam değişiklikleri, manevi problemler örnekleri verilir.
Stres değerlendirilmesinde alınabilecek önlemler arasında şunlar gösterilebilir: stres etkenlerinin ve hayata getirdiği değişimlerin öz bildirimleri, stres altındayken gösterilen görev performansı ölçümleri, nabız ve kan basıncı gibi fizyolojik değişimlere karşı önlemler ve de olayları stresli hale getiren biyokimyasal belirleyicilik. Önlemlerden bahsederken şu belirtilmiştir ki ne zaman stres altında olduğumuzu bilmeyi alışkanlık haline getirirsek ve vücudumuzun nasıl tepki verdiğini bilirsek önceden harekete geçer ve stres seviyesini düşürebilir, stres etkenlerini kontrol altında tutabiliriz.
Bazı durumlar ve faktörler aşılması güç bir stres halini beraberinde getirebilir. Fakat stresle başa çıkmanın etkili yolları da vardır: Hayır demeyi öğrenmek, altından kalkamayacağınız sorumlulukları almamak, duygularınızı ifade etmek, stres etkenlerini güven veren insanlarla paylaşmak, dinlenmeye zaman ayırmak, meditasyon ve derin nefes gibi kas gevşetici aktivitelerde bulunmak,spor yapmak, geçirdiğiniz günün pozitif yanlarına odaklanıp onları liste haline getirmek, günde 3 çeşit yemek içeren sağlıklı bir diyet uygulamak, okumak, müzik dinlemek, evcil hayvan beslemek gibi zevk alınacak aktivitelere yönelmek, pozitif ve destekleyici insanlarla zaman geçirmek, gülmek,uykunuzu almak gibi.
Çocuk Gelişimi Ulusal Bilim Konseyi’nin mevcut araştırmalara dayanarak belirlediği üç şiddet türü ve tanımları kısaca şöyledir: Pozitif stres, kısa süreli istenmeyen olaylar sonucu oluşan strestir, stresin bu türü normal karşılanır ve bununla baş edebilmeyi öğrenmek gelişim sürecinin önemli bir parçasıdır. Tolere edilebilir stres, istenmeyen olayların yine kısa süreli fakat daha yoğun bir şekilde yaşanmasıdır. Pozitif stres çocuk gelişimine katkıda bulunabilir fakat eğer çocuk destekten mahrumsa, kabul edilebilir stres toksik strese dönüşebilir ve uzun vadede sağlık sorunlarına yol açabilir. Toksik stresin kaynağı çocuklara gösterilen kötü muamele önemli bir halk sağlığı problemidir. Çocuklar stresin bu türüyle tek başlarına savaşamazlar ve beyin gelişiminde kalıcı değişikliklere neden olabilir. Toksik stresin olumsuz etkileri yalnızca ebeveyn desteğiyle azaltılabilir.
Araştırmalar çocukluk çağlarında yaşanan stresin yetişkinlik hayatını da etkilediğini gösteriyor. Olumsuz Çocukluk Deneyimleri Çalışmaları bu konuda özellikle dikkate alınması gereken çalışmalardandır çünkü 1)çocuk istismarı, ihmal ve yakın şiddete maruz kalma gibi stres etkenlerine bağlı şiddeti ve 2) yetişkinlikteki olumsuz davranışları ve sağlık problemlerini göstermektedir.
Çocuklara kötü muamele edilmesinin de içinde bulunduğu toksik stresin erken tanı ve tedavisi, uzun vadede sağlığı ve davranışları olumsuz etkileyen etmenleri azaltır. Çocuklarlarla sıklıkla iletişim içinde bulunan bakıcılar, öğretmenler ve diğer yetişkinler travmatik çocukluk deneyimleri bulunan çocukları belirlemek ve onlarla ilgilenmek için durumlarıyla ilgili bilgi sahibi olmalıdırlar.