Stres, vücudun tehlike ile karşılaştığını hissettiği zaman ortaya koyduğu bir dizi nöro-kimyasal
cevaptır. Stres sırasında normalden fazla adrenalin ve kortizon grubu hormon salgılanır.
Bunun neticesinde kan şekeri yükselir, nabız hızlanır, vücut sadece acil gördüğü duruma
yöneldiği için bağışıklık sistemi, üreme sistemi, cilt gibi yapılara kan akışını yavaşlatır, acı hissi
azalır.
Bazen mevcut olmayan tehlike durumlarının düşünülmesi dahi stres reaksiyonunu başlatır.
Kronik stres durumunda düşünce akışı bozulur, olumlu düşünme yeteneği azalır, aşırı
endişeye bağlı uyku bozuklukları, obsesif düşünceler, konsantrasyon bozuklukları, dalgınlık –
unutkanlıklar görülür.
Kontrol altına alınamayan uzun süreli stres durumlarında, beynin öğrenme ve hafıza ile ilgili
kısımlarında hücre yıkımı artar. Anlık stres cevabı dikkat-uyanıklık artışı sağlarken, kronik
stresin oluşturduğu bu yıkım, uzun vadede ciddi sağlık sorunları getirmektedir. Dolayısıyla
stresle başa çıkma yöntemleri, hem kalp-damar hastalıkları riskini azaltmada, hem de
öğrenme-hafıza sorunlarını gidermede etkili bulunmuştur.