—Oğlum sen mi geldin?
Ahmet biraz yorgun biraz da nefes nefese bir halde, ”Benden öteki kim olabilir ki anneciğim” dedi.
Bu lafları söylerken saatine baktı. Saat gecenin 02.30’u olmuştu. Validesi Ahmet’in yanına geldi. “Çok geç kaldın bitanecik oğlum, bir aykırılık yoktur inşallah” dedi.
Ahmet dizlerine kadar gelen büyük su çizmelerini çıkardı.
“Yok, valideciğim, bir aksilik olmadı, gün uzunluğu yağan yağmurdan ötürü tertip iptal oldu. Dağıtacağımız suların ve yemeklerin yanında kaldık. Dışarı çıkmadan bekledik öylece sonrada kapıya kadar bıraktılar” dedi.
Anası:
“Yağmurluğunda çok hoşmuş iş tarafından mi verdiler? Ellikleri de varmış velev şapkası da! Yağmurluğun içerisinde suya düşsen boğulmazsın” dedi.
Hafiften alıngan bir vaziyetle; Bana niçin yağmurluk almadın? Sözlerini de ekledi.
Ahmet anasının gönlünü almak istercesine;
-Anne ya ben giymeyeyim sana vereyim, benim senden diğer kimim var? Kıymetlim benim.
Derken validesinin yanağına bir öpücük kondurdu.
Validesi “Aç mısın? Üzerindekileri çıkartayım” dedi.
Ahmet’in elindeki şemsiyeyi aldı, noktaya koydu. Yağmurluğunun fermuarını açtı. Sırtından ceket alıyormuş üzere yağmurluğu çıkardı. Sonra da şemsiye ve yağmurluğu banyoya götürdü.
Ahmet bu sırada mutfağa geçti.
“Anne yemekte ne var” diye bağırdı.
Validesi de Ahmet’e kızarak, “Saat gecenin 3’ü. Ne bağırıyorsun? Komşular başımıza toplanacak” dedi. Mutfağa hakikat geldi validesi, “Dünden kalma mercimek çorbası ve biraz ekmek var, mekan misin” dedi. Ahmet “Elinden zehir olsa içerim validem benim” dedi.
Ahmet’in validesi yemeği ısıtmak için dolaptan çıkardı. Ahmet’in yiyebileceği kadarını aldı, geri kalanını buzdolabına koydu. Çorbayı ısıtıp masanın üzerine koydu. Ahmet bu sırada yatmak için kıyafetlerini değiştirtirdi ve mutfağa geldi.
Yemeği yemek için masaya oturdu. Soğuması için üfleyerek mercimek çorbasını içmeye başladı.
Anası de masaya oturdu,
-Bu yağmur Mayıs ayında birden teğe nereden çıktı diyor haberler, meteoroloji iddia edememiş. Nisan ayındaki güneş yağmurları değilmiş bu yağan.
Ahmet hiç oralı olmamışçasına, “Aman ana ya yarın bir gün yağmur kesilir” dedi. Sessiz geçen bir kaç dakika sonra. Ahmet anasının kendisine baktığını hissetti. İş yaparken birileri Ahmet’e bakınca eli ayağı dolaşıyordu. Ahmet tam bu sırada bir kaşık çorbayı üzerine döktü.
“Anne ya ne bakıyorsun bak döktüm üzerime” dedi.
Anası, “Benim gül oğlum, babandan kalan tek mirasım sensin, biraz izleyeyim kıymetlimi” dedi.
Ahmet çabucak gülerek “Kıymetli mi ana o, kaç kez dedim Yüzüklerin Efendisi’nde diyordu ya kıymetlimissss”
Türkiye'nin en güncel forumlardan olan forumdas.com.tr'de forumda aktif ve katkısı olabilecek kişilerden gönüllü katkıda sağlayabilecek kişiler aranmaktadır.