iltasyazilim
FD Üye
su ile ilgili yazınsal yazı
SU MEDENİYETİMİZ
“Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su,
Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su Fuzulî
Hepimizin malumudur, su hayatın esas kaynağı olup, suyun tarihi insanoğlunun hayatı ile özdeşleşen medeniyetin de tarihidir İşte bu yüzden suya olan ilgi, tarih her tarafında her zaman beşeriyetin üretken yönünü açıklama etmiş ve uygarlık çizgisinin en kıymetli eserlerinin ilham kaynağı olmuştur Bu sebeple “Su gibi aziz deyimiyle en veciz şekilde ifadesini bulan su, medeniyetimizin merkezine oturmuştur
Biyolojik hayatın başlangıcında var olan hava, ateş, esinti ve su terkibinin de ayrılmaz bir parçasını teşkil eden ve canlıların yaşaması için koşul olan su, insanoğlu göre fazla eski devirlerden beri kutsal bir varlık olarak kabul edilmiştir
Su, İnsanlık tarihi boyunca daima var olmuş, medeniyetler su kenarlarında yaşam bulmuş ve su ile şekillenmiştir Saflık, sadelik, berraklık ve bilgelik sembolü olarak kabul edilen su, ekmek gibi hava gibi hayatın kendisi kadar insanla iç içedir İçeceklerin de efendisidir, imanın yarısı olan temizliğin de vazgeçilmez unsurudur
Beşeri ihtiyaçların bir gereği olarak ecdadımız göre yapı edilen çeşmeler, köprüler, sebiller, şadırvanlar, sarnıçlar, kuyular, hamamlar, vb yapılar, sahip olduğumuz kültürel mirasla tarihe her biri özgün şaheser olarak geçmiştir Öyle ki medeniyetimize başlı başına su medeniyetidenilse hatalı olmaz
Günümüzden 2500 yıl değin önce Uygur Türkleri Doğu Türkistan ’ın Turfan bölgesinde “kariz denilen yer altı su kanalları yapmıştır Bu yer altı su kanalarının uzunluğu 5000 kmyi bulmaktadır Bu karizlerin bir kısmı günümüze değin gelebilmiş olmakla beraber hâlâ kullanılabilenleri de vardır Keza Van gölü çevresinde Urartular zamanından kalan sulandırma kanalları da aradan 3000 yıl geçmiş olmasına rağmen günümüzde de tarımsal sulamalarda kullanılmaktadır
2 Göktürk (Kutluk)Devleti Hakanı Bilge Kağan Orhun Kitabelerinde “Türk Milleti! Yerinden, suyundan ayrılmazsan iyilik göreceksin diyerek vatan ve suyun insanlar hayatındaki vazgeçilmez önemine dikkat çeker
Türk kültüründe su kutsaldır İrtiş ırmağı ve Isık göl bazı Türk boyları kadar takdis edilirken, Sirderya (Seyhun) ve Amuderya (Ceyhun) civarında yaşamış Türkler ’de suda ölmek bir asalet sayılmıştır Efsaneye göre Bilge Dede Korkut, elinde kopuzuyla ölümü Sirderya üstüne serdiği seccadede beklemişti Avrupa ’da yüz sene hüküm süren Batı Hunları ’nın büyük hakanı Attila, Thies nehrinin değiştirilen yatağına gömülmüştür
Laf buraya gelmişken asrı saadette yaşanmış su ile ilgili şu manâlı hadiseyi sizlerle paylaşmak istiyorum: Peygamber Efendimizin Medine ’ye hicretiyle birlikte onları bekleyen büyük sorunlardan biride su sorunu idi Medine halkı içme sularının manâlı bir bölümünü para karşılığı Yahudi bir tüccara ait olan Rume kuyusundan sağlıyordu Efendimiz (SAV) Müslümanların kimseye bağımlı olmadan yaşamaları gerektiğini biliyordu Mescidi Nebevi ’de “Kim cennet karşılığında bize Rume kuyusunu satın alacak? dedi Derhal Hz Osman bu göreve talip oldu ve üstün bir ticari zekâ ve strateji sonucu önce kuyuya iki taraflı oldu ve sonradan da en ince ayrıntısına kadar kuyunun işletme hakkını eline alarak Müslümanları bu bağımlılıktan kurtardı
Anadolu ’da çeşmelerinden su ile beraber akıcı yüksek bir medeniyettir Ilk Kez hükümdarlar olmak üzere hali vakti yerinde o kadar çok kişi tümce mahlûkatın duasına mazhar almak ve öldükten sonradan da sevap hanesine sadakayı cariye yazılması için sayısız çeşme yaptırmıştır Kanuni yayınladığı fermanla her mahalleye su akması için müsait yerlere çeşmeler yapılmasını, kullanışlı olmayan yerlere ise kuyular açılmasını, böylece her tarafa tatlı suların ulaştırılmasını idarecilere emretmiştir
İstanbul ’da su meselesi halledilirken kutsal topraklar da unutulmamış, Kanuni ’nin iyiliksever kızı Mihrimah Sultan, Mimar Sinan ’a “Ayn–ı Zübeyde pınarının, suyollarını tamir ettirmiş ve lüzum mukaddes belde halkının gerekse hacıların ihtiyaçlarını da görmüştür Sinan ’ın su mühendisliği, inşa ettiği camiler ve öteki binalar kadar önemlidir Zira o, medeniyetimizin adını “su medeniyeti yapanların başındadır
Bu o kadar bir medeniyettir ama, Osmanlı döneminde içinde su şırıltısı duyulmayan bir Türk evi dikkate almak zordur bununla birlikte eski Türk âlimlerinden Farabî ve İbni Sina, us ve ruh hastalarını musiki eşliğinde, su sesi ile tedavi tekniğini bulmuştu Kuşluk, ikindi ve yatsı vakitlerinde icra edilen rast, saba, hicaz gibi değişik musiki makamlarına şiddeti ayarlanabilen fıskiyelerden açılan su sesi eşlik eder, musiki ile su terkibi Bimarhanelerdeki hastaların keza ruhuna hem de gönüllerine hitap ederek şifa olurdu
Vakıf medeniyetimiz onu yaratıcı insanlarımızın ruhunda var olan güzellikler ile ete kemiğe bürünmüş, ecdadımız, yaptıkları hayır ve hasenatın yanına içinde bulundukları her türlü ortamı güzelleştirmeye çalışmıştır Her türlü mahlûkata sevgiyle yakında olacak olan bu arayış, görüldüğü gibi bununla birlikte derin estetik duyguların da bir tezahürüdür
Kültürümüz, geleneksel mimarimiz ve vakıf medeniyetimiz için önemli bir amblem olmanın yanına, su bununla beraber dünyanın geleceğini de ilgilendiren stratejik öneme sahip aktüel bir husustur Günümüzde de su kelimesi açık veya kuytu pekçok siyasi, kültürel, stratejik planların da içinde yer almaktadır
Küresel ısınma ve kuraklık gibi insanlığı tehdit eden muhtemel felaketler sıkça gündeme gelirken bizden sonraki nesilleri su kıtlığı çekeceği ihtimalinin enerjik olduğu, çocuklarımızın ve torunlarımızın temiz ve dinç su içebilme hususunda bizim kadar uğurlu olmadıkları uzmanlar tarafından açıklama ediliyor Rabbimizin kullarına cömertçe bahşettiği bu nimetin kıymetini bilelim, musluğu her açışımızda lütfen bu bilinçle hareket edelim
Sevgili Peygamberimiz bir hadisinde “Akarsu kenarında abdest alıyor olsanız bile, suyu iktisatlı kullanınız ve tutumsuzluk etmeyiniz buyurur Yüce Yaradanın bizlere lütfettiği öteki bütün nimetlerden müsriflik etmeden faydalanmamız gerektiği gibi suyu da bu bilinçle kullanalım
Gazi Hüseyin KILBAŞ *
SU MEDENİYETİMİZ
“Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su,
Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su Fuzulî
Hepimizin malumudur, su hayatın esas kaynağı olup, suyun tarihi insanoğlunun hayatı ile özdeşleşen medeniyetin de tarihidir İşte bu yüzden suya olan ilgi, tarih her tarafında her zaman beşeriyetin üretken yönünü açıklama etmiş ve uygarlık çizgisinin en kıymetli eserlerinin ilham kaynağı olmuştur Bu sebeple “Su gibi aziz deyimiyle en veciz şekilde ifadesini bulan su, medeniyetimizin merkezine oturmuştur
Biyolojik hayatın başlangıcında var olan hava, ateş, esinti ve su terkibinin de ayrılmaz bir parçasını teşkil eden ve canlıların yaşaması için koşul olan su, insanoğlu göre fazla eski devirlerden beri kutsal bir varlık olarak kabul edilmiştir
Su, İnsanlık tarihi boyunca daima var olmuş, medeniyetler su kenarlarında yaşam bulmuş ve su ile şekillenmiştir Saflık, sadelik, berraklık ve bilgelik sembolü olarak kabul edilen su, ekmek gibi hava gibi hayatın kendisi kadar insanla iç içedir İçeceklerin de efendisidir, imanın yarısı olan temizliğin de vazgeçilmez unsurudur
Beşeri ihtiyaçların bir gereği olarak ecdadımız göre yapı edilen çeşmeler, köprüler, sebiller, şadırvanlar, sarnıçlar, kuyular, hamamlar, vb yapılar, sahip olduğumuz kültürel mirasla tarihe her biri özgün şaheser olarak geçmiştir Öyle ki medeniyetimize başlı başına su medeniyetidenilse hatalı olmaz
Günümüzden 2500 yıl değin önce Uygur Türkleri Doğu Türkistan ’ın Turfan bölgesinde “kariz denilen yer altı su kanalları yapmıştır Bu yer altı su kanalarının uzunluğu 5000 kmyi bulmaktadır Bu karizlerin bir kısmı günümüze değin gelebilmiş olmakla beraber hâlâ kullanılabilenleri de vardır Keza Van gölü çevresinde Urartular zamanından kalan sulandırma kanalları da aradan 3000 yıl geçmiş olmasına rağmen günümüzde de tarımsal sulamalarda kullanılmaktadır
2 Göktürk (Kutluk)Devleti Hakanı Bilge Kağan Orhun Kitabelerinde “Türk Milleti! Yerinden, suyundan ayrılmazsan iyilik göreceksin diyerek vatan ve suyun insanlar hayatındaki vazgeçilmez önemine dikkat çeker
Türk kültüründe su kutsaldır İrtiş ırmağı ve Isık göl bazı Türk boyları kadar takdis edilirken, Sirderya (Seyhun) ve Amuderya (Ceyhun) civarında yaşamış Türkler ’de suda ölmek bir asalet sayılmıştır Efsaneye göre Bilge Dede Korkut, elinde kopuzuyla ölümü Sirderya üstüne serdiği seccadede beklemişti Avrupa ’da yüz sene hüküm süren Batı Hunları ’nın büyük hakanı Attila, Thies nehrinin değiştirilen yatağına gömülmüştür
Laf buraya gelmişken asrı saadette yaşanmış su ile ilgili şu manâlı hadiseyi sizlerle paylaşmak istiyorum: Peygamber Efendimizin Medine ’ye hicretiyle birlikte onları bekleyen büyük sorunlardan biride su sorunu idi Medine halkı içme sularının manâlı bir bölümünü para karşılığı Yahudi bir tüccara ait olan Rume kuyusundan sağlıyordu Efendimiz (SAV) Müslümanların kimseye bağımlı olmadan yaşamaları gerektiğini biliyordu Mescidi Nebevi ’de “Kim cennet karşılığında bize Rume kuyusunu satın alacak? dedi Derhal Hz Osman bu göreve talip oldu ve üstün bir ticari zekâ ve strateji sonucu önce kuyuya iki taraflı oldu ve sonradan da en ince ayrıntısına kadar kuyunun işletme hakkını eline alarak Müslümanları bu bağımlılıktan kurtardı
Anadolu ’da çeşmelerinden su ile beraber akıcı yüksek bir medeniyettir Ilk Kez hükümdarlar olmak üzere hali vakti yerinde o kadar çok kişi tümce mahlûkatın duasına mazhar almak ve öldükten sonradan da sevap hanesine sadakayı cariye yazılması için sayısız çeşme yaptırmıştır Kanuni yayınladığı fermanla her mahalleye su akması için müsait yerlere çeşmeler yapılmasını, kullanışlı olmayan yerlere ise kuyular açılmasını, böylece her tarafa tatlı suların ulaştırılmasını idarecilere emretmiştir
İstanbul ’da su meselesi halledilirken kutsal topraklar da unutulmamış, Kanuni ’nin iyiliksever kızı Mihrimah Sultan, Mimar Sinan ’a “Ayn–ı Zübeyde pınarının, suyollarını tamir ettirmiş ve lüzum mukaddes belde halkının gerekse hacıların ihtiyaçlarını da görmüştür Sinan ’ın su mühendisliği, inşa ettiği camiler ve öteki binalar kadar önemlidir Zira o, medeniyetimizin adını “su medeniyeti yapanların başındadır
Bu o kadar bir medeniyettir ama, Osmanlı döneminde içinde su şırıltısı duyulmayan bir Türk evi dikkate almak zordur bununla birlikte eski Türk âlimlerinden Farabî ve İbni Sina, us ve ruh hastalarını musiki eşliğinde, su sesi ile tedavi tekniğini bulmuştu Kuşluk, ikindi ve yatsı vakitlerinde icra edilen rast, saba, hicaz gibi değişik musiki makamlarına şiddeti ayarlanabilen fıskiyelerden açılan su sesi eşlik eder, musiki ile su terkibi Bimarhanelerdeki hastaların keza ruhuna hem de gönüllerine hitap ederek şifa olurdu
Vakıf medeniyetimiz onu yaratıcı insanlarımızın ruhunda var olan güzellikler ile ete kemiğe bürünmüş, ecdadımız, yaptıkları hayır ve hasenatın yanına içinde bulundukları her türlü ortamı güzelleştirmeye çalışmıştır Her türlü mahlûkata sevgiyle yakında olacak olan bu arayış, görüldüğü gibi bununla birlikte derin estetik duyguların da bir tezahürüdür
Kültürümüz, geleneksel mimarimiz ve vakıf medeniyetimiz için önemli bir amblem olmanın yanına, su bununla beraber dünyanın geleceğini de ilgilendiren stratejik öneme sahip aktüel bir husustur Günümüzde de su kelimesi açık veya kuytu pekçok siyasi, kültürel, stratejik planların da içinde yer almaktadır
Küresel ısınma ve kuraklık gibi insanlığı tehdit eden muhtemel felaketler sıkça gündeme gelirken bizden sonraki nesilleri su kıtlığı çekeceği ihtimalinin enerjik olduğu, çocuklarımızın ve torunlarımızın temiz ve dinç su içebilme hususunda bizim kadar uğurlu olmadıkları uzmanlar tarafından açıklama ediliyor Rabbimizin kullarına cömertçe bahşettiği bu nimetin kıymetini bilelim, musluğu her açışımızda lütfen bu bilinçle hareket edelim
Sevgili Peygamberimiz bir hadisinde “Akarsu kenarında abdest alıyor olsanız bile, suyu iktisatlı kullanınız ve tutumsuzluk etmeyiniz buyurur Yüce Yaradanın bizlere lütfettiği öteki bütün nimetlerden müsriflik etmeden faydalanmamız gerektiği gibi suyu da bu bilinçle kullanalım
Gazi Hüseyin KILBAŞ *