Türkiye'nin en güncel forumlardan olan forumdas.com.tr'de forumda aktif ve katkısı olabilecek kişilerden gönüllü katkıda sağlayabilecek kişiler aranmaktadır.
Hanedan ve Saray müelliflerinin yıllardır öne sürdükleri “Vahdettin, Mustafa Kemal’i vatanı kurtarması için Samsun’a gönderdi” palavrasını Cumhuriyet’teki yazı dizimizle bir kere daha çürüttük.
Erdoğan dahil, AKP sözcüleri, Vahdettin üzerinden Osmanlı’ya saldırılıyormuş havası yarattılar. Lakin bu siyasi manevrayı kimse yutmadı... AKP sözcüsü Ömer Çelik bile “İşgalcilerle işbirliği yapan ya da ülkesini terk eden doğal ki bu tablonun dışındadır” demek zorunda kaldı.
Hainden kahraman yaratmak: Vahdettin başlıklı yazı dizimizde saygın tarihçilerin yapıtları ve evraklardan yararlanarak Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışının perde gerisini anlattık. Vahdettin’in Mustafa Kemal’in ne yapacağından zerre bilgisi yoktu. Mustafa Kemal kendisine yakın gördüğü, cephelerde birlikte olduğu dar bir takım ile Samsun’da yakacağı bağımsızlık ateşinin taşlarını döşedi, planlarını yaptı. Bu süreçte Padişah Vahdettin’in ondan beklentisi İngilizlerin buyruğu doğrultusunda Karadeniz’de Rum çeteleri ile savaşan Karadenizlileri etkisiz hale getirmek, yani ulusal direnişin kıvılcımlarını dahi yok etmek, silahları toplamak ve “asayişi” Rumların ve İngilizlerin istediği üzere Türklerin aleyhine olacak halde sağlamaktı!
OSMANLICILARIN YALANI
Sözde Osmanlıcılık yapanların asıl maksadı, palavraları ile Vahdettin’i öne çıkarmak, Ulusal Mücadele’nin Vahdettin’in “gizli buyruk ve yönlendirmeleri” ile yapıldığını, Mustafa Kemal’in onun buyrukları ile hareket ettiğini halka kabul ettirmekti.
Yerli yabancı tarihi arşivler bu büyük palavrası bir defa daha iftiracıların karanlığına gömdü.
Karşıdevrimciler, hanedan seviciler, Atatürk düşmanları, bu iddiayı kimi vakit açık kimi vakit dolaylı yoldan lisana getirmişlerdir.
İBB Lideri Tunç Soyer’in Vahdettin periyodundaki Saray’ın gafletine, dalaletine ve ihanetine vurgu yaptığı konuşması sonrası yandaş basın Kadir Mısıroğlu’ndan, Murat Bardakçı’ya kadar bir dizi ismin yazılı ve görsel medyadaki açıklamalarına yer verdi.
Bu açıklamaların ortak özeti, Vahdettin’in Mustafa Kemal’i Samsun’a bir devlet projesi olarak yolladığı istikametindeydi.
Murat Bardakçı Habertürk TV’de katıldığı programda Mehmet Barlas ile yaptığı programdaki kelamlarının makaslandığını, Mustafa Kemal’i Vahdettin’in vatanı kurtarması için Samsun’a göndermediğini, bunu hiçbir yerde yazıp söylemediğini tabir etti. Bardakçı, Cumhuriyet gazetesindeki yazı dizisinde kendisi ile ilgili geçen kısımlara itiraz etti. Pekala Bardakçı daha evvel de misal açıklamalar yaptığı halde neden “Vahdettin savunucusu” olmakla eleştiriliyor?
Bardakçı, “Şahbaba” kitabında Vahdettin’in anılarına yer veriyor. Bu anılarında Vahdettin, “vatanına asla ihanet etmediğini” Kurtuluş Savaşı’nın zaferle sonuçlanmasından mutluluk duyduğunu ve Atatürk’ün Samsun’a çıkışında kendisinin de rol aldığını söz ediyor!
GERÇEĞİ BÜKENLER
Murat Bardakçı, “Bir devlet operasyonu: 19 Mayıs” kitabında -içinde çok kıymetli evraklara yer vermesinin yanı sıra- gerçeği eğip büküyor. Kitabın art kapağında tanıtım kısmında motamot şöyle yazıyor:
“Murat Bardakçı bu kitabında Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a gidişinin gözden kaçmış birtakım detaylarını bir kısmı şimdiye kadar yayınlanmamış evrakların ışığı altında ortaya koyarken Cumhuriyete uzanan ulusal kurtuluş hareketinin birinci adımını teşkil eden bu seyahatin Harbiye Nezareti’nden Dahiliye ve Bahriye Nezaretlerine, vaktin Genelkurmay’ından Sadaret’e ve Saray’a kadar devletin en üst seviyesinin dünya savaşı bozgunu sonrasında bir şeyler yapabilmek için beraberce hazırladıkları bir devlet operasyonu olduğunu anlatıyor.”
Bu tez baştan sona zorlama hatta kusura bakmasın uydurma bir tezdir. Bunun yanı sıra, “Samsun’a gidiş (...)Saray’a kadar devletin en üst seviyesinin (...) bir arada hazırladığı devlet operasyonudur” diyerek vatanı kurtarmak için yapılan devlet operasyonunda Vahdettin’i kastettiği de açıktır.
HEM ATATÜRKÇÜ OLUP HEM VAHDETTİN’İ SAVUNAMAZSIN
Bardakçı’nın kimi vakit açık, kimi vakit muğlak sözleri Atatürk terslerinin elinde gereç oldu. Atatürkçüler reaksiyon gösterdiğinde “Ben asla bu türlü bir şey yazmadım, söylemedim” diyor fakat Saraylılar hem kitaplarından hem de TV konuşmalarından alması gereken “bilgileri” alıp kullanabiliyorlar.
Önceki akşamki programında, bir defa daha “Vahdettin Mustafa Kemal’i Samsun’a vatanı kurtarmak için göndermedi” diyerek bu manada son noktayı koymuş ve kendini bağlamıştır. Lakin birebir konuşmada “Vahdettin hain değildir” sözünü de birkaç defa kullanmıştır. Hem Atatürkçü olup hem Vahdettin’i savunamazsınız...
Bardakçı, “Vahdettin hain değildi, zayıf karakterliydi” üzere cümleler kurarak yeniden ortaya konuşuyordu. Meğer Mustafa Kemal Atatürk şahsen kendi kalemi ile Nutuk’ta, Vahdettin’in nasıl bir hain olduğunu ayrıntıları ile anlatmıştı. “Eğer niyet, bugünkü halife ve padişaha bağlılık ve sadakattan ayrılmadığını söylemek ve belirtmekse, bu zat haindir. Düşmanların vatan ve millet aleyhinde kullandıkları bir maşadır. Buna halife ve padişah deyince, millet onun buyruklarına uyarak düşmanın emellerini yerine getirmek mecburiyetinde kalır.”
Bardakçı’nın “Mustafa Kemal’e geniş yetkiler verildi” diyerek “Atatürk, İçişleri ve Dışişleri Bakanlığının, Genelkurmay’ın ve Saray’ın dahil olduğu devlet operasyonu ile Samsun’a gitti” argümanına Nutuk okuyarak cevap verelim:
“Bu yetkiye nazaran, Ankara’da bulunan 20’nci Kolordu ve bunun bağlı bulunduğu müfettişlik ile, Diyarbakır’daki kolordu ile ve çabucak hemen Anadolu’nun bütün sivil idare amirleriyle münasebetler kurabilecek ve yazışmalar yapabilecektim.
Bu geniş yetkinin, beni İstanbul’dan sürmek ve uzaklaştırmak niyetiyle Anadolu’ya gönderenler tarafından, bana nasıl verilmiş olduğu garibinize gidebilir. Çabucak tabir etmeliyim ki onlar bu yetkiyi bana bilerek ve anlayarak vermediler. Ne değerine olursa olsun, benim İstanbul’dan uzaklaşmamı isteyenlerin buldukları münasebet Samsun ve dolaylarındaki güvensizlik olaylarını yerinde görüp önlem almak üzere Samsun’a kadar gitmekti. Ben, bu vazifenin yerine getirilmesinin bir makam ve yetki sahibi olmaya bağlı bulunduğunu ileri sürdüm. Bunda hiçbir sakınca görmediler. O tarihte Genelkurmay’da bulunan ve benim amacımı bir dereceye kadar sezmiş olan kimselerle görüştüm. Müfettişlik misyonunu buldular; yetki konusu ile ilgili talimatı da ben kendim yazdırdım. Hatta Harbiye Nazırı olan Şakir Paşa, bu talimatı okuduktan sonra, imzalamaya çekinmiş; anlaşılır anlaşılmaz bir biçimde mührünü basmıştır.”
Yazı dizimizin birinci kısmında Kâzım Paşa’nın (İnanç) yetki evrakını Mustafa Kemal ile nasıl planladığına yer verdik. O günleri evraklar ışığında gün gün okumak ve anlamak için Alev Coşkun’un Samsun’dan Evvel Bilinmeyen 6 Ay kitabını bir defa daha öneriyorum.
TÜRKİYE’Yİ İNGİLİZ SÖMÜRGESİ YAPMAK İÇİN TEKLİF GETİRDİ
İngilizlerle açık işbirliği yapan, onların mandasına, himayesine girmek için İngiliz kumandanları bile hayrete düşürecek teslimiyet içinde olan, Ulusal Mücadele’yi başarısız kılmak için iç isyanlar çıkaran, Mustafa Kemal ve silah arkadaşları için “katli vacip” fetvaları dağıtan, halkı Kuvayı Milliyecilere karşı kışkırtan, Kuvayı Milliye’ye karşı Kuvayı İnzibatiye isimli ordu kurarak işgalcilerin yanında yer alan, Mustafa Kemal’e tekraren suikast timleri gönderen, idam kararları çıkaran Vahdettin, hain değildi o denli mi?!
Madem Mustafa Kemal’in Samsun’a geçişi “devlet operasyonuydu” bu nasıl devlet ki 50 gün içinde Mustafa Kemal’in rütbelerini geri aldı. Nasıl devlet ki kendi hazırladığı “kurtuluş operasyonuna” suikast yaptı?!
Ortada devlet projesi, devlet aklı yoktu... Mustafa Kemal kendine inanan ve cephelerde omuz omuza çarpıştığı bir avuç asker ile Ulusal Mücadele’yi başlattı... Mustafa Kemal öylesine yalnızdı ki bu çabada kimi kumandanları ikna etmek için padişahı birinci günlerde karşısına almadı.
Vahdettin neden haindi unsurlar halinde özetleyelim:
Başbakan Damat Ferit Vahdettin ile hazırladığı İngiliz mandası teklifini 30 Mart 1919 da İngilizlere sunuyor. Damat Ferit kendisinin ve sultanının evvel Allah’a sonra İngilizlere bağlı olduğunu belirtiyor.
Osmanlı Devleti’ni İngiliz sömürgesi yapmayı amaçlayan Vahdettin’in teklifine nazaran,
1. Ülkenin içeride ve dışarıda güvenliğini 15 yıl boyunca İngiltere sağlayacaktır. İngilizler bu gayeyle gerekli gördükleri yerleri işgal edebileceklerdir.
2. Ermenistan’a Doğu Anadolu’da toprak verilecek özerk Ermenistan Cumhuriyeti kurulacaktır.
3. Milletvekilliği seçimleri ile lokal seçimler İngilizlerin nezaretinde yapılacaktır.
4. Her vilayette bir ingiliz konsolosu valilere “danışmanlık” yapacaktır.
5. Osmanlı bakanları ingiliz müsteşarlarla çalışacak İstanbul ve taşrada maliye dahil denetleme hakları bulunacaktır.
Bu utanç verici manda önerisi kuşkusuz çabucak Londra’ya geçildi.
CASUSLUĞUN KANITI
Vahdettin korkak ya da yetersiz değil, haindi... Vahdettin işgalin birinci günlerinden, kurtuluşun son gününe kadar ihanet içinde oldu.
Yine tarihi bir gerçek ile bu tezin altını dolduralım.
Vahdettin’in kışkırttığı iç isyanları bastıran Mustafa Kemal ve silah arkadaşları, Kurtuluş Savaşı’nda cephelerde de düşmanı mağlubiyete uğratıyordu. Sakarya Savaşı’nın zaferle sonuçlanmasının akabinde Ankara Hükümeti’nin Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal Tengirşenk altı kişilik bir heyet ile İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon ile görüşmek üzere Avrupa’ya geçti.
Ama onları bir sürpriz bekliyordu! Heyet Londra’ya varmadan evvel bu heyetin bâtın tutulan tüm tezleri ve evrakları İngilizceye çevrilerek Lord Curzon’a ulaştırılmıştı!
Sıkı durun... Bu dokümanları çaldırıp fotoğraflarını çektirerek İngiliz siyasi komiserliğine gönderen Vahdettin’di!
Bu ihanetin evrakı İngiliz arşivlerinden çıkmıştır. İngiliz Yüksek Komiseri Horace Rumbold’un Londra’ya gönderdiği raporda şunlar yazıyordu:
“Yusuf Bey’in (Ankara dışişleri bakanı) katibinin İstanbul’dayken bavulundan çalınan ve Sultan (Padişah Vahdettin) tarafından fotoğrafları gönderilen evrakların çevirileri ektedir.”
7 Mart 1922’de verilen bu rapor, Vahdettin’in ülkeyi nasıl sattığının da deliliydi!
Bu dokümanlar, Ankara’nın Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal Tengirşenk’in özel kalem müdürü Kemal Bey’in çantasından çalındı, fotoğrafları çekildi ve İngilizlere Vahdettin tarafından verildi. Bu casusluk değil de nedir?
Vahdettin üzerine ciltler dolusu evrak, bilgi, araştırma var... Saygın tarihçiler eğip bükmeden, herkesin kendince mana çıkaracağı cümleler kurmadan tarihi gerçekleri kayda geçtiler. Ulusal Uğraş cephelerde kazanılırken bile Vahdettin Türk heyetinin tezlerini çaldırıp İngilizlere raporlayarak ne büyük ihanetin içinde olduğunu göstermiştir...
Vahdettin hain değil, o denli mi?!
Hain daha nasıl olunur?
