adanali
FD Üye
- Katılım
- Eki 20, 2019
- Mesajlar
- 2,792
- Etkileşim
- 0
- Puan
- 36
- Yaş
- 36
- Konum
- Adana
- Web sitesi
- bilgilihocam.com
- F-D Coin
- 69
Takke Ve Sarık
Hz. Peygamber (a.s.m)'in yalnız sarık ve yalnız takkeyi başına koyduğu gibi, takke üzerine sarık sardığı da vakidir.
Belki bu şekil daha çok kullanılmıştır.(bk. Avnu'l-Mabud-Şamile-, 9/107).
Şüphesiz, Hz. Peygamber (a.s.m) bunları namazın dışında kullandığı gibi namazın içinde de kullanmıştır. Bu sebeple hiç olmazsa namazda olsun bizim de bunları kullanmamız bir sünneti yerine getirdiğimiz anlamına gelir ve bize sevap ve fazilet kazandırır.
İnsanlar namaz kılarken, Allah'ın huzuruna çıkmış oluyor. Namaz müminlerin miracıdır. Huzura çıkarken özellikle güzel kıyafetleri giymek, bu huzura kabul edilmenin bir sevinci olduğu gibi, aynı zamanda iman şuuruyla bu konuya verilen önemin de bir simgesidir. Bu gibi hikmetler içindir ki, “Ey Adem'in evlatları! Her namaz vaktinde mescide giderken(seccadeye dururken/namaz kılarken), süsünüz olan elbisenizi giyinin.”(Araf, 7/31) mealindeki ayette bu konuya dikkat çekilmiştir. İslam alimleri bu ayete dayanarak namaz kılarken kişinin en güzel elbiselerini giymesinin sünnet olduğunu söylemişlerdir.(bk. İbn Kesir, ilgili ayetin tefsiri).
Nitekim kaynaklarda bu konuyla ilgili olarak Hz. ömer (ra)'in şu sözlerine de yer verilmiştir: “Allah size genişlik verdiği zaman (yani maddi durumunuz iyi ise) siz de ona göre Allah'ın nimetlerini üzerinizde gösteriniz ve durumunuza göre, bir veya iki tane elbise giyiniz..” (bk. V. Zuhayli, el-Fıkhu'l-İslami, 1/798)
Takke
Yarım küre biçiminde ince, hafif, siperliksiz başlık.
Takke kelimesi Arapçadır. Aslı "takiyye"dir. Takiyye'nin kök harfleri "v-k-y"dir. O da korumak, düzene koymak demektir. Takke, başı terden koruduğu için, bu isimle isimlendirilmiştir .
Namaz için kullanılan takkeye namaz takkesi dendiği gibi, yatarken kullanılan takkeye de, yatak takkesi ya da şeb takkesi denir. Eskiden külah, fes, kavuk vb. başlıkların içine, başlığın terden kirlenmesini önlemek için kullanılan takkelere de, arakçin ya da terlik denirdi.
İslam aleminin çeşitli yerlerinde, değişik takkeler kullanılmaktadır. Genelde beyaz renk tercih edilmekle beraber, diğer renklerden de takkeler kullanıldığı olur. Ekseriyetle takkeler iplikten örme olurlar. Bununla beraber, çeşitli kumaşlardan dikilerek yapılanları da vardır.
Dini kaynaklarda adı geçen kalensöve hem takke ve hem de fes, kalpak, külah gibi başa giyilen diğer bazı giysiler için de kullanılır.
Rukane b. Abdi Yezid el-Haşimi'nin naklettiğine göre, Hz. Muhammed (s.a.v.) şöyle buyurmuş:
"Müşriklerle aramızdaki fark, kalensövenin üzerine sardığımız sarıktır" (Tirmiz, Libas, 42). İbn Kayyim'in dediğine göre, Hz. Muhammed (s.a.v.) kalensövenin üzerine sarığı sarıp kullandığı gibi, sarıksız kalensöveyi ve kalensövesiz sarığı da kullanmıştır (eş-Şevkani, Neylü'l-Evtar, Beyrut, tsz., II, 108).
Bu rivayete göre, Hz. Muhammed (s.a.v.) sarık sarmaya önem vermiştir. Takkeyi de kapsamına alan kalensöveyi hem sarıklı hem de sarıksız olarak kullandığı vaki olmuştur.
Bu ve benzeri rivayetlerin bildirdiğine göre, hem namazda hem de namazın dışında sünnet olanı, sarık sarmaktır. Yalnız takke veya benzeri şeyleri kullanma alışkanlığı, müslüman olmayan milletlerden müslümanlara geçmişse de, bugün takke bir nevi müslümanlara mal olmuştur. önemli olanı, namazı kılmaktır. Baş kısmı, erkekler için örtülü olması gereken avret yerinin dışındadır. Nitekim, hac veya umreye gidenler, ihramda iken başlarını örtemezler, başlarının açık olması gerekir. Bunun dışında takke kullanmak insana bir huşu ve huzur veriyorsa, kullanılması, bas açık namaz kılmaktan daha iyidir. Yukarıda işaret edildiği gibi, sarık kullanmanın sünnet olduğunu unutmamak gerekir.
Hz. Muhammed (s.a.v.)'in kalensöveyi kullandığı, çeşitli hadis kaynaklarında geçmektedir. Takke de bu kalensövenin kapsamına girmektedir (Bak. Buhari, el-Amelu fi's-Sala, 1; Salat, 23; Tirmizi, Libas, 10, 42; Fedailu'l-Cihad, 14; Müslim, Cenaiz 13; Ebu Davud, Salat, 102, 173; Libas, 22, 51).
Sarık
Başa giyilen giysiler (başlıklar) üzerine sarılan tülbend veya şala verilen ad.
Sarık konusunda hadis kitaplarında birçok haber gelmiştir. Bunların çoğunda Hz. Peygamber (sav)'in başına sarık sardığı ve bunun değişik renklerde olduğu belirtilir (1). Bazılarında da bu hadisler pek kuvvetli değildir.
Rükane (ra) Peygamber (sav) ile görüşmüştür. Rükane der ki:
"Resulullah (sav) in şüphesiz bizimle müşrikler arasındaki fark, takkeler üzerindeki sarıklardı, buyurduğunu işittim" (2).
Tirmizi bu hadisin hasen ve garip olduğunu, isnadının kuvvetli olmadığını söyler.
İbn abbas (ra) Resulullah (sav)'in şöyle buyurduğunu ifade eder:
"Sarık sarınız, vakarınız artar". Taberani bu hadisin ravilerinden olan Ubeydullah b. Ahmed'in metruk olduğunu söyler (3).
İbn ömer'den Resulüllah'ın şöyle buyurduğu rivayet edilir:
"Sarık sarmaya devam ediniz. çünkü o meleklerin simasıdır. Onları sırtınıza sarkıtınız" (Taberani). Darekutni bu hadisin ravilerinden olan İsa b. Yunus'un meçhul olduğunu söylemiştir (4).
Ebu Bekir b. Arabi : "Şüphesiz sarık peygamberlerin sünnetindendir" demiştir. Eski Mısır müftülerinden Mahlüf. Sarık sarmanın sünnet olduğuna fetva vermiştir (5).
Ahmet el-Faruki, sarığın müslümanlara has bir kıyafet olduğu için şunları söyler: "Zimmi, yani müslümanlar içinde yaşayan gayr-i müslim sarık ve rida gibi ilim ve din ehline mahsus olan kıyafetleri giyemez" (6).
Ebu Davud'un ve daha başkalarının rivayet ettikleri: "Müşriklerle bizim aramızdaki fark, kalan süveler üzerindeki sarıklardır" hadis-i şerifi, her ne kadar sahihlik derecesini ihraz etmiş değilse de, bir çok rivayetlerle desteklendiği için, zayıf olarak da görülmemiştir. Mesela Süyuti, mezkur hadisi andıktan sonra, Beyhaki'nin rivayet ettiği "Sarık sarın, sizden önceki milletlere muhalefet edin" hadisi ve yine Beyhaki'nin tahrici olan, "Size sarık gerekir, çünkü o meleklerin simasıdır (görünümüdür)" hadisini buna sahid olarak zikreder. (Suyuti, el-Le'ali'l-mesnu'a, N/260. ) Ibn Asakir, Tarih'inde Imam Malik'in, "Sarığın terki uygun olmaz. Ben daha yüzümde tüy bitmemişken sarık sardım" (el-Münavi, IV/225.) sözünü nakleder. Imam Suyuti, sadece siyah renkle alakalı bir sadette ve tek bir yerde, Resulullah'ın ve sahabenin sarık giydiklerine dair elliye yakın rivayeti verir. (Süyuti, el-Havi, I/110-121.) Keza Hz.Cebrail'in sarıklı olarak indigi, meleklerin sarıklı olarak yardıma geldikleri hakkındaki rivayetler de sarığın bir şiar olduğunu gösterir.(Bk. Süyuti, age. N/196.) Yine Resulullah'ın kendisini temsilen gönderdiği kimselere bizzat kendi eliyle sarık sarması, (Bk. Süyuti, age. I/118) şekli temsilin de matlup olduğuna bir delildir.
el-Münavi, "Sarık peygamberlerin sünneti, nebilerin ve sadadin adetidir." der. Ibnü'l -Arabi'de "Sarığın başın sünneti, peygamberlerin ve sadatin adeti" olduğunu söyler. Sarığın vazgeçilmez bir şiar olduğundandır ki, yahudiler ve hiristiyanların da sarık giymeleri halinde, onlara muhalefetin, sarığı terkle değil, rengini değişik tutmakla olduğu söylenmiştir. Allame Muhammed Bahit bu konuda yazdığı müstakil bir risalede, sarık hakkındaki haber ve uygulamaları ve Abdullah b. ömer'in "Sarık sünnet midir?" sorusuna "Evet!" cevabını verdiğini naklettikten sonra, "Bütün bunlardan anlaşılmış oldu ki, sarık giymek bir sünnettir; sarık müslümanların şiaridir; müslüman başkalarından onunla ayrılır." hükmünü veriyor. (Ancak sarığın, dinin esasından olan bir şiar olmadığı, terkedilmesiyle dinin yıkılmış olmayacağı da açıktır. öyleyse sarığı ihtirazi bir şiar değil de, vakii bir şiar olarak değerlendirmek daha doğrudur denebilir.)
Hz. Peygamber (a.s.m)'in yalnız sarık ve yalnız takkeyi başına koyduğu gibi, takke üzerine sarık sardığı da vakidir.
Belki bu şekil daha çok kullanılmıştır.(bk. Avnu'l-Mabud-Şamile-, 9/107).
Şüphesiz, Hz. Peygamber (a.s.m) bunları namazın dışında kullandığı gibi namazın içinde de kullanmıştır. Bu sebeple hiç olmazsa namazda olsun bizim de bunları kullanmamız bir sünneti yerine getirdiğimiz anlamına gelir ve bize sevap ve fazilet kazandırır.
İnsanlar namaz kılarken, Allah'ın huzuruna çıkmış oluyor. Namaz müminlerin miracıdır. Huzura çıkarken özellikle güzel kıyafetleri giymek, bu huzura kabul edilmenin bir sevinci olduğu gibi, aynı zamanda iman şuuruyla bu konuya verilen önemin de bir simgesidir. Bu gibi hikmetler içindir ki, “Ey Adem'in evlatları! Her namaz vaktinde mescide giderken(seccadeye dururken/namaz kılarken), süsünüz olan elbisenizi giyinin.”(Araf, 7/31) mealindeki ayette bu konuya dikkat çekilmiştir. İslam alimleri bu ayete dayanarak namaz kılarken kişinin en güzel elbiselerini giymesinin sünnet olduğunu söylemişlerdir.(bk. İbn Kesir, ilgili ayetin tefsiri).
Nitekim kaynaklarda bu konuyla ilgili olarak Hz. ömer (ra)'in şu sözlerine de yer verilmiştir: “Allah size genişlik verdiği zaman (yani maddi durumunuz iyi ise) siz de ona göre Allah'ın nimetlerini üzerinizde gösteriniz ve durumunuza göre, bir veya iki tane elbise giyiniz..” (bk. V. Zuhayli, el-Fıkhu'l-İslami, 1/798)
Takke
Yarım küre biçiminde ince, hafif, siperliksiz başlık.
Takke kelimesi Arapçadır. Aslı "takiyye"dir. Takiyye'nin kök harfleri "v-k-y"dir. O da korumak, düzene koymak demektir. Takke, başı terden koruduğu için, bu isimle isimlendirilmiştir .
Namaz için kullanılan takkeye namaz takkesi dendiği gibi, yatarken kullanılan takkeye de, yatak takkesi ya da şeb takkesi denir. Eskiden külah, fes, kavuk vb. başlıkların içine, başlığın terden kirlenmesini önlemek için kullanılan takkelere de, arakçin ya da terlik denirdi.
İslam aleminin çeşitli yerlerinde, değişik takkeler kullanılmaktadır. Genelde beyaz renk tercih edilmekle beraber, diğer renklerden de takkeler kullanıldığı olur. Ekseriyetle takkeler iplikten örme olurlar. Bununla beraber, çeşitli kumaşlardan dikilerek yapılanları da vardır.
Dini kaynaklarda adı geçen kalensöve hem takke ve hem de fes, kalpak, külah gibi başa giyilen diğer bazı giysiler için de kullanılır.
Rukane b. Abdi Yezid el-Haşimi'nin naklettiğine göre, Hz. Muhammed (s.a.v.) şöyle buyurmuş:
"Müşriklerle aramızdaki fark, kalensövenin üzerine sardığımız sarıktır" (Tirmiz, Libas, 42). İbn Kayyim'in dediğine göre, Hz. Muhammed (s.a.v.) kalensövenin üzerine sarığı sarıp kullandığı gibi, sarıksız kalensöveyi ve kalensövesiz sarığı da kullanmıştır (eş-Şevkani, Neylü'l-Evtar, Beyrut, tsz., II, 108).
Bu rivayete göre, Hz. Muhammed (s.a.v.) sarık sarmaya önem vermiştir. Takkeyi de kapsamına alan kalensöveyi hem sarıklı hem de sarıksız olarak kullandığı vaki olmuştur.
Bu ve benzeri rivayetlerin bildirdiğine göre, hem namazda hem de namazın dışında sünnet olanı, sarık sarmaktır. Yalnız takke veya benzeri şeyleri kullanma alışkanlığı, müslüman olmayan milletlerden müslümanlara geçmişse de, bugün takke bir nevi müslümanlara mal olmuştur. önemli olanı, namazı kılmaktır. Baş kısmı, erkekler için örtülü olması gereken avret yerinin dışındadır. Nitekim, hac veya umreye gidenler, ihramda iken başlarını örtemezler, başlarının açık olması gerekir. Bunun dışında takke kullanmak insana bir huşu ve huzur veriyorsa, kullanılması, bas açık namaz kılmaktan daha iyidir. Yukarıda işaret edildiği gibi, sarık kullanmanın sünnet olduğunu unutmamak gerekir.
Hz. Muhammed (s.a.v.)'in kalensöveyi kullandığı, çeşitli hadis kaynaklarında geçmektedir. Takke de bu kalensövenin kapsamına girmektedir (Bak. Buhari, el-Amelu fi's-Sala, 1; Salat, 23; Tirmizi, Libas, 10, 42; Fedailu'l-Cihad, 14; Müslim, Cenaiz 13; Ebu Davud, Salat, 102, 173; Libas, 22, 51).
Sarık
Başa giyilen giysiler (başlıklar) üzerine sarılan tülbend veya şala verilen ad.
Sarık konusunda hadis kitaplarında birçok haber gelmiştir. Bunların çoğunda Hz. Peygamber (sav)'in başına sarık sardığı ve bunun değişik renklerde olduğu belirtilir (1). Bazılarında da bu hadisler pek kuvvetli değildir.
Rükane (ra) Peygamber (sav) ile görüşmüştür. Rükane der ki:
"Resulullah (sav) in şüphesiz bizimle müşrikler arasındaki fark, takkeler üzerindeki sarıklardı, buyurduğunu işittim" (2).
Tirmizi bu hadisin hasen ve garip olduğunu, isnadının kuvvetli olmadığını söyler.
İbn abbas (ra) Resulullah (sav)'in şöyle buyurduğunu ifade eder:
"Sarık sarınız, vakarınız artar". Taberani bu hadisin ravilerinden olan Ubeydullah b. Ahmed'in metruk olduğunu söyler (3).
İbn ömer'den Resulüllah'ın şöyle buyurduğu rivayet edilir:
"Sarık sarmaya devam ediniz. çünkü o meleklerin simasıdır. Onları sırtınıza sarkıtınız" (Taberani). Darekutni bu hadisin ravilerinden olan İsa b. Yunus'un meçhul olduğunu söylemiştir (4).
Ebu Bekir b. Arabi : "Şüphesiz sarık peygamberlerin sünnetindendir" demiştir. Eski Mısır müftülerinden Mahlüf. Sarık sarmanın sünnet olduğuna fetva vermiştir (5).
Ahmet el-Faruki, sarığın müslümanlara has bir kıyafet olduğu için şunları söyler: "Zimmi, yani müslümanlar içinde yaşayan gayr-i müslim sarık ve rida gibi ilim ve din ehline mahsus olan kıyafetleri giyemez" (6).
Ebu Davud'un ve daha başkalarının rivayet ettikleri: "Müşriklerle bizim aramızdaki fark, kalan süveler üzerindeki sarıklardır" hadis-i şerifi, her ne kadar sahihlik derecesini ihraz etmiş değilse de, bir çok rivayetlerle desteklendiği için, zayıf olarak da görülmemiştir. Mesela Süyuti, mezkur hadisi andıktan sonra, Beyhaki'nin rivayet ettiği "Sarık sarın, sizden önceki milletlere muhalefet edin" hadisi ve yine Beyhaki'nin tahrici olan, "Size sarık gerekir, çünkü o meleklerin simasıdır (görünümüdür)" hadisini buna sahid olarak zikreder. (Suyuti, el-Le'ali'l-mesnu'a, N/260. ) Ibn Asakir, Tarih'inde Imam Malik'in, "Sarığın terki uygun olmaz. Ben daha yüzümde tüy bitmemişken sarık sardım" (el-Münavi, IV/225.) sözünü nakleder. Imam Suyuti, sadece siyah renkle alakalı bir sadette ve tek bir yerde, Resulullah'ın ve sahabenin sarık giydiklerine dair elliye yakın rivayeti verir. (Süyuti, el-Havi, I/110-121.) Keza Hz.Cebrail'in sarıklı olarak indigi, meleklerin sarıklı olarak yardıma geldikleri hakkındaki rivayetler de sarığın bir şiar olduğunu gösterir.(Bk. Süyuti, age. N/196.) Yine Resulullah'ın kendisini temsilen gönderdiği kimselere bizzat kendi eliyle sarık sarması, (Bk. Süyuti, age. I/118) şekli temsilin de matlup olduğuna bir delildir.
el-Münavi, "Sarık peygamberlerin sünneti, nebilerin ve sadadin adetidir." der. Ibnü'l -Arabi'de "Sarığın başın sünneti, peygamberlerin ve sadatin adeti" olduğunu söyler. Sarığın vazgeçilmez bir şiar olduğundandır ki, yahudiler ve hiristiyanların da sarık giymeleri halinde, onlara muhalefetin, sarığı terkle değil, rengini değişik tutmakla olduğu söylenmiştir. Allame Muhammed Bahit bu konuda yazdığı müstakil bir risalede, sarık hakkındaki haber ve uygulamaları ve Abdullah b. ömer'in "Sarık sünnet midir?" sorusuna "Evet!" cevabını verdiğini naklettikten sonra, "Bütün bunlardan anlaşılmış oldu ki, sarık giymek bir sünnettir; sarık müslümanların şiaridir; müslüman başkalarından onunla ayrılır." hükmünü veriyor. (Ancak sarığın, dinin esasından olan bir şiar olmadığı, terkedilmesiyle dinin yıkılmış olmayacağı da açıktır. öyleyse sarığı ihtirazi bir şiar değil de, vakii bir şiar olarak değerlendirmek daha doğrudur denebilir.)